DİYABETLİ GENÇLERİN SORUNLARI ÇALIŞTAYI VE DÜZCE DENEYİMİNDEN BAZI SATIR ARALARI.
Geçtiğimiz günlerde Kocaeli Üniversitesi'nde Sosyal Güvenlik Kurumu ve Halk Sağlığı Kurumu’nun üst düzey yetkilileri, endokrinoloji ve diyabet bilim dallarından bazı akademisyenler, çocuk diyabet eğitim hemşireleri ve diyabetliler
Açıklama: “Ölüm yazısı”na hiç niyetim yoktu. Ama baktım, birçok kesimden, ona karşı olması gereken kesimlerden de(!) sadece övgü yükseliyor, (neredeyse bir tek nesnel çözümlemeye rastlamadım), buna karşı sosyal medyada bazı kesimler herhangi bir çözümlemeye gitmeden ona doğrudan küfrediyor…
Antropoloji ülkemizde çok popüler olmayan bir bilimdir ve bu alanda Türkçe kaynaklar oldukça sınırlıdır. Antropolojinin kimi alt başlıklarına genellikle sosyoloji kitaplarında rastlamak mümkündür fakat bunların çoğu yabancı ülkelerde yürütülmüş çalışmalardan örnekler verdiğinden, kendi toplumumuzun yaşantısıyla ilişkilendirmekte
Türkiye’de solun en büyük ihtiyacı toplumsallaşmak ve toplum içinde bir güç haline gelmek. Ancak bu konuda herkesin fikir birliği içinde olmasına rağmen, solun toplumsallaşması genellikle insanların sol bir partiye üye olması veya oy vermesi olarak algılandığından,
Hoca Nasrettin'e demişler: "Senin hanım çok gezenti. "İftiradır" diye karşılık vermiş. "O kadar gezenti olsaydı bizim eve de uğrardı."
Nerede bu sosyalist, "komünist" ruh?
İnsan kendini değiştirmeden, kendinde devrim yapmadan toplumu değiştiremez, toplumda devrim yapamaz, gibi anlayışlar vardı bir
Deprem; tsunami; nükleer tehlike/ Libya; iç savaş; tezkere çıkmadan yola çıkan savaş gemileri/ Basılmadan toplanan kitaplar; kitabın bir nüshasını elde bulundurmanın engizisyonluk bir suç sayılması, daha neler neler.
Böyle bir anda "Ne
Okur beğenisi kayıtsız şartsız saygın mıdır? Okur neylerse güzel mi eyler, okurun her yaptığı işte derin kerametler mi aramalıyız?
Saçma sapan bir kitap gördüğünüzde, oturup bu metnin yazarını eleştiren bir metin kaleme alabiliriz, bu sıkça
Çocuk çığlık çığlığa eve doğru koşmakta, 6 yaşındaki Muharrem.
‘’Anne babam öldü… Anne babam öldü… Anneee… ‘’
Baba, çocuğuna ekmek getirmek için girdiği ocaktan kömür olarak çıkmıştı (ölen işçinin adı Eren Yapıcı idi). Muharrem büyüdü,
HTKP’nin yayın organı İleri Haber’in ön-ana sayfasında “penis büyütme” reklamını gördükten sonra öteki reklamlara da dikkat kesildik. KP’nin yayın organı soL Haber Portalı’nda da benzeri “alternatif tıp” reklamlarına hemen her sayfada bolca yer veriliyor.
Kapitalizmin sağlıkta nasıl ölümlere,
“Yalan, herhangi bir kişi, topluluk veya kuruma, yanıltmak amacı güdülerek yapılan rol veya doğru olmayan herhangi bir ifadedir. YALAN SAĞ’IN VE DİNCİLERİN ŞANINDANDIR, EN BÜYÜK SİLAHIDIR: TAKİYE! TAKİYEYE CEVAZ VERDİKTEN SONRA SEN İSTEDİĞİN KADAR YALANIN GÜNAH OLDUĞUNU SÖYLE!
