Bir kelebek, tiranları düello'ya davet eder!
Fırlatmıyor yüzlerine beyaz eldivenlerini, alınları ak değil çünkü. Kızgın bir boğa gibi soluyarak, atıyor beyaz eldivenleri yere!
Beklenmeyen bir meydan okumayla,
Ülkesine sevgi ve saygısı olmayana kimse saygı duymaz...
BİZE ÜLKEMİZİN BAŞARILARINA SEVİNEN İNSANLAR LAZIM
Aramızda, kendi ülkesinde ödünç oturuyormuş gibi duran bir kesim var. Sevgileri de yok, güven ve saygıları da. Varsa yoksa kötüleme.
Halbuki harika gemiler yapıyoruz, havacılık sanayimiz
Merhaba,
Şiirlerini bir değil, bir kaç kez okumaya çalıştım. Hiç çekincesiz, dobra dobra söylemem gerekecekse, her okumaya kalktığımda, Türkçemizin en iyi şairlerinden Cemal Süreya'nın, "kumaşın kalitesi, ilk metresinden belli olur" deyişi geldi aklıma. Bir şiir de, kendini, nitelikli olup
Sunu: Baktık ki Sevgili Can Ertan dostumuzdan bize özel yazı gelmiyor, facebook sayfasındaki yazılarından kısa bir derleme yaptık. İlginize sunulur. Editörlük.
Son zamanlarda troll yakıştırmasını sık kullanır olduk. Dilimize sosyal medya aracılığıyla, özellikle Twitter'dan giren 'trolleme' kabaca; yanlış bir bilgiyi gerçekmiş gibi sunarak ya da mesnetsiz bir iddiayı sürekli gündemde tutarak ciddiyet zeminine zarar vermek anlamında
Her türlü maymunca taklit, aslın tekrarı, sahteciliği benimsemiş ve yaratıcı olmamayı asla sorun etmeyen ülkesel kimliğimiz “kendinin ne mal olduğunu” müspet ve beşeri ilimler, müzik, sinema, resim, roman, öykü ve şiirde de göstermiştir. Oğuz Atay’ın öldüğü için gerçekleştiremediği
Benim de üç şiirimin yayımlandığı (onları yorumlamak, bana düşmez) insanbu’daki şiir birikimine, topluca / kuşbakışı bir yaklaşımı denemek istedim bu yazıyla. Buna karşın, her insan tekinin, istediğince çalışsın, öznelliğinden tümüyle sıyrılabilmesi, bana olanaksız görünüyor. Dolayısıyla öznelleştiğimi düşündüren noktalar,
Geçen akşam televizyon ekranlarından kamuoyuna yansıyan bir haber, artık çanların tütün lobisinden sonra, şeker lobisi için de çalmaya başladığına işaret ediyordu. Haberde San Fransisko ve Touro Üniversitelerinin ortak bir çalışmasının sonuçlarına yer veriliyor, çalışmaya alınan çocukların diyetlerinden “sadece”
Hepimiz aynı gemideyiz. Hadi bir de reklamcı oburluğu gösterelim: Nuh’tan beri aynı gemideyiz! Peki, tufandan önce mi sonra mı paylaşıyoruz bu gemiyi? Bizden sonrası ne, öncesi ne? Biz aynı neredeyiz? Aynı neyi paylaşıyoruz tam olarak?
