Tavuk eti kanser mi yapar, yiyelim mi yemeyelim mi, buyurun tartışmaya!

Dr. Ali Rıza Üçer’in önerisiyle tavuk etiyle ilgili tartışmayı buraya taşımaya karar verdik. İlk yazı Dr. Yavuz Dizdar’ın açıklamalarını kaynak gösteren Ahmet Maranki’den, sonra Dr. Üçer’in görüşü…

SAKIN BU TAVUKLARI YEMEYİN !!!...

YILLAR GEÇTİKÇE KANATLILARIN KİLOGRAM AĞIRLIĞI KUZUYU GEÇİYOR? PEKİ NEDEN?

Entegre tavuk tesislerinde çabuk büyüsünler diye ilaç verilen tavuklar kansere yol açıyor. Kuluçka süresi 17 güne inen tavuklar kesilmediklerinde kendiliğinden 45 günde ölüyorlar. İşte dehşete düşüren veriler;
İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Yavuz Dizdar, sağlığımızla nasıl oynandığını ifşa etti. Verdiği bilgiler tüyler ürpertici. 
HAYVANIN KARNINDAN TÜMÖR FIŞKIRIYOR
Dizdar'ın aktardıkları şöyle; "Tavuk diye önünüze konulan hayvanın kuluçka süresini kısaltılarak 17 güne indirdiler.” “Hayvanların bacak yapıları değişti.” “Bu hayvanlar 45 gün sonra kendiliğinden ölüyor.” “Yapılan araştırmada doğal ürünle beslenen civcivlerin 45 gün sonra ayakta duramadığı görüldü.”
“Tavuk diye önünüze konulan hayvanın karnından tümörler fışkırıyor.”
“Tavukçular tıptan 50 sene önde gidiyor.” “Bu endüstrinin görevi size üzerinde et tutturulmuş bir şey vermek. Hayvanın sağlıklı olması umurlarında değil. Bu işin ilginç yanı, bunun onayını da veterinerlerden alıyorlar.”

İLAÇ ENDÜSTRİSİ İÇİN SES ÇIKARMIYORLAR
Dünyada belli başlı kanserlerde artış gözlendiğini belirten Dizdar, “Dünyada bütün ülkelerde kanser artmıyor, bütün kanserler de artmıyor. Belli kanser türleri artıyor, bunu ABD de biliyor. Mevcut olan durumun farkındalar, çok umurlarında olduğunu sanmayın, hiç umurlarında değil. Çünkü paralelinde ilaç endüstrisi büyüyor. Geldiğimiz noktada bir ülkenin gıdasını ne kadar endüstrileştirirseniz, ne kadar markete tıkarsanız, uzun raf ömrü ile ne kadar bozulmaz hale getirirseniz hastalığın da o kadar arttığını görüyorsunuz." ifadelerini kullandı. 
Dizdar, güvenli olan bakliyat ve hububat yenilmesini tavsiye etti.
#‎KozmikYaşamMerkezi #‎Tel021253310133 #‎SağlıklıDüşünBeslenYaşa#‎HelalYeHelalTüket 
Sonuç; besmele çekip kesmek ve yemek helal demek için yeterli mi? Ya o hayvanlara yedirilen domuz katkılı yemler... Antibiyotik vs?

Ahmet Maranki

 

Dr. Yavuz Dizdar'ın Tavuk Etiyle İlgili Açıklamaları Bilimsel Dayanaktan Yoksundur!

Toksikolojide risk iletişimi temel konuların başında gelir. Yavuz Dizdar'ın açıklamaları risk iletişimine ciddi boyutlarda zarar veren, sorumsuzca yapılmış ve bilimsel dayanaktan yoksun açıklamalardır. Ülkemizin en önemli sağlık-beslenme sorunlarının başında hayvansal protein açığı gelmektedir. Tavukçuluk sektörü özveriyle üretim yapmakta ve 77 milyona ulaşan nüfusumuza kilogramı 4-5 lira gibi gayet ucuz fiyatlarla tavuk arzı sağlamaktadır. Yumurta üretimi de cabasıdır. Sektörde on binlerce yurttaşımıza istihdam sağlanmaktadır. Sektörün yıllık ihracatı 1 milyar $'ın üzerindedir. Avrupa ülkeleri de dahil dünyanın dört bir yanına tavuk eti ve yumurta ihraç edilmektedir. Bu tür sorumsuz açıklamalarla sektörün kriz riski artmaktadır. Tavukçuluk sektörü kriz batağına saplandığı takdirde yabancı şirketler bu milli varlıklarımızı haraç mezat ele geçireceklerdir.

