Bir piyasa “eleştirmen”inin bazı kitapları “övmeme hakkı” yoktur. Piyasa “eleştirmen”i yazı yazmamaktadır, zaten yazılmış olan övücü yazı, “yazıcısını seçmektedir”. Piyasa “eleştirmeni”, çok satan kitaplar için bir “talep yaratma memuru”dur.
Damar içi kireçlenme soba borusu gibi her yerde olmuyor. Keza toplar damarlarda hiç olmuyor. Yapılan By-Pass ameliyatlarına bakıldığında damar kireçlenmesinin neredeyse hep belli aynı yerlere olduğu görülüyor. Bir TV programına katılan bir kardiyolog, by-pass ları hep aynı yere
İkinci bilmecemiz hayli zordu. Birinci bilmecemiz google'dan kolayca bulunabildiği için, işi zorlaştırmıştık. O yüzden kimse bilemedi. Bu ötekine göre bir derece kolay, ama sanırız bu da zor.
Bu sözleri kim söylemiş, daha doğrusu bu aşağıdaki metin kime ait? Yazarın
(08.07.2014 Aydınlık kültür-sanat sayfasında yayınlanmıştır.)
Çürümüş ve yıkılmaya yüz tutmuş tarihi dönemlerde, çok belirgin bir öznel gericilik göze çarparken, bütün ilerici dönemlerde dünyayı kendi bütünselliği içinde ve olduğu gibi kavrama gereği görülmektedir. Goethe
Goethe aslında, kendisine sorulmamış bir soruyu
(Nihat Ateş’in Çöküş Romanları kitabından kısaltılarak alınmıştır. )
*Filozof: Ama büyük egemen sınıfların çöküşünden daha zengin, daha önemli, ilginç ne olabilir ki? B.Brecht (Hurda Alımı)
** Kendini bütünüyle yalan yazmaya veren insan aklının ve yeteneğinin terk etmesi ne yüce
Sevgili Okuyan’ın “Direnişin sanatı, devrimin sanatı...” adlı Sol Portal’da okuduğum yazısını, sanat, siyaset ve iktidar ilişkisini bir kez daha düşünmemize yol açtığı için önemsemiş, eleştiriye değer bulmuştum. Hâlâ da öyle olduğunu düşünüyorum.
“Küçükken mandolin çaldım, yetmez mi?” adlı yazısı
Seçimler yaklaşırken laik, cumhuriyetçi ve aydınlanmacı çevrelerde Türkiye’nin geleceğine ilişkin endişeler artıyor. Hükümetin bu seçimlerden de utkuyla çıkması halinde, “halk beni ne yaparsam yapayım destekliyor” diyerek Türkiye’yi geri dönülmez bir şekilde
Atatürk: O zaman teolojik konuşalım. Soma'da yanan milletimin ruhuydu. Seçim kazanmak için dağıtılan bedava kömürlerle yanan milletimin ruhu. Yiyecek yardımı yaptılar seçim kazanmak için. Milletim kendi etlerini yiyordu.
Türkiye’de sol 1970’li yıllardan beri daha geniş toplumsal kesimlerle bir araya gelmek ve toplum içinde meşruiyet kazanmak için yerel meclisler oluşturmaya, sendika, meslek odası ve demokratik kitler örgütlerinde örgütlenmeye çalışıyor. Bu girişimler arasında en başarılı olanlar 12 Eylül öncesinde
Türkiye iş kazalarına bağlı ölümlerde açık arayla Avrupa birincisi ve dünyada da kimi zaman ikinci, kimi zaman üçüncü sırada. Yıllardır derslerimde bu verileri aktarırken öğrencilerimin yüzlerine dikkatle bakıyorum. Çoğu bu duruma inanmıyor veya inanmak istemiyor. Ne düşündüklerini soruyorum.
Social Medicine dergisinin son sayısında Jaime Breilh imzasıyla bir editoryal yayınlandı. Yazısında kapitalist yaşam tarzı ile sağlığımızın ve doğanın korunmasının bir karşıtlık içinde olduğuna vurgu yapan Breilh, insan sağlığını ve doğayı mahveden kapitalist yaşam tarzı ortadan kaldırılmadıkça,
Erendiz Atasü’nün son romanı olan “Dün ve Ferda”, Can Yayınları’ndan Kasım 2013’de okurlarla buluştu. Roman, son yıllarda hepimizin gündemine oturmuş olan sağlıkta özelleştirme teması çerçevesinde biçimlenen konusu ile Tıp Bu Değil serisinin bir yazarı olarak hemen ilgimi çekti.
