Egzersiz ve beslenme "doğrularını" kökten değiştirecek bir kitap: İlk İnsan Diyeti
Kitabın asıl adı "The New Evolution Diet", "Yeni Evrim Diyeti". Yayıncı "İlk İnsan Diyeti"ni Türkçede daha uygun bulmuş.
Yazarı Arthur De Vany ne bir beslenme uzmanı,
Geçtiğimiz gün usta oyuncu Tuncel Kurtiz'i kaybettik. Çok iyi oyunculuğunun yanı sıra solcu, devrimci, tutarlı bir muhalifti. Toprağı bol olsun.
Fakat affınıza sığınarak bir tartışmayı bu vesileyle tekrar anımsatmayı sorumluluk gereği sayıyorum. Bizim soL gazetesi değerli Kurtiz'in bir sözünü manşete
CHP içinden ve dışından birçok ulusalcı dost son aylarda Y-CHP’ye eleştirilerini sertleştirdi. Sarıgül olayı, “Cemaatle” yakın ilişki iddiaları, TESEV meselesi… Y-CHP yönetimini emperyalizmce teslim alınmış görüyorlar. Yakın bir dost başka bir yakın dosta veriyor veriştiriyor. Çünkü bir büyük şehirden belediye
Kemal: Doğru. Ne sosyalistlere ısınabildim, ne sosyalizme. Kağıt üstünde çok güzel bir dava. Zaman zaman meyletmedim değil. Ama hayal… Bunu nasıl anladım derseniz, sosyalistlere bakarak. Bu kadar birbirini
13 Temmuz Pazar günü iki ayrı TKP kongresi oldu. Bir tarafta Kemal Okuyan ve Aydemir Güler, diğer tarafta Metin Çulhaoğlu ile Erkan Baş. Her iki kongreyi de bir süre gözlemledim. Çok kısa özeti, Atılım Kongresi bir parti kongresi,
Bu eski bir yazım. “Toplumsal Hareketleri Anlayamamak” üst başlığıyla üç bölüm halinde 6-13-20 Temmuz 2012’de soL Portal’da yayımlandı. Güncelliğini ve temelliğini koruyan bu yazıyı bu sitede de size sunmayı uygun gördük. İlk iki bölümü aşağıda, 3. bölümün bağlantısını
İnmeyen ve dinmeyen bir edimdir şairlik; yaşadığı topluma, yaşayan insan üzerinden yaklaşır. Değerleri hiçleyemez, solgun bir dünyada geleneklerden yükselir, arazlardan beslenir ve “Bağdat’ta bombaların bebek gülüşlerine” yanar, dört bucaktır şairin ömrü.
Zaman zaman medyada uzmanlar tartışır, şu kadar öğün beslenmek uygundur diye.
Diyetisyenler içinde 6 öğün diyenler çoktur. Bu ‘3 Saat Diyeti’ olarak tanımlanır. Özü, beynin açlık sendromuna girip, sonra yenenleri yedeklemek için doğrudan yağa çevirmemesi için, beyne açlık
Emperyalist kapitalizm için dünyada bu kadar çok sayıda ve bu denli hevesli çalışan yüz binler oldukça… Bunların büyük bölümü ülkelerinde kilit noktalarda, yetişmiş personel oldukça… Hangisi kadrolu ajan, hangisi yarı profesyonel, hangisi gönüllü ayırt etmek pek zor…
Ahmet Rasim Küçükusta bu hafta kolesterol tartışmasını bir kez daha oldukça ironik bir şekilde sayfalarına taşıdı (1). British Medical Journal’da yayınlanan bir makaleyi değerlendiren Küçükusta, 11 araştırmanın metaanaliz sonuçlarının 2 – 6 yıl kolesterol ilacı kullanan
Kendinden olmayan herkesi her gün aşağılıyor. Her gün her dakika televizyonda karşımıza çıkıyor, bağırıyor çağırıyor. Hiç bilmediği konularda akıl öğretiyor, emirler veriyor. En son incisi: “Alkol içen alkoliktir.”
