"Biber Gazı Yasaklansın" toplantısı ve alınan kararlar

Editör Notu: Değerli okurlar, bu yazıyı yayımladıktan 4 saat sonra düzeltme geldi. Bu yazı meğer Peri Arbak arkadaşımızın değilmiş, biz ondan yazı istediğimiz ve ertesi gün de ondan bu yazı geldiği için onun yazısı sanmışız. Bu yazı başka bir TIP BU DEĞİL yazarımızın  sevgili Osman Elbek'in yazısıymış. Tevekkeli değil Peri'den bu kadar da liberal bir sevecenlik dozu beklemiyorduk çiçeğe böceğe :)) Osman Elbek kusura bakmasın, onun da eline sağlık :)) Okurlardan özür dileriz.  

 

"Biber Gazı Yasaklansın" toplantısı ve alınan kararlar

Hafta sonu mükemmel bir toplantıya katıldım: Biber Gazı Yasaklansın Tıbbi Sempozyumu

Mükemmeldi, çünkü sempozyum; bilimin politikadan azade siyaset üstü yapılan ve laboratuarlarda üretilip sadece dergilerde yayınlanan bir uğraş olmadığına işaret ediyordu.

Mükemmeldi, çünkü sempozyum; tarihin hemen her döneminde tıp denilen kurumunun o günün egemenini meşrulaştıran bir işlev kadar, mağdur ve mazlumlardan yana da olabileceğini hatırlatıyordu.

Mükemmeldi, çünkü bir uzmanlık derneğinde, bir meslek örgütünde ya da bir insan hakları örgütünde atılan mütevazi adımların nasıl da yan yana gelebileceğini ve birbirlerinden öğrenebileceklerini gösteriyordu.

 

Gerçekten de toplantıya ruhunu vuran üç örgüt oldu: Türk Tabipleri Birliği, Türk Toraks Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı... Kim ne sunum yaptı ya da ne yorumda bulunduysa bu üç örgütün verilerine değindi. Geleceğe dair tüm öngörülerde bu üç örgüt çok sık anıldı. 

Ve elbette bu üç örgütün de kenarında kıyısında bulunan bir insan olarak her üçünden de çok gurur duydum.

 

İnternet ortamından canlı olarak da yayınlanan sempozyumun en önemli savı "çeşitli türleri olan ve kamuoyunda ağırlıkla "biber gazı" olarak adlandırılan ürünlerin kimyasal silah olduğu ve insana ve doğaya verdikleri zarar nedeniyle yasaklanmaları gerektiği" idi.

Ne mutlu ki, insanlar arasında ayrım yapmadı sempozyum ruhu: siyahı, beyazı, heterosu, eşcinseli, Müslüman'ı ateisti, Türkü Kürtü.. bil cümlesi için zararlıdır ve yasaklansın dedi.

Ne mutlu ki, ideolojiler arasında ayrım yapmadı sempozyum ruhu: solculara karşı kullanılırsa iyi, Kürtler zaten alışıktır, Aleviler ve ateistlere biraz da olsa kullanılsın falan demedi. Çünkü onun ufkunu "önce zarar vermeme" ilkesi belirliyordu. 

Kendi adıma çok ama çok fazla tıbbi ve hukuki bilgi edindim. Bu nedenle herkese kitapçık olarak da basılan makaleleri okumalarını öneririm. Ama bu vesile ile üç konunun özel olarak altını çizip, sempozyuma katkıda bulunan ve katılan herkese -ki bir kısmı derneğimizin isimsiz kahramanlarıdır- huzurunuzda teşekkür ederek sonlandırmak istiyorum:

İlk konu iki alternatif rapor tartışması: Her ikisi de doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen iki ölüm raporu. İlk rapor bir ölümde "biber gazının etkisi yoktur" derken, ikincisinde "vardır" diyen rapor. Ne kadar basit değil mi: varsa vardır, yoksa yoktur. Ama biliyoruz ki, hayatta bunu sergilemek hiç kolay değil. Meslek etiğine sahip çıkmak bu açıdan çok değerli. Ölen sizin "mahalle"nizden olsa da kayırmamak, ya da başka "mahalle"ye kem gözle bakmamak ve de en büyük şiddet aygıtı (ki Nietzsche onu "soğuk canavarların en soğuğu" diye tanımlamış) olan devletin baskısına karşı etik ilkelerden yana durabilmek çok değerli. İşte Türk Tabipleri Birliği tarafından yayınlanan bu iki rapor, mesleğimizin yüz akı olarak tarihteki yerini bu nedenle alıyor.

