Birinci (80 öncesi) Türkiye İşçi Partisi’nin veya 80 öncesi Halkın Kurtuluşu grubunun Kürt sorununa bakışı bence konuya en doğru bakışlardı. Öznel olabilirim, yanılabilirim, ama tartışalım.
Siyasette tartışalım demenin, kararsızlık göstermenin yeri yok. Görüşünüz ne kadar yanlış bile olsa “Bu mutlak doğrudur, başka çözüm yoktur!” diye bas bas bağıracaksınız, geçerli yol odur. Ancak devamlı görüş değiştirseler bile “işte bu kesin doğrudur!” diyenlerden 30 yılda hep zarar gördük, fayda görmedik; gelin betonlaşmış kafalarımıza biraz hilti atalım, mermeri asitle azcık kabartalım.
Bu yazı SOLMETRE yazısının bir açıklamasıdır, o tartışmanın devamıdır. Tartışma en olmayacak yere, “ulus” tanımına kilitlendi. Ulus’un bilinen ve kabul gören onlarca tanımı mevcut. İsteyen, siyasi görüşüne en uygununu seçip ötekinin burnuna dayıyor. Oradan bir fikir ilerlemez.
Kürtler var, bu ülkelerde belli bölgelerde ezici çoğunluk olarak yaşıyorlar, farklı bir dil kullanıyorlar aksi gibi, kültür ve tarihlerinin Türklerden farklı oldukları az çok görülüyor, daha fenası büyük çoğunluğu bunun bilincindeler. Ne yapacağız şimdi?
Bir devlet toprağı üstünde iki ulus olmazmış, Kürt de o yüzden Türk olmak zorundaymış! Adamlar bu tür bilimsel metinlerinizi okumuyorlar, herkes aynı incelikte değil ne yazık ki! Gerçi ne istediklerini kendileri de tam bilmiyor, bazen ayrılma diyorlar, siyaset için özerklikten dem vuruyorlar, yalpalayınca federasyondan bahsediyorlar, ama bunun için 40 bin üstünde insanın ölümünü göze alıyorlar, fazlasını da yaparız diyorlar. Hadi başardılar, ayrıldılar, o zaman da mı ulus değiller?
Ulus şudur budur, ulus devlet şöyle olmak durumundadır tartışması cidden bizi hiçbir yere götürmez arkadaşlar, kendimizi kendi hülyalarımız doğrultusunda kandırmaktan başka.
KÜRTÇÜLER DE TÜRKÇÜLER DE ANTİ-EMPERYALİST DEĞİL
Solcular iktidara gelmek istiyorlarsa solculuğun izin verdiği çerçevede milliyetçi olmak zorundalar. Türkiye’deki problemse Türkler ve Kürtler olmak üzere iki büyük etnik grubun varlığı.
İkisinin birden milliyetçisi olmak çok zor… Olmuyor.
Bazı Türkiye solcuları Kürtleri tamamen gözden çıkararak (bölünmeyi de öngörüp, göze alarak) Türk milliyetçiliği yapıyor. Vatan Partisi-bağımsız ulusalcılar-ODA TV çevresi vb..
Bazı Türkiye solcuları ise Türkiye’yi, Türkleri gözden çıkararak Kürtçülük yapıyor. PKK-HDP ve onları destekleyenler.
Kısmen başarılılar, ikinci grup çok daha baskın olmak üzere.
Ama solculukları çok zayıf.
Neden? Çünkü 1- Olguya emperyalizm-kapitalizm karşıtı bir milliyetçilik olarak bakmıyorlar. 2- Olaya yoksul halkın, emekçinin büyük sermaye sınıfına karşı mücadelesi gözüyle, halkçı açıdan da bakmıyorlar.
Ne kadar inkar etseler de, 1990’dan beri PKK’nın ABD’nin bölgedeki tercihi olduğu apaçık ortada, Kandil’in ABD himayesinde olduğu ortada. Öcalan’ın canının ABD korumasında olduğu ortada. Bunların sürekli doğrudan görüştüğü ortada. PKK’nın AB ülkeleri servisleriyle sürekli ilişkide olduğunu da herkes biliyor. Siyasi planlamalar daima büyük güçlerle görüşüp danışılarak icra ediliyor.
Vatan Partisi çevresinin, emekli edilmiş Amerikancı veya halen faal Amerikancı merkez sağ liderlerle, general ve üst bürokratlarla bağları ve politikalarının bu ittifaklara göre belirlendiği ortada. Buna itiraz ediyorsanız, ulusalcı liderlerin önde gelenleri arasında doğrudan ve dolaylı ABD bağlantılı olmayan veya böyle unsurlarla iç içe çalışmayan bir tek kişi gösterin! Kendilerini emperyalizm karşıtı gibi reklam edebilmelerini kolaylaştıran şey ülkenin toprak bütünlüğünü savunuyor görünmeleri (gerçekte o da yok) ve Kürt ayrılıkçılığına fanatik biçimde karşı durmalarıdır. (Bazılarında bu da yoktu geçmişte). Ulusalcı liderlerin tahliyelerden sonraki RTE’cilikleri ise katlanılır gibi değil. RTE Amerika’ya cidden karşıysa bundan az buçuk anti-emperyalist puan toplarlar. Ama hesap zaten başka. Üstelik Amerika’nın getirdiği RTE ne kadar anti-emperyalist olabilir, o da ayrı yalan.
