Tayyip Erdoğan'a karşı Amerika'ya sığındığımıza göre bunu dürüstçe itiraf etmek namus borcu değil mi?

13.7.2015 tarihli ek açıklama:

Udo Ulfkotte’nin kitabı bir şarlatanlık eseri değil, ciddi bir kitap. Türkçeye Nisan ayında İmge Kitabevi’nce kazandırıldı.

Kitaba merkez medya elbette ilgi göstermezdi, çünkü ABD güdümündeki medya ABD güdümünü anlatan bir kitabı unutturmaya çalışır.

Ancak “sol” medyanın da suskun kalması manidar. Altta nedenlerini göstereceğim.

CIA’nın medyacıları yönlendirme yöntemleri son derece sistematik ve tutarlı şekilde anlatılıyor. İlgilisi için malum birtakım yan örgütlerin, vakıfların işlevleri gösteriliyor. Bunlar bizim edebiyatta, sanatta, tıpta ve medyada daha önce ortaya koyduğumuz yolsuzluk ve satın alma yöntemleriyle çok benzer.

Zaten sonuçta ortaya çıkan siyasi çizgiler, tutumlar, yalanı ortaya çıkan ısmarlama haberler de kitapta söylenenlerin açık kanıtı. Kişilerin çizgileri kanıt, bunun kaynağını gösteren kanıt ayrıca kanıt… Hepsi aynı yöndeyse “ne ilgisi var” diyenler genellikle tezgaha dahil olanlardır.

Böyle güçlü savları yok saymak veya unutturmaya çalışmak tezgahtakiler için en akılcı çözümdür. Hatırlatıldığında kullanılacak klişeler klasiktir: “Bu adam deli!” “Bunu söyleyen gerici, ırkçı şu bu…” “Bu savlar şuna yarıyor, bunu güçlendiriyor.” “Baştan aşağı mesnetsiz, uydurma, yalan” “Komplo, gerilim teorileri bir tür manyaklıktır, ün peşinde koşuyor” vb…

Tüm sahtekarlar yalanları ortaya çıktığında bu klişeleri kullanırlar. Düzgün insanlar ise, bunu kim demişten önce, ne demişe dikkat ederler; savdaki mantığı, tutarlılığı, kanıtların gücünü tartarlar. Çoğu zaman en önemli bilgiler “kötü”lerin içinden gelir zaten, itiraflardan çıkar. Sav tutarsız ve çürük kanıtlıysa bunu göster ve defteri kapat. Susmak, yok saymak seni zan altında bırakır, ki bizimkiler kuşkuludur zaten.  

Ulfkotte Türkiye’ye gelince A Haber ve Yeni Şafak gibi yayın organlarına röportaj vermiş. Bu arada Medya Gündemi adlı yine AKP yanlısı bir site dediklerini haber yapmış. Onların haberinde CIA’dan para alan gazetecilerin isimleri baş harfleriyle verilmiş.

Bu 19 kişi şunlar:  C.C, A.Z, A.A, H.C, C.O, R.Ç, E.U, A.Y.A, Y.B, O.E, E.Ö, S.Y, A.Ö, E.T, K.G, Ş.P, C.D, E.A. Ö.M.

Şimdi a) Bu isimler Ulfkotte tarafından verilmemiş, tamamen uydurulmuş olabilir, b) Ulfkotte’nin verdiği ipuçlarından bulunmuş isimler olabilir, c) Liste daha uzun iken söz konusu yayın organınca budanmış olabilir.

Onlara bir e-posta atarak bunu sordum, ama henüz yanıt alamadım. Kendi yaptığım araştırmada Ulfkotte’nin verdiği kaynaklarda bunlardan sadece birkaçının adına rastladım, büyük çoğunluğuna ulaşamadım. Adı geçenlerden hepsinin hükümet karşıtı olması olayın başka bir manidar yanı. Ama, öte yandan mesleki duruşları, kariyer çizgileri ve siyasi tutumları dikkate alındığında hiçbiri için, “bu yapmaz” diyemedim, son derece tutarlı bir liste. Ayrıca bu listede, hükümet karşıtı (Amerikancı veya Amerikan karşıtı) birçok önemli medyacı yok. Bu da listenin güvenilirliği yönünde artı bir puan.

Peki sol, sosyalistler, niye böyle şeylerin üstüne gitmiyor, bahanelerin ardına sığınıyor? Çok belli, ucu kendilerine dokunuyor. (Daha önce deşifre ettiğimiz tıp yolsuzluğunda ve defalarca açığa çıkardığımız edebiyat kumpaslarında da suskundular, çünkü kendi adamları da vardı işin içinde.) Güvendikleri, değer verdikleri birçok isim CIA bağlantılı çıkabilir. Bu kadar basit. Sus, karart, ört!

Peki şahsım niye hassas bu konuda. On yıllardır anlatmaya çalıştığım şeyden ötürü. Sen kafaca “düşmanının” elindeysen, itibar ettiğin medya, medyacı, itibar ettiğin sanatçı, yazar, edebiyatçı, başkasına çalışıyorsa, en keskin sol lafları et, ara sıra sokağa çık gaz ye, ne halt edersen et, SEN SAĞCISIN… SOL BİTMİŞ; SAĞA YAPIŞMIŞTIR. Bunu defalarca gösterdik, işte bir kez daha gösteriyoruz.