“Resme bakan putperesttir” de der yakında, denetim
Burada doğup yetişen bir erkek öncelikle karşı cinsi tanıyamayarak en az 20 yıl geçirir. Kadının ne olduğunu hep dinler, duyar; kulağına istihbaratlar gelir. Ama ne olduğunu kendisi asla anlamaz orta gençliğine dek; bu da en iyi ihtimalle. Bunu
Türkiye’de öyle bir faşizm var ki hem asap bozucu hem komik. Faşizmimiz bile kendine özgü, siyasetimizin dili çılgınlığın ötesinde. Müzisyen Altan İnan da bunun düzenlemesini yapmış. Başka söze gerek yok. Tıklayın ve dinleyin:
2014 Orhan Kemal Roman Ödülü ve ödülün verilme gerekçesinden yola çıkarak saygıdeğer seçici kurula 2015 Orhan Kemal Roman Ödülü için üç aday öneriyorum.
İlk adayım Ahmet Altan. 2015 Orhan Kemal Roman Ödülü Ahmet Altan’ın “En Son Oyun” romanına verilebilir.
Bazıları bu dünyaya “vazifeli” geliyorlar. Hamdi Koç’un, roman olduğu iddiasıyla Orhan Kemal ödülü verilen “Çıplak ve Yalnız” kitabındaki, 599 sayfa boyunca süren monoloğunu okuduğumuz Mesut’un “vazifesi”, paralı ve yaşlı bir tiyatro oyuncusu olduğunu söylediği karısıyla cinsel ilişkide bulunmak.
Geçtiğimiz bayramda soL Dergisi’nin özel nüshasında önemli bir yazı yayınlandı: Rezidansa karşı sosyal tesisler (Yıldız Koç) (1). Yazıda, Cumhuriyetin ilk yıllarında Sovyetler Birliği ile kurulan yakın ilişkilerin bir ürünü olarak inşa edilen sanayi tesislerinin bünyesinde
Kitap tanıtımlarını kitabı önceden okuyup okuyucuya tavsiye eden bir başka yazarın mı yazdığını yoksa profesyonel satış pazarlama uzmanları tarafından kitabı çok satanlar listesine dahil edebilmek üzere mi yazıldığını hep merak ettim. Ortama göre okuyucunun dikkatini ne cezbeder de
Hoca Nasrettin'e demişler: "Senin hanım çok gezenti. "İftiradır" diye karşılık vermiş. "O kadar gezenti olsaydı bizim eve de uğrardı."
Nerede bu sosyalist, "komünist" ruh?
İnsan kendini değiştirmeden, kendinde devrim yapmadan toplumu değiştiremez, toplumda devrim yapamaz, gibi anlayışlar vardı bir
Aziz Hatman'a, "Son Teşebbüs" adlı romanını okuduktan sonra şöyle bir ileti yolladım. Roman hakkındaki yazım da aynısıdır Sonunda ek bir bölüm var:
"Son Teşebbüs" adlı romanınızı beğenmekten çok memnun oldum. Çünkü:
Elime geçen edebiyat yapıtlarını "keşke
“Güneşlenirsem cilt kanseri olabilirim, peki güneşlenmezsem D vitaminim ne olur? Ne zaman nasıl güneşlenmeli, ne kadar D vitamini alınmalı?”
Vitamin D vücudun kalsiyum ve fosforu elde edebilmesi için gerekli olan temel vitamindir, kalsiyum ve fosfor da
Herkese merhaba. Bugün mümkün olduğunca (stilimden epey bir kısarak yani) kısa ve öz bir bildirimle karşınızda olacağım (İnşallah!).
Aslında hiç de böyle bir yazı yazmayı düşünmemiştim. Ama
CA: Kendinizi artık Marksist olarak tanımlamıyorsunuz. Doğru mu? Ve Neden? Sorun sizde mi? Marksizm de mi? Marksistlerde mi?
KA: Marksizm uzunca bir süredir kapitalizmi ve insanı anlamada bizi fena halde yanıltıyor. Muhalefet için düşünsel bir silah
Gerçekten ben kimim?
Komünist mi, devrimci mi?.. Yoksa siyasi şantajcı, maceracı ve provokatör mü?.. Karşı devrimci mi?..
