Açıklama: “Ölüm yazısı”na hiç niyetim yoktu. Ama baktım, birçok kesimden, ona karşı olması gereken kesimlerden de(!) sadece övgü yükseliyor, (neredeyse bir tek nesnel çözümlemeye rastlamadım), buna karşı sosyal medyada bazı kesimler herhangi bir çözümlemeye gitmeden ona doğrudan küfrediyor… Birkaç şey de ben karalayayım dedim. Okur yorumları dolayısıyla da buna teşvik edildik zaten. Usta’nın değişik dönemlerde 10 kadar romanını okumuş ve beş altı kez dost sohbetlerinde bulunmuş biri olarak bazı şeyler söylemek zorunlu hale geldi. Yaşar Kemal’e saygıyla…
Olumlu: Yaşar Kemal’in dili zengin, anlatımı akıcıdır. Kırsal ağzı, Anadolu destan dilini çok iyi kullanır. Fethi Naci’ye göre Yaşar Kemal dili üst düzey bir roman dilidir. Yakın bir dostu olarak Fethi Naci, Kemal’in romanlarından birçoğunu çıkmadan okumuş ve düzeltileriyle de bu dile katkı sağlamıştır. Naci bundan kendine pay çıkarmıştır anlamında söylemiyorum. O dilin zenginliğini daima takdir etmiş ve övmüştür. Kurgusu, iç tutarlılığı çok iyidir. Buna kefil olmuştur. Bana göre de belli durum ve öyküleri anlatmada gayet yetkin bir dildir.
Olumsuz: Yaşar Kemal romanlarında bana ve konuştuğum kimi okurlara sıkıcı gelen tekrarlar vardır. Bunu bir sınıra kadar destansı anlatımla açıklayabilir, hoş görebiliriz. Yine de belli kelime, cümle ve bölümlerin sık tekrarlanması (daha çok doğa betimlemelerinde, insan ruh hallerinde) hoş gelmiyor.
Olumlu: Kır insanının, Anadolu insanının, güzellikleriyle-çirkinlikleriyle, cesaret ve korkaklığıyla, isyan edici ve boyun eğici halleriyle karakterlerini, ruh hallerini anlatmada Yaşar Kemal büyük bir ustadır. İnce Memed ile haklı bir ün kazanmıştır. O yıllarda gerçekleştirdiği röportajları da başarılıdır.
Olumsuz: Yaşar Kemal’in sivrildiği yıllarda Türkiye halkının yüzde 25’i şehirlerde, yüzde 75’i köy ve kasabalarda yaşardı. Dolayısıyla o yıllar için Kemal’in roman karakterleri çoğunluğu oluşturan kitle içinden seçilmişti. Ama, 70’li yıllardan günümüze tablo tam tersine döndü; bununla kalmadı, kırsal kesimde yaşayanlar da şehirlilere benzedi. Yaşar Kemal şehirli insan karakterini anlatmayı yeğlemedi. Hatta şehir içindeki yarı köylüleri, varoşları da pek anlatmadı.
Olumlu: Yaşar Kemal’in kır tercihi “beceremeyeceği işe kalkışmamak” diye açıklanırsa olumlu sayılabilir kişilik açısından. Romancı olarak da kendini bir veya birkaç temayla sınırlayabilir yazar. Örneğin “tarihi roman” yazarıdır, “polisiye roman” yazarıdır, “işçi romanı” yazarıdır.. gibi. Bunda da bir olumsuzluk yok. Bilinçli tercihse ve bu böyle biliniyorsa.
Olumsuz: Kendini de öyle görüyordu işin fenası; onu sevip olumlu aktaranların büyük bölümü “büyük bir romancı” olarak, insanlığın tüm durumlarını, derin insan gerçeğini anlayıp anlatabilen bir yazar olarak tanıtıyorlar ki; bu doğru değildir. Yaşar Kemal yakın feodal dönemin, Türkiye içindeki feodal-yarı feodal kültür ve karakterin romancısıdır ki, bu kültür ve karakter baskın olmaktan daha 70’li yıllarda büyük ölçüde çıkmıştır. Yaşar Kemal karakterleri de zaten bu yıllarda ölmüştür. Bunu böyle düşünmeyenler Türkiye’ye ilişkin siyasi çözümlemelerini gözden geçirsinler o zaman.
Olumlu: Yaşar Kemal, romanlarıyla zalimleri, baskıcıları, sınıfsal konumlarını da göstererek teşhir etmiş; buna karşı direnişin, adaletsiz ahlaka karşı adalet taşıyan güzel ahlakın nüvelerini göstermiştir. Romanlarıyla ezilenden yanadır ve boyun eğmemeyi bir ölçüde yüceltir Kemal.
Olumsuz: Kabaca 68 kuşağı ve 78 kuşağı hareketleri denen iki büyük dalga Yaşar Kemal’in bir romancı olarak genç olduğu dönemlerde altını üstüne getirdi Türkiye’nin. Büyük başkaldırılardı bunlar, o dönem tüm ülkeyi en uç hücrelerine dek etkilemişti, şimdi bile yansımaları sürmekte. Ardından ağır bir 80 Darbesi. Güzel insanların atlara binip gitme lüksünün bulunmadığı, on binlercesinin işkenceden geçirildiği, binlercesinin öldürüldüğü yıllar. Sonrasında büyük Kürt başkaldırısı. 40 binden fazla insanın ölümü. Yine solda yeniden toparlanma ve 90’lı yıllarda yeni bir sol atak. vb. Yaşar Kemal bunların hiçbirini anlatmadı. Eli kalem tutuyordu, yine romanlar yazdı, ama destanda ısrar etti, anlaşılmaz, her yöne çekilebilecek göndermeli metinlerle oyalandı. Bunlar çok da sattı, ama kof romanlardı. Şahsi fikrim: Böyle “büyük romancılık” olmaz.
Olumlu: Yaşar Kemal soldan sosyalizmden yana durdu yaşamı boyunca. Genel anlamda. Hümanistti. Yani insanların hangi gerekçeyle olursa olsun ezilmesi, zulüm görmesi, öldürülmesi içini acıtırdı. Bu hislerinde samimi olduğunu düşünüyorum. Kürt hareketine (PKK) sempatisi hiçbir zaman fanatik boyutta olmadı, eleştirelliğini yitirmedi. Ben öyle gördüm.
Olumsuz: Ancak Yaşar Kemal’in solculuğu liberal bir solculuktu. Kişiliği de öyleydi. Onda emperyalizm diye bir kavram yok gibiydi. Kapitalizme karşı hiçbir zaman ciddi bir mücadele vermedi yapıtlarıyla, yazılarıyla, konuşmalarıyla. Zaten dostlarının (en azından dostmuş gibi göründüklerinin) büyük çoğunluğu kapitalizmin ideologları, medya ünlüleri, oligarşiye mensup şahsiyetlerdi. Yaşamının büyük bölümü yoksullara acıyan, ama onlar için edebiyatta veya siyaseten pek de bir şey yapmayan bir varlıklı gibi geçti.
Sonuç: Yaşar Kemal iyi bir romancıdır, ama “büyük romancı” değildir. Bize (bana) yakın bir romancıdır, ama benim romancım değildir.
Kaan Arslanoğlu