Kendi ömründen ömrümüze kattın Ahmet Aydın Hoca! Aydınlığınla yaşamı aydınlattın…

Üç ay kadar önceydi, Alp Özkan’la konuşuyoruz. “Ahmet Abiyi her an kaybedebiliriz” dedi bize. “Yapılacak her şey yapıldı, geriye bir şey kalmadı.” Ahmet Aydın epeyce uzun süre mücadele etti kanserle, zaman zaman umutlandırdı bizi, ama hastalığı daha baştan en ileri safhadaydı, bir türlü tam geriletilemedi.

On dört yıl kadar önce girdi yaşamımıza. Sağlık ve tıpla ilgili görüşlerimizde devrim yaptı. Onunla tanışmadan önce de sosyalisttik, ondan önce de tıbba, sağlık sistemine eleştirel bakardık. Kişisel pratiğimizde olabildiğince koruyucu hekimlikten, bilgilendirmeden ve “iyi hekimlikten” yana durmaya çalışırdık. Ondan önce de tıbbı bir zenginleşme aracı olarak görmemiştik hiç. Yoksul hastalara arka çıkmaya çalışırdık hep.

Ama Ahmet Hoca’nın ilk konferanslarına katılımla birçok şey yerli yerine oturdu. Kafamızdaki insani ve muhalif söylemi tıp alanında ilk kez onunla bilimsel zemine oturtabildik.

O zamanlar henüz kitabını hazırlamamıştı. “Beslenme Bülteni” internet sayfası yoktu. Konferans sunumlarını, notlarını okurduk, dostlarla paylaşırdık.

Ahmet Aydın’ın getirdiği bilimsel bakış iki ana ayağın üstünde yükselir. Birincisi “Bütünsel Tıp”, ikincisi doğru beslenme.

Bütünsel tıp denilen şey, temel tıp bilimleriyle, klinik bilimin ve halk sağlığı çalışmalarının organik bağına dayanan gerçek tıp bilimi. Bu alanda en eskiden günümüze tüm deneyimleri kapsayan bilim olarak tıp, insanı bir bütün olarak kavrayan tıp zaten. Klinik branşların giderek güçlenmesi, uzmanlaşmanın abartılı boyutlara varması, işin içine her türden endüstrinin, paranın girmesiyle neredeyse tüm hastalıkları birbirinden ayrı ele alan günümüzün yabancılaşmış tıbbı, işte bu esasın üstünü örttü. Neredeyse sağ göz hastalığı, sol ayak parmak romatizması diyecek kadar normalliği ve anormalliği dilediği gibi eğip büken ve paraya dönüştüren günümüz ticari tıbbına karşı tüm bu laf kalabalığı, bilgi kirliliği içinde bilimselliği kazıp önümüze getiren kavram…

Elbette günümüzde de çok sayıda değerli bilimsel araştırma yapılıyor. Ama iki şeye dikkat! 20. Yüzyıl başında hızlanan, 1950-80 arasında daha da hızlanan ve bugün tartışılmaz doğru olarak kabul edilen temel tıp bilgisi sayesinde gerçekleşiyor bu yeni ilerlemeler. Fizyoloji, fizyopatoloji, histopatoloji, biyokimya vb. gibi esas alanlardaki temel doğruların üstünde. Ve dolayısıyla temel tıp anlayışına aykırı bir bilimsel tıp olamaz, şimdi giderek yaygınlaştığı gibi. Anayasaya aykırı yasalar olamaz. Ve iki: Birinciye de bağlı olarak, artık yönlendirmeli ve hedef saptırıcı araştırma ve yayınlar neredeyse çoğunluğa geçmek üzere.  

Her neyse, Ahmet Hoca’nın söylemek istediği şuydu: Hızla artan insülin direnci, metabolik sendrom, diyabet, beslenmede şeker-karbonhidrat patlaması, çevre kirliliği, toksinli gıdalar yüzlerce hastalığı tetikliyor, yeni hastalıklar ortaya çıkarıyor, hasta bir toplum yaratıyor… Siz bunlarla tek tek mücadele edemezsiniz, sorunun kökenine inmelisiniz… Ve bu konuda devlet, sistem bir şey yapmıyorsa, sizin tek tek insanlar veya hekimler olarak yapabileceğiniz şeyler yok değil, VAR, ÇOK ŞEY VAR… Ama bu, ancak bugünkü sözde bilimsel tıbbı eleştirerek ve sistemin çeperini zorlayarak, gerekirse onun dışına çıkarak mümkün.

Buna bağlı olarak beslenme çok önemli. Halk, yoksulu varlıklısı çok yanlış besleniyor, onlara çok yanlış gıdalar sunuluyor. Hekimlerin, diyetisyenlerin doğru beslenin diye önerdikleri diyetler de bir o kadar yanlış. Ve Taş Devri Beslenme Anlayışı. Her ne kadar Hoca, büyük ısrarlarımızla sonunda çıkardığı kitaba nedense “Taş Devri Diyeti” adı vermişse de bu bir geçici diyet programı değil, her an delinebilir, ama tüm yaşam sürdürülebilir bir beslenme anlayışı.

Canan Karatay ve Karatay Diyeti

Temel, çatalıyla zeytin almaya kalkmış, bir hamle, iki hamle üç hamle.. zeytin sürekli kaçıyormuş. Arkadaşı çatalını tek bir hareketle zeytine batırmış, atmış ağzına, “Zeytin böyle yenir” demiş. Temel bozulmuş, “Ben yormasaydım, sen nah alırdın onu” demiş.

Bizim Ahmet Hoca da bir Temeldir, Trabzonludur. Tersoluğu, her şeye tersten bakışı oradan kaynaklanır…

Son on beş yılını yukarıda özetlemeye çalıştığımız anlayışı yaygınlaştırmakla harcadı Ahmet Aydın. Ondan önceki birikimi cabası. Ama Canan Karatay Hoca son dört yılda onu ülke çapında popüler yaptı, kendi de TV yıldızı oldu.

Kendi aramızda Ahmet Hoca için “Bizim şeyhimizdir” diye latife yaparız. Onu öyle görenler bu duruma gönül koydular. Fakat Ahmet Hoca’nın ağzından bizim bütün kışkırtmalarımıza karşın Karatay aleyhine tek laf alamadık J

Taş Devri Anlayışı, Karatay diyetinin neredeyse aynısı. Ahmet Hoca da bunu “Paleo Diet” adı verilen uluslar arası bilinen anlayıştan almış. Ama Paleo Diet, isterseniz açın araştırın, daha kısıtlı bir sistemdir. Ahmet Hoca bunu Türkiye mutfağı ve gıdalarına uyarladı, çok daha uygulanabilir, çok daha ağız tadına layık ve sağlıklı hale getirdi. Ama adına “Ahmet Aydın Diyeti” demeti. Deseydi, bizim ülkenin etik düzeyinde muhtemelen çok daha öncesinden popüler kılacaktı kavramı. Ama o öyle gönlü yüce bir insandır ki, her seferinde, en son görüşmemizde bile, “Önemli olan doğrunun kimin adıyla yaygınlaştığı değil, yaygınlaşmasıdır” demiştir.   

Yeri gelmişken “Karatay Diyeti”ni de desteklediğimizi, bilimsel bulduğumuzu, ama Karatay’ın olaya ticari bakan tutumunu, kimi sansasyonel sözlerini onaylamadığımızı da ekleyelim.

Türk Tabipler birliği, İstanbul Tabip Odası ve Ahmet Hoca   

Ahmet Hoca ile ne kişisel konularda, ne de siyaseten öyle uzun boylu sohbet etmişliğimiz yoktur. Kendini açmayı sevmezdi ve biz de bunu fazla zorlamadık. O yüzden siyasi görüşleri konusunda bölük pörçük fikirlerinden ve bazı dostların aktarımlarından kaynaklı bölük pörçük bilgilerimiz var, onun siyasi görüşleri de zaten anladığımız kadarıyla bölük pörçüktü, pek çok aydında gördüğümüz gibi.

Fakat şunları söyleyebiliriz: Genel anlamda Marksistti ve sosyalistti. Bir ara Yalçın Küçük okuruydu. Sonraları için ise özgürlükçü sosyalistti demek daha doğru olur. Ne ulusalcıydı ne de katı sosyalist. Yani en azından ilk dönemlerde TTB yönetimlerinde yer alanlardan farklı bir siyasi hattı yoktu.

Tabip odası lafı edildiğinde o yüzden hep buruklaşırdı. Öyle ya, güya siyaseten farklı düşünmediği bir hekim örgütü, Ahmet Hoca’ya bir kez olsun arka çıkmamış, tıp uygulamalarındaki hayati yanlışlara bir kez olsun karşı çıkmamış, ama hep karşısında yer almıştı. (Şahsen ben onlarla siyaseten de hiç uyuşamam, ama Hoca öyle değildi.) Sonuçta Ahmet Hoca, siyaseti yaşamında ön sıraya koymayan bir insan olsa da, az çok benzer şeyler  düşündüğü bir yapının sağlık ve tıp konusunda bu kadar taban tabana farklı bir konumda bulunmasını hiç affetmedi. Kaç defa söylemiştir, “Bana soruşturma açtılar. Bir şirketin şikayeti üstüne bana soruşturma açtılar…” Konu süttü, UHT süt üreten firmaların şikayetleri ve TMMOB Gıda Mühendisleri Odası Başkanı’nın kışkırtmalarıyla İstanbul Tabip Odası 2008 yılında hakkında soruşturma başlatmıştı. Ahmet Aydın da 133 bilimsel referans göstererek “savunusunu” yapmıştı. (Bu konuda bir açıklama var 67 numaralı yorumda-sonradan eklendi) Hocaların hocası Olcay Neyzi “Ahmet bir derya değil, okyanus” sözünü boşuna dememişti. 

İlaç şirketleriyle ilişkiye girmedi, sponsorlu kongrelere gitmedi, para kazanmaya yönelik “tıbbi” tutumları bulunduğu her ortamda yerin dibine batırdı, muayenehane açmadı. TTB ile çelişkisi üst örgütsel temelde değildi (böyle şeylerin yaşamında yeri yoktu), günlük pratikte TTB aktivisti veya sempatizanı olan kendi meslektaşlarıyla kavgasından kaynaklanıyordu TTB’ye burukluğu.

Ona davul tozcusu, minare gölgecisi, alternatif şarlatan tıpçı muamelesi yaptılar; bunun böyle olmadığını gayet iyi bildikleri halde bilinçli bir cahillikle tutumlarını sürdürdüler. O da onlara her biri çok sayıda araştırmaya dayanan yayınlarıyla, kitaplarıyla verdi cevabını. Galiptir bu yolda mağlup şiarını yapıtlarıyla hayata kazımasını sağladılar bu “bilimci” ve popüler keskin solcu arkadaşlar. Onda bu azmi yarattığı için o arkadaşlara da teşekkür etmek gerek diye düşünürüm, o da öyle söylemişti zaten. Onun 15-20 yıl önce söyleyip alaycı aşağılamalarla karşılanan savlarını son birkaç ayda Dünya sağlık Örgütü ve A.B.D sağlık bakanlığı da onayladı. Kolesterol ve şeker konusundaki bu genelgeleri de yayımlayacağız.

O kendi işini yaptı. Doğru dürüst, siyasi cakadan uzak. Muayenehane açmadı, internet sitesi açtı binlerce kişinin sorusuna tek tek bizzat cevap verdi. Laboratuarında gördü hastalarını, binlercesine şifa verdi. 

Jim Fixx ve Ahmet Hoca

Jogging (yavaş tempolu koşu) denen egzersiz yöntemini gerçi Jim Fixx bulmamıştır, ama başta ABD olmak üzere yaygınlaşmasında bir “çok satan” kitap olarak onun kitabının büyük katkısı olmuştur. İşte bu Jim Fixx, 52 yaşında jogging yaparken kalpten ölünce bütün spor sevmezler arkasından alaya aldılar adamı. Koşup durmak hani kalp sağlığına bu kadar yararlıydı, herif genç yaşında kalp krizinden öldü!

Şimdi de, insan BU, çok kızmamak lazım, taş devri beslenmesine ne kadar muhalif varsa, onun arkasından bizimle dalga geçecekler. Ahmet Aydın kolon kanserinden öldü. İşte dedik size, o kadar kırmızı et, protein yemeyin, bunlar kolon kanseri yapar… dedik size…

Jim fixx’de doğuştan kalp büyüklüğü anomalisi ve genetik olarak çok güçlü kalp hastalığı riski vardı. Babası 35 yaşında kalp krizi geçirmiş, 43 yaşında başka bir krizde ölmüştü. Ayrıca Fixx kötü besleniyordu (fast-food tarzı), eşinden boşanmıştı, ağır gerilimle baş etmeye çalışıyordu. Ama demezler ki, ömrünü babasına göre 9 yıl uzatmış, yüz binlerce kişinin de sporla ömrüne en az birkaç yıl katmış.

