Evrimci Açıdan Din Psikoloji Siyaset

Bir konuya odaklanıp, o konu üzerine uzun seneler boyunca çalışıp, birden fazla kitap yazmış olmak, akademik çalışmalar yapanlar dışında, fazlaca rastlanan bir durum değil. Kaan Arslanoğlu, evrimci bakış açısıyla insanı, seçimlerini, siyasi tercihlerini anlamaya, açıklamaya çalışıyor uzunca bir süredir. Solda gördüğünüz fotoğrafı 2013 yılında Londra'da çekmiştim. Bir kilisenin girişine konulan afişten. İngilizce bilmeyenler için yazayım, öncelikle God, Allah kelimesinin İngilizce'deki karşılığı. iGod ise, iPhone'a bir gönderme. Apple'ın i ile başlayan her şeyin isim hakkını aldığını okumuştum bir yerde. Bu anlamda bir telif ihlaline yol açar mı kilisenin yaptığını bilemiyorum. Afişte, meşgul ve zamanı kısıtlı kişiler için tasarlanmış, akıllarına takılan sorulara yanıtların verileceği sohbet toplantılarının tanıtımı yapılacağı yazılı. Arslanoğlu'nun son kitabında din konusuna bir bölüm ayrıldığını düşününce, bu fotoğrafın uygun olduğuna karar verdim.

Yanılmanın Gerçekliği başlığı ile yayınladığı kitap, bu alandaki çalışmalarının ilk ürünü. İlerleyen yıllarda, bu kitabın ikincisi olarak isimlendirilen bir çalışması daha yayınlandı. Dünyada bu kadar fazla eşitsizlik, bu kadar aleni baskı varken insanlar neden sol siyasi söylemlere sırtını dönmektedir sorusu, sol siyaset yapanlar dışında herkesin kafasını kurcalamaktadır sanırım. Sol siyasetin dışında diyerek belki haksızlık yaptığımı düşüneceksiniz. Aslına bakarsanız, bir yerde sol siyasete bir açık kapı bırakmış oluyorum bu şekilde bir tespit yaparak. Aksi durumda iş daha vahim bir hal, daha çözümsüz bir sonuç alıyor. Sol siyaset, insanların genelini neden yanına çekemediğine kafa yorup çözüm getiremiyorsa, bu ilkinden daha vahim bence.

Arslanoğlu son kitabında, evrimci bakış açısıyla din ve psikoloji inceliyor. Özellikle din konusundaki tespitleri alışılagelmiş sol jargona bir hayli aykırı. Din denildiğinde, klasik jargonun aklına Karl Marx'ın "Din halkın afyonudur"  sözü geliyor. Arslanoğlu ise dini inancın, genişletilmiş bir tanımı ile işe başlıyor. Kendisinden büyük bir gücün, kimi olay ve durumları oluşturduğuna, kendisinden büyük bir gücün varlığına inanmak olarak aktarabileceğim bu tanımı yaptıktan sonra, ateist olduğunu savlayan insanların bile büyük çoğunluğunun bu anlamda dini inancının olduğunun söylenebileceğini ileri sürüyor. Arslanoğlu'nun temel din dediği bu durum, evrimleşmenin sonuçlarından.

İnsanların büyük çoğunluğu temel dine inanıyorsa sol bu durumda ne yapmalı? İki bölümden oluşan son çalışmasının ilk bölümü, bu soru üzerine kurulu. Öncelikle temel dini inancın evrim bilim bakımından yorumlanmasını konu alan çalışmalardan bahsediyor Arslanoğlu. Ardından solun ne yapması gerektiğini tartışıyor.

Kitabın ikinci bölümü, benim yabancısı olduğum bir konuya odaklanmış: Freud ve Lacan'ın düşünceleri, tespitleri ve sol düşünürlerde Freudculuğun etkileri diye isimlendirebilirim bu bölümü. Psikanaliz, Arslanoğlu'nun yazdıklarına göre, artık psikiyatride fazlaca başvurulmayan bir yöntem. Psikanalizin babası olarak bilinen Freud ise, Arslanoğlu'na göre şarlatan. Freud üzerine yazılmış çeşitli kitaplardan alıntılar yaparak Freud'un vakalara yorumlarını aktarmış Arslanoğlu. Bunları okuduktan sonra Freud üzerine söyleyebileceğim tek şey, bunca yıl Freud miti nasıl yaşayabilmiş oldu.

