Dr. Ali Rıza Üçer’in önerisiyle tavuk etiyle ilgili tartışmayı buraya taşımaya karar verdik. İlk yazı Dr. Yavuz Dizdar’ın açıklamalarını kaynak gösteren Ahmet Maranki’den, sonra Dr. Üçer’in görüşü…
SAKIN BU TAVUKLARI YEMEYİN !!!...
YILLAR GEÇTİKÇE KANATLILARIN KİLOGRAM AĞIRLIĞI KUZUYU GEÇİYOR? PEKİ NEDEN?
Entegre
tavuk tesislerinde çabuk büyüsünler diye ilaç verilen tavuklar kansere yol
açıyor. Kuluçka süresi 17 güne inen tavuklar kesilmediklerinde kendiliğinden 45
günde ölüyorlar. İşte dehşete düşüren veriler;
İstanbul Üniversitesi Onkoloji Enstitüsü'nden Dr. Yavuz Dizdar, sağlığımızla
nasıl oynandığını ifşa etti. Verdiği bilgiler tüyler ürpertici.
HAYVANIN KARNINDAN TÜMÖR FIŞKIRIYOR
Dizdar'ın aktardıkları şöyle; "Tavuk diye önünüze konulan hayvanın kuluçka
süresini kısaltılarak 17 güne indirdiler.” “Hayvanların bacak yapıları değişti.”
“Bu hayvanlar 45 gün sonra kendiliğinden ölüyor.” “Yapılan araştırmada doğal
ürünle beslenen civcivlerin 45 gün sonra ayakta duramadığı görüldü.”
“Tavuk diye önünüze konulan hayvanın karnından tümörler fışkırıyor.”
“Tavukçular tıptan 50 sene önde gidiyor.” “Bu endüstrinin görevi size üzerinde
et tutturulmuş bir şey vermek. Hayvanın sağlıklı olması umurlarında değil. Bu
işin ilginç yanı, bunun onayını da veterinerlerden alıyorlar.”
İLAÇ
ENDÜSTRİSİ İÇİN SES ÇIKARMIYORLAR
Dünyada belli başlı kanserlerde artış gözlendiğini belirten Dizdar, “Dünyada
bütün ülkelerde kanser artmıyor, bütün kanserler de artmıyor. Belli kanser
türleri artıyor, bunu ABD de biliyor. Mevcut olan durumun farkındalar, çok
umurlarında olduğunu sanmayın, hiç umurlarında değil. Çünkü paralelinde ilaç
endüstrisi büyüyor. Geldiğimiz noktada bir ülkenin gıdasını ne kadar
endüstrileştirirseniz, ne kadar markete tıkarsanız, uzun raf ömrü ile ne kadar
bozulmaz hale getirirseniz hastalığın da o kadar arttığını görüyorsunuz."
ifadelerini kullandı.
Dizdar, güvenli olan bakliyat ve hububat yenilmesini tavsiye etti.
#KozmikYaşamMerkezi #Tel021253310133 #SağlıklıDüşünBeslenYaşa#HelalYeHelalTüket
Sonuç; besmele çekip kesmek ve yemek helal demek için yeterli mi? Ya o
hayvanlara yedirilen domuz katkılı yemler... Antibiyotik vs?
Ahmet Maranki
Dr. Yavuz Dizdar'ın Tavuk Etiyle İlgili Açıklamaları Bilimsel Dayanaktan Yoksundur!
Toksikolojide risk iletişimi temel konuların başında gelir. Yavuz Dizdar'ın açıklamaları risk iletişimine ciddi boyutlarda zarar veren, sorumsuzca yapılmış ve bilimsel dayanaktan yoksun açıklamalardır. Ülkemizin en önemli sağlık-beslenme sorunlarının başında hayvansal protein açığı gelmektedir. Tavukçuluk sektörü özveriyle üretim yapmakta ve 77 milyona ulaşan nüfusumuza kilogramı 4-5 lira gibi gayet ucuz fiyatlarla tavuk arzı sağlamaktadır. Yumurta üretimi de cabasıdır. Sektörde on binlerce yurttaşımıza istihdam sağlanmaktadır. Sektörün yıllık ihracatı 1 milyar $'ın üzerindedir. Avrupa ülkeleri de dahil dünyanın dört bir yanına tavuk eti ve yumurta ihraç edilmektedir. Bu tür sorumsuz açıklamalarla sektörün kriz riski artmaktadır. Tavukçuluk sektörü kriz batağına saplandığı takdirde yabancı şirketler bu milli varlıklarımızı haraç mezat ele geçireceklerdir.