'Hepimiz aynı gemideyiz' iki
Eylül 2013’te hazırlıklarına başladığımız, Ocak 2014’te 1. sayısını yayınladığımız 2 aylık periyodla çıkan Bağlaç Kültür Sanat Edebiyat Dergisi, 10 sayı düzenli olarak okurla buluşmuştur. Bu sayılarda Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt, Tevfik Fikret gibi çok bilinen kalemlerin
İnsanların birbirlerine uyguladıkları saldırganlığı anlamak, insanın doğasını iyilikten yoğrulmuş bir hamur gibi gören kişiler için oldukça zordur. Bizleri iyi yapan içsel bir donanımla doğmayız. Tam tersine iyi bir insana dönüşmemiz, iyi olmayı bize öğreten bir toplumsal
Düzce Çocuk ve Genç Diyabetliler Derneği bu yılki "Diyabet Haftası"nda altı ilde, yedi yerde (Zonguldak, Ereğli, Sapanca, Düzce, Amasra, Karabük, Bolu) 8 etkinlik gerçekleştirdi. Yedi yemekli sohbet toplantısı ve bir konferans... Etkinliklere yemekli sohbetlere 465, konferansa
Uzun bir geçmiştir şimdiki zaman. Toplumsal ve bireysel tarihiyle yaşamaya tutkun insan için böyledir. Zamanı kendimizin kılmak için, onu bireysel tarihimizin bir yerinde durdurur ve bütün o tarihi takvimlere, defterlere ve saatlere yükleriz. Tarihimizin aktığını düşündüğümüz mekânlar; takvimler,
Dinleri, tabii tek tanrılı olanları, karşına almak ya da almamak ikilemini öne sürmeden önce eğer dinin insanlığa zararları/yararları gerçek tartışması yapılacaksa, pek çok değişkeni dikkatlice gözden geçirmek verimli olacaktır.
Nedir bunlar? Başlangıçta sınıf çatışmalarını bir kenara koyalım ve insan
Nihat Genç'in "İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı" adlı son romanı yine harika. Bu romana layık olduğu değer yine verilmeyecek, edebiyat çevreleri ve muhalif siyasi kanattan büyük çoğunluk sözünü bile etmeyecektir. Bu çok yaygın "değerleri " görmeme hali
Okumakta olduğunuz bu metin bir haber metni değil, şişirilmiş meteoroloji bilgileri içermiyor. Kış mevsimine geç girecekmişiz, uzmanlar öyle söylüyor. Kar'dan kış'tan bahsetmek için henüz erken. Beyaz kâbus derken; geçirildiği her yakayı zindana, her boynu tutsağa çeviren bir beyaz
Nihat Aslanyürek’in ilk romanı Cin Kubbesi’ni (Nihat Aslanyürek, Cin Kubbesi, Kurgu Kültür Merkezi Yayınları, 1. Baskı, Ankara, Aralık 2014, 288 s. ) okurken, hem tema-konu, olay örgüsü ve iletileri açısından hem de dil ve anlatım özellikleri bakımından farklı
Halil Altındere ve Süreyya Evren’in hazırladıkları ‘User’s Manual– Contemporary Art in Turkey (Kullanma Kılavuzu – Türkiye’de Güncel Sanat), 1975-2015’ adlı kitap üzerinden Bedri Baykam sanat tarihi yazımıyla ilgili bir tartışma başlatmıştı ekim ayında. Öncelikle,
Meşhur öyküdür: Deniz kenarında yürüyüş yapan bir erkek, kumların üzerindeki deniz yıldızlarını denize atan bir kadın görür ve yanına yaklaşarak ne yaptığını sorar. Kadın, "deniz çekilince deniz yıldızları güneşte kuruyacaklar, onları denize atıyorum" der. Erkek, "binlerce kilometre sahil,
Bu yazıda Dr. İlknur Arslanoğlu, Dr. Yavuz Dizdar ve bir İnsan BU editörünün görüşlerini aktarıyoruz:
Gebelere şeker yüklenmesin!