Ahmet Hoca da herkes bilmez, çok sigara içerdi. En önemlisi yaşamı çok hareketsizdi, sporla arası hiç iyi değildi. (Kolon kanseri için genetik yük ve hareketsizlik beslenmeden daha önemli risklerdir). (Sağlık için hareketlilik ve doğru beslenme ancak birlikte bulunduğunda tam etki yapan iki iyileştirici ana etkendir.) On yıllarca çok sağlıksız ortamlarda çalıştı (radyasyonlu, kapalı, güneşsiz laboratuar gibi ortamlar.) Çok okuduğundan uykusu da kısıtlıydı. İlaveten içkisinden de geri kalmazdı. (Ahmet hocanın içtiği kadarı sağlık için bir risk oluştur mu? Burada bir şey ima etmiyoruz, sadece öğretisinde softa davranmadığını söylüyoruz.)  

Bir de şu kırmızı et ve aşırı protein konusundaki demagojiye bir açıklık getirmek lazım. Ahmet Hoca bildiğim kadarıyla çok kırmızı et de yemezdi, zaten mangalcı da değildi. Çok kırmızı et, çok protein yemek sanırım Amerikan toplumuna özgü bir şey ve mit de oradan kaynaklı.  Geçen yıl kendi protein ve et miktarlarımızı hesapladık 15 gün süreyle. Önerdiğimiz normal miktarların hep altında kaldığımızı gördük. Çok protein, çok kırmızı et yemek kolay değil arkadaşlar. İsterseniz kendiniz de hesaplayın yediklerinizi. Ortalamada kilo başı 1 gram proteinin çoğu gün altında kaldığımızı gördük. Spor yapmayanlara göre bu normal zaten, tıptaki çoğunluk anlayışına göre. Ama spor yapanlar için (bizim gibi) 1.5 gram ya da 1 buçuğa yakın olması gerekir. Sporcular, ağırlık ve ağır kondisyon çalışması yapanlar boşuna hazır aminoasit takviyesi almıyorlar, et yemekle bu açık kapanmıyor.  Düşük protein organizmanın her dokusu, hücresi için bir yıkım. Yüksek proteinse eğer bir obur değilseniz, her yemeği iki porsiyon yemiyorsanız mümkün değil.  

Güle Güle Ahmet Hoca

Sen, evet, ilk kez sen diyorum size -büyük eşitleyici ölüm, hepimizi bir gün eşitliyor, eşitleyecek- dünyamızı aydınlattın, aydın olmanın gerçekten ne anlama geldiğini bize yaşamınla, çabanla bir kez daha gösterdin. Ama alanımıza özgü olarak, tıbba ve sağlığa özel olarak “iyi hekimin” ne olması gerektiğini cümle aleme gösterdin. Öğrettiklerinle on binlerce kişinin ömrüne ömür kattın, daha da önemlisi, yaşadıkları sürece daha sağlıklı kalabilme yolunu gösterdin.  

Herkese seninki gibi değerli bir ömür dileriz Hocam. 

Tıp Bu Değil’i ilk senden onay alarak hazırlamaya başlamıştık, öncüsüz de devam ederiz yolumuza, bizden sonra da elbet birileri alır bayrağı Hocam.

