Solcunun solcuya yaptığını (1) – Sosyalist partilere açık bir dilekçe

Günlük soL Gazetesi kitap ekinde “Tıp Bu Değil”le ilgili bir eleştiri yazısı yayımlandı Koray Yalçın arkadaşımızın imzasıyla 13 Mart’ta.   Bu anlamlı 1 Mayıs’ta konuya oradan girelim.

Önce teşekkür edelim, kitabı okuyup, önemseyip, bir eleştiri hazırladığı için Dr. Koray Yalçın’a. Pek çok solcu dostumuz bunu da yapmadı. Fakat ben Koray gibi “keşke yazmasaydı” demeyeceğim, yazısını dostça bulmamakla beraber, iyi ki yazdı diyeceğim.

Yazısının sonunda Koray kardeşim, kitabı okumayı herkese öneriyor ve tartışalım, diyor. Ne güzel değil mi! Bulduk da bunuyor muyuz? İşin içindekiler gayet iyi bilirler, böyle yazılar en çoğundan bir yasak savmadır ve metne konan bazı caydırıcı cümlelerle aslında “okumaya değmez” mesajını vermek için kaleme alınmıştır.  

Paranoyak mıyız? Hayır, kime okuttuysak aynı izlenimi edindi. Açık zaten. Koray’ın tezi şu: Var olan tespitlerin altı “şiddetle” çizilmiş. Tırnak yazara ait. Biz zaten bunları biliyorduk, çoğu konuda aynı şeyleri düşünüyoruz, ama bu kitap bunları “iddialı” bir biçimde söylüyor, tek fark bu. Yani şamata yapmış bu arkadaşlar, gerek yoktu, demeye getiriyor. İfade şu: “Aslına bakarsanız Tıp Bu Değil kitapları da bu yazına bir örnek olarak ele alınabilir. Bu haliyle kitapların yeni bir şey söylemektense söylenegelen şeyleri iddialı bir başlıkla etkili bir şekilde söylediğini saptamak mümkün.”

Nâzım’ın bahçesinde bu kitapla neyi anlatmak istediğimizi tam iki saatlik bir söyleşide ifade etmeye çalışmıştım kendisine. Ama bende anlatma kabiliyeti düşüktür. O halde hemen şunu vurgulayayım:

Koray arkadaşım, biz sizinle sağlıkta ve tıpta 180 derece farklı düşünüyoruz, konumumuz tamamen birbirine zıt, önce bunu karıştırmayalım. Bütün mesele bunun ısrarla anlaşılmamasından kaynaklanıyor.

Yeni şeyler söylememeye gelince, evet bazı şeyler bir türlü anlatamadığımız eski şeyler, ama bir yığın da yeni fikir üretimi var orada. Bazıları çok kolay biçimde bunları bulup çıkarıyor da, siz neden çıkaramıyorsunuz?

Aynı şeyleri söylüyorsak eğer, şu aşağıdaki iki yazıdaki 15 sorudan hiç değilse bir tekini, ne zaman açık biçimde sordunuz ve bunu herhangi bir yerde yayımladınız?

Türk Tabipleri Birliği’ne İçten Bir Soru: Grevi Neden öyle Değil de Bir de Böyle Yapmayı Denemiyorsunuz?

http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1072

14 Mart’ta TTB’ye 14 Soru:

http://insanbu.com/a_haber.php?nosu=1017

Yazı devam ediyor: Tıpta, sağlıkta ticarileşmenin neden AKP döneminde hız kazandığını belirtmeyi kitap bilerek veya bilmeyerek eksik bırakmış. Burada artık laf sokma var. Arkadaşımız “bilmeyerek” onlarca paragrafı unutmuş.

Tek sorun aşırı sağlık hizmeti mi, diye bir soru soruyor. Değil elbette, bu sorunun ardından, kitabı okuduğundan şüpheye düşüyorum.

Hekimler de suçluymuş, ama burada bir pislik varsa bunun suçu sistemdeymiş? Temel ayrılığımızsa şudur ki, zaten niye onunla 180 derece farklı düşündüğümüz de ona dayanıyor, şöyle: Sistem cansız bir varlık değil. Sistemi insanlar kuruyor, insanlar yönetiyor. Bugün sağlıkta bir halk sağlığı katliamı yaşanıyorsa bunun asıl suçlusu elbette devlet, hükümet ve bakanlık. Ama bu devlet ve hükümet sağlık sistemini nasıl yürütüyor? Sadece bürokrasiyle mi? Hayır, Türkiye’de sağlık pastasından büyük pay kapan çok zengin doktorlar var. Özel hastaneciler var. Akademi camiası var. Bunlar da yönetici ve yürütücü konumunda. Kitap, ısrarla gizlenmek istenen bu gerçeğe parmak bastığı için rahatsızlık uyandırıyor zaten. Sadece hükümete yüklensek öteki haramiler bize el verirler, o kolay. İşin püf noktası burada. Aynı canavarın iki başı arasında “ben daha çok yiyeceğim” kavgasına birileri alet oluyor, biz olmayız. Hiç değilse bu konuda dar siyasi bakmayı bırakın. Söz konusu olan insan sağlığı, hayatı. Anlamama ısrarınızdaki siyasi çıkarcı perdeleri kaldırın artık.  

