“Helal et” dedikleri, bizdeki usul hayvan kesimi haram mı, helal mi?

“Yerde yürüyen hayvanlar ve iki kanadıyla uçan kuşlar da sizin gibi ümmetlerdir. Biz O kitapta hiçbir şeyi noksan bırakmadık. Sonra hepsi Rablerinin huzuruna toplanıp getirilirler.”

En’am Suresi 38. Ayet

Geçen yaz bir dostu ziyarete Çamlıhemşin’e gitmiştik. Biraz dolaşalım çevreyi dedik, o güzelim doğa burnumuzdan geldi. Bir komşuları ailecek bir buzağıyı kesiyorlar. Herhalde kesmeyi de bilmiyorlar, ortalık kan gölü… Boynunun yarısı kesilmiş buzağıcık kalkmaya çalışıyor, çevresindekiler sırıtarak, kahkaha atarak şakalaşıyor. O “insanlar” bizden yana bakınca buzağı ayağa kalktı, kafası sallanıyor, sendeliyor. Müthiş öfkelendim, hani misafir olmasam… derhal buradan gidelim, dedim. Daha fazla kan çıkmadan…  Güya solcu bir aileymiş bunu yapanlar…

Altı ay et yiyemedim. Fakat çare mi… Tam olarak bırakmak gerek diyor duygularım, aklım diyor ki “bu genetiğimize, doğamıza aykırı…” İki arada bir deredeyim.

Şimdi “Kurban Bayramı” geldi çattı, yine o bildik vahşi görüntüler istemesek de gözümüze sokulacak. Biri hiç aklımdan gitmiyor. Boğa kaçıyormuş güya, onu kesecek iki ayaklı yaratık, hayvancağızın bacaklarını baltayla doğramış önce dizden aşağıya. Şimdi bu et “haram” değil mi?  Ne deniyor El-Maide suresi 3. Ayet: Başka bir hayvan tarafından öldürülmüş hayvanın eti haramdır.

Helal gıda, helal et ne demek İslam’a göre. Haram ne demek? Bu konuda Kuran’a mı dayanacağız geleneklere mi? Dini geleneklerin çoğu İslam’a, Kuran’a aykırı aslında.

“Allah size ancak ölüyü, kanı, domuz etini ve bir de Allah’tan başkasının adına kesilen hayvanları haram kıldı. Bununla beraber kim bunlardan yemek mecburiyetinde kalırsa taşkın ve mütecaviz olmamak şartıyla yiyebilir. Şüphesiz Allah bağışlayıcıdır, merhamet edicidir.”

En-Nahl Suresi 115. Ayet

Durum gayet açık: İslam’ca haram sayılan sadece iki şey var. Biri hayvanın putlara veya başka “Tanrılara” adanarak öldürülmesi. Tanrının birliği kavramından ötürü hakaret ve haram sayılıyor. İkincisi tümüyle sağlık gerekçesine dayalı. Ölü hayvanı yemeyin. Çünkü kokuşma başlamıştır. Hele Arabistan’ın sıcak iklimini düşünün, bir saat içinde et zehirli hale gelebilir.  

Başka yiyecek bulunamamışsa bunlar bile affediliyor.

Demin sözünü ettiğimiz El- Maide Suresi 3. Ayet kesimi ve “doğru eti” daha ayrıntılı tanımlıyor. “Kesim” deniyor, çünkü o dönem daha acısız başka bir öldürme yöntemi yok. Bir cisimle vurulmuş ve ölmüş hayvan eti de yasaklanıyor, yine aynı sebepten. Ve bir de şu sebepten: Diyelim avcısınız hayvanı okladınız, ama kaçtı. Sonra onu bir yerde ölü buldunuz. Ama ne kadar zaman sonra buldunuz, o zamana dek kokuşma başladı mı? Nedenler gayet net. Hayvanın ölürken ne durumda bulunduğunu görmeniz gerek.