 

Sempozyumda gündeme gelen ve sizinle paylaşmak istediğim ikinci konu; dünyanın çeşitli ülkelerinde doğrudan "biber gazı"na bağlı gelişen ölümleri toplayıp akademik bir dergide yayınlamanın yani bir bilimsel dergiye bunu kabul ettirmenin ne kadar güç olduğunu tartıştığımız oturumdur. Yayımlanan makalenin yazarının kendi ağzından dinlerken bu macerayı, aklıma geldi "kutsal" bilim ortamında hem de her gün dişe dokunmaz binlerce yayının basıldığı.

Son olarak sempozyumun nihai hedefi yeni bilgi üretimiydi: yaşama değen ve oradan beslenen bilginin üretimi ve paylaşımı. Bu hedef de Hacettepe ve Maltepe Üniversitesi'nin sundukları bildirilerle gerçekleşti. Biber gazıyla başlayan ölümcül hapşırık, biber gazı sıkılan bir mahallede yaşayan bir astım hastasının öyküsü ve tıp fakültesi üçüncü sınıf öğrencilerinin bilimsel üretime yaşadıkları ülkenin en önemli sorunu haline gelmiş bir kimyasal silah türüyle başlamaları...

Eksiği yok muydu derseniz: elbette vardı. İdealize etmeye gerek yok. Daha kapsayıcı olabilirdi, daha başka konular eklenebilirdi.. 

Ama önemli olan ilk adımı atmaktı.

Biz şimdi hiçbir istisna tanımlamadan herkes için tüm dünyada "Biber Gazı Kimyasal Silahtır Yasaklansın" diyoruz.

Pekiyi siz bu saflaşmanın hangi tarafındasınız?

Yanyana ve omuz omuza mücadele etmek isteyenler için: http://bibergaziyasaklansin.net/anasayfa

 

Uluslararası Af Örgütü Şube'sinin başlattığı ve hepimizin desteklediği kampanyayı imzalamak isteyenler için: https://www.change.org/p/kore-cumhuriyeti-ankara-b%C3%BCy%C3%BCkel%C3%A7isi-say%C4%B1n-h-e-yunsoo-cho-korebizegazverme

Peri Arbak (yazmışız imza olarak sehven, fakat esası) : Osman Elbek

 

Editör Notu: Peri arkadaşımız, aynı sempozyum hakkında İnsan BU'nun başka bir yazarının toparladığı yazıyı da gönderdi. İştedir: 

Biber gazının “kimyasal bir silah” olduğunu belirten hekimler, 10 Ocak Cumartesi günü İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Kemal Akay Anfisi’nde düzenlenen Biber Gazı Yasaklansın Tıbbi Sempozyumu’nda buluştu. Sempozyuma hekimlerin yanı sıra çeşitli kitle örgütleri ve sendikaların temsilcileri de katılım sağladı.
Biber gazının insan sağlığına etkileri

Biber gazının insan sağlığı üzerindeki etkilerinin hekim gözüyle ele alındığı sempozyumda tüm gün boyunca sunumlar gerçekleştirildi.
Kimyasalların sağlık üzerindeki etkileri, acil serviste yaklaşım, adli raporlama, dünyada biber gazı kullanımı gibi başlıkların ele alındığı sempozyumda deneyim paylaşımı da yapıldı. Sempozyumda farklı oturumlarda yapılan sunumların dışında katılımcıların katkıları ve sorularıyla oturum başlıkları zenginleştirildi.
Açılış konuşmasıyla başlayan sempozyumun öğleden önceki bölümünde ‘Göz Yaşartıcı Kimyasallar ve Sağlık’ ile ‘Göz Yaşartıcı Kimyasalların Sağlık Üzerine Etkileri’ başlıklı oturumlarda sunumlar gerçekleştirildi. Sunumların ortak vurgusu ise, bir kimyasal silah olan biber gazıyla ilgili yapılan tıbbi çalışmaların sokaktaki mücadeleyle buluşması gerektiği görüşü oldu. 
Deneyimler paylaşıldı

