İhsan Orak’ın öz eleştirisi ve solun halka ulaşması

İhsan Orak’ın öz eleştirisi ve solun halka ulaşması

ÇGD’de yazar Kaan Arslanoğlu’nu izleyen sevgili dostum İhsan Orak bir ileti yollamış bana şöyle diyor iletide Orak:

‘’Arslanoğlu anlatırken, iç dünyamda öz eleştiri yaptım. Kendini solcu, sosyalist, devrimci olarak tanımlayanlar; kapitalist hayat tarzıyla yaşadığı sürece, düşüncesindeki dünyayı gerçekleştirmesi imkansız. Çocuklarını özel koleje göndereceksin, işçiden-emekçiden-varoştan kopuk site veya villalarda yaşayacaksın, kapitalist konformizmi dibine kadar yaşayacaksın(son model cep telefonları, eşine ve çocuğuna son model arabalar), yanında çalıştırdığın emekçinin hakkını yiyeceksin, bir akşamda yarım asgari ücreti rakı masasına öderken, bir tane bile yoksul öğrenci okutmayacaksın, sonrada ahkam keseceksin. ''Bizden bir şey olmaz azizim.'' hadi canım sende, yerim senin sosyalizmini. O zaman, islami öğretiyle yetişip, haram yiyen, israf eden, zina eden, riyakar kimi islam bezirganlarını neden eleştiriyoruz ki.’’

*********************

İhsan Orak yerden göğe haklı.

Mevlana ‘’olduğun gibi görün göründüğün gibi ol’’ demişti.

Solculuk yakaya iliştirilen bir rozet değil. Solculuk bir kişilik; insanı hayatın her alanında solun değerleriyle, felsefesiyle ayakta tutan bir yaşama biçimi.

Solun samimiyet ve inandırıcılık krizine girmesinin işçi sınıfından varoşlardan kopmasının nedeni bu. Pek çok solcu konformist oldu, düzenden nemalanıyor, tipik bir kapitalist gibi yaşıyor düşünüyor; bazen de vicdanın aklamak için solculuk yapıyor.

Kaan Arslanoğlu’nun verdiği bir örnek var:‘’ Gezi direnişine katılan kimi aktörler aktrisler daha sonra o saçma sapan dizilerde oynayıp halkın beynini yıkmaya devam ettiler’’ diyordu.

***********************

Arslanoğlu’nun konuşmasında perdeye yansıyan bir fotoğraf vardı. Fotoğraf solun açmazının fotoğrafıydı:

Önde bir inşaat işçisi inşaat demirleriyle çalışıyor arkada ona sırtını dönmüş bir grup bir işçi eylemi yapıyordu fotoğrafta.

Eylemi yapanlar ve işçi farklı dünyalardaydılar.

***********************************

Sol halkla varoşlarla arasında açılan mesafeyi nasıl aşacak, nasıl halka nasıl ulaşacak?

Nasıl bir dil, örgütlenme, iletişim biçimi bulacak ?

Bu günkü ezberlerle bunun olamayacağı açık.

****************************

Sosyal demokratıyla,  sosyalistiyle solcuların üzerinde düşünmesi gereken şey bu.

Bilimden, felsefeden, sanattan bunun için beslenmeli solda yer alanlar. İnsanı değiştirmek için insanı iyi kavramak ve bu bilginin ışığında insana ulaşmak gönüllere ve akıllara seslenmek gerekli.

Ve halktan biri olduğuna, samimiyetine, ona yardım edebileceğine inandırmalı solcular halkı.

*****************

Kaan Arslanoğlu baltayı buza vurur gibi konuştu, izleyicileri silkeledi.

Bunu hepimiz yapmalıyız. Aydın olmanın başka yolu yok.

Duymak istediklerimizi söyleyenlere değil, gerçeği , bizi rahatsız etme pahasına cesaretle dile getirenlere kulak vermeliyiz.

Eyyamcılık başka şey gerçeğe sadakat başka şey. Solun özü merak, bilgi, vicdan, güzellik duygusu ve sevme yeteneğidir.

İnsanı değiştirmek isteyenler insanı bilmeden insanı değiştiremez.

İnsanı değiştirmek istiyorsak önce kendimizi değiştirmeliyiz.

 

Can Ertan

 

Bu yazı 24 Kasım 2014 tarihinde Bursa Haber gazetesinde yayımlanmıştı.
.