Bu yazının amacı kurbana ve “Kurban Bayramına” karşı durmak değil. O ayrı tartışma konusu ve bugünün dindarlarının büyük çoğunluğu o konuda da hepten cahil. Bu yazının konusu  “İslami usulde kesim” denen şeyin İslam’a ve Kuran’a uygun olup olmadığını irdelemek. Kurban insanlığın binlerce yıllık bir geleneği. Kuran’da en açık El-Bakara Suresi 196. Ayette tanımlanıyor. Orada da gayet berrak ifadeler… Ve o ifadeler bugünkü geleneğe nasıl dönüşmüş, hayret verici. Ayette  Hacca giderseniz kurban kesin, gidemezseniz de kurban kesin. Kurban kesemiyorsanız oruç tutun buyruluyor. Ne Kurban bayramından söz ediliyor ne de her yıl bunu tekrarlamak zorunluluğundan. Hanefi mezhebi Kuran’ı gide gide bugünkü gibi yorumlamış, deniyor. Yaşar Nuri’nin deyişiyle acaba Hanefi mezhebi mi yoksa Emevi otokrasisi mi? Öte yanda ne Kuran’da ne de Hz. Muhammed’in hayatında herhangi bir bayram ritüeli yok.  

Fikriyat.net de Mehmet Yaşar Soyalan şöyle yazar örneğin: “Hac dışında kurban kesmenin dini bir gereklilik olduğunu savunanlar peygamberimizin sahih ve mütevatir hadislerinde yeterli malzemeleri bulamayınca Kur’an’dan konu ile ilgisi olmayan bazı sure ve ayetleri bu ibadetin varlığına delil olarak getirilmiştir. Bu sure ve ayetlerin en meşhuru ise Kevser suresidir. Surenin “Fesalli li rabbike vanhar” ayeti “rabbin için namaz kıl kurban kes” şeklinde anlaşılarak, her durumda kurban kesmenin namaz gibi dini bir gereklilik olduğu ifade edilmiştir. Bu anlayış özellikle Hanefi mezhebi taraftarlarınca zorunlu bir uygulama olarak algılanmış ve bu mezhebinin vacip anlayışı çerçevesinde şekillendirilmiştir.” Yazar devamla o yorumun ne denli yanlış olduğunu ayrıntılandırıyor.

22 Şubat 2000 tarihli bir Milliyet haberi:        

Hayvanseverlerin desteğiyle düzenlenen "kurban kesimi" toplantısında, hayvanların Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu gibi bayıltılarak kesilmesi gerektiği görüşünde birleşildi. 

Kurban Bayramı'nda sokak ve açık alanların kan gölüne döndüğü, bilinçsizlik yüzünden hayvanlara büyük acı verildiği, sokaklarda yaralı halde eli bıçaklı insanlardan kaçan hayvanlara rastlandığı görüşünden yola çıkan hayvanseverler, kurban kesimi konusunda harekete geçti.

Doğa ve Sokak Hayvanlarını Koruma Derneği (Doshayad), İstanbul Veteriner Odası'na başvurarak ortak bir toplantı düzenledi. Atatürk Kültür Merkezi'nde dün yapılan toplantıda tartışma yaratacak ilginç fikirler ve yaklaşımlar ortaya atıldı.      

Toplantıda bayıltılarak yapılan kesimin İslamiyet’e uygun olduğu vurgulandı. Kesimlerde en uygun bayıltma yönteminin elektrikli cihazla yapılan olduğu belirtilirken, psikiyatrist Haydar Dümen, bu cihazdan her köye alınmasını istedi.

Hayvanseverlerin gözyaşı döktüğü toplantıda Prof. Dr. Hüseyin Hatemi de, hacca gitmeyenlerin kurban keserek şehri kan gölüne çevirmelerinin anlamının olmadığını söyledi.      

Toplantıyı yöneten İstanbul Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Prof. Dr. Tahsin Yeşildere, insani kesimle, İslami kesim arasında fark olmadığını vurguladı. Hayvanlara acı vermemek gerektiğinin altını çizen Yeşildere, bu konuda Diyanet İşleri Başkanı'nın verdiği fetvaları anımsattı.

İslam'a uygun

İ.Ü İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi ve eski müftü Doç. Dr. Fahri Kayadibi, Kuranıkerim'e ve Hz. Muhammed'in sözlerine bakıldığında hayvanlara eziyet etmenin günah olduğunun anlaşıldığını söyledi. Kayadibi hayvanlara yapılan eziyet ve cezaların aynısının ahirette bu kişinin başına geleceğini anımsattı.