Sempozyumun öğleden sonraki bölümünde ise ‘Biber Gazına Bağlı Şüpheli Ölümlerde Alternatif Bilimsel Rapor Yazım Deneyimleri TTB Örnekleri’ ile ‘Biber Gazı ve Uluslararası Deneyimler’ başlıkları iki oturum halinde ele alındı.
Rapor yazım deneyimlerinde, Haziran Direnişi sürecinde yaşamını yitiren İrfan Tuna ve 31 Mayıs 2011’da Hopa’da polis terörüyle katledilen Metin Lokumcu’nun ölümüne dair hazırlanan TTB raporları sunuldu. Biber gazından ölüm olaylarında rapor tutmanın önemine vurgu yapılan sunumlarda Lokumcu’nun ölümüne ilişkin hazırlanan raporun, Hopa’daki ölümün biber gazından olduğu gerçeğini ortaya koymasının önemine değinildi.
İbrahim Kaboğlu ve Ayhan Erdoğan başkanlığındaki 4. oturumda ise ‘Biber Gazı ve Uluslararası Deneyimler’ başlığında sunumlar yapıldı. Bu oturumda Kaboğlu ve Erdoğan, biber gazı kullanımının hukuki ayağını ele aldılar.
Yaptığı konuşmada, silah kullanımının yasaklanması gerektiğini belirten Kaboğlu, biber gazının Türkiye’de hak ve özgürlüklere yönelik kullanılmasına dikkat çekti.
Sempozyumun 5. ve son oturumu ise ‘Serbest Bildiri Sunumları’ başlığı altında Selin Top ve Peri Arbak’ın başkanlığında gerçekleştirildi.
Sempozyumun kapanış konuşmasını gerçekleştiren Dr. Ali Çerkezoğlu, biber gazının yasaklanması mücadelesine Biber Gazı Yasaklansın İnisiyatifi’yle beraber devam edeceklerini söyledi.
‘Bu kimyasal silahı kullandırtmayacağız’ diyen Çerkezoğlu, sempozyumun sunuş metninden bir alıntıyla konuşmasını noktaladı.

