İstanbul Finans Merkezi – 2 'Yeni Devlet' ve Merkez Üs: İstanbul Finans Merkezi

                                                       İstanbul Finans Merkezi – 2

'Yeni Devlet' ve Merkez Üs: İstanbul Finans Merkezi

 

            Sabah Gazetesi Özel İstihbarat Servisi Müdürü Abdurrahman Şimşek, internet ortamında (twitter adresinden), Emniyet İstihbarat ve Jandarma istihbaratının kapatılacağını açıklamıştı. Bu açıklamalardan sonra, 5 Mart gecesi A Haber kanalına canlı yayın konuğu oldu ve “İslami cemaatlerin dinlemesi Emniyet'ten ve Jandarma’dan alınacak” açıklamasını yaptı. Şimşek, programda şunları söylemişti: “Hakan Fidan istihbaratın tek elde tek çatı altında birleştirilmesini istiyor Bilkent’te yazdığı İngilizce tezinde. CIA ve FBI modeli gibi. Jandarma ayrı bir dinleme birimleri var Emniyetin ayrı dinleme birimleri var. Bunlar hep tartışılırdı. Jandarma neden bilgiyi saklıyor? Yıllarca JİTEM birini dinliyor, Hanefi Avcı başkasını dinliyor. Bu tartışmalara son verebilmek için Hakan Fidan’la istihbaratın tek çatı altında toplanması daha uygun olacak yani tek istihbarat olacak ama tabi yine Başbakan’a bağlı olacak şeklinde ayarlanacak. Güvenlik İstihbaratı Müsteşarlığı adı altında iç istihbarat müsteşarlığı kurulacak. Kolluk kuvvetleri çete ya da CMK 250’yle ilgili bir soruşturma duyduğu zaman savcı bu bilgiyi Güvenlik İstihbaratı Müsteşarlığına bildirecek. Orada hem savcıdan hem jandarmadan hep polisten bağımsız biçimde tarafsız biçimde dinleyip onu direkt savcıya göndermesi modeli konuşuluyor. Çalışmalar devam ediyor.”[1] Şimşek'in bu sözleri karşısında A Haber'den Mete Yarar, asıl meselenin bam teline dokunuyor: “Emniyet, Jandarma’nın dinlemelerinin denetiminin tek merkezden yapılması şart ama bu birimlerin yetkilerini alamazsınız. FBI modeli Türkiye’ye uymaz. Amerika’da Federal yapı var Eyaletler var. Türkiye’de bu yok.

            A Haber programından sonra, eski TOBB binasına kurulan meşhur İç Güvenlik Müşteşarlığı meselesi gündeme oturtuluyordu. Meselenin bam teline gerçekten de Mete Yarar basmıştı: “Amerika'da federal yapı var, eyaletler var. Türkiye'de bu yok” Bu sözler aslında, Türkiye'nin eyaletlere bölünmeden, fedaratif bir devlet inşaası olmadan: istihbaratta yeniden yapılanmanın, daha açık ifadeyle; Cemaat kontrolünde, Amerikan politik çıkarları çerçevesinde ve AKP'nin taşeronluğuyla, 'yeni devlet'in kendi özel örgütünü kurmasının olanaklı olamayacağına ilişkin bir saptama niteliği de taşıyordu. 

            Özel istihbarat şeflerinden yazarlarına, bürokratından eski istihbaratçılarına kadar, Türkiye'de özel bir şeyler tasarlanmakta. Hedefler o kadar açık ve doğrudan ki, yerle yeksan olmuş Türkiye'nin yeniden yapılandırılması, anayasasının değiştirilmesi, tüm kurum ve kuruluşlarının zapturapt altına alınması, özel örgütün ve özel devlet yapısının inşaasının nüvelerini görmemek için ya hain olmak, ya kör olmak ya da durumdan nemalanmak anlamını taşır.

