“Tıp Bu Değil” ve “Kemalizm” üstüne değiniler
GÜZEL KİTAPLAR
Burada, okuduğum iyi kitapların tanıtımını yapsam diye düşünüyordum bir süredir. Gerçekten bazı eserler var ki değil elli, beş yüz elli sıradan kitaba bedel. Belki hafta sonu paylaşımlarımı buna ayırsam iyi olacak. Tabii, bu arada popüler ama kötü kitaplara da değinmek gerekir. Öyleleri var ki, bütün bir neslin kafasını mahvetmiştir. Örneğin Politzer'in Felsefenin Temel İlkeleri buna örnektir. 1971 yazında okumaya çalışıp da dehşet içerisinde yarıda bıraktığım bir kitaptı. Hikayesini başka bir yazıda ele alırım. Bugün iyi kitaplarla başlayacağım. Kamuoyunda olumlu yankılar uyandıran ama muhtemelen aranızda çoğunun henüz okumadığı üç kitap.
Prof. İlknur Arslanoğlu'nun editörlüğünü yaptığı üç iyi kitaptan söz etmek istiyorum. Tıp Bu Değil (2012 ve 2013 yılında İkinci Cilt) ile Tıp Budur (2014). İthaki Yayınlarından çıkan bu kitapları duymuştum ama yaşadığım uzak köşede daha yeni elime geçti, büyük bir ilgiyle okudum. Bildiğim şeyleri teyit etmiş olurken, birçok yeni bilgi de edindim.
Burada ülkemizin bilgili ve vicdan sahibi tıp insanları bir yandan tıbbın önemli konularını tartışmaya açarken diğer yandan da herkes için elzem olan temel bilgileri veriyorlar. Ayrıca sağlık politikalarını eleştirirken, tıp insanlarının ikilemlerini, tedavi yaklaşımlarındaki sorunları, ilaç ve tıbbi malzeme sanayinin ve özelleşen sağlık hizmetlerinin dayatmalarını da okurlara aktarıyor. Çok çarpıcı bilgiler de var. Örneğin dünyada her gün 5.500 kişinin (her dakika 4 kişi) meslek hastalıkları nedeniyle hayatını yitirdiğini ve uluslararası kuruluşların bunu gizlemek için neler yaptıklarını biliyor muydunuz? Ya da diyetlerin niçin başarısızlığa mahkum olduğunu.
Bunlar herkesin okuması gereken kitaplar. Sağlıklılar için hastalıktan korunmak, hastalar ve hasta yakınları için de bilinçli olarak tedavi seçeneklerini uygulamanın yollarını gösteriyor. Tıp insanları ise kendi açılarında sorunları ele alıyorlar.
Bazı kişiler bu lafı sevmiyor ama en kısa ifadesiyle kaliteli bir yaşam, sağlık konusunda bilinçle mümkündür. Tıp Budur kitabının kapağındaki sözlerle bitirelim, çünkü kimse niyetini kitabı hazırlayanların kendileri kadar iyi ifade edemez: Akıl Giren Bedene Doktor Girmez. ... "En kutsal insani değerlerin bile paranın saltanatı altına girdiği şu çağda, insanın ve insan sağlığının en kaba biçimleriyle çıkar malzemesine dönüşmesi kaçınılmazdı. Tıpta, sağlıkta, siyasette, her yerde sürekli biçimde şarlatanların, değer hırsızlarının baskın çıkması, iyi insanı iyi insan için çalışmaktan vazgeçiremeyeceği gibi, iyi hekimi de doğru bildiği yoldan ayıramaz. Bu kitap gerçek tıp bilimine; kazanç için değil, insan için sağlık hizmetine bir çağrıdır."
"Kemalizm" diye bir şey yoktur!..
ATATÜRK ÜZERİNE DÜŞÜNCELER
Her zaman söyledim, her zaman söyleyeceğim. Kemalizm diye bir şey yoktur. Bu, Mustafa Kemal için ilk olarak batıda uydurulmuş, sonra Türkiye'de de farklı amaçlarla kullanılmış bir terimdir. CHP gericileri onun ölümünden sonra liderlik kültünü sürdürecek bir ideoloji peşinde bu terimi canlı tutmuş, daha sonra lehte ve aleyhte unsurlar tarafından suyu çıkarılmıştır. Kemalizm lafını bu tür eleştiri cümleleri dışında hayatımda tek bir kez bile kullanmadım (çünkü, olup biteni de bu terim altında açıklamanın hiçbir anlamı yoktur). Bu terimin kullanılmasından da hiç hoşlanmam, çünkü (hem) onu savunanlar için yararsız bir boş laftır, ya da ona saldırmak için kullanılır.
Mustafa Kemal bir ideolog değildir.
Somut durumlara somut çözümler getirmiş bir liderdir.
Amacı düzgün ve bağımsız bir toplumun temellerini atmaktır. Bunun için hiç bir dogması yoktur. Tek ilkesi akılcılık ve bilime yönelmektir. Ona atfedilen sözde ilkeler ve tutumlar yakıştırmadan ibarettir. Meşruiyete (meşrutiyet değil) son derece önem vermiş, her adımda itina göstermiştir. Türkiye'nin o döneminde yapılabileceklerin azamisini yapmıştır. Daha fazlası olanaksızdı. Oluşan gerici tepkileri aşamazdı, reformları iç ve dış tehditleri dengeleyebildiği yere kadar götürdü. En büyük engellemeleri de kendi partisinden gördü.
Onun hedefini en kısa şekliyle "Efendiler, adam olun, eşeklikten kurtulun" şeklinde özetleyebiliriz.
Ne yazık ki "efendilerin" bir kısmı "Hayır biz illa ki eşek kalmak istiyoruz" diye inat etmiştir. Aksi halde yakıp yıkarak yağma yapamazlar, ilkelliklerini sürdüremezler, bu toprakları ve üzerindeki her şeyi zehirleyip satamazlardı.
"Eh, ne yapalım onlar da eşek olsunlar" diyemiyoruz çünkü bizi de kendi cehennemlerine çekmeye çalışıyorlar.
Gerisi bu çerçevenin önemli parçaları veya ayrıntılarından ibarettir. Bağımsızlık, hukuk devleti, ulusal egemenlik, yurttaşlık hakları ve diğer sorunlar bu çerçevenin önemli parçalarıdır. Ayrıntılar ise sonsuzdur. Kayıtsız şartsız bağımsızlık çerçevesinde hiç bir sorun için sabit çözüm önermez. Hayatın karmaşık akışı içerisinde dogmalara yer olmayacağını çok iyi bilir.
Mehmet Tanju Akad