“Leonard Zelig (Woody Allen), etrafındakilerden biri gibi olabilmek, onlara uyum sağlayabilmek, kendini güvende hissedebilmek, dahası sevilmek için etrafındakilerin görünümüne bürünen bir adam. Karakter olarak onlara benzemeye çalışmaktan söz etmiyorum. Tam anlamıyla yanındaki kişinin görünümüne bürünüyor. Bir zencinin yanında zenci, şişman birinin yanında şişman, bir doktorun yanında doktor oluyor. Dolayısıyla doktorlar için üzerinde araştırmalar yapılabilecek mükemmel bir denek konumunda.”
Ülke baştan aşağı Leonard Zelig kaynıyor. “Zübük” de diyebiliriz, ama o karakter çok demode kaldı. Çağımızın siyasisi bambaşka:
Gezi eyleminde, HES direnişinde Türk bayrağı sallar, Kobani eylemlerinde onu yakar.
Gezi’de, HES’te, Validebağ'da CHP’liyle omuz omuzadır, kendi mekanına gelir, “CHP sol değil” der, “faşist” der.
Gazetesinde “Ülkeye böyle diktatör gelmedi” diye ünler, sempati toplar, adam toplar; bir şeye diktatör demenin, faşist demenin ne anlama geldiğinden bile haberi yoktur, bunun sorumluluğu üstünde tamamen boştur; seçim zamanı gelir, diktatörün karşısına kim çıksa “hepsi aynı" der, bu olmaz, o Amerikancı, öteki dinci, der… der de der…
Gezi’ye katılan MHP’li, başörtülü, namaz kılan “halktır”; kültür merkezine döner, tüm bunlar olur gerici, faşist… Halk bir anda olur “fuck”, Gezi’den yan çizense o an olur halk, “Haziran” da “Haziran” der, bir de cepheye girer.
CHP’den seçime katılan, CHP’ye oy veren sosyalizmi satmıştır; seçim biter, kendine göz kırpan CHP milletvekilini "başkan satmıştır", alır onu yazar yapar, lider yapar, o gün böyle çalar, bugün şöyle sallar.
“Dün dündür bugün bugündür” değildir artık, çok daha ileri aşamadayızdır, bu mekan bu mekandır, bu saat bu saattir kelli.
CHP’li “sosyalist” milletvekili için seçimde CHP umuttur, çünkü kendinin umudu vardır, partide yetkisi alınır alınmaz, CHP’de gerici vardır, cemaat vardır, ABD vardır.
CHP’yle pazarlık yapar, akçeli işe girer, kadro alır, iş alır, milletvekilliği alır; birisi "CHP’ye bu kadar vurmayın" dediğinde üste çıkar; “CHP’cilik yapma, sosyalist tavır bu değil” der; en devrimci odur, komünist bile olur...
Gezi’ye Amerikan desteği, TÜSİAD desteği, AB desteği, MHP desteğini görmez, görse de “önemli değil, halk hareketine dil uzatma” der, haklıdır da; Gezi biter, Ekmel’i beğenmez, komplo arar, ajan arar, gariban sıradan solcu kendince akıl yapsın, yorum yazsın, “sosyalist” liderlerin attığı her adım hesaplıdır, hatta basbayağı hükümetle pazarlıklıdır. Kim hapse girecek, kim çıkacak tezgahlıdır.
Gezi’ye katılanlar şöyle muhteşem halktır, böyle müthiş savaşçılardır; Gezi’ye katılanların yirmide biri etmediği halde Gezi adına cephe kurar, Gezi’ye katılan çoğunluk onları onaylamazsa: Faşist, eylem kaçkını, bozguncu, cevap hazır.
Süper Marksist dergisinde yazarken işçi sınıfı siyasette temeldir, AKP’ye kızar, "işçi sınıfı gerici olmuş, hırsız olmuş, artık onu ikna sorunumuz yok" der… yeller.
İşine gelmeyeni sansür ederken, tasfiye ederken Leninist havadadır, önüne gelen burjuvayı yazar yaparken, lider yaparken cepheci olur, Mevlana kapısındandır.
Sol demek yoksuldan yana çıkmak demektir, ezilenden yana olmak demektir, diye edebiyat yapar; zengin doktorların örgütü TTB, birden direniş kahramanı olur, yönetimde birkaç üyelik kapar.
Kemalistleri kazanmak için anti-emperyalist, Kuvvacı olur, Deniz Gezmiş kesilir; Kürtlere yaranırken “PKK’yı ABD’nin desteklediği abartı” der, kim öldü yalandan diye gerinir.
Gençlik şöyledir, böyledir, Gezi gençliği tarih yaratır, diktatöre ders verir, ama nedense bir türlü 40 yıldır solun başına çöreklenmiş yaşlı kadroya ders veremez, ne yapılacaksa 40 ihtiyar kurt pazarlık eder, paylaşır yönetimi üçer beşer.
Sanat konuşsan gereksizdir, üçüncü derece iştir, ideoloji, felsefe şimdi sırası değildir, ama bütün çevresi sanatçıdır, akademisyendir, kirli beyaz yakadır… Halk yoktur, işçi yoktur. Parayı da entellikten kazanır, ünü de dantellikten, siyasi güç olarak bundan başka bir şey değildir, hadi bunu tartışalım desen, muhalefeti bölme, siyaseti sulandırma be sendir!
Evinde, çarşıda pazarda, tüm yaşamında “ordinary people”dır, işinde düzen insanı kılığında, siyaset yaptığı anlarda nanoteknolojiyle sosyaliste, hatta komüniste dönüşür; Çankaya’da, Kadıköy’de Kemalist olur, KESK’te, TTB'de sandalye paylaşırken Kürtçü kesilir, bir şey isterken CHP’lidir, isteğinin sonlandığı an CHP muhalifi… Leonard Zelig’dir vesselam.
Daha ileri okumalar için:
“Muhalif yazar”a gönderilmemiş bir yanıt: http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1632
Böyle aydınlarla böyle edebiyat, böyle sol medya:
http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1605
Kaan Arslanoğlu