En güzel kesim yolunun "bayıltarak kesim" olduğunu, bunun da İslam’a ters düşmediğini belirten Kayadibi, "Türkiye'de birtakım sıkıntılar çıkacaktır. Çünkü kırsal alanda kontrolsüz kesime alışılmış. Almanya'ya giden bazı vatandaşlarımızın lavabo, balkon ve tavana hayvanı asarak kurban kestiği görülmüştür. Bu tür insanlar dini yönden cahil oldukları için böyle kesim yapıyorlar" diye konuştu.

Helal gıdayı Kur’an’a neden sormuyorsunuz ?

(Yaşar Nuri Öztürk'ün Yurt Gazetesi'ndeki 12 Ağustos 2012 tarihli yazısı)

Din üzerinden çıkar sağlamanın en acımasız oyunlarından biri de yıllardır gündemde olan ve son günlerde yeniden hararetlenen ‘helal gıda aldatmacası’dır. İç içe yalanlar, iç içe istismarlar, iç içe iftiralarla dolu bir tezgâhtır bu. Allah ile aldatmanın en yaman eylemlerinden biridir.

Bir yandan ‘Devletin depolarındaki yüzbinlerce ton GDO’lu buğdayın ekmek yapılmak üzere hazırlandığı’ manşetlere çıkıyor (11 Ağustos 2012 Yurt Gazetesi), öte yandan ‘helal gıda’ sertifika ve patent çalışmalarına ilişkin haberler arzı endam ediyor. GDO’lu buğdayları halka yedirenler  ‘helal gıda’ patentlerini ne için verir acaba? Bu halk bugüne kadar ‘haram gıda’ mı yiyordu. Yiyordu da, halkı haram gıda yemekten bunlar mı kurtaracak? Onlarca Mâûn ihlali sırtlarında irinli bir kambur gibi duran bunlar… 

Kitleler aldatılıyor. Hiç değilse bu münasebetle birileri de çıkıp Kur’an’ın ‘helal gıda’ anlayışından söz etsin! O da yok. Kur’ansal gerçeklerin üstü namertçe örtülüyor ve İslam, gözümüzün içine baka baka, Allah’a ve dine iftira tezgâhlarıyla hayasızca kirletiliyor.

‘Helal gıda aldatmacasının mahiyetini ben, ‘Allah ile Aldatmak’ kitabımda ayrıntıladım. Burada küçük bir özet vereceğim.

Bu çıkar tezgâhı ilkin Avrupa’da yaşayan Müslümanları aldatmak için işletildi. Deniz Feneri, Yimpaş, Kombassan dinci soygunlarından çok önce… İslam fıkhına yalan söyleterek “Yahudi ve Hıristiyanların kestikleri etler yenmez” sloganıyla Müslümanları aldatıp hijyen kurallarına uymadan kesilmiş kaçak etleri “İslamî kurallara göre kesilmiş” veya ‘helal gıda’ teranesiyle hem de daha yüksek rakamlarla sattılar.

1990’lı yılların birinde Türk Başkonsolosluğu’nun davetiyle konferans için Hamburg’a gitmiştim. Havalimanından aldılar. Akşam yemeğini başkonsolosluk konutunda yiyecektik. İçeri girdik; başkonsolos çok öfkeli ve üzgündü. Sebebi ben sormadan o anlattı: “Hocam, din istismarı, düşünebileceğiniz boyutları aştı, artık tam bir çeteciliğe, tam bir dehşete dönüştü. Adamlar, Almanların sattıkları etlerin kullanım tarihi geçmişlerini toplamış, üzerlerine ‘helal gıda’ damgası vurup Almanın sattığı fiyatın bir buçuk katına bizim yurttaşlara satmışlar. Yiyenlerin bir kısmı zehirlenmiş. İçlerinde ağır vakalar var. Durum bize intikal ettirildi. Ben biraz önce hastaneden geldim. Bu nasıl iştir hocam, böyle din mi olur, böyle Müslümanlık mı olur. Almanlar bu olup bitenleri izliyor. Bu adamlar bize ve dinimize neden saygı duysun?”