Ve yine sistem sistem deyip sistemden bayağı bir nemalanan orta burjuva, küçük burjuva sınıfından on binlerce doktor var. Onlar da düzenin temelden değişmesini istemiyorlar. Sağlık sisteminin asıl ezilenleri çoğunluğu genç olan emekçi doktorlardır, sağlık personelidir, bir de bütün olarak halktır.

Bu Proje Solu Uçurur    

İçtenlikle söylüyorum dostlar, bu kitap projesine başladığımızda yazar arkadaşlar ve özellikle biz editörler büyük coşkuya kapılmıştık. Sağlıkta tüm sol ve sosyalist partiler bugüne dek ticari tıbbı bilmeden desteklemişlerdi, zengin doktorlardan oluşan çıkar çevrelerinden yana bir siyasi tavır almışlardı; biz bu projeyle hemencecik ilk onlara gösterecektik nerede durduklarını, ilk onları uyandıracaktık ve ardından halkçı bir sağlık politikasıyla sol uçuşa geçecekti. Bunu özellikle o dönem kendi örgütümden bekliyordum ve heyecan içindeydim, çünkü projeden ciddi kitlesel yarar göreceklerini umuyordum. Tam tersine, bir ilgisizlik, “gündemimizi size göre mi belirleyeceğiz” laf çarpmaları, savlarımızı küçümseme, onun yerine bir dizi “aranızda şu var bu var”, “şunla görüştünüz, bununla sohbet ettiniz”, “şuna göz kırptınız, buna küfrettiniz” söylemleri… Sonunda uçan biz olduk!

Ve hala aynı dedikodular devam ediyor. Doğrudan bir karşı çıkış yok, kabulleniş de yok. Zaten savlarımızla doğru dürüst ilgilenen de yok. Sol örgütlü güçleri kast ediyorum. Fakat sıradan halktan, aydınlardan umulmadık olumlu tepkiler, destekler alıyoruz; bize çemkireceklerini sandığımız hekimlerden büyük destek alıyoruz, ama TTB’ye esir düşmüş örgütlü güçlerden ses yok. Tek dedikleri, yine şunlarla konuşmuşlar, buna taviz vermişler, kitaplarını “pazarlamak” için yine ilkesizlik yapmışlar…

Oysa döne döne söylemek lazım, sağlık öyle bir alan ki, oradan tutup düzeni değiştirebilirsiniz, sağlıktan girip devrim bile yapabilirsiniz, öyle ilgi uyandırıcı ve halkın kendini öyle boşlukta hissettiği, öyle tutacak güvenli bir el aradığı sorun ki. Peki sol ne yapıyor: Oligarşik, masonik hekim çıkarlarından yana tavır alıyor.

Arada şunu da belirtelim, herkes kendinden bilmesin, Tıp Bu Değil kitapları dava kitaplarıdır, misyon kitaplarıdır. Şu ana dek onca satışa dek bir şey kazanmamışızdır, harcamalarımız daha fazladır. Solculara, sosyalistlere, bir şeyler yapıldığında bir ideal için yapılabileceğini anlatamama noktasına geldik artık. Bireyciliğin bizim saflarımızda da sarı bayrağını dalgalandırdığı dönemdeyiz. Ne acı!

Sosyalist Partiler Artık Hiç Değilse Sağlıkta Silkinmeli

Ali Çerkezoğlu, İsmail Bulca, Osman Öztürk, Nazmi Algan gibiler. Bunlar bizim arkadaşlarımız. Para pul hesabında insanlar değildirler, özverilidirler, sosyalizme inanırlar. Böyle birçokları var, genç kuşaktan da kuşkusuz vardır. Peki böyle insanlardan nasıl çıkıyor böyle politikalar?

