Sosyalistlerin dindarlığı aşağılamadığı doğru değil

Din konusu üstünde biraz fazla durduğunuzda kuşkuları üstünüze çekiveriyorsunuz. "Ne o yoksa dindarlaşıyor mu, dönüyor mu?" Namaz kılmaya başlayarak dönenler hani az da sayılmazlar. Dinden bahsetmeye tepki gösteren kimi dostlar tümden haksız mı, hayır. Öte yandan iktidardaki riyakarların baskısıyla toplumda dincileşme azgınlaştı. Bırakın sosyalistleri, sıradan insan bile öfke dolu artık bu gelişmeye. Dinci faşizmin baskısı altındayız, o da dine karşı tepkiselliği kışkırtıyor.

Ama bizim işimiz gerçeği göstermek. Dindarlar değil belki tek tek kişiler anlamında, ama dindarlık aşağılanıyor sol kesimde. Dedik ya toplum üstünde dinin etkisini tümüyle sosyolojik olarak veya lojik olarak, yani bir şekilde bilimsel olarak ortaya koyduğunuzda veya siyasi anlamda dinselliğin sınırlarını yeniden çizmeye kalktığınızda hemen dışlanıyorsunuz. "Ne diyor bu adam böyle! Uçuk kaçık şeyler söylüyor çaresizlikten.. Boş verin aldırmayın, duymazdan gelin... Yok mu şunu tersleyecek!" Kafadan çok üst ve ileri konumdalar ya!

Dinin siyasi gücünü daha dindarlaşmadan ortaya koyduğunuzda bile "çıkarın siyasi alandan dini" diye tepkilerle karşılaşıyorsanız, böyle bir atmosferde dindarlığın aşağılanmadığını nasıl savunabilirsiniz?

Geçenlerde Ender Helvacıoğlu'nun SOL'da çıkan yazısı "Allah'a Özgürlük" bu konuda sosyalist kesimdeki en ileri yazılardan biriydi. Daha önce yine SOL'da çıkan bir yazı ise tam bir hayal kırıklığıydı (belki ilerde ona da değiniriz). Keza bizde Osman Gürsel'in son çıkan yazısı "Dedemin odası" da aramızdaki derin görüş farklılığını ortaya koyuyordu.

Şimdi sosyalist okurlar arasında imzasız olarak benim konuyla ilgili bir yazımı, örneğin "Sosyalistler İslam'ı AKP'li çakmalara bırakmamalı" yazımı, bir de Gürsel'in  o yazısını değerlendirmeye sunsak, kuşkusuz Gürsel'inki çok daha fazla onay alacaktır. Problem de buradadır zaten. Biz İslam inancının toplumsal yaşamdaki zararlarını anlatmaya bayılıyoruz. Daha doğrusu bu zararlardan çok çeken sol kesime bunu teşhir eden yazılara bayılıyoruz. Fakat bu yazıları bizim kesim okuyor, bizim kesim onaylıyor, kendi kendimize çalıp oynuyoruz. Öteki kesime nasıl sesleniriz, onu düşünen, önemseyen pek az. Öteki kesime seslenmeye çalıştığımızda, bunun için onların dilini kullanmaya başladığımızda hemen itirazlar, tacizler yükseliyor. "Ne o hacı mı oldun, hoca mı? Halkı ikna için dini referanslar kullanmak çok yanlıştır, ama çok yanlıştır vb.."

İlgili yazı için: http://www.insanbu.com/a_haber.php?nosu=1137

Gürsel'in  yazısı da güzel yazı, SOL'da çıkan öteki yazı da. Ama teknik olarak. Böyle yazılardan on binlercesi yazıldı, yeni bir şey söylemiyorlar. Bunlar solcuların hoşuna gidecek yazılar. Solculuğa yeni meyletmiş bir yeniyetmeye de bir şeyler öğretebilirler, öyle işlevleri yabana atılmaz. Ama bizlere, Türkiye'deki siyasal tablo artık değişsin diyenlere bir şey ifade etmiyorlar. Dindar büyük çoğunluğa hiçbir şey ifade etmiyorlar.     

Helvacıoğlu'nun yazısı daha ileri bir yazıydı, çünkü emekçilerin diniyle, onların Tanrı'sıyla bizim bir sorunumuz olmadığını daha yalın ve içten anlatıyordu, bizim karşı olduğumuz şeyin hırsız, sömürgen  siyasi despotların dini, onların Tanrı'sı olduğunu ortaya koyuyordu. Allahın birliği üstüne ne kadar yemin etseler de, iktidar sahiplerinin kendilerine uyan, kendilerini haklı çıkaran bir Tanrı ve din yorumu yaptıklarını, bu yorumun korkutmayı, baskıyı ve zenginlerin zenginliğini haklı çıkardığını, bu yorumun sevecen ve adaletli Tanrı'yı dışladığını iyi anlatıyordu.

Helvacıoğlu'na evet ama yetmez!

Ancak Helvacıoğlu'nun yazısında da temel bir eksik göze çarpıyor. Sosyalistler arasındaki en ileri yaklaşımlarda bile ciddi bir cesaretsizlik dikkat çekiyor. Tamam, biz dinsel olarak inançsızız. Dindar rolü yapalım diyen de yok. Fakat şunu bahşetmek de dışlayıcılık oluyor sonunda, tepeden bakmak oluyor: "Bize yaklaşırsanız sizi dövmeyiz. Sizi dışlamayız. Gelin birlikte olalım, inançlarınızla birlikte gelin. Ama nasıl olsa sizi bir şekilde ikna ederiz. O sonraki iş. Şimdi sizin dindar olmanız sosyalist olmanıza engel değil..." 

İşte bu yaklaşım yeterli değil. Biz emekçilerle farklı kompratmanlardayız. Biz yemekli vagondayız, evet pek zengin sayılmayız, yediklerimiz çok pahalı şeyler değil belki, içki de içiyoruz. Ama büyük çoğunluk ikinci mevki başka kompartmanlarda. Bizim buradaki tartışmalarımız, oraya doğru ara sıra bağırmalarımız o kompartmanlara ulaşmıyor. Tek neden o değil ama, dine karşı küçümser laflarımız devam ettiği sürece ulaşmayacak da.  

Bir kere sesimizin öte tarafa ulaşması için acilen farklı yöntemler ve farklı bir dil bulmalıyız. Bunlar çarpıcı bazı sloganlar olabilir, çok iyi düşünülmüş, kısa video klipler olabilir, görsel malzemeli afiş veya pankartlar olabilir, vb. Farklı yayın yolları, organları bulmalıyız. İkincisi o kesime yani emekçi ve yoksul halk çoğunluğuna kalıcı ciddi çalışmalarımız olmalı. Burada başarılar kazandığımızda, kök salmaya başladığımızda gerici dinciliğin siyasi etkisi de kırılacaktır kuşkusuz. Ama bu da yetmez. Bizim muhakkak dindar emekçilerin de en azından bir bölümünü kazanmamız gerek sosyalistler olarak.