Kaan Arslanoğlu

Facebook
yorumlar ... ( 133 )
11-03-2015
11-03-2015 10:04 (1)
Her zaman toplumcu tıp ve insani hekimlik temelinde geliştirmeye çalıştığım mesleki yaşamıma yeni anlamlar katan, kendisinden öğrendiklerime kendimin, ailemin ve hastalarımın sağlığından çok şey borçlu olduğuma inandığım Ahmet Aydın hocamı kaybettim. Geçen Mayıs Karaciğer koterizasyonu olduğu gün beni kırmayıp Düzce'ye gelmiş ve Diyabetliler İçin Diyabet Kongremize katkıda bulunmuştu. Daima aramızda yaşayacak... İlknur Arslanoğlu
11-03-2015 10:25 (2)
Hasta olduğunu bilmiyordum. Bu acı haber bende soguk duş etkisi yaptı adeta. Kendisiyle tanışma fırsatımız olmadı. Ancak sağlık alanında devrim niteliğindeki fikirlerin babası olarak tanıdım kendisini. Mekanı cennet olsun... HAZAR
11-03-2015 10:54 (3)
Nur içinde yatsın, TV programlarında ayrı stüdyolarda olmak dışında yüz yüze gelemedik, bu da bizim kusurumuz, hepimize ışık tutmuştur hakiki bir bilim adamı olarak. Mutluhan İzmir
11-03-2015 10:54 (4)
Ah, Ahmet Aydın... Başınız sağ olsun dostlar. Ne çok kişinin farkında olduğu ve pek çok kişinin farkında olmadığı büyük bir kayıp. Biz okurları için, aklımıza yerleştirdiği bilgiler ve bakış açısıyla, uzun yıllar yaşayacak. Zafer Köse
11-03-2015 10:55 (5)
Tarifsiz bir üzüntü içindeyim. Beslenmeye bakışımı temelden değiştirmeme yardım eden, alçakgönüllü,beslenmeye bilimsel ve evrimsel yaklaşımını 7-8 yıldır etrafımla da paylaşmaya çalıştıgım sevgili ahmet hocamı tanıtma,yaşatma,çoğaltma derdimi naçizane devam ettireceğim.Sanırım böylesi bir 'sürekli anma' kendisinin değerini daha da çoğaltacak,ölümünden sonra da gerçek anlamda yaşatacaktır. Dilek Yalçın
11-03-2015 12:15 (6)
Çok üzüldüm, mütevazı, çelebi kişilikli sıra dışı bir bilim insanıydı. Taş devri diyetine Ahmet Aydın diyeti demeliydi, dememesi tevazusundan dolayıdır.Tıp Bu Değil kitabında Ahmet Aydın Hoca ile aynı ekibin içinde olmak onurdur bizler için. Işıklar içinde uyusun. Ali Rıza Üçer
11-03-2015 13:23 (7)
Ben de çok üzüldüm, Mevlut Durmuş'a üzüldüğüm gibi. Ama nasıl ki Yaşar Kemal'in ölümünün ardından alternatif ölüm yazısı yazıp yazışını duruşunu yüceltmedin, ben de burada öyle yapmayacağım, yazdıklarım orada duruyor. Ölümden mülhem "bilimciler, keskinler, şu bu" genelleme, torbalama, etiketlemesi de geçersizliğini koruyor.Adamı eleştirenleri linç için fırsattır diye meşalelerini hazırlayanlara duyurulur; şu anda Küçükusta'nın da televizyonda sözünü ettiği yeni ilacın araştırıc toplantısındayım, uygun hastalarda kolesterolü daha da düşüreceğiz. Ahmet hoca dursaydı da tartışsaydık...Bu arada birbirimizin ardından böyle şeyler yazmadan önce bilgi yönetici srkadaşımızın istatistik yazısı, solportal'in cinsel reklamları gibi önemli haberlerin arasında fırsat bulur da toplumcu parantezinin ötesinde bilim ufkumuz açılır umarım. Selamlar. Y.Ü.
11-03-2015 15:03 (8)
FACE MESAJLARINDAN: Kendisine e-posta ile ne sorsam sabahına mutlaka gelen kutumda özenle hazırlanmış, kısa yanıtimi bulurdum... Çok üzgünüm.daha dün erkek arkadaşıma ahmet hoca hastaymıs,küçük bir yazıda gördüm,hastalığını da bilmiyorum ama mücadele ediyormuş dediğimde biz bişey yapabilir miyiz,organ kan vb. Bişey bağışlayabılır miyiz sorsana demişti. Ben de hastalığını bile bilmeden ilk elden bağışlanabılecek bi tane böbrek,belki karaciğerımızden bi parça gerekir soralım demiştim.uzuntumu ve ahmet hocanın tevazusuna,bilim insanlığına olan sevgimi tarif edemiyorum. Dilek Yalçın
11-03-2015 15:03 (9)
FACE MESAJLARINDAN: Kaancığım, Ahmet Hocanın bilgisi ve bilgeliği tüm doktorlara yol göstersin dileğimle, Başınız sağolsun. İbrahim Bağış
11-03-2015 15:04 (10)
FACE MESAJLARINDAN: Ahmet Aydın hocanın anısı ve gösterdiği aydınlık iz devam etmeli. Hepinize başsağlığı diliyorum. Mehmet Altınok
11-03-2015 15:04 (11)
Face Mesajlarından: Çok Üzgünüm. Herkesin bir şekilde ulaşabildiği Ahmet Aydın'ın ölümü çok acı. Nezaket Ertunç... :((( Tanju Ertunç ... Nur içinde yatsın Feriha Ünsal... :((( Nafia Altınok
11-03-2015 15:04 (12)
Face MESAJLARINDAN: Şimdi duydum ve yıkıldım. Tıp fakültesindeki Pediatri stajı sırasında pratik hocamızdı. Hayata bakışıyla örnek aldığım gerçek bir bilim insanı ve aydın kişi idi. Vizit sırasında bir yandan hasta çocukların başlarını, gıdılarını okşaması yavru bir kediyi sever gibi okadar içtendi ki.... Pediatrist olmaya o zaman karar verdim. Her zaman saygı ve özlemle anacağım... Murat Deveci
11-03-2015 15:06 (13)
FACE MESAJLARINDAN: Allah rahmet eylesin ailesine Allah sabirlar versin. Banu Turhan. ... Inci Sadedil: gerçek kayıp bu işte ... Uğurböceği Hanımelif Durubebek: Allah rahmet eylesin... Face'den acıyı paylaşan öteki tüm dostlara da teşekkürler. Dostlar sağolsun. Zaman zaman face mesajlarına ekleriz bu şekilde arkadaşlar. K.A.
11-03-2015 15:17 (14)
İnsandan , toplumdan yana bilim insanlarının ve insanlığın başı sağ olsun. Leyla erdem yiğit
11-03-2015 15:20 (15)
Değerli bir bilim adamı, soyadı gibi Aydın bir insanın vefatını büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyorum. Ahmet Aydın hocanın bende çağrıştırdığı üç şey söylersem, samimiyet, doğru bildiklerini sonuna kadar savunma ve cesurluk olarak sırayabilirim. Allah rahmet eylesin. tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum. Bir sözüm de, sol, cumhuriyet gazetesi, vs gibi medya sitelerine. Hoca'nın ölüm haberini bile vermekten acizler. Yazıklar olsun. Recai KULAKSIZ
11-03-2015 17:50 (16)
ELİNİZE ,DİLİNİZE SAĞLIK,KAAN HOCAM,SİZİN VE İLKNUR HOCAMIZIN AHMET AYDIN HOCANIN YOLUNDAN GİTTİĞİNİZİ BİLİYORUZ.BİZLERİNDE TANIMASINA SEBEP OLDUNUZ ....SİZLER UZUN YAŞAYIN BİZLERİN AYDINLARA ÇOK İHTİYACI VAR,AHMET AYDIN HOCAMIZIN MEKANI AYDINLIKLA DOLSUN... SAYGILARIMLA;..HÜLYA AYDIN ERDEM...
11-03-2015 17:52 (17)
Hepimizin fahri "tanıdık" doktoruydu, hepimizin çok yakın bir akrabasıydı,çok güzel yürekli bir insandı hocamız umarım onu örnek alan güzel öğrencileri kendisinin geleneğini devam ettirecekler mücadelesini yaşatacaklardır kirli ilişkilerin hakım olduğu dünyada bize böyle insanların olduğunu göstererek umuduzu alevlendiren hocamız tüm kazandırdıklarınız için Allah sizden razı olsun.. bundan böyle sizin gibi düşünen doktorlarımızla öğrencilerinize ve biz takipçilerinizle mücadeleye devam İYİLER KAZANACAK KÖTÜLER KAYBEDECEK..... umut kemal türe
11-03-2015 17:54 (18)
Çok üzüldüm. Bu yazının başlığından daha iyi nasıl anlatılabilir bilmiyorum. Bir keresinde kızımızı götürdüğümüz bir çocuk doktoru beslenme bahsinde bize mısır gevreği falan önerip ben taş devri diyetinin konusunu açınca tepki göstermiş ve onları çıkaran adamın kendisi kanser demişti. Bu tip saygısız, cahilce ve düşük zeka göstergesi yorumlara tahammül etmek zorunda kalacağımız için de ayrıca sinirliyim. Özgür Demirtaş
11-03-2015 18:07 (19)
Face sayfamızdan mesajlar: Kurtuluş Yapıcı: önemli kayıp ! Bulent Kara: Ahmet hocamiza onumuzde actigi yol ve ornek yasami icin sukran borcluyuz, huzur icinde yatsin.
11-03-2015 18:07 (20)
Face sayfamızdan: Nihat Küçükarslan: Çok sevdiğimiz hocamızdı, üzüldüm. Hastalığını duyduğumda acaba beslenme düşüncesinde bir eksiklik var mı sorusu aklıma takılmıştı ve takılı da kaldı. Kendisini saygı ve sevgi ile anacağım:(( ... Çağdaş Derdiyok: Başımız sağolsun hocam en azından sizin gibi sizde bizim gibi insanlara örnek oluyorsunuz o yüzden görevini fazlasıyla yerine getirmişti hocam.
11-03-2015 18:07 (21)
Face Sayfamızdan: Seyfi Talayman: Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun Ahmet hocamin çok üzüldüm çok şaşırdım. Dursun Hançer: Çok üzüldüm Cerrahpaşa metapolizmanin dar koridorlarında dolaşan diger hocalar gibi kendini ofislere kapatip veya ozel hastane kartviziti dagitmayan Babacan şefkatli bilim insanı seni unutmayacağız taş devrin adamı Güle güle. Gonul Kaynar: Allah rahmet eylesin,mekanı cennet olsun.çok üzgünüm hepimizin başı sağolsun. Ayrıca Mehpare Basmacı, Saime Karaosmanoğlu... Birçok dost paylaşmış, işaretlemiş... Herkesi sayamıyoruz, sağ olun.
11-03-2015 19:59 (22)
İnsanlığa olan katkıları nedeniyle önünde saygıyla eğiliyorum. Canan Karatayın ve diğer insanların yararlandığı Sayın Ahmet Aydın yanında Dr.Kenan Demirkol'dan da bahsetmek lazım. Gerçi Kenan bey hakkında son zamanlarda olumsuz bir haber yayınlandı, inşallah gerçek değildir.Tekrar Ahmet Aydının yakınlarına ve sevenlerine baş sağlığı diliyorum. Dr. Okan Önerci
11-03-2015 20:35 (23)
Face sayfamızdan: Havva Akdeniz Tezel: 7yıl evvel torunumu götürmüştüm kendisine böylece Tanışma fırsatım olmuştu hala dediklerini aynen uyguluyorum ışıklar içinde uyu büyük hoca adam gibi adam
11-03-2015 21:18 (24)
Kendisini tanımadım ama ne güzel böyle anılmak, gittiğinde... Sevenlerinin başı sağ olsun, acınızı paylaşırım, Kaan Bey. Mine Miskioğlu
11-03-2015 21:19 (25)
güzel insan, güzel insanları tanımama da sebep oldun toprağın bol olsun...
11-03-2015 21:46 (26)
Halkçı hekim Ahmet Aydın Hoca, umarım beslenme ve tıp alanındaki görüşlerin, egemen yaklaşım olur. Seni çok özleyeceğim... Servet Odacı
11-03-2015 23:00 (27)
siyasi ideolojik tanımların üstünde işini yapan, doğru bildiğini savunan ve karşıt görüşlere de göğüs geren bir insan. günümüzde yapılması gereken siyasetin en doğru yolu bu. Herkes en iyi bildiğini "mesleğini", arkasında durarak, bedellerine katlanarak işini yapmalı. osman turna
12-03-2015 07:53 (28)
kendisinden çok yararlandım...sağlıklı beslenme konusundaki önerilerine uymaya çalışıyorum...etrafıma da ahmet hocadan sık sık bahsederdim...sitesini kitaplarını merakla takip ettim...ondan öğrendiklerime minnettarım...çok üzgünüm...acınızı paylaşıyorum...
12-03-2015 07:53 (29)
adımı yazmayı unutmuşum...can ertan
12-03-2015 09:45 (30)
FACE sayfamızdan haberi paylaşanlar: Ahmet Birol Güneri, Funda Vural, Şener Altundal, Nihat Küçükarslan, Nebil Yılmaz, Mehpare Basmacı, Vesile Yayman Karık, Osman Turna, Nezaket Ertunç, Filiz Tütüncüler... Başsağlığı mesajları devam ediyor: Deniz Yiğit, Yeşim Elibol, Yeşim Curabey... ve başkaları...
12-03-2015 10:13 (31)
Anadolu topraklarının yetiştirdiği tertemiz güzel insan umarım ardında pek çok kaan Aslanoğlu bırakmışsındır. toprağın bol olsun..y.bodur
12-03-2015 12:23 (32)
Face sayfamızdan başsağlığı mesajları: Hakkı Aslantaş, Fatma Karaüç, Figen Akçalı, Gizem Güzel, Elif Temel, Yüksel Küçükarslan, Özer Pala...
12-03-2015 14:40 (33)
Allah rahmet eylesin. sadeceozgur
12-03-2015 16:03 (34)
Boğazım düğümlendi. Allah her hekime ardından Ahmet Hoca gibi anılmayı nasip etsin. Cemil İzgi
12-03-2015 16:07 (35)
Bu yazımız Beslenme Bülteni sitesinde de yayımlanmıştır: http://beslenmebulteni.com/beslenme/?p=1887
13-03-2015 07:57 (36)
Fiyatına göre en fazla protein sağlayan yumurta değil mi? (Tabii tavukların durumu kötü, bu yüzden ana kaynak olarak önerilmemiş olabilir)
13-03-2015 08:00 (37)
Burada bir şey önerdiğimiz yok sayın 36, karşı tarafın kırmızı et kanser yapar argümanına karşı fazla kırmızı et yemenin kolay olmadığını söylüyoruz sadece. Protein kaynakları konusu bu yazının konusu değil. Saygılar. Kaan A.
13-03-2015 08:19 (38)