Sebebi çok açık: Siyasi faydacılık. Solun bir bütün olarak sakat siyasi mücadele anlayışı. Şimdi şöyle bir kabul var, sol güçlenmek için ne yapmalı, belli örgütleri elinde tutmalı. TTB, DİSK, TMMOB gibi… Ee, elinde tuttun ne olacak? Orada bir temsiliyet, o temsiliyetten kuvvet umma… O temsiliyet halk temsiliyeti, işçi, emekçi temsiliyeti değil ki. Böyle bir çalışma da yok zaten. Solcular solcuları temsil ediyor. Halkla birleşme diye en ufak bir kaygı bulunsa halk sağlığı branşının solcu hocaları muayenehanecilik kavgası verir mi? Nasıl bir akıl perendesidir bu?

Durumu bir kez daha açık yazıyorum: Solculuk adına bilimdışı ticari tıp savunuluyor. Uzmanlık dernekleri aracılığıyla yapılıyor bu. Özel hastane, özel doktor, akademi işbirliğiyle yapılıyor. Medikal holdinglerle doğrudan ilişkili uzmanlık dernekleri ve sözde bilim insanları milyon dolarlarla oynuyor. Oradan bilim çıkar mı? TTB’ye göre çıkar. Niye çıkar, çünkü çıkar var. Başını birkaç mega şehrin akademi camiasının çektiği bir zenginsever sol sağlık çizgisi. Halk için parmağını oynatmayan tuzu kuru solcu doktorlar. Ve onların şarlatan bilimciliği… Nasıl olabilir?

Bir başka sebep de elbette Kürt milliyetçiliği. Kürt milliyetçiliğine bu şekilde taviz devam ettiği sürece, ne sol ilke kalır, ne sosyalist duruş… Dava halk için, yoksul için, onlarla birlikte mücadele olarak  kavranmaktan çıkmıştır zaten. Üst yapıda temsil kavgası verilir.  

Bizi suçlayanların tek silahı: “Kiminle beraberiz, kimle konuştuk, kime röportaj verdik...” Epeyce de etkili oluyorlar kitabın özelikle tıp öğrencilerince okunmamasında. En son söyleşimiz de bayağı bir problem çıkardı. Bu konuda bir “özür” veya “açıklama” yazısını birkaç gün sonra yayımlayacağım.

Sonra: Biz ulusalcılarla, TTB’ye durmadan küfredenlerle bu işi yapmışız.

En çok sözünü ettikleri insansa Dr. Ali Rıza Üçer. Bu arkadaşımız biraz fazla gitmiş bunların üstüne, Atatürkçü sol çizgide. Kafasını o doğrultuda siyasetin güncelliğine fazla takmış. Bana göre tek kusuru bu. Ama bana göre. Kimin kimi yargılama hakkı var, kim mutlak doğru? Fakat Ali Rıza’nın bugüne dek hekim örgütlerinde karşılaştığı anlayışlar öyle anlayışlar ki, reaksiyoner olmamak mümkün değil. En haklı talepleri, en doğal halkçı duruşları bile en azından sözel bir terörle boğduklarını her gün görüyoruz. Bunlara karşı durmak, evet uysal bir kişiliğin harcı olmaktan çıkmış. Tüm gençliğinde bir Kürtsever olan bende bile, haşa Kürtlere karşı değil, Kürtçülüğe karşı bir tepkisellik oluşturmayı başarabilmişlerse, kimlerde ne oluşturamazlar. Fakat ben Ali Rıza’nın sağlıktaki sosyalist duruşunu, insanlığını, 100 sosyaliboşunkiyle kıyaslamam. Bize kişilerle, dedikoduyla, bel altı darbelerle gelmeyin; yazdıklarımıza bir şey deyin.

Koray Yalçın arkadaşım bir şey demiş. Sağlık ve tıpta çözümleri özetlediğim ve kitabın özünü oluşturan somut önerilerim için “keşke hiç önermeseydi” demiş. Hah şöyle. Tıbba tamamen farklı baktığımızı orada kabullenmiş hiç değilse.

Son olarak sol, sosyalist partilere bir kez daha saygıyla sunuyorum. (TKP, ÖDP, Halk Evleri, İP ve hatta CHP vb.) Bu kitap sizin bildiklerinizi tümüyle yanlışlayan bir kitaptır. Kırgınlıkları, önyargıları bir tarafa koyun, gelin onu anlayın ve ona yakın bir çizgide mücadele yürütün. Burada bir maden var. Bunu yaparsanız faydalarını çok kısa sürede göreceksiniz. Bildiğiniz yoldan devam ederseniz sizi saygınlık kaybı ve kesin bir başarısızlık bekleyecektir.      

