Okudum. Yorum yazanlardan biri, bunlar emekli kahvesi muhabbeti demiş. İyi yapmışsın onu onaylamakta. Çünkü esas problem bunlar. Her yanımız bu tipte insanlarla dolu. Her şeyleri bilirler, bildiklerini ben bilirim, ama inadına bokluk yaparlar. Bokluk yaptıklarını bile
Ahmet Rasim Küçükusta bu hafta kolesterol tartışmasını bir kez daha oldukça ironik bir şekilde sayfalarına taşıdı (1). British Medical Journal’da yayınlanan bir makaleyi değerlendiren Küçükusta, 11 araştırmanın metaanaliz sonuçlarının 2 – 6 yıl kolesterol ilacı kullanan
Merhaba tekrardan, kaldığım yerden devam edeyim.
Türkiye’de sizler alışmışsınız. Şu meydan dediğim medyada sürekli tartışma programları oluyor. Bu kadar tartışma programını tuhaf bulmuyor musunuz? Dünya’nın hiçbir yerinde bu kadar çok tartışma yayını yok. Çok mu tartışıyor bu
Kabul edin ya da etmeyin Zizek bugün dünyayı etkileyen en başta gelen filozoflardan birisidir. Hayır, düşünceleriyle değil, imajıyla. Sakalı, dağınık saçları, giyimi, rahat tavırları, düşünüyormuş görünümü veren yüz ifadesi ile dünyanın uzun süredir yolunu gözlediği filozof
Eskiden daha güzeldi, skandallar vardı. Şimdi düzenin kendisi bütünüyle bir skandaldır. Her şey skandal olunca hiçbir şey şaşırtıcı gelmiyor artık. Cumhuriyet gazetesinde 26-30 Ağustos tarihleri arasında Feridun Andaç’ın bir yazı dizisi yayımlandı: “Romanımızda Kurtuluş Savaşı”. Gerçekçi
Editörün sunusu: Bu öykü mütedeyyin, muhafazakar kesimden bir akademisyen hekim arkadaşın. Daha önce yine takma bir isimle gayet ilginç-hoş bir romanı çıkmıştı. Bu öyküyü siteye koyduk ki, dışarıdan tamamen farklı bir kesimden sol, sol mücadele
E-posta yoluyla peş peşe iki mektup aldım. Onlara cevap yazdım. İletileri gönderenden aldığım izinle şimdi bunları yayımlıyorum. Mektuplar devam edeceğe benziyor. Geldikçe ekleyeceğim. Başlığı yine ilgili kişinin onayına sunarak kendim seçtim.
Açık söylemek gerekir ki
Makale başlığı olarak oldukça provakatif bir cümle ancak, bu cümleyi tırnak içine alarak yeniden yazdığımda ve bu ifadenin en saygın tıp dergilerinden biri olan New England Journal of Medicine (NEJM)'in 20 yıllık editörü Dr. Marcia Angell'ın,
Bu büyük prospektif çalışmada, baharatlı gıda tüketme alışkanlığı, başka ölüm risk faktörlerinden bağımsız olarak, total ve belli bir nedene spesifik mortalite ile ters ilişki gösterdi.
Kaynak:
Jun Lv, Consumption of spicy foods and total and cause specific mortality:
Bazı arkadaşların yazılarına baktıkça, alenen veya zımnen, zihinlerinde aşağıdaki yanılgıların kökleşmiş olduğunu görüyorum. Kısaca bir göz atalım. Bunlar ilk anda aklımıza takılanlar. Yoksa daha neler var.
(1) KÖTÜ SİSTEM YIKILSIN, DAHA İYİSİ KURULUR YANILGISI:
Giden geleni aratır. 1960'larda
Sayın hâlkım, ben şu an senin kastettiğin anlamda bir akademisyen değilim. Ama akademinin tozuna meslek hastalığı kapacak düzeyde maruz kalmış ve akademik düşünce disiplinini senin akıldanelerinin uydurukçasıyla “içselleştirmiş” bir adam
Geçtiğimiz aylarda İnsan Bu, Yavuz Dizdar’ın gıda güvenliliği konusundaki iddialarını okurlarıyla paylaşmasını istedi ve Dizdar da “Tavuk Sanılan, Piliç Denen Kuş” başlığı ile dört bölümden oluşan bir makale yayınladı. Makaleye eleştiriler geldi, Dizdar bunların bir bölümünü
Burada, kendisini devrimci diye diğer soldan ayıran soldan bahsediyorum. Hepimizin umut bağladığı, yarınların kurucusu olarak gördüğü soldan. Toplumda eşitliği, ortaklaşmacılığı, kardeşliği kuracak olan soldan. İnsanın insanı sömürmesini ortadan kaldıracak, en basit insani gereksinmelerin birer kazanç kapısı yapıldığı iğrenç
Sür yalanı namluna... Halkların kardeşliği...