İşte orada bizimle birleşirseniz sizi dövmeyiz tavrı yetmez. Bu doğrudan işçileri, emekçileri, yoksulları kazanmak istemek veya buna gönülsüz olmakla ilgili bir şey. Şunu söylüyorum: Dinsel konularda tavizsiz görünenlerin büyük çoğunluğunun gerçek halkla kaynaşmak ve onun içinde kök salmak doğrultusunda ciddi bir motivasyonları yok. Onların büyük çoğunluğu sınıfsal anlamda küçük burjuvaziyi, öğrencileri, beyaz yakalıları kazanmakla tatmin olabilecek sınıfsal konumdadırlar. Onlar çağrı yaparlar, büyük doğruları vardır, o büyük doğrulardan hiç taviz vermezler, kendi bulundukları yere çağırırlar, değişik binalara, mekanlara ve bazen sokağa... Halka gitmezler, gittikleri zaman onlardan talep edileceklerle yüz yüze gelmezler. Çağırırlar. Gelen gelecektir, gelmeyenlerle ilgili olarak kendi doğrularını gözden geçirme noktasında bir sorumluluk hissetmezler. Dine karşı katı tutum içindekilerin hepsi böyle değil elbet, ama sonuç aynı yere varıyor: İşçi sınıfı çalışmasından kaçmak. Sol keskinlik bunu gizlemeye yarıyor.

Belli kesimlere seslenmek için, Türkiye'nin sünni emekçi, işçi çoğunluğuna seslenmek için dini referanslar da kullanılmalıdır. Bunu dindar olmayan sosyalistler de yapabilir, sonuç itibariyle yalan söylemedikten sonra bilgi bilgi, gerçek de gerçektir. Ama bunun çok daha iyisi dini referansları kullanacak olan sosyalistlerin kendilerinin de dindar olmalarıdır. Böyle bir örgütlenme tüm dengeleri değiştirir. Haber resmindeki gibi "Gerilla İsa" motifini başka ülkelerin sosyalistleri öne çıkarıyor, biz niye "Devrimci Muhammed"i çıkarmayalım?

Elbette kabul ettirilmesi çok zordur. Galiev'in adını duyduğunda irkilenler, Kuran'dan söz edince insanın yüzüne "zavallı" diye bakanlar ezici çoğunluktur bizim saflarda. Büyük olasılıkla o çoğunluğun, o çoğunluğa dayalı teorisyenlerin dediği olacaktır.

Tam da burada konuyla ilgili önerilerimin bilerek veya bilmeyerek çekildiği iki noktaya karşı uyarmak isterim. Birincisi bunların içinde dindar bir sosyalist parti kurmak yoktur. Sadece mevcut partilerin bir veya birkaç değişik mezhepte kanat örgütlenmesi kurması önerisi vardır. İkincisi bu öneride laiklikten sapma yoktur. Aksine örgütlenme katı veya kesin laik ilkeleri savunmalıdır. Çünkü hiçbir dinin veya dinsizlik türünün veya hiçbir mezhebin birbirine üstünlüğü, ötekine tahakkümü söz konusu edilemez. Bu en azından aynı din içindeki mezheplerin varlığını tehlike altına sokar.

Solcuların dinleri semavi dinlerden daha bilimsel değildir

Laikliği savunmak, savunmayanlara bir üstünlük sağlar bilimsel ve mantıksal olarak. Ama solcuların, sosyalistlerin dinsel inançsızlığı savunmaları, onlara bilimsel bakımdan, mantıksal bakımdan çoğu durumda bir üstünlük sağlamaz.

Çünkü insanların çok büyük bir çoğunluğu dinsel veya dinsel olmayan inançlarıyla ayakta durabilir. Bilimle ve gerçekle değil, inançlarla. İnsanlar manevi bir alem kurma ve kendini oraya ait hissetme ihtiyacındadır. İnsanların büyük bir çoğunluğu için bu manevi alem semavi dinlerle kazanılır. Onlara daha iyi, daha işlevsel, daha geçerli başka bir alem sunmadığımız, bunu somutlamadığımız sürece dinlerin nüfuzu hep böyle kuvvetli kalacaktır.

Sosyalizan bir dayanışmayı üstünde hissetmeyen veya zayıf hissedenlerin de büyük çoğunluğu yine inançlarıyla, hayalleriyle, değişik başka manevi alemleriyle yaşar. Dindar olsun olmasın bu alemlerden en yaygın ve en güçlüsü benlik inançlarıdır, egosal inançlar, kişisel manevi dünyalar. Sosyalist kesimde bile kendini kurtarmanın, paranın alemi, toplumcu maneviyata üstün.

İşte o kişisel inançları, benlik maneviyatını değiştirmek de en az bir insanın din değiştirmesi kadar zordur. Bir insanın siyasi eğilimini, hele hayata kişisel yaklaşım tarzını, anlayışını değiştirmek ne kadar aydın, ne kadar okumuş olsa bile nasıl çetin bir iştir, bilmez misiniz?

Ama öte yandan sosyalistler arasında yaygın biçimde paylaşılan dine benzer inanç sistemleri, ritüelleri hüküm sürmektedir. 

Komünizme inanmak örneğin. İnsanlığın bir gün komünizm aşamasına geçeceğine dair en ufak bir bilimsel veri var mıdır? İlkel komünal toplum mu? Çok değişikti, komünizm falan değil bambaşka bir şeydi bu, çoğunuz orada yaşamak istemez. Demokrasi inancı... Demokrasi nedir üstüne insanların anlaştığı bir tanım var mıdır her şeyden önce? Bir tek demokrat toplum kurulabilmiş midir şimdiye dek? Özgürlük... Sosyalist metinlerde demokrasi ve özgürlük sözcüklerinden geçilmez. Sorumluluğa dayalı bir özgürlük mü, sorumsuzluğa dayalı bir özgürlük mü? Özgür toplum kurulabileceği yönünde herhangi bir bilimsel belirti kayda geçmiş mi? Binlerce aydında binlerce Atatürkçülüğe ne demeli. İyisi, kabul edilebiliri, kötüsü, çok kötüsü...

İnsanlar böyle şeylere, "izm"lere ve liderlere sadece inanırlar. O değerlere aykırı şeyler söylendiğinde dinlerine küfredilmiş gibi öfkelenirler. "Dini siyasetin dışına çıkaralım!" Hangi ülkede ne zaman çıkarılmış? Ama bunu az üsteleseniz sinirlenirler, kovarlar sizi. Sorgu ve araştırma yoktur, bazı kalıpların tekrarlanması ve alışkanlıklar vardır.