Lacan'ı ise Mutluhan İzmir'in kitabı aracılığıyla okudum. Arslanoğlu da kitabının Lacan ile ilgili yazdığı bölümünde, İzmir'in kitaplarından alıntılar yapıyor. Arslanoğlu'na göre Lacan'ın yazdıklarını anlayabilmek olası değil. İzmir'in kitabındaki büyük öteki ile ben'in mücadelesi konusunda yazdıklarını beğenerek okumuştum. Benliğin tek olmadığını, farklı birçok ben'in mücadelesi şeklinde geçtiğini hayatın, bu mücadelede belirleyici olanın çoğunlukla başkalarındaki yansımalarımız olduğu tespitlerini de, bir yerde bizzat deneyimlediğim için, kabul etmiştim. Arslanoğlu, İzmir'in çalışmalarından uzun alıntılar yapıyor ve kimi yerlerde tespitlere katıldığını belirtmekle birlikte özellikle sol adına ahkam kesen aydınların Lacan ve Freud yorumlarını kullanmalarını eleştiriyor.

Kitap, Arslanoğlu'nun  kurucusu olduğu insanBu.com adlı internet sitesinde de yayınladığı yazılarla bitiyor. Akademik çalışma yapanlar dışında, bir konuyu uzun seneler boyunca araştırıp, birden fazla kitapta fikirlerini tartışanların sayısı çok değil. Bu bakımdan Kaan Arslanoğlu'nun yaptığı övgüyü hak ediyor. Keşke çalışmaları hak ettiği kadar tartışılıyor olsa. Kitabın bir çok yerinde Arslanoğlu'nun da yakındığı bu "görmezden gelme" tavırları ya da "evrimci, indirgemeci" yaftaları kimseye bir şey kazandırmıyor aslında.