            Ali Bayramoğlu, “Dev Sorun: Jandarma..” başlıklı yazısında: “Siyasetin "askerden ve askeri olandan arındırılması" çabası şüphe yok ki, Türkiye'nin son 10 yılına damga vurdu. Mevzuat değişiklikleri, Ergenekon, Balyoz türü davalar üzerinden yürüyen adli süreçler bu açıdan önemli rol oynadılar, oynamaya devam ediyorlar. Demokratik düzeni tesise yönelen "arınma"lar önemlidir...”[2] demekteydi. 'Yeni devlet'in kalemşörlerinin sözünü ettiği demokrasinin ne menem bir şey olduğu ortada. Cumhuriyet kurumlarının tasfiyesini ortaya koyanlar, Cumhuriyet'ten 'arınarak' nerelere eklemlenildiğinin de resmini yapmaktaydılar. Bu resmin çerçevesini Amerikan bayrağı süslüyor ve her ayrıntısında kopuk çizgilerle emperyalizme bağımlılık boyaları akıyordu.

            Mustafa Karaalioğlu'ysa hızını kontrol edemeyen ve nereye saldıracağını şaşırmış bir sırtlan sinsiliğini taşıyordu. “Küstah ve Zavallı Darbeciler” başlıklı yazısında: “Hem 28 Şubat’ı hem de aslında bütün Cumhuriyet dönemini kuşatan meşruiyetin zinciri kırılmıştır. Artık o kavramlar, o değerler hükümsüzdür. Dün tek temel değer “laiklik”ti bugün demokrasidir. Dün, dindarlık “irtica”ydı bugün ülkenin ortak değeridir. Dün, başörtüsü “gericilik” sembolüydü bugün en temel haktır. Dün, “rejim”in bütün unsurları tabuydu bugün şeffaflık şarttır. Dün, orduya sadakat şerefti bugün hukuka sadakat... Dünün sarsılmaz gibi görünen bütün kavramları, tıpkı o kavramlar üzerinden iktidar kuranlar gibi yıkılıp gitti. Bir iktidar geleneği sahipleriyle, kavramlarıyla, ilişkileriyle, ittifaklarıyla devrini tamamladı.”[3]

            AKP cenahından kalemler konuşuyor, herkes seyrediyor, Abdülkadir Aksu: “Bugün 28 Şubat. Hani bin yıl devam edeceği söyleyen darbenin yıldönümü. 28 Şubat'ın mağrurları hesap verme korkusuyla tir tir titrerken, 28 Şubat'ın mağdurları ise ülkenin yönetiminde. Onların elinde tankları, topları vardı. Onları yürüttüler. Bunların arkasında da milletin duası vardı. Herkes bir izah getirecek ama bence işin özü bu. Milletin duası, tankları yendi.[4]

            Bir de ilginç bir edimden söz ediyor yazar: “Ankaralılaşmak!” Başbakanın, “Ankaralılaşmadığına” dair örnekleri diziyor, peşi sıra ve Gaziantep'e kadar ulaşıyor yazısı, oradaki ailenin duasıyla, tanklar yenilmiş. Konunun başkaca bir ip ucu da burada yatıyor. Ankaralılaşamayan bir başbakan ve İstanbul'un merkezi bir kent olarak tanımlanması. Konu da burada düğümleniyor. Tarihte yaşanan Ankara-İstanbul çekişmesi yine kendini gösteriyor ve bu kez işin ciddiyeti kendini koruyor.

            Asıl konu da İstanbul'un finans kapitalin merkezi haline getirilmesiyle ilgili hesaplar. Yandaş vs. yazar/çizerin satır aralarında, hep İstanbul merkezli bir şeyler var. Hürriyet Gazetesi ardından Sabah Gazetesi MİT'çileri tutuklama istemi gündeme geldiğinde, baş sayfada; İstanbul'un finans merkezi olması halinde; merkezin, New York'taki Rockfeller Merkezi, Londra Uluslararası Finans Merkezi, Dubai uluslararası Finans Merkezi ve Hong Kong Finans Merkezi'nden daha büyük bir alana kurulacağından söz etmekteydi.