Birbirine çok benzer kalıplar, sözler, makaleler sürekli tekrarlanmalıdır ki inanç sürekli pekişsin. Bu makalelerin büyük bölümü rakamlara, araştırmalara, gerçek kanıtlara önem vermez. Verir gibi göründüğünde keyfi biçimde onları çarpıtır.

Evet şehitlerimizle güçleniriz, cennetlerimizle... Oraya götüren mabetlerimizle, ritüellerimizle...

"Haklıyız kazanacağız!" "Allah yolundakiler kazanır" sözünden ne farkı görüyorsunuz? Haklıysan neye göre haklısın? Birbirine karşı onca sol-sosyalist akım ortalıkta cirit atarken hangisi haklı? Üstelik haklı olanın kazandığına dair hangi bilimsel yayın gösterebilirsiniz? Haklılar nadiren kazanır. Çünkü güçlüler genellikle haksızlar arasından çıkar. "İnanıyoruz, kazanacağız!" Karşıdaki de inanıyorsa? İnanç, ancak bulunmadığında yenilgi getiren, ama bulunduğunda başarıyı garanti etmeyen bir şeydir.

Dine karşı bu denli katı tutum örneğin Hıristiyan toplumlarındaki sosyalistler arasında görülmüyor. Bizimkiler diyeceklerdir ki, orada din günlük yaşama bu kadar müdahale etmiyor. Acaba? Durum öyle değil. Üstelik tezi kabul ettik diyelim, o durumda bizim daha akılcı davranıp daha içsel yaklaşmamız gerekmiyor mu dine karşı? İnançları günlük yaşamın dışına çıkarmak meselesine dönecek olursak, biraz da bu aşırı tepkimiz kendimizin de olaya tamamen inançsal boyutta yaklaşmamızdan, o yüzden dini rakip olarak görmemizden kaynaklanıyor olmasın? Üstelik dinsel olmayan birçok inanç sola zarar verecek boyutta yaşamımızın ta göbeğindeyken. Sağlıksız yaşam alışkanlıklarından, takım fanatikliğine, çocuk yetiştirme tarzımızdan tüketim önceliklerimize kadar...

Sonuçta dini siyasetin dışına çıkarabilir miyiz? İnançlarımız bize bunu yapabileceğimizi söylüyor, o da bir dindir sonuçta. Şeytana uyma diyenin birçok durumda şeytan çıkması gibi. Bilim bunun tersini söylüyor. Bilime mi inanacağız dinlerimize mi?

Kaan Arslanoğlu

    