Facebook
yorumlar ... ( 71 )
28-11-2014
29-11-2014 10:09 (1)
Fotoğrafta soldan sağa Can Ertan, İlknur Arslanoğlu, Nadir Erol, Hacı Tonak ve ben. Bursa'da çay içiyoruz. Sevgili Can, bu fotoğrafı senin face sayfandan aldım, şunun daha iyi çözünürlüğü olan yok mu, bana göndersene. Kaan Arslanoğlu
29-11-2014 10:25 (2)
Fotoğrafın aslı meğer bizdeymiş Can, bulduk :))
29-11-2014 10:31 (3)
Allah'im bir gün bir yazıyı ilk okuyan ben olabilecek miyim, görebilecek miyim o günleri? Buna 6'da yetiştim. Okur.
29-11-2014 12:39 (4)
İhsan Beye genelde katılmamak mümkün değil, velakin siz tam da bu bağlamda bir çelişki içindesiniz. O fotoğraf bir amele kahvesi veya sanayi sitesi içinde veya her hangi bir mahalle kahvesinde çekilmeliydi. Ama kabul edin ilk anda veya hiç bir zaman sizlerin aklına gelmedi değil mi böylesi bir toplanmayı öyle bir ortamda yapmak. Ben eleştiriyorum ama benim de aklıma gelmezdi doğrusu. Çünkü artık düşünce yapımız değişmiştir ve bir formatlanmaya resetlenmeye ihtiyacımız vardır. Çünkü su yavaş yavaş ısındı ve biz yavaşça haşlandık oysa ki kaynar suya düşseydik feryat edecektik çok bilinen örnekte olduğu gibi. Halk umudunu soldan kesmiştir ve yüzünü kömür-makarna-yeşil kart rüşvetine dönmüştür. Evet halk da halinden memnun değil ama yapacak başka bir şey şu an için gözükmüyor kendisi için. Zaten bakarsanız bunlar da kısmen bir sol uygulama gibi duruyor. Diğer yandan İhsan beye eğitim için itiraz edeceğim birazdan... Mehmet Harma
29-11-2014 12:40 (5)
Mevcut sistemde eğitim ve gelirde alta düşen yarışı kaybeder. Biz yine koleje gidebiliriz sorun değil ve sol düşünüp eğer kolej eğitimi iyiyse gerçekten ki olumsuz kolej örneklemesi 70'lerde kaldı, herkes için kolej düzeyinde eğitim isteyebiliriz. Konformizm için haklısınız en azından dünyanın kaynaklarını tüketiyoruz. Yorumculardan birisi Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde sonuçsuz toplantılar yapılacağına küçük gruplar halinde doğrudan halkın ayağına gidilebileceğini söylemişti bir yerlerde, mesela bu bir yöntem olabilir gibi geliyor bana. Diğer yandan halk sınıf atlamak istiyor ve atlıyor da. En son kentsel dönüşüm projeleriyle hazine arazisi yağmalayan halkımız sabrının meyvelerini yemeye başladı ve işgal ettiği arazileri kat karşılığı vererek zenginleşti. Özellikle İstanbul'da bunlar çok fazla sayıda, şöyle bir soruşturun etrafınızı lütfen. Öte yandan emek dünyasının temel sorunları (bu doktorlar için de geçerli) dev bir sorun olarak karşımızda duruyor. Mehmet Harma.
29-11-2014 12:40 (6)
Gerek İhsan Orak'ın iletisi gerekse Can Ertan'în yazısı çok güzel bir şekilde neyin ne olduğunu özetliyor. Kafa yormamız gereken konulara parmak basıyorlar. Ben kendime bir hedef koydum; bakalım 365 gün 6 saattte kaç saat sosyalist gibi yaşıycam kaç saat kapitalist gibi yaşıycam, kaç saat İslamcı gibi yaşıycam. Sonuçları bildiricem..:) Saygılarımı sunuyorum. r.kullaksız
29-11-2014 12:40 (7)
Bu noktada maden işçisi veya bir doktorun sorunu aynıdır; hak gaspı, emeğinin sömürüsü, ürettiği artı değerden hak ettiğ payı alamamak! Yine de halkın içinde bulunduğu çaresizlik sarnalını en iyi gözlemleyen meslek grubu doktorlardır ve bu konuda en çok itirazı onlar yapmaktadır herşeye rağmen. Ancak kasabın bıçağını yalayan koyun için denilebilecek fazla birşey yok. Halkımız tercihinin sonucuna katlanacaktır bizi de o sarmalın içine sürüklese bile yapabilecek birşeyimiz yoktur. Saygılar. Mehmet Harma.
29-11-2014 12:41 (8)
Çok güzel bir yazı. Kapitalizme sürekli direnmeyen sosyalist olamaz. Savaş ve zafer kolaydır. "Bir ideal uğruna ölmek onu sonuna kadar savunmaktan daha kolaydır. Korkak kendini ateş altında kanıtlar, merhamet sahibi ise kendini hapislerde ve başkalarının çektiği acılarda sınar."diyor Borges. Teşekkürler. Mete Berk
29-11-2014 12:42 (9)
Gezi direnişine katılıp sonra da o "saçma sapan dizilerde" oynayanları kınamayalım dostlar. İçinden geçmekte olduğumuz dönemin en önemli göstergesi survive etmektir. Bir biçimde yaşamımıza devam edip genetik materyali bir sonraki nesle aktarmalıyız. Yoksa türün sonu gelir. Darwin
29-11-2014 13:03 (10)
Sayın Mehmet Harma, 4 nolu yorumunuza yanıt: İyi bir noktaya değinmişsiniz, yazının içeriği ile fotodaki mekanın amele tarzı olmaması arasındaki çelişkiye. Haklısınız. Ama bu bir şey mi, ben, biz daha lüks mekanlarda da oturduk, tatil yaptık. Bazen biz de bir asgari ücretin yarısını lüks sayılabilecek bir şeye harcıyoruz. Beş yıldızlı otellerde de kaldığımız oldu, yurt dışı kongrelere gittik ilaç firması sponsorluğunda. Ama aramızda başka solcularla KÜÇÜK bir fark var: Biz bunların siyasetle bağlantısına sürekli dikkat çekiyoruz, bazıları bunları kapamaya çalışıyor. Biz söylem-yaşam çelişkisini sürekli GÜNDEME GETİRMEYE çalışıyoruz, çoğunluğu oluşturan ötekiler bunu örtmeye çalışıyor. Böyle şeyleri ve çelişkileri saklamayalım, devamlı en öne getirmeye çalışalım, tartışalım. Siz de bize bu mücadelede lütfen destek olun. Bir de birkaç ay önce benim oligarşik bağlantılarımı ortaya çıkaracağınız müjdesini vermiştiniz. Heves ve dolar ışıldayan gözlerle bekliyorum:) Saygılar. Kaan Arslanoğlu
29-11-2014 13:13 (11)
İdealist küçük burjuvalar (KB) kapitalist toplumda sol partilere katılarak işçi sınıfına bilinç taşımakta büyük rol oynar. Bu KB idealistlerden “göründükleri gibi olmalarını” istiyoruz fakat onlar için çok zor. Daha acıklısı idealist KB’ların büyük bölümü devrimden sonra ya işçiler tarafından kesilir (devrim çocuklarını yer) veya yurt dışına kaçar. Karşı devrim saflarına düşmeleri FITRATLARINDA vardır. Fakat ONLARSIZ DA YAPAMAYIZ, İYİ Kİ VARLAR. AA.
29-11-2014 15:06 (12)
sahibinin sosyalist ya da komünist olduğu iddia edilen pekçok konuşmada neden bu "asgariücretinbilmemkaçkatı" tamlamalarına çok vurgu yapılır? yani bunu argümanına bir mesnet ya da mesel olarak katan kişinin mantığı şöyle mi çalışıyor: "proleterya işçidir. işçi asgari ücretle çalışır (ezici çoğunluğu). onunla hemhal olmak için onun yaşadığı gibi yaşayalım. çok harcamayalım. yerli malı yurdun malı..."??? ben bunun neresinden eşitlik çıkartılır çözemiyorum. tamam, sosyal anlamda kıt olduğum birsürü alan var. ama bu nasıl bir mantık? hani biraz da aşağılama ve sonrasında lütuf gösterme havaları da sezilmiyor mu sizce de? mesele gerçekten bu mu? yoksa kapitalizmin artık iyice evrimleşmiş haliyle, ful-holdingize ve anonim olarak (sanki kendi bilinci varmış gibi), sınır tanımadan ve her türlü olası sorgulamayı yoketmek üzere tasarlanmış beyin-iğfal-edici kukla sözcüleriyle insanlığı uyutması ve sömürmesi değil mi sorun? ben mi yanlış anladım? bana yalan mı söylediler? kaderden bahsetmediler+
29-11-2014 15:06 (13)
hani "adam gibi bir yerde oturmayalım. gidelim işçi kıraathanesinde oturalım" deyince daha mı solcu olunuyor? sömürülenin sömürülmesine gıkımız çıkmasın. onun beyninin uyuşması için kasten kötü beslendirilmesine göz yumalım. tüm değer sistemlerini kalan beyin dokusu üzerinde acenta beyin-iğfal-edicilerce yapılan operasyonlarla ambale etmelerine sessiz kalalım. haber alma kaynaklarının hepsini paralı ya da imanlı ya da kifayetsiz-muhteris trollerce tıkayıp işlevsiz hale getirmelerine direnmeyelim. ama işçi-emekçi gardaş-yoldaşlarımızla aynı "gaavehane"de oturunca tam toplumcu olacağız, öyle mi? eşitliği tabanda başlatma kafası, sonrasında aynı tabanda sürdürmenin dayanılmaz hafifliğine kapıldığı için sovyetik ülkelerin hepsi yamulup yokolmadı sanki. mesele insanı ezdirmemek, köle ruhlu yapmamak, üçkuruşluk hayat için yalaka ya da "tevekkülcü" pozisyonlara düşürmemek. o işçi o "gaavehane"de oturmak istemiyor zaten. adamı yükselteceğine ben alçalayım diyorsan bu tutarsız oluyor işte. +