Dedik ya, hadi bu kanıtlar yetersiz, zaten görmüyor muyuz yaptıkları haberleri, programları, yazdıkları yazıları, kitapları. Bu insanların sürtünmesiz kariyer yapışları ortada değil mi? Tüm buralarda “efendi-köle” diyalektiği zaten açık değil mi? Bu örnekler dediklerimizi bir de öte yakadan anlatmak için birer vesile.  

Diyeceklerdir ki, kişilerle uğraşıyor “cadı avı” yapıyor… Biz ideolojik kavga veriyoruz kardeşler. Cadı avını yapanlar iktidardakilerdir. Bunlar kapitalist alemin iktidarıdırlar. Bunların ideolojisi bizi eziyor. Bunlar bize cadı avı yapıyor. Çelmelenen, durmadan yok sayılan, ezilen bu ağlaklar değil, bizleriz, bizim dünya görüşümüz, bizim felsefemiz… İdeolojik bir kavgadır bu. CIA bunları toptan kovsa, ertesi gün aynı kalitede (bir kalite yok çünkü) aynı sayıda adam bulur. Derdimiz kişiler değildir, manipülasyonlardır…

ASIL YAZI (8.7.2015)

Yalçın Küçük, HDP'li Selahattin için "Bir Obama projesi"dir diyor, fakat ekliyor: Proje ABD'den geliyorsa muhakkak kötüdür diyemeyiz! Nitekim HDP'yi açıktan desteklemeye başladı. Konumuz Y.K'nın otuz dokuzuncu U dönüşü değil. Artık solda da Amerikancılığın unlu-şekerli gıdalar, tatlılar gibi meşruluk kazanması. Amerikancılık sol sahtecilikle kaynaştı.  

Erdoğan kötü, güneyimizdeki cellat İslamcılar çok kötü, tamam, peki ne yapmalı? En akılcısı daha az kötü! ve hiç değilse demokrat! ABD'ye sığınmak! Halk gücünü örgütlemek gibi bir niyetten 30 yıl önce uzaklaşan solun bir şeylere basıp yükselmeye çalışması, daha doğrusu her defasında kendi pisliğine batması "sol" gelenek olmuştu zaten. Sığınılacak gücün ne olduğu çok önemli değildi. Birçokları için Kürt hareketiydi, yine öyledir. Bazıları içinse TSK idiydi. Paşalarımız şöyle laiklik yanlısı, böyle cumhuriyetçiydi, sonra hepsi kağıttan kedi çıktı! Fakat en sağlamı Amerikancılıktı.

Doğu Perinçek daha tahliyelerden önce Erdoğan'ı desteklemeye başladı. Sözde onları esas içeri attıran ABD ve onun koçbaşı Cemaat'ti. Erdoğan oyuna getirilmişti! Sonra tahliyeler gerçekleşti, bu savunu iyice arttı. Fakat Perinçek'in tavrında hiç değilse düşük düzeyde de olsa bir mantık ve az buçuk dürüstlük görmek mümkün. Üstelik haklı gibi gözüken bir zemine oturuyorlar. Eğer ABD karşıtıysanız bu dedikleri makul görülebilir. Onların özelinde ise evvelki tavırları sorgulanabilir. Madem en önemli ölçüt ABD karşıtlığıydı, daha önceki tutumlarınız neydi? Veya ittifak yaptığınız asker-sivil üst bürokratlar da Amerikancı değil miydi? Öyleydi, ama işten atıldılar, bizden oldular, diyebilirler. İşin aslı Erdoğan ne kadar ve niye anti-ABD ise, o paşalar da o kadar anti-ABD idi. Fakat, konu Vatan Partisi de değil, konumuz Amerikancılık.

Ulusalcı kesimler dahil Türkiye'de medya, bürokrasi  ve siyaset dünyasında Amerikancı olmayan sivrilmiş şahsiyet yok gibi diyoruz... Çok ağır bir iddia... Kimseden gık çıkmıyor. Hayır, öyle değil diyen yok. Kanıksamışlar, hoşlanıyorlar, iltifat gibi geliyor.  Daha da ileri gidiyorsunuz, bunlar ajan diyorsunuz! Ses yok. Çünkü zaten biliyoruz diyorlar, bayat haberi niye tekrarlıyorsun!

Son seçimde ben de Amerikancıydım örneğin. Bunu açık açık yazdım. Nasıl mı? CHP'yi destekledim. CHP'yi de ABD'nin desteklediğini biliyordum, onu da yazdım defalarca. Ne ki bu Amerikancılığın iki hafifletici mazereti var. Biri kimseyi kandırmamam, "Başka çare yok, herkes Amerikancı, bari içlerinde en iyisini, Erdoğan'a karşı en çok kazanma ihtimali olanı destekleyelim!" demem. İkincisi de ABD'nin CHP'yi en çok serçe parmağı ile desteklemesi. 