Facebook
yorumlar ... ( 54 )
19-10-2013
19-10-2013 14:14 (1)
Türkiye'de sosyalistlerin yaptıkları ilk iş, din gerçeğine “sosyalistler tanrı tanımazlar", “din gericiliktir” tipi sakat yaklaşımlarda bulunmalarıdır. Bu argüman, özellikle bizim gibi dinin çok etkili olduğu Ortadoğu ülkelerindeki sosyalistlerin halktan soyutlanıyor olmalarının en büyük sebebi. Dine karşı kaba materyalist refleksler geliştirip toptan inkarcı bir argümana sığınıyor çoğumuz... Bu, dindar kabul edilen kitle ile örgütlenme şansımızı komaya sokmaktadır, aramıza duvarlar örmektedir. Bu, devrime değil, gericilere yardım etmenin diğer adıdır. M. Ozan Seyfi
19-10-2013 17:52 (2)
Kaan Arslanoğlu'nun makalesi o kadar gerçekçi ve yalın ki, kendi gözlemlerimle birebir örtüşüyor. İyi ki dinsel konulara değiniyor, gerçekten kapitalizm karşıtı bir düzen kurma amacındaysak bu konuları didiklemekte fayda görüyorum. Herkes eteğindeki taşı döksün ki, din konusunda nerdeyiz görelim. son olarak, dinin siyaset dışına çıkarılması söylemine oldum olası samimi ve içten bulmadım, dinlerin özüne ters bence. siyasette, dinde yaşamın içinde ve iç içe geçmiş alanlar. Recai Kulaksız
19-10-2013 22:40 (3)
değerli dostum,sana sonuna kadar katılıyorum.ömrümü,bu müslüman halkın içinde geçiren biri olarak gerçekliğin tam da bu olduğunu söyleyebilirim.hayatları,ev,cami,stad ve kahve arasında geçen insanlara adalet ve sosyalizmden söz etmek başlıbaşına bir devrimdir zaten.şu anda trt 1 de osmanlı tokadı diye bir diziye bakıyorum.açın bakın.herşeyi orada anlatıyorlar.tam da sevgili halkımızın duymak istediği şeyler anlatıyorlar.işimiz zor gerçekten.senin de dediğin gibi,o diziye birkaç sosyalist söylem ekleyebilmeliyiz.böyle bir montaj tutar mı bilemem.ama başka çaremiz yok gibi...
19-10-2013 22:55 (4)
AKP-Erdoğan kitleleri yalnızca din’le beslemiyor. Bu işin ekonomi-politiği azımsanamaz. Dinci sermaye-Arap petrodolarları ve devlet kaynakları…(Bu, “din olgusunun” önemini azaltmaz ama kitlelerin pragmatist eğilimleri görülmeli.) Bu ülkede Din’in ve özellikle de Dindarların aşağılandığını sanmıyorum. Aşağılanan şey Dinci’liktir. Ama Din’lere yönelik her eleştiri kolayca “aşağılanma” olarak da adlandırılır. Sosyalizm bence Din-mezhep, Cinsel kimlik, Irk, Etnik köken ayırımcılığı yapmayan tüm inançlara-dinlere giyim-sosyal davranış,ibadet vb. özgürlüğü vermelidir. Başka? Daha ne? OG
19-10-2013 23:50 (5)
Kadın meselesi ne olacak?Yalnızca bu konuda uzlaşalım yeter.Ama olmaz!Biz de"Kadınları" terk edelim;eminim uzlaşırız! hayat Deneme-Yanılmalarla ilerliyor.”Deniyorlar!” Berbat sonuçlarını yaşayıncaya dek de kimseyi umursamayacaklar.Anti-Kaptlist M.ı bile aşağılıyorlar.Gerçekten aşağılıyorlar!) İnsanlık binlerce yıldır acı çekiyor.”Yanlış teori-pratik” bu berbat süreyi kısaltmaz;çok daha fazla geciktirir.“Eşyanın tabiatına aykırı” işlerin komplikasyonları korkunç olur.Kadınlardan-Evrimden vazgeçemeyiz!Hayatta “iyi güzel” bir şey kaybolmaz.Acelemiz yok!"Yavaş ama düzgün!" OGürsel
20-10-2013 09:03 (6)
çok güzel bir yazı olmuş, teşekkürler. 'inanç' denen parazit insanlığın doğasında yok, bunu oraya konu her ne olursa olsun yerleştirip kendini haklı gören cemaatlerle dolu dünya. böl ve yönet. gerçek doğasına dönmeli insanlık. hesleri insanlığın bilincine kurulu çok çok çok çok zamandır. su aksa, yolunu bulsa, bikaç denyo dışında kim bu kadar kan akıtırdı inanç uğruna?...
20-10-2013 09:04 (7)
Kuramda dine karşı, eylemde yokmuş gibi olabilir mi? Din ekonomi-politik düzleminde işleniyor. “Siyaset” yalan söylemekse, sosyalistler yalan söyleyebilir mi? Bakunin neden Marx’a karşı çıkmıştı? Güney Amerikada sosyalizm dini kabul eden veya yok sayan söylemlerle gerçekleşmedi: kemiğe inen gelir sorunu, doğal kaynakların savunulması ile olmadı mı bu? ABD karşıtlığı ile? Kaddafi sosyalist miydi? 3 peygamber de birer siyasetçi değil miydi? En etkileyici örneklerinden ama? Siyasi partinin olmadığı dönemde peygamberlik vardı belki de. Masonluk ile dinler arasında en ufak bir fark var mı? Z.
20-10-2013 09:05 (8)
Belki de bu hali insanlar olarak yıkmalıyız: azınlık olsak da. Gezideki gibi. O aylarda dövizin fırlaması yandaşlar tarafından FED’in demeçlerine bağlanmaya çalışılmıştı. Ama işin aslı başka: bir anda korktu sıcak paracılar. Bugün döviz ve faiz belli. O süreçte çocuklar öldü: neden? Bunu sorgulamalıyız. Elini taşın altına sokmak. Tüm sosyalist ve anarşistler! Sokağa çıkın ve bari bu kez eylemden korkmayın: bu rahat hayatlar o kadar da değerli değil: ODTÜ ve Belgrad ormanları yıkılıyor rant için, farkında mısınız? Z
20-10-2013 11:23 (9)
Dr. Hikmet Kıvılcımlı'nın yaklaşımını nasıl yorumluyorsunuz? Sadeceozgur
20-10-2013 11:23 (10)
Sosyalistler, "Dinsel Dindarlığı" sosyalizm'e yamayamazlar.Ancak "Dindar" insanlar sosyalizmle (özgürlükçü-hümanist) buluşabilirler.Dağın altında kazılan iki ayrı tünel bir yerde buluşabilir mi?(Antikapitalist Mslmn hareketi ve'Devrim Ayetleri','öte taraftan" da bir tünel kazıldığını gösteriyor)KA'nun düşüncelerini,ayrı,ayrı kazılan bu tünellerin birleşebileceği "derinliği"ve"yönü" bulma çabası olarak mı düşünmeli?Bir aşamaya ulaşabilme,kendi"tünelimizi","evrensel dindar", emeğin ve kadının sömürülmediği bir dünya isteyen insanlara doğru kazabilmekten geçeceği noktasında KA'na hak verme
20-10-2013 11:46 (11)
Öncelikle yazınız çok güzel elinize emeğinize sağlık, yazıda geçen devrimci Muhammet değil de devrimci Hz Muhammet demek daha güzel olurdu bence. İslam insanın iş,aile ve sosyal yaşamını belirleyici kuralları içermesi onu Hristiyanlık ve Yahudilikten ayırır. Türkiyede sosyalistlerin dine karşı olmadıklarını gerçek anlamda göstermeleri gerekiyor. Türban, Namaz, Oruç, Kurban gibi ibadetlere bakışın daha şeffaf hale gelmesi gerekir. İnsanlarda ki en büyük kuşku sosyalistlerin inanmayıp da din hakkında söyledikleri inandırıcı gelmiyor. Bu tabu yıkmadıkça yol kat edilmesi zor.deniz ayar