 

Facebook
yorumlar ... ( 38 )
01-05-2013
01-05-2013 12:12 (1)
"Eski" söylenenlerin hepsi tam olarak anlaşıldığı için mi sizlerden "yepyeni" şeyler söylemenizi bekliyorlar. Her"eski" yanlış, her "yeni" doğru mudur? Önemli olan eski ya da yeni, "doğru" olanı söylemektir. "Biz zaten biliyoruz bunları" diyenlerin önemli bir kısmı aslında o konuda hiçbirşey bilmezler. bir de şu "sistem" sözcüğü, artık kusmuk tadında: ne olsa herşeyin suçunu "sistem" derseniz büyük adam oluyorsunuz. "Sistem" gibi maymuncuk sözcükler hiçbir şey açıklamazlar.
01-05-2013 19:35 (2)
Sayın İzmir, mesleğinizle ilgili yazıyı okudum. Eleştiriler doğru da olsa, mühim olan sonuç. Halk uyanıp bu çarpık yönetimi değiştirmeden bu pislikler devam edecektir. Bunun için de öncelikle solun birleşerek bu iktidarı değiştirip,gerekli devrimleri yaparak insanlarımızın bu dünyalı olduğuna inanmalarını sağlamak gerekiyor diye düşünüyorum. Saygılarımla. Esat Yavuztürk
01-05-2013 19:36 (3)
"sol güçlenmek için ne yapmalı,belli örgütleri elinde tutmalı.TTB,DİSK, TMMOB gibi"1980 den beri bu yapılar "solcuların" elindeydi de ne oldu?Sosyalist bilinç ve örgütlülük adına yalnızca gerileme kaydedildi.Genelde solculuk şöyle bir şey oldu;"dışarıda",gündelik hayatta kapitalizmle uzlaşıldı,"içeride",örgütte sol vicdanlar gevezeleşti!Solcu,işçisini sigortalatmadı ama örgütte işçi sınıfı adına neler söyledi!Sonunda sözler kıymetini ve"Solcuların"söylediği sözler "ruhlarda yankısını"yitirdi.O.G
02-05-2013 09:58 (4)
Sevgili Kaan,durumu çok açık özetlemişsin.Sağlık sorunlarını siyasal bir malzeme yapanlar,hiçbir olumlu ve somut gelişmeye imza atamamışlardır. En somut örneği, son 35 yıldır aynı kadrolarca yönetilen TTB dir.Hekimlerin gerçek anlamda çoğunluğunu temsil etmekten hep uzak kaldılar.Bir zamanlar TTB Başkanını hekimlerin çoğunluğu bilirdi.En azından adını.Şimdi?... SOL da olmak, hayatın içinde olmak, halkın çıkarlarının arkasında durmaktır.1 Mayıs ta meydanlarda olmak,güzel sloganlar atmak değil.
02-05-2013 10:04 (5)
Bu yazıdan 'solcuların' tıpta 'oligarşiye' teslim olduğunu anladım. Oligarşi lafı siyasette bana uzak bir kelime.Fakat bu yazıya iyi oturmuş. Bence böyle yazıları durdurun:) Başka konulara girdiğimizde bilemiyorum neler çıkar.Ben gerçekten solcu kalmak istiyorum. Dr.No
02-05-2013 11:57 (6)
Tıpta böyle de hukukta nasıl sanki? Üstad yoldaş avukatın yanında avukatız. Hep durumlar kötü diyor, yol yok, yemek yok, zam yok. Ama onun tek çocuğunun kolej taksidi kadar maaşla biz ailecek geçinmeye uğraşıyoruz, kira mira hepsi içinde. Üstad haftasonu yurtdışına giderken ben memlekete gidip eskiyen gömleklerin yakasını çevirttiriyorum anneme. Allahtan altmışları yetmişleri yaşamış ailemiz var da köyden tarhana, salça getiriyoruz kışın. Yersen hep solcuyuz, çok solcuyuz.
04-05-2013 11:51 (7)
"Tıp bu değil" de ne o zaman,okuması zevkli ama tatminden öteye geçmeyen bir kitap... Eleştirdiği şeye hizmet ediyor,hedef saptırıyor. Amacını baştan tüketiyor. Kral çıplak diyor ama hepimiz bunu biliyoruz. Kralı değiştirmeyi değil tek tek tebasını değiştirmenin yolunu arıyor ama o da saf eleştiriden ileriye gudemiyor. Kendi paradoksunu kutsayan,akıllı görüntüsünde "güzel ruhlar". Kritiği tekellerine almaktan başka motivasyonu olmayanların,derinliği olmayanların kitabı maalesef...
04-05-2013 12:24 (8)
