Devletin “Edebiyat” Teşviki: Aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde

Gözünüz haminizin üstündeyken bir entelektüel gibi düşünemezsiniz. 

          Edward Said

İnsan türünün çeşitliliği gerçekten hayret vericidir. Birkaç yüz dolar için ruhunu satan kişi ile 1 milyon dolarlık ödülü elinin tersiyle iten Grigori Perelman, insanın iki ayrı türüdür.

Sıradan bir edebiyat ödülü almak için atmadığı takla kalmayan “yazar”la, Nobel Ödülü’nü reddeden Sartre iki ayrı türdür.

Bir koltuk için, 3-5 yıl sonra gülünç hale gelecek bir konum için 40 çeşit oyun çeviren kişi ile bunları reddeden kişi iki ayrı türdür.

Parasızlıktan kamyon şoförlüğü yapan Sabahattin Ali de bir türdür, dönemin başbakanından mektupla para isteyen “üstad”lar da bir türdür (1).

Yaşamı boyunca açlık çeken (lafın gelişi değil, sözcüğün düz anlamıyla günlerce yemek yememeyi kastediyorum), gecekondusunun bir duvarı eksik Hasan İzzettin Dinamo bir türdür;  devlet ödenekleriyle “muhalif” dergi çıkan “yazar”lar da başka bir türdür.

2014 Yılında Kültür Bakanlığı 40 “proje”’ye toplam 463.000 TL yardım yapacakmış (2).

 “Mış”lı yazıyorum çünkü bu “proje”lerin ve “proje sahipleri”nin kim olduğu, bunları hangi seçici kurulun hangi ölçütlere göre seçtiği açıklanmadı. Açıklanmadı ama bu bir sorun değil, kişisel olarak umurumda da değil. Okuyucularıma da önerim budur. Sürecin “gizem”i, seçici kurulun ve para alan “proje sahipleri”nin açıklanmaması, olayın bir bütün olarak şeffaf olmaması ayrı bir tartışma konusudur, detaydır. Bence bu tablonun “içinden” değil büsbütün “dışından” bakanlar için gereksizdir de.

Dikkat edilirse ortalıkta “yazar”lar ya da “eser”ler değil ortada “proje”ler ve proje sahipleri” vardır.

Ben o “yazar”ların (metinde “yazar” değil “proje sahibi” olarak geçiyor) yerinde olsaydım (Allah beni o yazarların yerinde olmaktan korusun) kendime şu soruyu sorardım:

Ben ne yaptım da bu para bana veriliyor?

Belki hayal kırıklığına uğrayacaksınız ama hiçbiriniz-hiçbirimiz vazgeçilmez değiliz. Hele devlet ya da bakanlığın bürokratları için sanat ya da edebiyat en son ihtiyaç duyulacak “unsurlar”dan birisidir. Bu parayı “ben o kadar iyi ve özgün metinler yazıyorum ki devlet bana bu parayı veriyor” diye yorumlamak, en hafif deyimle saflıktır. Yazarlar kendisini bu kadar önemsememelidir.

Devletler, var olduğundan beri kime para vereceğini çok iyi bilir. “Devlet geleneği” bu konuda hiç yanılmamıştır; hangi yazara para, hangi yazara hapis cezası verileceği çok iyi bilinir. Tarihe bakıldığında bu seçimin büyük bir titizlikle yapıldığı görülecektir.

Bir yazarın en önemli şeyi vicdanıdır. Vicdan ancak bağımsız olduğu zaman var olabilir. Yazar, sırtını dayayacağı bir güç arayışına girdiği anda ruhunu ve vicdanını yitirir. “Hem para alırım hem de özgürce yazarım” demek, bir sefaletin gülünç halidir. “Hamama gireyim ama terlemeyeyim” ya da “gergedan olmak istiyorum ama boynuzum olmasın” demekle yukarıdaki yargının mantığı aynıdır.

İnsan iki ayrı türdür. Sanatçılar, edebiyatçılar, yazarlar iki ayrı türdür. Bu iki ayrı tür birbiriyle asla uzlaşamaz. Bu gördüğümüz,

iki ayrı değerler sistemi,

İki ayrı ahlak anlayışı,

birbiriyle hiçbir ilişkisi olmayan bambaşka iki yoldur. 