20-10-2013 12:01 (12)
Sağdan, dinci kesimden hangi sol grup insan kazanırsa elini öperim. Dinci gençler içinde son derece idealist özverili insanlar var. Sol yükselişe geçmiş olsa onlar bizim tarafta olurdu. Solcular olarak kısıtlı bir havuzda birbirimizden adam apartma derdindeyiz. Herhangi bir solcuyu ikna etmekse keçiye alışkanlık değiştirtmekten zordur. Bizde hiyerarşi, bilgiye saygı minumum düzeyde. Herkes alim, herkes lider. Öte tarafta biat kültürü var. Kim ne haram yiyecek o bile kurala tabi. Bizde herkes her şeye atlıyor. Tam bir anarşizm. "En doğru" liderlik gelene dek bu böyle gidecek. Kaan Arslanoğlu
20-10-2013 11:55 (13)
Sorun sandığımızdan çok daha kapsamlı olabilir: Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Ahmet Akgündüz “Kuran ve Resulullah, hizmet (Gülen cemaati) ile mevcut hükümetin ittifakını emrediyor, aksi takdirde bütün ümmete tehdit var” demiş (http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/gulen-akp-ittifaki-kuranin-emri-haberi-81273). AKP'ye oy vermenin namaz kılmak gibi bir ibadet olduğuna inanan milyonlar var. Bu insanları Kuran'da AKP'ye oy verin denmediğine ikna etmek gerçekten zor...
20-10-2013 11:58 (14)
Sadeceözgür'e cevap:Hikmet Kıvılcımlı son derece doğru şeyler söylemiş ama gereğini siyasi olarak yapmamış, yapamamış biri. Dindar olmayan birinin solcu dindarlığı savunması zaten olmaz.Onun için diyorum sosyalistler içinde ben bir sürü dine inanmış insan görüyorum. Başlarını kaldıramıyor, bunu itiraf bile edemiyorlar. Ondan sonra da aşağılama yok deniyor. İşte onların örgütlülüğü ve propogandassı bizim dışardan yapacağımızdan yüz kat etkili olacaktır. Dışarda bu hep böyle. Bizde sol dine bulaşmasın yasağını ilk kim koymuş bir elime geçirsem! K. A.
20-10-2013 13:04 (15)
Deniz Ayar'ın yorumundaki son cümle 'İnsanlarda ki en büyük kuşku sosyalistlerin inanmayıp da din hakkında söyledikleri inandırıcı gelmiyor'. ifadesi de bence zurnanın zırt dediği yerlerden biri. Din konusundaki iknadaki zorluklarımızdan birisi de bu bence. Paradoks bir anlamda. Deniz Ayar'ın yazdıkları gerçekten kayda değer. kutluyorum kendisini.
20-10-2013 16:41 (16)
Sol her şeyden önce kapı komşusunun, annesinin, halasının bacısının, vb'nin desteğini niye alamadığını tartışmalı. Ve buna çözüm bulmalı. Her gün konuştuğu tartıştığı kişilerin desteğini alamayan sol, geniş kitlelerin desteğini alabilir mi? Nebil
20-10-2013 18:26 (17)
Nebil bey ben bu konuyu çok düşündüm ve biraz araştırdım. Sonunda olayın sınıfsal olduğu sonucuna vardım. Şöyle: eğer solcu gerçekten işçi veya köylü aileden geliyorsa, ailenin çocuğunun başına iş gelmesi korkusu dışında büyük bir çatışma olmuyor, hatta sahiplenme var (özellikle hapis / ölüm durumunda bu çok açık görülür); orta sınıfların çocukları solcu olduğunda (Türkiye'de solcuların ezici çoğunluğu) durum farklı: evlatlıktan redde kadar gidiyor. Kuşkusuz bunlar KURAL değil ama benim deneyimlerim böyle.
20-10-2013 21:07 (18)
Yazınıza katılmamak elde değil.Aynı şeyleri ben de söylerim hep,dindar emekçiye bak biz bu sömürü düzenini yıkacaz ama allah da yok haa dersen adam seni sopayla kovalar.Ülkemizde olan da hep bu oldu.Solun daha ziyade yapması gereken şey,ben senin inancına karışmayacağım,benim derdim senin daha iyi şartlarda yaşamanı sağlamak,gel beraber inançlarımızda özgür olarak yeni bir düzen kuralım,din ya da ideoloji kisvesiyle kimse bizi kandırıp gemicikler almasın,ilksan ya da iski skandalları olmasın demek olmalı.Bu anlamda tabii dinsiz sol kesimi de buna ikna etmek gerekecektir ki o daha zor olanı.C.O
20-10-2013 22:52 (19)
Önceki yorumcuya ilave olarak: Bence; yakınlarımızın dahi solu desteklememesi; soldan korkmalarından ve sola güvenmemelerinden kaynaklanıyor. Sol’a karşı oluşan bu güvensizlik ve korkunun nasıl giderileceğinin tartışılması gerekiyor. Bu da genel sentez yöntemlerle değil, analiz yöntemleri ile yapılması gerektiğine inanıyorum. Nebil
21-10-2013 07:14 (20)
Yanlış hatırlamıyorsam Türk Solu'nda da Gökçe Fırat bu meseleyi oldukça etkileyici bir başlıkla değerlendirmişti: "Ateizm solun afyonudur." Çağrı
22-10-2013 12:34 (21)
"Çünkü insanların çok büyük bir çoğunluğu dinsel veya dinsel olmayan inançlarıyla ayakta durabilir. Bilimle ve gerçekle değil, inançlarla. İnsanlar manevi bir alem kurma ve kendini oraya ait hissetme ihtiyacındadır. İnsanların büyük bir çoğunluğu için bu manevi alem semavi dinlerle kazanılır." bu önermeyi, koşulsuz, şartsız kabul eden yaklaşımla mı yeni bir çözüm üretmeye çalışacaksınız?
23-10-2013 12:19 (22)
İnsanların dinsel inançlarıyla ayakta durması, bilimsel bir bakış açısına sahip bir toplumda bu yıkılabilir lakin şuan öyle bir durum yok çıkıp ta sen karşı tarafın inançlarını hafife alır veya yanlış olduğunu söylersen baştan golü yemiş olursun. Çünkü insanların kutsalına dokunmuş oluyorsun şuan insanların baktığı en önemli şey siyasi iktidarın dini inançlarına nasıl yaklaştığıdır. Sonrasında ekonomik ve diğer nedenler gelir, İslam coğrafyasının bütününde bu maalesef böyledir. Deniz Ayar
25-10-2013 08:43 (23)
toplumun büyük çoğunluğu halen dinsizdir.her ne kadar ben Allah'a inanıyorum,ben müslümanım deseler bile dinsizdirler.akp eliyle başlayan değişim süreci var.bu süreç dinsiz toplumu dönüştürmek üzerinde yol alıyor.kaan abi sizin hoşlanmadığınız dinin yanlışları üzerinden siyasetle bu güne kadar toplum cesaretliydi laik sol görüş altında.ve solcuların hala şansı var.ama biraz fazla korkak bu kuşak solcular.gerçek uğruna ölmeyi bilen az kişi var bu kuşakta.malesef merkezlerdeki önder abimilerimiz fazla rahatsınız.yani mademki çoğunuz dine veya Allah'a inanmıyorsunuz gerçek için ölmekten korkmayın
25-10-2013 16:22 (24)