29-11-2014 15:07 (14)
Sayın K. Arslanoğlu, şimdi Kobane denen Ayn-el Arap'a bir kaymakam vekili ve aslen bir uzman doktor olarak yıllar önce ayak bastım (1998'ler). Şanlıurfa, Suruç ilçesinde 50 yataklı devlet hastanesinde ki şu an sadece Suriyelilere hizmet vermektedir ilk kez sezaryen ameliyatını yaptık eşimle birlikte ve ameliyat teknisyenlerim harbi MHP'li çocuklardı ve iddiamız hastalardan beş kuruş para almamaktı ve öyle de yaptık. Dönemin ANAP milletvekilinin kamulaştırılan topraklarında kurulan anayola uzak, Suriye sınırına sıfır bu hastanede ilk ameliyat, otoklavın ilk çalıştırılışı, ilk sterilizasyon bize nasip olmuştur. Bu bizim onurumuzdur. Biz orada, çaresizliği, ağa baskısını, kabile ilişkilerini çok iyi gözlemledik. Kürtler şahane insanlardır, ancak feodal zulüm altında ezilmektedirler ve şu an çözüm olarak sarıldıkları şey bir başka sömürü düzenidir. Eğer toprak reformu ve feodal düzeni parçalamaya yönelik bir hareket olursa en önde gelen PKK'lı ben olurum ancak görünen öyle değildir. MH
29-11-2014 15:07 (15)
maddi varoluşunu kodlayan genetiği neredeyse her durumda "sağkalma" ve "varlığını idame ettirme" (üreme yani!) üzerine kilitlenmiş insan türünden çok (ve ama gereksiz yere çok) ümitlisiniz. adama "ülkeni küçük amerika, mahalleni küçük menhetın, seni de sünnetli ve domuz eti yemeyen coniş yapıcaz" diyenler 65 yıldır malı götürüyor. işçiyle (sen emekçi deyiver) hemhal olacağını iddia eden solcumuz ona iktidar alternatifi sunmuyor. güzel günler vaadetmiyor. senin "gaavehane"sine gideceğin işçinin en ufak şansı olsa ordan kaçacak. seçim mitingine giderse yarım ekmek arası tavuk dürüm + ayran vaadeden, ailenin 3 bekar oğlanını asgari ücretle işe aldıracak (ha soma'da madenci, ha toma'da polis, ha koma'da berkin), imar affıyla kondusunu meşrulaştıracak iktidarı bulmuşken emekçi gardaşlarınız çok da takardı sizin kıraathanedeki varlığınızı. görün artık. uyanın bu rüyadan. insan bu. insanbu! İNSANBU! benden söylemesi, son umut kalesi yine sizin "küçükburjuva" diye aşağıladıklarınız olacak. +
29-11-2014 15:10 (16)
Sn. KA, üniversitenin ne halt demek olduğunu üç aşağı beş yukarı biliyorum. Eşinizin neden İstanbul'dan çok uzak olmayan bir üniversiteyi tercih ettiğini, orada kadro ilan edildiğini, sizin de orada istihdam edimek istediğinizi sorgulayacak değilim. Bunlar son derece insani gerçekler, normaldir. Elbette ki Rektörün bir tanıdığını bularak Prof. kadrosu ilan ettirdiniz ve eşiniz Prof.'luğa yükseltildi. Neden Kars/Bitlis/Harran vs değil de Düzce? istanbul'a yakın öyle değil mi? Konu siz değilsiniz konu sistem. Ben 10 yıl Urfa'da çalıştım var mısınız siz de çalışmaya? Bu bir meydan okumadır ve muhatabı sadece siz değil ülkenin tüm elit akademisyenleridir, bir çoğu Ankara'dan daha doğuya geçmemiş. Mehmet Harma
29-11-2014 15:10 (17)
çünkü ancak onların arasında doğumsal hipoksi ve kronik bulgur intoksikasyonu oranı diğer heyulaya göre anlamlı ölçüde düşük. sınıfsal köken analizi ayrıca yapılabilir, ama ancak onların azıcık adam gibi bir eğitim alabilmesi mümkün olmuştur. yine azıcık da olsa yalnızca onların arasından tutarlı bir diyalektikle sorgulamayı becerebilenler çıkar. emin olun, dimağlarına uçkur çözen pekçok ahirzaman sahte peygamberine rağmen yine de yalnızca onların arasından gerçekten non-yobaz, non-fikrisabit "insan"lar bulabileceksiniz. kolej bebesi, rakı masası, telefon parası muhabbetlerine harbi girmeyeceğim. yazık oluyor. nefesiniz harcanıyor. önemli olan tutarlı olup olmadığınız. ama kıvırtmak ve yediği herzenin kokusu yayılmasın diye ağızları sımsıkı tutmak, hatta grup halinde herze yenildiğinde her yiyiciyi diğerine jandarma yapıp toplu susuş tarikatlarına dönmek norm olmuş ülkemde. lütfen! fotoğraftan böyle analize girmeyin bir daha. yoksa ben de boktan karakter tahlili çıkartırım. hürmets!aya
29-11-2014 15:55 (18)
Sn. a.y.a. biraz az konsantre konuş da ne dediğini anlayalım ya. Herkes senin kadar zeki olmayabilir bunu hiç düşündün mü? Mehmet Harma.
29-11-2014 15:56 (19)
Sayın Mehmet Harma'nın 16 no lu yorumuna yanıt: Öncelikle yorumlarınızı ve kendinizle ilgili aktarımlarınızda içten ve takdiri hakeden yanları çokça bulduğumu ve tam katılarak olmasa da beğenerek okuduğumu belirteyim. Yalnızca saygı ve sevgiyle içimi titretse de kendi onurlu pratiğinizi ne kadar öznel duruma düşme korkusu taşımadan paylaştığınızı görünce öykünmeden edememiştim, ben yaptıklarımı bu kadar onurla paylaşsam dört bir yandan değişik silleler anında gelir diyerek...Sitede editör yakını ve yazar olarak bulunduğum için yorum yazmaktan genelde kaçınıyorum, laf yetiştirme çabası tahammülsüzlük olarak algılanıyor diye. Ama yorum yerine sorumluluk duyup yazı yazınca da aslında yapmaya çalıştığımın tam tersiyle suçlanıyorum "uzmanlığı, etiketi vs gözümüze sokuyor, aniden torpille yazıyı alnımıza dayıyor" gibisinden. Neyse, şu anda ortalama olasılıklar için haklı görülebilecek üniversite kadrosu tasvirinizin gerçek şeklini açıklama gereksinimi duydum, çok önemli olmasa da, +++
29-11-2014 15:56 (20)
Ee, bu da mı gol diil?
29-11-2014 15:56 (21)
Alın size oligarşik deşifrasyon. Doç-Prof. zaman aralığı çok fazla, üstelik süre üniversite dışında geçirilmiş. Olayı kişiselleştirmiyoruz ayrıca insanın Prof. olmak istemesi de kötü bir şey değildir. Saygılar, Mehmet Harma.
29-11-2014 15:57 (22)
Güzel tartışma oluyor, herkes eteğindeki taşı döksün. Sayın Mehmet Harma hoca, yorumlarınıza katılmakla birlikte, işi şahsileştirmemeniz gerektiğini düşünüyorum. Urfa'da çalışmışsınız Allah razı olsun, şimdi nerdesiniz acaba? sahil kenarında olmuyasınız? k.arslanoğlu zaten inkar etmiyor ki, bu eleştiriyi en az hakkeden kişiye, eleştiri oklarını yöneltiyorsunuz. Sizi bir Kars'a davet edelim de şu özgün düşüncelerinizi ve eylemlerinizi görelim. Saygılarımla. Recai KULAKSIZ
29-11-2014 15:58 (23)
16 no ya yanııtın devamı : doğru bilgilenmeye verdiğim önem nedeniyle. 2006, performensdan sıyrılan sıdkımdan 20 yılı doldurur doldurmaz hastanemden emekli olduğum ve zaten önceden full-time'cılardan geç çıkarak, sonra da bahçede ot yetiştirmekle ve çalışırken yazamadağım yayınları toparlamakla vakit geçirdiğimden haftada 2 gün gittiğim muayenehanemde otururken aldığım eski arkadaş kardeşi, bıçkın solcu,akademik ve organizatör yönlerden de iddialı ve başarılı bir yrd doç dan gelen ısrarlı çağrılarla DÜ ne başvuru yapmaya ikna oldum. Eşimin memleketi ve kayınvalidemin küçük bir dairesi olması kararımı kolaylaştırdı. Kendimin patronu olmaya o kadar koşullanmıştım ki ayaklarım geri geri gitti. Ne yalan söyleyeyim, 3-5 ay kalmış olan prof kadrosunu bu özverimin züğürt tesellisi olacak küçük ödülü olarak görüyordum. Ama doçent olarak başladıktan kısa zaman sonra açılan prof kadrosuna dosyaları hazırlayıp vermemden tam 10 gün sonra rektör atandı (daha önce tedviren rektör vardı) ve +++
29-11-2014 15:58 (24)
15 no'lu yorumla yaklaşık aynı şeyleri söylemeye çalışmışız. Mehmet Harma