Son yoruma cevap 1-Sol-sosyalist partiler, tıpta ve sağlıkta oligarşiden yana sağ bir çizgidedir. Bunu kabul etmeden, bu arkadaşın yorumları gibi yorumlar kabak tadı vermiş statükocu yorumlardır, insan sağlığını hiçe sayıyorlar.2- Tıbbın ne olması gerektiği konusunda Küba örneği duruyor. Sovyet, Çin örnekleri. Tek başına Taş devri anlayışı-Ahmet Aydın teorisi ve pratiği var, kitapta anlatılmış daha yüzlerce madde var. 3-Konuyu deşmeye yeni başladık, devam edeceğiz. İlknur Arslanoğlu
04-05-2013 13:00 (9)
Doğruyu aramak doğruyu tüketmez, ama ulaşmış olmak tüketebilir. Kendinde devrim gerçekleştiremeyenler başkalarında statüko bulurlar. Eleştiri en kolayıdır, daha zor olanı anlamayla eleştiriyi birleştirip tanımlamak ve dünyayı değiştirmektir. Lenin'i, Hegel'i anlamadan solculuk statükonun oyununa gelmektir. Karşı oldukça desteklersiniz farkında olmazsınız. Sızlanan ahlakçı din sömürücülerinden çok farkınız kalmaz. Hatta yan yana gelirsiniz...
04-05-2013 13:00 (10)
Hakkaten 'Tıp Bu Değil' kitaplarına sol, sosyalist çevrelerin sahiplenmemesi, aksine karalama kampanyaları düzenlemeleri buna karşın kitaplara hiç beklenmedik başka cenahların daha duyarlı yaklaşımları ve sahiplenmeleri çok enteresan bir durum. Yazarları tanımasak, Tıp bu değil kitapları sağcı bir sağlık düzenini savunuyor diycekler nerdeyse. Bence sol aklını başına almalı, sol için bir çıkış noktası olabilecek yayınları küçümsememeli. Recai Kulaksız
04-05-2013 16:18 (11)
tıp bu değil kitabında yazılanların tamamı yanlış olabilir. Ama bunu eleştirenlerden bi zahmet ayrıntı verseler ne iyi olacak. "Yanlış görüş"lerden daha kötüsü bu "akmaz kokmaz sterillik" . Bu kitap "derinliği olmayanların kitabı"ysa, şu "derinliği olanların kitabı"nı gösterin de hepimiz aydınlanalım. Hegeli Lenini de anlayalım!İhtiyacımız olan şey "genelgeçer" joker sözler değil somut saptamalar. Şu yukardaki "steril eleştirgen" arkadaşımız o paragrafı hangi metnin altına yazsa gider!
04-05-2013 16:19 (12)
Çatışkı yeni bir varoluş alanı yaratma olasılığını içinde taşır. Ama emek ve praxis olmayan çatışkı ruhları zehirler ve alev alamayan içten yanan bir kor olarak kalır. Çevresine tehdit oluşturmadığından üzerine su dökmeye bile gerek yoktur. Kendi kendine boğulup gider nasılsa.Hatta işe yarar alev alma olasılığı olanların üzerlerini kapatarak.
04-05-2013 17:09 (13)
Argumanların kendi içine döndüğü ve konudan uzaklaştığı yerlerden biri de ad hominum'a dönüştükleri yerdir. Kişi hemen zihinlerde steril,statükocu vb olarak zihnin raflarında yerini alır. Konu kapanmış muhafazakar zihin huzura ermiştir.
04-05-2013 17:10 (14)
Tartışmaya objektiv bakmaya çalışıyorum, ama bu Hegel'den Lenin'den bahseden arkadaşın tarzını çok tuttum. Bir taraf diyor ki, bizim solcular tıpta holdinglerin adamı olmuş, bizim Hegelci "praxis" diye yanıtlıyor. Hegel veya Lenin holdingci bir praxismi sav eyliyorlar bize? Öbür arkadaşın sorduğu gibi Hegel, praxis, Lenin, çatışkı vb denince bu katakullilerin ifşası boş mu düşüyor? Redhack falan galiba boşuna uğraşıyor böyle bir memlekette. Dr. No
04-05-2013 17:27 (15)
Konumunuz "steril" olunca hiç kirlenmiyorsunuz doğal olarak! "Hegeli anlayın" sonra kitap yazın! Emredersiniz elbette anlasınlar da tıp bu değil kitabında nasıl bir "Hegelsizlik" buldunuz onu anlatsanız? Edmund Burke yi Botliusu Parmenidesi anlamadan kitap mı yazılırmış, önce bi onları anlayın gelin!! Nasıl öneri ama? Hem çok biliyorum, hem karşıdakileri bilgisizlikle suçladım hem de steril mi sterilim hala!!! bu kadar steril bir konumdan bakınca herkes kirli görünüyor dogal olarak!!
05-05-2013 00:52 (16)