Toplumun büyük çoğunluğuna dinsiz değil de deist diyebiliriz. Daha doğrusu birçok şeyi bildiği halde uygulamıyor Allah affeder evet affeder ama bazı kurallar vardır neyse ama bunun yanında bazı kilit noktalar var peygamber,ezan,mescit gibi, sana göre toplumun büyük bir bölümü dinsiz peki git bir yerde ezanı sustur yada peygamberi aşağılamaya çalış bak o zaman dinsiz dediğin toplum ne oluyor. Deniz Ayar
25-10-2013 17:59 (25)
Acaba bu çelişki sadece bu günün, bu yüzyılın sorunu mu? Yoksa çok daha derinlerde tarihsel, kültürel, sosyolojik temelleri olan bir sorun mu? Zaman zaman Dindarların Sola yakın olması bu sorunun yanıtını yok mu ediyor. Solu sadece basit ve iktidarı hedefleyen bir ideolojik yaklaşım olarak görüyorsanız, Din ve Tanrı ile samimiyeti ilerletmekte hiçbir sıkıntı yok. Yada solu sadece sömürüye karşı durmak olarak değerlendiriyorsak. Aksi halde Yeşil Sosyalist olmayı tekrar denemekten öte gidilebileceğini pek sanmıyorum. Meseleye - pragmatist ve güncel bakıldığı fikrindeyim. Fatih KISA
25-10-2013 18:13 (26)
Metin Çulhaoğlu dahil bu konuda benim dediklerime itiraz getirenler ya yazılarımı baştan sona okumuyorlar ya da hiç okumuyorlar. Ya da sonda söylediğim şey. Çulhaoğlu son yazısında bilime karşı dini inancın çıkarmanın yanlış olduğunu söylüyor. Sorun bu değil ki, bu eski paradigma. Solcuların büyük çoğunluğunun insan bilimleriyle, evrim bilimle ilgisi yok. İnsan bilimleri insanda dinin yüz bin yıllık ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Bildiğimiz din olmayınca farklı din şekilleri. Örneğin bilimsel hiçbir kanıt olmadığı halde komünizm dinine inanan Çulhaoğlu veya
25-10-2013 18:23 (27)
Devam:Kemalizm dinine inananlar gerçek dinlere küçümseyici. Gelin insanbilimleri alanında insanı tartışalım diyorum, duymuyorlar, çünkü gözleri kulakları mühürlü, çünkü dindarlar, başka bir dine inanıyorlar. Benim tezimde pragmatizm yok. İnsan gerçeğini kabul ve buna göre siyaset önerisi var. Hiçbir İslam ülkesinde sosyalist devrim yapılmadığı gerçeğini söylediğim halde bilmezden gelenlere dindar demeyelim de ne diyelim. Laiklikte anlaşılıyoruz, ama din nedir bilim nedir, burada çok çok ciddi bir sorun var. Eski paragdigmayla gözleri kör olanlar bu açık gerçeği göremez. Kaan Arslanoğlu
26-10-2013 00:28 (28)
Egomuz ne kadar çok beslenmişse tinselliğimiz ve dinimiz de o kadar çok acımasız, patolojik.Ad koymak kolay.Allah,Tabiat.Binlerce yıllık bir sorunsalı,kendi ömrümüze sığdıracak çözümler getirme uğraşısı çok riskli!İnsan denilen yaratığın doğal-tarihsel ciddi zaafları olması,temel doğruların inkarını gerektirmez;ara uzlaşılar,temel doğrularla çelişemez!Bence sorun çok basit!Özgürlükçü Sosyalist ilkeler adına Laiklikten-laik eğitimden ve kadının insan olduğu gerçeğinden (kadının bir birey olduğundan)ödün verilemez.İnanç,ibadet,giyim vb. .. sorun değil... O Gürsel
26-10-2013 00:32 (29)
Kant'a göre özgürlük aklın irasyonel halidir ve basitçe ve kaçınılmaz olarak verilmiştir. Gerçeğin sistematik bir kavramının geliştirilemeyeceği a priori bir sınırlama mevcuttur. Bu nedenle taraf değiştirmenin mümkün olmadığı bir anlamsızlık durumudur.Kant'tan sonra idealistler onun eleştirisini yanlış anlayıp daha ileri götürmek isterken eleştiri öncesi metafiziğe geri dönmüşlerdir. Dini, halkların solu kabul etmesini sağlamak için kullanmamız gerektiğini düşünmek pragmatik ya da en iyi olasıkla makyevelisttir.Özgürlük tartışmasının ve felsefenin boşluğunu öne sürdüğünden sol orada yoktur.
26-10-2013 00:33 (30)
Bilime mi inançlarımıza mı inanacağımızdansa "noumenon"ve"phenomenon" ayrımı tartışmalarına oldukça yakın fikirleri İbn-i Rüşd'te görüyoruz.Onun döneminde tartıştıklarını bugün İslam alemi tartışamıyorsa bunun nedenlerinin araştırılması gerekir.Siyasi ve coğrafi nedenler tarihin böyle gelişimine yol açmış olabilir.İbn-i Sina'yı Farabi'yi bugün anmamızın ve bilmemizin nedeni, bugünün İslamcılarının sonuna kadar karşı koyacakları biçimde insan aklını ön plana koymalarıdır.Tartışılmaz doğrular özgürlüğe karşıdır."Sürekli devrim"den ve diyalektik materyalizmden kastedilen budur.Bu ise din değildir
27-10-2013 09:37 (31)
Arkadaslar dine yanlis bakiyorsunuz. Din tum insanlik tarihi boyunca daima baskici, somurucu, birilerinin ekmek yedigi bir kuram oldu. Orta cagda avrupa bu haldeydi, simdi ortadogu. Sosyalizmin islam ile birlikte hareket edemeyecegini gormek gerekiyor. Burada tabi ki bir kucumsemeden bahsetmiyorum ama dinin ne oldugunu, inananlarin nasil kullanildigini anlatmak gerekiyor. Ayrica diger arkadasin dedigi gibi, eger dini yanimiza alirsak kadinlari bu mucadelede nereye koyacagiz?
27-10-2013 09:45 (32)
Dine yanlış bakıyorsunuz diyen arkadaş. Evrimcipsikoloji diye bir şey duydun mu? Kuran'ı kaç kere okudun? Dinler tarihi konusundaki araştırman nedir? Hangi sosyoloji kitaplarını devirdin? Sultan Galiyev diye birini biliyor musun? Müslüman Kızıl Ordu'dan haberin var mı? Devrim yapmış, arefesine gelmiş birçok ülkede harekete yüzlerce papazın katıldığını işittin mi? Gerçekliğe senin bu yaklaşımın hangi dinin, hangi tarikatın yaklaşımı? Bizzat bu bilime karşı dinsel yaklaşım değil mi? Kadını mı ne yapacağız. Kadınlar Peygamber devrindeki gibi yaşarsa şimdikinden çok iyidir. Kaan Arslanoğlu
27-10-2013 11:59 (33)
Sevgili Kaan Üstteki yorumcuya okudun mu diye sorduklarından daha fazla okudum. O saydıklarından haberim var. ve hatta tahmin ediyorum ki o konularda ve başka konularda senden daha fazla kitap okudum. Daha çok kitap okuduğum için ben mi haklı olacağım? bir konuda en çok kitap okuyan haklıdır mı? Bu nebiçim düşünme tarzı? seray
27-10-2013 12:17 (34)
