Entelektüel otopsi raporum (Ne kadar bilgisizim?)
Ben Taylan Kara, okuyucuya itiraf ediyorum. Ben bir cahilim, hem de zırcahil.
Kuantum elektrodinamiği hakkında cahilim. Levha tektoniği hakkında 1 dakika bile konuşamam. Organik kimya konusunda bir kimya mühendisi beni serçe parmağıyla kandırabilir. Japon dili ve hatta edebiyatı hakkında zırcahilim. Katıhal fiziği, yüksek enerji fiziği, atomaltı parçacıklar, türev, integral, Gödel’in eksiklik teoremi hakkında acınacak kadar bilgisizim. Gödel’in “Principia Mathematica Gibi Dizgelerin Biçimsel Olarak Karar Verilemeyen Önermeleri Üzerine” adlı doktora çalışmasından hiçbir şey anlamıyorum. Meteorolojiden anlamıyorum, bilgisayar program yazılımı hakkında tek bir sözcük bile söyleyemem. Schrödinger denkleminin anlamı konusunda hiçbir fikrim yok, o denklemdeki sembolleri bile doğru okumaktan acizim. Lorenz dönüşümünün ne anlama geldiğini bilmediğim gibi bu konuda neyi bilmediğimi bile bilmiyorum. Dahası bu Lorenz’i (Hendrik Lorenz), yıllardır Konrad Lorenz ile karıştıracak kadar aptalım.
Taksonomi hakkında o kadar az şey biliyorum ki yok sayılabilir. Taksonomik adıyla 10 tane böcek, 20 tane balık adı sayamam.
Sicim kuramı hakkında Edward Witten’ın yazdığı 90 sayfalık makalenin tek bir satırını bile anlamadım. Son 100 yıldır fizikteki önemli olayların hiçbirini yeterince anlayamıyorum. Higgs bozonunun varlığını denklemlerle nasıl öngörebiliyorlar aklım almıyor. Higgs’ten çok daha eskilerini de anlayamıyorum. O kadar anlayamıyorum ki ortaya konalı 100 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen Planck sabitini bile anlayamıyorum. Sadece kuantum fiziği mi: klasik fiziği de yeterince anlayamıyorum. Maxwell denklemlerine de kafam basmıyor. Fizikte kronolojik olarak anladığımı zannettiğim en son denklem Kepler’in denklemleri; eğer biraz deşilse büyük bir olasılıkla onları da yanlış anladığım ortaya çıkacaktır. Kafamı ne kadar zorlasam da fizikte ulaştığım en güncel zaman 100 yıldan daha eski olabiliyor ancak. Buradan anlaşılacağı gibi fizik konusunda bir aptal, kafası basmayan cahil bir adamım. Sadece fizik mi?
Sinemadan hiç anlamıyorum. Eisenstein’ın Potemkin Zırhlısı’nı izlerken içimi sıkıntı basıyor. Kieslowski’nin niçin büyük bir yönetmen olduğunu anlayamıyorum. Tarkovski’nin uzun sekanslarının çoğunun ne anlama geldiğini bilmiyorum. Bergman’ın Persona filmini anlayamadım. Vertov’un, Haneke’nin, Triers’in birçok filmini hiç izlemedim, izlediklerimi de anlamadım.
Dinlediğim klasik müzik eserleri hakkında geliştirdiğim duygular hala “hoşlanma-hoşlanmama” duygusunun baskısı altında eziliyor. Schoenberg’in atonal müziğini anlamıyorum, bunu anlamadığım gibi Bach’ın tonal müziğini de tam olarak anlayabildiğimi söyleyemem. Dinleyerek bir müzik parçasının Barok ya da romantik döneme ait olduğunu çıkaramıyorum. Bale hakkında hiçbir fikrim yok. Kokoschka’nın dışavurumculuğunu, Kandinsky’nin soyut sanatını, Picasso’nun kübizmini kendi kendime anlamaktan acizim. Guernica’nın sanatsal değerini resimle ilgisiz birine kanıtlayamıyorum. Degas, Renoir, Monet, Cezanne ya da Kandinsky’nin hiçbir resminin aslını görmedim.