            Türkiye'nin ilk finans merkezinin İstanbul'un Ataşehir ilçesinde kurulma kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasının ardından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı koordinesinde Ziraat Bankası, Vakıflar Bankası ve Halk Bankası ile Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun (BDDK) katılımıyla merkezin planlama çalışmaları, tüm hızıyla sürüyor.

            Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu, 2006 yılında içerisinde Başbakanlık’a yaptığı ziyaret çerçevesinde İstanbul’un uluslararası bir finans merkezi olması ile ilgili düşüncelerini sunduklarında aslında Başbakan’ın da İstanbul’un sadece ülke için değil bölge için de çok önemli sosyal, ekonomik ve kültürel bir merkez olduğunu zaten finansal bir merkez gibi kabul edildiğini belirtmesi ve bu konudaki düşüncelerinde birliğin aktif görev üstlenmesini istemesi devletin de bu konudaki yaklaşımlarının ve hassasiyetlerinin göstergesidir[5].

            Devletin serbest piyasadaki hâkimiyetini çekmesi, finans merkezinin ihtiyacını karşılayacak gerekli yasal düzenlemeleri yapması, vergi konusunda özellikle de Londra ve Singapur finans merkezlerini inceleyerek gerekli önlemleri alması ve bunların hepsini İstanbul’a yansıtması, Türkiye’deki bankaların da artık büyüme ve yurt dışına açılma konularında daha cesur ve atik davranmaları gerekmektedir. Türkiye ekonomik kriz sonrası kapitalizmin yara almasını, sistemin değişmeye başlamasını ve oluşan piyasada değişen dengeleri çok iyi okumalıdır. Yeni dünya düzeninde eğer doğru adımlar atılırsa Londra, New York, Singapur ile birlikte İstanbul da dünyanın en büyük finans merkezlerinden birisi olacaktır.[6]

            Türkiye'nin 1980 darbesiyle birlikte, dünya finans kapitalinin dümenine girmesi konusunda yapılan düzenlemeler, batıya eklemlenmesini doğurmuştu. 80 sonrası, dünyada ısınan çok kutuplu çatışma, Sovyetler'in bitirilmesiyle Amerikan hegemonyasının dünya egemenliğine soyunmasını beraberinde getirmişti. Amerikan emperyalizmi, dünyanın sınırlı kaynaklarına odaklanan ve çatışmacı, işgalci, tekelci kapitalizmiyle dünya istilasında çıplak güç savaşını da kurgulamıştı.

            AKP, gündemi allak bullak ederek, temelden İstanbul'un finans merkezi haline getirilmesi için yasal, finansal altyapı çalışmalarını hızla sürdürmekte. Finans merkezi: “finansal kurumların yoğun olarak bulunduğu, ileri derecede ticari ve iletişim altyapısına sahip, önemli miktarda ulusal ve uluslararası menkul değer alım satım işlemlerinin yürütüldüğü bir kent veya kentin belirli bir bölgesi, dünyanın ünlü banka ve borsalarının faaliyet gösterdiği ticaret veya iş merkezi olan kent”[7] olarak tanımlanabilir. 1986'da kurulan İMKB, 1993 yılında altın piyasasının liberalizasyonuna karar vererek, 1995 yılında İstanbul Altın Borsası'nı kurmuştur. Bu borsanın kuruluşuyla Merkez Bankası'nın altın külçe ithalatı monopol hakkı sona ermiş ve bu hak altın borsasının özel sektöre mensup üyelerine devredilmiştir. İstanbul'da Türkiye'nin en büyük banka ve şirketleri ve Cıtıbank, Merill Lynch, J.P. Morgan, HSCB, ABN Amro, Fortis, ING Bank, BNP Paribas, Sociate Generale, Banca Di Roma, UniCredit, West LB, Deutsche Bank, Commerzbank ve birçok finansal sektör kuruluşunun şubeleri faaliyet göstermektedir.[8]

            Türkiye'de Vadeli İşlemler Borsası ve genel merkezleri Ankara'da bulunan kamu bankalarının genel merkezlerinin, Merkez Bankası'ın genel merkezinin ve Sermaye Piyasası Kurulu'nun İstanbul'a taşınması İstanbul'un ticaret merkezi puanını yükselteceği[9]

            Yüksek Planlama Kurulu'nun ''İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı''na göre[10],

-Uyuşmazlıkların etkin çözümü için mahkemelerde ihtisaslaşma sağlanacak.