Bu işte bilimsel düşünme tarzı Sayın Seray hanım. Bu pek alışık olmadığınız tarz. Söz konusu yorum "siz yanlış düşünüyorsunuz" diye başlıyor. Ve orada belirttiklerinden benim saydığım türde yayınları hiç okumadığı apaçık anlaşılıyor. Okumuş olsaydı en azından kuşkuyla yaklaşırdı konuya, bir şeyi savunması gerekmez. Bilimsel kuşkuculukla yaklaşırdı. Ama öyle değil, tamamen bilgisizlik üzerine bir kesin mahkum etme tavrı. Seray hanım, benim yorumumda ben şu kadar okudum diye bir şey yoktu. Bu sizin iddianız. Muhalif olmak için muhalif bir tavır bu. Nasıl yanlış yakalarım üstüne. Kaan Arslanoğlu
27-10-2013 13:14 (35)
sayın Kaan Arslanoğlu Daha açık olsun. sizin görüşlerinize o yorumu yazan kişinin görüşlerine katılıyorum. o dediklerinizi de okudum.. Anlatabildim mi? Seray
27-10-2013 13:24 (36)
Sayın Seray hanım. Merkez medyada ve irili ufaklı binlerce yayında bilimsellikten uzak, kendi ortalama görüşlerini sallayan on binlerce aydın var! Biz farklı bir şey yapalım dedik. Tarihte böyle şurada burada direniş adacıkları oluşturmuştur hep bizim gibiler. Yani tarihi bir iş daha gerçekleştirilmekte. O yüzden çoğunluk sağduyularını yansıtan vasat fikirlere acımamız yok, kusura bakmayın, kakavanlık zaten her yerde iktidarda, buraya onu sokmayız. Ne m. vekili adayıyız, ne herkese mavi boncuk dağıtan partiyiz. Okur kaybederiz, o da umurumuzda değil. Bilimi seven bizi takdir eder. Saygıyla. KA
27-10-2013 15:28 (37)
"Kadını mı ne yapacağız? Kadınlar Peygamber devrindeki gibi yaşarsa şimdikinden çok iyidir." İnanamadım! Bir sosyalist böyle düşünebilir mi? Bir yanlışlık olmalı! İşin tuhaf yanı zaten öyle yaşıyorlar! En az yarısı! Diğer yarısının da böyle yaşaması için önümüzde açılacak kaç "özgürlük" paketi kaldığını kestirmek güç. 1400 yıllık bir "hikayenin" onlarca toplumda yüzlerce versiyonun sonuçları her bilimsel iddiayı çürütecek bir yaşanmışlık sayılmaz mı? Bence, "bu eşyanın" tabiatıdır; yaşama değil, ölüme hizmet ediyor! Tabutu, otomobil olarak kullanamayacağız... O.Gürsel
27-10-2013 15:37 (38)
Yaşama, tarihe, bilime, her şeyden önce kendi kutsallarımıza histerik bir benlik ideasından baktığımız sürece inanamayız Sevgili Gürsel. Peygamber devrinde bundan 1400 yıl önce kadınlar ordu yönetiyordu. Kervan sahibi olarak uzak diyarlara seyahat ediyordu. Erkeklerin meclisine giriyor, sözlerini sakınmıyorlardı. Açık saçık dolaşıyorlardı dilediklerinde. Küçük iktidarlarımız, çıkarlarımız ego dinleri yaratıyor günümüzde, bilgiyi, bilimi keyfince pataklıyor ve biri gayet bilinen bir şeyi değişik bir ortamda söylediğinde ona inanamıyorlar! Oku Gürsel, bilimin adıyla oku! KA
27-10-2013 16:16 (39)
Kuran-ı kerim'de … 'Tacirler bu dünyaya gönderilmiş ulaklar ve Allah'ın yeryüzündeki vekilleridir' ... 'Milattan sonra 622de başlayan İslami dönemin ilk yüzyılı içinde Mekke ve Medine'de kadınlar, müzik aracılığıyla yeni ruh halleri yaratarak duygularına başka bir boyut eklediler... Hz. Ali'nin torunu Sükeyne de bu özgür ruhlardan biriydi, ne peçe takıyor, ne de kocasına itaat ediyor... düşünce, müzik merkezli toplantılar düzenliyordu... Kendilerini cinsiyetler arasındaki ilişkiyi yüceltmeye adayan bu kadınların benlik muhasebesi neticede İslami sofuluk tarafından susturuldu."T. Zeldin(OG)
27-10-2013 16:24 (40)
Nisa S. 34-Erkekler, kadınlardan üstündür, çünkü Allah onları bir çok şeylerde kadınlardan üstün etmiştir, çünkü onlar, kadınları, mallarıyla geçindirirler, doyururlar; iyi kadınlar da itaatli olurlar ve Allah, onların hakkını nasıl korumuşsa onlar da, kocaları yanlarında olmasa bile, iffetlerini korurlar. Kadınlarınızın serkeşliğinden korkunca onlara öğüt verin, onları yatakta yalnız bırakın, dövün onları. Fakat itaat ettikleri takdîrde de aleyhlerine bir sebep araştırmayın, şüphe yok ki Allah çok yüce ve büyüktür." Kadınların bu hale getirilmesi elbette bir "seçim" değildi! OG
27-10-2013 16:24 (41)
Bak gördün mü, ilahi çağrıyı alınca nasıl da okumaya ve gerçekleri görmeye başladın :) Ama hep Zeldin hep Zeldin olmaz ki hocam, mesela Kıvılcımlı da oku. Ne bileyim Yaşar Nuri oku. Birtakım din uluları ve İslam bilginlerinin yaşamlarını oku.. Ben okuduklarımı söylüyorum. Emevi dönemine dek İslam hayatını oku. Hiç de bizim çakma Müslümanların sandıkları gibi olmadığını göreceksin. Çok mu ileri. Tabii ki değil, o zamanın şartlarına göre Avrupa'dan ileri ama. Dindarlık vaaz etmiyorum asla, önce günümüze hapsolmayalım, tarihi de bilelim diyorum. KA
27-10-2013 16:36 (42)
Tartışma derinleşiyor kadına tesettür ayeti indiğinde örtündü ama diğer yaşam biçiminde bir şey değişmedi mescitlerde sorular soruyor, ibadet ediyor ve ticaret ediyordu. Bugün solcu geçinen bir çok kişi İslam'ın kadını aşağıladığını savunur lakin İslam kadına değer ve saygı vermiştir. İslam da kadın bedeni pazarlık konusu değildir şuan televizyon reklamlarına bir bakın kadın ne durumda tabi buna ilericilik diyenler de var o apayrı bir mesele asıl soru solun solcuların Müslümanları olduğu gibi kabul etmesidir tabi bu Marksist kuramda sıkıntı olacaktır din halkın afyonudur.
27-10-2013 16:37 (43)
Tamam, Nisa suresinde bunlar yazınca ne yapalım. Dindarlığı tüm yetki ve maneviyatıyla sağa teslim edelim. Türkiye solculuğunun müthiş zekası. Yeni Ahit'te neler neler yazıyor, ne bilim dışı akıl dışı hurafeler. Bundan yola çıkarak Avrupalı ve Latin Amerikalı sosyalistler buyrun kiliseler sizin, tepe tepe kullanın dememişler. Hıristiyanlıkta kadına ne eziyetler var ne eziyetler, bundan ötürü İsa öğretisi tümden gericidir, siyaset dışına itilmelidir diyen sosyalistler pek nadir çıkmış. Bizde bu sözde laik virusu kim yaymış? MK değil, kim? Burjuva küçük burjuva halk tiksintisi. KA
27-10-2013 16:45 (44)
Örtün ayeti gelince örtünmüşler de ne kadar ve ne şekil örtünmüşler.Hiç de bugünkü çarşaf, peçe gibi değil,türban hiç değil diyenler çok. İrdelemek gerek.Biz irdelemeyeceğiz de kim irdeleyecek dostlar!Kafelerden, parti binalarından çıkmazsak irdelememize gerek yok.Halkın içine girince bize bunu soruyorlar.Halk tiksintisi dedik.İş böyle başlamış ama,sonra sağ, emperyalizm bu dinci gericiliği siyasi bir silah olarak çok iyi kullanmış, solsa yapılacak ne kadar hata varsa yapmış kimi iyi örnekler, istisnalar dışında.) Belki de sebep korkudur. Çünkü bu alana girdiğimizde çok şiddetli saldırırlarKA