Yazar, gideceği yolu, ait olduğu türü bizzat kendisi seçer. Ortada telaşlanacak bir durum yoktur. Bu gibi olaylar yazarlara, türünü seçmesi için fırsat yaratır.

 Bu bir seçimdir. Bu seçimler sonucu, şimdiye kadar ne olduysa yine aynı şey olur:

Aynılar aynı yerde, ayrılar ayrı yerde.

                                                                                                       Taylan Kara

                                                                                              taylankara111@gmail.com

 

Kaynaklar:

  1. http://www.sabitfikir.com/haber/sanatcilardan-menderese-odenek-mektuplari
  2. http://www.kygm.gov.tr/TR,104485/edebiyat-eserlerini-destek-projesi-istatistikleri.html

NOT: Bu yazı 26.08.2014’te Aydınlık Gazetesi’nde yayınlanmıştır.

Facebook
yorumlar ... ( 9 )
26-08-2014
26-08-2014 22:01 (1)
Çok hem de çok beğendim... ellerinize sağlık
26-08-2014 22:01 (2)
acı ama gerçek. m ylmz
27-08-2014 18:14 (3)
Nerede okudum ya da kimden duydum anımsamıyorum: M. Akif Ersoy, İstiklal Marşı için yazdığı şiiri birinci olunca, kendisine verilmek istenen parayı ayıp olur diye kabul etmemiş... Bu konuda bilgisi olan var mı? M. Ylmz
27-08-2014 18:14 (4)
Ezilmişliğin ve aşağılanmışlığın magazinleştiği coğrafyalarda yazarların durumu böyle hazindir.Yazdıklarından önce tuzu kuru mu ona bakılır.Yeterince kötüyse hali sevilir.İktidarlar da halkın isteğini verirler buralarda.Yazdıkları unutulur, neden bahsediyorsa bilinmezliği boylarken,haksızlığa uğramışlıkları gözümüze sokulur.Acımak ikiyüzlüdür.Onlara sorsaydınız bu magazinleşme hoşlarına gitmezdi.Kendinizi onların yerine koyun.Hazin durumları nasıl yüceltilebilir.Peki yaşarken hakkı yenmemiş bir yazar her zaman haksız mıdır?Sartre'a ödül verildiğine göre takla atmayana da ödül verilebiliyor.SB
27-08-2014 20:40 (5)
Yeni trolümüz SB'den yorumlar dinlediniz! Ne kadar zeki, ne kadar egzantrik, hiç kimsenin düşünemediği neler de düşünüyor. Bizi nasıl da aydınlatıyor, ters köşeye yatırıyor. Klavye başında nasıl da mutludur şimdi. Tanrı her siteye böyle zeki troller nasip etsin. VB
27-08-2014 20:40 (6)
Elinize, aklınıza sağlık, Sayın Kara... MM
29-08-2014 22:51 (7)
sayın kara sizden daha fazla yazmanızı rica ediyorum. e.k.
31-08-2014 13:01 (8)
Louis Ferdinand Celine'in Profesör Y ile Konuşmalar'da sen misin yazar, boynunu kanırta kanırta keserlerken seyretmek için pencerelerin, balkonların kiraya verildiği, giyotinden veya darağacından fellik fellik kaçan yazarınsa, hele kırkını geçmişse şarlatan damgasını yiyeceğinden bahsettiği kadar seviyoruz yazarları... Harbi sanatçı dediğin, sen kaç, zindan kovalasın, öyle geçirir ömrünü. Bir kere sanatçı dediğin, sürüden ayrılmayı seçmiştir, milletin gözüne batmıştır, eh ötekilere ibret olsun diye cezalandırılmasından daha normal,daha doğal bir şey olamaz. SB
31-08-2014 17:00 (9)
"Getirsinler bir adam liseden mezun altı aya kalmaz, Goncourt'u cebine koymazsa neyim! Ne gerek yalnız, temiz bir siyasi sicil, sağlam bir yayıncı, Avrupa'nın sağında solunda iki, üç büyükanne, bitti gitti, ödül cepte!" LFC. Goncourt, nobel, Orhan Kemal ödülü. Her yerde durum aynı...
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211427
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.