-İstanbul merkezli kurumsal bir Tahkim Merkezi kurulacak. Merkezde, kurumsal olarak arabuluculuk imkanı sunulacak.

-TBMM Genel Kurulunda bulunan tasarılar: Türk Ticaret Kanunu Tasarısı, Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısının yasalaştırılması yönünde çalışmalar yapılacak.

-Başbakanlıkta bulunan Genel İdare Usulü Kanunu Tasarısı yasalaştırılacak.

-AB direktiflerine uyumlu yapı için Sermaye Piyasası Kanununda değişiklik yapılacak.

-Gayrimenkul yatırım fonu ve girişim sermayesi yatırım fonu gibi yeri ürünlere ilişkin düzenleme yapılacak.

-Merkezi Teminatlandırma ve Merkezi Takas Tarafı sistemi oluşturulacak.

-Uluslararası Ödeme ve Takas Sistemleri ile entegrasyon geliştirilecek. Ödeme Sistemleri Kanunu yayımlanacak.

-Yabancı menkul kıymetlerin yurtiçi piyasalarda işlem görmesi: Yabancı şirketlerin kotasyonunda gereken Maliye Bakanlığı izni kaldırılacak.

-Devlet iç borçlanma senetlerinin Yatırımcıları Koruma Fonu kapsamına alınması değerlendirilecek.

-''Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu Tasarısı'' sektör temsilcilerince iletilen görüşler çerçevesinde hızla yasalaştırılacak.

-Özel sektör borçlanma araçlarına işlerlik kazandırılacak ve bu araçlar Yatırımcıları Koruma Fonu kapsamına alınacak.

-Yerel yönetim borçlanma araçları geliştirilecek. Sigortalı ihraca yönelik sistem kurulacak.

-Tezgahüstü piyasalarda sunulan ürünlerle ilgili mevzuat, takas ve işlem altyapısı oluşturulacak.

-Faizsiz finansman araçlarına ilişkin altyapı geliştirilecek. Körfez Bölgesi sermayesine yönelik sermaye piyasası araçları ve takas bağlantısı projesinin hayata geçirilmesi sağlanacak.

-İstanbul Altın Borsası bünyesinde efektif ve döviz piyasası kurulacak ve Takasbank tarafından takas hizmeti sağlanacak.

-Karbon piyasası oluşturulacak: Karbon ve sera gazı salım ticaretine başlanacak ve bu araçlara dayalı türev ürünler geliştirilecek.

-Ürün ihtisas borsaları oluşturulacak. Tarım ürünleri için lisanslı depoculuk sistemi kapsamında elektronik işlem platformu, takas ve saklama sistemi kurulacak.

-Enerji ürünlerine ve emtiaya dayalı spot ve vadeli piyasalar geliştirilecek.

-Gelir Vergisi Kanunu yeniden yazılacak.

-Vergi Usul Kanunu tümüyle gözden geçirilerek, vergi cezalarının caydırıcılığının artırılması başta olmak üzere mükellef hakları, uyuşmazlıkların çözümü ve değerleme hükümleri modern vergi sistemleriyle paralel hale getirilecek.

-BSMV başta olmak üzere aracılık maliyetlerini artıran yüksel kademeli olarak düşürülecek.

-Gelir İdaresi Başkanlığında finansal sektör konusunda uzmanlaşmış bir birim kurulacak.

-Borsada şirketlerin halka açılmalarının teşviki amacıyla vergi dahil her türlü önlem alınacak.

-Sistemik Risk Komitesinin görev ve fonksiyonları güçlendirilecek.