27-10-2013 16:46 (45)
Devam: kaldırılmalı yada farklı bir formata taşınıp insanlara sosyalistlerin dini sorunsuz bir şekilde kabul edebileceği veya ettiği hissettirilmelidir. Aksi durumda İslam dünyasında Marksist bir hareketten devrim beklemek çocukluktan başka bir şey değildir. Şu olabilir İslam Sosyalizmi diye bir yapı çıkar iktidar olur izlediği politikalar halkçı politikalar olur gidilecek son nokta bu olur. Türkiye açısından bakarsan büyük bir imparatorluk ve devlet geçmişi olan bir halkı Marksist bir yapıya alıştırmak hiç kolay değil. Sovyetlerin yıkılmasında birçok etken var lakin
27-10-2013 16:54 (46)
Devam: Sosyalizmin istediği Komünist topluma gidecek yoldaki halkı oluşturamadılar. Ve diğer etkenlerde eklenince Sovyetler yıkıldı. Sovyetlerde dine uygulanan bir takım baskılar, ilk zamanlarda özel sektörden yararlanılması NEP dönemi ki bu devrime gerçekten zarar vermiştir. Deniz Ayar
27-10-2013 17:01 (47)
Ben farklı düşünüyorum. Türkiye sağı laikliğin İnönü ve sonrası yorumundan memnun. Bundan çok faydalandı çünkü. Ayrıca Türkiye sağı sosyalist kesimin aydın tabakasının ateistlikten övünen, onu üstünde madalya gibi taşıyan tavrındanda çok memnun. Türkiye sağı böyle kolay ekarte edeceği sosyalistlerdende çok memnun. Sosyalistler halka inince, işçilerle kaynaştıkça, Fatsa falan gibi. İşin rengi çok değişiyor, din konusuda değişiyor. Bu sağcıları en çok ürküten şey. Gerçek Laik
27-10-2013 17:33 (48)
İktidar ele geçtiğinde, kurgulanmış ideolojinin hayata geçmesi zaman alacaktır; 1400 yıl öncenin iktidar araçlarının ilkelliği, yetersizliği koşullarında Kadın, köle, cariye, ticaret vb konularda İslamik hayat kurallarının yerleşmesi de zaman almıştır. (Hz Muhammed’in 22 yıl süren peygamberlik süresinin “iktidar dönemi” birkaç yıl sürmüş.) Bu “kitap” da elbette kendi tarihi,köleci toplum değerleri ile sınırlıdır.Tekrar söylemek zorundayım;"çözümlerimizin" yaşayacağımız hayat süresine endeksli olma zorunluluğu yoktur! OG
27-10-2013 18:48 (49)
Kendimizi yanıltmayalım;bu“öneriler”nedeniyle Kadın bu hale getirildi.Sorun“kötü” erkek okumaları değildi;zaten Devralınan Hıristiyan gelenekleri ile aynıydı.“Şunu bilmenizi istiyorum:Her erkeğin başı,Hz. İsa’yı, ama bir kadının başı kocasını (temsil eder) ve Hz. İsa’nın başı ise tanrıyı temsil eder... Bir kadın başını örtmüyorsa, saçını kestirsin... Erkek tanrının kopyası ve onun yansımış ışığı olduğu için, başını örtmez. Ama kadın örtünmeli çünkü o erkeğin yansımış ışığıdır. Çünkü uzun saç, kadına örtünmesi için verilmiştir.” (Aziz Paul’ün Korinthoslulara Mektupları 11/4-16)OG
27-10-2013 18:49 (50)
Lenin Sultan Galiyev'i yanına aldı.Prekapitalist Tatar toplumunun ancak milliyetçilik,din gibi idealler üzerinden antikapitalist ve antiemperyalist mücadeleye katılabileceklerini düşünmüş olmalı.Günümüzde ise finans kapital İslam'ın bu dünyayı önemsemeyişiyle(!)uzlaştı ve dünyalığını yaptı.Artık İslam ideali kapitalizmin tam kucağındadır.Rabia deyince gökdelen,rezidans,AVM inşa ettirmeyene karşı mücadele akla gelmektedir.Bunu değiştirmenin yolu ise sömürüye karşı durmaktan,sokaktan ve isyandan geçer.Sultan Galiyev ve diğer başarılı devrimcilerin geçtikleri yoldan yani. Saygılarımla.Hamza
27-10-2013 18:50 (51)
"İslam da kadın bedeni pazarlık konusu değildir."Gerçekten mi?Güzel cariyeler köle pazarlarında iyi para edermiş.Bir dönem en büyük köle tacirleri de müslüman tüccarlar.Kadınların görüntüsünü değil, kendilerini satarlarmış!Bugün erkek bedenler de aynı ticaretin parçası değil mi?Kapitalizm için satılık olmayan ne var?Çoğu din de Ticaret kutsal;erkek-kadın köleler de aynı"kutsal"ilişkinin yüzlerce-binlerce yıl metası oldular.Faiz öyle günah ki,bakınız;kimse ağzına bile almıyor bu konuyu!Dinlerde ikiyüzlülük asıldır!Bu yüzden seviliyor!Marksistte,tüccar da,köle sahibi de fayda bekleyebiliyor.OG
03-11-2013 18:37 (52)
okuduğum bildiğim kadarıyla kuran öyle bir şey ki neresinden tutsan elinde kalıyor. kadına karşı yukarıda yazılanlar, üstüne din için savaşmak ölmek ve öldürmek; cihat kavramı. biz ne diyeceğiz insanlara? bakın kuran burada doğru diyor burada yanlış yapmış mı diyeceğiz? Kaan bey cidden çok küçüğüm belki ondan belki az okuduğumdan bilmiyorumdur ama buradan bakınca hiç mantıklı değil. öneriniz??
03-11-2013 18:45 (53)
Benim de bildiğim okuduğum kadarıyla mantıklı olan şu sayın büyüğüm: Din meselesine siyasette hiç girmeyelim. Girdiğimizde Kuran'da ve dinde ne kadar olumsuz şey varsa ilk onları söyleyelim. Olumlu şeylerden kafa karıştırır diye bahsetmeyelim. Dindarlığın sol ve sosyalizmle pek bağdaşmayacağını konuşmalarımızla, bu ayıp kaçarsa hal hareketlerimizle belli edelim. İşçiler, emekçiler ve yoksullar içinde çalışmayı biraz da bunlar gündeme gelir diye boşverelim. Devrim yapmış ülkelerde çok rahip devrimci çıkmış, ama İslam başka diyelim. %1 neyimize yetmiyor, mantıklı steril yaşama devam edelim. K. A
22-01-2014 10:53 (54)
türkiye solunun, gerçek anlamda din ile barışıklığı sağlayarak, gerçek dinin, afyonlaştırılan dinden farklı bir şey olduğunu görmesiyle başladı ki, bunun da öncüleri vardı muhakkak.. kimdi onlar, solcu olmasalarda insan olma erdemlilikleriyle taktir edilen bir eliaçık, bir muhammed nur denek, bir eren erdem, bir yılmaz yunak vs.. yaşar nuri bunların evveli ve başını çekerken, sokak politikasına girmediği için ve giyim-kuşamı da fazlasıyla baronist olduğu icin daha çok inançlı yaşlı modern insanlar tarafından takip edilirdi.. ancak bu şekil değişti artık ismini paylaştığım yazarlar sayesinde..
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210348
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.