Özgür Coşar

Facebook
yorumlar ... ( 14 )
24-03-2016
24-03-2016 22:36 (1)
Sevgili Kaan yeni kitabını kutlarım. Benimle ilgili kısımları okurken gerçekten çok eğlendim eline sağlık. Mutluhan
24-03-2016 22:37 (2)
İnsanı ego ve rububiyet dediğimiz tanrısal ego kıyaslanamaz. Bu bakış açısı firavunun bakış açısını yansıtır. Firavun veziri hamana yüksekce bir kule yap şu musanın tanrısını bir göreyim demiştir.yani tanrıyı üstün ama kendinden biraz üstün olarak görmekte ve onu görüp kıyaslama yapmak istemektedir. Halbuki biri yaratan diğeri yaratılandır. İnsan bir madde cisim kütle iken tanrı bunların dışındadır. Evet üstün bir güçtür tanrı fakat insanla kıyası mümkün olmayan dahası anlamlı olmayan bir kudrettir. Ogün sitede bi yazıda inanmak istiyorum ama inanacak bir tanrı bulamıyorum demişti bir yazar. Tesadüfe bakın tanrıda harıl harıl inanacak insan arıyo.ahmet cemal çobandede
25-03-2016 08:09 (3)
Sn. ahmet cemal çobandede, Firavun'un her akşam kendisini sakalından tavana astığı ve tanrıya "bana Musa ile mücadele etme gücü ver" diye dua ettiği/yakardığı söylenir. Bu bağlamda, tanrının kendine inananları harıl harıl aramasına gerek yok, biraz dikkatli bakarsa görecektir çoğunu. mehmet harma
25-03-2016 09:14 (4)
Kaan, bu arada sana ilk kitabımda attığım pası alamamış olmana üzüldüm. Orada Ego İnanır, Özne Düşünür diye bir bölüm var. İnanç konusunu orada işlemiştim. İnanç, EGO oluşumu ile birlikte insanların yaşamına giriyor. Yani bunun evrimle, genetikle falan bir ilgisi yok. Kişilik denen yapı başlı başına bir inanç, güçlü kişilik ise güçlü inançtır. Bkz çevremizdeki güçlü kişilikler. Felsefede bu konu olumsallık (contingency) olarak çok işlenmiştir. Mutluhan
25-03-2016 09:15 (5)
Yine nal toplamışım değerli Özgür arkadaş.Hadi kitabı bi çırpıda okudun, üstüne bi de yazı ha!Ne diyeyim,helal olsun sana.Selamlar...Caner E.
25-03-2016 09:23 (6)
Ego falan hikaye. Bunun bilmiş entelektüellerin dini olduğunu kanıtlarla ortaya koyuyorum Mutluhan. Ama inanmış bir dindar olarak bundan vazgeçmen mümkün değil. Yaşamında büyük bir dönüm noktası falan olacak, o zaman belki doğruyu görürsün. Ayrıca yorumlarında bir üsttenlik, bir tepeden bakma özentisi var ki, espriyle de birleştirmek istiyorsun, tutmuyor. Alçakgönüllü ol desem, işe yaramaz. Ego mu her neyse ondan çok fazla olunca, bir içgörü, bir mizah duygusuyla kendiyle dalga geçme de bulunmayınca böyle yapamamışsın-edememişsin gibi saygı düzeyi sorunlu yorumlar hep çıktı, çıkacak. Somut olan hiçbir şeye cevap vermeyip küçük sinik iğneler atıyorsun. Hoş değil. Bu arada Erendiz Atasü konusunda çok somut bir şeyler söyledim, sende tık yok. Nedir bu Yıldız Ecevit-Erendiz paslaşmaları? Kaan A.
25-03-2016 09:35 (7)
Bir şey daha: İnanç güçlü kişiliklerde oluşur diyorsun. İlk cümlede iflas. Güçlü veya güçsüz her kişilikte vardır inanç. Dinsel inanışlı kişilerin büyük bir çoğunluğu güçsüz, silik kişiliklidir. Ama yordun be beni Sevgili Mutluhan. Şimdi buna da çevirir başka bir yorum yazar, yine haklı olursun. Laf salatasından felsefe tam da Lacancılıktır işte. Ne desen çürütüldüğünde bambaşka beş altı yedeği eldedir. O çürütülse başkası. Laf cambazzz. İnsan tam da budur işte. Ve bu kanıtlı ispatlı bir evrimsel özelliktir. Kaan A.
25-03-2016 10:39 (8)
zaten özgür coşar son cümlesinde bu yaklaşımı özetlemiş sayın arslanoğlu. ---Kitabın bir çok yerinde Arslanoğlu'nun da yakındığı bu "görmezden gelme" tavırları ya da "evrimci, indirgemeci" yaftaları kimseye bir şey kazandırmıyor aslında.--- ben kendini "sol"da tanımlayan bazı insanların (ki bunların aklıbaşında olması beklenir - ve eğitimleri de bayaa iyidir) ciddi ciddi harun yahya'dan daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum. adamlar enikonu antievrim söylemlerle ve kuş mu, uçak mı, birkuşbiruçakbirsüpermen mi olduğu anlaşılamayan, mayonezi bol, logoreik stillerle öyle şeyler savunuyolar ki... harun yahya'yı görünce "vay anam babam, sen vallaha makulmüşsün" diyesi geliyo insanın. din modülü insanda evrimle yerleşmiş bi modüldür. etkinliği ve fenotipi kişiden kişiye değişebilir. ama o kadar. dil de öyledir ha! a.y.a. dilsss, dinsss, imansss
25-03-2016 10:39 (9)
