Mekân ve sermaye bağlamında Kemalizm İdeolojisi

            İdeoloji nedir sorusunu doğru biçimde açabilmek için, ideoloji ve mekânı bir arada ele almak gerekir. İdeoloji ile mekân, üretim ilişkileri bağlamında kesişirler; bir toplumun yaşadığı coğrafyadaki, yani belli bir mekândaki üretim ilişkilerini ve sermaye hareketlerini düzenleyen dizgeye ideoloji denir. Bir mekânda sermayenin tabi olacağı kuralları düzenleyen her düzen bir ideolojidir. Sermayenin düzenlenmesine kalkışmayan dizgelere ideoloji denmez. Bu bağlamda mekâna ait olmayan bir ideoloji, ideolojisiz bir mekân kadar tehlikeli ve yıkıcıdır. Kemalizm de doğrudan sermayenin denetim altına alınmasını hedefleyen bir yönetim biçimi olarak, dört dörtlük bir ideolojidir.

Mekân, bireyin içine doğduğu ortam olarak, birey tarafından açıklığa kavuşturulmayı bekleyen unsurlar içerir. Birey, içine doğduğu, gözlerini açtığı mekânda nasıl yaşamını sürdürecek ve ötekilerle ilişkisini hangi çerçevede kuracaktır? İnsan, diğer canlılardan farklı olarak içine doğduğu doğal çevrede tek başına yaşamını sürdürebilecek bir yetiye sahip olmadığı için, kerhen bireysel arzularını bastırarak topluluk halinde yaşamak zorunda kalmış olan bir canlıdır. İdeoloji, çetin doğa koşulları içinde hayatta kalabilmek amacıyla, bireysel çıkarlarını yaşamı boyunca bağımlı olduğu toplumun çıkarlarının gerisinde tutmak zorunda kalan insanın, bireysel arzularını bir kenara itmek gibi zor bir durumu anlamlandırabilmesini sağlayan dizge olarak kendini temellendirir. Bu dizge, bireyin içinde bulunduğu toplumun ekonomik yapısı değiştikçe değişikliğe uğramıştır. Son olarak içinde bulunduğumuz ve neo-liberal ekonominin ağırlıkta olduğu dönem, insanı içine doğmuş olduğu mekânda, bir topluma bağımlı hissetmekten en uzağa atan bir özelik taşıması nedeniyle, birey-toplum bağını tarihte en çok çözen bir mekânsal nitelik taşımaktadır. Bunun etkilerini sol ve sağ cenahtaki tüm siyasetlerde, bireysel özgürlük maskesi altında sermayenin özgürlüğünü öne çıkartan liberalizmin ağırlık kazanmasıyla görmekteyiz.

Nutuk, ayrıntılı biçimde mekân analizi yapar, bireyin o dönemde kendi bireysel arzularını, toplumsal bir yapıyı kurmak önceliği adına neden geri planda tutması gerektiğini açıklar. Kemalizm bu bağlamda mekânı tam olarak açıklayan mükemmel bir ideolojidir: Endüstri devrimi ile birlikte şaha kalkmış olan sömürgeci güçlerin kapısına dayandığı, soykırıma uğramış ve daha da kırılması muhtemel olan bir topluma, nasıl yaşamda kalabileceğini anlatır. Kemalizm ideolojisi, sömürgeci yıkıcı güçlerin karşısında çözülme belirtileri sergileyen Anadolu toplumunun kurtuluşunun, bu coğrafyanın içindeki sermaye hareketlerini serbest bırakarak değil, kontrol altına alarak, bu bağlamda da bireysel özgürlükleri öne çıkartarak değil, bağımsız bir toplum kurarak olanaklı olduğunu anlatır. Bağımsız bir toplum özgür bireyden önce gelir şiarı, Kemalizm ideolojisinin temelini oluşturur. Bu ilke, Atatürk’ün ölümünden sonra, Kemalizm’i bu açıdan hiç anlayamamış olan İnönü ve ardılları tarafından geri plana itilmiştir. Bunu daha iyi anlayabilmek için, CHP’nin 1938 öncesi ve sonrasında yapılan kongre tutanaklarını kıyaslamak yeterlidir (Bkz. Yılmaz Dikbaş, Atatürkçüler Yenildi). 1938 öncesi CHP kongrelerinin, parti programlarının metinleri, Kemalizm ideolojisinin yazılı metinleridir. Kemalizm şunu savunur; üretim sürecinin bütünüyle sermayenin egemenliği altına girme tehdidine karşı, devletler sahip oldukları toprakların dâhilindeki sermaye hareketlerini kendi denetimleri altında tutmalıdırlar.

