VASAT EDEBİYATI 101 - Bir Laboratuvar olarak Ahmet Altan Romanları (2)

Ahmet Altan’ın kitaplarıyla ilgili tanıtım yazılarını okuduğumda nedense aklıma “mucize ilaç” reklamları gelir.

Gazetelerde gördüğümüz “mucize ilaç” reklamlarını hatırlayalım: Hiçbir yan etkisi olmayan, her hastalığa iyi gelen ”sadece 49.99 TL” ye satılan süper-ilaçlar…

-Yan etkisi yok, ucuz… Kanser, kısırlık, kellik, iktidarsızlık… Her hastalığa iyi geliyor…

 “Karanlıkta Sabah Kuşları, 'İnsan ruhunu, duygularını, çelişkilerini, coşkularını, en güzel çözümleyen ve anlatan bir deneme kitabı' “…

Bu cümle, A.Altan’ın kitaplarının tanıtımında çok sık kullanılan bir kalıptır.

“Kadın ruhundan en iyi anlayan yazar”…

“Kadınları ama aynı zamanda erkekleri, en mahrem ilişkileri içinden anlatma…”

“Aşkı ve insanı pek az yazar onun gibi anlatabildi”…

Aşkı, insanın çelişkilerini, coşkularını, kadın ruhunu… Herşeyi en güzel anlatıyor!

Roman yazmak, herşeyden önce kendi ayakları üstünde durabilen karakterlerler yaratmaktır. Genel geçer, klişe betimlemelerle yazdığınız şey roman olmaz.  Karakterin canlanması ya da kendi ayağı üstünde durması ise ancak onu diğer insanlardan ayıran özellikleriyle mümkündür. Madam Bovary, sadece kocasını aldatan bir kadın değildir. Raskolnikof, sadece cinayet işleyen bir öğrenci değildir.  “Kocasını aldatan kadın”, “cinayet işleyen öğrenci”, genel kategorilerdir. Raskolnikof’u sadece “yaşlı bir kadını öldüren katil” diye tanımlarsanız, ona özgü bir betimleme yapmış olmazsınız. Madam Bovary’yi Madam Bovary yapan bunun ötesinde ona özgü özelliklerdir. Anna Karenina (Tolstoy), Emma Bovary (Flaubert) ve Therese Raquin (Zola)… Her üç karakter de “kocasını aldatan kadın”dır. Ancak her birinin kişiliği birbirinden ayrı, herbirinin olaylara verdiği tepki farklı farklıdır. Roman karakterinin canlılığı ve başarısı, tam da bu özgünlüğü ortaya koyan ayrıntılarla olanaklıdır. 

Altan romanlarındaki en basit ve de esasen en büyük sorun budur. A.Altan karakter yaratamamaktadır, yarattığı “karakterler”, genel geçer, klişe, temsil etmeye çalıştığı toplamın ortalamasından ibarettir. A.Altan romanlarındaki Alman sarı saçlı mavi gözlü, Afrikalı zenci, kadın ana karakter “güzel”, erkek ana karakter “yakışıklı”,  Alevi uzun sakallı, pos bıyıklıdır. A.Altan’ın kitaplarında kadınlar sevişirken daima çığlık atar. A.Altan’ın kitaplarındaki fahişe her an seks yapmaya hazır ve 24 saat şehvetlidir, hakim otoriter ve sert bakışlıdır. Bütün güçlü ve zengin adamlar siyah mersedeslere binerler.

“Her kadın gibi”…

“Her erkek gibi”…

A.Altan’ın romanlarında çok sık rastladığımız ifadelerdir.  A.Altan genel geçer özelliklerle roman yazmaya çalışmaktadır. 

Transseksüel Raskolnikof

Raskolnikof, Suç ve Ceza kitabının sonuna doğru cinsiyet değiştirseydi… Kitapta bununla ilgili hiçbir işaret, bu davranışına yol açabilecek bir kişilik yapısı ya da anlatım yokken bir anda bu olsaydı “bu Suç ve Ceza ne kadar sürprizlerle dolu” mu diyecektiniz?

Yazar “ben yaptım oldu” diyemez. Roman, yazarının sorgusuz sualsiz istediği herşeyi yapabildiği diktatörlük arenası değildir. Yazar, göstermek zorundadır. Raskolnikof, transseksüel olduysa bunun nasıl olduğunu göstermek, bu ruh halini ortaya koymak, bu anlamda nedensel olmak zorundadır

Oysa A.Altan’ın romanlarında herşey olabilir. Nasıl mı? A.Altan yapar ve olur. Bunun için bir nedensellik kurmasına veya o davranışın karaktere uygun olmasına gerek yoktur. A.Altan Suç ve Ceza’yı yazsaydı Raskolnikof bir anda hiçbir itki yokken inşaat işine girebilir, borsadaki hisselerini satıp sonra da penguen besleyebilirdi. A.Altan’ın romanlarında karakterler değil kuklalar vardır,  her an her yerde A.Altan’ın istediği herşeyi yapabilirler. Niye yaptı veya nasıl yaptı diye sorulmaz. Bu anlamda A.Altan’ın roman “karakter”leri geniş meşreplidir: asla karakter özellikleri ile sınırlanmamışlardır.

Nevşehir’de tarla süren bir köylü İspanyolca bir Kyoto baladı söyleyebilir, bir Anadolu kasabasında Meksikalı eşcinsel cüce bir fırın işçisi fırında dondurma pişirebilir!

Bu bağlamda A.Altan pek özgürlükçüdür! 

Aldatmak romanının sonunda, kitabının “güzel” kahramanı Aydan’ın birden kleptoman olduğunu öğreniriz. Bunun için kitap boyunca bu konuda hiçbir işaret, hiçbir eğilim yoktur. Aydan’ın bu özelliği için hiçbir nedensellik bulunmamaktadır. Aydan’ın kleptoman olmasının kitaptaki tek işlevi, kocası Haluk’a yasak ilişkisini itiraf etmektir. Aydan, A.Altan bu romanı sonuca bağlasın diye kleptoman olmuştur sanki. A.Altan’ın son romanı Son Oyun’un “güzel” kahramanı Zühal, kitap boyunca verilen kişilik özelliklerinin dışında, hiçbir neden yokken ilişkide olduğu ve imam nikahıyla evlendiği yazara “sat beni” der. Niye böyle der? Kitapta verilen hiçbir neden yoktur, sadece A.Altan öyle istediği için…

Bu örneklerden onlarcası verilebilir, bu yazıyı sayfalarca uzatmak olanaklıdır.

Estetik beğenisini böyle romanların şekillendirdiği insanın, dünyayı kavrama yeteneği sakatlanmıştır.

Kadın ruhundan anlayan yazar

Hakkını teslim etmek gerek: A. Altan ruhtan çok iyi anlamaktadır. Ancak kadın ruhundan değil olsa olsa böylesine niteliksiz kitapları “başarılı roman” diye yüzbinlerce sattırabildiği için piyasanın ruhundan...

Yukarda anlatılan gerekçeler nedeniyle, bu romanları “insan ruhunu, duygularını, çelişkilerini, coşkularını, en güzel çözümleyen ve anlatan romanlar” diye tanımlayanlar insan türünün birikimiyle, insan türünün estetik kavrayışıyla ve insan aklıyla alay etmektedir.

Taylan Kara

Facebook
yorumlar ... ( 1 )
23-06-2013
28-01-2014 22:36 (1)
Harika bir yazı, düşüncelerime tercüman olmuşsunuz.Teşekkürler. Mehmet Kurtuluş.
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2211403
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.