Tüm yaşamımı kafamda canlandırıyor ve görüyorum ki, ben bir devrimci, bir komünist olmuşum. Beni hayatın ta kendisi doğurmuş; kölelik, ağır zulüm ve asırlık yoksulluk
“Haydi, Peru’yu gidip görelim!”; “Prag’a gitmedin mi daha?”; “Hindistan’daydım yazın!”…
Yaklaşık 3 saatlik bir uçak yolculuğunda yakılan tüm jet yakıtının atmosfere saçtığı gazın uçaktaki tek bir yolcuya düşen payının, o kişinin kendi kentinde bir yılda hususi otomobili
İkinci bilmecemiz hayli zordu. Birinci bilmecemiz google'dan kolayca bulunabildiği için, işi zorlaştırmıştık. O yüzden kimse bilemedi. Bu ötekine göre bir derece kolay, ama sanırız bu da zor.
Bu sözleri kim söylemiş, daha doğrusu bu aşağıdaki metin kime ait? Yazarın
Yıldız Holding, Harvard’a 24 milyon dolarlık bağış yaptı. Üniversitenin Toplum Sağlığı Fakültesi’nde kurulan Sabri Ülker Merkezi, Türkiye ve dünyadan bilim adamlarının çalışmalarına ev sahipliği yapacak...
İlknur Arslanoğlu’nun haberi ve yorumu:
Toplumcu Tıp literatürümüz zenginleşiyor. Bu kez zenginliğimize Deniz Akgün, Notabene yayınlarından çıkan Kapitalizm Hasta Eder başlıklı kitabıyla katıldı. Kendisiyle yapılan bir söyleşide “toplumcu tıp Türkiye’de mümkün mü?” sorusunu, “bunun aksi mümkün mü?” sorusuyla yanıtlayan Akgün, “[y]aygınlaşan toplum sağlığı
Yöntemsel bir güçlüğümü yazmak zorundayım. Her kalıba giren, her yere yayılan ironi bulamacından oluşan bir monoloğu neye göre eleştirebilirim? Ortaçağın çoktan yitip gitmiş romanslarının doğaüstü efektleriyle çeşitlendirilerek yeniden üretildiği gotik anlatıların günümüzdeki bir örneğini hangi ölçütlere göre değerlendirebilirim?
Toplumcu Sağlık Söyleşileri’nin ilkini gerçekleştirdik. (22 Kasım Cumartesi günü) Katılan bütün dostlarımıza çok teşekkür ederiz.
1. Birincisi ve en önemlisi salon doldu. Bu bizi geleceğe yönelik umutlandırdı. Salonun dolması bu alanda
Şalom aleykhem site ahalisi! Gayet iyi bildiğiniz üzere, ben bir barbar olarak nesneleri ya da olguları pek eleştirmem; analiz için nasıl olsa içini görmem gerekir diye doğrudan yarmayı ya da sandallı ayaklarımın altında çiğnemeyi tercih ederim. Ama
Sovyetler Birliği’nin dinle imtihanı:
Moskova Kızıl Meydan’daki Aziz Vasili Kilisesi sosyalist rejim için ciddi bir sorundu. Düşünsenize, “Komünist İhtilal”in simgesel meydanının baş köşesinde her kubbesinde bir haçla görkemli bir katedral durup duruyordu. Parti ve devletin iftiharla düzenlediği
“ÖZGÜRLÜK ve DEMOKRASİ”
Türkiye’de sosyalist akımların ideolojik açıdan netleşmeleri, nispeten gelişmiş örgütlülüklere kavuşmaları, kitleselleşmeleri esas olarak 60’lı, 70’li yıllarda gerçekleşmiştir. Bütün bu dönemler boyunca, çeşitli konular etrafında süregelen tartışmalara ve anlaşmazlıklara karşın sosyalist solun ezici ağırlığı
Keşke insan türünün zekası ve teknolojik ilerlemesi, bu ilerlemeye paralel bir ahlakı da yanında getirebilseydi. Ancak ne yazık ki insan türünün ahlakı, zekası kadar hızlı ilerleyemedi.
Okura adı olmayan bir Taraf Gazetesi, tanımlanmamış bir Radikal 2 okutmak istersen kapağa bir Nazım Hikmet arkaya bir Nilgün Marmara koymalısın…
Bu dergiler bir tür eşkal değiştirme yeridir: 12 eylüle övgü düzenlerin, yıllarca iktidarı destekleyenlerin, penguen medyasında yıllarca en