SEVMEK  ZAMANI

‘’Çınarlı 5’’ yazıyor üzerinde, arabayla yanından geçerken. Uzaktan bakınca küçük görmüştüm, ama yakınlaşınca büyüdü koca levha. Dışı siyah şeritli, zemini mavi, yazılar beyaz. Levha büyük, yine de rüzgârda sallanıyor. Uzun ve dolambaçlı yollardan çıkıyoruz köye doğru. Boyum kısa olduğu için iyi göremiyorum. Arka koltuktayım, ayakkabılarımı çıkarıyorum. Dışarıya doğru bakmaya çalışıyorum. Geçtiğimiz yollar küçülüyor iyice. Çam ormanları var, sadece onu biliyorum. Aslında bilmiyorum, dokuz yaşında bir çocuğum. Ön koltukta otursam daha net göreceğim ama annem orada. Kucağına gitmek istiyorum, ‘’Olmaz’’ diyor, çocuklar önde oturmazmış. Babam da onaylıyor bunu. Yüzüm düşüyor ama  yolun kenarındaki adamın gülümsemesiyle ben de gülümsüyorum. Babam korna çalıyor, adam elini kaldırıyor, ağzında bir sigara.

Köye giriyoruz. Erkekler kahvehanenin önünde oturmuşlar, bizim arabaya dönüyor bütün kafalar. Niye dönüyorlar anlamıyorum. İlerliyoruz. Bir evin önünde duruyoruz. İki katlı bir ev. Bahçesi ve bahçede kadınlar, çocuklar var. Hepsi bize bakıyor. Önce babam iniyor, sonra annem. Ben inmiyorum. Hâlâ bana bakıyorlar. Niye bakıyorlar, anlamıyorum. Annem kapıyı açıyor. ‘’Haydi, geldik kızım, işte  anneannenin evi’’ diyor. Herkesin yüzünde bir gülümseme. Bahçeden içeri giriyoruz. Annem herkesle öpüşüyor.  Babam bazılarına selam veriyor, bir kadının elini öpüyor sadece. Annem de öpüyor kadını. Herkes başımı okşuyor. Kolumu öpenler de, elini uzatanlar da var. Annem ve babam nasıl öptüyse ben de öpüyorum. Sonra babamın elini öptüğü kadının yanına gidiyorum. Son kişi o. Yolda gördüğümüz adamdan daha yaşlı. Kafasında beyaz bir şey var. Sadece onun başındaki beyaz, diğerlerininki çiçekli ve farklı renklerde. ‘’Hoş geldin anasının kuzusu, yavrum’’ diyor. Elini uzatıyor. Öpüyorum. Sarılıyoruz. Çok sarılıyor anneannem. Kafamı öpüyor, kollarımı öpüyor. Kucağına alıyor beni. Gülümsüyor bana. Ben de gülüyorum. ‘’Sevsinler seni’’ diyor. Yüzüne dokunuyorum ben de. Pamuk gibi yüzü. Elleri benim ellerim gibi değil. Bir değişik, bir anlam veremiyorum. Ama sevdim ben anneannemi.

Babam, annem, ben ve anneannem köyde yürüyüşe çıkıyoruz. Bastonuyla yürüyor anneannem. Diğer eliyle beni tutuyor. Sımsıkı kavramış. Köyden, akrabalardan konuşuyorlar babamla, annemle. Arabayla geçtiğimiz kahvehanenin önünden geçiyoruz, herkes yine bize bakıyor. Anneannem ‘’Torunum, torunum gelmiş’’ diyor. Saçımı okşuyor. Sabah yolda gördüğümüz yaşlı amcayı da görüyorum. Gülümsüyorum, o da gülümsüyor. El sallıyorum. Devam ediyoruz. Bir yerde duruyoruz. Beyaz renkli şeyler var. Tellerle çevrilmiş bir yer. Geçen sene şehirde gitmiştik böyle bir yere. Küçük kapısından içeri giriyoruz. Annem, ‘’Efsun, sessiz ol, kızım. Mezarlığa geldik’’ diyor. Mezarlıkmış. Ses çıkarmıyorum hiç. Kafamı sallıyorum. İlerliyoruz. Bir mezarın başında duruyoruz. Deniz Yılmaz yazıyor, sayılar da var aşağıda ama okuyamıyorum. Babam, annem, anneannem ellerini kaldırıyorlar. Ben de onlara bakarak ellerimi kaldırıyorum. Babam mezarın üzerine düşen yaprakları temizliyor. Annem ve anneanneme bakıyorum. Ağlıyorlar. Gözyaşları yanaklarında. Ellerini indiriyorlar, ben de indiriyorum. Anneannem, mezarın yanındaki ağaca dayanıyor. Bastonu diğer elinde. Anneannem ‘’Çok seviyordu beni. Kırdım, incittim. Hep kötü davrandım son zamanlarda. Hasta halimle ben giderim, diyordum, ama o gitti erkenden. 10 sene oldu gideli. Ben hâlâ buradayım. Her gün gelirim buraya, dertleşirim. Sevdiğimi söylerim ona. Ne fayda. İş işten geçtikten’’ diyor. Devam edemiyor. Ağlamaya başlıyor. Bana sarılıyor, ben de ona sarılıyorum. Babam ve annem de sarılıyor. Unutmuyorum anneannemin o halini.

(…)

Şimdi, 23 yaşındayım. Yine köydeyim. Komşular birer, birer anneme sarılarak evden ayrılıyorlar. Babam, dışarıda erkeklerle oturuyor. Anneannemi kaybettik. Ben, onun odasındayım. Günlüğüme bir şeyler karalıyorum. Sol elimle yazıyorum, diğer elimde mendil. Gözyaşlarıma engel olamıyorum. ‘’Dedeme sevdiğini şimdi söylemiştir’’, diye düşünüyorum. Pişmanlığı bitmiştir, içi rahatlamıştır. Sevgisini gizlemeden söylüyordur. İlerisi, berisini düşünmüyordur artık. ‘’Sevgisini göstermeden öldü, şimdi gösteriyordur, diyorum. Ben böyle olmayayım’’ diyorum. Telefonum çalıyor, Rutkay yazıyor telefonun ekranında. Bugün beş defa aradı, açmadım ama dayanamıyorum, açıyorum telefonu. Gizlemiyorum bu sefer ‘’Seni seviyorum’’ diyorum. Başka bir şey söylemeden. İlerisini düşünmeden.  Ağlamaklı ses tonum var hâlâ. Karşımda gülen bir ses işitiyorum. Ferahlıyorum biraz,  anneannem ve dedem de gülüyorlar.

Emre Erdemir

26-01-2016
Facebook
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210504
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.