Y-CHP edebiyatı yapan dostlar "biz demedik mi" demesinler, eski CHP de en az yenisi kadar Amerikancıydı. Paşalarımız ne kadar milliciyse, Baykal da o kadar milliciydi.

Bunların kimseyi şaşırtmaması, bundan sonra da şaşırtacak olmamasının nedenleri üstünde de çok durduk. Piyasa bu. Alan razı, satan razı. Bizim sol insanımızın kapitalizm, emperyalizm karşıtlığı bu kadar. Yani yok. Cidden yok. 

Bizim sol insanımıza bakın. CHP'ye bakın. CHP tabanına bakın. Büyük çoğunluk küçük dünyaların, küçük çıkarların insanları. Bilgi, birikim, akıl anlamında moral bozucu sığlıktalar. HDP'ye bakın, HDP'ye oy verenlere bakın. Aynı şey. HDP-PKK'nın ABD çocuğu olduğunu onlar da görüyor, ama seviyorlar bir kere, çatlayın!

Herkesin gözü kulağı CNN'de, FOX'da. Bu yayınları ABD yönetiyor, bu çok açık. Nasıl Türkiye'deki subaylar Amerikancılıklarına göre terfi edebiliyor, üst düzey rütbeleri birtakım erginlenme ritüelleriyle alıyorsa, bu yayın organlarında yükselenler de benzer erginlenme sınavlarıyla oraya geliyor.

Ama "sosyalistlerimiz" bile huşu içinde efendilerini izliyor. Buralardan birisi herhangi bir nedenle elendiğinde (veya elenmiş gösterildiğinde) sol-sosyalist yayın organlarımız onları havada kapıyor!  

Çünkü temel bozuk. Sol insanımız ara sıra nasıl yalan söylerse söylesin asıl düşünme organları olan keyif merkezleriyle sosyalizm düşmanı artık. Çünkü bu düzen içinde rahatı, kazancı, lüksü, seyahati iyi. En çok çocuğu için kaygı duyuyor. Daha da iyi bir okulda nasıl okur. Daha da iyi bir kariyeri nasıl kapar? Başını bağla diye, burada bira içemezsin diye kötek atan çıkar mı? Solculuğun kırmızı, pembe, mor çizgisi buraya kadar.

Ne yüksek insani değer bilir, (gerçekte bilir, bulur bulmaz yok etmek için), ne yoksulların derdi onun derdidir, ne adalet duygusu vardır (HDP'ye bu kadar oy nasıl çıktı, 30 yılda onca yaptıklarından sonra), ne vatan sevgisi bulunur, ne edebiyat hasleti. Türkiye'de yaşar Türklük düşmanıdır ya da Kürt düşmanlığıyla övünür... Bu ülkenin ekmeğini yer, en çok bu ülkeyi pisletir, tahrip eder, tüketir. Öyle bağnazdır ki cahilliğinin kokusuyla yanına yaklaştırmaz. Türkiye solcusu solculuğun en büyük predatörüdür.    

Derdimiz medeni bir ülkede demokrasi içinde yaşamaksa eğer, sadece buysa ufkumuz, bunu da buradaki çoğunluk istemiyorsa, ABD'ye sığınmak şaka falan değil, en "solcu" çözümdür.

Artık Amerikan projelerinden hangisinin yüce amacımıza daha uygun olduğunu aramızda kıyasıya tartışabiliriz. Amerikan yaşam biçimi kırlardan şehirleri mi kuşatsın, şehirlerden kırlara mı yayılsın?

Bu ışıklı yolda birbirinden daha acar yayınlarımız, gruplarımız var, CNN, Fox, Birgün, Sözcü, Metis, İletişim, Boğaziçi, Bilgi, Çankaya, Cihangir... Tatlı bir rekabet içinde kim daha iyi oynuyorsa o kazansın. 

Yine de sadece ahlak için, sadece mertlik için bu güruhtan birileri şuna açık cevap versin: Ülkede bir "diktatör" varsa, ABD ile ona karşı işbirliği meşru mudur, değil midir? Eğer bu ayıp değilse saklar gibi yapmak niye? Fakat, eğer daha tehlikeli olan AKP değil, ABD ise; AKP ile işbirliği elzem midir değil midir?

Bu iki yol dışında gündem koyan, bu sefil gel-git dışına çıkabilen ciddi bir muhalif güç görmediğimize göre!

Cevap alamayacağımızı bile bile soruyoruz. Cevap vermeyeceklerdir, çünkü kapalılık, karartma, yalan, dolan, sahtekarlık Türkiye solunun karakteridir.  