29-11-2014 15:59 (25)
yukarıda gördüğünüz şeye ne deniyor? 16'yı kastediyorum. aha işte. al sana argumentum ad hominem. yahu arkadaş, senin adamın fikrine-zikrine karşı söyleyebileceğin başka birtek mantıklı kelamın yok mu? işte bunun için totomu (ayıp değil şimdi bu, değil mi? hani bilelim de) yırttım kaç gündür. yahya kemal'in şiirine eleştiri "adam da ayı gibi eliyle yemek yiyomuş la" şeklinde olur mu? bu arada, site ahalisine duyurulur, ben edepli bir insan olduğum için asla küfürleşmem. ıslıklaşma'da ve metin yazarı adlı AYÜ yazısının yorumlarında peşpeşe gelen ikazların benle hiçbir alakası yok ve olamaz da. bu açıklamayı niye mi yapıyorum? hani ben çok küfürbaz, fallik fiksasyonlu, sivilceli ergenmişim ya... bunu iddia eden propagandistlere inanırsanız editöryal bordadan gelen ikazı da benim kışkırttığımı düşünürsünüz. inanmayın. ben buradaki yorumlarımda hiç küfür etmedim. isteyen detaylı olarak araştırabilir. ama hüsrana uğrar. sözcüklerimi eğip bükmesinler yeter. motamot candır! arif yavuz aksoy
29-11-2014 15:59 (26)
16 yanıt dvm:sitcom lardaki gibi yasal süre bitiminden bir gün önce kadrolar iptal edildi.Sonra rektör yapılan çeşitli görüşmelerde hedefinin ben olmadığımı,en kısa zamanda telafi edeceğini söyleyerek tam 10 ay ve 5-6 ilan geçti,10 ay çok uzun değil ama 5 kere ilan çıktı denip görmeyince, bir de salak salak düzenini bozup geldiğini düşününce ben oldukça hırpalandım, vaadlerle idare mahkemesi zamanını da kaçırmış oldum. Sonunda bir de kadroyu olanaksızlaştıran yönerge çıkardılar.Uzatmayayım, şans eseri resmi gazetede bir hukuk öğretim üyesinin açtığı dava danıştayca haklı görülüp benim durumuma dayanak oldu da ben atanabildim.Şimdiki aklım olsaydı,doçent olarak da kalsam,o deneyimi yaşamak isterdim.Çocukluğumun rüyası masal doğa içinde,gençliğimin rüyası masal köy doktorluğu ve ideolojik kankalık, emekli özlemi küçük şehir,Allah ne verdiyse her şey vardı...Nazar değmesin mi?Değdi bile,üniversite yüzünden görülmemiş hızlı yapılaşma,yollaşma,trafikleşme ve kaotik hastaneleşme.Olay bu İlkA
29-11-2014 16:10 (27)
Sayın M Harma, beni oligarşik bağlantılarım konusunda ümitlendirdiniz, sonraki izahatınızsa tam bir hayal kırıklığı. Ne rektörü ne rektörün tanıdığını tanırdım, teklif onlardan geldi. Sadece Düzce'li olduğum için memleketime olmayan borcumu kaparım diye İlknur'un kabul etmesinde rol oynadım. Teklif edenler bizi dolaylı, uzaktan tanırdı ama, bilmem nasıl anlatsam oligarşik bağlantıdan değil "katil oligarşik" bağlantıdan. Bense şahsen akademik kadroya hiçbir dönem heves duymadım, yoksa olurdum ne olacak. Sizin meseleki pratiğiniz çok güzel, ama meydan okumanıza cevap veremem. Çünkü öğrenci, doktor, yazar pratiğimde yaşadıklarımı anlatmam etik olarak mümkün değil, hukuki sorun da çıkarabilir. Doğuyu bilir misiniz demişsiniz de, askerliği sakıncalı olarak Ağrı'da yaptım, sakıncalı Ağrı askerleriğinin riskleri belki tahayyülünüze bir ipucu sağlar. Bu dediklerimin yüzlerce kişi tanığı, ama sizin bilmeden konuşmanız ayıp olmuş. Fedakar meslek pratiğinize yakıştıramadım. Cidden saygı ile.KaanA
29-11-2014 16:16 (28)
Dimağa uçkur çözülmesi, morbaşlar, kunteper canavarı, şeker verecem sanalar, kasıktan dize diller, cunnilinguslar, anulinguslar küfür değilse, little ocra küfür değilse aya gerçekten küfür etmiyor. Anladın sen onular. Kıpslar. Ergen dili değil de nedir. Niye halen arkadaşın küfürlü dili yayınlanabiliyor? Bu da eşitlikçi olmayan editöryal sorunu bence. Küfürler demek ki kişisine göre yayınlanabiliyor halen. Ahlak yok, editörün sevdiği yorum mu var? Argumentum ad hominemin en belaltısı yorumcuların fikirlerini değil kişiliklerini google'dan araştırmaya kadar gidip oradan metülü cingöz espirilerinde görülmüyor mu? Biz LGBT'yi ne hakla aşağılıyorsunuz diyoruz. El cevap sen Cemil İpekçi kadar olamadın. Ad hominem, lupusluk hep bunlar. Ama espirili ergen diliyle dile getirince aynı kanaldan devam edilebiliyor gördüğümüz. MB
29-11-2014 16:19 (29)
Arkadaşlar, lütfen bu son olsun. AYA ve MB'den saygıyla rica ediyorum, bu tartışmayı artık keselim. Bir nefes alın ve başka konuları düşünün lütfen. Ne kadar kestik desek yan bir yol bulup aynı yere giriliyor, bize de yazık! İnsafınıza sığınıyoruz. Kaan A.
29-11-2014 16:27 (30)
yok sayın nisaiye hocası, yok. siz benimle aynı şeyi söylemeye çalışmamışsınız. hatırladınız mı? benim bu sitede ilk yorumu yazmamı sağlayan da yine sizin aleni bir mantık hatanızdı. o zaman da internetten kanıta dayalı pırt sevkiyatı yaparak (ama ne hikmetse hiç hasta bakmayarak) doktorculuk oynayan bir yoldaşınız ve şürekası (adsız inisiyaller) saldırmışlardı. püskürttüm. nihayetinde "tomaz, bu işler bana komaz"! eski defterleri açmayalım. ama başka bir şeyi açalım (lan vallahi sizin içiniz fesat. onu değil. bakın bunu): bana "biraz az konsantre konuş da ne dediğini anlayalım ya" buyurmuşsunuz. o zaman az ve öz şöyle ifade edeyim kendimi: türkiye'de işçi-emekçi sınıfı dediğiniz şey proleterya değil, lumpen-proleterya hiç değil, bodoslama "lumpen"in ta kendisidir. o yüzden, kasmayın. solcular küçük burjuva diye beni ve benim gibileri kendilerince aşağılayacağına, kendilerini yalnızca bizim algılayabileceğimizi bilsinler artık. bu arada anadolu ajansı, pardon akif akalın haklı! a.y.a.
29-11-2014 16:53 (31)
İlknur hocaya haksızlık ediliyor. Ad hominem şık olmamış. Keşke böyle güzel insanlar daha iyi yerlere, daha etkili mevkilere gelebilseler de bir şeyler değişse. Siyasetten örnek vereceğim. Bugün Kemal Okuyan'ın ya da Metin Çulhaoğlu'nun bulunduğu konumda Kaan Arslanoğlu'nun bulunduğunu düşünün. Her şey çok farklı olmaz mıydı?
29-11-2014 16:55 (32)
AYNI TARTIŞMANIN DEVAMI... KÜFÜR YOK, AMA BU NEDENLE YAYIMLANMADI.
29-11-2014 16:55 (33)
Değerli AYA, size de cevap vermemiş olmayım. İnsan yaşadığı gibi düşünür diye bir söz var. Bir de karakteri insanın kaderidir. Siz siyaseten ne kadar sol veya devrimci laflar edin, rahat yaşayan bir tabana dayanıyorsanız solculuğunuz, sosyalistliğiniz o kadar olur. Demek istediğim bu. Kişisel olarak da bu ana kuralın istisnası vardır, ama nadirdir. Yaşadığınız şekli meşru gösteren bir siyasi hatta yönelirsiniz. Bakınız: Türkiye sosyalistleri. Başka bir söz: Kendinde devrim yapamayan toplumda devrime hiç kalkışmasın. Siz ister öyle düşünün, ister böyle, bunlar insan kuralları. Demiyorum ki, illa çileci olalım. İlla en azla yetinelim. Herkes kapasitesine göre. Ama bu kuralı hiçe sayarsanız, para da kazanayım, devrim de yapayım derseniz para bütün ahlakınızı belirlemeye başlar. Sosyalist ahlakı olmayan gruplar sosyalist devrim yapamaz. Yaparsa böyle olur. Ha, sosyalizm zaten olmaz diyorsanız o ayrı. Ama iyi liberal bir insan da zenginliğe karşı ahlaklı olmalı. Yoksa liberal bile olamaz.KA
29-11-2014 16:59 (34)
31 NUMARAYA cevap: Teşekkürler, ama ne siyasete, ne yöneticiliğe heves ve yeteneğimiz var. Sevgili Kemal Okuyan veya Sevgili Metin Çulhaoğlu'nun yerinde olsam, onlardan daha kötü yapardım bu işi muhtemelen. Ayrıca onları başka birçok bakımdan aratırdım :)) Tabii bu, işin doğrusunu onların yaptığını kabul ettiğim manasına gelmiyor. Kaan arslanoğlu
29-11-2014 17:36 (35)