Maddenin evrimi diye okunabilecek bir süreç içerisinde, cansız maddeden canlı maddenin oluşumu, tek hücreden çok hücreye geçiş, derken düşünen maddenin yani insanın oluşumunda ve toplumsal evrimde farklılaşma hep itici güç olmuştur. Çünkü farklılaşma farklı çevresel koşullara
Dr. Aydemir, Yıldız Sertel’in, Ardımdaki Yıllar ve Gün Benderli’nin Su Başında Durmuşuz kitaplarından yola çıkarak hayatları TKP’nin yurtdışı aktifinde kesişmiş iki kadını inceliyor. 1920'lerin sonunda dünyaya gelmiş, sol politikaya ve özellikle dönemin Türkiye Komünist
“Tıp Bu Değil” toplantısı için gittiğimiz Denizli’de değişik mi değişik bir otelde konuk edildik. Otelin ismi Şiir Otel. İçi ve dışıyla son derece zevkli yapılmış bu butik otelin farklı yanı
Celalettin: Güzel dersin Nazım Usta, bunlar çok güzel idealler kıymetli ozanım, fakat hayal şeyler. Değerli Şeyhim, sizin yaptıklarınız da öyle. Bu insan denen tür et yiyor et, beslediği
“Boyun eğme” sloganı epeyce bir süredir TKP’nin toplumsal harekete kabul ettirdiği bir slogan. Son haftalarda Başbakan Erdoğan da aynı sloganı sık kullanıyor. Kaan Arslanoğlu’nun “Kayıp Devrimin Öncesinde” adlı romanındaki şu bölümse iyice manidar. Yorumsuz aynen aktarıyoruz.
Doğanın karmaşasına bakışımız idealist uyum arayışlarımızın etkisinden kurtulmasıyla olgulara bakışımız da Gauss’un normal perspektifinden çıkıp Pareto’nun güç dünyasına kayıyor.
Sıradanlığın rahat fakat sıkıcı dünyası:
Normal dağılım olarak da bildiğimiz Gauss dağılımı çan şeklindeki eğrisi ve simetrik eğimleriyle yabancımız değil.
Haziran Direnişi’nden bu yana orta sınıf üzerine tartışmalar yoğunlaştı. “Gezi direnişli bir orta ya da yeni orta sınıf isyanı mıdır” soruları bile sorulmaya başladı. Liberaller cephesinden Fuat Keyman ve Çağlar Keyder gibi isimler Gezi’nin bir yeni orta sınıf başkaldırısı
1. Melek: Emrinizin sonucunu duyunca ne yaptınız?
Kemal: Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Açık konuşmak lazım, duygusal bir adam değilimdir hiç. Öldüler, falan onun için fazla üzülmem kimse için.
En iyi gazeteci, en az kağıdı en ucuza boyayıp en pahalıya satandır. Gazetelerin kumaşı kültür, eğitim ve zeka seviyesi düşük, konsantre yeteneği kısıtlı, okuma isteği az, züğürt insanlara uygun olarak kesilmelidir. Bu tür insanlar Türk halkının büyük çoğunluğunu
Bu yılın (2014) mayıs ayında verilen Orhan Kemal Roman Armağanı nedeniyle, edebiyat ödülleri konusunda sınırlı da olsa bir tartışma başladı. Bu ödül nedeniyle birçok şair, yazar, gazete ve dergiye nazik bir üslupla mailler atmıştım. Siyasal duruşları nedeniyle normal
İlk kez, vizyona girişinden çok kısa bir süre sonra bir filmle ilişkilendirilmiş yazı yazıyorum. Söz konusu film, X-Men: Geçmiş Günler Gelecek (X-Men: Days of Future Past), bütünüyle Hugh Jackman etrafında dönen The Wolverine’den sonra, X-Men serisinin Türkiye’de gösterimde
Okumak yerine yazıyor.