NOT: Bir önceki yazımı hazırlarken geçen Ekim ayında gündeme oturan çok ciddi bir iddiadan yeni haberim oldu. Frankfurter Allgemeine'de uzun yıllar editörlük yapan önemli bir Alman gazeteci, Udo Ulfkotte pek çok Alman gazeteci gibi kendisinin de CIA hesabına çalıştığını ve yalan haberler yaptığını itiraf ediyor. Bu gazeteci Türkiye'de bazı (daha çok hükümet yanlısı) yayın organlarına röportaj vermiş, Türkiye'deki CIA hesabına çalışan medyacıları isim isim ve satın alınma yöntemleriyle ifşa etmiş. İşin ilginci bu çok hayati iddiaların merkez ve sol medyaca hiç dikkate alınmaması. Bahaneleri hazır olmalı: Gazetecinin hükümet lehine kimi ifadeleri... Demek ki bizim medyamız ve solcularımız için bugün için kendilerine yakın tavır aldıktan sonra CIA ajanı olmanın hiçbir haber değeri yok! Yalan haberi kendileri de yapıyor.  

Anlaşılıyor ki Türkiye solunu ABD güdüyor!

Yalnızca yazıda bahsettiklerimiz değil, pek çok veri, bilgi ve belge bunu gösteriyor. Sonra "edebiyattaki yolsuzluk" üstünden, "tıptaki vurgun" üzerinden kampanya yapmaya çalışıyoruz. Komik oluyoruz!