Bireyin özgürlüğü mü daha önemlidir yoksa toplumun bağımsız kalabilmesi mi tartışmasının aslında Mustafa Kemal’den çok önce başlamış olduğunu, hatta İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) 1905’deki bölünmesinin nedeni olduğunu görmekteyiz. Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki adlı kitabında, İngiltere tarafından doğrudan desteklenen Prens Sabahattin kadrosunun, Durkheim’a karşıt bir sosyoloji kuran Demolins’in etkisinde kalarak, bireysel özgürlükleri sonuna kadar savunur hale geldiğini belirtir. Bunun sonucunda bu kadro, devlet yönetiminde desantralizasyonu ve adem-i merkeziyetçiliği, ekonomide serbest girişimciliğin önünde hiçbir engelin kalmamasını ideolojilerinin temeli yapan bir kadro haline geldiği için, bağımsız bir devlet yapısını ideolojilerinin temeli yapan İTC’nin diğer kadrolarından kopacaktır (2014, 86). Kemalizm’in ideolojisi de tam olarak Prens Sabahattin ve babası Damat Mahmut Paşa’nın savunduklarının zıddıdır. Görüldüğü gibi Kemalizm, bu coğrafyada yaklaşık olarak 200 yıldır süregelen bir ideolojik zeminde biçimlenmiştir. Menderesleri, Demirelleri, Özalları, Evrenleri, Çillerleri, günümüzün Neo-Osmanlıcılarını yetiştiren liberalizm bir ideoloji oluyor da neden buna karşı duran Kemalizm bir ideoloji olmasın?

Mustafa Kemal, bireyin sağlıklı olabilmesinin ön koşulunun, onun sağlıklı bir mekânda bulunması olduğunu fark etmiştir. Mekânı anlamlandıracak bir ideolojiden yoksun ve bütünüyle bireysel özgürlüklerinin peşinde koşan bireylerle dolu olan bir toplumun çözülmeye gideceği için böyle bir toplumun bireylerinin, özgürlüklerinin tadını çıkartamayacaklarını Durkheim gibi görmüştür. Kemalizm ideolojisi bu açıdan bireye, kendi bireysel özgürlüklerini, toplumun bağımsızlığı adına neden geri planda tutması gerektiğini anlatabilen bir ideolojidir. Sömürgeci güçlerin karşısında topumun bağımsızlığını nasıl koruyabileceğini, karma ekonomi modelinin, silahlı kuvvetlerin bağımsız kalmasının, bölgesel siyasi ittifakların bu bağımsızlığı oluşturmadaki önemlerini vurgulayarak anlatır. Tabii ki anlayana…

Mekânı göz ardı ederek bütünüyle ideolojik bir dünyaya fırlayan bireyin ne kadar sağlıksız bir hayal dünyasına sürüklenerek yaşayacağını Hegel 250 yıl önce yazmıştır. Bu nedenle Hegel eylemin hayal dünyasından bireyi kurtarabilecek tek olanak olduğunu vurgular. Eylemsiz bir ideoloji, Yeşilçam filmlerindeki zengin babasına özgürlüğü adına karşı çıkarak yaşamak isteyen şımarık zengin çocuğu gibi, zengin AB’nin para yemeye doymayan çocuğu Yunanistan’ın sol adına çıkara çıkara Syriza biçimindeki bir bireysel özgülük balonu çıkartmasına neden olmuştur. Sonsuz bireysel özgürlük, zengin bir babaya sahip olmadan olanaklı değildir. Kemalizm, babasını küçük yaşta yitirmiş ve anne evini küçük yaşta terk ettiği için şımartılma olanağını yaşamı boyunca hiç bulamamış olan Mustafa Kemal’in, Manastır’daki mektepte havasını soluduğu bağımsız toplumsal yapının kendi gelişiminde ve egosunu aşabilmesinde ne kadar önemli olduğunu hissetmesiyle varlık bulmuştur. Egosunun toplumsal kimliğinin karşısında gücünü yitirmesi sayesinde, bireysel hırslarının ve hayallerinin peşinde koşan Enver Paşa gibi güçlü bir ego yerine, yaşamını Anadolu toplumunun bağımsızlığına adayabilen bir Mustafa Kemal ortaya çıkabilmiştir.

