Syriza’dan size ne?!

Evet!!!!!!! Syriza’dan size ne?! Gene el  maslahatıyla gerdeğe girme hesapları. Yunanistan’dan sonra sıra İspanya’ya gelecekmiş, Türkiye’nin Syrizası bakalım  hangi siyasal oluşum olacakmış, olabilirmiş; Syriza’ya “Selam olsun yoldaşlara!” diye işmar edip, kitakse  çeken HDP’nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş  Türkiye’nin Aleksis Çipras’ı olabilebilirmiş… Vay bee! Siyaset kimyaya benzer, bir virgül her şeyi değiştirir. Hiçbir ülke ötekine örnek olamaz. Olsaydı, Küba’nın Che Guevara’sı Bolivya’da öldürülmezdi. Küba devrimi bütün Güney Amerika ve Afrika’ya bulaşırdı… Türkiye Cumhuriyeti devrimleri bütün İslam dünyasını laikleştirip çağdaşlaştırırdı.

Demek ki her özel durumun özel kimyası var. Yunanistan ve İspanya tarihlerinde güçlü bir komünist, sendikalist ve anarşist hareketler geleneği ve birikimi var. Türkiye müslüman bir toplum. İspanya ile Yunanistan Hıristiyan toplumlar. Hıristiyan olmalarına karşın Yunanistan ve İspanya bu bağlamda birbirlerine benzemezler. Çünkü Yunanistan Ortodoks, İspanya Katolik…

Yunanistan en büyük sorunu Avrupa Birliği ekonomisine entegre ve adapte olamamasında. AKP Türkiyesinin sorunu Avrupa Birliği normlarını ülke içinde yaratamamak ve ülkeyi Cumhuriyet öncesine götürecek selefist politikalar uygulayan AKP hükümetinden kurtulmak. Bu konuya geri dönmek üzere, şimdi, Syriza’nın programını okuyalım:

 

1.Ekonomi canlanana kadar kamu borcuna denetim getirilecek ve faizler  konusunda yeniden anlaşma yapılacak.

2.AB’den kamu yatırımı programını finanse edecek şekilde Merkez Bankası’nın rolünü değiştirmesi talep edilecek.

3.500 bin Avro üzeri geliri olan herkes için gelir vergisi yüzde 75’e çıkarılacak.

4.Seçim yasası Nisbi Temsil Sistemi’ne çevrilecek. Azınlık veya farklı düşünce taraflarının mecliste temsili sağlanacak.

5.Avrupa ortalamasına göre büyük şirketlere konan vergiler arttılacak.

6.Lüks tüketime özel vergi konulacak.

7.Kiliseye ve gemi inşa sanayisine sağlanan ayrıcaklıklar kaldırılacak.

8.Bankaların gizli önemleri ve yurtdışındaki sermayeleriyle savaşılacak.

9.Askeri harcamalar kesilecek.

10.Asgari ücret 750 avro olacak.

11.Hükümet, banka ve kiliseye ait binalar evsizler için kullanılacak.

12.Devlet okullarında çocuklara ücretsiz kahvaltı ve öğle yemeği verilecek.

13.İşsizlere, evsizlere ve düşük ücretlilere bedava sağlık hizmeti verilecek.

14.Mortgage kredi ödemelerini karşılayamayan yoksul ailelere yüzde 30’u kadar sübvansyon verilecek.

15.İşsizler için ödenekler arttırılacak.

16.Bankalar millileştirilecek.

17.Stratejik önemdeki eski kamu kuruluşlan (demiryolları, havaalanları, posta ve su hizmetleri) yeniden millileştirilecek. 18.Yenilenebilir enerji tercih edilecek ve çevrenin korunması sağlanacak.

19.Güvencesiz işe alımlar ve belirsiz süreli sözleşmeler sınırlanacak.

20.Toplu iş sözleşmeleri yenilenecek.

21.Kilise ile devletin ayrılmasını sağlayacak anayasal reformlar yapılacak.

22.Avrupa ile yapılan anlaşmalar referanduma götürülecek.

23.Milletvekillerinin ayrıcalıkları kaldınlacak. Yargının hükümet mensuplarını soruşturabilmesinin yolu açılacak.