Kaan Arslanoğlu

Facebook
yorumlar ... ( 26 )
08-07-2015
08-07-2015 10:53 (1)
Bundan 50 sene önce kamuculuk "politik/ideolojik" bir tercihti. Neoliberal politikaların egemen olmasıyla birlikte yaşadığımız BÜTÜN sorunların kaynağının üretimin amacının kar olması olduğu BİLİMSEL olarak ortaya konmaya başladı. Küresel ısınmadan GDO'lu gıdalara, Ebola salgınından genç işsizliğine kadar akla gelen her sorun BİLİMSEL olarak üretim araçlarının özel mülkiyetine bağlanmaya başladı. Bugün dünyanın her yerinde buna ilişkin araştırmalar yayınlanıyor, sonuçlar DERS KİTAPLARINA giriyor. Yani bugün kamuculuk BİLİMSEL bir gerçek haline geldi. Bu ortamda müesses nizamın devamı ancak beyinleri satın almakla mümkün. Bu bütün dünyada geçerli. Bizim sorunumuz belki Türkiye'de beyin fiyatının çok ucuz olması. Yıllardır tıp kongrelerinde stantlardan bir tükenmez kalem kapabilmek için birbirinin üzerine çıkan adından uzun ünvan sahibi aydınlarımız bu ucuzluğun tıptaki kanıtı değil mi? AA.
08-07-2015 11:07 (2)
Uzun yıllar, insan üzerine yapmış olduğum çalışmalardan çıkardığım sonuç şu: insanı kim beslerse insan onun ağzından konuşur, onun hoşuna gidecek biçimi alır. Lojistik firmalarının ve finans tekellerinin yönettiği, kendisi hiçbir ihtiyacını üretemeyecek derecede aciz şehirleşmiş kitlelerle dolu dünyada, herkesin, edebiyatın, politikanın bu biçime girmiş olmasına şaşmamak gerek. Tabii ekonominin liberalleşmesi için darbe yapan paşaları da anti-emperyalist ilan etmek, liboşluğu solculuk sanmak, mikromilliyetçilik (sağcılık) üreten bir solculuğa tapınmak bu bağlamda normlara uygundur, YK'ün dansöz gibi raksetmesi de... SEGMAN FERİD
08-07-2015 21:51 (3)
Bunlar bilinen şeyler ama yazmaya herkes korkuyor. Siyasi hareketler mi? Küçük hesap peşinde. Bunları mesela Komünist Parti dese etkili olur, güçlenir. Başkacada diyecek kim çıkar bilinmez. Fakat gelgelelim güçlenmek büyük korkuları. 13-0 mağlupsun, 14 olsa ne yazar 17 olsa ne yazar. Böyle deseler belki birkaç gol atarlar. Ama yok, korku neden korkuyorlarsa. Kendi kaleleri önünde top çevir, Berkin şöyle, gericiliğe meydan vermeyiz, vıy vıy vıy... Akla bir tek ihtimal geliyor. Herkes mi? Korku filmi gibi ulan. Herkes mi satın alınmış?
08-07-2015 22:40 (4)
googledan bakınca hemen adamın verdiği bilgiler ortaya çıkıyor. Ciddi gibi görünüyor adamın kimliği. CIA ve BND'nin maaşa bağladığı isimleri tek tek açıklamış: C.C, A.Z, A.A, H.C, C.O, R.Ç, E.U, A.Y.A, Y.B, O.E, E.Ö, S.Y, A.Ö, E.T, K.G, Ş.P, C.D, E.A. Ö.M. Bunlardan bir tek Özgür Mumcu olayın üstüne gitmiş. Öbürleri susmuş. İlk gün isimler açıkmış, herhalde yasal sorundan sonradan başharflerle yetinilmiş. Kim bu gazeteciler? Maddi menfaatin temin ediliş biçimi de başka sektörlerden bildiğimiz şekilde mantıki görünüyor. Ama bu isimler çok yetersiz. Bu şekilde en az yüz medyacı vardır, belki fazlası. Üstüne gidilmemesi gerçekten çok kuşkulu. O da iddiaları destekler yönde. Belki yüz değil birkaç yüz isim vardır, burası Türkiye. İlk yorumu yazanın dediği gibi bizde ücretler çok düşük, bir kaleme kendini satacak insan bol.
09-07-2015 14:54 (5)
Ortadoğu halkları kapitalizmden,muhafazakarlıktan memnun..Ortadoğu insanının genleri incelenmeli ..FUNDA VURAL
09-07-2015 14:55 (6)
Merhaba; Şöyle en yükseğe çıkıp, soluğum kesilene kadar "uyan,uyan, uyan" diye haykırmak istiyorum. Kalemleriyle akılsızlar sürüsüne çevirdiler ülkeyi. Her şeyimi kaybettim; ağaçlarımı, manzaralarımı, denizimi, dürüstlüğümü, merhametimi, çocuklarımı, çocukluğumu, nihayet aklımı. Sağdan soldan, yandan ortadan, libarelinden, libarellenmeyeninden; hepinizin canı cehenneme ne ki ezikliğiniz yüzünden etmediğinizi bırakmadıysanız. Aşağılık kompleksi olanlar güce tapar. Tapmayanlara da iki ucu şeyli değnek mi?(ABD bir ucu, diğeri AKP) Tutmasak da kırsak mı şu değneyi. Gerçek solculuk vb için değil de gerçeğin ta kendisi için: BÜYÜK İNSANLIK. Saygılarımla; Miyase Aytaç Yılmaz
09-07-2015 21:12 (7)
Geçmişte aydınlar, solcular aralarında ajan var mı diye kuşkulanırlarmış. O devre yetişemedik. Şimdi "aydınlar", "solcular" aralarında kim ajan değil, sadece bundan kuşkulanıyorlar.
10-07-2015 07:45 (8)
