Pamuk'un sessiz kadınları..

Editörün sunusu: Bir şair arkadaşımızın kardeşinin 1998’de Orhan Pamuk için yazdığı yazıyı, bu arkadaşımız ve ayrıca editörümüz Nihat Ateş’in önerisi üzerine yayımlıyoruz. Farklı bir yönden bakış. Ayrıca belki tartışma doğurur.

Pamuk’un sessiz kadınları…

İlk okuduğum Pamuk kitabı Kara Kitap’tı. Şaşırarak ve severek okuduğum bu kitap beni çok umutlandırmıştı.  Birey ve kişiliği öne çıkaran bir kitap, kolektif bir toplumdan gelen ve işi sanat, özellikle de görsel sanat olan biri için önemli bir unsurdur. Özgür düşünebilen bir birey olmak bir sanatçı için en önemli unsurlardan biridir kanımca. Bu gün Türkiye’de birey olmak artık eskisi kadar suç olmasa da, hala daha lüks bir şey.  Bu durumda Orhan Pamuk’un benim yeni kahramanım olması içten bile değildi.  Bu heyecanla Onu ve de kendimi daha iyi savunmak için bütün kitaplarını okumaya karar verdim ve okudum. Ama bu okuma yolculuğu beni düşlediğimin dışında daha önce tahmin etmediğim başka bir konuya sürükledi, kadınlara, Pamuk’un sessiz kadınlarına. 

​Pamuk’un romanlarında, hayatın anlamı, edebiyat, sanat, ne yapmalı diyerek yeni hayatın arkasından koşan karakterler ne yazık ki hep erkek çıktı. Peki kadınlar neredeydi bu romanlarda, evet yok değillerdi, işte Nigan Hanım, Şeküre Melek, Rüya, Perihan, Nermin, Nilgün.  Ama erkeklere nazaran, hepsi de silik ve de gölgede kalmış karakterlerdi bunlar. Erkeklerin büyük arayışlarını aktive eden araçlar olarak kullanılmışlardı, (tıpkı bir dervişin dünyevi aşkının ilahi aşka dönüşmesi sürecinde olduğu gibi)  ve çoğunun dili de yoktu. Konuşmaya ancak bir erkeğin sihirli değneği onlara değdiğinde başlıyorlardı. Cevdet Bey evlenmeden önce Nigan’ı, anne olmadan önce Perihan’ı, nişanlanmadan önce Ayşe’yi, Apo ona aşık olmadan önce Nilgün’ü tanımıyoruz. Onlar, erkekler onları sevdikten sonra var oluyorlar ve olmaya devam ediyorlar. Erkekler gibi fatih olmaya en çok Yeni Hayat’taki Canan yaklaşıyor.  O da ana karakter gibi “kitabı” okumuş ve yeni hayatın arayışı için yola koyulmuştur ve o da Mehmet/Osman/Nahit gibi aşkının peşinden gidiyordur. Ama yine de sonuçta onun yolculuğunun sonu bir erkeğe çıkacaktır, bütün diğer kadınlar gibi. Oysa fatih, derviş, ilim irfan arayışının adamları, sevdikleri halde serüvenlerinin sonunda “yalnız adam” olabiliyorlar.  Cevdet Bey ve Oğulları’nın bir Muhittin karakterinin hiç bir zaman kadını yok, hatta onun evlenip evlenmediğini bile bilmiyoruz, o bir davanın adamıdır ve sonunda milletvekili olur. Bir diğer ana karakter Refik hayatın anlamını anlama yolunda karısını kaybeder. Perihan’ın onu nasıl terk ettiğini de yine Perihan’dan değil onun oğlu Ahmet’ten öğreniyoruz. Tabii o bir ressam, tolere ettiği ve şişman olduğu belirtilen kız kardeşi Melek ise sürekli yemek partilerinden bahseden ve  başarılı bir avukatla evlenmiş tipik bir ev hanımıdır. Melek’in hakkında bilmemiz gereken bu, Ahmet’in sanat teorilerini, buhranlarını öğreniyoruz, bu önemli. Neden Melek ressam olamasın diye sormak istiyorum? Meleklere böyle isler verilmiyor demek ki. (Oysa ressamlar ne çok melek boyadılar resimlerinde.)