Sıradan bir okurun, Devir romanı için gözlem ve saptamaları. Ben herhangi bir okurum. Hiçbir iddiam olmadan, Ece Temelkuran’ın Devir adlı romanıyla ilgili görüş ve eleştirilerimi yazdım. Olağanüstü yazınsal anlatı, yetkin bir estetik beğeni, çok katmanlı okuma, iç ayrımlaştırma
Gecenin sessizliğinde ben bu yazıyı yazmaya otururken dünyanın birçok yerinde -tabii benim ülkemde de; kadınlar, işçiler, köylüler, memurlar, sermaye sınıfı hariç bütün toplumsal katmanlar- insanlar ağır bir saldırı altında. Gecenin bu saatinde, küçücük odalarında bazı öykücüler, içinden geçtiğimiz
Gözüm Yves Saint Laurent’in “Parisienne” parfümünün reklam panosuna takılıyor. Eyfel Kulesi’ni arkasına alan, göğsünün üzerinde eliyle beyaz bir gülü tutan, dudakları aralanmış sarışın güzel kadının endamına dalıyor bakışlarım. Parisli olmayı bilmem, ama ömrümün altı yılını bıraktığım iflah olmaz
İnsan dendiğinde anladığımız şey bir insanı ne kadar yansıtır? Bütün insanlar gerçekten de aynı türde midir? On yaşındaki kız çocuklarıyla fuhuş yapmak için Tayland’a giden Avrupalı “insan”la, Filistinli bir ailenin evinin yıkımına engel olmak isterken greyderin altında kalarak
Birkaç haftalık Ankara seyahatimin düşündürdüğü bazı şeyleri birkaç yazıda paylaşmak isterim. Önem sırasına değil, aklıma geliş sırasına göre kaleme alıyorum.
(1) Büyük kente girince ilk göze çarpan şey hayatın giderek daha sentetik bir hal alması. Reklam tipleri çok göze
Çocuğa önce anne ve baba demeyi, akabinde eş, dost, akrabaya küfür etmeyi öğretiriz, küfredince de pek seviniriz. Toplumda erkekliğe ilk adım, amcalara pipi gösterilerek atılır. Oğluna pipisini göstertirken'' mahallenin tüm kızlarını götür lan…'' ve kahkaha patlamaları… Kızlara gelince
Jules Verne okumamış olanınız sanmıyorum ki olsun. Ama bunlar çocukluğunuzda kaldı değil mi?
Sadece Türkiye'de değil, dünyanın birçok yöresinde (buna Fransa da dâhil) Jules Verne'in bir çocuk kitabı yazarı olduğu kanısı yaygındır.
Fransız Kültür'den bolca kitap ödünç aldığım yıllardaydı, sanırım
“Sol ne yaparsa başarılı olur?” sorusunun cevabını her dertli solcu gibi ben de kafamda döndürüp duruyorum.
Kaan Arslanoğlu’nun, solun dine ve dindarlara yaklaşımıyla ilgili yazılarını okuduktan sonra daha hızlı dönmeye başlamıştı ama yazıya dökülmemişti.
Yunanistan’da Sol’un zaferinden sonra kafamda
Bu ülkede sağlık üzerine yazmak zordur, hem de çok zor. Masanızın başına geçer, her yıl binlerce insanın yaşamlarından çalan, çal(a)masa da yaşamlarını zindan eden bir sağlık sorunu üzerine yazmaya başlarsınız. Gerçekten de önemli bir sorundur. Literatür tararsınız, sorunun
Ege Üniversitesi'nde karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması üstüne soL Portal'ın haberi:
Ege Üniversitesi'nde faşist saldırı
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesine yaklaşık 200 kişilik ülkücü grup, solcu ve Kürt öğrencilere ellerinde satır ve baltalarla saldırdı. Ülkücü gruptan bir kişi öldü.
Evrensel'in haberine göre Ege
Yaş haddi nedeni ile emekli olduktan bir süre sonra bir poliklinikte çalışmaya başladım. Sektörün en disiplinli anlayışına sahip bu merkez, tüm özel sigortalar, kurumlar ve doktorlar ile randevulu görüşmeler yaparak tanıtım ve prezentasyon faaliyetini ciddiyet ile sürdürmekteydi. Geçen
"Kara'nın hakikatine ve sahiciliğine sığındık, gösteri dolu aydınlıktan kaçıp. " diyerek yayın hayatına başlayan Karazin, ilk sayısını yayımladı. Bertolt Brecht'in "Hakikati Yazmada Beş Güçlük" başlıklı yazısıyla açılışı yapan Karazin, Zafer Yalçınpınar'ın, Ece Ayhan'ın ilk şiirlerine değinen "Ece Ayhan’ın
Halkı, sıradan insanı ikna etmek, örgütlemek çok zor. Nice yiğitler bu işe ömür verdi, baş verdi, yapamadı. Bu yolda çok da hatalar yapıldı, ama hiç yanlış yapılmasa da bu iş zor. Olağanüstü yetkinlik ve çaba gerektiren bir şey.