Parmenides'in Sokrates'e sorusuna gidelim o halde önce. İdeal iyi hekimimiz ve tıp var da kötülüklerin, onursuzların, çamurun da eidos'u var mı? Devlet'e gidelim sonra; Tüm insanları Grekler ve Barbarlar olarak bölmek uygun değildir, çünkü ortaya pozitif bir şey konmaz, sadece Grek ve Grek olmayanlar olarak ayırmış oluruz. Cinsleri böyle türlere böldüğümüzde böyle negatif psödo-türler ortaya koymuş oluruz, hiçbir bölüme girmeyen cins, cinse dahil ama türlerinden herhangi birine uymayanlar.
05-05-2013 00:54 (17)
Meslek bu değil,politika bu değil,sanat bu değil,aşk bu değil, bilim bu değil,bu bir pipo değildir gibi devam kitapları da yazılır mı yazılır.(Sonuncusu gerçi tam da her belirlemenin bir yadsıma olduğu belirtilerek yazıldı.) İnsan "putların alacakaranlığına" girince kendi gibi düşünenlerle de"biz çok akıllıyız aydınlatalım dünyayı"tarikatını kurup dışarıda kalanlara karşı birlikte hazdan hazza koşuyor. İnsan bu mu, 'objektif bakımdan' kim insan değil ki.
05-05-2013 08:02 (18)
Sürekli ezilen ve sömürülen bir yerde bu sömürüyü değil de onun uzantılarını eleştirmek ve "iyi" sıfatını kazanmak zor değildir. Ezenlere karşı mücadele etmeyip yokluk içinde olanlardan özgeci olmalarını beklemek steril kalmak değil midir? Bir ilacın kullanılmasında son söz ilaç ticareti yapanlarındır. Bu sömürüye karşı olmanın yolunun onlarla ilişki içindeki doktorları tek tek ahlaka davet etmek, sömürüye karşı durmaktansa "steril" olmaktır. Hatta kaçınılmaz doğa olayları görünümüne bürümektir.
05-05-2013 08:03 (19)
Performans sistemi, sağlıkta tekelleşme, dahası gelir eşitsizliği ve sömürü hep beraber savaşmamız gereken koşullardır. "Farklı bir ahlaka gerek duyulan her ülke kötü yönetiliyordur" diyor Brecht. Burada kendini öne atmadan, ahlaktan dem vurmak, yakınmak, sonuçlara yargı koymak "duyulmak isteğiyle rüzgarın kuvvetli olduğu yerde ağlamaktır". "Eğer bencilliğin olmaması isteniyorsa yapılacak iş bencilliği yermek değil bencilliğin gereksiz olacağı bir ortam yaratmaktır."
05-05-2013 08:05 (20)
"Bencilliği yermek çoğu kez bencilliği gerekli kılan ortamı ayakta tutmak istemek anlamına gelir." "sömürücüler sömürdüklerine sürekli olarak ahlaka uygun davranmalarını öğütlerler. Koşullar ise onları ahlaka aykırı davranmaya zorlar." Sömürene karşı durmayıp sonuca getirilen yargı yararsız hatta zararlıdır, ama gurur duyar insan saptadıklarından. Tehdit olarak algılanmaz düzen içerisinde. Kendi haline bırakılır. O da huzurludur, sömürenler de.
05-05-2013 08:06 (21)
"Şin-fu'ya, savaşı, fetihleri, askerlerin boyun eğişleri, imparatorluk yönetimi, işçilerin ve köylülerin düşük ücret alması hakkında ne düşündüğü sorulduğunda, şöyle demişti: Filozof olsaydım, bu konuda bir şeyler düşünürdüm, politikacı olsaydım imparatorluk yönetimine karşı çıkabilirdim, asker olsaydım buyrukları dinlemeyi ya da düşman öldürmeyi yadsıyabilirdim. Ama doktor olarak ancak ötekilerin hiçbirinin yapamayacğı bir şeyi yapabilirim, yani yaraları iyileştirebilirim." Brecht, Me-Ti
05-05-2013 09:14 (22)
Eidos, praxis vb.den bahseden arkadaş, belli ki örgütlü sol güçlerden birinin yöneticisisin ya da dostların var bunlardan. Bizim tarikat olduğumuza, ahlakçılığımıza falan getirip, bunlar boş işler, önemli olan düzene karşı mücadele diyorsun. Tamam, sol güçlerden herhangi biri bizim işlevimizi üstlendiği anda görevimiz bitecektir. Söyle onlara. Şu an o sol güçler en azından sağlıkta yalana dayalı holding praksisi yapıyor. Yani düzenin başındalar. Bu da mı size bir şey ifade etmiyor? Kaan A.