elhamdulillah, zenginliğe karşı tam toplumcu, öz sosyalist, ful çağdaş bir ahlaki bakış sergilemekteyim sayın Arslanoğlu. 1. zenginin malı züğürdün çenesini yorar: toplumcu dişhekimliği uygulamaları ile düşük gelir gruplarında ağız sağlığının iyileştirilmesine yönelik şiar edindiğim bir çalışmadır. 2. zengin silkinse fakir bey olur: komprodorlardan çok vergi alalım da proleteryanın ve lumpenlerin özlük haklarında iyileştirme yapalım şeysi. 3. zenginin horozu bile yumurtlar: "çağdaş tıbbi gelişmeler, devasa endüstriyel fonlarla kurulan laboratuarlarda yakında erkeklerin de doğurabileceğini müjdeliyor" diyen amerikanya haberini kestim. başucuma yapıştırdım. somurtuk site ahalisi buna sululuk der. e ama karar verin. su koyunca (hiç sukoyvermem bu arada) sulu, su koymayınca konsantre oluyorum. bir de, unutmadan size bir soru sormak isterim sayın arslanoğlu. ben kendi ahlaki içöğretimde tutarlı olmaya çalışırken sosyalist, liberal ya da islamcı olmazsam ulusalcı mı olurum? korktum. a.y.a.
29-11-2014 17:46 (36)
İnsan kendi iç ahlakında tutarlıysa, neyse onun iyisi, hası olur. Tutarsız ise siyaseten ne olursa olsun iktidar ve sistem yanında olur, iktidar ve sistemi kötü kabul ediyorsak. İktidar ve sistemi pek kötü kabul etmiyorsak zaten böyle şeyler bizi ilgilendirmiyor, bunlar gündemimizde değildir, demektir. Bana göre. Bir de demin bir şey eklemyi unuttum. Sadece paraya karşı fazla hevesli olmamak değildir iyi insan ölçüsü, yoksulun, zayıfın, ezilenin halinden anlamak da bir ölçüttür. İlla devamlı onların amele kahvesinde oturmamız şart değildir, ama oraya oturmaktan da zevk alabilmek, orada olmakla onların memnun olması da, onların seni kendinden görmesi de ölçüttür. Bunu yaparsanız siyaset önemli değil, iyi sosylist, iyi ulusalcı veya liberal, iyi apolitik olursunuz. Kaan A.
29-11-2014 17:48 (37)
sevgili kaan'ın iki cümlesi var...ikisine de katılıyorum bu iki müthiş cümlenin...dünya tarihi sınıf savaşları kadar kişilik savaşlarının da tarihidir...ve şu...kişilikler arası farklar türler arası kadar farklar kadar derindir...gorki bir kitabında yanlış anımsamıyorsam şöyle bir cümle kurmuştu ki ona yakın bir cümle kaan'ın kimlik romanında da var...a'ya kızardık çünkü bize ne olmadığımızı anımsatıyordu...dehalar bizi kızdırmamalı onların aklının, güzellik, bilgi ve değerler yaratma güçlerinin keyfini sürelim...haset fesat vasat üçgeninin çölünde solun çiçeği yeşermez...can ertan
29-11-2014 18:07 (38)
içinde apo olmasa aslında şu apolitiklik fena değilmiş gibi geldi kulağıma ya, hadi hayırlısı. neyse, ben "ölene dek cinslik" şeysine zaten takılmışım. şükredeyim halime, ya bir de ölene kadar mokoko olaydı? allah muhafaza! bu arada bunu da sadece söz oyunu olarak alınız, olur mu? sataşmıyorum. yalnızca "duramıyorum". akışkan mekaniği. akıyor öyle düşünceler. huysuzum anyway. cins dedim. genus. genius (o "cin"den türeme) değil ha. narsizm / megalomani suçlamalarının peşinen önüne geçeyim. ama yine de siyasi görüşümü en iyi tanımlayan ifadeyi tekrarlayacağım: insan bu! başka bir evrim kodu çok avantajlı hale gelmedikçe ya da reptilianlar veya illuminati tarafından insanda total bir tohum islahına gidilmedikçe de bu "en büyük gerçek" olacak. zaten ben de yalnızca o yüzden burada birşeyler yazmaya çalışıyorum. yoksa, bana ne! işimdeyim. gücümdeyim. herkese hayırlı haftasonları! a.y.a.
29-11-2014 19:18 (39)
19. yy sosyalistliği ile bugünlere geldik. Hala o kafa... Yoksulluğun-sefaletin-cehaletin bölüşülmesi ile sosyalistlik de yapıldı bu memlekette... Bu halk dalkavukluğu aslında insanların bir şekilde aşağılanmasıdır; "biz de oraya gidelim" kişisel-partisel dar çıkarlar için değilse hayatın dinamiğine körlüktür. Birlikte rakı içemeyeceksek, birlikte sereserpe tatil yapamayacaksak, hep birlikte insan gibi konforlu evlerde oturmayacaksak ne gereği var sosyalizmin! ancak... para kazanmak için, iyi yaşamak için bir başkasının emeğini sömürmek, bir insanın göz yaşına neden olacak şekilde iş yapmak, emek olarak hak etmediğini istemek-ele geçirmek... evet bu insanların sosyalizmle olan duygu-düşüncelerini gözden geçirmeleri gerekir...Başa dönelim.. Sömürüsüz iyi organize bir ülkede ortalama 4 saat çalışarak üst orta sınıf hayatı yaşanabilir. Doğayı katletmeden, gelecek nesilleri de gözeterek.. Günümüz üretici güç potansiyeli bunu sağlar... Devamı Var
29-11-2014 19:19 (40)
Dinsel bir çilecilik ile yaşamayı savunmak başka şeydir; maddi-manevi gereksinimlerin karşılandığı bir toplumda neşe ve mutluluk içinde yaşamayı savunmak başka şeydir! Sosyalistler tam da burada "çekilmez, sıkıcı ve iticidir!" Salt göreve dayalı, salt asık suratlı çilecilik, yeni "günah-haramların" belirleyicisi... 19. yy sosyalizmi çöktü, iyi de oldu! Namuslu, erdemli, sömürmeyen ve entelektüel bir sosyalist halka gitmesin; halk gelsin ona... Öyle olurlarsa gelirler de! Takdir de ederler... Maddi ve manevi sefalet içinde yaşayan bir halk gideceği yeri bilmiyorsa sonuçlarına da katlansın; ama işin acı yanı öyle bir yapı da yok! Sorun "halka gitmek" değil; "halkın" gideceği böyle bir yapının olmaması. O halk gelirdi bence! (Olmadığı da şu son zamanlarda aramızdaki söyleyiş, sohbetimizden bellidir!) Gürsel
29-11-2014 19:37 (41)
Sevgili Gürsel,sıkıcı olan biz miyiz anlamadım.19. yüzyıl kafası kimde? Yine verip veriştiriyorsun,kimi haşladığın belli değil.Bizi kast ediyorsan sana sıkıl demiyoruz ki,hayatına bak,bırak bizi,nefret et ama acıma:) Yok başkasını kast ediyorsan söyle. Can Ertan mı çok sıkıcı? Tanısan hiç sıkıcı olmadığını görürdün.Sorun galiba senin gibilerin azla yetinmeyi çileçilik saymasında.Azla yetinmeye çalışıyoruz kendi hesabımıza ama sıkılmıyoruz, renkli bir yaşamımız olduğunu düşünüyoruz.Belki hüsnü kuruntudur,belki aptallığımızdan,ama senin kadar sıkıldığımızı söyleyemeyiz.Sosyalistler tam da bu noktada çekilmez, sıkıcı ve iticiymiş.Yahu bizi de tanıştırsana bu neşe ve mutluluktan kaçınan, durmadan halkla paylaşmayı düşünen sosyalistleri.Biz de yararlanalım, belki örgütleriz belki onlar bizi örgütler.Kusura bakma, otuz beş yıldır hiçbir sol çevre içine girmediğinden,herkesi küçümsediğinden,80 öncesi solcular sanıyorsun solcuları.2.savaştan beri ormanda saklanan japon gibisin,Dünya değişti.KA
29-11-2014 21:10 (42)
'bazen de vicdanın aklamak için solculuk yapıyor.' çok doğru.. hem sadece solcular değil islamcılar ulusalcılar vs. hemen hepsi sadece vicdanlarını rahatlatmak için boş zamanlarında solculuk, islamcılık, ulusalcılık vs yapıyorlar.. akgündüz
29-11-2014 21:12 (43)
Sn. İ ve K Arslanoğlu, birincisi, şahıslarınıza yönelik hiçbir saygısızlıkta bulunmak istemem. İkincisi, oligarşik bağlantı açıklanmasını isteyen sizdiniz, ben gaza geldim. Ama hem burada hem de kendi pratiğimden reklama girebilecek fazla laflar etmişim nedense. Olsun şurada biz bizeyiz yabancı yok. Saygılarımla. M. Harma
29-11-2014 21:12 (44)
No 22 Recai Bey, sahil kenarında olduğum gugıldan aratınca çıkıyor ama o sahil Bodrum veya Antalya değil meraklısına. Kars gitmediğimiz yer değil, üstelik yaptığım işi yapabileceğim çalışma şartları olursa Kars gidilmeyecek yer de değil. Eğer gidilmesinin zor ve zahmetli olacağı bir yer kastediyorsanız havaalanı olmayacak, üniversite yeni olacak, hastane olmayacak vs bir yeri örnek vermelisiniz. Özgün düşüncelerimi buradan takip edebilirsiniz Kars'a gelmeme gerek yok ancak jinekolojik malign hasta bulursan eylem için seve seve gelirim, neden olmasın. Mehmet Harma.