Türkiye'nin entelektüel seviyesini anlamak için Ahmet Aydın'ın ölümünü dahi haber yapamayan çevrelere bakın. Boş verin Yaşar Kemal'i sağın solun övmesini, Yalçın Küçük'ün yazısını, çukur asıl burada belli oluyor...
13-03-2015 16:17 (39)
Kaybı bir kaç ciddi gazetede küçük haber olarak duyuruldu. Ama şaşırmamak lazım. Tarihte Edison ile Tesla' nı durumları tipik örnektir. Karaciğer kanseri teşhisi konduğunda, başlka bir kanaldan bunu öğrenmiş, elimde kanserle ilgi ne kadar bilgi varsa iki DVD ye kaydederek kendisine göndermiştim.. Sonraları atlattı diye düşünüyordum. Meğer hiç dışarı vurmamış. Önce Mevlüt Durmuş, Şimdi Ahmet Aydın, iyiler neden erken gider ki böyle. Kabullenemiyor insan. Geride çok önemli eserler bırakti. Zaman geçtikçe kıymeti daha iyi anlaşılır. Nikola Tesla da öyle olmadı mı. D.Turgay
13-03-2015 17:58 (40)
Ahmet Aydın hoca çok iyi bir insandı. Ancak vasat bir bilim adamıydı. İlk isim makalesi yok. Taş devri diyeti yeni bir şey değil. 70'lerde amerikada moda oldu, zararları fark edilince vazgeçildi.
13-03-2015 17:59 (41)
Müdüriyet bugün ilerihaber'de Ali Mert imzasıyla çıkan yazıyı atlamasın. Gözünüzden kaçmışsa haber vereyim. Burada tartıştığımız şeylerle ilgili önemli argümanlar sunuyor. Okunmalı. http://ilerihaber.org/yazarlar/ali-mert/elestirisavar/920/
13-03-2015 18:09 (42)
40 numaralı yorumcuya cevap: Bilimden hiçbir şey anlamadığınız ortada. Taş devri diyetini bile değerlendiremiyorsunuz, ama vasat falan laflarını kıvırıyorsunuz. Keşke bir de isminizi bahşetseydiniz. İsim yazın demekten helak olduk. Bilimi biliyorlar isim yazmayı bilemiyorlar. Taş devri diyeti yakın bir zamanda "resmi" beslenme olacak (şimdiden olmaya başladı, yazının içinde geçiyor, ABD sağlık bakanlığı ve DSÖ artık bu anlayışa çok yakın şeyler söylemeye başladı) Tv yıldızları artık yumurta serbest demeye başladı vs. ama öncü bilim insanları ezildikleri, aşağılandıklarıyla kalacak. Hiç birinci isim makalesi yokmuş, birinci isim kitapları var. Ey isimsiz şahsiyet birinci isim çok önemliyse sizin isminiz nerede? Sizin gibiler her çağda çoğunluksunuz, vasatın dibisiniz, iyi bir insan olmaya da çalışmazsınız, sadece öncü bilim insanlarını çelmelemeye çalışan günün adamlarısınız. Birkaç ay sonra taş devri beslenmesini de savunursunuz, ama kimden aldığınızı söylemezsiniz. Benden bu kadar arkadaşı
13-03-2015 18:20 (43)
41 numaraya: 42 numarayı da ben yazdım bu arada. Ahmet Aydın bahsinde bunun pek yeri yoktu, ama yanıtlayayım. Ali'nin yazısını büyük bir heves ve beklentiyle okudum. Ama tüm haklı çıkarımlarını getirmiş HDP'nin desteklenmesine bağlamış. HDP'den gına geldi, HDP'yle ittifak savunan solculardan gına geldi, 30 yıldır Türkiye solunu batırdığı halde bu anlayış, yeniden yeniden pişirilip önümüze getirilmesinden gına geldi. Yani ne kadar haklı bir noktadan başlamış gibi görünüyorsa da Ali, bir köhne anlayışı yeniden sunmakla ruhumu kararttı. Ali'ye bir tek şey soracağım: TKP yönetiminin şeffaflığını savunuyordu, alta hesap verebilirliğini savunuyordu. HDP'nin Türkiye'yi süreklediği bu pazarlıktan bırak HDP tabanını Selahattin Demirtaş'ın haberi var mı acaba? Apo, ABD, Erdoğan ve Fidan arasında neler konuşulduğunu Demirtaş biliyor mu? Şimdi Demirtaş'ı mu destekleyeceğiz bu durumda, hangi mantıkla? Tartışma sürecekse Yaşar Kemal bahsi altında yapalım hiç değilse. Kaan Arslanoğlu
13-03-2015 20:16 (44)
Ahmet Aydın Hoca, tıpkı Taş Devri Beslenmesinin uyarlanmış haline kendi adını vermediği gibi, bilimsel yayınlarda da birinci isim olmak için çabalamazdı bazılarının yaptığı gibi. O taraklarda bezi yoktu. Ama birinci isim yayını olmadığı iddiası (adsız bir yorumcu öyle demiş nedense) yalandır. Örnekler: Aydin A, Mikla S, Ficicioglu C, Ozdemir S, Adal E. Nephrotic syndrome associated with hepatitis A virus infection. Pediatr Infect Dis J. 1999 Apr;18(4):391. PubMed PMID: 10223701. Aydın A, Haktan M, Çakır E. Basal and postprandial gastrin levels in the early neonatal period. Turk J Pediatr 1986; 28: 115-21. Aydın A, Ilıkkan B, Haktan M, Kavunoğlu G. Doğum sırasında annelerdeki D vitamini düzeyi ve bu düzeylerin mevsimlerle ilişkisi. XXVII. Türk Pediatri Kongresi Kitabı, Ünal Ofset 1988: 53. Aydın A, Haktan M, Mehmetoğlu S, Kaya MA, Kavunoğlu G. Hayatın ilk yılında pentagastrine karşı mide asidi salgısının incelenmesi. Türk Pediatri Kongresi Kitabı, Ünal Ofset 1988: 75.
13-03-2015 21:38 (45)
Ahmet Aydın medyada çıkan, besleme ve sağlık üzerine konuşan Prof. ünvanlı diğer insanlardan araştırmacılığı, bilgi ve muhakemesi bakımından bir kaç gömlek üstündü. Alçak gönüllü olması bir şeyi değiştirmez. Onu bilen biliyor. Bilmeyen de zaman içinde öğrenecek. Hep böyle olur zaten. Her biri birbirinden kıymetli içerik zenginliği bakımından ülkemizde başka örneği olmayan beslenmebulteni.com sitesini rahmetli Ahmet Bey’ e borçluyuz. Kişi yeter ki öğrenmek istesin. Bu sitede bilgiler bedava. Boşluğu kolay doldurulamayacaktır. D.Turgay
13-03-2015 22:15 (46)
Hocamız anısına azcık piyano dinleyelim, yasımıza iyi gider: Erik Satie, Gnossienne 1-2-3: https://www.youtube.com/watch?v=IUAF3abGY2M
14-03-2015 10:57 (47)
40 nolu paşam, şu an hasta ziyaretindeyim, fırsat bulamıycam ama pzt günü, buyurduğunuz "ilk isim yazısı yoktu" lafzınıza bir kaç çift sözüm olacaktır hem de ilk isimli olarak. Corresponding Author: MH.
14-03-2015 13:02 (48)
Hastalardan dayak yemediğimiz, internet bilgiçlikleriyle taciz edilmediğimiz, yayın sayısı/başarı öyküsü/meşhurların doktorlukları/tv şovlarıyla değerlendirilmediğimiz adam gibi hekimlik yapabileceğimiz günler gelsin de, 14 Mart olmasa da olur. mh
14-03-2015 13:20 (49)
48 nolu Mehmet Harma Hocanın yorumu, 14 Mart'la ilgili olarak, şimdiye kadar okuduğum mesajlar içinde en anlamlısı ve güzel bir özet olmuş. Saygılarımla. Recai Kulaksız
14-03-2015 15:25 (50)
Sağol doktor, internet bilimi sıkıntımı aldın; bir de modern tıp eleştirisinin çoğunlukla en az bir kez "adının önünde profesör yazanlar" diyebilme hevesinden ibaret olduğunu vurgulasaydın... Bir kez markette beni itip önüme geçen kadın, uyardığımda "sen kimsin" sorusuna cevaben künyemi sayınca "profesör olmuşsun ama adam olamamışsın" diyerek orgazm olmuştu.Hiç "ama bu titri şurda burda ucuzlaştıranlar" geyiği çekemem, buyrun, dörtlünün kalbi temiz ikisi gitti, tam o tanıma uyanları kaldı, peşlerinden gidecek misiniz? Bakalım dünya sağlık örgütünün, amerikan otoritesinin bir türlü bize sirayet etmeyen ŞOK açıklamaları hangi kaynaktan gelecek? Haa, bir de cd ile tedavi var, adamcağızla alay eder gibi, yazık... Herneyse, MERAKLISINA: Umut Sarıkaya dergi çıkartmış, adı NABER. Çehov çizmiş adam, alın, okuyun. Hayırlı Bayramlar. YÜ
14-03-2015 15:41 (51)
Face'den bazı başsağlığı mesajları: Yılmaz Mart, Tanju Uzer, Ctn-Smx, Suna Cap... Haberi işaretleyen (beğen yapanlara- bu arada face'de bu "beğen" seçeneği gayet absürd çağımıza uygun olarak- hiç değilse genel anlamlı bir "etkilendim" seçeneği olsaydı- çok kötü-rezalet haberleri bile beğeniyor insanlar başka seçenek olmadığı için) tüm okur ve dostlara da teşekkürler. Kaan A.
14-03-2015 16:29 (52)
Ahmet Hoca için Erik Satie ve Gnossiennes çok uygun olmuş. İçten teşekkürler (46 numaraya)
14-03-2015 20:29 (53)
TAŞ DEVRİ BESLENMESİni artık uluslararası resmi çevreler de onaylamak zorunda kaldı: HABER 1: Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), çocuk ve yetişkinlerinin aldığı enerjinin yüzde 10'dan azını basit şekerlerin oluşturmasını tavsiye etti. Bunu yüzde 5'e, yani günde 6 çay kaşığına, düşürmenin ise sağlık açısından daha faydalı olduğu vurgulandı. Habertürk 5 Mart 2015 HABER 2- Terayağının zararlı olmadığı itirafından sonra ABD'den yeni bir hamle geldi. Amerikalılar için hazırlanan diyet rehberinde revizyona giden uzmanlar, 300 miligram olan kolesterol üst sınırını listeden çıkardı. Gerekçe olaraksa yüksek kolesterollü besinlerin kalp krizi ya da felç riskini artırdığına dair herhangi bir kanıt olmadığı gösterildi. ÖNCE TEREYAĞI AKLANDI... Bilim insanları tarafından 1983'ten bu yana her fırsatta dile getirilen 'tereyağının zararları'na ilişkin net bir bilimsel kanıt olmadığı ortaya çıktı. ++++
14-03-2015 20:29 (54)
+++30 YIL SONRA GELEN İTİRAF! Şimdi de ABD hükümeti, Amerikalılar için hazırladığı diyet rehberinde yüksek kolesterollü yiyeceklerin tüketilmesine karşı herhangi bir uyarı yer almayacağını açıkladı. "KANIT YOK" Beslenme uzmanları geçmişte kolesterol oranı yüksek yiyeceklerle beslenmenin, kalp krizi ve beyin arterlerinde plak oluşumunu yükselterek felç riskini artırdığına inanıyordu. Fakat 2015'te hazırlanan rehberde, kolesterol tüketimi için bir üst sınır yer almayacak. Zira ABD Tarım Bakanlığı'nın açıklamasına göre; eldeki veriler, diyet kolesterolü ve serum kolesterolü arasında kayda değer bir ilişki olmadığını ortaya koydu. Habertürk 23 Şubat Haberin daha geniş ve İngilizcesi için: http://www.cbc.ca/news/health/old-cholesterol-warnings-steeped-in-soft-science-may-be-lifted-in-u-s-1.2953462 Sonuç: Ahmet Hoca gibi öncülerin dedikleri yıllar sonra herkesçe onaylanıyor, ama onlar çektikleriyle, çektirenler de tatminleriyle kalıyorlar. Bunu ayrı haber yapacağız zaten. Kaan Arslanoğlu
15-03-2015 20:02 (55)
Çınar Oskay hürriyette Ahmet Altan'la söyleşi yapmış. http://www.hurriyet.com.tr /kelebek /hayat / 28 45 1581. asp Muhalif pozlarına bakmayın. "haziran gezi ve şehrin en güzel yazı" kitabında o.pamuk'a şu soruyu soran kişidir: "ak parti türkiye'yi ciddi bir demokratikleşme yoluna sokmuştu. son dönemdeki mantalite değişimini nasıl yorumluyorsunuz?" Çınar Oskay, babası Ünsal Oskay değildir. Çınar Oskay, "bu soruyu soran kişidir". Bu ne zaman anlaşılacak acaba? taylan kara Editör NOTU: Verilen bazı linkler sayfa düzenini tamamen bozuyor. Yarım saattir uğraşıyorum, düzeltemedim, verilen linki parçaladım. Özür... K.A
15-03-2015 19:11 (56)
Ünsal Oskay, özel üniversitelerde yöneticilik ve hocalık yapmayı tercih eden bir marksist değil miydi Sayın Taylan Kara? Niye oğlundan çok ayrıksı bir yere koyuyorsunuz babasını? O zaman Ahmet Cemal'in ne günahı var Sayın Arslanoğlu?
15-03-2015 19:16 (57)
56 nolu yorumcuya: Ünsal Oskay'ı ayrı bir yere koymuyorum.Burada vurgulamaya çalıştığım şey, Ünsal Oskay'ın mükemmelliği değil, oğlunun ondan apaçık farklılığıydı. Ü.Oskay, -bildiğimiz, bilmediğimiz- çelişkileriyle bir Marksist idi; kendini böyle tanımlıyordu. Çınar Oskay ise babasından dolayı doğrudan bu muameleyi görmekte. Ben de buna dikkat çekmek istemiştim, hepsi bu. Yoksa Ünsal Oskay'a ve onun yaşamına kefil olmak ya da onu yüceltmek amacında değilim. saygılarımla Taylan Kara
15-03-2015 19:33 (58)
