Saçmalama özgürlüğü ve fahişeleştirilmiş bir sözcük: hoşgörü
Sözcükler de insanlar gibidir, kirletilebilirler. En soylu sözcükler bile kirli ağızlarda anlamını yitirebilir. Binlerce sözcük, bu kirlilikten, bu içerik değişikliğinden, bu anlam kaymasından ve sonrasında yitiminden nasibini almıştır. Çağımız, içeriğini yansıtmayan, içeriği başka şeylerle doldurulmuş ve kendisinden uzaklaştırılmış sözcüklerin çağıdır. Bu yüzyıl, bir yandan bir sözcükler mezarlığı, diğer yandan da zombileştirilmiş sözcüklerin etrafa salındığı tuhaf bir zamandır. Bazı sözcükler var ki bu içerik kirliliği bakımından klişe örneklerdir: demokrasi, özgürlük, insan hakları, hoşgörü gibi…
Fahişeleştirilmiş sözcükler
Anlamları genişletilerek, boşaltılarak, çarpıtılarak tamamen anlamsızlaştırılmış, fahişe durumuna düşürülmüş sözcüklerdir bunlar.
Bir insan „ben demokratım“ dediğinde bu artık hiç kimseye hiçbir şey ifade etmemektedir. Kötürüm bir sözcüktür „demokrat“, bir koltuk değneği olmadan, bir açıklama yapılmadan, başına herhangi bir sözcük getirilmeden hiçbir anlamı yoktur: „sosyal demokrat“, „muhafazakar demokrat“, „hristiyan demokrat“ vs gibi başka sözcüklerin yardımıyla varolabilmektedir çünkü.
„Masa“ dediğinizde artık herkesin aklına üzeri düz ayaklı bir nesne gelmemektedir; sık sık dört ayaklı miyavlayan hayvana „kedi“ değil „masa“ denmektedir.
Sözcüklerde gizlenmiş tarih
Yeterince yakından bakarsanız her sözcüğün özgeçmişinde upuzun bir tarih görürsünüz; bu bir mücadeleler tarihidir. Sözcükler fethedilebilir, içi doldurulup boşaltılabilir, işgal edilebilir, horlanabilir, tecavüze uğrayabilir, özgürlüğüne kavuşabilir. Sözcükler, insanların düşünce mekanlarıdır; orada insanlar ve ideolojiler birbirlerini iter, kavga eder veya topyekün savaşır. Bir kitapta gördüğümüz, bize kültür unsurlarının hazır verdiği neredeyse her sözcük, onlarca anlamın katledildiği bir mezarlık, onlarca „ölü anlam“ın kol gezdiği, bu mücadelelerin sonucunda oluşmuş bir içeriğin ayakta kaldığı canlı bir tarihtir.
Neyini hoşgördüklerinin farkında mısın?
„Hoşgörü“ sözcüğü de içeriksiz, neredeyse artık kabuktan oluşmuş bir sözcüktür. En temel insan haklarının her gün milyonlarca kez çiğnendiği bir dünyada, „hoşgörü“ sözcüğünün bu kadar çok duyulması tesadüf değildir. Nedense herkes herkesi „hoşgörmektedir“. Sizi bombalayacak, cesedinizi parçalayacak olanlar, sizin her türlü aptallığınızı, saçma sapan düşüncelerinizi, nesnel gerçeklikten kopuk yargılarınızı „hoşgörmektedir“. Bu çağdaki anlamıyla ikiyüzlülüğün ve alçaklığın zirve yaptığı bir sözcüktür „hoşgörü“.
Bu çağda bireyin yaşama hakkına, beslenme hakkına, barınma hakkına, hukukuna, kültürünü ve inancını yaşama hakkına „hoşgörü“ gösterilmez. Hoşgörü gösterilen tek şey bireyin „saçmalama özgürlüğü“dür. Yaşama, barınma, beslenme gibi en asgari insan haklarının çiğnendiği bir çağda „saçmalama özgürlüğü“ne gösterilen sınırsız hoşgörü, bir çelişki değil aksine birbirinin devamı ve tamamlayıcı iki tutumdur.
Saçmalama özgürlüğü
Masaya zürafa deme „özgürlüğü“…
Dünya düzdür deme „özgürlüğü“…
Başak burcunun kişiliğini etkilediğini zannetme „özgürlüğü“…
Yerçekimine değil „gök itimi“ne inanma „özgürlüğü“…
Ayın peynirden yapıldığını savunma „özgürlüğü“…
Her türlü safsata ve zırvaya inanma, onları savunma ve yayma „özgürlüğü“…
Saçmayı örgütleme „özgürlüğü“…
Böylesi „özgürlükler“e sınırsız „hoşgörü“ vardır. İnsanın „saçmalama özgürlüğü“nü hoşgörenler, aynı zamanda onun en asgari yaşama, barınma, beslenme haklarını gaddarca çiğneyenlerdir.
İnsanın özgürlükten anladığı „dünya düzdür“ ya da „masa zürafadır“ demek olduğu sürece gerçek özgürlüğünü yitirmeye devam edecektir. İnsan türü, kitlesel olarak „aklını kullanma cesareti“ni göstermediği sürece „saçmalama“sına gösterilen alçakça hoşgörü var olmaya devam edecektir.
Yıkamadan kullanma!
İnsan, yere düşen kirlenmiş sözcükleri yıkamadan kullanmamalıdır. Yanlış içeriklerle doldurulmuş sözcükler insanı nesnel gerçeklikten uzaklaştırır. İnsan bir bakar ki, kollarındaki zincirin sesi kulağına müzik sesi gibi gelir.
İnsan bir şeyi „hoşgörürken „ neyi hoş gördüğüne dikkat etmeli, kendisine gösterilen „hoşgörü“yü şüpheyle karşılamalıdır. Yirmibirinci yüzyılda gösterilen „hoşgörü“nün bütün insanlığa çok ama çok ağır bir maliyeti vardır çünkü.
Taylan Kara
taylankara111@gmail.com