Ancak günümüzde sermayenin egemenliğine teslim edilen mekânımız artık şişkin ve bireyci egolar yetiştiren, ideolojisiz bir mekâna dönüşmüştür. İdeoloji, gerek doğrudan bireylerin kimliklerinin nasıl biçimleneceğini etkilemesi, gerekse toplumdaki bireylerin yaşamına anlam katabilmeye yaraması açısından önemli bir psikolojik etkendir. Çünkü birey, içinde bulunduğu toplumun üretim ilişkilerinin biçimlendirdiği bir yapıdır. İdeolojisiz mekânın mottosunun şimdi ve burada olmasına şaşırmamak gerekir. Mekânda sermayenin hakimiyeti arttıkça insan sağlığı da o oranda bozuluyor. Sağlıklı olabilmemiz için, önce yaşadığımız mekânda sermayeyi kontrol altına alabilmemizi sağlayacak bir ideolojiye gereksinimimiz var. Kişisel gelişim değil toplumsal gelişim önemli; toplumsal koşullar kötüyse, kişisel gelişim çabaları egoist bireyler yaratmaktan öteye geçemiyor.

Mutluhan İzmir

 

 

Facebook
yorumlar ... ( 21 )
30-01-2015
29-01-2015 23:45 (1)
tam bağımsızlık? ilginç. irlanda o zaman ne haldeydi? ingiliz imparatorluğunun burnunun dibindeki ülkeyi geçtim, hindistan'da neler oluyordu o sırada? berbat bir savaştan kısa vadede (galip taraf olmasına rağmen) insan gücü ve kaynağı ve finansal yeterlilik açısından epey zararlı çıkmış, siyasetçi nesli değişmiş ingilizler yeni bir "conflict"e hazır mıydı? rusya neyle meşguldü? görünürde galip olan fransızlar almanların bunun acısını çıkartacağını tahmin etmiyorlar mıydı? zorlamayla ortaya çıkartılmış taze ulus devlet yunanistan'ın uzun vadede finanse edilemezse türklerin anavatan savunmalarına (başlangıçta gerilla savaşı ile) karşı bir zafer sağlamasının olanaksızlığı açık değil miydi? kimsenin mecali kalmış mıydı? emperyal bütün heveslerinden vazgeçtiğini peşinen açıklamış (ki en doğrusunu yapmıştır, orası ayrı) bir türk varlığı batı için daha makul bir seçenek değil miydi? savaş yalnızca topla, tüfekle mi yapılır? "iktisat", takvim, harf devrimleri entegrasyon için yapılmış olmasın
29-01-2015 23:58 (2)
Sevgili Mutluhan, ben hala senin hem Kemalist, hem Lacancı olmanı anlayamadım. Atatürk der ki "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir." Lacan ise "Entellikte en geçerli hurşittir" der. Hurşit yani, hirsutizm, yani kıllanma, kıllık. Bilimdışılık. Madem Lacancılığın insan üstünde çevre etkisini önemsemeye dayanıyor, neden bu işin bilimsel yöntemine yaklaşmıyorsun da, Lacan? Sosyal psikoloji diye bir disiplin var, en baba adamlarından biri Türk üstelik. Muzaffer Şerif. Sosyal öğrenme kuramı diye bir bilimsel kuram var. Ama enteller buna bakmazlar, artistik yönü zayıf. Genetik belirleyiciliği savunuyorum diye çevre etkenini önemsemediğimi iddia ederler, ama bunu söyleyenler asıl hiçbir şeyi önemsemezler. Sosyal psikoloji konusunda dünyanın araştırması, yayını var, ama ille de niye Lacan? Lacan postmodernizmin babalarından biridir ve kemalizmle onun hiçbir bağlantısı yoktur bana kalsa. Kaan Ars.
30-01-2015 00:09 (3)