Dr. Ali Rıza Üçer-Tıp Kurumu Genel Sekreteri

 

Editör notu:

Bazı okurlarımız bizden sağlık konusunda “tam doğru” ve “hap” gibi hazır bilgiler istiyor, böyle tartışmalardan hoşlanmıyor. Ama sağlık konusu da gördüğünüz gibi kesin doğruların saptandığı ve çerçevelenip halka aktarıldığı bir alan değil. Doktorlar arasında da tıbbi konularda birçok zaman tamamen farklı görüşler çıkabiliyor.

Şimdi bu olguda hangi taraf haklı?

Şu andaki bilgilerim kadarıyla kişisel görüşüm şudur: Kapitalist ekonomi sadece üretimi ve karı düşünüyor, sağlıklı üretimi pek fazla dert etmiyor. Et ve yumurta için kapalı çiftliklerde büyütülüp beslenen tavukların çok stresli ortamlarda yaşadığını görmek için bilimsel araştırma yapmaya gerek yok. Doğal koşullardan tamamen uzak şartlarda yaşayan bu hayvanların etleri de yumurtaları da bu gerilimden muhakkak etkileniyordur.

Ama ne kadar?

Arkadaşımız Yavuz Dizdar sık sık TV kanallarına çıkarak yukarıdaki gibi iddialarda bulunuyor. Bir yere kadar hak veriyoruz kendisine. Ama bu hayvanlara ne kadar, hangi ilaçlar veriliyor, fizyolojileriyle nasıl, ne kadar oynanıyor? Hiç yemeyeceksek bu büyük cüretkarlık. Var mı öyle lüksümüz? Bize bu konularda bilimsel araştırmalar sunması gerek. Abartmadan somut konuşması gerek. Belki kanıt veriyordur, ama kanıt olarak daha çok kendi yazılarını, konuşmalarını veriyor…  

Öte yandan bizim savunduğumuz “taş devri beslenmesi” için kendimize ve vatandaşa ucuz protein kaynağı sağlamamız gerekiyor. Tavuk eti ve yumurta kadar ucuz pek kaynak yok. Bunları konuşurken Dizdar’ın “makarna” yediğini duyuyoruz her gün. Sonra hububat, baklagil yiyin diyormuş. Ama olmuyor böyle, hem bizim cepheden görüneceksin, hem sağlıksız besinden kendi paçanı kurtarmak için makarnaya dayanacaksın. J İnsan durmadan hububat ve baklagil yerse beyni de bakla kadar kalır, mercimek kadar kalır. Makarnanın un-karbonhidrat olması bir yana, yediğimiz buğdayın eski doğal buğday olmadığı, bedende alerjiye neden olduğu ve çölyak hastalığı-diyabet vb. gibi bir yığın hastalığa yol açtığı giderek güçlenen kanıtlarla iddia ediliyor.

Ve başka yandan, tavuk ve yumurta gerçekten zehir ise, (tam sağlıklı olduğunu zaten düşünmüyorum) bu bize daha kesin kanıtlanmalı; o zaman da, saydırmayın bizi sektörünüze, milliliğinize diyerek halk ayaklandırılmalı. Vatandaşın bize hep sorduğu soru şu: O kötü, bu sağlıksız, peki ne yiyeceğiz? Biz de şu cevabı veriyoruz: Kötüler içinde en az kötüsünü yiyeceksiniz, yiyeceği çeşitlendireceksiniz ki, zararı azalsın; ama, en doğrusu bizi bu duruma düşüren sisteme karşı ses yükseltmek. Sen ayaklanmayacaksın, ben ayaklanmayacağım, doktordan tertemiz gıda önerileri alacaksın, rahat huzurlu yaşayacaksın! Yok öyle şey. Tüm yediklerimiz bozuk. Bu senin, hepimizin sorunu, çözeceksek birlikte çözeceğiz, hazıra konmak yok.

TV starı olduğu için Yavuz arkadaşımız buradaki yazılarla hiç mi hiç ilgilenmedi bugüne dek, umarım bu kez tartışmaya katılır. Somut bazı araştırmaları bize gösterir. Buğday meselesine de cevap verir.