İşte size, helal gıda tezgâhından bir kesit. Eşeleyin, hemen hepsinde buna benzer çıkar oyunları göreceksiniz. Dillerine doladıkları temel üçkâğıt şu: “İslamî kurallara göre kesilmiş et…”

“İslamî kurallara göre kesilmiş” ne demek? Böyle bir kıstas mı var? Müşriklerin kestikleri etler yenmez, Ehlikitap denen Yahudi ve Hıristiyanların kestikleri yenir. Buna ilave edilecek bir tek kural var: Kesimin hijyenik olması. Başka bir kural yok. Bir mezhebin fetvasıyla değil, bütün mezheplerin ittifakıyla, Ehlikitap diye anılan Yahudi ve Hıristiyanların kestikleri etler, hiçbir kayıt ve şart aranmaksızın helaldir; yenir. Yeter ki kesilen hayvan, eti helal bir hayvan olsun. Bu gerçek halktan saklanarak ‘helal gıda’ veya ‘İslamî usulle kesim’ rantçılarına vurgun imkânı hazırlanmaktadır.

Allah ile aldatmanın muhteris vurguncuları, ‘helal’ kavramını birtakım uydurma yollarla belirlerken başkalarının hakkına tecavüzün bir haramlaşma sebebi olduğuna asla değinmezler. Onların aldatmalarına maruz kalan halk da bu gerçeği onlara asla hatırlatmaz. Onlar soymaya, halk da soyulmaya devam eder.

MÜŞRİKLERİN KESTİKLERİ YENMEZ İSE…

Meseleyi Kur’an verileri açısından iyice tahlil ederseniz şu dehşet verici manzarayla karşılaşırsınız: Kestikleri yenmeyecek olanların başında bu ‘helal gıda’ kalpazanları gelmektedir. Çünkü bunlar dine yalan söylettikleri, yani Allah’a iftira ettikleri ve riyakârlık yaparak halkı aldattıkları için Mâûn suresinin beyanlarına göre ‘hükmen müşrik’ durumundadır. Ve müşriklerin kestikleri etlerin yenmeyeceğinde en küçük bir tartışma yoktur. Ayrıca Kur’an, müşrikleri ‘bizatihi pislik: neces’ olarak nitelemektedir. (Tevbe suresi, 28) Pisliğin helal gıda üretmesi nasıl düşünülebilir?! Meseleye Kur’an açısından bakanlar, bu ‘helal gıda’ aldatmacılarının, esasında ‘haram gıda’ sektörü yarattıklarını anlamakta gecikmezler.

Yaptıkları iş, açık bir Mâûn suresi ihlalidir.

Mâûn suresi ihlalleri, bu ihlali yapanları hem müşrik damgasıyla damgalar hem de ‘haram yiyici’ damgasıyla. Hal böyle iken bunlar ‘helal gıda’dan nasıl söz edebilirler?!

Evet, Yaşar Nuri Öztürk’ün görüşü de böyle. Şimdi,

SONUÇ: Tutucu zihniyet bir hastalıktır. Bu zihniyet dindar görünümde de çıksa karşımıza, dindar olmayan görünümde.. de bir illettir. Dindar tafralarına bakmayın, dinin olumlu özüyle bir ilgisi yoktur. Etleri yenmek için hayvanlar en az acı verici yöntemlerle öldürülmelidir ve sunduğumuz gibi buna karşı Kuran’da ve sünnette hiçbir engel bulunmamaktadır.  