Gelelim ikinci bahse: Burada yazdıklarının çoğuna katılıyorum. Ama bunu Mehmet Tanju Akad'a karşı polemik diye yazdıysan bir şeyi belirtmekte fayda var. Akad bir Atatürk sevmez, bir Atatürk eleştiricisi veya liberal değil ki, o da aşağı yukarı bu görüşlerde bildiğim kadarıyla. Benim anladığım şey, onun vurgulamak istediği şey Atatürk düşünce ve pratiğinin bir ideoloji oluşturmadığı, oluşturmuşsa bile bunun ilericilik adına başarısızlığıdır. Mustafa Kemal hadi güzeldi hoştu diyelim, sonrasında bu ideoloji ne hale geldi, kaç yönde kaç yüz tane Kemalizm var? Daha fenası bir tane doğru dürüst adam çıkmış mı Kemalizm adına? Bu liderlerin içinde en iyisi, çoğu kişi hemfikirdir sanırım Bülent Ecevit'tir. Düşünün durumu, Kemalizm şemsiyesi altında yüzlerce gerici-faşist lider tanıdık, büyük çoğunluğu bunlar oluşturur. Kaldı ki Ecevit de Kemalizmi veya Atatürkçülüğü çok öne çıkarmazdı. Doğrusu da budur. Her liderin özgün bir yol bulması gerekir. Kaan Ars.
30-01-2015 08:22 (4)
Atatürk'ten alinti: "Ben size manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum (...) Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur." Böyle söyleyen birinin ideolojisinden bahsetmek mümkün mü? Yani Kemalizm diye bir sey felsefi olarak mümkün mü? Saygilarimla. Seckin Sefi
30-01-2015 08:24 (5)
Birey özgürlüğü ile Toplum özgürlüğü aynı şeydir; bireyi köleleştiren ideolojiler, toplumu da bilerek ya da bilmeyerek köleleştirirler. Bu sonucu bilerek ya da bilmeyerek yapan ideolojiler vardır. Tipik Faşist ideoloji, bilerek yapandır. M. Kemal'den bağımsız olarak "Atatürkçülük" de bu işleme hizmet eder; bakınız Kenan Evren! 1. "İnsan, diğer canlılardan farklı olarak içine doğduğu doğal çevrede tek başına yaşamını sürdürebilecek bir yetiye sahip olmadığı için, kerhen bireysel arzularını bastırarak topluluk halinde yaşamak zorunda kalmış olan bir canlıdır." Yanıt. Hayır. İnsan arzularını da o toplumdan edinir. İnsan yavrusu arzularını da kopyalar. (... yazısı) 2. "İdeoloji de en çok, çetin doğa koşulları içinde hayatta kalabilmek için kendisini yaşamı boyunca ait olmak zorunda kaldığı toplum için feda etmek zorunda kalan insanın, bireysel arzularını bir kenara itmek gibi zor bir durumu anlayabilmesini sağlayan dizgedir diyebiliriz."
30-01-2015 08:24 (6)
yanıt. İnsan hayatta kalmak için kabilesinin deneyimlerini kopyalar. "Kendini feda etmek" de "türsel" hayat sürecinde öğrenilmiş, kopyalanmış bir reflekstir. Bilgi, bilinç gelişiminde "birlikte, daha iyi bir hayatın" başka yöntemleri olduğu da öğrenilmiştir. Bir arı bunu öğrenememiş olabilir ama insan öğrenebilir ama elbette her insan öğrenememiş olabilir! 3. Bunun etkilerini sol ve sağ cenahtaki tüm siyasetlerde, bireysel özgürlük maskesi altında sermayenin özgürlüğünü öne çıkartan liberalizmin ağırlık kazanmasıyla görmekteyiz. yanıt. İnsanın özgürleşmesi öncelikle dinsel dogmalardan kurtulması ile gerçekleştirmiştir. Ancak daha sonra "seküler" dogmalar da ortaya çıkmıştır. Marksizm, Atatürkçülük gibi. Sermaye'nin özgürlüğü 3-4000 yıldır var. Ama insanın insana tahakkümü on binlerce yıldır mevcut. Sermaye öncesi tahakküm biçimleri; zorbalığın, geleneğin, dogmaların tahakkümü, son iki yüz yılın seküler "putlarının" tahakkümü ile aynıdır.
30-01-2015 08:25 (7)
4. "Nutuk, ayrıntılı biçimde mekân analizi yapar, bireyin o dönemde neden kendi bireysel arzularını, toplumsal bir yapıyı kurmak önceliği adına geri planda tutması gerektiğini açıklar." Yanıt. Somut durumun somut analizi, bireylerin kişisel feragatini zorunlu kılabilir. Hem de tam bu bireysel özgürlükler içindir. Sömürgeci despotların tahakkümü altında yaşamamak için ölümüne mücadele edilir. Ama... ama... bu sürgit sürecek; hep gerekecek bir davranış modeli olamaz; o zaman bildik zorba sultanlar, krallar, egemenler için her daim ölme kültürüdür bu; İnsan evladı için ölür ama onun da ölmesi gereken bir dünya için dövüşmesi akıldışıdır; Atatürkçülük bu akıldışılık ile tükenmiştir!