Prof.Dr.İbrahim AKKURT

İş ve Meslek Hastalıkları Uzmanı

Göğüs Hastalıkları Uzmanı

Facebook
yorumlar ... ( 11 )
14-01-2015
14-01-2015 13:14 (1)
Sevgili Peri hocam, onca emeğine ve bir de bunu yazan aklına sağlık. Peri Arbak, tanımayanlar için anlatayım, çok özenli bir hekimdir, iyi de bir eğiticidir öğretim üyesi olarak. Bunlarla kalmaz, sosyal çalışmalara katılır, Sağlık Emekçileri Sendikası için koşturur durur. Son yıllarda şu katil biber gazına taktı, onun araştırmaları için büyük emek verdi. Sonra da bir sempozyum yapıldı bu çalışmalar hakkında. Biz de istedik ki Periciğimiz bu işe çok emek verdi, fedakarlık gösterdi, şu sempozyumu bize anlatsın da, biz de onunla gurur duyalım. Ama bir yazı geldi ki, amaniiin! Sevgili Peri diyor ki, bu işte üç örgütün adı geçti en çok. Toraks Derneği, Türk Tabipler Birliği ve İnsan Hakları Vakfı. Üçüyle de gurur duyuyorum diye yazmış. Toraks derneği tamam, hak ediyor da, öteki ikisinin adını duyunca derhal yoğun kortizon almam gerekiyor. Zaten bu pop solla maça 3-0 yenik başlıyoruz, bu yazıyla iki tane de kendi kalemize attık, oldu 5-0 :)) Devam edecek +++ Kaan Ars.
14-01-2015 13:15 (2)
Sitenin üstünü, sağ yanını eski yazılarımız, fotolarımızla donattım ki TTB nedir, İnsan Hakları Vakfı, PKK'nın katliamlarına, işkencelerine hiç ses çıkarmış mıdır, görülsün. O sayede belki bir şeref sayısı kazanırız. Peri Hocam, hani Tıp BU Değil'i çıkarmıştık, sen de onun için bir yazı yazmış, TTB internet sayfasına ve Beyazıt İlhan'a yollamıştın. Tabii ki pop-gündem altı edilmişti, unutmamışsındır umarım, bu TTB o TTB işte, halkçı bir sağlık sistemi için hiçbir şey yapmayan, tam tersini yapan. Burada sağda yine İbrahim Akkurt hocamızın eski bir yazısını da koyduk. Yine de çok teşekkürler Sevgili Hocam. Belki kapatılmaya çalışılan esas konuyu tartışmaya açar yeniden. Sevgiler, saygılar bizden. Kaan Arslanoğlu
14-01-2015 16:19 (3)
Diğer kurumların çalışmaları hakkında bilgim yok fakat Toraks Derneğinin bu konuyu başından beri ciddiye aldığını biliyorum. Biz de daha biber gazını "mesleki" yönden değerlendirmiştik. Meslekleri gereği biber gazına maruz kalan güvenlik görevlilerinde bu ajanın doğurabileceği sonuçların izlenmesi gerekir. Bizde daha çok "akut" etkiler üzerinde duruluyor fakat uzun vadede ortaya çıkabilecek etkiler (örneğin kanserler) çok daha önemli olabilir. AA.
14-01-2015 16:19 (4)
Değerli okurlar, bu yazının yazarı meğer Peri Arbak değil, Osman Elbek imiş. Yanlışlıktan ötürü özür dileriz. Konuyu yazının başında editör notu olarak açıkladık. Saygılar. Kaan Ars.
01-02-2015 09:46 (5)
''Ne mutlu ki, ideolojiler arasında ayrım yapmadı sempozyum ruhu: solculara karşı kullanılırsa iyi, Kürtler zaten alışıktır, Aleviler ve ateistlere biraz da olsa kullanılsın falan demedi.'' cümlesi ne kadar gereksiz ve şekil yapmak amaçlı bir yazı olmuş ise,''Ve elbette bu üç örgütün de kenarında kıyısında bulunan bir insan olarak her üçünden de çok gurur duydum.'' bir o kadar samimiyetsiz. O.E. Aydın tabip odasında odamızın kıyısında bile durmamaktadır.Hatta duramamaktadır. O yüzden bu cümlenin ne kadar samimiyetsiz olduğunu Aydın Tabip Odası yöneticlerinden biri olarak bilmekteyim.Diğer ikisini bilmem ama odamızla son üç yıla yakın bu kişinin hiç bir ilgisi,alakası ve emeği yoktur.Bundan sonra da olabileceğini hiç sanmıyorum. Liberal sevgi dozuna gelince , bu doz orda öyleyse Aydında kim bilir nasıldır? Bunun ADÜ de yapayalnız kalmış bir öğretim üyesinin geçmişe olan özlemini şimdi 'kıyı da kenarında' diyerek kurtarmasını bilinç altında ki bir sancı olduğunu Aydındakiler bilir.
01-02-2015 10:35 (6)