29-11-2014 23:06 (45)
No 25 Sn. arif yavuz aksoy, "aha işte, al sana argumentum ad hominem" diye balıklama atladığın yorumum KA ile eski bir yazışmanın devamıdır. Senin bilmemen normal. Kendisinin daveti üzerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. Kimseye alakasız yerden, yandan dalmıyorum. Sitede çıkış parçan ilk olarak bana yaptığın sataşmadır biliyorum, sorun değil gizli bir yetenek keşfedilmiş oldu, sevenlerin de var, göze de girmişsin ama bu sana, sağa sola açık-örtülü (BURASI YAYIMLANMADI) nefret söylemi yapma hakkı vermez. Üstelik çokça da mesleğini kullanıyorsun bu iş için. Tıp bunu haketmiyor. Ya da bu benim hakkım bunu kimse engelleyemez dersen o da senin bileceğin iş. Selametle, Mehmet Harma.
29-11-2014 22:59 (46)
Doktorların sınıfsal konumu farklı dediğimde çok eleştiri almıştım. Doktorlar orta sınıftır. Farklı oldukları yorumlarda da yapılan tartışmalarda da görülüyor. Ekonomik açıdan öğretmenler, mühendisler(çevre,ziraat gibi şimdi atananlardan bahsediyorum yoksa eski mühendisler küçük burjuva özellikleri taşıyorlardı) çocuklarını kolejlere gönderemiyor,otomobilde bir kısmı alabiliyor o da lüks araçlar değil. 80-90 kuşakları işsizlik tehdidi altındadır. Bu yüzden düşük ücret ile çalışmaktadır. Bankada çalışan,dershanede çalışan öğretmenler emekçilerden farklı bir ücret almamaktadır. Sosyalitler bu kitleleri de beklenen düzeyde etkileyemiyor. Solun yeni araçlar yaratması gerekiyor. Asıl tartışılması gereken solun yapmadığı şey budur. Nicelik olarak bu kadar az iken toplumsallaşacağım diye niteliğe de önem vermiyor. Bu nicelikle nitelikli hale nasıl gelinebilir toplumsallaşma için ne gibi araç yaratılabilir? asıl tartışılması gereken bu konular ç.
29-11-2014 23:10 (47)
Arkadaşlar, artık yorumcular birbirini suçlayıcı veya kışkırtıcı ifade kullanmasınlar, bunları yayımlamayacağız veya 45 de olduğu gibi o kelimeleri yayımlamayacağız. küfür veya hakaret şart değil, sıkıdenetimi iyice sıkılaştırdık. Sizler bu konuda bize yardımcı olana dek bu uygulamaya devam. Lütfen karşılıklı suçlamalara artık cevap vermeyiniz. İlla verecekseniz son derece dikkatli olun, en ufak kışkırtı doğurabilecek ifadeye geçit yok. Saygıyla. K.A.
29-11-2014 23:16 (48)
"Zengin, varlıklı kesim sosyalizm mücadelesi veremez. Zenginden dürüst solcu olmaz." Dikkat edilirse, yukarıdaki yazı tam da bu ön yargıyı parçalıyor. Mesele zenginlikte veya fakirlikte değil, tutarlılıkta, kullanılan dilde, teorik yaşam ve pratik yaşam arasındaki bütünlükte. Yoksa elbette zenginlerden de sosyalist olur. Örnekse fabrikatör Engels... Bu arada M. Harma konuyu açtığı için söylüyorum, bugün bir prof maaşı 5600 lira, uzman hekim ise 3500 liranın üzerinde kazanıyor. Yani Arslanoğlu ailesinin evine giren para nereden baksanız her ay 9000 liranın üzerindedir. Eh, normalde ayda 9000 lira ile geçinen insanların da varoştaki emekçi kesimle ortak mücadele etmesini bekleyemezsiniz. Ama ediyorlar. K.A. kadar hırslı, üretken, yaratıcı, soran, sorgulayan, hitap ettiği kesimi devrimci anlamda kışkırtan, harekete geçiren, düşmanlarını bile hizaya getiren bir sosyalist aydın örneğini ben yakın zamanda bilmiyorum, görmedim. Belki eskilerden Aziz Nesin.
29-11-2014 23:21 (49)
Teşekkür ederim son değerlendirmeniz için de, iş mal beyanına kadar geldi :) Ne yapalım, kendim kaşındım, fakat ben sigorta emeklisiyim, maaşım 1600 lira. Mamafih doğru, toplam gelir 9 bini geçiyor. Başka da kayda değer bir gelirimiz yok. Gayrı menkul beyanına sonra geçerim :))) Kaan A.
30-11-2014 09:48 (50)
48 haklısınız, zengin/tok mücadeleci olamayabilir ama emekçi de zenginleştikçe mücadeleden çıkarsa iş havuz problemine döner; havuz hiç dolmaz. Sn KA'yı çokça övmüşsünüz hakediyordur gerçekten de ama bize zank diye sansürü koydu (bkz. 45). Bari (BURASI YAYIMLANMADI) dediği yerde küfür, hakaret, aşağılama, sataşma vs. olmadığını da yazaydı iyi olurdu. Küfür vs yazan değil de eleştiren olarak sansürü yedik. Sansür sansürdür, kendisi sağ üstteki sarı pencereye girmeyi haketmiştir böylelikle. Diğer yandan sn 48 haksızsınız "ayda 9000 lira ile geçinen insanların da varoştaki emekçi kesimle ortak mücadele etmesini bekleyemezsiniz" diyerek. Zira inandırıcı bir örgütlenme olursa elbette bekleyebiliriz. Eşitsizlik, adaletsizlik, haksızlık, ayrımcılıkla mücadele için bir gelir sınırı var mı bilemem ancak bizim burada yaptıklarımızın da bir mücadele yöntemi olmadığını biliyorum. (Bir de haklısınız-haksızsınız demiyeyim de "ben böyle düşünüyorum-düşünmüyorum" diyeyim, daha doğru olur). M. Harma
30-11-2014 09:48 (51)
Sevgili Kaan, son eleştirinde de görüleceği gibi "tek bir sözcük; 3000 de 9 karakter" üzerine yazdıklarından sonra en azından bana karşı objektif olmadığını düşünüyorum. Ve yine yazdıklarımda meramımı gözetmemişsin. "Sosyalistler tam da burada "çekilmez, sıkıcı ve iticidir!" cümlesindeki "meramım" kişisel değildi. "Bir dünya görüşüne" aitti. İkincisi "sosyalizmin vaad edebileceği bir hayatı" rafine-kalifiye emeği ile sağlayanların (büyük olasılıkla burada okuyan yazan çok insanın) bugünden reddinin,dışarıdan bakanlar için "itici" geldiğini ifade içindi. Örneğin gezi gençliği-sosyalist hareket arasındaki kopuklukta ,19. yy sosyalistliğinin aşılamamış olmasının bir ilgisi yok mu? "Sıkıcı ve itici" lafı ne yazar ne de başkası için kullanılmadı.Bir ayakkabı,bir pantolon, bir çorap, bir palto yüz yıl önce kaç saatlik çalışma karşılığı elde edilirdi?O kadar kötülediğimiz kapitalizmin gerçek kötülükleri kitlelerce gerçekten bilinmiyor mu? Yoksa bu bir"bilgisizlik"değil;uzlaşma olmasın?
30-11-2014 09:49 (52)
İnsanlığın tür olarak en korkunç sıçrayışı son yüz yılda oldu ki bu bir anlamda "tür başarısıdır!" Sol-sosyalizmin sorunları çok daha derinlerdedir. Yazıda kimi önemli saptamalara, iyi niyete itirazım yok; ama sorunun kaynağı bu değil bence. Y. Kadri'nin "Yaban" hikayesi gibi... "Aydın, en büyük suçlu sensin... Halka gitmiyor, halkı anlamıyorsun vb..." "Solun samimiyet ve inandırıcılık krizine girmesinin işçi sınıfından varoşlardan kopmasının nedeni bu. Pek çok solcu konformist oldu, düzenden nemalanıyor, tipik bir kapitalist gibi yaşıyor düşünüyor..." Bu saptamalar insani çarpıklıkları gösteriyor ama sol'un krizinde bu "sorun" örneğin ilk beşe bile girmez. "Sol halkla varoşlarla arasında açılan mesafeyi nasıl aşacak, nasıl halka nasıl ulaşacak? Nasıl bir dil, örgütlenme, iletişim biçimi bulacak ? Bu günkü ezberlerle bunun olamayacağı açık."Bu saptamalar da ilk anda doğru görünse de yazı bütününde Sol'un asıl sorunlarına değinmiyor.
30-11-2014 09:49 (53)
Sol'un üretim, tüketim organizasyonları ve "inanç" konularında; etnik meselede bile kafası "toparlanmış" değil."Bugünkü ezberlerle" sözü ile yazar belki tam da 19. yy sosyalizmini kast etti!"Solcuların" sosyalist dünya görüşüne (19. yy!) inançları zayıfladığı içindir ki, kişisel fedakarlıklardan uzaklaştılar; 1960-70 lerde inançları olduğu için fedakardılar oysa!Dayanışmacı, anti-otoriter, hiyerarşik ve çileci olmayan (çünkü 'çile çekenler' sonra hiyerarşik olurlar!); günümüzün bilim-teknolojisi ile olağanüstü gelişmiş üretim gücünü anlayan-kullanabilecek bir üretim-tüketim-bölüşüm üzerine teorisini kuran bir "yarı anarşist bir sosyalizm"vb.ne ihtiyaç olduğuna inanıyorum.Bu nedenle de bu yazıyı yazanın insani kişiliğine büyük bir saygı duysam da subjektif buluyorum. O "Japon'a" gelince;inanmadığı cephede savaşmamayı kimileri "saklanmak" olarak adlandırabilir ama 19.yy.Sosyalizminin gerçeklerinden ve sonuçlarından saklanarak yaşamanın da bir tür"tutsaklık"olduğunu düşünüyorum.Gürsel