​Daha önce de söylediğim gibi ebedi ilim, irfan ve de aşkı sufi misali arayan erkek için geçici bir önem ve fonksiyon taşıyan kadınların isimleri bile çok hoş doğrusu, Melek, Canan, Rüya, Perihan. Bizde dünya ötesi hissi uyandırıyorlar.  Bir de erkek isimlerine bakalım, Celal ( büyüklük,ululuk ), Salik     (bir yola giren mürîd),  Faruk ( haklıyla haksızı ayıran ) Galip, Metin, vb.  Evet kadınlar, anne olarak var olabilirler, sevgili ve eş olabilirler ama bir “rastignac” bir fatih olamazlar, olmuyorlar Pamuk’un kitaplarında. Benim gibi bir okura ne yapmak düşüyor o zaman?!  Konuyu, “batı ile ilişkinizden biraz şüpheli olsam da ve de geleneksel Türk yazarının okuruna karsı öğretici ve babacan tavrına karşıt olan tutumunuz sonuçta yine onların yaptığını tekrarlıyorsa da olsun, kadınları arka plan da tutsanız da, bireyi öne çıkarmanız çok önemli bir işti” diyerek geçemiyorum. 
​Evet bilgisi geniş ve kendisi akıllı bu erkek yazarımızın kitaplarındaki dünyada bir erkek dünyası.  Bölüm baslarındaki diğer büyük erkek yazar, düşünür ve de alimlerden yaptığı alıntılar da bunu kafama tekrar tekrar vuruyor.  Demek hiçbir kadın ona esin kaynağı (ya da ilham perisi) olmamış. Kendini sesiyle kurtaran bir Şehrazat bile yok! Bu beni hayal kırıklığına uğratıyor, kadınlarda gördüğü sadece bu mu diye düşünüyorum; bir toplumun içinde yaşayan biri, evet günde on saat yazıp pek dışarı çıkmıyormuş - ama yaşadığı toplumu çok iyi bir duyarlılıkla gözlemlediğini yine kitaplarında açıkça gördüğümüz biri nasıl oluyor da karşı cinsini bu kadar dar bir çerçeveye sokup, onları klişe bir şekilde bize sunuyor. Toplumun ve onun gerçeği bu mu diyelim, buna da inanmıyorum; ben bu kadınların pek azıyla, pek az bir şekilde özleştirebilirim kendimi, eğer kendimi zorlarsam. Bundan anne ya da eş olmak istemediğim anlaşılmasın; benim istediğim, bir kişinin var olan tüm renkleriyle yansıtılmasıdır.  Oysa kadınlara sadece siyah ve beyaz düşüyor Pamuk’un kitaplarında, olsa olsa en fazla monokromatik bir renk olabilir. Halbuki bizi de en azından kırmızıya boyayabilirdi, suç aletimiz elmanın kırmızısına, bakirliğimizin kırmızısına, vücudumuzun ayı takip etmesinin kırmızısına ve de erkeklerinki gibi kırmızı olan kanımıza boyayabilirdi bizi de. 

Belki de Pamuk kitaplarını benim için yazmıyordur. O zaman yapacak tek şey kalıyor, oturup kızı Rüya’nın genç kız olmasını beklemek.  İyi ki yazarın oğlu değil de kızı olmuş! Ne de olsa bir çocuk çocuktur, kız da olsa, biyolojik cinsiyetinin dışında bir cinsiyet edinmemiştir henüz, toplum ve kültür onun cinsi kişiliğini  biçimlendirmemiştir ve bu yazara iyi bir fırsat verebilir. Bir kızın da istekleri, idealleri olacağını, erkeklerin onlara verdiği kişiliğin dışında da bir kişilikleri olduğunu görebilir ve bu bize pozitif ve çok boyutlu kadın karakterleri getirir diye umuyorum. 

Evet şimdi oturup bu Rüya’nın gerçekleşmesini bekleyelim, büyü Rüya büyü!

