Af edersiniz, bilmeceye konu yazımızın başlığı aynen böyle.
Google "tanrısı" yüzünden bilmecelerimizden ikisi çok kolay bilindi. Şimdi daha derin arşiv taraması yapıyoruz, internete geçmemiş yazıları bulmaya çalışıyoruz.
Bu arada öyle tuhaf yazılarla karşılaşıyoruz ki, takılmamak mümkün değil. Bu yazı da aslında bu sitenin okurlarından olan değerli bir yazarımızın. Kendisine karşı bir art niyetimiz hakikaten yok, fakat öyle kışkırtıcıydı ki makale, almadan edemedik.
Kimindir bu yazı, nerede çıkmıştır?
Bilenlerin yorum bölümüne lütfen kendi adlarıyla birlikte yazmalarını isteriz. İlk bilene editörlerimizden Nihat Ateş bir dolmakalem hediye edecek. Adsız olarak bilene bunu hediye edemeyeceğimiz için onun yorumunu kaydedecek, ama yayımlamayacağız.
İşte yazı:
PUŞT
Doğu Perinçek'in salı gecesi yayımlanan 32. Gün programında Ertuğrul Kürkçü'ye söylediği sözler, Dev-Genç tipinde özgürlükçü bir devrimci hareketin yeniden gelişme olasılığı karşısında duyduğu çok büyük bir korkuyu, televizyon ekranlarından milyonlarca kişiye yansıttı.
Paranoyak ve karizmatik lider tipi, denetleyemediği kişiler karşısında korkuya kapılır. Karşılaştığı şey kendisinden bağımsız, hatta genel ölçülere göre kusursuz bile olsa, onu bozmak, ona kendi damgasını vurmak, onu bir yerinden sakatlamak ister. (...)
Bizim yıllardır "stalinizm" dediğimiz şey, salı gecesi Show TV'nin ekranına küçük bir örnek olarak yansıdı. (...)
Haftalardır dergi sayfalarında ve gazete ilanlarında, seçim öncesinde bir "rüzgar estirebilmek" için usta bir işportacı mantığı ve heveskarlığıyla pazarlanan aydınlar, Melih Cevdetler, Attila İlhanlar, bu gösteriyi seyrederken ne düşünmüşlerdir?
Doğu Perinçek, ömrünün neredeyse yarısını hapishanede geçiren, ölümlerden dönmüş Ertuğrul Kürkçü'ye "sen hippi"ydin diyor ve puşt diye küfrediyor! Kendini kaybetmiş! Ekrana bakanlar, şövalye rolü oynayan bir bezirgan görüyorlar. Ertuğrul Kürkçü ona neyi hatırlatıyor? 1970'te SBF'nin Büyük Anfi'sinde Dev-Genç Kongresi yapılırken kürsüdeki Ertuğrul Kürkçü'yü mü? Mahir Çayanlar'ın onca çabaya rağmen hâlâ devrimci cesareti, fedakarlığı ve saflığı temsil eden anısını mı? Kendi bürokratik, tıkız, daldan dala konan ve her defasında cambaz hünerleriyle dengesini bulan, bürokratik, aynı anda hem Atatürkçü, hem Maocu örgütüne karşı, özgürlükçü ve devrimci sosyalist alternatif arayışını mı? (...)
Ne diyelim, var olmayan Allah, İşçi Partisi'nin cefakar ve fedakar militanlarına ve üyelerine yardımcı olsun ve "rüzgar estiren" aydınlara zihin açıklığı versin, Gün Zileliler'in ve Halil Berktaylar'ın kulakları çınlasın!
Not: 25 Aralık 1995 tarihinde genel seçim vardı. Türkiye sosyalist parti ve gruplarının birçoğu "Emek, Barış ve Özgürlük Bloku" adı altında HADEP listelerinden seçim yarışına girdi. Doğu Perinçek'in İşçi Partisi ise bağımsız girdi. Seçim öncesi aynı bloğun partileşme girişimi de yaşanıyordu ve 32. Gün programında bu konular tartışılıyordu. Üstte yazısının büyük bölümünü verdiğimiz yazarımızın hangi tarafı desteklediği aşikardır.