SOLDA OLAY NEREDE KOPTU?
Kürtlerin ve Türklerin solda siyasi ortak örgütlenmesinin bırakılmasıyla.
Kürt ayrılıkçı örgütleri güçlendikçe sosyalistlere ayrı örgütlenme konusunda baskı yapmaya başladılar. Bu baskılar 70’li yılların ortalarında artmaya başladı. Türk-Kürt ortak örgütlenmesi için birinci TİP gayet başarılı bir sol deneyimdi. Ondan çıkan sosyalist örgütlerin ezici çoğunluğu yine her düzeyde ortak örgütlenmeden, birlikten yanaydılar.
Ancak “Apocular” adıyla bilinen Kürt örgütünün öteki güçlü Kürt örgütlerini sindirip yutmaya başlaması ve sola karşı şiddetini artırmasıyla, başta Dev-Genç kökenliler olmak üzere (Dev-Yol, Dev-Sol, Kurtuluş vb.) bu baskıyı göğüsleyemeyen ya da kolaycılığı seçen Türkiye sosyalist örgütleri Kürtleri ve Kürdistan’ı gözden çıkardılar. Buna direnen, “Kürtlerin ayrı Türklerin ayrı örgütlenmesi kabul edilemez” diyen sadece bölgede belli bir gücü olan Halkın Kurtuluşu, TİKKO ve Aydınlık kaldı. Onlar da söz konusu direnişten ötürü ciddi kayıplara uğradılar.
Darbe sonrası değişik nedenlerle PKK büyük bir yükselişe geçti. Fakat daha garibi, ona karşı çatışanlar dahil sosyalist örgüt kırıntılarının PKK’ya bakışı hayranlık düzeyine sıçradı.
Başka deyişle -bir işe yaramaz ama- solda bu konuda bir ilk suçlu aranacaksa Kürtleri ve bölgeyi ilk gözden çıkaran sosyalist örgütlerde aranmalı o suç.
ŞİMDİ NE YAPMALI?
Bir şey yapacak, bu konuda bir irade gösterecek potansiyel bulunmadığından şimdilik bu soru anlamsız. Hem şoven Türkçülüğe, hem Kürtçülüğe, hem iktidara karşı tavır alabilmek çok büyük cesaret gerektiriyor. İdeolojik ve fiziksel cesaret… Böyle bir şeyi kim yapabilir? Geçmiş deneyimler ve onu göze alanların ne hale getirildiği ortada.
Bunu az buçuk son TKP yapmaya kalktı, zorluğu gördüğünde her seferinde geri bastı. Muhalefet zaten ilk önce içten geldi. TKP’nin bölünme nedenlerinden biri de zaten budur. Türkçülük-Kürtçülük mücadelesi ekseninin baskısına dayanamamak… Daha az dayanıklı olanlar ayrıldı, ama geride kalanlarda da hala Kürtçülük var, Türkçülük de var. İkisine birden sert tavır almak gerekiyor. İkisinin birden sol milliyetçiliğini, ortak milliyetçiliğini yapmak gerek. Gerçek yurtseverlik. Kim yapacak?
Peki bunu yapmak doğru mu? Onu da bilmiyorum tam olarak, bu nasıl siyaset yazısıysa, belki bekleyip güçlenmek gerekiyor.
Emin olduğum bir şey: Zaten çok zayıfsanız böyle büyük politika sorunlarına yelken açamazsınız. Limandan her ayrılışınızda rüzgar sizi bir oraya çarpar bir buraya. Ayakta kalamazsınız.
Geminiz güçlü, gövdeli, kemikli olacak. Rüzgarla hemen sağa sola yatmayacak. Bunun için halk katında kök salacaksınız. Kök salmak için halkçı siyaset, halkçı örgütlenme yapacaksınız, emek siyasetini öreceksiniz. Bunun ideolojik mücadelesini yürüteceksiniz. TTB imiş, SES miş, DİSK miş… bu türden zararlı yapıları elinizin tersiyle itecek, gerekirse köteği basacaksınız. Bunun yapamazsanız gündelik büyük politikanın küçücük “optimist”leri olarak büyük büyük lobilere karşı hobicilik düzeyinde kalacaksınız.
SOLMETRE ÇIKTI, SOLCULUĞUN BOYU ORTAYA ÇIKTI… Asıl yazı şudur işte: http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1787
Yazıda örnek verilen ilk prototip ÖDP’den. İkincisi Vatan Partisi’nden.
O yazının birinci yorumunda belirtildiği gibi liderlerin solculuğunu ölçsek artı veya eksi yönde çok değişik puanlar çıkabilir. Bu puanlar ortalama taraftarın düzeyini gösteriyor.
HDP’li ortalama bir taraftarı da puanladım örneğin. Puanları (1-5-0-0-4) (3-3-1) (2-3-1-2-2)
Ortalama: 2.11
PROBLEM: Bu ölçeğin şu ana dek kimsenin dile getirmediği aksayabilecek bir noktası var, ama tuhaftır puanlamayı pek fazla değiştirmiyor. Ama değiştirebilir, belki buna da sonra değiniriz.
Kaan Arslanoğlu