56 nolu yorumcuya: bu yorumumun çıkış noktası şu: bugünlerde soldaki bir hastalık üzerine yazı yazmaktayım. önemli, topluma mal olmuş bir düşünür ya da yazarın çocuklarını, akrabalarını da böyleymiş zannetmek. Yılmaz Güney- eşi Fatoş Güney; Aziz Nesin- Ahmet, Ali Nesin; Orhan Kemal- oğlu Nazım Öğütçü; Fikri Sönmez- oğlu Naci Sönmez, Uğur Mumcu- eşi Güldal Mumcu, oğlu Özgür Mumcu; Nazım Hikmet-oğlu Mehmet Nazım ve Memet Fuat... Metin Altıok-kızı Zeynep Altıok Akadlı... Örnekler çok. Aziz Nesin'in oğlu Ahmet Nesin, Aziz Nesin değildir. Böyle muamele edilmektedir. Onun söylediklerine Aziz Nesin'in sözleriymiş gibi davranılmaktadır. En son "baba kontejanı"ndan Antalya'dan milletvekili aday adayı oldu. Hangi sıfatla? Hangi kişisel özelliğiyle? Ahmet Nesin'e Aziz Nesin muamelesi yapılmaktadır. bu örneklerin çoğunluğu birer hayal kırıklığıdır. yukarıdaki örneği de bu açıdan ele alın lütfen. saygılarımla taylan kara
15-03-2015 20:05 (59)
ARKADAŞLAR, Bu bölüm dört beş gün için AHMET AYDIN hocanın anısı için ayrılmıştı. Şu tartıştıklarınızın ne ilgisi var, Ahmet Aydın ile, merak ettim doğrusu. Kaan Arslanoğlu
15-03-2015 20:24 (60)
Başsağlığı mesajı: Prof. Dr. Ahmet Coşar'dan... Teşekkürler.
15-03-2015 21:46 (61)
59 Sn Arslanoğlu, bizi tanımıyormuş gibi yapmayın allahaşkına:) Konudan sapma standarttır sitemizde. Bi de gündem dayanmaz bize. Ahmet Hoca dan önce Y. Kemal fırtınası esiyordu anımsatırım. Saygılar mh
16-03-2015 09:12 (62)
Oğlumun sevimli yüzüne her baktığımda bana her Babacım deyişinde Ahmet hocamızın Aydınlık yüzünü ve Cesur yüreğini hatırlayıp yad edeceğim, sevgi ve rahmet ile nur içinde yatasın. Otistik babası
16-03-2015 21:48 (63)
40 Paşası, şimdi sana Bilal'e anlatır gibi anlatıcam. Bilimsel yayın, az gelişmiş bir ülkenin, kıt kaynakları kullanılarak yapılan, uluslararası bilgi havuzunun beslenmesi çabasıdır, en geniş anlamıyla. Buna dar açıdan bakarsan, "bilimsellik" oluyor günümüzde. İlla laboratuar, deney tüpü, hayvan deneyi vs. gerekiyor inandırıcı olması için. Bu koşullanma öyle derindir ki, bu tür yayını olmayanı sizin de yaptığınız gibi adam yerine koymazlar! İşaret buyurduğunuz gibi bu müsamerede isim sıralaması önemlidir ve çok yakıcıdır. Siz 'ilk isim çalışma' demişsiniz ama ben doğrusunu diyeyim, o iş "ilk isim, randomize kontrollü prospektif çalışma" dır ki bu yolda nice koçyiğitler zayi olmuştur. Konu uzun, en iyisi ayrı bir yazı yazıp 'Bilim adamlığını nasıl ölçmeliyiz' diye, SanBa kuruluna göndermeli. Bu arada isme de çok takılmamak lazım. Bir makaledeki yazarların isim sıralaması değildir, insanı adam yapan. Zira baksanıza, isimsiz halinizle siz bile adam sırasına alınıyorsunuz. Az şey midir? MH
17-03-2015 10:48 (64)
63'e... Bu başlık altında yazmak istemezdim. Ama böyle devam edelim. Andığınız düzeni güzel ama yalnız ülkemize armağan eden Doğramacı, Ruacan, Kansu triosuna ne kadar minnet duysak azdır, di mi? Ha evvelisi nasıldı? Babadan oğula geçen taht ve tac usulüydü. Yine de sistemi uluslararası "düzen"e tam entegre eden hüsnüniyet abidelerini de hatırlamadan olmaz. Metodoloji üzerine çok konuşmamız, yazmamız gerekecek. Temel mantığı ve ahlağı bi halledelim. Ona da sıra gelecek inşeallah! a.y.a.
17-03-2015 21:01 (65)
Dr. Yavuz Dizdar'ın, Ahmet Aydın'ın anısına yazdığı yazı şuradan okunabilir; http://yavuzdizdar.com/mesele-herkesin-yararinaysa-koorkmaa-koorkmaa/#more-1185 MH
27-03-2015 11:39 (66)
Daima aramızda yaşayacak... LALE ELMASULU
30-03-2015 19:07 (67)
Bugün Prof. Dr. Özgür Kasapçopur aradı telefonla. Bahsi geçen olay zamanında İTO yönetim kurulunda görev yaptığını, yazıda bahsedildiği gibi Tabip Odası'na yapılan şikayetler üzerine "soruşturma" değil, "inceleme" başlatıldığını, inceleme işlemleri sonucunda soruşturmaya gerek duyulmadığını ve konunun onur kuruluna aksetmediğini belirtti. Yapılan incelemenin bu tür şikayetler karşısında bir tür zorunluluk olduğunu, ama soruşturma aşamasına ilerletilmediğini söyledi. Ahmet Hoca'nın kliniğinde görev yaptığını ve yazıda geçen "tabip odası aktivistleri" sözünden kendisinin anlaşılabileceğini, oysa Ahmet Hoca ile aralarında bir problem bulunmadığını, onunla birçok konuda sohbet ettiklerini, yani aralarının iyi olduğunu açıklama gereksinimi duyduğunu açıkladı. Bu durumda benden aktarması... Olayın tüm gerçeğini bilmemize imkan yok, ama Ahmet hocanın bu konuda ciddi rahatsızlık duyduğu birkaç kez bana kendisi tarafından söylenmiştir. En azından olgunun "soruşturma" değil +++
30-03-2015 19:08 (68)
"inceleme" olduğunu düzelterek kaydedelim. Sayın Kasapçopur genel olarak yazıyı beğendiğini, ama bu noktaya takıldığını ifade etti. Bu açıklaması en azından duyarlı bir davranıştır, teşekkür ederiz. Kaan Arslanoğlu
07-04-2015 20:04 (69)
Kaan Bey, rahmetli Ahmet Aydın hocamızın sitesi beslenmebulteni'ne erişilemiyor. Bu konuyla ilgili bir bilginiz var mı? Sitedeki araştırma,makale ve yazılara başka bir yerden erişme imkanımız var mı? Bilginiz varsa rica etsem beni de bilgilendirebilir misiniz?çok önemli, şimdiden teşekkürler...saygılarımla Özden
07-04-2015 20:21 (70)
Sayın Özden, siteyi yöneten arkadaşımız Hasan beyi telefonla aradık, ama ulaşamadık. Bir bilgi edinirsek size iletiriz. Saygılar. K.A.
13-04-2015 21:28 (71)
AB harekete geçmiş herkes herşeyi tavsiye edemeyecek http://www.cumhuriyet.com.tr/m/haber/turkiye/253105/Canan_Karatay_fitili_yakti..._Beslenme_uzmanlarina_kotu_haber.html
13-04-2015 22:36 (72)
AB değil SB.
14-04-2015 08:06 (73)
tıp bu değil ekibi de gebelikte şeker yükleme testini zararlı buluyor mu
14-04-2015 12:03 (74)
Şeker yükleme testine olduğu gibi, hamile bayanın türbe ziyaretine de dikkat etmesi gerekir çünkü doğacak çocuğun bir yerinde ben çıkabilirmiş. Çocuk isteyenler de Rahime Kadın (Lohusa Sultan) türbesinde şifa bulabilir. İkiz garanti.
14-04-2015 19:17 (75)
İşin uzmanına sordum. Gebelikte şeker yükleme testi bize göre de gereksiz ve fetüs için zararlı olabilir. Canan Karatay'a katılıyoruz. Gebede şeker hastalığı şüphesi varsa, bu HbA1C ve açlık kan şekeri ölçümleri ile ve sıkı takiple anlaşılabilecek bir şey. Neden gereksiz yere fetüse (ve de anneye) şeker yüklensin ki. Zaten gebelere özellikle düşük karbonhidratlı beslenme öneriyoruz. Sağlık bakanlığının tehditlerine gelince. Yasaklar ülkesinde yine işlemeyecek bir yasak. Yasak yanlış olursa özellikle işlemez. Bunu solcuların savunması ise ayrı garabet. Sağlık Bakanlığı kakaydı hani. Kurul kuracakmış, sertifika verecekmiş, onlar TV de konuşacakmış. Sağlık Bakanlığı'nın seçtiği adamlara nasıl güveneceğiz bu bir. İkincisi konuşmak için sertifika!!! Dağ taş sol medya dahil alternatif tıp reklamıyla dolu. Bunu da gündeme getirmiştik. Her yer dökülürken sertifika !!! Kaan A.
14-04-2015 19:56 (76)
itirazım var. ACOG bülteni gestasyonel diabet için taramada kullanılan bu test dozunun gösterilebilir hiçbir fötal etkisinin olmadığını bildirdi. ha ACOG bülteni göklerden inen kutsal kelam mı? değil. ama şu an için güvenebileceğimiz bi merciden bahsediyoruz. bu yüklemede kullanılan glukoz dozunu normal öğünde hamuduyla götüren milyonlarca gebe kadın var. numara zaten en az 8 saatlik açlık sonrasında bu "yükleme"nin yapılmasında. ölçüm tekrarları esasına dayalı bi test. bi sefer yapılıyo. benzer bi durumu fizyolojik süreçte tüm gebelik boyunca defahatla yaşayan kadınların bebelerinde bişeyler olduğuna dair bilimsel veri de yok. tabii ki açlık glukozu ve HbA1C ölçümleri de anlamlı. ama gestasyonel diabetin atlanması halinde karşılaşılabilecek riskler dikkate alındığında bu test "çok" güvenli gözükmekte ve anlamlı bi verisağlayıcı rol oynamakta. işin azmanını bilmem ama son 5 ayda bu konuda 6 makale okudum! meraklılar TJOD bültenini de okuyabilirler. gebelik diabetojendir! a.y.a. hürmetz
14-04-2015 19:56 (77)
önemli not: bu arada ben kişisel olarak K.A.'nun gebelere özellikle düşük karbonhidratlı beslenme önerisine aynen katılıyorum. ama elmalar ayrı. armutlar ayrı! a.y.a. hürmetz mil!
14-04-2015 20:41 (78)
Gebelere yapılan 50 gram Glukoz Tarama Testi (50 gr GTT veya 50 g Glucose Screening Test) Gebelikte Ortaya Çıkan Şeker Hastalığı (Gestational Diabetes Mellitus-GDM) riski olan gebeleri saptamaya yarar ve tüm gebelere uygulanır. Bu testte kan şekeri sınırı 140 mg/dl'dir. Kan şekeri bunun üzerinde olanlara (yani GDM gelişme riski olanlara), üç günlük bol karbohidratlı beslenmeyi takiben, gerçek tanı testi olan 100 gram Oral Glukoz Tolerans Testi (100 gr OGTT) yapılır bunun sonucunda gerçek GDM olguları saptanır ve diyet ve/veya insülin ile yüksek kan şekeri düzeyleri normale indirilmeye çalışılır. Hem annede hem de taşıdığı bebekte şeker normale indirilir. Şeker hastalığı gözden kaçmış, takibe gelmemiş, ihmal edilmiş veya testlere rağmen saptanamamış gebelerde, çeşitli komplikasyonların sıklığı, şeker hastalığı olmayanlara göre daha yüksektir. Amaç bu komplikasyonların gelişimini engellemektir. Diyabeti kontrol altına alınca bu riskleri düşürürüz. Sınavda bunları bilmeyeni çaktırırız. MH
14-04-2015 21:45 (79)
Malumunuz Hemoglobin A1c, geçmiş üç aylık dönemdeki kan şekeri düzeyini gösterir. Yani gebede bunu ölçünce ancak geçmişi görürsünüz, yani iş işten geçmiştir, yani yüksek kan şekeri anne ve taşıdığı bebeğe olumsuz etkilerini çoktan göstermiştir bile. Şeker deyip geçmeyin, tüm organ ve dokuları etkileyen sistemik bir hastalıktır kendileri. Oysa ki, 50 gr Tarama Testi (testin aç karnına yapılması şart değildir, günün her hangi bir saati bile yapılabilir) bir provokasyon testi olup, annenin insülininin, yükselen kan şekerini düşürebilme yeteneğini gösterir. Anne bedeni bunu yapamıyor ise, kesin tanıyı koyduktan sonra, biz diyetle kalori kısıtlaması ve/veya dışarıdan ilave insülin vererek, kan şekerini düşürürüz. Gebelik, insülin direnci nedeniyle diyabetojenik bir durumdur. Diyabet sadece basit bir şeker yüksekliğinin ötesinde değişiklikler yaratır. Fetal ölüm, bunların arasındadır! Anne adaylarına bunu yaptırmamayı önereceklerin, bunu şahitler huzurunda yapmamaları önerilir. MH
14-04-2015 21:45 (80)
"Gebede şeker hastalığı şüphesi varsa,... sıkı takiple anlaşılabilecek bir şey" Neyi sıkı takip edicez bilemedim. Gebede sorun "iştah artışı" olup glukagon bundan sorumlu tutulur. Buzdolabının karşısına geçip "hafif" atıştıran bir gebe 50 gr TT'den çok daha fazla kalori alır. Hipoglisemi ataklarına karşı, öğünlerde kompleks karbohidratlar alınması zorunludur (ekmek, makarna, pilav, bulgur). Bir gebe, her ay, şişmansa 1 kg, zayıfsa 1.5 kg almalıdır. Ebru Şallı stayla az kilolu-zayıf gebelik istemezük (o defekti yüksek hayvansal protein tüketimi ile kapatıyordu). Zaten kavruk milletiz, iyice kavruklaşmayalım, gebelere karbohidrat kısıtlamayalım (obez olsun demiyoruz). Yakıt azlığı (hayvansal proteinler vs. ile birlikte) doğrudan fetal gelişim geriliği yaratır, beyin de buna dahildir. Sonra sol niye iktidar olmuyor diye hayıflanmayın, başlangıç buralara kadar uzanır. Cakartaya katılıyorsanız, 800 TL'ye hasta bakmanız ve birkaç bin TL'lik konuşmalara katılmanız gerekir sizin de. MH
14-04-2015 21:48 (81)