​Filiz Çiçek, Indiana University, Bloomington, USA 1998

Facebook
yorumlar ... ( 18 )
12-03-2016
12-03-2016 09:49 (1)
sabah sabah bi insanbu'ya bakiym de günüm iyi başlasın dedim. tipik feminist aazıyla yazılmış bi 98 nostaljilemesi gördüm. saçım diken diken oldu. aplanın adı filiz'miş. dünya ötesi hissi uyandırmıyo. ama bence yaşar, kudret falan da olabilirmiş. kendisi takmış ya isimlendirmelerimize, ondan şeyettim. la havle! yav orhanıma vurun. vurun da... burdan bari vurmayın. bu ne la? ben de bok'tan karakter tahliline girişicem yakında. indiana yunivörsiti buluğminktın yuğesey (hatta borat aazıyla yüğeseney) damgası da vururum karakter tahlilimin altına. ne güzel dünya! a.y.a. sabah sabah lahavlesss
12-03-2016 09:58 (2)
İnsan sistemdir sistem de insan. Herkes kapitalizmi eleştirir hoş sohbetlerde ve ya da face'de bilmem nerede. Ama dibine kadar kapitalisttir. Orhan Pamuk'un iyi bir edebiyatçı olmadığını edebiyattan anlayanlar neredeyse oybirliği ile kabul ediyor şükür ki bu ülkede. Ama bir kısım vatandaşın hala bestselleri. Niye? Babamız sağolsun, medya sağolsun, reklam sağolsun, Oscar ve Nobel sağolsun. Kar romanı tam bir çöptür, ama beğenilir. Sen öte tarafta evrenin sırrını keşfetsen okumazlar. Ondan sonra da yakınırlar: Küresel ısınma, kadınlar eziliyor, dünya bitiyor, hayvanlar tükeniyor, özgürlükler gevriyor falan.. Olayın mekanizması bu. Orhan Pamuk'ta Kar romanı gibi bir Cumhuriyet ve laiklik düşmanlığı görülmüyor, herifin abazan maçoluğu görülüyor.. O da bir şey.. Bu da bir ilerleme.. Ben kendi hesabıma bu yazının konulmasına o yüzden ses etmedim. Umarım birileri de katılır da, Nihat falan en azından, tartışma çıkar. O da neye yarayacaksa. Ah insan soyu ah.. erkeği kadını.. Kaan Arslanoğlu
12-03-2016 10:18 (3)
Daha önce de sözünü ettim. Sıkı Atatürkçü bir dostum var. Geçende Orhan Pamuk'u övmüş face sayfasında. Bu ne hem Atatürk frofil resimleri, hem Orhan Pamuk dedim. Ben O.P'nin Atatürk düşmanı olduğunu bilmiyordum dedi. Evet, medyanın ve reklamın gücü. Adam tüm sermayesini Cumhuriyet ve laiklik düşmanlığıyla, AKP bilmem ne destekçiliği Amerikan yalamalığıyla kazandı, ama bizim Atatürkçü bağlantıyı kuramıyor. Kurdurmazlar. Burada en son suçladığım şey sistem. Reklamı da, medyayı da fazla suçlamıyorum. Böyle halk olursa böyle medya, böyle reklam, böyle iktidar olur. Sorun çok temel bir sorun. Evrimci Açıdan Din Psikoloji ve Siyaset kitabında tekrar kanıtlarla koyduğum gibi sorun insanda. Piaget bunu yüz yıl önce saptamış. İnsanların üçte ikisinde soyut düşünme yetisi yok. Yüzde doksanından fazlası ileriderecede sosyal geri zekalı bana göre. Genel zekası isterse 170 olsun, ister matematik dehası, ister tıp alimi olsun, değişmiyor. Problem bizde. Sistemde değil. Kaan Arslanoğlu
12-03-2016 10:21 (4)
Hiç Orhan Pamuk okumadım, ama bence de sizin için yazmamıştır kitaplarını Sayın Çiçek. Duygusallık/duyarlılık güzel de nesnelliği kaybedip amaca hizmet şöyle dursun ket vuracak kadar olanını, gözden geçirmeli bence. "Neden Melek ressam olamasın diye sormak istiyorum? Meleklere böyle isler verilmiyor demek ki. (Oysa ressamlar ne çok melek boyadılar resimlerinde.)" yazmışsınız. Bir ergen hayal kırıklığı mı bu? "Oysa" sözcüğünüzün arkasına neden "kadın ressamlar" ibaresini koymadınız? Kaç "melek boyayan" kadın ressam biliyorsunuz? Melek boyamayı geçtik, elma, armut, ağaç, kuş boyayan kaç kadın ressam? Bir yazarı, sizin duygusal beklentilerinizi karşılamadığı için, bu biçimde -ve kızına dahi uzanarak- ele almak, sanata veya kadın "mesele"sine nasıl hizmet ediyor, bilmek isterim... (Tabii, yazı epey eski, yazarın şimdiki düşüncelerini bilemiyoruz) Saygılar. Mine M.