Kaan Arslanoğlu

Facebook
yorumlar ... ( 18 )
11-10-2013
13-10-2013 21:17 (1)
Sevgili Kaan, emek vermiş, ayrıntılı yazmışsın. Konuya hakim görünüyorsun. Lakin, anlamadığım bir şey var: Bu yazı İslami referansa sahip kişilere mi yazıldı? Öyle ise onlar "Hımm, KA öyle dediğine göre doğrusu budur" mu diyecekler? Yoksa İslami duyarlılığı da olan ama farklı referansa sahip okumuş yazmış takımına mı sesleniyor? "Oh, kurban keseyim mi nasıl keseyim diye düşünüyordum, KA beni aydınlattı" mı diyecekler? Dinin öyle mi böyle mi dediğini, gerçek İslam'ın ne olduğunu tartışıp insanlara anlatmak gibi bir misyon mu edindin? Yaşar Nuri Hoca, Beyaz hoca, şimdi de KA hoca! Hadi hayırlısı
13-10-2013 21:37 (2)
Din gelenektir; gelenek dindir. Kuran da ne yazdığı, hangi hadisin ne yazdığı ikincil bir sorundur. Bu kafa için, günün ihtiyaçlarına göre geçmişe dönüp, kendine uygun hadis bulmak kolaydır. Arkaik dönemin, köleci toplumların gelenekleri yeterli değilse yenileri de uydurulur; Bakınız Kutlu doğum Haftaları... Dinsel siyaset için dinsel doğrular değil, iktidarını pekiştiren dinsel hikayeler daha önemlidir. Kaldı ki, bir dinsel doğru olsaydı, onlarca mezhep ortaya çıkmazdı. Dinci iktidarlar için önemli olan din değil; "ahlaksızlıkları" örtebilen dinsel gösteriler daha değerlidir...
13-10-2013 22:35 (3)
Bu yazı herkese ve sizlere yazıldı değerli yorumcum.Et yemekten rahatsızlık duyuyorum,ama bu hayvani doğamızdan kaynaklanan zorunluluk diye rahatsızlığımı dile getiriyorum.Paylaşıyorum.Yakın bildiğinin acısına duyarlı olmayan vatandaşa nasıl duyarlı olacak.Sol kompartmanda kendi kendimize konuşmaktan fena halde sıkıldım değerli kardeşim.Sesimiz nereye kadar ulaşıyor,halkmış, işçiymiş, yoksulmuş kimsenin umurunda değil. Bizden olmayanı ikna kimsenin umurunda değil. Yeter ki kendi kendimize konuşup sözüm ona siyaset yapalım. Yenildikçe daha kibirlenen bir sol.Bu yazıdan öğrenenler çıkar merak etmeyin KA
13-10-2013 21:55 (4)
Ben hiçbir misyon edinmedim değerli yorumcum.80 yıllık başarısızlıktan sonra hep aynı hep aynı üç dört kalıp, beş altı beden lafları tekrarlayıp duran,neredeyse her yazının, her makalenin bilmem kaçbininci kopya olduğunu fark edemeyen insanların arasında ne gibi bir misyon yüklenilebilir.Din bir inanç tamam da, çokça gericliğe hizmet eder tamam da, bu bizim sol kesimin inancı nasıl bir inançtır, niye sürekli hep aynı şekilde tapınılır, bu bize dinden de daha zararlı değil midir? Bildiğimiz çok kısıtlı şeyleri hiç test etme ihtiyacı duymamamız bizim kanatta en zararlı tarikatçılık değil mi. K:A
14-10-2013 09:17 (5)
Kaderimiz buysa katlanalım mı demeli? Yoksa kaderimiz ileri doğru değil geriye doğru ve bizim tarafımızdan mı yazılıyor? İlahi kudret dediğimiz anda herşeyin önceden belirli ve yazılmış olduğunu kabul ettiğimiz anlamına gelmez mi?Bu özgürlük müdür?Peki ya biz geriye dönüp bunların tesadüfi olamayacağını düşündüğümüz bir neden sonuç ilişkisi kuruyorsak? Ya olan herşey sonsuz olasılık içinde önceden hesaplanamaz bir şekilde gerçekleşiyorsa? Geriye baktığımızda bu olanlar bize başka türlü olamazmış gibi geliyorsa? Gelecek belirli midir? Bu sorular sol kesimin belirlenimcilerine de sorulmalı.Hamza
15-10-2013 20:05 (6)
Sevgili Kaan, Bu yazından en çok Apo etkilenmiş ve derhal Demokratik İslam Kongresi toplamaya karar vermiş. Artık birlikte gerçek İslam'ın ne olduğunu topluma anlatırsınız. Bana da tabii ki!
23-09-2015 18:26 (7)