30-01-2015 08:25 (8)
5. "Kemalizm ideolojisi, sömürgeci yıkıcı güçlerin karşısında çözülme belirtileri sergileyen Anadolu toplumunun kurtuluşunun, bireysel özgürlükleri öne çıkartarak değil, bağımsız bir toplum kurarak olanaklı olduğunu anlatır. Bağımsız bir toplum özgür bireyden önce gelir şiarı, Kemalizm ideolojisinin temelini oluşturur." Yanıt. Bireyin özgür olmadığı toplumlar bağımsız olamaz; ve bu nedenle de olamamıştır! 6."Sömürgeci güçlerin karşısında toplumun bağımsızlığını nasıl koruyabileceğini, karma ekonomi modelinin, silahlı kuvvetlerin bağımsız kalmasının, bölgesel siyasi ittifakların bu bağımsızlığı oluşturmadaki önemlerini vurgulayarak anlatır. Tabii ki anlayana…" Yanıt.. Karma ekonomi, sonsuza dek karma olamayacak olandır ki, plan da budur! Silahlı kuvvetlerin bağımsız olması; silahı, uçakları, aylık maaşları verenlerden bağımsızlığı mı.. anlayamadım!
30-01-2015 08:26 (9)
Daha fazla yazardım ama... Bu yazı, son iki yüz yılın temel bilgilerinden, hayatın-ekonomik diyalektiğin... vs.. kopuktur.. "Ayakları yere basmıyor" diyemem; gövdesi bile ne insanlık tarihinin deneyimlerine, ne de fizik dünyaya aittir..Özür dilerim. Burada ve Mİ'den beklemezdim böyle bir yazı.. gürsel
30-01-2015 10:43 (10)
5. yorumda (... yazısı) içinde "Dawkins'in Mem'leri onun bencil genleri yazısı" olacaktı.. Bu sitede yayınlanmış yazı .. gürsel
31-01-2015 10:08 (11)
Gürsel mekansız bir ideolojiye sahipsin, bu nedenle kendi içinde tutarlı gibi görünen ama havada kalan fikirlerine mekan bulmakta zorlanıyorum. Senin bireysel özgürlük iddianı sadece neoliberalizmin vatanına oturtabiliriz ki o da masaldır. Son on yılda burnunun dibinde yüzbinlerce insan öldü özgürlük adına, hiç düşündün mü neden öldüler diye? Onları öldüren şey kendilerini toplum adına feda etmiş olmaları değildi. Tam tersine kendilerini feda edecek bir toplum kalmamıştı, atomize bir toplumda oldukları için rahatça öldülrüldüler. Özgürlük nağmeleri çalan Fareli Köyün Kavalcıları arttıkça insanların yaşam güvenceleri de kalmıyor.
31-01-2015 10:09 (12)
Kaan bir nevrozu sosyal öğrenme modeliyle nasıl tedavi edeceğiz anlatırsan hemen kullanmaya başlayalım. Muzaffer Şerif kaç kişiyi tedavi etmiş? Ayrıca sen post modern deyince Lacan postmodern olmuyor, tam tersine senin de aynı argümanları kullandığın Kristeva gibi post modernistlerin ciddi saldırısına maruz kalmış bir modernisttir Lacan. Yapıyı inkar etmez, tam tersine savunur, post yapısalcıların da saldırısına maruz kalır bu nedenle. Levi Strauss'u çok kullanır örneğin. Lacan ile ilgili geliştirmiş olduğun kanı bir inanca dönüşmüş, temelsiz sallamamak lazım.
31-01-2015 10:31 (13)