12-03-2016 11:59 (5)
Orhan Pamuk okuma deneyimimi hatırlıyorum ve kendime gülüyorum. 1990 yılı, Kara Kitap yeni çıkmış, olağanüstü bir propaganda var. Bu kadar övüldüğüne göre mutlaka okunmalı dedim. Okumaya çalışıyorum ama kitap bir türlü akıp gitmiyor, adeta kendinden uzaklaştırıyor ve beni depresif hale sokuyor. Kitabı zorla bitirdim ama kitaptan en ufacık haz almadım. Hatta rahatlıkla okumaktan pişman olduğumu söyleyebilirim. O zaman kendimden şüphelenmiştim; herkesin dilinden düşüremediği bu adamı neden anlayamadım, acaba bende bir sorun mu var? demiştim. O günden sonra asla Orhan Pamuk okumaya yeltenmedim... :) Saygılar, Fatih T.
12-03-2016 12:02 (6)
Arkadaşlar, yorum kutusunun hemen üstünde belirtildiği gibi imzasız, adsız, soyisimsiz yorumları ne yazık ki yayımlayamıyoruz. Müdüriyet.
12-03-2016 18:16 (7)
Orhan Pamuk kitabı almanın ve yanında bulundurmanın iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Öğrenciyken Orhan Pamuk kitaplarını yanında gezdiren arkadaşlarım hep prof. oldu. (Gerçi o kitapları okuduklarına da asla inanmadım ama neyse..) Orhan Pamuk, ilkokul beşinci sınıf düzeyinde yazar. Dolayısıyla karakterlerinde kadın olmadığı gibi erkek de yoktur. Sadece çocuk vardır. Konu da uyduruk yüzeysel ve zırvadır. Hatta ilkokul 3 e giden oğlumun arkadaşlarına anlattığı abartılı hikayeler bile Orhan Pamuk'un kurgularından daha iyidir. Ama tüm bunlara rağmen Orhan Pamuk çok iyi bir yazardır. Nedenini anlamak için herhangi bir ilkokula gidip bir panoya bakmanız yeterlidir. "Bu pano bana birşeyler çağrıştırıyor ama ne?" diye düşünürken birden aklınıza arkadaşlarınızın Facebooktaki paylaşımları gelir. "Lan bu panodakiler bile daha kaliteli" dersiniz. İşte öyle bir kitleye böyle bir yazar. Bu yüzden iyidir ve kitap satar. Açıkçası nobel verenlerin de daha farklı bir kitle olduğunu düşünmüyorum. (B.Ö)
12-03-2016 18:17 (8)
Çook başarılı ve oldukça faydalı buluyorum İnsanbu'yu bunu belirtmek isterim en başta.Yıllardır sol zannettiğim bir süre sonra öyle olmadıklarını anladığımdan beri ve de her fırsatta dile getirdiklerİmi, düşündüklerimi büyük kısmınada katılarak burada okumak umut ve mutluluk veriyor.Devrim üniversiterlerden fabrikalardan falan diyorlarya değil insanbu'dan çıkabilir:))5nolu yorumcu arkadaş şuan belki böyle değildir ancak genelin yaptığı sistemin bize dayattığı birşey var ki daha öncede tespiti yapıldı elbette,tekrar tekrarlayalım.'BU KADAR ÖVÜLDÜĞÜNE GÖRE MUTLAKA OKUNMALI'yazılmış bence okunmamalı yada dayatılan her ne ise bulaşmamak en iyisi zaten vaktimiz kısıtlı ve değerli aslında.Günümüzün en büyük sıkıntısı herkesin beğendiği övdüğü dediği her neyse çoğunlukla vasatlık ve bu leşliğin devam ettiricisi çıkıyor.Zaten artık kişinin ufkunu açacak estetik ,gerçek ve temiz bilgi ya da eserler neler hangileri emin olamıyorum olamıyoruzda fazlasıyla kandırmaca ve saptırma olduğundan...Gül T
13-03-2016 12:42 (9)
Orhan Pamuk’u Kara Kitap’la sevdim. O zaman (1991) Pamuk Nobel almamış ve bu kadar popüler olmamıştı. Kitabı bitiremeden önce birkaç kez bırakmıştım, sonra sebat ederek bitirdim. Pamuk’u daha sonra ve şimdi de severek okumaya devam ediyorum. Geçen sene okuyup aklımda kalan kitaplardan biri Herta Müller’in Pasaport’u diğeri Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık’ı oldu. Masumiyet Müzesi’ni Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar eziyetinde bir tatla okudum. Müzesini gezdiğimde oradaki emeğe ve titizliğe saygı duydum. Orhan Pamuk bir Nişantaşı çocuğu, ben şahsen kendisinden ne sosyalizme giden yolları, ne işçi sınıfını, ne de Çukurova’nın pamuk tarlalarını anlatmasını bekliyorum. Orhan Pamuk yaşayıp büyüdüğü İstanbul’u anlatıyor. İyi anlatıyor. Çok araştırıyor. ++