Yoksa… Yoksa kendisiyle kapışırız. Buğdaycı bir doktorla zaten bilimsel olarak nereye kadar? Ve biz kapıştık mı biriyle, şansı daha yükselir, daha popüler olur, daha yüksek star haline gelir, böylece ün peşinde koşmaktan erken yıpranır, maazallah sonu hayır etmez. Kaan Arslanoğlu   

Facebook
yorumlar ... ( 27 )
13-07-2015
13-07-2015 11:13 (1)
Sevgili Yavuz Dizdar'dan maille cevap geldi. Bize bu konuda bir yazı gönderecek. Teşekkürler. Kaan A.
13-07-2015 12:16 (2)
Taşralı ve maşrapalı biri olarak ilave edeyim. Fabrikada eti için yetiştirilen civcivleri alıp kendimiz köyde baktığımızda (Yedikleri önünde yemedikleri arkasında) o boya, Fabrika'daki sürenin 3'te birinde bile gelemiyorlar. Genellikle bunun ırklarla alakalı olduğu söylense de aynı civcivi aldığımızda bizler o büyümenin yanına bile yaklaşamıyoruz. Bunun yem rasyonları ve diğer faktörlerle yakından ilişkili olduğu aşikar. Benzer bir şeyi balık yetiştiriciliğinde de görüyoruz. Kimi yem rasyonları balıklara gerçekten hızlı kilo aldırıyor. Örneğin bu hususta, yemlere arjinin gibi büyüme hormonunu uyaran aminoasitlerin bol miktarda ilave edildiğini biliyoruz. Lakin etlerinin kalitesi gerçek manada bozuluyor. Muhtemelen tavuklara da benzer şeyler yapılıyor. Onur ŞAHİN
13-07-2015 12:16 (3)
Yiyeceği çeşitlendirmek zararı mı azaltır, riski mi arttırır? :) yakında fotosentez yaptıracak bu kapitalist sahtekarlar... Acar
13-07-2015 12:21 (4)
Sevgili Acar, bedenin direnci bir zehiri yoğun almakla kırılabilir, ama değişik zehirleri azar azar almakla belki ayakta kalabilir mantığıyla. Bazıları bunu öneriyor. Balıklarda ağır metal var örneğin, balık çok faydalı olduğu halde devamlı balık yiyin diyemiyoruz. Arada tavuk da yiyin. Balıktan aldığın zehir fazlalaşmadan, tavuktan aldığın antibiyotiğe geçeceksin :)) öyle öyle idare edecksin. Fazla da bir şey bilmiyorum cidden :)) Halimiz budur.. K.A.
13-07-2015 12:29 (5)
Sorun yine gelip üretimin amacına dayanıyor: insanların protein gereksinimini karşılamak mı, yoksa insanların protein gereksinimi üzerinden kar sağlamak mı? Amaç ikincisi olunca doğası gereği her yol mubah. Fakat birinci durum da her zaman güvenli değil: Çernobil! Yine de üretimin amacının kar olmaması ilk adım olabilir. Fakat "gerisi" getirilmediğinde bu adım işe yaramıyor. Gerisinin "toplum" denetimiyle gelmesi lazım. Devlet işletmelerinin bu yönden özel sektöre üstünlüğü var. Fakat toplum KA'nun dediği gibi "böyle tartışmalardan hoşlanmıyorsa" işletmelerin devletleştirilmesinin de bir faydası yok. Toplumun "bugünden" denetim için ısrar etmesi lazım. Bugün bu ısrarı göstermeyen toplum sosyalist bir düzende de göstermez. Önüne konanı yer. AA.
13-07-2015 12:35 (6)
Tüm kapitalist yıkıma rağmen hala doğal gıdalara ulaşmak mümkün. Özellikle de son yıllarda meydana gelen doğallık akımıyla, insanlar küçük büyük demeden üretime yöneldi. Hep endüstriyel hayvancılıktan dem vururuz örneğin. Anadoluda hala daha özellikle doğu bölgelerde mera hayvancılığı yapılıyor. Hatta bizim köyün karşısında, dağda 2000 keçisi olan bir yörük var. :) Kendi tavuklarımız var. Yumurtayı dışarıdan almıyoruz. Eskiye göre zor olmakla beraber hala bulmak mümkün. Onur ŞAHİN