Kurban hayvan kesilen bir gelenek değildir, bir ibadettir. Toplumun refah düzyinin artması ile parası verilip başkasına yaptırılan ve eti yardım amaçlı dağıtılan bir geleneğe dönüştürülmek üzeredir maalesef. Herhangi bir ilmihal kitabında kurban ibadeti konusu en fazla on sayfa olarak anlatılmaktadır. Kesim yapılmadan önce açıp okunmalıdır. Yanlış yapılan uygulamaların bedeli ise dine yüklenmemlidir. SÇ
23-09-2015 22:57 (8)
Ham-fendi bilmez. Hac esnasında kurban kesilirken hacı zaten vekaleti vermiş olur. Görmez bile hayvanı. Parayı verip başkasına yaptırmak fıkıh açısından kusurlu bi durum değildir. Hayvanın etinin yardım amaçlı dağıtılması hususuna gelince... Onla ilgili de bi sınırlama yok. Hangi ilmihali okuyo bilemiyciğm. Ama hem eti helal olan hayvanlar hususu, hem de kurban ile ilgili gayet tafsilatlı bilgi veren ve geçtim 10'u, 100 sayfadan fazla bunu işleyen ilmihaller vardır. O tornadan biz geçtik. Bize lolo olmasın piliğz. Kesim anında hayvanın bilincinin açık olmasına dair bir şart da yoktur. Nokta. İbadet başka şey, adet başka şey. Bi daha nokta. Simmeryalı Konan
24-09-2015 08:42 (9)
Bir başkasının ne bilip bilmediğini bilmeden bilmişlik edene önce ne konuşulduğunu bil denir. Ya da şöyle anlatmaya çalışalım. Dünya galakside bir gezegendir. Sizin evde muslukların kesik olması dünyada su sıkıntısı yaşandığının göstergesi değildir. Belki de ilk kontrol edilmesi gereken faturaların ödenip - ödenmediğidir. Faturaların ödenmesi gerektiğini bilmek ödemek demek değildir. Ödeme veznesi önünde ödenmesi gerekliliği üzerine yapılacak konuşmalar da tahsilat değildir. Biliyorum bağlantısız geldi ilk anda ama sizin kadar genius olduğunu var sayan biri bence ne denilmek istendiğini çözebilmeli. Zira anladığım kadarıyla normal insanların yazdığı gayet açık ifadeler size anlaşılmaz ve karmaşık geliyor bu durumda belki bu mesajda yazdıklarımı çözebilirseniz ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. Hadi bakalım???( İşin doğrusu vereceğiniz yanıtı tahmin edebiliyorum ) SÇ
24-09-2015 10:09 (10)
7 numaralı yorum bir nedir? Babam tarafından mı yazılmıştır? Sanatçı orada kübist mi, sürrealist mi çalışmıştır? Yoksa bildiğin natürmort mudur? 9'da kişioğlu kendi aklınca komedi yapmaya mı çalışmıştır? Normal insanların yazdığı gayet açık ifadeler bana anlaşılmaz ve karmaşık geliyorsa normal insanlara nasıl geliyordur? Elli sefer alay konusu edilmiş "şunlar böyledir, bunlar da şöyledir" kalıbını kullanarak kişioğlu hangi ulvi mesajları bize hatırlatmak istemiştir? Amacı yoksa beni stimule etmek midir? Müdür müdür müdür? Bu arada, ne bilmediğin gayet açık. Aşikar sallamasyonlu, genelgeçerdoğrular sosunu bulanmış, ultra yuvarlamasyonlu laflarla millete burada akıl verecek gurulara ve onların takipçilerine ben buradan atılıncaya kadar ayarın kralını vericem. Çünkü ben ne bilmediğimin farkındayım. Kendimi ve fikirlerimi çok önemseyip de ortaya fırlamaya niyetli rüküş hiç olmadım. Neredeyse bütün yazılarım ve yorumlarım bu çizgidedir. Kimse sallamazsa ben de çıkmam ortaya! a.y.a. sussss
24-09-2015 14:02 (11)
Ben eski ama yeniden gündeme gelen bir yazıya sizin ile hiç alakası olmayan sizin isminizin geçmediği ve size yönelik en ufak bir göndermenin yapılmadığı bir yorum yazıyorum. Siz hemen "amaç beni stimüle etmek mididr" diyerek zıplıyorsunuz. Kurban kesiminin sizinle ne ilgisi var. Ne alaka, ne stimülasyonu? Burada ortama fırlayan rüküş kim çok açık değil mi? Okuyanlar görmüyor mu sizin ısrarla benim yorumlarımın altına eklendiğinizi ve direkt bana saldırarak beni size yanıt vermek zorunda bıraktığınızı. Siz bana söz söylemeden benim size yazdığım tek bir satır yok. SÇ