13-03-2016 12:42 (10)
++Orhan Pamuk’un zayıf olduğu alanlar var; kitaplarında kadınların sesi cılız, cinsellik ise adeta karikatürize edilerek anlatılıyor. Koca bir kitabı okuyoruz ama ana karakterlerden birine (kadına) dair bilgileri toplarsak bir veya en fazla iki sayfalık yer kaplıyor kitapta, karakterlerin cinsel hayatları ise kaçar göçer bir tuhaflıkta. Pamuk’un son kitabı Kırmızı Saçlı Kadın’ı yeni bitirdim. Buradaki yazı ve yorumları okuyunca kitabın son bölümüne tekrar göz attım. Çünkü Pamuk son bölümü Kırmızı Saçlı Kadın’a yazdırıyor. Bu önemli zira bu bölüm olmasa bu kitaptaki kadın karaktere ayrılan yer (sayfa sayısı diyelim) diğer kitaplarında olduğu gibi bir iki sayfa ile geçiştirilecek. Kitaba başlarken şöyle düşünmüştüm “Pamuk bir kadını kitabın kapağına taşıdığına göre acaba bu kitaptaki kadının sesi daha gür çıkacak mı?” Pamuk’un bu son kitabındaki Kırmızı Saçlı Kadın bir tiyatrocu, saçını kırmızıya boyuyor, yani tiyatrocu olmak da saçını kırmızıya boyamak da kendi seçimi.
13-03-2016 12:43 (11)
++Kırmızı Saçlı Kadın (kitapta kadının adı sanırım iki kez geçiyor) tiyatrodaki ve hayatındaki erkek karakterleri ve toplumun erkekler eliyle örgütlenmesini eleştiriyor: ‘Babalar oğullarını da öldürse, oğullar babalarını da öldürse erkeklere kahraman olmak, bana da ağlamak kalıyordu yalnızca…Alemin mantığı anaların ağlaması üzerine kurulmuştu…Belki de bu bildiklerimi unutup başka yerlere gitmeliydim.’ diyor. Kırmızı Saçlı Kadın bu kitapta saçlarını kırmızıya boyatmakla, sahnede gerdan kırıp hüngür hüngür ağlamakla kalmıyor; eski sevgilisinin oğluyla –ikirciklenmeden- sevişiveriyor, kuyunun dibinde ölüme terkedilen Ustayı kurtarıyor ve bu kitabı yazma fikrini de yazarın kulağına Kırmızı Saçlı Kadın fısıldıyor. Pamuk kitabını bir kadına, Aslı’ya adanmış. Sıradan bir okur olarak ben Pamuk’a bakınca değişen ve değişmeye istekli bir yazar olarak görüyorum. Az şey değil. Öte yandan Pamuk Nobel için doğru yer ve doğru zamanda siyaseten doğru şeyler söylemiş midir, söylemiş olabilir.+ ++
13-03-2016 12:43 (12)
+++ O halde yazara mesafeli davranabilirim. Ben de öyle yapıyorum ve doğrusu önemli bir yazarı eleştirirken muhalefet fetişizmine düşmemenin önemli olduğunu düşünüyorum. İyi pazarlar. Elif F.
14-03-2016 18:24 (13)
hayırlı haftabaşları. valla elif firuzi bişe yazmış. 29 saattir tıs yok. bunu kimse görmedi mi? bi ben miyim manyak? bi bana mı batıyo? "önemli bi yazarı eleştirirken muhalefet fetişizmine düşmemenin önemli olduğunu düşünüyorum"... şimdi bu cümleden benim bildiğim türk dilinde meal şöyle çıkar: orhanım mühim adamdır, altıokkadır falan; öyle lambır lumbur eleştirmeyin; eleştirirken sırf fikriyatı size terso diye kılçık atmayın! mı demek istemiş acaba elif firuzi? ya da bana yattığım yerden öyle mi geliyo? çünkü "muhalefet fetişizmi"nden benim sezinsediğim (böyle uydurukingen solcu kelimesi oluyo mu? sezinsemek falan - sizin mecralar bunlar) şey eleştirmiş olmak için eleştirmek hali. öyle diğl mi? a.y.a. meraksss ve sorsss
15-03-2016 09:36 (14)
http://www.hurriyet.com.tr/orhan-pamuk-izdivac-programlarina-takiliyorum-40066679 "Romanlarımda muhafazakarlığı ile modernliği aynı kalpte kafada görürüm. Solculuk, sağcılık, muhafazakarlık modernlik; herkesten çok geleneğe bağlı olma isteği, herkesten çok modern olma isteği hepimizde var. İyi muhafazakarlar kötü modernler, kötü modernler iyi muhafazakarlar gibi bakmıyorum." muhalefet fetişizmi ? ç.