Canan Karatay'ın gebelere glukoz yükleme testi yapılmasını sakıncalı bulduğunu TV ekranlarından söylemeye başlamasıyla bir yandan
Okura adı olmayan bir Taraf Gazetesi, tanımlanmamış bir Radikal 2 okutmak istersen kapağa bir Nazım Hikmet arkaya bir Nilgün Marmara koymalısın…
Bu dergiler bir tür eşkal değiştirme yeridir: 12 eylüle övgü düzenlerin, yıllarca iktidarı destekleyenlerin, penguen medyasında yıllarca en
“Zamanı” bir metin olarak kabul edersek Tevfik Fikret, ona bir “zeyl”di. Yazdığı şairinden ayrılmaz; ama bir an için ayırdığımızı düşünürsek bu zeyl doğrudan doğruya Fikret'in kendisidir. Süleyman Nazif'e 1899 yılında yazdığı o ünlü mektubunda ne diyordu: “Herkes namuslu
Yorumlarınızda ilgili şiir veya öykünün adını belirtmeyi lütfen unutmayınız. Bir süredir sadece gerçek adını ve soyadını belirten yorumcularımızın görüşlerini onaylıyoruz. Editörlük…
Bir ay olmadı sanıyorum, adını ilk kez duyduğum Uğur Yanıkel adlı biri, Dağlarca Şiir Yarışması bağlamında düzenlediği üç soruluk bir soruşturmayı, benim e-posta adresime de göndermiş, benim de o konudaki görüşlerimi kendisine bildirmemi ricâ etmişti. Yanıkel’in iletisi incelikliydi,
Aydınları gündeme taşıyan bir haber başlığı bu: “Aydınlar bugün ortak bir açıklamada bulundu.” Hükümete, yolsuzluklara, hukuk sisteminin denetlenemezliğine karşı bir bildiri, bazen kısa bir açıklama ile çıkıyor aydınlar. Bir bakıyorsunuz, birbirinden çok farklı,
Değerli okur, bu yazı dizisinin daha önce okuduğun 6 bölümü tamamen kurgudur. Bana böyle mektuplar gelmedi. Dizi, başından itibaren bir roman olarak planlandı ve uygulandı. Romana benzetemediysen, "anlatı" de, deneme de, ama sonuçta, şimdiye
Zeki Demirkubuz’un Bulantı filminde zavallı bir insanın siluetini görüyoruz. En insandan uzağı ve zavallısı Ahmet; onunla ilişkide bulunanlar da farklı değiller. Ahmet’in zavallılığı dışından değil, içinden geliyor. Hali vakti yerinde, iyi bir apartman dairesinde oturuyor. Üniversitede
Sadık Albayrak’ın İleri Haber sitesinde yazdığı, “Küçük burjuva sinemasının sonu: Bulantı ya da Zavallılar” yazısı üzerine düşünürken, Zeki Demirkubuz sinemasını ben mi yanlış biliyorum dedim ve gerçekten sistemin içinde sistemle bir yanı vardı da görememiştim diye düşünmekten kendimi
Aldığım son mektubu yine düzelterek sunuyorum:
Sayın K. Arslanoğlu,
Bir şeyi artık itiraf etmek zorundayım. Birçok soru geliyor size ve bana, işler karmaşıklaşıyor, beklentiler artıyor ve bu sebeple başta siz olmak üzere insanları aldatmak istemiyorum. Bu
ABD’nde yerleşik bir arkadaşım bana bu mektubu gönderdi. Bana yazdıkları pek akıllıca gelmedi, hatta paranoyakça geldi ama yine de ne demişler, paranoyak olmanız takip edilmediğinizi göstermez. İçindeki sıkıntı yaratan konuları, yaşadığı ülkeyi yönetenlere olan öfkesini bana
CHP sokak ortasında anadan üryan dolaşan bir adam gibi... Her şeyi ortada. Birbirini çimdikleyip, durmadan adama bak, adama bak, demek bana çocukça geliyor. Adam
ABD ve müttefikleri Suriye ve Irak’ta adeta tek kale maç yaparlarken Rusya’nın Suriye’deki Esad muhaliflerini bombalamaya başlaması ABD’nin Ortadoğu hesaplarını alt-üst etti.
Şu anda göründüğü kadarıyla Rusya’nın bu hamlesi karşısında BOP belirsizleşti. Ortadoğu’daki bu yeni durum
Değerli dostum, Orhan Pamuk ve CIA operasyonu demiştim. Oradan devam edeyim. Yazılarımdan anlamışsındır. Biz yazıya çiziye fazla önem vermezdik. Teorik işler yapan beş altı
İsmail Altınok-Kurtarılan Resimler Sergisi’ni uzun süredir düşünmekteyim. Serginin İyi veya kötü oluşuna sanatçılar karar verecek, ben emek ve coşku kısmını ifade etmeliyim inancındayım. Ressamla yaşarken duygularını, resim yapma coşkusunu, olumsuzluklarda ise sıkıntılı hâli