05-05-2013 09:11 (23)
Bir şey daha: Düzeni değiştirene kadar halkla birlikte, halk için bir şeyler hiç mi yapmayacağız? Sadece "siyaset" mi yapacağız. Sevsinler o devrimciliği. Düzeni değiştirene dek düzenin yürütücüsü solcularla siyaset yap, halkı umursama, çalışana, bir şeyler yapana, "bunlar ahlakçı, uçuk kaçık" de, düşmüşü kaldırma, yaralıya su verme, lak lak yap, ara sıra eyleme git. Böyle kolay devrimcilik bir tek bizde var ve o yüzden yüzde yarıma bile hayal diyoruz. Kaan A.
05-05-2013 10:50 (24)
"Gitmekle varılamayacak yerlere gitmek, konuşmayla çözümlenemeyecek sorunlar üzerinde düşünmek vazgeçilmesi gereken alışkanlıklardır"" Holdingler ilaçların, cihazların, yemeğin, içeceğin kaynağıysa kimsenin onlarla ilişki içinde olmasını engelleyemezsiniz. Bununla mücadele etmenin yolu bulunmadan soruna tersten yaklaşmak ve sadece tali sonuçlarını saptamak, çözülemez hale getirmektir(Tartışmayı ana hattından çıkarıp kişisel üstünlük mücadelesine çevirmemek lazım. Konu "ben" değilim.).
05-05-2013 10:59 (25)
Hocam, bir kez daha tekrarlıyorum. İstersen Kadıköy'de bir yerde :) oturup konuşalım, bu işi sizlere devredelim, tarikatı o saat kapayalım. Yoksa holding patronlarıyla birlikte devrim ve sınıf mücadelesi verdiğinizi söylemeyin bize. Yoksa haşhaşiler gibi bela kesiliriz başınıza. Olay bir ahlak tartışması gibi duruyor, ama doğrudan sınıf çıkarları üstüne dönüyor. Örgütlü bir işçi sınıfı olsa zaten bu maskaralığa elli kere son vermişti. Kaan A.
05-05-2013 15:39 (26)
Zaten bütün kabahat diğer solcularda! Diğer solcular yüzünden devrim olmuyor! Diğer solcular yüzünden işçiler eziliyor! Diğer solcular olmasa sol iktidar bile olacak! Diğer solcular yüzünden!!! Umudunu yitiren insanlar derneği gibi olmuş sol! Seray
05-05-2013 15:45 (27)
Sizinki başka bir yazı ve tartışmaya güzel bir yorum olabilirdi Seray Hanım, buraya pek uymamış. Belki de yazıları karıştırdınız. Biz bir müracaatta bulunduk, ortak bir iş teklif ettik, cevabını bekliyoruz. Hatta dedik ki, kabul ederseniz kendimizi fesh ederiz. O arada sorular oluyor falan. Ne önerdiğimize bir şey dememişsiniz. Saygılar. Kaan A.
05-05-2013 20:30 (28)
Ben yazıları karıştırmadım Kaan bey. Tam yerine yazmışım. Yorumunuzda demişsiniz ki "Biz bir müracaatta bulunduk, ortak bir iş teklif ettik, cevabını bekliyoruz.. Ne önerdiğimize bir şey dememişsiniz." Daha ne diyeyim? soldakiler eskiden beri diğerlerine "yeni" önerilerle gelip biz doğruyuz demezler mi yıllar boyu. Biz bu filmi yıllardır seyrediyoruz. Seray
05-05-2013 23:25 (29)
Halka gitmek yerine birbirinin hatasını bulmak deşmekle uğraşan sol. "Umudunu yitiren insanlar derneği gibi olmuş sol" cümlesi de bu anlayışa ithaf edilmiştir. Bence "cuk" oturmuş. Bu aramada önerileriniz konusunda sizi yüzde 70 haklı gördüğümü belirteyim. Ne işe yarayacaksa. Seray
05-05-2013 23:45 (30)
Sanırım beni bir başkasıyla karışıtırıyorsunuz Kaan Bey ama o kadar eminsiniz ki beni çözümlediğinizden -Kadıköy göndermesi onunla mı ilgili?-. Tartışmada kişinin kim olduğu retorikte mantık dışına kayarak haklı çıkma yöntemidir(argumentum ad hominum). Haklı olup olmam kim olduğuma mı bağlı?. O halde nesnellikten bahsedemeyiz. Buluşuruz tabi ama İstanbul bana uzak kalır. Beni illa bir sınıfta konumlandırıp huzuru bulmak istiyorsunuz, oysa karşılıklı birbirimizi değiştirirken neler öğrenirdik.
06-05-2013 00:01 (31)