Ders uzadı ama konu önemli, soru çıkar buralardan. Şeker tarama ve tolerans testlerinde, basit ve küçük moleküllü oldukları için hemen emilerek kan şekerini hemen yükseltebildikleri için glukoz tercih edilir. Bunu içemeyen hastalara (kusma, bulantı, ishal, sersemlik, baş ağrısı, halsizlik yapabilir) damardan da verilebilir, daha farklı dozlar ve işlemler uygulanabilir. Amaç, insülinin kan şekerini düşürebilmesini test etmektir. Daha geçenlerde Cakartay nedeniyle şeker tarama testi yaptırmak istemeyen iki gebeden birinde, direkt 50 gr sonucu GDM, diğerinde ise 100 gr OGTT sonucu, Bozulmuş Glukoz Toleransı saptandı. Bunadı, ne dediğini bilmiyor deyince, siz ne derseniz o olsun diyollar neyse ki. Bir de her bir testi yaptırıp ta, bi 50 gr ağır gelenler var, onlar iyice kayıp vaka, imza alıp dosyalarına koyuyoruz '50 gr'ı kendi isteğimle istemiyom' diye. MH
14-04-2015 22:37 (82)
sağolun MH
14-04-2015 22:37 (83)
yavşaan biri çıkar ordan der şimdi. "sen cerrahi azmanısın, ne annarsın bunlardan" falan diye vikidiviki vik vik. gebelerde hipoglisemi ataklarına karşı kompleks karbonhidrat alınması "zorunludur" demiş hoca. işte ona cıks. ekmek, makarna, pilav, bulgur... e zaten bunları yiyolardı. oysa savunulan şey başka. hayvan menşeli proteini oranını arttırmadan bunları nasıl düşüreceğidiniz? bu protein grubunu yüksek oranda tüketmenin zararını gösteren çalışma var mı? yok. HbA1C konusunda "vatandaş" ağzı kullanmayalım bence. sözü estetize etmek ya da özetlemek başka, vulgarize etmek başka ("3 aylık" v.b. demeyelim diyorum yani). HbA1C bi tarama yöntemi değildir. ki Mehmet Harma bu konuyu sonrasında güzel ifade etmiş. ben de farklı bi noktaya kısaca değineyim. bu HbA1C zıkkımı tedaviye yanıtı takip etmekte pek anlamlı. yoksa teşhis için de buna bakılmaz. bi de insülin demiş hoca. metformin'li çalışmalar da fena sonuç vermedi. bi grup hastada gayet efektif! bizim eski glucophage yani. a.y.a. mucks
14-04-2015 22:37 (84)
Konuyla ilgili bir de şarkı gelsin...Sugar Man -Sixto Rodriguez. MH
14-04-2015 22:38 (85)
Ben şu konuda kanıt var bu konuda kanıt yok demenin de kanıt değerinin zayıf olduğunu düşünüyorum.Çünkü bilimsel çalışmaların konuları da serbest piyasa sistemi gibi tesadüf yasalarıyla seçiliyor.Ayrıca çalışma varsa da biz okumuşsak "kanıt var",henüz okumamışsak "kanıt yok" oluyor.Glukoz yüklemeye gelince.50g 10 tatlı kaşığı toz şeker,20 kesme şeker ve frenleyici kompleks moleküller olmadan bir defada alınıyor.Şansı var da 140ın üzerinde çıkarsa, sonra araştırılıyor ve yine tutarlı bir şekilde gestasyonel diyabet çıkarsa,yine şansı var da imkan ve dirayet sahibiyse optimal glisemik kontrolle gebeliği tamamlıyor.135 çıkarsa istediğini yapıyor ve fetüs serbestçe şekere maruz kalıyor.Yani yine de gebelik diyabeti yaşayabileceği göz ardı ediliyor.Diyabet tanısı alan gebelerde sunulan izlem ve tedavi olanakları ile hasta uyumu hiç de parlak değil.HbA1c bakıldığı anda aynı anda yapılan OGTT ye göre çok daha fazla şey söylüyor. Karbonhidrat kısıtlamanın esansiyel AA ve yağlarla++++
14-04-2015 22:39 (86)
mikrobesinler yeterli alındıktan sonra gelişmeye bir engeli yok.Tabii ne kadar kısıtlanmalı derseniz günlük enerjinin % 55 inden yani WHO önerisinden az olmalı ama, % 40 ından azı için iddialı konuşamam.50g glukozun zararının da kalori alımıyla ilgisi yok. Yoğun şeker alımının zararıyla ilgili. Hücre üzerinde oksidatif stres yapıyor. Diyabet gebelikte gerçekten çok korkulması gereken bir durum ama bunu yakalamak için başka protokoller geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Açlık şekeri, standart bir öğünden sonra tokluk şekeri,Hba1c,ama ne sıklıkta derseniz bilemiyorum, düşünüp konuşup uzlaşı geliştirmek gerek. İlknur Arslanoğlu
14-04-2015 23:13 (87)
şeker adam'ın laneti vardı bi de. anam anam! gerçi o sugar man değil de candyman'di. karanlıkta aynanın karşısında 4 kez mi, 5 kez mi adını fısıldayınca eli yerindeki gancayla beliriveriyodu arkamızda. şişli etfal'de ayaküstü bombayı bırakan teyze gibi direktman altıma kaçıranzi! o neydi yav. mamafih bizim altımızda don olduğundan dolayı bomba tesiri yere ulaşamıyodu. aboriii! şeker dedik, nerelere geldik! sakarinden şaşmayalım azizim. breh breh breh! a.y.a. candyman'i bi daha düşüns ve bala tövbe edip ortamdan topuksss!
14-04-2015 23:21 (88)
Dostum sen de o, "ne annarsın" diyen yavşaaa, bi diyabetik ayak gösterirsin zaar. Tıp jargonu dışı ifadeleri sitemizdeki diğer komşular için de kullanıyorum. Oksidatif strese karşı tüm hücrelerin antioksidan mekanizmaları olduğunu hatırlamalıyız. Kronik oks. stress daha önemlidir. Ha şu olabilir, 50 gr TT'nin oluşturduğu oksidatif stres ölçülür (bu mümkün), 50 gr glukoz, antioksidan bir ajanla (test sırasında veya öncesinde) uygulanabilir. Bir de şu; 135'de son zamanlarda dikkate alınmakta olup, diyetine dikkat etmesini belirtir, gereken olgularda AKŞ-TKŞ ölçeriz. Evrensel tarama testi olarak şu an başka hiç bir olanak yok elimizde. MH
14-04-2015 23:21 (89)
Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Her şeyi dar bir bilimsel açıdan ele aldığımızda, yani geçerli rehberleri tek rehber olarak ele aldığımızda birtakım şarlatanları, bilimdışı unsurları, alternatifçileri vb. devre dışı bıraktığımız gibi, vasat ve vasat altı meslektaşlarımızın çoğunu da bir ölçüde hizaya sokuyoruz. Bu iyi bir şey. Ama aynı anda konuya eleştirel bakan meslektaşlarımızı ve hatta öncü bilimcileri de baskı altına alıyoruz. Bir örnek vereyim. Galiba aşçılarda portör muayenesi kalktı. Kalkmadan önce üç ayda bir muayene zorunlulukları vardı. Ve yasaya göre en az yılda bir akciğer grafisi gerekiyordu. En azı her muayene olarak da ele alan doktorlar vardı. Bu yüzden 10 yıllık aşçılıklarında 40 kez akciğer grafisi çektiren aşçılar vardı. (yanlış çekilenlerin tekrarı cabası) Bunlarda sık grafiye bağlı kanser araştırması da yapılmamıştı bildiğim kadarıyla. Şimdi zorunluluk kalktı. Onca aşçının günahı neydi peki? K.Ars.
14-04-2015 23:32 (90)
bilimsel uygulama, yarının olası kanıtlarına göre değil, bugünün mevcut en iyi kanıtlarına göre yapılır.
14-04-2015 23:32 (91)
Tıbbi uygulamaların yararını gösteren (başka türlü onaylanması mümkün değildir) 40 araştırma yapılıyorsa, bunların zararlarını gösteren 1 araştırma ya yapılır ya yapılmaz. Her şeyin araştırması yapılamaz. Örneğin günde sekiz kez şeker ölçümü bazen gereklidir ve tavsiye edilir, yararını gösteren çok çalışma var. Ama sekiz kere parmak delmenin acaba zararı yok mudur? Buna pek kimse dikkat etmez. Ancak belirgin bir zararı gösteren vakalar yığıldığında araştırmalar başlar. O da her durum ve zamanda değil. Çocuğu her hastalandığında hastaneye götürmenin, orada bir yığın travmaya maruz bırakmanın zararı yok mu? Akıl var mantık var ve bilimsel psikiyatri-psikoloji var: Kuşkusuz bu zararlı bir şey. Ama ben bu konuda bir araştırma okumadım. Çocuk her ateşi çıktığında, ishal olduğunda hastaneye mi koşturulmalı? Ben bir doktor olarak bunu yapmayın, şöyle yapın deme hakkına sahip değil miyim. K.A.
14-04-2015 23:40 (92)
90 numaralı kardeşin aklının almak istemediği şey hep bu zaten. Ortada bir sürü kanıt var. Herkesin kanıtı var. Bilimsel bakışlı hekim rehberlerin esiri değildir. Çünkü başka bir uzlaşı kitabından alıntı yaptık, bir uzmanın deneyime ve bilimsel bilgisine dayanan kanaati de kanıttır, hafif düzeyli bir kanıttır, ama kanıttır. Bir hekim rehberi eleştirebilir, kendi bildiği gibi hekimlik yapabilir ve bunu anlatabilir. Çünkü rehberler her yıl değil, her ay değişebiliyor ve bu da eleştirel bakan hekimlerin sayesinde oluyor. Emir kullarının, görev adamlarının, teknisyenlerin sayesinde değil. Az önceki yorumumu okuyun. Şarlatanları, vasat ve vasat altını hizaya sokmak için oluşturulan rehberler özgür bilim insanları için sadece fikir verir, onları bağlamaz. K.A.
14-04-2015 23:45 (93)
Benzer durum yine 50 gr glukoz taraması için de söz konusu; sınır 130 mg/dl alınınca çok sayıda gereksiz 100 gr OGTT yapılıyor, 145 aldığınızda da kimi şeker hastaları tanı konmadan atlanıyor. MH
14-04-2015 23:45 (94)
o konuda daha iyisi yapılmamışsa, yani bir araştırma yoksa görüşünüz uzman görüşü olarak elbet kayda değerdir, mecburen.kimse aklınızı yürütmeyin demiyor.
14-04-2015 23:57 (95)
tabelanıza yazarsınız, bu işyerinde hekim özgür kanaatine göre uygulama yapar, kanıta dayalı tıp uygulaması yapan rehberleri takmaz.hasta da durumun ayırtında olarak istediği hekimi seçebiliyorsa, nasıl biçimde tedavi olacağına, ister tv deki reklamlardan, ister gazetelerdeki röportajdan, ister muayenehane tabelasından, ister konukomşudan duyduklarından, doktoru hakkında kanaatini oluşturur, tedavisini olur.
15-04-2015 00:03 (96)
"Takmaz" ifadesi sizin gibi kanıta dayalı tıbba inanan birine yakışmadı. Rehberlere emir eri gibi itaat etmez desek şuna. Rehberler başlı başına kuvvetli bir kanıttır, ama bilimsel bakışlı hekim için öteki kanıtlar arasında bir kanıttır. Bilimsel cesareti varsa her vakada buna uymaz. Rehberlere kanıt takip etmenin tek yolu olarak bakmayınız lütfen. Ben kanıta dayalı tıbba inanıyorum sözü aynen "Ben Atatürkçüyüm" sözüne benziyor. RTE bile Atatürkçü öyle değil mi? Fakat hastanın, sıradan vatandaşın bilgilenme hakkına değinmeniz önemli. Bu konu cidden önemli. Yasakla, höt zöt çoğunluk baskısıyla, para gücüyle bu hak görmezden gelinemez. K.A.
15-04-2015 00:11 (97)
Web of Science yılda %2.5 yayın artış hızı, sadece 2010’da ~ 1.500.000 makale hakemlerden geçmiş.kendi araştırdıklarınızı geçtik, sadece kendi alanınızda bile ne kadarını takip edebilmektesiniz?meta-analizler ve rehberler bu bağlamda önemli bir işleve sahip.kusursuz değil, sakıncasız değil.Kanıt düzeyi a olan çalışma gerçekten çok olmuyor. Bir örnek: IDSA (Amerika Enfeksiyon Has. Derneği) kılavuz kanıt düzeyi - 1994-2000 41 kılavuz yayınlamış - 4218 öneri yapmış, Bunların: Düzey I - %14 Düzey II - %31 Düzey III - %55
15-04-2015 00:25 (98)
ben kanıta dayalı tıbba inanmak/inanmamaktan çok hekimlik pratiğinde "kanıta dayalı tıp uygulaması"nı seçmek veya seçmemek durumundan söz etmek gerektiğini düşünüyorum.Öbür türlüsü, genel bir ifadeyle basbağıran kanıtları reddetmek de bir hekime yakışmaz ve ayrıca inançla hareket etmek de bilimsel bir tutum değil çünkü
15-04-2015 00:33 (99)
tıp fakültesi diplomasında ne yazıyo? ... KENDİSİNE CUMHURİYET KANUNLARININ TANIDIĞI BÜTÜN HAK VE YETKİLERDEN YARARLANMAK ÜZERE TIP DOKTORU ÜNVANI VERİLMİŞTİR. uzmanlık belgesinde ne yazıyo? falanca filanca 1219 SAYILI TABABET VE ŞUABATI SANATLARININ TARZI İCRASINA DAİR KANUN VE BU KANUNA BAĞLI TIPTA (eskiden tababette) UZMANLIK TÜZÜĞÜ HÜKÜMLERİNE GÖRE ASİSTANLIK SÜRESİNİ BİTİREREK çıkmaz ayın son perşembesinde YAPILAN SINAVDA BAŞARI GÖSTERDİĞİNDEN herbokoloji DALINDA BİR KLİNİĞİ / LABORATUARI MÜSTAKİLEN İDARE EDEBİLECEK NİTELİĞİ KAZANMIŞ OLDUĞUNU BİLDİRİR UZMANLIK BELGESİDİR. eee? "son çıkan amarihan gaydlaynlarını bilmezse çükünü kopartırız", "hör meycısti'nin sürekli şu marabalara hatırlattığı bakanlık yönergelerini mürekkebi kurumadan yalayıp yutmazsa onu şişe geçiririz", "2 yıl evvel 28. edisyonu çıkmış tekstbukun 29. edisyonu, sayfa 1987'deki kutsal bilgiyi değil de kişisel kanaatini bildirirse evine cümle alem ltd şti elemanlarını göndeririz" falan diye tehdit var mı? yokss! aya
15-04-2015 08:18 (100)
"tıp bu değil" ne kadar özgürse "tıp bu" da o kadar özgür işte. ne kadar ekmek o kadar köfte.
15-04-2015 08:18 (101)