30-11-2014 10:06 (54)
Gürsel'e cevap (51-52-53). 19.yüzyıl sosyalizmi diye küçümsediğin şey insanlığın ham bir hayal olmakla birlikte bugüne dek geliştirebildiği en güzel hayaliydi. Denemeler hep başarısız oldu, kabahati uygulayıcılardan çok insana buluyorum, milyonlarca insan kendini ateşe attı, her şey denendi, ama İNSAN BU. Kusura bakma, amiyane olacak bugünün yavşak sosyalizm anlayışları, teorisyenleri, bugünün sosyalistleri (ben dahil) onların eline su bile dökemez. Anarşizme yakın olduğunu söylüyorsun uzun süredir. Anarşizm de çok güzel yönleriyle 19. yüzyıl sosyalizmidir. Çernişevski, Herzen, Proudhon, Tolstoy vb. okumuşsundur. Hepsi ahlakçıdır bunların, mülkiyete hırsızlık derler, ta o zamandan lüks yaşamı reddederler. Bugünün tüketimci "özgürlükçü" sosyalistlerinin ütopyasıyla Gezi'deki insanlarla aralarında dağlar kadar fark vardır. Yani sonuç: Kapitalizmin nimetlerinden sonuna kadar yararlanalım, ama sosyalizmin prestijinden de eksik kalmayalım. Yok öyle sosyalizm, yok öyle devrimcilik. Kaan A.
30-11-2014 11:26 (55)
19. yüzyıl sosyalistleri değiştirebileceğine inanan insanlardan oluşuyordu. şimdiki sosyalistlerin ise değiştirileceğine inancı eskisi kadar güçlü değil. bu nedenle toplumsallaşabilmek adına düzene sürekli tavizler veriyor. ikircikli tavırlar toplumsallaşmasının önündeki engellerden biri. 19 yy.'dan kastınız araçlar ise o konuda haklısınız. Gezi'deki insanlara aynı materyallerle ulaşamazsınız. Bir de toplumsal çürümenin eğitime de yansımaları var. 1930'ların lise felsefe kitaplarına bir bakın. Şu anda lisansta bile o eğitim verilmiyor. Yüksek lisans düzeyindeki öğrenci ancak anlar. Bir de 19 yy.'daki insanların hayalleri ütopyaları vardı şimdi o da yok. Fazla gerçekçilik yaratıcılığı öldürür. ç.
30-11-2014 12:18 (56)
YAYIMLANMADI COŞKUN BEY :)
30-11-2014 12:20 (57)
19.yy Sosyalizmini küçümsemiyorum; bu sosyalizmin olduğu gibi kutsanmasını eleştiriyorum.Tarihsel olarak bu sosyalizm düşüncesini vareden süreçlere, yazılanlara, Marks'a, Engels'e hayranlık duyuyorum. Seviyorum. Çok önemsiyorum. Yapılacak "sentezin" hammaddesi olduğuna da inanıyorum... Başlangıç noktası olduğu inkar edilemez.Ama artık "oldukları" gibi kullanılamaz. Tüketim toplumu zihniyeti tabiatı mahvetmektedir.Sonuçta tüketimde de sınır, tabiata verilen dönüşümsüz,onarılamaz zararlardır.Örneğin atık su ile, tezekle çalışan bir otomobili haftanın bir günü dilediğin gibi kullanma vs.Zeplin vb hava ulaşım araçlarıyla doğaya zarar vermeden dünya seyahati.Herkese sırayla! Ya da 5 yıl 8 saat çalışıp, 5 yıl tatil! Böyle Sosyalizmler olmak zorunda! Şu anda bu ülkede kaç kişinin-ailenin otomobili var?Kaç kişinin otomobil hayali var!Bu kadar zararlı bir şey için yaratılmış algı ortada.Bunun yerine ne koyacağını sosyalizm bilmek zorunda.
30-11-2014 12:33 (58)
Ortaklaşa yoksulluk-neolitik hayatı öneren sosyalizm yerine Bilim ve Teknolojiyi tabiata zarar vermeyen bir "refah toplumu" olarak kullanacak sosyalizm.. Otomobil sahibi herkes kapitalizmin nimetinden faydalanandır. İlaçları kullananlar da! İlaç tekelinin antibiyotiğini kullanmazsa ölecek olan da! Uçağa binen de! Cep telefonu kullanan da! Meseleye böyle bakılamaz. Kapitalizm de sonuçta "iyi şeyler" yapmış bir üretim sistemidir; ama artık insanlığa ve tabiata zarar vermektedir. Yerine koyacak olduğun tam da bu zararları en aza indirilmiş hali olmalıdır! 19.yy adamlarının hayalleri o günler için olağanüstüydü; erdemlilikleri kıskandırıcı; iradeleri hayranlık verici... Zaten bu denli çok şey gereksindiren "idealler" de gerçekleşemezdi! Olmadı ise bence temel neden yetersiz üretici güçlerdi.. Şimdi bu denli büyük adamlara da, büyük iradelere de gerek yok! Tüm endüstriyel yapı doğaya zarar vermeyen ve kar için üretimden vazgeçtiğinde her şey yerli yerini bulacak! Gürsel
30-11-2014 13:32 (59)
Çok fazla birbirlerini goygoyluyorlar şeklinde laf çıkmasın diye AYA'nın değil O.G.'nin yorumunun altına yazıyorum, an itibarı ile onun tutturduğu yönü de destekliyor hatta Ö.E.'nin seyahatle ilgili yazdıklarını hatırlayalım diyorum. İster inanın ister inanmayın burada iki nedenle bulunuyorum: 1. Lüksemburg tıbbı-neolitik tıp arasında uygulanır, etik bir yol çizmek 2. Yavşak sosyalizmin filizlendiği işlenmiş, hormonlu, GDO abur cubur-bilgi ve dilden sıyrılıp olabildiğince gerçeğe yaklaşmak. Dünyayı, hayatımızı, kafamızı düzeltme yönüne rotayı çevirmek. Bu minvalde diyetimizi düzenlesek, ne zararlı, ne faydalı, kim hangi konularda beyanatta bulunabilir, kim kime ne kadar dalıp ne nebze galiz söz kullanabilir, kim kızıl maske giyip kurukafa mührü çeneye çakabilir, kim sosyalleşebilir, bunu aktarabilir, hangi durumda mal beyanı, vergi levhası istenebilir, bir talimatname olsa, daha rahat hareket edeceğiz. Sırf iç çıkar çatışmasız tıp konuşmak uğruna Dr. Jekyll.
30-11-2014 22:45 (60)
gürsel bey...doktora konusu olabilecek konulara kısa bir köşe yazısında değinmek olası değil...keşke sizi hayal kırıklığına uğratmayacak yeteneğim olsaydı...köşe yazısı sevgili kaan arslanoğlu'nun konuşması bağlamında ve o konuşmadaki vurgulara dayalı olarak yazıldı...günlük bir yazıdır...sosyalizmi kavratmak bütün sorunlarının çözümlerini ve tarihi süreçte geçirmesi gereken değişimleri irdelemek bu kısalıktaki bir yazıda beceremiyeceğim bir konu...ha yazı uzun olsaydı becerebilir miydim...çok şüpheli..:)bu büyük zeka, deneyim, ahlaki yeterlilik, ideolojik birikim, sezgi istiyor...hatta bir parça da sihir istiyor...sadece önemsiz ömrüm boyunca aklımın sınırları bağlamında şunu gözlemledim...önce solun ahlakla, tutarlılıkla, özü sözü bir olmayla, sevgiyle, güzellik duygusuyla, cesaret, irade, çalışkanlık, vefalık kadir kıymet bilme gibi basit insani özelliklerle bir bağı olmalı...o bağlarınhazin biçimde azaldığını görüyorum...bursa'dan sevgiler...yazıma ilginiz için sağolunuz..can ertan
01-12-2014 06:42 (61)
Sayın Can Ertan,yorumumun girişindeki "duygusallık" aslında "O fotoğraf bir amele kahvesi veya sanayi sitesi içinde veya her hangi bir mahalle kahvesinde çekilmeliydi" tuhaflığına aitti. Yoksa bu tür yazıları insana yazdıran şeyin arkasında "bedeli ödenmiş" bir hayat olduğunu düşünürüm ve bu hayat karşısında "secde" ederim.O yazının altında bulunduğu için de yazdıklarıma bakıldığında sanırım sizden özür dilemem gerekir. Amacım bu değildi.. Ama bu konular beni de düşündürür ve o anda "kastımı" aşan bir üslup olmuş. Ele aldığınız konuyu bir başka şekilde bir kaç saat önce M. Bookchin'den okudum. "Bu burjuvalaşma süreci sadece metalara ve gelişmiş teknolojilere duyulan iştahı değil aynı zamanda meta ilişkilerinin...etki alanının yaşam alanlarını ve insan ilişkilerinin tümüyle ahlakdışı, zenginlik kazanma odaklı ve rekabetçi biçimlerine bir zamanlar belli ölçüde direniş göstermiş...toplumsal hareketleri içine alacak şekilde genişlemesini de içermektedir." Herkes burjuvalaşıyor diyor;
01-12-2014 06:42 (62)