Yorumculuğu suistimal etmeyelim arkadaşlar. Trollük yapmayalım. Konuları "entelektüelize" etmek ve giderek dozu artan bilgi gösterisiyle kargaşaya sürüklemek yoluyla, yazıları ereklerinden tamamen farklı yerlere sürüklemeyelim. Tamam siz zekisiniz, biz aptalız. Konu gayet açık, teklifimiz belli, kimliğimiz belli, kabul edersiniz veya etmezsiniz. Bizi hayaletlerle savaştırmayın. O kadar uzun boylu değil. Kaan Arslanoğlu
06-05-2013 14:09 (32)
Sayın M. İzmir, mesleğinizle ilgili yazı için özet görüşümü bildirmiştim. Yayınlamışsınız, teşekkür ederim. Başka kişiler de yorumlarını kendilerine göre yapmışlar ama, ne yazık ki bazıları yüzeyde geziyorlar. Evvela şunu bilmemiz lazım. Kim olursa olsun (istisnalar hariç) bindiği dalı kesmez. Gerçekçi olabilmek için kişi öncelikle başkalarının hakkına da saygılı olmalıdır. Şunu unutmamalı, "Köksüz ağaç meyve vermez." Tüme varabilmek için özveride bulunmak gerek. Esat Yavuztürk
07-05-2013 15:34 (33)
Yazıda sözü geçen Koray Yalçın'ın yazısını bulmak isterdik ama sanırım mümkün değil. En azından yazının özünü yansıtan bazı uzun alıntılar eklerseniz daha net görmüş olurduk.
11-04-2014 10:21 (34)
Akademik masonik oligark, gerçek bir sol akımdır, dinsel aristokrasiye kıyasla soldadır, ülkemize de bu kadar sol yeter.CC
11-04-2014 10:29 (35)
Hah, şöyle. Bu CC adlı yorumcumuz şaka yapmıyorsa, tebrik edeyim. Sorunları ve duruşu böyle koymak lazım. Ona katılmıyorum, ama dürüstlüğünü nicedir arayıp bulamadığımız bir değer olarak alkışlıyorum. Bunu böyle koyduktan sonra sorun yok. Bizim sözümüz ikide bir Marksizmden, Leninizmden, İşçi sınıfından, sınıf mücadelesinden söz edip pratikte oligarka yaslananlara. O alanı boşaltsınlar, yeni gelenler, gençler belki çok daha yenilikçi, devrimci çeşitlemeler, örgütlenmeler yaratabilir. Sanatta postmodernizmi kabul edebiliriz belki ama siyasette asla.
16-04-2014 23:34 (36)
Buradaki sorun şu "değişim" denilen şeyin nasıl algılanıldığı ile ilgili galiba. Sol değerlere sahip çıkıp yeni, zamanın paremetrelerini hesaba katarak yapılan katkı ve öneriler duruma göre soldan sapma, ulusalcılık, dinazorluk, nasyonal sosyalistlik olurken, solun tüm değerlerine küfredip ama ısrarla solcu olduğunu söylemek değişime ayak uydurmak oluyor. Baskın ve yaygaracı bir güç, sol adına yepyeni raconlar kesiyor. Birbiriyle çelişkili ilkesiz ve ilkel de olsa bu gücün yaftalama gücü o kadar yıldırıcı ki, bu racona her kes uyuyor. Nadi Öztüfekçi
08-05-2014 10:32 (37)
Yazı iyi hoş güzel giderken araya nasıl kürt milliyetçiliği problematiği yerleştirilmiş ya. herkese boncuk dağıtmak zorunda mısın ? sen kürtler için kılını kıpırdatmamışsın, şu sol partıler saydığınız, çatır çatır sokakta insan ölürken amerikan emperyalizmi deyip işin içinden çıkmışsın, şimdi de kürt milliyetçiliği konusunu hala yaşatıyorsunuz... Şu ülkede yaşananlar başka yerde yaşansaydı bambaşka anti faşist zihniyet olurdu... Solcusuda böyle, nefretçi ve riyakar. Lafta sadece laf kalabalığında. Elbette siyaset yaparken illa kürtlere bir vuralım niyetinde.... Çünkü basiretsizlik böyle......
11-09-2014 15:43 (38)
sitenizle yeni tanıştım. ulus develete bir cevap yazdım bir de buraya yazayım inşallah anlarsınız. 15 sorunuzu sabırla okudum. Aynı anlama gelen soruları sürekli sormuşsunuz. Kapitalizme inanan insanlara boşuna sorulan sorular. Az sömürülü vicdani kapitalizm mi istiyorsunuz? Ahmet
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210334
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.