Aslında "paylaşıyor" demek daha doğru belki de.
Mikro blog sitesi twitter, borsadaki ilk işlem gününde açılış fiyatını neredeyse ikiye katlamış.
Facebook'u en çok kullanan ülkelerin başında geliyoruz.
Youtube'a yüklenen videoların izlenme sayılarına, facebook'a yazdığı yazıya gelen "like" sayısına
Dünya Diyabet Haftası nedeniyle Düzce Diyabetik Çocuklar Derneği farklı bir model uygulama gerçekleştirdi: Batı Karadeniz-Doğu Marmara’yı kapsayan bir “Gezici Diyabet Etkinliği”. Bu konuda Dr. İlknur Arslanoğlu ile konuştuk.
İnsan BU: Nasıl bir uygulama oldu gezici etkinliğiniz?
İlknur Arslanoğlu: Düzce Üniversitesi’nin
Jean Twenge'nin gene Kaknüs Yayınları'ndan çıkmış “Ben Nesli” adlı bir çalışması varmış. Narsisizm İlleti adlı çalışma, bir yerde “Ben Nesli” çalışmasının devamı niteliğinde.
Kitabın adına bakınca içeriğinin çocuk yetiştirmekle bu kadar ilgili olacağını düşünmemiştim. Facebook ve twitter çağında,
Çok büyük insan topluluklarını tek bir sözcükle esir alabilir veya özgürleştirebilirsiniz. Gerçekten de bunu aynı sözcükle yapabilirsiniz. Örneğin sanayileşme böyle sözcüklerdendir; geniş yığınları feodal yükümlülüklerden kurtararak özgürleştirebildiğiniz gibi, aynı yığınları ücretli köleler haline de getirebilirsiniz.
1. Melek: Daha sonra iç savaş bitti. Güçlü sayılabilecek bir devlet kurdular. Bir uygarlık…
Kemal: Tamam, diyeceğim şey yok. Biraz işbirliği yaptık zaten. Ama yine de orada batıyla karşılaştırdığımda
2. Melek: Suphi olayındaki gibi…
Kemal: Evet, Suphi olayındaki gibi. Suphi olayından dolayı ben kendimi suçlarım da, onlar kendilerini hiç suçlamazlar mı canım? Bir günde sildiler adamı, adını bile
(Bu yazı Aydınlık Kitap'ın 125. sayısında yayınlanmıştır)
Savaşı anlayabilir miyiz? Kolumuzun çarptığı bir insandan özür dilediğimiz, bankada sıra beklediğimiz, garsona teşekkür ettiğimiz, kırmızı ışıkta durduğumuz bir dünyada yaşarken, insanların bir anda parçalara ayrıldığı, bebeklerin ve çocukların topluca öldürüldüğü, kadınlara
1. Melek: Bu siyasi liderlerden korkulur. Konuşmasına fırsat verirsen bizi bile ikna edebilir. Bu böyle olmayacak.
2. Melek: Evet, zaten Araf’ta bile saflaşmış bunlar. Karşı taraftan birini çağıralım, bilirkişi
Dr. Akif Akalın arkadaşımızın çevirdiği, Welch ve arkadaşlarının, “Aşırı Teşhis: Sağlık Adına Hasta Etmek” adlı önemli kitabının tanıtım toplantısı 8 Haziran Cumartesi günü. İnsan Sağlığı ve Eğitim Vakfı (İNSEV)
Kalkışma zamanlarında insanlığa sevgimiz, saygımız depreşiyor; topluma, en azından bir kesimine övgüler düzmek geliyor içimizden.. de… Gerçek ne? Gerçeğin çok farklı çehrelerinden biri, giderek daha az okuyor olmamız. Tvit toplumu haline geldik. Face-book bile ağır
Bugünlerde herkes darbelere karşıdır. Şimdilerde çevrede 12 Eylül darbesini savunan bir kişi bile nedense bulunamıyor, sanki 1982’deki seçim sırasında milyonlarca insan dışardan gelip seçimde “evet” diyerek sonrasında ülkeyi terk etmiş! 12 Eylülün edebiyattaki karşılığı nedir? Herkes 12 Eylülün