Kiril, Yunan, Ermeni, Japon, Çin alfabelerini bilmiyorum. Sümerce, Akadça, Süryanice anlamıyorum. Rusça, Japonca, Çince ve bunlar dışında konuşulan yüzlerce dili hiç anlamıyorum, bu dilleri okuyamıyor, yazamıyorum. Bilmediğim yüzlerce dilin bir kısmının adını bile bilmiyorum. İki yüzü aşkın ülkenin %90’ından fazlasını hiç görmedim. Dünyada yaşayan insanların %90’ından fazlası hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmiyorum. Aborjin, Malezya, Paraguay, Gambiya, Kamçatka, Lapon, Sih, Tazmanya ve benzeri onlarca halkın ve bölgenin tarihi hakkında 3 cümle bile kuramam. Bask dilinde yazılan hiçbir kitabı okumadığım gibi bu dille yazan iki tane yazar adı bile sayamam. Kongolu hiçbir şairi tanımıyorum.
Hergün kullandığım bilgisayar, yazıcı, fotokopi makinası, bulaşık ve çamaşır makinası gibi cihazların bir tekini bile yapamam, bırakın yapmayı çoğunun nasıl çalıştığını bile açıklayamam, bırakın bunları açıklamayı küçücük bir flash belleğe o bilgilerin nasıl sığdığını bile anlamıyorum.
Go oynayamıyorum. Satrançta oynadığım bütün büyükustalar (GM) beni yendiler; uluslararası ustaların (IM) çoğuna ve bazı FİDE ustalarına da yenildim. Briç oynayamıyorum.
Gökteki yıldızların çoğunun adını bilmiyorum. Beyaz cüce, süpernova, kuasar, pulsar…Bunlar hakkında yarım saat bile konuşamam. Chandrasekhar limitini hesaplayamıyorum. Astronomideki matematiksel hesaplamalara, bir bebeğin trigonometrik denklemlere baktığı gibi bakıyorum.
Heidegger’i ana dilinden okuyamıyorum. Heidegger’in çevirilerinin hepsini de okumadım. Okumuş olduklarımı da muhtemelen yeterince anlamadım. Sadece Heidegger mi? Veda’ları, Kalavela’yı, Mahabarata’yı, Manas’ı da okumadım.
Adorno’nun Minima Moralia kitabını ancak 5 kez okuduktan sonra anlayabildim. Ne kadarını anlayabildiğimi hiç sınamadım, sınanma olanağı olsa muhtemelen tam anlayamamış olduğum ortaya çıkar.
Joyce’un Ulyses’ini kılavuzla okuduğum halde pek az şey anlayabildim. İngilizce metni ile birlikte okuduğum halde yeterince anlayamadım.
Okumayı tasarladığım kitapların %90’ından fazlasını okuyamadım. Musil’in Niteliksiz Adam kitabına yıllardır başlayamadım. Ahmet Cevizci’nin Felsefe Sözlüğü’nü yıllardır bitiremedim. T.Mann ‘ın Dr Faustus’unu, Hesse’nin Boncukoyunu’nu, Lowry’nin Yanardağın Altında kitabını, Gorki’nin Klim Sangin kitabını hala okumadım. Üstelik okumayı da düşünmüyorum.
Tarihte Bacon ve Zenon’un iki tane olduğunu 25 yaşımda fark edebildim. Kısa alıntılar dışında ve ne Francis Bacon, ne de Roger Bacon okuyabildim. Zenon’nun hakkında o herkesin bildiği paradoks ve birkaç magazin cümlesi dışında hiçbir şey bilmiyorum. Zenon, “Zeno” olarak okunduğundan dolayı “Zenon’un” yazarken bile “Zenon’un” mu yoksa “Zenon’nun” mu yazılacağını karıştırdım.
Eğer bu yazıyı gerçeğe uygun yazmayı başarabilseydim bilmediklerimin, anlamadıklarımın, yapamadıklarımın listesi yüzlerce sayfa tutardı. Burada yazmadığım diğer şeylerin de büyük bir çoğunluğunu bilmiyorum. Ne kadar çok öğrenirsem öğreneyim, bilmediklerim bildiklerimden hep çok daha fazla oluyor. En kötüsü de binlerce bilmediğim şeyi, bilmediğimden bile habersizim.
Ben böyleyim ey okur. Romalı şair Horace olsa yazıyı şöyle bitirirdi:
Quid rides? Mutato nomine, de te fabula narratur*
Taylan Kara taylankara111@gmail.com
*Neden gülüyorsun ki? İsimleri değiştir, anlattığım senin hikayendir.