-Borsalar, hukuki statüleri netleştirilerek, genel kamu idaresini ilgilendiren mevzuat kapsamı dışına çıkarılacak.

-Piyasalar için Ortak Teknoloji Platformu oluşturulacak.

-Takasbank ve Merkezi Kayıt Kuruluşu bünyesinde Elektronik Fon Platformu kurulacak.

-İFM için Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısına doğrudan bağlı bir bürokrat atanacak veya görevlendirilecek.

-İlköğretimden itibaren öğrencilere temel finans ve ekonomi formasyonu kazandırmak amacıyla müfredata bazı dersler eklenecek.

-Üniversitelerde belirli bir seviye belirlenerek, mezuniyet öncesi yabancı dil bilgisinin zorunlu hale getirilmesi gibi seçenekler değerlendirilecek.

-Her bir üniversite içinde finans odaklı merkezler için ''Kariyer Planlama Merkezleri'' oluşturulacak.

-Doktor unvanına sahip olmayan sektör çalışanlarının üniversitelerde ders vermelerindeki engeller ile akademisyenlerin sektör kuruluşlarında görev almasındaki engeller ortadan kaldırılacak.

-Finans sektörüne yönelik insan kaynağı (yetenek) havuzu oluşturulacak.

-İstanbul finans konusunda yüksek lisans ve doktora merkezi haline getirilecek.

            14 Mart 2009 tarihinde Anadolu Otoyolu’nun kuzeyinde yer alan konut alanının finans merkezi olarak planlanmasına ilişkin karar çıkarıldı. Arkasından İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı adı verilen karar 2 Ekim 2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Ancak Mayıs 2010’da Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi, ilgili yürütmeyi durdurma kararını aldırdı. Bu proje sürecinden sorumlu olan TOKİ ise mahkeme kararı ardından yeni bir plan yapma çalışmalarının halen devam ettiğini kamuoyuna duyuruldu.

            Şubat 2012’de yayınlanan haberlere göre özel bankalar ve finans kuruluşlarından oluşan İstanbul Finans Merkezi’nin genel tasarımını gösteren en güncel sunum yakın zamanda Bakanlar Kurulu ve Başbakan Tayyip Erdoğan’a sunuldu.

            Ocak 2008’de İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nin kabul ettiği plana göre İstanbul’un Ataşehir bölgesinde ve Anadolu Otoyolu’nun kuzeyinde yer alan 2 milyon 766 bin metrekarelik alanın TOKİ’nin yaptığı planlar ile bir finans merkezine dönüştürülmesi hedefleniyor. Eğer bu planlamalar sonradan değişmezse bu proje arazisinin yaklaşık 92 dönümü kent meydanı ve yeşil alan olarak düzenlenirken; 30 dönümlük bir alanda da bir kültür merkezi inşa edilecek. Yine aynı plana göre ticaret alanı ise 354 bin metrekarelik bir alana yayılacak.

            Londra’nın Finans Merkezi Başkanı Lord Mayor David Wootton, “Global birkaç finans merkezinden biri olarak İstanbul’un bu alanda gelişmesini destekliyoruz. Eğer Londra’nın etrafında büyüyen bir finansal merkez varsa o zaman Londra daha çok iş yapıyor. İstanbul bu anlamda İngiltere’nin gündeminde önemli bir yere sahip. Türkiye’nin global ekonomide yükselen değer olarak bölgesinde finansal bir merkeze dönüşmesi son derece doğal. İstanbul’un finansal merkez olması bizim için de bir fırsat. Bu söylediğim ilk bakışta yanlışmış gibi görünebilir. Çünkü normalde İstanbul’a rakip gözüyle bakmamız gerekir. İstanbul’un bu ligde yerini alması elbette rekabet getirecektir ama aynı zamanda iş hacmini de büyütecek.. Türkiye’nin iç pazarı ilk etapta yatırımcı çekecek kadar cazip. İkinci aşama ise, Türkiye batısındakiler için doğuşa giriş kapısı. Doğusundakiler için de batıya geçiş kapısı. Bu özellik Türkiye’yi rakipleri diğer finans merkezi adaylarından ciddi bir şekilde ayırıyor, öne çıkarıyor.