Mutluhan, tipik bir Lacancı olarak söylediklerin sahici değil, replikler, ezbere replikler, altı yok. Mekansız bir ideolojisi varmış Gürsel'in. Ne bu şimdi? Allah aşkına senin savunduklarının mekanı ne? Bak senin yazdıklarından, fikirlerinden, yorumlarından yola çıkıyorum, kişiliğini, benliğini ortaya koymuyorum. Gezi hareketi kötüydü, CHP berbat, Ulusalcılar İP rezalet, Ekmel ajan, seçimde oy verilmez, bunlarla sokağa çıkılmaz... Hepsine katılabilirim, bir tanesi en ufak desteği hak etmiyor mu, bu nasıl mekan anlayışı. Bu her şeyin dışında kalış en çok AKP'ye sonra da HDP'ye yaramıyor mu? İnsan benim bu mekana siyasi katkım nedir diye hiç kendine sormaz mı? Ne öneriyorsun bu Türkiye mekanı için soyut, çok steril laflar dışında. Bir tek bu siteye katkın vardı, onu da ilk çatışmada "siz ilaç şirketlerine çalışırsınız zaten" diye bir çırpıda gözden çıkardın. Bu bomboş laf olan mekan ne Sevgili Mutluhancım. Emperyalist Lacancı ideolojinin bu safsatası bir tek millici güce yaradı mı? K.A.
31-01-2015 10:41 (14)
Mekan! Ulus devletlerin mekanı gibi mi? Kürt bölgesi hangi ulus devletin mekanı? Ulusların mekanı var da, bir inanç cemaatinin mekanı yok mu? Kemalizm (kendi tarihsel dönemi bir yana) bir diktatörlük, başlangıç olarak bir devlet kapitalizmi modeli değil mi? Böyle "afilli laflar" çıplak gerçeği örtmek için mi? Benim "özgürlük" dünyamın mekanı da vardır? Bu mekan da bu ülkede toprak yüzölçümü ve insan sayısı olarak % 3 de olsa vardır; merkezi diktatörlüklerin dünyasında kimse için yoktur. Bu mekanı gasp eden diktatör, toptancı, dayatmacı zorbalardır; siz yeni zorbalar arıyorsunuz! O zorbalara mekanı da bulmuşsunuz anlaşılan! (Bu arada o mekanda üretim-tüketim modeli nedir? ("Ortaya karışık 1.5 ızgara" mı? Kim pişirecek, kim yiyecek? ) 100 yıl önce bu anlaşılır bir şeydi ama bence artık değil. Bu "ideoloji" insanları sopa ile cennete sokmaya çalışan malum arkaik dünya görüşüdür; mekanı da korkutulmuş, sindirilmiş, umutsuzlaşmış insanların yaşadığı her yer! gürsel
31-01-2015 12:09 (15)
Bunların hepsi mekandır Gürsel, her mekanın farklı özelikleri vardır, ortaya 1,5 ızgara da konulabilir bazı mekanlarda. asıl senin özgürlük anlatılarının mekanı neresidir merak ediyorum? Burnunun dibinde katledilmekte olan yüzbinlerin yaşamını bireysel özgürlükler mi kurtaracak? Özgür seçimler Irak'ta yapılıyor işte, sandık ortaya konulurken biryerlerde insanların boğazı kesiliyor, tecavüze uğruyorlardı. bu mekan nasıl bir mekandır? sence özgürlükler mekanı, çünkü serbest seçimler var, birileri de insanlara eziyet etme özgürlüklerini kullanıyor. Bu özgürlüklerin mekanı nasıl oluşuyor sence? Her mekan, oraya özgül olan üretim-tüketim modeline göre biçimlenir. Tüketim ekonomisinin mekanının ideolojisi de bireysel özgürlüklerdir. Mutluhan.
31-01-2015 21:22 (16)
Kemalizm,Anadolu'yu türklestirmenin ideolojisidir,bu sayededir ki Kaan'ın ismi Kağan'dır.mta
31-01-2015 23:11 (17)
Teslis,baba oğul kutsa ruh,mta
02-02-2015 16:52 (18)
Mutluhan, Lacan-dil dedik, hm? Saffet'e mi soralım?
02-02-2015 20:43 (19)
Lacan-dil evet, konuyu kaçırmışım, Saffet söylesin bari (Murat Tura herhalde), belki Kaan'ın hakkından o gelir.
03-02-2015 08:28 (20)
Bağımsız bireyler ve bağımsız kültürler.....Bütün istenen bu....Atatürkümüzde bulduğumuzun özeti bu.....Aşiret ve tarikat köleleri bunu anlayamaz....Sahip istemiyoruz!!! Hüseyin Aydın Turan
04-04-2015 22:45 (21)
Kemal Yandakçı Sevgili Mutlu, ağzına sağlık..Muhteşem bir yazı olmuş...
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210930
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.