Benim nüktedanlığım senin kadar gelişmiş değil, o nedenle kusuruma bakma. Tabii ki inanç güçsüz-güçlü tüm kişiliklerin temelidir, ben de EGO inanır derken onu vurguladım. Ama senin inancın benden güçlü gibi duruyor Kaan, insanı bir makineye çeviren evrimsel yaklaşım da bir inanç sonuçta. Bilimsel denen veriler tartışmalı şeyler. Bu biyolojik yaklaşım ilaç firmalarına çok yarıyor. Alan Sokal gibi felsefe ve psikanaliz karşıtı mühendis kafalılar yüzünden dünyanın gelmiş olduğu nokta da ortada. Kitlesel olarak insanları katleden silahlar, dezenformasyon medyası, kulelere tıkılmış biçimde yalnız yaşayan insanlar, bir yanda milyonlar açken öte yanda milyonları bir günde harcayan modern zaman feodalleri ile giden bir toplumsal düzen kuruldu mühendis kafalılar sayesinde. Senin inançların benimkilerden güçlü. Mutluhan
25-03-2016 12:53 (10)
firavunun kendisini sakalından astığı ve dua ettiğitam tamına israiliyattır. yani yahudilerin islamın içine sokuşturduğu bilgilerdir bunlar. hiç bir islamı kaynakta bu bilgi yoktur. Tanrının insana bir mecburiyetiyoktur, insanın vardır. tanrı sorgulama makamıdır, insansa sorgulanan. illa bunu cezalandırma manasında anlamayın. tanrıya inanma mecburiyeti yoktur, mühlet tanımıştır tanrı insanoğluna,hesabını daha sonra sormak üzere. o gün ateist bir arkadaş benimde kendime göre bir cennet tasavvurum var dediğinde ona şu soruları yönelttim. 1. o zaman sen ölümden sonra dirilmeye inanıyorsun 2. tasavvur ettiğin cenneti kim yapacak, tanrı mı 3. cennete girecek yada giremeyecek kişilere kim karar verecek ateistler inanıp inamadıklarının farkında değildir. tanrıyı inkar eden, cenneti, tekrardan dirlmeyi inkar etmelidir. o ne ya öyle. dünyada tanrıyı inkar et, öldükten sonra kabule yanaş. sayahmet cemalçobandede,devam edecek
25-03-2016 12:54 (11)
Prof. Dr. İzzettin Önder hocaya sormuştum bir sempozyumda. İktisat, aslında daha ziyade finans, alanında çalışan mühendislerin sayısı çok. Bu durumu neye bağlıyorsunuz? Matematik konusundaki bilgi ile açıklanabilir mi demiştim. Aslında bir yerde gollük pas gibiydi sorum. Hoca, mühendis için politik kararların sonucu modeldeki değişkendir demişti. Uygulanacak bir ekonomik karardan etkileneceklerin kanlı canlı insan olduklarını algılamazlar. Sosyal bilimler okuyanlar bu derece duyarsızlaşamıyor henüz. Mühendis gibi her konunun modellenebileceğine inanmıyor diye devam etmişti. Mutluhan hocamın yazdığını görünce aklıma bu anı geldi. Mühendislerde böyle bir herşeyi modelleme ve optimizasyon problemi haline getirme alışkanlığı var. Ben de aslında mühendislik lisans ve y.lisansı eğitimi aldım ama belki "mühendislik geni" yok bende. İşin ilginci 20 senedir bir şekilde mühendis olarak çalışıyorum. Benim açıklamam şu şekilde. Sosyal bilimlere dair okuduklarım uzaklaştırıyor mühendis kafasın...
25-03-2016 12:54 (12)
Kelimeleri biraz daha doğru seçsem ismimi eklemek için de yer kalacaktı. Neyse, kusuruma bakmayın. Saygılar, Özgür Coşar
27-03-2016 17:48 (13)
İyi bir mühendis,yapılan modellemelerin sadece bir yaklaşım olduğunu bilir,ve modelleme sadece tasarım aşamasında kullanılan birşeydir,tasarım gerçeğe dönüştüğünde hesaplanamayan pek çok şey ortaya çıkar.Yani aslında bir mühendis modelleme yaparken zaten tahmini bir şey yaptığının farkındadır,değilse zaten hiçbir şekilde gerçeğe ulaşamaz.Ek olarak insanların karakterlerini tercihlerini,günümüzde yaptkları mesleklere göre yorumlamak çok yanlış birşey.Mühendis kafalı gibi.Zaten bu koşullarda hiçbir meslek hakkıyla yapılmadığı gibi,birde insanın karakterine işlemesi imkansız birşey,memur kafalılar deseniz anlarım. İnsanlık bence çok eski zamanlardan beri yaşadığı stresi kaldıramıyor,dine ihtiyaç buradan çıkıyor bence.Klasik bir dine inanmasa yoga yapıyor ya da başka ritüeller buluyor kendine,şansa inanıyor,üzerinde bir uğursuzluk olduğunu düşünüyor,yani insan bir şekilde kendinden büyük birşeylerin olduğuna inanıyor.Devam...
27-03-2016 17:48 (14)
Belki hiçbirine inanmayanlar var ama bunlar hem çok az hem de hemen hemen hepsini hayattan gerçek anlamda hiçbir beklentisi olmayan insanlar oluşturuyor.Hem hayata dair güçlü umutları olup hemde kendinden daha kuvvetli bir şeylerin olduğuna inanmayan insanlar ise ayrı bir konu.Davut RESNELİ
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210134
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.