13-07-2015 12:36 (7)
Helal ve en ucuz hayvan proteini çekirgedir. Türk toplumuna şiddetle tavsiye ederim. 1. Eşini kıskanır. 2. Dışkı değil, hububat yer. 3. Dişisi adet görmez. 4. Bugüne dek hiçbi peyğammere kelek attığı ve bu nedenle de ilah tarafından melun ilan edildiği vaki değildir. 5. Çöllerin en avantür ve hatta avangart peyğammerlerinden Yahya aleyhisselam'ın ağu balla birlikte temel besini olduğuna dair çok sağlam delil mevcuttur (bkz: incil mincil) - not: Yahya da organikçiymiş anlaşılan. 6. Çiftlikte üretilemez. Yani kesin çok sağlıklıdır. 7. Yiyenlerin kanser olmadığını biliyoruz (yazıyo, Allah kelamından şüphe olur mu?!), yannız kellenizi uçurabilirler (dış mihraklar canım)! Herkese organik çekirgeli (bunun da aslı çapul - hani çapul tepek'in çapulu. Gavur locust der ya, ondan) günler dilerim. Tavuk kaka bişe yani. Hürmetz
13-07-2015 12:43 (8)
Onur bey (6) çok güvenmeyin. Birkaç yıl önce Bayramiç'te büyük bir sel olmuştu. Medyada görmüşsünüzdür, sel bütün dağdaki yörük köylerinden atıkları aşağıya indirince, "köylünün" adını bilmeyeceğini sandığımız ilaçların boş kutuları ortaya çıktı. Hepimiz şok olduk. Hormonlar elektrik ve telefon olmayan köylere bile girmiş. AA.
13-07-2015 14:24 (9)
Sevgili AA, ben de köylüyüm. Evet kesinlikle köylü birçok alanda kurnazlık yapıyor. Yani insanın kendisiyle alakalı bir hadise bu. Şehirlisi, köylüsü fark etmez. Köye uzak değilim, her hafta gidiyorum. Nasıl esnafa, çaycıya, doktora, öğretmene güvenin ya da güvenmeyin diyemiyorsak köylü için de aynısı geçerli. Zaten ilacı, fenni yemi kullanan birisi de tutup eski ırk keçilerden iki bin tane bakmaz. Zira köylü de bu tip ürünleri keyfi için kullanmıyor. İyi ırklardan daha fazla kar elde etmek için satın alıyor. Dolayısıyla bedeli mukabilinde karını da elde ediyor. Demeye çalıştığım şey şu. Yok olduğunu sandığımız doğal yetiştiricilikler ama tercihlerden ötürü ama imkansızlıklardan ötürü (herkes ilaca, fenni yeme o kadar yatırım yapamıyor) bir şekilde hala mera hayvancılığı sürüyor. Üstelik mera hayvancılığını yapmak ucuz da. Diğerinin gideri fazla. Eğer karşılığını alabileceğiniz bir ırkla bu işi yapmıyorsanız da zarar etmeniz işten bile değil. Onur ŞAHİN
13-07-2015 22:09 (10)
Ben Ali Rıza arkadaşımızın yazısında en çok istihdam kavramına takıldım,çok aldatıcı,rantı döndürmek için pompaladıkları tüketim talebini (tavuktan söz etmiyorum,elektronik,giyim,her türlü dandik gereksinim) ücretli kölelikle bağlayıp sonra biz olmasak naparsınız diyorlar Yeşil yol yaylacılar için mi gerekli sermaye için mi?Bizim gariban çocuklarımız köyde hayvanlarıyla öyle mutlu ki,ama TV reklam işin içine girince bir şey var zannediyorlar parada...İ.A.
13-07-2015 22:36 (11)