Tababet Uzmanlık Tüzüğü: Madde 12-Hekim mesleğini yerine getirirken, bilimsel ve çağdaş tanı ve tedavi yöntemleriyle koruyucu hekimlik ilkelerini göz önünde bulundurur; hastalarının tanı ve tedavisinde bilimsel olmayan yöntemleri uygulayamaz. Hekim, gerekli bilimsel aşamalardan geçip ruhsatlandırılmamış kimyasal, farmakolojik, biyolojik maddeleri ilaç olarak kullanamaz. Tercümesi, kısaca hekim bildiğini okur demiyor. Tabii buradan "bilimsel" olanın ne olduğuna zıplatmak da mümkün.
15-04-2015 08:18 (102)
düzeltme:alıntı hekimlik meslek etiği kuralları, tüzük değil
15-04-2015 08:19 (103)
bi de HHY m.11 var, modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerinden söz eden.e şimdi bu da tartışma konusu.modern tıp ne gerekleri ne?
15-04-2015 08:34 (104)
aaa işe bak tam da tekstbukun 1987.sayfasında gebelik diyabetojen yazıyomuş.iyi ki tehdit mehdit olmadan huzur içinde, malpraktis değil balpraktis tadında hekimlik yapabilebiliyoruz, çok şükür.
15-04-2015 09:38 (105)
A benim yine ve ille adsız çıkan MassimoDallema'm. Benden aldığını yine bana satmaya kalkmışsın. Gebelik diabetojendir diye ilk yazan benim. Yorumları okuyaydın. Hatta ilave ediyorum. İnsanın içinde alien yumurtası gibi bişeyin büyümesi "fizyolojik" değildir. Olamaz! Ama sen kifayetsizin biri olduğun için kanıta dayalı pıt fetişinle anca mutlu olabiliyosun. E normal. Animistik düşünce, fetiş, totem, tabu, örgütlü din falan... Var senin daha epey yolun. Tür içi sosyal evrimin başındasın. Yaşlılık kötü bişe yannız. O giden nöronlar bi daha dönmüyo. Artık sen de tekamül şansını bulursan bi sonraki yaşam döngünde denersin. a.y.a. lifsiz ve bol etli bi kahvaltı çaksss
15-04-2015 11:15 (106)
Hadi ya baksen nakadar şenliklisin sen ööle.nemutlu herbikötüşeyden muaf olana.nemutlu anasının karnından haklı doğana.
15-04-2015 12:58 (107)
Kimsenin gebelik diyabetini önemsemediğini düşünmüyorum. Lakin böyle toplumsal bir problemin yine toplumsal bir gard ve bakış açısıyla vuku bulmasının önlenebileceğini söylemektir önemli olan. Biz genel manada diyoruz ki, cilalı taş devri havasında sokakları kirletip sonra ne kadar kaliteli çöpçülerle temizlettiğinizle övünmeyin. Asıl mesele bu değil, şehrin temiz kalması, basitçe onu kirletmemeye endeksli. Ne kadar kaliteli ve süper temizlikçi tutmamızla alakası yok. Biz yine diyoruz ki, diyabete yakalanmamaya odaklanılsın. Bu doktorları da aşan bir sorun. Genel sağlık politikası ve toplumsal sosyoekonomi, kültür altyapısıyla ilişkili. Bunun yanında bu kadar dar açıyla düşünüyor olmamızın bence asıl sebebi şüphesiz doğadan olan kopuşumuzda gizli. Basitçe örnek vermek gerekirse, doğada problemsiz, kendi kendine doğurabilen inekler, ne zaman ki ahıra girerse o zaman işte veterinere ihtiyaç duyulmaya başlanıyor. Keza diğer küçükbaşlarda da durum böyle sayılır. Ne kadar hareketsizlik----
15-04-2015 12:58 (108)
Ne kadar fenni yem verilirse yavrulardaki problemler, doğum anomalileri sıklığı artıyor. Yine ev kedilerinde de diyabetin ve diğer kronik hastalıkların örneklerini görmek mümkün. Bunların temel kaynağının işe yaşam şekli ve gıdalar olduğu çok açık. Bence bizim temelde ayrıldığımız nokta birimizin çözümü problemin olmaması, diğerimizin ise çözümü problemin çözülmesinde arıyor olması. Saygılar efendim. Onur ŞAHİN.
15-04-2015 15:43 (109)
Sn. O. Şahin 107-8, doğada problemsiz, kendi kendine doğuran inekler yaşar ama doğuramayanlar da ölür. İşte veteriner, o doğuramayanların bir kısmını doğurtarak ölmelerini engeller ve mutlu mesut inekler, biz onları etleri için öldürünceye kadar yaşarlar. Tamam kabul, doğadan kopmak kimi hastalıkların görülmesini arttırır ama basit nedenlerle ölmekten de kurtarmaktadır. Biz doğadan kopmadan -yani şehirleşmeden önce- ortalık gürbüz, neşeli, ful sağlıklı daha uzun boylu, uzun ömürlü insanlarla kaynamıyordu. İnsanlar diyabetik olmaya vakit kalmadan örneğin basit enfeksiyonlardan, çocukluk çağı hastalıklarından ölmekteydi bir şekilde. Saygı bizden. mh
15-04-2015 15:44 (110)
inat değil mi, ben de buraya alıntı yazıcam. alçak düşman, al sana bombe! Hekimlik Meslek Etiği Kuralları: MADDE 5-Hekimin öncelikli görevi, hastalıkları önlemeye ve bilimsel gerekleri yerine getirerek hastaları iyileştirmeye çalışarak insanın yaşamını ve sağlığını korumaktır. Meslek uygulaması sırasında insan onurunu gözetmesi de, hekimin öncelikli ödevidir. Hekim, bu yükümlülüklerini yerine getirebilmek için, gelişmeleri yakından izler. MADDE 13-Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi "hekimliğin kötü uygulaması" anlamına gelir. MADDE 16-Hekim, kendi meslektaşları ve insan sağlığı ile uğraşan öteki meslek mensupları ile iyi ilişkiler kurar, meslektaşlarına veya tedavi ekibinin bir başka üyesine karşı küçük düşürücü davranışlarda bulunamaz. *** Yani? gelişmeleri yakından izliicekmişiz. her oram hıyar diyene elimizde bi tutam tuzla koşmiicakmışız. mal-pıraktis neymiş bi daha düşüncekmişiz. ve en önemlisiii... ne yapıcakmışız? +++
15-04-2015 15:45 (111)
+++ kendimizi kanıta dayalı pıt'ın yaşayan yılmaz bekçileri ve öz-has-halis guruları, mevzuatın mürekkebini yalamış kovuşturucuları, diğer kaka hekimlerin üzerine sifon çekicileri olarak görüp onlar biyerlerde kendi görüşlerini ifade ettiklerinde "sizden" olmayan hekimlere adsızca ve haya-sızca çemkirmiicekmişiz. bunu yapan kişiler kim? hekim (ben biliyorum kim olduklarını. adsız olmaları sizi yanıltmasın. sadece ben ifşa etmiym onların adlarını!). biz kimiz? şeker pancarı üretici kooperatifi üyeleri... değiliz tabii. biz de "hekim"iz. bizim de "hükm"ümüz var. biz de işkembe-i kübradan sallamanzi yapmıyoruz. hava ve su yokluğunda insan 48 gün yaşayabilir diye iddiamız oldu sanki. üzerinde tartıştığımız konular hakkında akademyanın bile çok uzun ve yoğun tartışmalara rağmen her daim "net" konsensusları olaydı bu adsız tayfa da bize "var konsensus, bak sen sus!" diyebilirdi. biz de kuyruğumuzu bacaklarımızın arasına alırdık. ama cıksss! yok ki. hadi tontişim, başka kapıya. a.y.a. salamss
15-04-2015 16:25 (112)
Sayın MH, öyle olduğunu iddia etmiyorum elbette. Köyde büyüdüm denebilir. Hala daha çiftçilikle, hayvancılıkla haşır neşirim. 2000 yılından bu yana da birçok evcil hayvanın yanı sıra özellikle akvaryum balıkçılığıyla profesyonel anlamda ilgileniyorum. Elimden sayısız hayvan geçmiştir. Özellikle yaşam alanları üzerine ve biyolojik döngüler, karanlık fermantasyonun etkileri üzerine çalıştım. Bunları şunun için anlatıyorum. Eğer ortam sağlıklıysa beslediğiniz canlılar da sağlıklı oluyor. Eğer bir şekilde ortamın biyolojik anlamda kirlenmesine yol açıyorsanız hayvanlar açısından enfeksiyon kaçınılmaz oluyor. Yani enfeksiyon, bir travma ya da başka benzer bir uyaran olmaksızın kendiliğinden vuku bulan bir hadise değil. Ben, su kaynaklarını, yiyecek kaynaklarını kirletmediğiniz sürece hastalanan bir sürü hayvanı görmedim bu güne kadar. Fakat tam zıttı, ahırda bakıldığı için hastalanan(enfeksiyon ve eklem hastalıkları açısından) çok hayvan gördüm.-----
15-04-2015 16:25 (113)
Eski=iyidir sonucuna ulaştığım sanılmasın. Köylülerin de birçok şeyi yanlış yaptığını biliyor, görüyorum. Takdir edersiniz ki enfeksiyon hastalıklarındaki asıl gerileme, su kaynaklarını temiz tutma, kanalizasyon atıklarının bertarafı ve iyileştirilmesi, temiz gıda kaynaklarına ulaşımdan sonra olmuştur. Kemoterapötikler ise bize asıl unsur değil adeta bir joker olarak hizmet ettiler. Onların toplumlara sağladığı faydaları asla yadsımıyorum. Bunu yadsımak, aymazlık ve düpedüz cahillik olur. Benim ifade etmek istediklerim bundan daha öte bir şey. Bakterilerin değil, ortamın hasta ettiğidir. Teşekkürlerimle. Onur ŞAHİN.
15-04-2015 20:26 (114)
Köylünün, taş devri insanının beslenmesini, yaşam tarzını yüceltmek postmodern bir tür din. Hacamat, sülük tedavisi, dua ile tedavi gibi bilimle ilgisi olmayan tedaviler, modern bilime hasetin sonucu. Uzmanlığını alıp sahada santrafor oynamak ve parsayı kapmak isteyen dönemin doktorlarından geleneksel tıp, alternatif zırt diye reklamlara çıkanın, uzun yaşama sırları-nasılsa herkesin bildiği sırlar bunlar- kitapları çıkaranın bolluğu tesadüf değil. Alternatif tıp oksimoron bir ifade. Bilimin alternatifi olan nedir? Bilim olmayan bir bilim mi? Totodan uydurma serbestliği. "Bence ilaç zararlı, hastane öldürür, hepimiz öleceğiz" diye yüksek bir yere çıkıp bağırınca, sizi ciddiye alanların niteliğinin pek yüksek olmasını beklemeyin. Bol lifli günler.
15-04-2015 20:40 (115)
Akut batınla gelen hastayı "Uzmanlık belgem kapı gibin, kimse bişey diyemez." Nansiteroyid antiinflamatuvar yazıp eve gönderen doktor malpraktis yapmış mıdır? Akut emayı (kalp krizi), "git eve et ye, bu ortam seni öldürür" diyen doktor hastasını ölüme mi yollamıştır? Tıp fakültesi mezunu arkadaşlar cevaplasın lütfen. Mühendisler, diş hekimleri bilmeyebilirler.
15-04-2015 20:57 (116)
114 ve 115 e (sanıyorum aynı kişiler) soruyorum. 1.si söylediğim şeylerden bu kadar yorumu nasıl ve nereden çıkardınız? 2.si ben herhangi bir iddiada bulunmamış iken şahsımı hedef alıp beyninizin sataşma lobunu kullanarak beni yargılamaya ve aşağılamaya çalışmanızın altında yatan ego ve kibir dürtüsünün kaynağını açıklar mısınız? Onur ŞAHİN
15-04-2015 20:57 (117)
Hocalar, 115 numara, sorduğunuz sorudan bir doktor olarak ben bir şey anlamadım, belki mühendisler anlar, ama bana da hitap edin lütfen. K.A.
15-04-2015 21:12 (118)
Şöyle anlatayım Kaan bey, göğsünüzde baskı hissederseniz, boncuk boncuk soğuk soğuk terlerseniz, ölüm korkusu hissederseniz, yi arayın, sizi en yakın anjiyo yapılan, stent takılan hastaneye götürsün. Evde kendinizi tedavi etmek istemeyin. Karnınız ağrırsa da ağrı kesici almayın, aya'yı arayın mesela...
15-04-2015 21:18 (119)
Yine bir şey anlamadım. Bunu niye yapıyorsunuz? Ne menfaatiniz var da beton kafayı oynuyorsunuz? Burada bunca şey yazıldı, binlerce yorum yapıldı böyle bir şey savunan bir kişi çıkmadı, buna uzaktan yakından benzer bir şey savunan da çıkmadı. Tribüne oynuyorsanız burada tribün yok. Bunu söyledim aptallar bana puan verecek beklentisi içindeyseniz, bu kadar aptal vallahi burada olmadığı gibi başka yerde de yok. Yani toplumdaki zeka düzeyini çok düşük bulan ben bile bu argümanınızla puan toplayacağınızı beklemiyorum. Kalp krizi geçirirsek kardiyoloğa gideceğiz, eee, o zaman tartışmada siz haklısınız :)))) Bu mu yani. K.A:
15-04-2015 21:39 (120)
Bu kadar akıllısınız, kalp krizi geçirince kardiyoloğa gideceğinizi biliyorsunuz. Kalp doktorunun verdiği statini almayı kabul edecek misiniz, diyeti uygulayacak mısınız? Hangi seviyeye kadar modern tıbba inanıyorsunuz? Sınırınız nedir? Kalp krizi geçirirken size istemediğiniz kolesterol ilaçlarını başlamazsa malpraktis yapmış olur. Kanıta dayalı tıbbın stentini kabul edecek misiniz? Zeka düzeyinize şüphe yok, ben sizin kadar zeki değilim. Karnım ağrırsa kendi zekama değil, modern tıp bilimini bilene ve uygulayana güvenirim.
15-04-2015 21:46 (121)