Dr. Ali Rıza Üçer-Tıp Kurumu Genel Sekreteri
Editör notu:
Bazı okurlarımız bizden sağlık konusunda “tam doğru” ve “hap” gibi hazır bilgiler istiyor, böyle tartışmalardan hoşlanmıyor. Ama sağlık konusu da gördüğünüz gibi kesin doğruların saptandığı ve çerçevelenip halka aktarıldığı bir alan değil. Doktorlar arasında da tıbbi konularda birçok zaman tamamen farklı görüşler çıkabiliyor.
Şimdi bu olguda hangi taraf haklı?
Şu andaki bilgilerim kadarıyla kişisel görüşüm şudur: Kapitalist ekonomi sadece üretimi ve karı düşünüyor, sağlıklı üretimi pek fazla dert etmiyor. Et ve yumurta için kapalı çiftliklerde büyütülüp beslenen tavukların çok stresli ortamlarda yaşadığını görmek için bilimsel araştırma yapmaya gerek yok. Doğal koşullardan tamamen uzak şartlarda yaşayan bu hayvanların etleri de yumurtaları da bu gerilimden muhakkak etkileniyordur.
Ama ne kadar?
Arkadaşımız Yavuz Dizdar sık sık TV kanallarına çıkarak yukarıdaki gibi iddialarda bulunuyor. Bir yere kadar hak veriyoruz kendisine. Ama bu hayvanlara ne kadar, hangi ilaçlar veriliyor, fizyolojileriyle nasıl, ne kadar oynanıyor? Hiç yemeyeceksek bu büyük cüretkarlık. Var mı öyle lüksümüz? Bize bu konularda bilimsel araştırmalar sunması gerek. Abartmadan somut konuşması gerek. Belki kanıt veriyordur, ama kanıt olarak daha çok kendi yazılarını, konuşmalarını veriyor…
Öte yandan bizim savunduğumuz “taş devri beslenmesi” için kendimize ve vatandaşa ucuz protein kaynağı sağlamamız gerekiyor. Tavuk eti ve yumurta kadar ucuz pek kaynak yok. Bunları konuşurken Dizdar’ın “makarna” yediğini duyuyoruz her gün. Sonra hububat, baklagil yiyin diyormuş. Ama olmuyor böyle, hem bizim cepheden görüneceksin, hem sağlıksız besinden kendi paçanı kurtarmak için makarnaya dayanacaksın. J İnsan durmadan hububat ve baklagil yerse beyni de bakla kadar kalır, mercimek kadar kalır. Makarnanın un-karbonhidrat olması bir yana, yediğimiz buğdayın eski doğal buğday olmadığı, bedende alerjiye neden olduğu ve çölyak hastalığı-diyabet vb. gibi bir yığın hastalığa yol açtığı giderek güçlenen kanıtlarla iddia ediliyor.
Ve başka yandan, tavuk ve yumurta gerçekten zehir ise, (tam sağlıklı olduğunu zaten düşünmüyorum) bu bize daha kesin kanıtlanmalı; o zaman da, saydırmayın bizi sektörünüze, milliliğinize diyerek halk ayaklandırılmalı. Vatandaşın bize hep sorduğu soru şu: O kötü, bu sağlıksız, peki ne yiyeceğiz? Biz de şu cevabı veriyoruz: Kötüler içinde en az kötüsünü yiyeceksiniz, yiyeceği çeşitlendireceksiniz ki, zararı azalsın; ama, en doğrusu bizi bu duruma düşüren sisteme karşı ses yükseltmek. Sen ayaklanmayacaksın, ben ayaklanmayacağım, doktordan tertemiz gıda önerileri alacaksın, rahat huzurlu yaşayacaksın! Yok öyle şey. Tüm yediklerimiz bozuk. Bu senin, hepimizin sorunu, çözeceksek birlikte çözeceğiz, hazıra konmak yok.
TV starı olduğu için Yavuz arkadaşımız buradaki yazılarla hiç mi hiç ilgilenmedi bugüne dek, umarım bu kez tartışmaya katılır. Somut bazı araştırmaları bize gösterir. Buğday meselesine de cevap verir.
Yoksa… Yoksa kendisiyle kapışırız. Buğdaycı bir doktorla zaten bilimsel olarak nereye kadar? Ve biz kapıştık mı biriyle, şansı daha yükselir, daha popüler olur, daha yüksek star haline gelir, böylece ün peşinde koşmaktan erken yıpranır, maazallah sonu hayır etmez. Kaan Arslanoğlu