Yazıyı okuyunca, yazarı için çok üzüldüm. Yazarın psikanalitik çözümlemelere ilgisi vardı. Solculuk, çaresizlik ve önünün kapalı olduğunu düşünmenin ötesine geçemediği zaman, böylesine ümitsiz ve karanlık bir yazıcılık da ortaya çıkabiliyor. Çok üzücü, umudu kalmamış. HDP'cilik de, Amerika'nın politikalarını dikkatle gözlemek de, politika yapanların işi. Solcular için daha da böyle. Kimisi bunları işçi sınıfının iktidarına giden yolda bir küçük kaldırım taşı niyetine yapıyor, kimisi ise bu yolun inşasında bir tek tuğla bile konulamasın diye... Yazar ise bu çabaların tümünü aynı kefeye koyuyor! İlk grubun belki de yok denilebilecek kadar az olduğunu düşündüğü belli oluyor ve acı çekiyor. Etrafını daha az önemsemesini salık veririm. Bu yolun sonu, kanserdir. Ölümlerimiz mutlak, fakat bizim umuda, bunun içinse daha çok çalışmaya ihtiyacımız var. Bunu öneririm, yoksa böyle çok yazı yazılır, sövülür de sövülür, kolaydır. Coşkun Muslu
10-07-2015 08:00 (9)
Coşkun Muslu'ya teşekkür ederim, benim için kaygılandığı için. Fakat ben sözüne güvenilmez, sahteci Türkiye solcusuna alıştım. Acı çekmelerim belki 20 yıl öncesindeydi. İşçi sınıfının iktidarına giden yolda falan gibi bir cümle kurmuş. Ben de onun için kaygılandım. Bu bazıları için bir hayal, kendilerini kandırıyorlar, çokları ise yaptıkları pislikleri örtmek için öylesine kullandıkları sahte bir kalıp. Bunun için çalışan falan yok, salim kafayla düşünebilse kendi de görür Muslu'nun. Fakat Yalçın Küçük gibiler (böyleleri sürüyle) istikrarlı ve kararlı çalışmalarıyla "sosyalistlerde" kafa diye bir şey bırakmadılar. (Uzmanlık konum) Coşkun bey, psikanalitik çözüzmlemelere ise hiçbir zaman ilgi duymadım. Her şeyi sizin gibi ezbere konuşanlara hayat elbette daha kolay, ama bizler de baş etmesini biliyoruz. Saygılar. Kaan Arslanoğlu
10-07-2015 11:07 (10)
önermesi olamayan işlevsiz politik düşünceler "sadece eleştiri" anlamı taşırlar.. üklenin içinden geçtiği devinimsel toplumsal olayları film izler gibi izlemek yerine sürece mü-dahil olmak akan ırmağı nehir yatağına çevirmek önemli olandır.. devrimci-ulusalcı politikalar son üç yıllık süreçte ,teslimiyetçi-oportünist sosyal demokrasi nin korkaklığı işbirlikçiliğine müteakip fırsat yaratıp haziran ergenekon tuzakları haziran kalkışması özelinde kitleleri devrimci mecraya sokmak için (işçi partisi TGB vs ) üzerine düşen sorumluluğu laiki ile yapmış fakat bu yazıda sözü geçen uyuntu-goygoycu-işbirlikçi "sol" güçler sendikal ve kitle örgütlerinin atın ağzında ki dişleri saymaya çalışması,iktidar payandası etnik kürtçülüğün ayak oyunları ile basınçla şişen balon hızla sönmüştür malesef.. sonuç ÖRGÜTSÜZ-BAŞSIZ-İDEOLOJİSİZ hareketler diktatörlerin ağızlarına atılan bir yem olur ancak ...
10-07-2015 14:40 (11)
Coşkun Muslu, teşhisi çok doğru koymuş, Kaan Arslanoğlu, doğrularla yanlışları hep aynı kazana koyuyor ve ortaya tatsız bir çorba çıkıyor. Yalçın Küçük için U dönüşünden söz etmek, Amerikancı olduğunu iddia etmek başka ne anlama gelebilir. Türkiye'yi ve dünyayı anlamak için 60'ın üzerinde kitap yazmış ve devrimci düşüncelerinden ödün vermediği için 75 yaşında hücrelere kapatılmış Yalçın Küçük benzeri Türkiye'de sürüyle olduğundan söz edecek kadar kendini kendine kaptırmış... Yazar bunları yazınca, bu 60 kitabın tek cümlesini okumamış yorumcu da masa başında "dansözlük" yapmayıp ne yapacak. Ciddi düşünce üretecek, siyasi tartışma yapacaksak, biyolojik kategorilerle değil toplumsal kategorilerle konuşup yazalım. Genellemelere kaptırıp gideceğimize, somut olgu ve gerçekleri çözümleyelim. Kaan üstadım, Yalçın Küçük'ü amerikancı ilan edebilmek için bunu temellendirecek birkaç alıntı yapmanız gerekirdi. Twitlerle düşünenler için yazdıklarınız yeterliyse onu bilemem. B. Sadık Albayrak
10-07-2015 14:53 (12)
Sevgili Sadık, ben mürit değilim. Aklımla, bilgimle düşünmeye çalışırım. İnsanım, yanlış yapabiliyorum, ama tutarlı, dürüst kalmaya çalışıyorum. Ne yazık ki birçok solcu müritlikten öteye geçemiyor. Mürit olmak isteseydim adam gibi bir dinsel tarikata bağlanırdım, çakmalarına değil. Bak kardeşim, biraz karekterimden biraz da mesleğimden ötürü 0 numara psikopatlar tanıdım. Bazıları 7-8, bazıları 15-20 kez hapse girmişler. Değişik nedenlerden, siyasi, gayri siyasi. Bunlar için bu yaşam biçimidir, tekrar girmekte beis görmezler. Bunlar BEDEL ödüyorlar diye kimse peşlerinden gitmez. Siyasi şeyhlik apayrı bir şeydir. Bedel ödemek de düdük bir kavramdır. Biz ne yaptığına, ne yazdığına bakmalıyız. Hepimizin ne faturaları var yoksa :)) Yalçık Küçük yazdıklarıyla 3 yarar sağlamış, 7 zarar vermiş biridir. Türkiye solcusunun zaten teşne beynini devamlı iğfal etmektedir. Dün provokatör Moskovacı, sonra Kürtçü, sonra TSK hayranı, ardından HDP'ci bilmem ne? Ondan tutarlı ABDci bile olmaz kardeşimKA