 

            Hükümet, İstanbul’un Ataşehir ilçesinde kurulacak İstanbul Uluslararası Finans Merkezi projesinin hayata geçirilmesi amacıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yetki verdi. 2010 yılında Şehir Plancıları Odası’nın itirazı üzerine İstanbul Finans Merkezi ile ilgili projeyi yürütmeyi durdurma kararı alınmıştı. Karşılıklı itirazlarla birlikte başlayan yargı süreci ise halen devam ediyor. Anadolu Otoyolu’nun kuzeyinde yer alan konut alanının finans merkezi olarak planlanmasına ilişkin karar 14 Mart 2008’de askıya çıkmış ve İstanbul Şehir Plancıları Odası plana karşı çıkarak yürütmeyi durdurma kararı aldırmak üzere harekete geçmişti. Mayıs 2010’da yürütmeyi durdurma kararı alındı. Ancak TOKİ, odanın bu manevrasına Ataşehir Finans Merkezi için yeni bir plan yapacağını açıklayarak cevap verdi. Ancak yeni dönemde hükümetin “Finans merkezi gecikmemeli” talimatıyla işlere de hız verildi. Hükümet, tam yetkili bakanlığının sorumluluğuna verdiği merkezin kısa zamanda tamamlanmasını istiyor. Bu arada bakanlığın yetkisine verilen İstanbul Finans Merkezi’nin önüne çıkabilecek olası bir “SİT alanı” engeli de şimdiden ortadan kaldırıldı.

 

            Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) tarafından düzenlenen ‘İstanbul Finans Merkezi Konferansı’nda siyasetçi, bürokrat ve işadamları tarafından masaya yatırıldı. Sabancı Center’daki konferansa katılan Citigroup Başkan Yardımcısı ve Gelişmekte Olan Piyasalar Başkanı Hamid Biglari, İstanbul’un bölgesel finans merkezi olma yolunda güçlü bir aday olarak öne çıktığını, bazı gereklilikleri yerine getirmesi durumunda finans merkezi olmak için çok iyi konumlanmış olacağını kaydetti. Biglari Türkiye’nin uluslararası finans merkezi iddiasında Dubai ve Rusya ile yarıştığını belirterek, “Şu anda İstanbul en güçlü aday. Uluslararası finans merkezi olmak için bir şehrin 7 kritere sahip olması gerekiyor. İstanbul bunların 4’ünü çok iyi karşılıyor” dedi. Biglari, uluslarası finans merkezi olma kriterlerini şöyle sıraladı: “Siyasi ve ekonomik istikrar, yatırım dostu ortam, güvenilir vergi politikası, şeffaflık, coğrafi konum, nakit akışı ve yetenekli profesyonellerin yaşayabileceği bir ortam. Türkiye’de istikrar var. Bu hepsinden önemli. İstanbul, kültürlerin ve kıtaların buluştuğu çok önemli bir konumda. Bir cazibe merkezi. Burada önemli bir işlem hacmi ve nakit akışı da var. Türkiye’nin hedefine ulaşmak için geliştirmesi gereken alanlar ise, şeffaflık, doğru vergilendirme ve yatırım dostu ortam. Türkiye bu alanlarda kötü demiyorum. Sadece kendisini daha da geliştirebilir ve rekabette öne geçebilir.[1]

 

            Devlet Planlama Teşkilatı'nın Ekim 2009'da yayınladığı “İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı”na göre, planın vizyonu: “İstanbul, öncelikle bölgesel, nihai olarak da küresel finans merkezi olacaktır.” diye belirtilmektedir. Yine aynı raporda, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizinde mahkemelerce kararların esasına girilerek inceleme yapılması ve böylece sürecin uzaması şeklinde ortaya çıkan uygulamadan kaynaklanan aksaklıklar giderilecektir. İstanbul'da bağımsız ve özerk yapıya sahip kurumsal bir tahkim merkezi kurulacaktır. Bu tahkim merkezi maliyet, hız ve kararların kesinleşme süreci gibi konularda uluslararası alanda rekabet edebilecek düzeyde olacak..”