Genelde beslenme özelinde tavuk eti konusunda süren tartışmalarda benim kanaatimce öne sürülen görüşlerde doğrularda var yanlışlarda var. Mesala Yavuz Dizdar'ın "Yemezler" kitabını okumuştum, bir sorunu ya da meseleyi tek bir aminoasitle açıklamaya çalışıyor. Bence meselelerin kaynağı muttifaktöriyel. Tavuk olayında bile işin içine girdiğinizde çıkamazsınız. Çok karmaşık ve çok bilinmeyenli denklem. Dizdar taraftarlarında gördüğüm diğer bir yanlış, meseleleri aşırı abartmaları. Belki de bunu bilerek yapıyorlardır. Ali Rıza Üçer'in yaklaşımı da bence tam doğru değil, bir iş yanlış, usulüne uygun olarak yapılmıyorsa ve insan sağlığını tehdit ediyorsa, tavuk yetiştiriciliğinin durumu (şuna benzetiyorum, kaş yapım derken göz çıkarmak; güya ucuz hayvansal protein açığını kapatmak) elbette eleştiri süzgecinden geçmeli. Dediğim gibi konu gerçekten çetrefilli. Ama beslenme konusunda K.Arslanoğlu'nun bakışı açısına yakın bir yerde duruyorum. Saygılar. Recai Kulaksız
13-07-2015 22:55 (12)
hububat da bitlenmesin böceklenmesin diye kimyasallarla muamele ediliyor; eskiden aynı yıl bilemedin öteki yıl bitlenen bulgur, mercimek, pirinç artık bana mısın demiyor. sonuç: zehirlerden zehir beğen durumu. Avrupa'da bir çok ülkede tavuk en pahalı et türü, buna karşın domuz eti ucuz ve yaygın. beslenme çeşitlendirilmeli, hem üretim hem bilinç ile ve denetlenmeli tabii ki. selamdar
13-07-2015 23:44 (13)
Fransa için gördüğümü söyliyeyim; bizdeki Şok/Bim muadili, alt gelir grubu için olan Lidl marketlerden çok hesaplı alışveriş yaparsınız. Etler için de böyledir, ucuzluğu bize göre yarı yarıyadır neredeyse. Dana, koyun, domuz, kanatlı etlerini pakette resimle gösterirler. Hangi hayvanın neresini yediğinizi bilirsiniz, fiyatı ona göre değişir. Kanguru eti bulunur, tavuk, hindi, kaz, ördek etleri hem buzdolabı/derin dondurucu'da hem de konserve olarak vardır. Balıklar, midye, kalamar, karides, böcek, istiridye her daim, taze/konserve bulunur. Hazır kıyma vardır ancak tamamen yağsızdır bizdeki gibi köfte yapılamaz. Tavukların kaç günlük olduğu (en az 80 günlük), nasıl yetiştiği (çiftlikte), nasıl beslendiği (yemlerin içeriği ve gdo'lu yem oranı vs.) ambalajında yazar. Orta ve üst gelir grupları için olan farklı marketlerde fiyatlar çok da artmaz ama çeşit-sunum şekli artar. Yağlı olduğu için domuz etini de (belli kısımları hariç) çok da fazla tüketmezler ama sosislerinde vazgeçilmezdir.
14-07-2015 07:41 (14)
Makarna, pirinç çok az yenilecek, meyve de en fazla günde bir tane. Ekmek yok, tatlı yok. O zaman bu vücut enerjiyi nereden bulacak, ben de onu sordum. İki öneri yakaladım: Bir yağ, iki kuruyemiş. Yağ yiyelim yemesine ama tek başına kaşık kaşık yenmiyor. Cevizle fındıkla karın doymaz, günde en fazla bir avuç yenir.
14-07-2015 08:45 (15)
14 numaralı yorum için,yağ dediğiniz gibi en doğru cevap,pratikte alımı hiç zor değil,bol yeşil salata sınırsız zeytinyağ aldırıyor,yağlı koyun eti,kaşar peyniri,sahanda yumurta,etli ve sebzeli yemeklere biraz fazla yağ,kuruyemiş hiç de zor yenmiyor vs.En yoğun,en temiz enerji kaynağı,biz alımında değil kısıtlanmasında zorlanıyoruz.Tabii proteinlerin de kalorisi karbonhidrata eşit,1 gramında 4-5,oradan da alınıyır.Vücut alışıncaya kadar ketoneminin hafif artması sorun olabiliyor ama ben o duyguyu unuttum bile.Kaymaklı yoğurdu ne kadar yesem doymam (ev yoğurdu!)Yağlı yemekler yeşil,limonlu salatalarla muazzam gidiyor.Baharat,soğan,sarımsak,salça da yağın itici gelmesini önler.Enerji sorunu diye bir şey yok.Maliyet de uçuk değil.İlknur Arslanoğlu
14-07-2015 10:38 (16)
Bira da güzel bir enerji kaynağıdır :))
14-07-2015 17:11 (17)