10-07-2015 15:06 (13)
Biyolojik kategori nedir? Toplumsal kategori nedir? Ben anlamadım da. Ciddi düşünce üreteceksek, siyasi tartışma yapacaksak sadık albayrak da bize buradan yanıt verir mi? Bu arada, ben Yalçın Küçük'ün tam tornistanına şu son 25 yılda en az 3 sefer şahit oldum. Ha onda da biyolojik temele dikkat etmek lazım bence. Hipomani zaten biyolojik bi hadise. Toplumsal değil neticede! Di mi ama?
11-07-2015 08:25 (14)
1) 'coşkun muslu' ismiyle yazan arkadasin soyadinin son harfi sigmamis diye dusunuyorum, dogrusu coşkun musluk olacak. odatv davasinda yalcin hocayla hapis yatan gazeteci arkadasimiz. 2) kaan hocam, seni yillardir takip ederim. ozellikle son bir yilda yazdiklarin tum birikimini yok edecek kadar kalitesiz. "herkes yanlis bir ben dogruyum"cu yazilara son verip mesleki formasyonunla siyaseti yorumladigin (mesela dinsel dusuncenin evrimde yeri ve solcularin konuya bakisi gibi) kaliteli yazilara donmen dilegiyle. 3) yalcin hoca icin verdigin 3'e 7 (yarar zarar) oranini abartili bulmaktayim. kisisel gorusum 7'ye 3, yani yararlari nitelik olarak daha fazladir. nicelik karsilastirmasina gelirsek, 3'un icinde yer alan sabetayizm tartismalarinin sola epey zarar verdigi de bir gercek. saygilar, metin can.
11-07-2015 08:43 (15)
Metin Can arkadaşım, Coşkun Muslu yorumu bize aynen öyle geldi. Son k'yi biz silmedik, hatta mail adresi yazmış arkadaş, onda da "k" yoktu nedense. 2- Eleştirinizi anlamaya çalışıyorum. Galiba evrim açısından din yazı dizimi beğenmişsiniz. Ondan önce Freud yazı dizim vardı. Kendim diye söylemiyorum, dünyada bu içerikler ilk kez yazıldı, evrimci açıdan Freud ve din konusu ve siyasetle bağlantısı. Son bir yılda yazdıklarım çok kalitesizmiş size göre, ama bunlar son bir yıl içinde yazıldı. Sonuncusu üç ay önce yayımlandı. 3- Siyasi yazılardan hangisi çok kötü keşke örnek verseydiniz. Edebiyat yolsuzluğunu deşifre eden son bildiri mi, SOLMETRE yazısı mı? 4- Değerli arkadaşım, Türkiye'de herkes yanlış ben doğruyum demek gerekirse derim, çünkü "sol bitmiş" farkımnda değilsiniz. Sağcılara, ajanlara, faşistlere sol deme noktasındayız, ben de bunları yazıyorum. Bu yazılarda kalite falan aramayın lütfen artık, ülkede insan mı kaldı, insan kalitesi mi? Böyle bakın bence. Sevgiler, saygılar.KaanA
13-07-2015 10:24 (16)
Yazıdan anladığım Arslanoğlu da Yıldıray Oğur, Kurtuluş Tayiz, Melih Altınok gibi sola hakaret ederek ve karmaşık, mesnetsiz iddialar ortaya atarak zift medyasında bir köşe kapmaca havasına girmiş. Her dönemde oldu bu tür meşhur olmak, çıkar sağlamak için egemenlere kuyruk sallayanlar. Irkçı bir arkadaş aracılığıyla bu yazıdan haberdar oldum, Çok etkilenmedim çünkü sayıları çok arttı bu kalemşörlerin. Günah çıkarmak, Perinçeğe az buçuk tutarlılık atfetmek, solun önemli kesimini ajan ilan etmek bunlar çok ucuz işler. Arslanoğlu'nun Alatlı ile temasa geçmesi iyi olur kanısındayım. Bunları ciddiye alıp muhatap kabul etmelimiyiz emin değilim ama ırkçı arkadaşımın aşırı beğenesinin merakıyla okuduğum bu yazının seviyesini her açıdan çok düşük buldum. Allah Selamet versin öyazarına ve ciddiye alanlara. Haluk Güriz
13-07-2015 10:31 (17)
Haluk Güriz adlı sayın yorumcu, algı kapasiteniz nedeniyle bunu da anlamazsınız ama, AKP medyasında yer kapmak iddianız pek alçakça olmuş. Bunu yapsaydık herhalde akp'nin çok daha güçlü olduğu zamanlar yapardık, imkanlarımız boldu, yazar olarak iyi biliniriz. Hiçbir iddiamız mesnetsiz değildir, bugüne dek tıptaki yolsuzlukları mesnetlendirdik çok ayrıntılı, edebiyattaki yolsuzluklar üstüne kitaplar yazdık. Bu ajanlık da iddia boyutunda değil artık, gürül gürül akan belge deresi. Ne var ki siz yolsuzluklara, karartmalara, hırsızlıklara, binbir sahtekarlıklara alıştırılmışsınız, alışmışsınız. Bu son kitapda da bir yığın belge var. Ayrıca Türkiye'ye ilişkin ciddi ipuçları var. Ama bunları biz iyi niyetli, dürüst insanlar için gösteriyoruz, sizin için değil. Siz zaten Amerikancı olmuşsunuz, sizin nerenizi ikna edelim. Kaan Arslanoğlu
13-07-2015 22:09 (18)
"16.9.2015 tarihli ek açıklama:" olarak üst başlık atılmış. Bunun nedenini anlayamadım. Yazım hatası olsa gerek. Ayrıca sayın Arslanoğlu bu isimlerin açık bir şekilde gösterildiği bir kaynak mevcut mudur yaptığınız araştırmalarda? Yazarın gösterdiği kaynaklar derken hangi tür kaynakları kastettiniz aydınlatırsanız sevinirim. (Kitaptaysa bu isimlerden kaç tanesi geçiyor?) (Özgür Mumcu)