24.Halk protestoları sırasında polisin maske takması ve ateşli silah kullanması yasaklanacak.

25.Göçmen toplama merkezlerinde insan haklarını garanti altına alınacak.

26.Göçmen ailelerin bir araya gelmeleri kolaylaştırılacak.

27.Uyuşturucu ticaretiyle mücadele kapsamında uyuşturucu tüketimine konan ceza kaldırılacak. Uyuşturucu rehabilitasyon merkezleri için kaynak artırılacak.

28.Yasa tasarısında olan vicdani ret hakkını düzenlenecek.

29.Kamu sağlık hizmeti için kaynaklar Avrupa seviyesine çıkarılacak (Avrupa seviyesi GSYİH’nin yüzde 6’sı kadar; Yunanistan’da yüzde 3)

30.Milli sağlık hizmetleri için vatandaşların para ödemelerine son verilecek.

31.Özel hastaneler millileştirilecek. Ulusal sağlık sistemi için özel katkı payı kaldırılacak.

32.Yunan askeri birlikler Afganistan ve Balkanlardan çekilecek. Kendi sınırları¬mız dışında hiçbir yerde Yunan askeri kalmayacak.

33.İsrail ile askeri işbirliği kaldırılacak. 1967 sınırları içindeki Filistin devletinin kurulması için destek verilecek.

34.Türkiye ile istikrarlı anlaşmalar için müzakere yapılacak.

35.Yunanistan’daki tüm yabancı askeri üsler kapatılacak ve NATO’dan çıkılacak

***

Bu 35 maddeden sadece 7’si bir sol niteliğe sahip. En önemli madde ise “Kilise ile devletin ayrılmasını sağlayacak anayasal reformlar yapılacak” diyen 21.madde:

7.Kiliseye ve gemi inşa sanayisine sağlanan ayrıcaklıklar kaldırılacak.

11.Hükümet, banka ve kiliseye ait binalar evsizler için kullanılacak.

16.Bankalar millileştirilecek.

17.Stratejik önemdeki eski kamu kuruluşları (demiryolları, havaalanları, posta ve su hizmetleri) yeniden millileştirilecek.

21.Kilise ile devletin ayrılmasını sağlayacak anayasal reformlar yapılacak.

27.Uyuşturucu ticaretiyle mücadele kapsamında uyuşturucu tüketimine konan ceza kaldırılacak. Uyuşturucu rehabilitasyon merkezleri için kaynak artırılacak.

31.Özel hastaneler millileştirilecek. Ulusal sağlık sistemi için özel katkı payı kaldırılacak.

***

GÖRDÜĞÜNDEN GÖZ KİRASI İSTEMEK!

Eski komunist ülkelerinde (Ukrayna, Gürcistan, vb.) renkli devrimler olur, aynı “yararlı akılsız kadro” Türkiye için hemen olası projeler yapar. Tutmaz! Ardından Arap ülkelerinde zehirli bahar rüzgarları eser, yararsız akılsızlar gene projeler yaparlar. Hesapları kediye yüklerler. “Yararlı akılsızlar” dediysem, yararlılıkları ülkeye değil AKP’ye! Akılları olsa zaten AKP defterine kapı kulu yazılmazlar.

Syriza işini deşmek için önce İspanya’yı bir yana bırakalım, Yunanistan’a odaklanalım. Konu Yunanistan’ken bir de temel düzeltme yapalım: “Türklü” der gibi “Yunanlı” demek yanlıştır. Doğrusu: Yunan. “Yunanlıistan” demiyoruz,  “Yunanistan” diyoruz. Birkaç gündür, televizyonlarda, her derde deva ebegömeci allamenin zırvalarını dinliyoruz. Bu ekürinin her konuda laf üretecek bir salgı bezi var kafalarında. Konuya göre salgı musluğunu açıyorlar.