direnenler bile... Tüm toplumu içine alan bir burjuvalaşma gerçeğini ve ne yapılabileceğini tartışıyor. (Toplumsal ekoloji ve Komünalizm) Velhasıl bu burjuvalaşma sürecine ait eleştirilerinize katılsam da "özet-özlü yazayım" derken böyle istenmeyen şeyler de oluveriyor. Yazınız beni utandırdı... Yinelemeliyim.. Aslında üslubumdaki kötücüllük kimi yorumcuların yazdıklarına aitti.. Size değildi... Saygılarımla...
01-12-2014 11:37 (63)
İş hakikaten 26 numaradaki gürültücü talebelerin atılmasına varıyor. Orta yaşlı, orta sınıf -aslında onlar da genç olmuş- site sakinleri, zamanında ses çıkarmamakla birlikte, zabıta gençleri götürürken, "kötücüllük onlardan geldi, bana da isim taktılar, zaten beğenmemiştim, kafamız şişti kaç gündür, ciddi düşünemedik, sosyalizm bu değil" diye söylenmeye başladılar. İdeal düzen kuruluyor yavaş yavaş:Modern tıbbı HM savunur, muhalefetii MH yapar, felsefeyi OG verir, edebi düzey bu yazı, şiirsel düzey o şiir, alt kattan bastonuyla arasıra tavana vuran dbo (Dsinden belli). Süt liman olunca ortalık; AA periyodik olarak Toplumcu Tıp neden olmuyor, TK Hilmi Zırt niye ödül alıyor, ÖE avangard bilim, NA ??, yazar, KArs. heyacan olsun diye isim değiştirir. En komiği de mizahı K. Ars. yapar. Gün ağarır, temizlikçiler gelir, repliklerimiz yerlerine kaçışır. PERDE
01-12-2014 11:37 (64)
Sn 61, tuhaf değil dostum tuhaf değil söylediklerim ancak senin kalıplarına uymuyor olabilir, olaya böyle bak. Amele kahvesi örneklemesinde "böyle olması beklenirdi" derken kendimin de içinde bulunduğu bir çelişkiye "ancak böyle olamadığına" dikkat çektim. Aynı yerdeyim yine; konformizm ben dahil hepimizi rehin almıştır ve oturduğumuz yerden hiç bir toplumsal hareket çıkmaz bu bağlamda. Herkesler güzel bir dünya peşinde, idealist fikirler çokça var ve temelde dinler de bunu önermekte; ebedi mutluluk, asr-ı saadet, gelecek güzel günler vs. ancak hiç biri bu güne değin var olmadı, gerçekleşmedi bundan sonra da olmayacak. Bizi, gelecekten umut edip, erdemli kılan ise bunun birgün olacağıymış beklentisidir ve malzeme olarak elde sadece insan vardır. O noktada nihilist değilim ancak insan da eşref-i mahlukat mıdır ondan da emin değilim. Mehmet Harma
01-12-2014 11:38 (65)
Sn. Can Ertan (60), yorumunuzda ideal insanı tanımlıyorsunuz adeta katılmamak mümkün değil ancak etrafta olan biten kötülüklere bakınca da boşuna çabalıyoruz dememek de zor doğrusu. Saydıklarınıza basit insani özellikler diyorsunuz ki aslında bunlar çok yüksek değerlerdir kanısındayım. Dünyayı değiştirmek içimizdeki faşisti öldürmekle, kendimizden başlar, bu zorlu ve ömür boyu süren bir süreçtir. Bu bireysel "olgunlaşmayı" beklersek de yıllar geçecektir dünyayı değiştirmeye sıra gelmeden. Saygılar. Mehmet Harma
01-12-2014 11:39 (66)
Sosyalizmin çıkış zamanlarında dünyanın temel enerji kaynağı kömürdü ve esas sömürülenler de işçilerdi. Günümüzde kömürün yerini petrol aldı, sömürülenlere de büro çalışanları, beyaz yakalılar, hizmet sektörü eklendi. 100 yıl içinde yeni bir enerji kaynağı, yeni ve genişlemiş sömürülen sınıfı oluşturacaktır. Bu bağlamda sosyalizm 1.0 ile günümüze ait çözüm önermek zor, yeni bir sosyalizm 2.0 gerekli ki genişlemiş sömürülen sınıfa umut versin. Ve her hareketin olduğu gibi burada da "ahlaklı" bireye ihtiyaç var elbette. Mehmet Harma
01-12-2014 18:54 (67)
gürsel bey...kötücüllük görmedim yazınızda...özür dilemeniz utandırır beni...özürlük bir şey yok..değer vermiş, yorum yapmışsınız çok mutlu oldum...biraz önce mendelssohn'un o çok sevdiğim keman konçertosunu dinliyordum, inceden bir yağmur iniyordu akşamın gölgeleri büyüyordu...kimbilir kaçıncı kez ve hep şaşırarak heyacanla tıkanarak...evrenin aldırışsız hoyrat sağırlığına insanın ne güzel bir yanıtı müzik...küçücükken bunları dinlerdim...erik dalından bir şef sopamla keman ve piyano konçertolarını yönetirdim...sosyalizmi hep böyle hayal ederim...insan ruhlarının kardeşlik duygularının türdeşlik bilincinin uyumu...müzik hiç alakasız biçimde belki de yani güzellik yaratma gücü insanın...bana eşit özgür adil olabilme olasılığına güven duyurmuştur...evrimin bir yerinde ve önümüzde kalan şu 2.5 milyar yıl içinde(güneşin bir alev topu gibi büyüyüp bizi yutacağı süre) belki başarırız...mavi küremizde veya taşınabilirsek evrenin bir başka yerinde...tekrar teşekkürler sevgiler...can ertan
01-12-2014 19:58 (68)
mi minör konçerto değil mi? Ben de dinleyince bir tuhaf olurum. İnsanı daha insan yapan bir şey.O tiz çıkış.Korkunç bir şey.İnsan coşku ile ağlayabilir bile---Ben de gençliğimde "eşit, özgür, adil" sosyalizme inanarak başladım.. Yine inanırım ama,artık "böyle" olmayacağını düşünüyorum."Yönteme","Nasıl olabileceği" konusunda herkesin daha çok kafa yorması gerektiğini düşünüyorum... Daha "merhametli", daha "insancıl"; hiyerarşiyi dışlayan; daha "zekice", öncelikle diğerkam; kariyerizmi aşağılayan.---Yazınızdaki hayal kırıklığını kişisel olarak paylaşsam da sanırım üslubum, hayal kırıklığı sonrası isyan duygusu geliştiği için sertleşti.---Tin üzerine yazılarımda Doğa-Tin ilişkisinden söz etmeye çalışmıştım.Doğaya ait bir Tinsellik.Örneğin Mendelson'un notaları ile kanatlanıp gökyüzüne uçmak, sonra güvercinler gibi şimşek gibi pike yapmak; Doğaya eriyip karışmak;sonra yeniden tertemiz doğmak mümkün! Hoşçakalın...
02-12-2014 12:03 (69)
sayın mehmet harma...ideal insan hakkında belirgin bir fikrim yok, ideal toplum hakkında da...bu noktaya nasıl en kestirmeden varılır bu da zor konu...evrim bu sonucu verir mi bilemiyorum...kapitalizmi sevmiyorum...kişiliğime uymuyor...içinde soluk alamıyorum itiraz etmeye çalışıyorum yeteneklerim ölçüsünde...sol için..önemsediğim şeylerden biri... tutarlılık...bu konuda gerilendiğini gözlüyorum...iyi insanlar olmadan iyi solcular olmamız güç...solculuk soyut değil somut yaşanılır bir şey..sevgilerimle...yazıma ilginiz için çok sağolunuz...can ertan
08-09-2015 22:34 (70)
60 ve 67'deki Gürsel ben değilmişim gibi geliyor..."Zengin, varlıklı kesim sosyalizm mücadelesi veremez. Zenginden dürüst solcu olmaz." Dikkat edilirse, yukarıdaki yazı tam da bu ön yargıyı parçalıyor. Mesele zenginlikte veya fakirlikte değil, tutarlılıkta, kullanılan dilde, teorik yaşam ve pratik yaşam arasındaki bütünlükte. Yoksa elbette zenginlerden de sosyalist olur. Örnekse fabrikatör Engels... K.A. kadar hırslı, üretken, yaratıcı, soran, sorgulayan, hitap ettiği kesimi devrimci anlamda kışkırtan, harekete geçiren, düşmanlarını bile hizaya getiren bir sosyalist aydın örneğini ben yakın zamanda bilmiyorum, görmedim. Belki eskilerden Aziz Nesin."..."sadece önemsiz ömrüm boyunca aklımın sınırları bağlamında şunu gözlemledim...önce solun ahlakla, tutarlılıkla, özü sözü bir olmayla, sevgiyle, güzellik duygusuyla, cesaret, irade, çalışkanlık, gibi basit insani özelliklerle bir bağı olmalı.o bağların hazin biçimde azaldığını görüyorum"Can'a bursa'dan sevgiyle.Gürsel Özkan
08-09-2015 22:38 (71)
They did not understand Somehow they did not understand the people did not understand me I could not tell them myself either They laughed at my victory to peace , to " Hürriyet "( freedom) . While blossoming loves in my heart , new jobs , new hopes They only chose blood , gunpowder , and they chose death. Gürsel ÖZKAN 05/08/2015 http://www.edebiyatdefteri.com/siir/943756/anlamadi/ Gürsel Özkan
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210752
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.