Sık ensesine kardeşin... Koy bir şiir...
Nazım'dan da yanına... Ölümlerle baş edebilir bir halk... Yalanlarla ölür.
ANONİMLEŞEN BİZ MİYİZ YOKSA DİL/SİZLİK Mİ?
Edebiyat söz konusu olunca ‘anonim’ sözcüğünü ‘sahipsiz’ anlamından çok ‘belli bir sahibi olmayan’ karşılığında kullanmak gerekir diye düşünüyorum. ‘Belli bir sahibin’ ortada olmadığı yerde bizi ilk karşılayan sınıflardan biri: halktır.
Süleyman Demirel, hepimizin dünyasından geçmiştir. Özellikle altmış sekizlilerin dünyasından. Öğrenciliğimizde, okul içi ve güncel siyasi eylemlerde, geniş tutuklamalara yönelen de oydu, gözaltına alınan öğrenci velilerine iyi davranan, hatta olumlu sayılabilecek hoşgörüyü gösteren de oydu.
Öğrencilere en sert şekilde davranan
Türkiye’de üniversiteli gençlik toplumsal ilerleme mücadelesinde her zaman en ön saflarda yer almıştır. Tarihimize baktığımızda hemen her önemli olayda üniversiteli gençlerimizin toplumsal mücadeleye “önderlik” ettiğini görürüz.
Ortalıkta profesör, doçent, yardımcı doçent gibi unvanların dolaşmadığı, ilaç firmalarının bulunmadığı, kongre çantası nevinden hediyelerin verilmediği, beş yıldızlı kongre otelinde değil, sıradan bir toplantı salonunda vuku bulan ama fikirleri, kavramları, düşünceleri bolca bulabileceğiniz, vay o asistan haliyle benim
Keşke insan türünün zekası ve teknolojik ilerlemesi, bu ilerlemeye paralel bir ahlakı da yanında getirebilseydi. Ancak ne yazık ki insan türünün ahlakı, zekası kadar hızlı ilerleyemedi.
Şiir Sunağı'na şiirleriyle uzun zamandır konuk ettiğimiz şairlerimizden Fatih Akça'nın yeni şiir kitabı “Taşlar ve Avlular” (*) yayımlandı. 1984 doğumlu şairin bu ikinci kitabı. Kitap; coşkulu ve heyecanlı, insan olma mücadelesinin acısına alttan alta keskin bir zekânın ürünü
Çoğu insan tıptaki ana ayrımın modern (bilimsel) tıp ile alternatif (geleneksel) tıp arasında olduğunu düşünür. İnsanların böyle düşünmesinin nedeni, günümüzün en önemli “bilgi” kaynaklarından biri olan medyanın sorunu bu şekilde tanımlamasıdır. Medyada genellikle modern tıp ve
“ÖZGÜRLÜK ve DEMOKRASİ”
Türkiye’de sosyalist akımların ideolojik açıdan netleşmeleri, nispeten gelişmiş örgütlülüklere kavuşmaları, kitleselleşmeleri esas olarak 60’lı, 70’li yıllarda gerçekleşmiştir. Bütün bu dönemler boyunca, çeşitli konular etrafında süregelen tartışmalara ve anlaşmazlıklara karşın sosyalist solun ezici ağırlığı
Bir piyasa “eleştirmen”inin bazı kitapları “övmeme hakkı” yoktur. Piyasa “eleştirmen”i yazı yazmamaktadır, zaten yazılmış olan övücü yazı, “yazıcısını seçmektedir”. Piyasa “eleştirmeni”, çok satan kitaplar için bir “talep yaratma memuru”dur.
