Kendi kendisine ödül veren jüri
Edebiyat ödüllerinin 3-5 kişinin elinde oyuncak olmasını yermek için defterime aylar önce bir espri yazmıştım. Ödül oligarşisini vurgulamak için:
“Doğan Hızlan Ödülü, jüri başkanı Doğan Hızlan tarafından bu yıl Doğan Hızlan’a verildi” diye…
Bu sadece bir espriydi. Ancak eğer Türkiye’de yaşıyorsanız yaptığınız en akıl dışı espriler bile gerçek olabilir. Yaptığım esprilerin başıma gelmesi ilk defa olmuyor. Ülkemizde artık edebiyat piyasasında olanlar, her geçen gün mizahtan kendisine alan çalmakta. Bugün mizah diye kurguladığınız şey, yarın bizzat yaşanabiliyor.
Babanın bulunduğu seçici kurulun, oğluna ödül verdiğini biliyorduk. Seçici kuruldaki abinin kardeşine ödül verdiğini de biliyorduk. Ama seçici kurulda olan bir kişi kendisine ödül verir mi? Yanlış okumuyorsunuz, soruyu yalın bir halde tekrar sorayım:
İnsan hiç kendisine ödül verir mi?
İnsan hiç kendi kendisine ödül verir mi?
Eğer bulunduğunuz ülke Türkiye, hakkında konuştuğunuz şey, “edebiyat piyasası” ise yanıt “evet”tir!
Bu bir zaytung haberi değildir! Değerli okurlar, inanın sizinle dalga geçmiyorum.
Nasıl olur?
25.10 2006 tarihli Milliyet Gazetesi’nin haberi:
TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı Danışma Kurulu’nun başkanlığını son 4 yıldır Doğan Hızlan yürütüyor. Bu yıl da gelenek bozulmadı; Hızlan, Cevat Çapan, Semih Gümüş, Jale Parla, Füsun Akatlı ve Deniz Kavukçuoğlu’ndan oluşan kurul, başkanın yer almadığı bir “gizli” toplantı yaparak 2006 yılı “Onur Yazarı” unvanını Doğan Hızlan’a verdi.
Yani?
Altı kişiden oluşan bir seçiciler kurulu, başkanları olmadan gizlice toplanıp “onur yazarı” unvanını, kurul başkanlarına vermişler. Ne hoş bir sürpriz! Böylece başkanı olduğu bir seçiciler kurulundan ödül almak da sanırım dünyada ilk kez Sayın Doğan Hızlan’a nasip olmuş!
Ödüllerle ilgili bir yıl içinde neredeyse 10’dan fazla yazı yazdım. Bazı yazıları yazarken “acaba çok mu tekrarlıyorum” endişesine kapılıyordum. Ancak ne zaman ki bu konuda “artık yazılacak birşey kalmadı” desem yepyeni bir şey karşıma çıkıyor ve bunu yazmak zorunda kalıyorum. Edebiyat Ödülleri’nin çürümüşlüğü konusunda artık herhangi bir kuşkumuz bulunmuyor. Bu ödülleri verenler bile artık bunlara inanmıyor, güvenilir bulmuyor. Ödüller verilirken dönen kumpaslar, belli bir grup insanın dönüşümlü olarak jüri olması, adam kayırmalar, okunmayan dosyalar, jüriden habersiz ödül dağıtımı, birbirlerine karşılıklı ödüller vermeler vs. Bunların hepsi detaylarıyla yazıldı.
Edebiyat piyasasının, piyasa edebiyatının ulaştığı son nokta burasıdır. Bundan daha fazlası benim bütün hayal gücümü aşıyor. Entelektüel yetilerim, ne kadar gayret edersem edeyim buraya kadar: ötesini düşünemiyorum!
Ne dersiniz değerli okurlar,
Ödüllerin kokuşmuşluğunun bir sonraki aşaması ne olabilir?
“Doğan Hızlan Ödülü, jüri başkanı Doğan Hızlan tarafından bu yıl Doğan Hızlan’a verildi” diye… Şimdi yapılacak tek iş, aslında herbiri birer “Doğan Hızlan Ödülü” olan edebiyat ödüllerinin tek bir çatı altında toplanıp, bu ödüle gerçek sahibinin adını vermektir!
Şu edebiyat piyasasında-piyasa edebiyatında yapılmamış olan sanırım bir tek bu kaldı. Ha gayret…
Taylan Kara
taylankara111@gmail.com