Yukarıdaki yorumun imzası: Dr. Güneri Kuruöz. Yanlışlıkla o bölümü silmişiz. Kusura bakmayın. Editör
02-02-2015 16:53 (7)
Dr. Güneri Kuruöz'un yazısının ilk cümlesi bile kalitesini açığa çıkarıyor. "Şekil yapmak amaçlı yazı" ne kadar da yoz bir tamlama... "Aydındakiler bilir" bu ne kadar populist bir ifade... Yüzünü varsaydığı tribüne yöneltmiş, güç arıyor, tezahurat bekliyor... Samimiyetsizliği "yönetici olarak" bilecek kadar samimi... Kendisini tanımam ama yazdıklarından G.K'nın bilinçaltındaki sancıyı görebilmek zor değil.
02-02-2015 16:55 (8)
Sn. Admin. Bir onceki mesajda, (Dr. Güneri Kuruöz'un Dr. O.E'ye karşılık yazdığı mesajına karşı yazdığım) isim soyad eklemeyi unutmuşum. Saygılarımla. Serdar Çelik Kartal-Istanbul
03-02-2015 10:08 (9)
Serdar Çelik. Kayıtsız saldırınız tam bir O.E. ağzıyla yapılmış.Ortada popülist bir ifade yok. Yoz avukatlığınıza şapka çıkarılır ve bunu sorgulamak gerekmekte.Güç ya da tribün iştahı, sahneye çıkıpta 'kıyısında köşesinde' diyenin çaresizliği.Emek harcamadan kürsüde arslan kesilen bir adamı yeterince tanımadan avukatlığına soyunuşunuz takdire şayan. O.E. örgütlenme için emek harcamaz.Bu kişi solcu falan da değil.Liberal. Buna rağmen bize yaşam koçluğu akıl hocalığı yapması kabul etmediğimiz bir şey.Hem alınteri harcamayacaksın hem de tabip odasıyla 'aram çok iyi' mesajı vereceksin. Biber gazının yasaklanması konusunda elbetteki kimsenin itirazı olamaz. Ama şekil yapanlara da cevabımız her zaman 'orda dur.' olacaktır.Mesleğinizi ,nerde çalıştığınızı, belirtirseniz fake olmadığınızı anlarız.Her ne kadar beni tanımasanızda tanışırsak bir gün bir çok konuda ortak noktamızın olabileceğini de anlayabilirsiniz.Tıpkı ayrı görüşlerimizin olabileceği gibi.Dr.Güneri.
03-02-2015 12:56 (10)
Sn.Dr.Güneri. Ne sizi ne de O.E'yi tanırım. Hekim değilim, Elektrik Elektronik mühendisiyim. Aydın'da da değilim, Istanbul'dayım. Fake'den neyi kastettiniz bilmiyorum ama ne robotum ne de bilgisayar programı. İnsanım. Biraz daha yazsam, TC kimlik numaramı da isteyecek gibisiniz. Burayı rastgele okudum ve yazdım. Detaylar benim için önemlidir. Ben sadece burada okuduklarımdan aldığım izlenimle hareket ettim. Kayıtsız saldırı ithamınızı anlamadım. Insanız elbette, gerçekten de ortak noktalarımız olabilir. Aynı şeylere karşı duruyor, aynı saflarda duruyor da olabiliriz; ama sadece burada yazılanlara baktığımda, bana güven vermeyen O.E'nin değil, sizin tarzınız. Aydın'da olmasam da sizleri tanımasam da, internet başında buraya ulaşabildim. "Aydındakiler bilir" diyorsunuz ama internet protokolü gereği, "Istanbul' dakiler de okuyabilir ve hatta yorumlayabilir". Bence kullandığınız sözcüklere, tamlamalara dikkat etmelisiniz. Hekim değil, okuyucu tavsiyesi. Serdar Çelik Istanbul
05-04-2015 18:43 (11)
Biber gazı'nın da aralarında bulunduğu RCA (Riot Control Agents)'ların yol açtığı 10 (on) ölüm olgusunun otopsi raporlarıyla birlikte incelendiği son güncel yayını http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/25572084 linkinde tam metin halinde bulabilirsiniz. Yazarları, ülkemizden iki adli tıp uzmanı ile İsveç, Stockholm International Peace Research Institute'dan iki uzmandır. Yazıya göre, bu ajanların kötüye kullanımı (misuse, suistimal) sonucu ölümler meydana gelebilmektedir. Yani, BİBER GAZI GRUBU AJANLAR, KİMYASAL SİLAH GİBİ ÖLDÜREBİLMEKTEDİR!. Biber gazı masum değildir, kimyasal silah olarak kabul edilmelidir! Ölüme Hayır, Yaşama Evet! Türkiye Uyuma, Biber Gazına İtiraz Et! mh
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210946
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.