Sabah Gazetesi Özel İstihbarat Servisi Müdürü Abdurrahman Şimşek, internet ortamında (twitter adresinden), Emniyet İstihbarat ve Jandarma istihbaratının kapatılacağını açıklamıştı. Bu açıklamalardan sonra, 5 Mart gecesi A Haber kanalına canlı yayın konuğu oldu ve “İslami cemaatlerin dinlemesi Emniyet'ten ve
Neoliberal kapitalizmin dünyayı yeni bir “ortaçağa” sürüklediğine ilişkin yorumlar giderek artarken, bu eğilimin yalnızca sosyal ve siyasal yaşamla sınırlı olmadığı, tıp gibi bilimsel alanlarda da hızla bilimden uzaklaşılmaya başlandığı ve binlerce yıl önce terk edilmiş ilkel tıbbi uygulamaların
Evet!!!!!!! Syriza’dan size ne?! Gene el maslahatıyla gerdeğe girme hesapları. Yunanistan’dan sonra sıra İspanya’ya gelecekmiş, Türkiye’nin Syrizası bakalım hangi siyasal oluşum olacakmış, olabilirmiş; Syriza’ya “Selam olsun yoldaşlara!” diye işmar edip, kitakse çeken HDP’nin eşbaşkanı Selahattin
Eski Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ bir gün telefonla İlknur'u aradı. "Tıp Bu Değil" kitabımız çıkmıştı... İlk haftaları... "Kitabınızı okudum, ilginç ve değerli bir çalışma... İçinde katıldığım birçok yer var, katılmadığım yerler de var. Arzu ederseniz
Qait Körfezi’ndeki surlardan bakarken bu dizeleri döküyorum Akdeniz’e. Hani karşı kıyıda ülkem. Orada kaç aydır görmediğim kızım. Kavafis de gelir miydi bu kaleye? Karşıda yanyana onun iki ülkesi. Benim aklım Kasımpaşa’ya gidiyor, Beyoğlu’na, Taksim’e. O Fener’i mi
Yalçın Küçük yeni tür bir kitap yazıyor. Bir kitabını okurken, müthiş, artık bundan daha iyisi yazılamaz derken, yeni bir kitabı geliyor ve öncekinden de şaşırtıcı, soluk soluğa okunan bambaşka bir kitap oluyor. Kitabın kurgusunu değiştiriyor, araya parçalar alıyor,
“Yaşamın acı yüzüyle bu kadar erken tanışmasaydı, kuşkusuz yine yazar olurdu ama hiçbir zaman okurları tarafından böyle sahiplenilmezdi Raymond Carver. Gençlerin haytalık yapıp havai aşklar kovaladığı yaşlarda o evli ve iki çocuk babasıydı. Hayatı öğrenmenin yolu, bulduğu her
Şimdi ben de bir “ödül” hem de “prestijli bir ödül” öyküsü anlatmak için yazıyorum bu yazıyı.
Bildiğiniz gibi Duygu Asena 30 Temmuz 2006 tarihinde öldü; hemen dört gün sonra P.E.N Türkiye Merkezi'nin o günkü yönetim kurulu toplanıyordu. 03.08.2006
"Çözüm Süreci" denen şeyde ne pazarlıklar, ne anlaşmalar yapılıyor? Ülkenin kaderi üstünde iki kişi aldım verdim bir gizli oyun içinde. Herkes soruyor, nelerde anlaşıyorsunuz? Tek bir makul cevap var mı?
AKP-HDP seçim için anlaşmış deniyor. Her şey zaten bunu
Ben Hrant Dink ile hiç karşılaşmadım. Mezarına bile gitmeyi başaramadım. Ben hiç “Hrant’ın arkadaşı” olmadım. Onun “vefasız” bir yakın akrabasıyım. Onu canlıyken “platonik” sevdim, öldüğünde mezarına ise en fazla yattığı mezarlığın duvarı kadar yaklaşabildim.
Korkutmak istemişler ama korkutamamışlar Mehmet Ali Yılmaz’ı.
Ne sesinin tınısında ne yüzündeki mimiklerinde korkudan iz yok.
Bir parça şaşkın.
Şaşkın çünkü elinde sadece kalemi olan gazeteci pusu kurmaz, cümle kurar ve herkesin önünde mertçe kurar cümlelerini.