Burada neden "Tavuk" ifadesi geçiyor. Bu kelimeyi üreticiler bile kullanmıyorlar. Paketlerin üzerinde "Piliç" yazıyor. Tavuğu kim nerede görmüş:) D.Turgay
14-07-2015 19:52 (18)
Ben de farklı bir açılım yapayım; yediğimiz tavuk hayvanı, tavuk adlı kuş canlısının dişisi olup erkekleri (horoz da denir) ya yumurtadan çıkmadan ya da hemen sonra saptanır ve toplu halde imha edilirler. Çoğunlukla, tekrar yem olacak şekilde öğütülürler. Yani tükettiğimiz yüz milyonlarca dişi tavuğun yanı sıra bir o kadar da, katledilmesine yol açtığımız erkek tavuk canlısı var, iyi mi? mh
14-07-2015 22:42 (19)
Herkesin kendisine göre daha sağlıklı olduğunu düşündüğü veya umursamadığı ama alıştığı bir beslenme biçimi var. Hastalıklar yaygınlaşırken hangi yiyecekten ne kadar yiyeceğimizi, hangi otlardan çay yapacağımızın formülünü bildiğini iddia eden, kesin yargılarda bulunan, para peşinde insanlar var. Mesleğin gereklerini yerine getirmediklerinden doktor olup olmamaları önemli değil. Otların ve doğal olanın kesinlikle yan etkisi olmadığını söyleyen modern şamanlar bunların bir kısmı. İlaçlar da doğadaki ottan, böcekten yapılıyor. Dolayısıyla otların da ilaçlar gibi yan etkileri vardır. Doğada kontrolsüz düzeyde bulunurlar ve fazla düzeyleri zehirken bunlardan elde edilen doğru düzeyler ilaç olarak kullanılır. İlaçlar da uzaydan gelmiyorlar yani, doğadan elde ediliyorlar. Doğala imanın anlamı yok. İnsanoğlu milyonlarca yıldır kendisi için doğru düzeyde bu doğal maddelerden almayı öğrendi. Son birkaç yüz yılda endüstrileşme ile doğadan faydalanma biçimi bilimsel bir hal aldı ve yaygınlaştı.MB
14-07-2015 23:30 (20)
mh bir erkek olmalı! insan erkekleri de dişilerine "yem" edilse dünya daha yaşanılır olur muydu? Sanki olurdu! Canan R.
15-07-2015 02:02 (21)
insan erkekleri zaten insan dişilerine yem edilmiş durumda. ve biz bu kazığı "medeniyet" adlı vazelinle bize geçirdikleri için canımız yanmıyomuş gibi yapıyoruz. yaşanılmaz bi dünyada olmamızın tek sebebi de kesinlikle bu "mater"yalistik düzen! "erkek" iktidar aramaz. iktidar aramak gayet "dişil" bi uğraştır. postmodernin dibini deldirmeyin bana gece gece. hadi hürmetzzz
15-07-2015 02:02 (22)
Sevgili Yavuz Dizdar'dan maille cevap geldi. Bize bu konuda bir yazı gönderecek. Teşekkürler. Kaan A. Ne zaman Kaan dostum?
15-07-2015 03:33 (23)
Bekliyik. K.A.
17-07-2015 06:48 (24)
Yavuz Dizdar dostumuza: http://www.izlesene.com/video/sevval-sam-bekledimde-gelmedin/7592465
19-07-2015 19:22 (25)
YAZIYI PAYLAŞMAK İSTEDİM...AMA KARŞIMA ORAL ÇALIŞLAR'IN RESMİ ÇIKTI...TAVUKLAR YERİNE...:) VAZGEÇTİM...ORAL ÇALIŞLAR'A KATLANAMAM... CAN ERTAN
19-07-2015 23:13 (26)
http://www.sagliginsesi.com/meyve-sebze-mi-yoksa-zehir-mi-yiyoruz-7236h.htm
20-07-2015 10:44 (27)
Sevgili Yavuz Dizdar'dan yanıt geldi ki ne gelme. Ne yapacağız şimdi? Üç bölümlük hazırlamış, ilki üç sayfa da 2. ve 3. onlarca sayfa. Bayram boyunca bununla uğraşmış, cidden teşekkürler. Alın size cevap demiş :)) Koyacağız siteye de içinde çok sayıda fotoğraf var. Onları ne yapacağız. Bizin foto koyma kapasitemiz belli. Kaan A.
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210305
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.