 

            Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşar Vekili Halil İbrahim Akça: Türkiye Bankalar Birliği'nin çalışmasına göre 'İstanbul'un önce bölgesel, sonra küresel bir finans merkezi olabileceği' sonucuna ulaşıldığının altını çizdi.[11]

 

            Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'a, İstanbul Finans Merkezi Projesini soran CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, verdiği soru önergesinde: “Finans merkezinin inşası tamamlandıktan sonra kullanımı nasıl olacaktır? Kamu kurum ve kuruluşlarının başkentten İstanbul'a taşınmasının tek nedeni ekonomik midir? İstanbul'un başkent olması konusunda ileri tarihli bir hedefiniz var mıdır?"[12]

           

1.      İstanbul'da Haydarpaşa Garına tren seferlerinin durdurulması,

2.      Fener Rum Patrikhanesi'nin konunun merkezinde tüm Ortodoks aleminin 'ekümenikliğine' soyunması,

3.      İstanbul'da yıkılacak yerlerin saptamasının tartışıldığı haberler,

4.      Yandaş kalemlerin başbakanın Ankaralılaşamayan psikolojisinden söz etmesi,

5.      Kamu ve özel bankaların merkezinin İstanbul'a taşınması işlemlerinin tamamlanmasına çalışılması,

6.      İstanbul'un önce bölgesel, sonra da küresel bir finans merkezi olacağının dillendirilmesi,

            ve daha bir dizi açıklama, çalışma ve raporlar...

 

            'Yeni Devlet' düzeninde, İstanbul merkezli bir finans kapital üssünün kurulması için iki koşul kalıyor. Türkiye'de İstihbarat tek elde toplanacak, İç Güvenlik Müşteşarlığı bu konuda belirleyici olacak yetkilerinin verilerek, NATO'da olmayan tek silahlı kuvvet Jandarma'nın tasfiyesinin sağlanması ve Türkiye'nin fedaratif bir yapıya hazırlanması ki rahatça doğu batı koridoru oluşturulabilsin.

           

            Pekiyi, bu oyunu kim ya da kimler bozabilecek?... Burada kimse yok!

                                                                                             

                                                                                                                      Kaan Turhan



[1]          Ömer Adıyaman, Cemaat dinlemeleri MİT'e devrediliyor, Sonsayfa.com, Erişim: 07.03.2012

[2]          Ali Bayramoğlu, Dev Sorun: Jandarma..., Yeni Şafak, 07.03.2012

[3]          Mustafa Karaalioğlu, Küstah ve Zavallı Darbeciler, Star, 07.03.2012

[4]          Abdülkadir Selvi, 'Biz Ona Yasin Okuduk', Yeni Şafak, 28.02.2012

[5]          Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

[6]          İbrahim İbicek, İstanbul Finans Merkezi, http://www.businews.eu/2010/11/istanbul-finans-merkezi/, Erişim: 06.03.2012

[7]          Hüseyin Yılmaz, İstanbul'un Uluslararası Finans Merkezleri'yle Rekabet Düzeyinin Saptanmasına Yönelik Bir Çalışma, 10. Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, 28-31 Ekim 2010, s. 145

[8]          Hüseyin Yılmaz, a.g.e., s. 148

[9]            Hüseyin Yılmaz, a.g.e., s. 161

[10]        http://www.ntvmsnbc.com/id/25006010/

[11]        Taraf, 16.02.2009

[12]        Haberler.com, 16.02.2012

Facebook
yorumlar ... ( 1 )
17-02-2015
19-02-2015 10:02 (1)
Bu denli önemli bir konu yorumsuz bırakılmış. Önemli bir yazı, emeğinize sağlık Kaan Turhan.
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210913
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.