Antik Yunanistan M.Ö. 2. yy.’da da Roma İmparatorluğu'nun hakimiyetine girerek ortadan kalktı. Roma İmparatorluğu’nun 4.yüzyılda bölünmesiyle de 1821'e kadar Doğu Roma ve Osmanlı İmparatorluklarının başkenti olan Konstantinopolis tarafından yönetildi. Antik kültürler ve politeist dinler bu dönemlerde yerini Ortadoğu kaynaklı dinler olan Ortodoks Hıristiyanlığa, 13.-14. yüzyıllardan sonra da Müslümanlığa bıraktı. Günümüzdeki modern Yunanistan, 1821'de Osmanlı Devleti'nin İngiltere, Fransa ve Rusya karşısında aldığı yenilgiler sonucu, bu imparatorlukların koruma bölgesi olarak, İstanbul'un idaresinden koparılan Mora yarımadası ve Atina'dan ibaret küçük bir bölgede 'Yunan Krallığı' adı altında kuruldu. İlk Yunan Kralı olarak da Bavyeralı aristokrat aileden gelen Otto isminde bir Alman atandı.” (Wikipedi)

Demek ki kendilerini Yunan olarak tanımlayan insanların tamı tamına 2.000 (iki bin) yıl kendi devleti olmamış. 1821’de bir devletçiği olmuş. Daha sonra genişlemek için Osmanlı’yla, komşularıyla didişmeye başlamış. 1922’de “Anadolu Faciası”nı yaşamış. Ardından faşist diktatörler tarafından yönetilmiş. Ardından İkinci Dünya Savaşı gelmiş. Ardından Alman, İtalyan ve İngiliz işgali. İçsavaş! Albaylar Cuntası… Yunanistan tarihinden, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman ve İtalyan işgalinden, ardından gelen içsavaştan (1947-48); işsavaşta yenilgeye uğrayan komünistlerin  yaşadığı benzersiz işkencelerden habersiz Türklerin, Syriza’yı değerlendirmesi ve Türkiye için bir pay çıkartmaya kalkışması çok garip.

“Yunanistan Komünist Partisi, Yunanistan’ın 1919-1922 arasında süren Yunan-Türk Savaşına dahil olmasına karşı mücadele verir. Komünistlere göre Yunan hükümetinin Asia Minor olarak adlandırılan Ege Bölgesi’ne asker çıkartması, bu pazara hâkim olmak isteyen emperyalistlerin yayılma planının bir parçasıydı. 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun çökmesi de bu durumu kolaylaştırmaktaydı. Komünist Parti üyeleri savaş karşıtı tutumlarını hem askerler arasında cephede hem de şehir merkezlerinde gerçekleştirince hükümet tarafından vatan hainliğiyle suçlanacaktı. KKE, Yunanistan’daki Sovyet elçisi aracılığıyla Venizelos yönetiminin asker çekmesi için baskı yapılmasını ve Mustafa Kemal Atatürk'ün de Ege Bölgesindeki Yunan şehirlerine özerklik tanıması için çaba sarf edilmesini isteyecektir.” (Wikipedi)

Syriza’yı anlamak istiyorsanız, Yunanistan Komünist Partisi (KKE)’nin tarihini internetten okuyun. KKE’yi öğrenmeden Syriza’yı anlayamazsınız. Yüzde 5.6 oy alan Yunanistan Komünist Partisi (KKE) 15 milletvekili çıkardı. Yunanistan’ın en eski partisidir KKE (Kapa Kapa Epsilon). Syriza 15 milletvekilli KKE ile değil de neden 13 milletvekilli (%4.7) Bağımsız Yunanlar’la koalisyon yaptı. Harbi konuşmak gerekirse bilmiyorum.  Nedenini öğrenmek için KKE’nin gazetesi Rizospastis’i okumak gerek ya da KKE’li dostlarla konuşmak. (Duydum: Koalisyonu istemeyen KKE imiş).