Ben öküz değil insanım sayın 120 nümero. Doktor acil müdahaleyi yaptıktan sonra yaptığı her şeyi sorgularım. Hatta acil müdahalesini de sorgularım. Orada bir yanlış yaptıysa (ki o kadar çok yanlış yapılıyor ki size hangi hikayeyi anlatsam- en son olayı anlatayım: Bir kalp damar cerrahı arkadaşımızı bu pzt günü kendi arkadaşları öldürdü - isterseniz ayrıntılandırayım ve burada acillerde yaşanan malpraktisleri döktürmeye başlayayım - zaten üzgünüm acısını da sizden çıkarayım-) Evet sorgularım ve kolesterolüm öyle tavanda değilse, al bu statini sen kendin kullan derim. Hastalar öküz değildir, öküzlerin bile bir hakkı vardır sayın doktor. Sizin her yıl değişen ayetlerinize kimse uymak zorunda değildir. Doktor Tanrı olmadığı gibi, rehberi kutsal kitap değildir. Hepsi sorgulanabilir, mutlak itaat yoktur, bilgi herkesin hakkıdır. K.A.
15-04-2015 23:32 (122)
Kalp krizinde statin kullanımının kanıt düzeyi klas 1A'dır. Yani birçok randomize çalışmada faydası kanıtlanmış tedavidir. Diğer bir deyişle hayat kurtardığı yaklaşık olarak kesindir. Ölmek üzereyken modern tıp biliminin sizi kurtaracağına inanıyorsunuz da, en yüksek kanıt düzeyindeki bir başka tedaviyi niye kabul etmiyorsunuz? Ben de sizi anlamıyorum. Bilgi herkesin hakkı, insanların hayatına mal olacak fikirlerinizi kendinize saklayın. Sizin, verilen ilaçları kullanmama, doktorların tavsiyelerine uymama hakkınız var. Ama bir tıp doktoru olarak insanların yeterli tedavi almalarını engelleyecek ifadelerden kaçınmalısınız. Sizin söylediklerinizin de kutsal olmadığının farkındasınızdır. Ölümcül hastalıkların tanı ve tedavisi için modern tıbbın salık verdiklerini yapmamak ve ölmek hakkına da sahipsiniz. Sizin bedeniniz, sizin kararınız. Ama bilmeyenleri etkilemeyin, kesinlikle bilgi herkesin hakkıdır. Bilgiye ve bilene mutlak itaat edip etmemeye bırakın herkes kendi başına karar versin.
15-04-2015 23:35 (123)
guzuuum, içmelerdeydim, görmedim de cevap veremedim. karnın ağrırsa sen beni bi ara, olur mu? senin bakanlığına karın ağrılarında tanı akış kaskadı nasıl olabilmelidir diye 4 kez şema gönderdim. badem bıyık değilim deyu sallamadılar. ağrı kesici de alabilirsin. bi hurensohn cerrahı beklemene gerek yok. çünküm... cerrahi peritonit vakalarında rebound hassasiyeti analjezikler kesmez. a gınalım beniiim. gara gözlerine gurban olduuum. saçmalama ama, emi? çünküm bu kafayla bile sana fazlasıyla yanıt var bende. yavrum benim, kitabım yok. talkun verirlerken (bana vermiicekler, o ayrı) "kitabın gurağn, diynin izlağm" deyu gaydeli söylerler ya. ben de kanıta dayalı pıtçıyım. merak etme sen. mobile güven. toprak olur, taş olurum. yoluna yoldaş olurum. istersen gardaş olurum. hatta. batan güneş, beni de al. mucukus. annadın sen onu. dayanamam. bi daha mucukus
15-04-2015 23:42 (124)
bu arada, şu yavşak tayfasına hatırlatayım. benim maynanem yok. türk hasta da bakmam. çok nadiren... o da eş-dost aracılığıyla falan... ben tamamen İngiliz, İskoç, İrlandalı ve Hollandalı-Belçikalı bi hasta güruhuna hizmet ederim. parası peşin. düşünde bile göremezsin o parayı a yavşak. kimseye reklamım da yok. yaptığım işin fısıltı gastesindeki namı yeter. mucukus!
15-04-2015 23:43 (125)
Hem soru soruyor, hem cevap verince kimseyi etkileme diyor. Beyefendi veya hanımefendi isimsiz arkadaş, benim söylediklerim de kutsal değil ama, hiç değilse bir mantığı var. Soru sor, sonra şu ifadeden kaçın bu ifadeye girme! Sorma o zaman, sorunca da saygıyla dinle. Ne diyeceğimi size mi soracağız. O kadar yetkili ve bilgiliyseniz ne bu suratınızdaki peçe, üstünüzdeki kara çarşaf? Gestapo musunuz, polis mi, muhbir mi! Doktorsanız doktorluğu bu çukura düşürmeyin lütfen. Tedavi almalarını engelleyici ifadelerin ne olduğuna siz mi karar vereceksiniz muhbir vatandaşım. Biz ne faşistlerle baş ettik, hey gidi poşulum, peçelim, sarıklım. Kaan A.
15-04-2015 23:58 (126)
Sayın mucukus, İLE YORUMU BAŞLAYAN İSİMSİZ YORUMCU. POLEMİĞİ SÜRDÜRECEKSENİZ İSMİNİZ BELİRTİN. SAYIN AYA, SİZ DE BU İSİMSİZE LÜTFEN CEVAP VERMEYİN ARTIK. Editör
16-04-2015 00:01 (127)
biraz evvel yazdıklarımdan utandım. niye mi? Ahmet Aydın'a saygısızlık ettim diye. onun hatırasına açılan bi sayfada... hasbinallah... ya, ahali harbi kusuruma bakmasın. ama ben de bu kadar çemkirilmeye dayanamıyorum. mazeret değil. biliyorum. ama... affola. biz de doktoruz la. yani insan bu kadar mı kendinibeğenmiş olur?! ayıp la. yani, şu dünyada bitek sizin mi dedikleriniz doğru? biz ne dersek tukaka mı? yapmayın ya! ben hiçbi hekim için herhangi bi ortamda (bırakın interneti) böyle konuştuğumu hatırlamıyorum. bi de... haşattepede deontoloji ve tıp ahlakı dersi de yoktu ha! yani, benim zamanımda... abi, adınızı yazıp da sildim. gözünüzü seviym, beni ne vakit panaks pazarlarken gördünüz?! ya lütfen. harbi ayıboluyo. yapmayın. Selçuk Yula tavrı bizi bozar abi. Engin Verel'e dönelim abi. Sinyor Bartu daha bile iyi olur! Süleyman Seba en iyisidir d. abim! lütfen! ben de milletin yüreği kolesterolden yağ bağlasın da gebersin pezümengler diye uğraşmıyorum! barış çubuğu? a.y.a. smokessssss
16-04-2015 11:57 (128)
adsız abiye yanıt vermiş olmaktan hoşlanmıyorum. ama o da ayarsız bi şekilde saldırmaya devam ediyo. ve bazı dedikleri çok ama çok kötü niyetli çarpıtma kategorisinde ele alınmalı. bunları sıralamam gerek. çünkü bu site sadece 7-8 doktorun kendi aralarında geyik yaptığı mahalle kahvesi düzeyinde bi yer değil. kaba bi tahminle herhalde günde 250 giriş oluyo. doktor olmayan vatandaşlar da bu abimizin yazdıklarını okuyo ve bazı şeyleri çok çarpık şekilde algılayabilirler. önlem babında yazıyorum. 1. sülük konusunda hiçbişey bilmediği aşikar. plastik cerrahi'de ve damar cerrahisi'nde sülük senelerdir gayet efektif biçimde kullanılagelmiştir. bu kliniklerde aklı başında bi hekim size spesifik bi durum için sülük kullanılması gerektiğini söylerse sakın şarlatanlıkla falan suçlamayın adamı! gayet BİLİMSELdir. 2. ***"Bence ilaç zararlı, hastane öldürür, hepimiz öleceğiz" diye yüksek bir yere çıkıp bağırınca, sizi ciddiye alanların niteliğinin pek yüksek olmasını beklemeyin.*** şimdi bu ne? +++
16-04-2015 11:57 (129)
+++ böyle bi argüman olur mu? burada böyle bi laf eden kim? bu çarpıtma değil de nedir? sanırım adsız abimiz "yerim ben seni" cümlesini de sevgi ifadesi değil kanibalizm niyeti olarak algılıyo. hmmm... ne tür bi kişilik bozukluğu acaba? reyizbaşgan da böyle argüman yöntemleri çok kullanıyo. hayırlısı. 3. "modern bilime haset" diye bi ifade var. a) bilimin moderni, çağdaşı, toplumcusu olmaz. bilim bilimdir. b) haset acaba kim? 4. "Akut batınla gelen hasta" diye bi ifadesi var. akut batını bi tanımlar mısın adsız abi? hayatında "akut batın" kliniği ile gelen hastaya NSAID verip eve gönderen kaç doktor (dikkat, cerrah demedim!) gördün abim? bu arada, profesyonel olmayanlar için söyleyeyim. akut batın teknik olarak bi öntanıdır (daha da doğru ifade: tıbbi hal tanımıdır!). yani akut batın yapan yüzlerce neden vardır. ve bunların bi kısmı cerrahi takip ve tedavi gerektirirse de, yine önemli bi kısmı medikal tedavi ve takip ile de geçer. uzmanlık alanıysa mesele bunda da öttürürüm. burada +++
16-04-2015 12:01 (130)
+++ siviller için örneklerle gideceğim. akut batın! önce akut olacak. sonra batında olacak. yani karında (your wife değil). bu ne? saçma bi tamlama, di mi? doğrusu ne olmalıydı peki? akut karın ağrısı! heh. şimdi oldu. peki. subakut PID teşhisi konulan pekçok kadının ilk olarak acil servise başvurduğu gerçeğini bilir sanırım adsız doktor abimiz. bu kadınlarda da "akut batın" tablosu olabilir. peki, bunlara (teşhisi atlasa bile!) NSAID veren doktor "kötü bişe" yapmış mıdır? cıks! en fazla, o ağrı hafifler ama geçmez; kadındoomcuya gider hasta. tedavisini eninde sonunda olur. ama abi ne iddia ediyodu? NSAID verirsen kakasın. kıymetli okuyucu, bilmeden sallamak çok kötü bişe. ben bu hasta örneklerini öğrencilere verilecek dersler için vaktizamanında fakültede çarşaf çarşaf çıkarttım. 100 tane daha örnek hazır. ama mesele sayı değil. böyle laf edilmez. hekimlerin arasında katil yok mu? var. manyak yok mu? var. cinsi sapık yok mu? var. hırsız yok mu? var. ama bunların olması, bi abimizin ++
16-04-2015 12:19 (131)
++ kendince düşünce metodolojisini arızalı gördüğü bi grup hekim arkadaşını sürekli "malpraktis"le, hastaya yetersiz tedavi vermekle, kişisel imanları doğrultusunda hastalara zarar vermekle suçlamasını, ince-kalın aşağılamasını mazur göstermez. hakimin biri çıksa da dese "en hakim benim, bu diğer yavşaklar hukuk değil, guguk nosyonuyla insanları yargılıyo" diye... böyle laf olur mu? olmaz, di mi? işte nasıl orda olmazsa harran'da da olmaz! 5. "Kalp krizi geçirirken size istemediğiniz kolesterol ilaçlarını başlamazsa malpraktis yapmış olur. Kanıta dayalı tıbbın stentini kabul edecek misiniz?" belirteyim. bu çok problemli bi ifade. biri bunu bana sokakta söylese ağzının ortasına bi yumruk yapıştırabilirim. o kadar yani! a) hastaya istemediği ilacı başlamak bırak malpraktisi, ağır cezalık suçtur. doktorlar hastalarına onların istemediği tedavileri, aksine iman etseler de başlayamazlar! b) kanıta dayalı tıbbın stenti ne? biz masayadayalıtıbbın stentini mi takıyoruz? böyle zırva olur mu? ++
16-04-2015 12:35 (132)
++ 6. "insanların hayatına mal olacak fikirlerinizi kendinize saklayın." yani şimdi şu var ya... bi evvelkinden bile daha sorunlu bi ifade! ben burada "hayatlara mal olacak" fikirler duyarsam senden evvel davranırım adsız abi. kıymetli okuyucular, bi daha, yine-yeni-yeniden belirtiyorum ki, tartışma böyle olmaz. adama insan gibi dersin ki, "ya bak hocu, sen öyle diyon da, bunun aksini gösteren şöyle şöyle kanıtlar da var". edepli tartışma böyle olur. bilimsel tartışma usulü de bu. siz hiç journal'larda birbirine "yaptığın tedavi adam öldürüyo lan denyo; bak bana, benim babafingo klas 1A" diye discussion'lar üzerinden sataşan, bulaşan adam gördünüz mü? olur mu la öyle şey? bu sitede insanın "din modülü" ile ilgili bence gayet sağlam yazılar çıktı. bu tür bi dadanma ve herhangi bi başka sanal ortamda erişilemeyecek çemkirme özgürlüğünü kullananların bu "din modülü" arızasından malul olduklarını da düşünmüyo değilim. bu kada sapkınca bi kanıtataparlık nasıl açıklanır? a.y.a. cuma mübareks
19-04-2015 12:30 (133)
Taş Devri Diyeti' nin doğru olduğunu belgelemek çok kolay. İlkokulda okurken, okulda kilolu bir çocuğa şişko diyen arkadaşlarımı susturmaya çalışırdım. Şimdi ise okullarda zayıfça birini görürlerse arkadaşlarına sıska diye takılan çocuklar var. Geçtiğimiz 30-40 yılda ne değişti. Yiyeceklerden yağ, kilo aldırıyor, zararlı diye kısıtlandı. Bir şey eksilince, yerine başka bir şey koymak lazım. Bu karbonhidrat oldu. İnsanlar dayandılar unlulara. Geldi peşinden hamur göbekleri. Taş Devri Diyeti kitaplarında bu hata doğru tespit edilip, karbonhidrat – yağ dengesi eskiye döndürüldü. Kitapları okuyan bizleri de uykumuzdan uyandırdı. Bize katkısının yanında, esas katkı çocuklarımıza doğru beslenmeyi öğretmemizi sağlamış olması. Hocamız bedenen gitse de, fikren hep yaşayacak içimizde. D.Turgay
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210314
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.