Yitik çocukların arayışında… Bu yazıda (aşağıdaki tabloyla) kısa zaman önce yabancı bir kuruluşa gönderdiğimiz çocuk diyabetiyle ilgili uğraşılarımızın raporunu, aslının çok az gözden geçirilmiş şekliyle sunuyorum.
Değerli Akif Akalın’a iki gönderme yapıyorum: İçerik kısmen de olsa
Jean Calvin ünlü Protestan rahip ve hukukçu, 1535 yılında Protestanlığın temel kitaplarından “Hıristiyan Dininin Bağlayıcı İlkeleri”ni yazmış ve takipçileri tarafından Cenevre’ye vaiz olarak davet edilmiştir. Calvin’in yapıtında kilise vaizlerinin Tanrı’nın sözü konusunda yetkili kılınmış olmaları ve
Eleştirinin gücü, eleştirenin gözündeki görme kapasitesine bağlıdır. Görme, gerçeklikle bağlantısı en yoğun olan kavramların başında gelir. Görme ve gerçeklik arasındaki gerilimin ise birçok sonucu vardır. Bu gerilim hem genel planda hem de özel planda yani sanat ve edebiyatta
Düşmanınızı mutlak yanlış, kendinizi mutlak doğru görürseniz hakikatten uzaklaşmaya, sahte bir dünya yaratmaya başlarsınız. Bu tutum ne bilimsel, ne ahlakidir. Fakat gerçeği iyi bir şey için çarpıtmanın siyaseten işinize yarayacağını düşünebilirsiniz. Evet, yarar, ama daha çok
Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, Beşiktaş Belediyesi tarafından parsellenerek piyasa edebiyatının hizmetine sunuldu. Ödül eksiği olan şairlerimize duyurulur.
“Güneşlenirsem cilt kanseri olabilirim, peki güneşlenmezsem D vitaminim ne olur? Ne zaman nasıl güneşlenmeli, ne kadar D vitamini alınmalı?”
Vitamin D vücudun kalsiyum ve fosforu elde edebilmesi için gerekli olan temel vitamindir, kalsiyum ve fosfor da
Gökçek’e AYM darbesi.
Melih Gökçek tarafından "İftira-Hakaret" iddiasıyla mahkemeye verilen doktor, Anayasa Mahkemesi tarafından haklı bulundu.
Ankara’ya Kızılırmak’tan verilen içme suyunda, zehirli maddeler ve arsenik olduğu yönünde rapor hazırlayan ve Melih Gökçek tarafından "İftira-Hakaret" iddiasıyla mahkemeye
Rüzgâr Defteri, alegorik anlatımların alan derinliğinde oluşan şiirsel bir metindir ve 2013-2014 yılları boyunca Bozcaada ile Marmara (Mermer) Adası’nın örgün uzamında kaleme alınmıştır.
On dokuzuncu yüzyılın sonlarıyla 20. yüzyılın başları... Yaklaşık 250 yıl boyunca, yeni kıtalar fethetmek, fethedilenleri sömürmek, var olanları sömürgeleştirmekle süren kapitalist gelişme, “emperyal arzu”ların yarattığı tarihsel gerilim, kaçınılmaz olarak büyük bir savaşa dönüşecektir. Bu savaş aynı zamanda yine
Okunmuyor, boşa anlatmışız yıllarca...
MHP'ye hâlâ şaşanlar var!
Aslında,
Türkiye'de ne sağcı var ne de solcu. Hepsi imajdan ibaret.
Yıllardır kaç kez yazarak dikkat çektiğimi hatırlamıyorum. MHP'nin kuruluşunda Alman BND örgütünün rolünü, CIA'nın duruma nezaret etmesini, General Gehlen'in ziyaretini, Soğuk
Tavuk veya piliç denen nesneyle ilgili yayımladığımız bu dokuzuncu yazı. Şimdilik burada keselim. Sonra belki devam ederiz. Bu son yazı bize konuyla ilgili gönderilen iki yazının birleşmiş hali. İlki Prof. Dr. Ali Esat Karakaya'dan, ikincisi Akif Akalın
Bugünlerde birçok kişiden “diyetteyim, buğday alerjim, süt alerjim var” cümlelerini sık duyar olduk. Peki, bu kişiler gerçekten bu gıdalara alerjik mi, yoksa bu gıdalara karşı toleransları mı yok? Bu gıdaları hiç mi tüketmemeliler? Eğer bu gıdaları