Yunanistan’ın (Hellas’ın) siyasal atmosferini değerlendirmek için bu ülkenin tarihini, coğrafyasını, yurtbilgisini, edebiyatını, şiirini, müziğini çok iyi bilmek gerekir.  Yunanistan için, bir Yunan için bayrak son derece önemlidir. Her evin giriş kapısında (şimdi sadece Sıracevizler Caddesi’ndeki evlerin kapılarında kaldığı gibi) bayrak direğinin takılacağı bir boru  vardır. Bir Yunan için “Yunanlık”, “Yunan olmak” yani “Romyosini” son derece önemlidir. KKE da, Syriza da ulusalcıdır, üniter devletçidir. Sıkıysa Girit, Rodos ve Ege adalarından herhangi biri özerklik istesin bakalım, Syriza ve KKE ne yapar? 1978 yılında ilk kez sınırı geçip de Dedeağaçta KKE’un orak-çekiçli bayrağını gördüğüm zaman, kendimi hala Türkiye’de sanıp şaşkına dönmüştüm. 4 Kasım 1918’de kurulan KKE Yunanistan’ın en eski partisidir. KKE olmasaydı, Syriza da olmazdı.

Yunanistan’da AKP ve selefleri gibi Cumhuriyetle herhangi bir sorunu olan bir parti iktidarda değildi. Muhalefette de böyle bir parti yok. Yunanistan’ın iç sorunlarıyla Türkiye’nin iç sorunları arasında “borç kalemi” dışında herhangi bir benzerlik falan yok. Türkiye muhalefetinin iktidardan uzaklaştırmak istediği partinin kişilik ve kimliğini çok iyi bilelim: Cumhuriyet karşıtı, cumhuriyet devrimleri karşıtı, laiklik düşmanı, panislamist, şeriatçı, kadın düşmanı bir parti.

Seçimlere  125 gün kadar var, iktidardaki parti PASOK değil AKP, Türk Syrizası da ortalıkta yok. Zaten şu günler Syriza’ya gereksinim de yok. Bu ne gevezeliktir, bu ne zevzekliktir yarabbi!

“SOL”,  bir kimlik kategorisidir. Sınıfsal olduğu kadar entelektüel bir düzeydir. Hem ulusaldır, hem ulus üstüdür!  Dinsel ya da etnik kimlikler gibi ilkel “kabile” ve  “aşiret”  kimlikleri değildir. Karmaşıktır!  Birey’in sol kimliğe terfi edebilmesi için kabile, aşiret gibi etnik kimliklerden, dinsel kimlik gibi soyutluktan kurtulması, onları aşabilmesi gerekir. Bireyin solculaşması için tarihi özümsemesi ve ondan kurtulması gerekir.

Türkiye’nin en acil sorunu ilkin AKP engelini aşıp onu iktidardan uzaklaştırmak. Syriza’nın karşısında ülkenin rejimini değiştirmeyi, sultanla yönetilen teokratik bir düzen kurmayı amaçlayan çağ dışı bir siyasal iktidar yoktu. Türkiye, ilkin cumhuriyeti ve demokrasiyi kurtarmak zorundadır. Türk Syriza, 2015 yılında Türkiye için lükstür! Lüks değil diyenlerin elini tutan yok!

Yunan seçmeninin yarısı kadarı, Türkiye’de olduğu gibi,  ilkel kabile ve aşiret kimliğinin güdümünde olan, dinsel hurafelerin betonlaştırdığı bir başka ilkel kimlikle düşünen ve devinen bir kitle değildi. Değil! Türkiye’nin ve Türk solunun bu ikili ilkel kimlikleri dönüştürme gücü var mı? Nüfusun yarısının bu ilkel kimliklerden kurtulmak için ille de bir felaket mi yaşaması gerekli?

Bütün bunlar, 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden sonra konuşulacak şeyler. O tarihe kadar Syriza’dan laf etmek, gevezeliktir, züppeliktir, avanaklıktır!

İşi uzatmadan yazayım: Syriza örneğinden Türkiye ve sol için şimdilik ekmek yok! Türk solunun adam olması için ilkin psikiyatri kliniğinden çıkıp Cumhuriyet’i benimsemesi gerekli ve zorunlu. Bir de “Gezi”yi otopsi masasına yatırması:

Örneğin “Gezi”den bir “Syriza” çıkar mı?