15-03-2016 11:23 (15)
yav ç'cim hastasıyım senin şu medya takibinin. acanspires gibisin valla. dün de abc gastesi diye bişeyden link gönderdiydin. afferim. çalışmalarını takdirle takip ediyorum. bu hattan gönderdiğin linkten de anlaşılacağı üzere orhanım'ın dikkate alınır herhangi bi tarafı yok ve olamaz. cevdet bey & sons'ta bıraktığımız halinden de berbat. e yaşlandıkça erkek beyni böyle oluyomuş. ben diyenlerin yalancısıyım. herifin yaptığı mukayeseye bak, hizaya gel. benim uşak 7 yaşında. valla kassa aşşaa yukarı şöyle bi içeriksiz cümle o da çıkarır. önemli yazarmış! peh! zeynep oral ve doğan hızlan'ın edebiyat/sanat gurusu olduğu, murat belge'nin akademikten sayıldığı yalnız ama güzel ülkede orhanım'dan da önemli yazar çıkıyo işte. a.y.a. muhalefet fetişizmine karşı dursss ve ille fetişizm olacaksa ahaliyi ayak fetişizmine davet etsss
15-03-2016 21:40 (16)
Bu kişilere önem atfedildiği sürece söylediklerimizin bir önemi olmuyor. Bizimkisi muhalefet fetişizmi oluyor. İçeriksiz cümleler kursalar da onların cümleleri sevenleri tarafından içerikliymiş gibi gözüküyor. Onlara yönelik eleştiriniz ise önemsenmez. Bir de üstüne Nobel alan yazarı biz nasıl oluyor da eleştirebiliyoruz diye söylenirler.Solcularımız Arif Yavuz Aksoy'un dediklerini okuduklarında cevap verme gereği bile duymazlar. Ama Murat Belge yazıyorsa ona cevap verme gereği duyarlar. Ondan sonra da Murat Belge iktidarı destekleyen yazı yazdığında niye bu kadar önemseniyor diye yakınmaya başlarlar. ç.
16-03-2016 19:39 (17)
İsmini yazmak istemediğini belirten bir yorumcumuz da 3 kutuluk yorum yazmış, bana sorular sormuş. Özetle Türkiye sosyalistlerinin neden bu kadar budalaca PKK-HDP'ye kapılandığını soruyor. Benden bu konuda bir yazı istiyor. Sadece bu sitede bu konuda bir düzine yazım var. Daha önce de çok yazdım, kitaplarımda bölümler ayırdım. Yeri gelince belki yine yazarım ama, bizim okur neredeyse o dakikaya ve kişiye özel yazılar istiyor. Öyle yaptığımızda da o kişinin okuyacağının garantisi yok :)) Yazı manyağına döndük. Dikkatli okur sıkıntısı var. Ne kadar yazarsan yaz bir sonraki dakika için yeni yazı isteniyor. O ihtiyaca cevap veren aslında twit-face paylaşımları. Devamlı her olaya laf yetiştireceksin. Ancak o zaman etkin olunuyor. Peki bu kadar dakikalık güncellikle nitelik ne olacak? Ciddi sorun. Yazı isteyen arkadaş da haklı. Tamamen aynı düşündüğün bir arkadaşla 15 gün iletişimi aksatıyorsun, bir bakıyorsun liboş liboş laflar etmeye başlamış. Sabır, ya sabır... Teşekkürler arkadaşım. KA
17-03-2016 13:37 (18)
Çok alem adamsın be,pek muhterem Orhan Pamuk!Yaşadığın toplumu çok iyi bir duyarlılıkla gözlemliyormuşsun ve bunu da kitaplarında açıkça görebiliyormuşuz.Bi de kadınları ihmal etmeseydin,herşey tamam olacaktı.Mıhlandım da kaldım,dalgalandım da duruldum.Başka sözüm yok hakim bey!Caner Ercan
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210141
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.