24-09-2015 17:35 (12)
Hiç zıplamam. Bünyem müsait değil. 9 numaralı yorumunuz 8 numaralı yorumum üzerine yazılmıştı. Cevap verdim. Bi de matematik ne alaka? Hani biolojiden terkdiniz? Sonra da bilişim-ilişim-yok ben ilişmiym gibi bişeyde önlisans yaptıydınız. Ne matematiği? Piliğz. Karşınızda demans mağduru mu var? Unutmayın. Siz demiştiniz. Ben sizden gencim. a.y.a. kıssss kısss kısss
01-10-2015 08:43 (13)
http://www.milliyet.com.tr/Guncel/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetayArsiv&KategoriID=24&ArticleID=245461&PAGE=1 Deniz Can
01-10-2015 08:43 (14)
www.youtube.com/watch?v=uqT_lJHGBJQ www.youtube.com/watch?v=S5E7GGGxNPI Söylenecek çok şey var aslında ama sadece akıl tutulması demek geldi içimden. Deniz Can
01-10-2015 10:35 (15)
Buna söylenecek bişe yok. Kürk için fok avı yapılıyo diye tüm beyaz adamları esefle kınamak makul mu? Suudiler bunu böyle yapıyo diye tüm müslümanlar manyak mı? Çinde köpek yeniyo diye panter emellik yapıp yoldan geçen tüm çekiklere çemkiriyo musunuz? Bırakınız piliğz. Azıcık eski ahit okuyun. Babil ve Akad medeniyetlerinde kurban neymiş öğrenin. Birinci Süleyman Mabedi varken sunakta kurban usullerinin nasıl olacağı Tevrat'ta var. Yani eski ahitte de mevcut. Kam oğn. Bunun çağla, çağdaşlıkla, atatürkçülükle falan da hiç alakası yok. Ha toplumcu pıtla var. O ayrı. İmza: Can Veyn. Yok yav. Şaka. Arif Yavuz Aksoy
01-10-2015 17:24 (16)
Arif bey söylenecek çok şey var, Suudiler böyle yapıyor diye değil, bir insanın bir günde kesebileceği hayvan sayısı ondur, yirmidir edebiyle adabıyla olsun diyorsanız hadi yüz olsun, bunu bine çıkarırsanız ne edep bekleyebilirsiniz ne de adap, manzara bu olur. Yıllardır hacca gidenlerin kurbanları kesip toprağa gömdüklerini duyunca şok olmuştum, şimdi de Suudilerin bunları ihtiyacı olanlara ulaştırdığı masalına inanıyorlar. Ne kadarını yapabildikleri kocaman bir soru işareti, dünyada açlık kalmazdı herhalde bu gerçek olsa. Bir kişi gidip kurbanının ziyan olduğunu görür de neden sonraki gideceklere sakın ha demez ve bu böyle sürer gider. Akıl tutulması değil de nedir bu? Deniz Can
01-10-2015 18:30 (17)
Sayın Can Veyn, pardon Can Deniz, aynen akıl tutulmasıdır. Katılıyore. Da, bunun altındaki güdülenmeye buradan laf ederek çözüm olmaz. Sitemizin nezih ve nezihe okurları kutsalıma dokanma kampanyası açarlar. Bizi blasfemici olmakla suçlarlar ve edebe davet falan ederler maazallah ve dahi hafazanallah. Onniçin topu orta alanda çevirmek ve dahi kutsal kitap metinleri, antropoloji gibi şeyler üstünden cambazlık yapmak gerek. a.y.a. cısss
01-10-2015 22:05 (18)
Akıl dışı uygulamaların kutsala da zarar verdiği aşikar, ne yazık ki bu benim kutsalım diyenler de demeyenler de hakaret etmeden kırıp dökmeden eleştirmeyi beceremiyorlar çoğunlukla. Bir taraf kendini diğerinden üstün gördükçe sağlıklı iletişim kurmak mümkün değil. O kadar cambaz olmaya gerek yok aslında, yine de kişilik yapınıza ya da ifade biçiminize göre tercih sizin, ister orta sahada top çevirin ister ileri uçta oynayın önemli olan doğru bildiğinizi doğru bir şekilde ifade edebilmek. Saygılar. Deniz Can
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210323
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.