13-07-2015 22:35 (19)
Sayın Mumcu, söz konusu kitapta hiçbir Türk gazetecinin ismi geçmiyor, ilk hızlı okumamda. Zaten Türkiye'den kısa kısa birkaç yerde bahsediliyor. Kitapta not düşülen kaynakları kast ediyorum. Ayrıca Ulfkotte Türkiye'ye geldiğinde verdiği ipuçları... Burada ona "peki Türk gazeteciler kimlerdir?" diye sürekli soruluyor. O da şu şu kaynaklara bakın, kendiniz bulursunuz, yollu cevaplar veriyor. Bahsi geçen 19 rumuz ismi o mu veriyor, bu kaynaklardan mı bulunmuş, yoksa uydurma mı belli değil. Peki kaynaklar hangileri. Atlantic Brücke Annual Report'ları. Bu CIA bağlantısı çok açık örgütün çalışma raporlarında bazı Türklerin adı geçiyor. Ama bunlar Almanya Türkleri. Cem Özdemir, Özcan Mutlu, Şirin Payzın'ın eski eşi büyükelçi falan. Doğal çünkü bu vakıf Almanya-ABD ilişkilerine odaklı, Türkiye'ye değil. Ayrıca Hürriyet'ten bir kişi. Ama kaynaklar çok fazla ve internetten hepsine ulaşılamıyor. Heinrich Böll vakfı, Konrad Adeneuer vakfı, Atlantic Bridge, (devam edecek)
13-07-2015 22:35 (20)
Sn. 'hepimizin selametini isteyen 16', "mi"ler ayrı yazılmalıdır filan demiycem ama, kalemşor ve Perinçek'e olmalıdır, demeden geçemiycem. Ha bir de ırkçı arkadaşınız hangi ırkın ırkçısı acaba? Malum bu aralar, özgürlük savaşçısı-demokratik sosyalist görünümlü sevgi kelebeği şeklinde ırkçılar pek yaygın. (Siz bizi o kadar dert etmeyin, biz burada iyiyiz) Kalın sağlıcakla. MH
13-07-2015 22:39 (21)
19 NOLU yorumdan DEVAMLA: Aspen İnstitute, National Endovment for Democracy, Trilateral Commision... SOROS'u herkes biliyor. Yani çok. Bunun için profesyonel bir ekibin çalışması lazım. Ayrıca siz dışında bu rumuzlarda yazılanların hiçbirinin gerçek adından tam emin değilim. (İkisi dışında büyük ölçüde eminim.) Siz kendi adınızı açık olarak gördünüz mü? Bu isimleri doğrudan hiçbir belgede henüz bulamadım. Belki zaten yoklar. Ama deminki örnekteki gibi bazı isimlere dolaylı olarak ulaştım ki, bunlar da sadece kuvvetli şüphe uyandıracak düzeyde bilgiler, net şeyler değil. Başka bilgilere ulaşırsam zaten okuru bilgilendirim. Saygılar. Kaan Arslanoğlu
15-07-2015 09:23 (22)
Liberal faşist solcuların TTB'siyle ilgili daha önce deşifre ettiğimiz yolsuzluk skandalına dair iki yazı: http://www.gercekedebiyat.com/haber-detay/karatay-mucizesi-ve-tip-skandallari-kaan-arslanoglu/737 ve http://www.ilk-kursun.com/haber/133452/ttb-mk-baskani-ozdemir-aktana-acik-soru/ Ne oldu sonuç. Yolsuzluğun üstü kapatıldı. Kiminle birlikte HÜKÜMETLE: Sonra AKP şöyle sahtekar, böyle faşist derler, para paylaşımında pay kaparlar, pazarlığı para için yaparlar. Kaan Arslanoğlu
09-09-2015 12:23 (23)
Ek Açıklama Tarihi 13.09.2015 görünüyor ve hatalı. Bugün 09.09.2015
09-09-2015 12:23 (24)
Teşekkürler isimsiz yorumcu. Onu daha önce düzeltmiştik güya. Anlaşılan yanlış yeri düzeltmişiz :))
03-12-2015 13:25 (25)
son 4-5 gündür şu kelimelerin ve tamlamaların türlü kombinasyonlarını 50 yerde duyageldim: cerablus, çobanbey, sınır, 30 bin mehmetçik ve ... ??? 98km!!! BİNGO! makul insanlar olduğunu varsaydığım site okurlarına bir sorum olacak. bu 98km size de komik gelmiyo mu? hiç garipsemediniz mi? eğer ortada bi sınır segmenti varsa, neden 98km diyelim ki? yuvarlardık. 100km der, geçerdik. geçmez miydik? konuşma ve hatta yazı dilinde bu tür yuvarlamalar sıktır. AMMAAA... kazın ayağı öyle değil. işte bu 98km türk basınının taze, kart, ajan, nonajan neredeyse tüm fertlerinin dimağının amarihan iğfalinden nimetlendiğinin kanıtı. kara mili hesabından 60 mil ne yapar? yaaa! bildiniz. artık vaşinkton tayms mı finike tayms mı, hangisinden aldılarsa bu 60 mili... işgüzar denyonun biri de bunu "convert" edeyim demiştir. al sana 98km. aslında 96.6'dan 97 ama... oraya herhalde yanlış hesapla 98 diye geçirdi. yav yemin ediyorum komedi bile değil bu. kendi ülkesiyle ilgili malumatı bile elin amarihanından +++
03-12-2015 13:25 (26)
+++ devşiriyosa necip matbuatımız ve onun daha da necip fertleri... CIA içimizde (perinçek gibi okuyun) la. aramanıza gerek yok. zihin kontrolü de tam yani! ha bu arada, merak edeceklere söyliym. 4 gün önceki bi washington times yazısında aynen bu 60 mil geçiyomuş. şimdi kontrol ettim. e, ben de totodan uydurmuyorum hani. öngörümde haklı çıkmak bu sefer çok şaşırtmadı. a.y.a. yuhsss
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210820
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.