ÖZDEMİR İNCE

29 Ocak 2015

www.ozdemirince.com dan

Facebook
yorumlar ... ( 6 )
15-02-2015
14-02-2015 23:15 (1)
Değerli okurlar, yeni yorum anlayışımızı yürürlüğe koyduk. 1-İsmini bildiğimiz yorumcular isimleriyle veya belli sabit bir rumuzla yorum yazmayı sürdürebilirler. 2-Yeni yorumcular hiç değilse burada veya bize attıkları maillerle, mail adreslerini ve gerçek kimliklerini bize bildirmek zorunda. İsteyen rumuzla yazabilir, ama biz kimliğini bilmeliyiz. 3-Bunun haricinde gerçek kimliklerini bilmediğimiz okurlar isimsiz veya rumuzla yazacaklarsa, yorumlarını yayımlamak tamamen editörlere kalmış bir şey. Katkı koyduğuna, gerçek soru sorduğuna kanaat getirdiklerimizi yayımlarız. Hali hazırda bu statüde sadece birkaç kişi vari. Ama bunu tam kaldırmamamızın asıl nedeni siteye ilk girenler veya ilk yorum yazacakları ısındırmak açısından. Ancak kimliğini bilmediğimiz yorumcuların yorumlarının yayımlanma garantisi yok, böyle bir hak da talep etmesinler. Her şey açık sanırız, bu notu dikkatli okuyan meseleyi kavrar. Soru olursa yine cevaplarız. Saygıyla. Editörler
14-02-2015 23:59 (2)
Madde 35 "yabancı askeri üsleri kapayıp, NATO'dan çıkmak" neden sol niteliğe sahip kabul edilmemiş acaba? Bir de yazının tarihi 2015 olacak herhalde. mh
16-02-2015 15:18 (3)
Özdemir İnce'nin Syriza, Yunanistan ve Türkiye ile ilgili analizi mükemmel. Ali Rıza Üçer
16-02-2015 19:38 (4)
Ö.İnce keskin ve etkili diliyle döktürmüş yine.dbo
17-02-2015 17:52 (5)
Sn.İnce sıcak gündem işgal eden bir konuya değinmiş.Yunanistan’da olanlar ve Türkiye’ye yansımaları…Denildiği gibi Türkiye’ye özgü saçmalıklar manzumesi hız kesmeden devam ediyor.Hariçten gazel okumaya kalkılınca demek ki böyle oluyor.Yazıda Yunanistan’ın en büyük sorunu olarak Avrupa birliği ekonomisine entegre ve adapte olamaması gösterilmiş.Acaba sorun entegre olamamak mı yoksa hiç entegre olunamayacak bir birliğe çok zayıf bir halka olarak girilmeye yeltenilmesindedir? Tartışmaya değer…Syriza lideri Çipras seçimin hemen öncesindeki Atina mitinginde aynen şöyle söylüyor:’’1953’te Almanya’nın borcunu sildiniz,bizimkini de sileceksiniz.Benimle yeniden masaya oturmaya mecbursunuz’’İşte zurnanın zırt dediği yer burası:AB’yle papaz olabilecek misin,yoksa yelkenleri erkenden suya mı indireceksin?Şayet bir kez daha hüsran yaşanırsa,%6’nın üzerinde oy alan ve aportta bekleyen Altın şafak hareketi ve muadilleri zincirlerinden boşanırsa hiç şaşırmayalım.+
17-02-2015 17:52 (6)
+Endişemiz bir Yunan Lula’sı örneğinin yaşanacak olması…KKE’den bahsedilmiş de 15 milletvekili çıkaran ve 2012 seçimlerine göre oylarını %1 artıran KKE,AB’ci olduğu için Syriza ile işbirliğini reddetmiş durumda. Burada bir sekterlik olup olmadığı da tartışılır.KKE tarihi denmişken ikinci dünya savaşı ve sonrasındaki Yunan partizanların İngilizlere,kralcılara ve Yunan gericilerine karşı ayaklanmasını,ülkenin bir bölümünü ele geçirmesi ve sonrasındaki yenilgilerini anlatan-Yurtsever direnişin kısa öyküsü,derleyen:Fuat Göktürk-isimli kitabını anmakta yarar var.Umarım partizanların kemikleri sızlamıyordur.Vebali KKE’nin boynuna!Ne münasebet,bizim seçimlere kadar çarçur edilecek daha çook vaktimiz var!Selamlar.Caner Ercan
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210916
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.