Benim çilekeş “roman”ım

Sevda ufacık, lokma kadar bir kız. Aslında 9 yaşında ama, 6 görünüyor. Donuk bir ifadesi var, pek konuşmuyor, oldukça tepkisiz. Ama konuşunca da hafif kart, vakur bir sesle ve olgun bir ifadeyle konuşuyor. Zekası da hiç fena sayılmaz.

 

Beni asıl kendine hayran eden annesi. Altı ay önce kız diyabet komasıyla hastaneye yatınca tanıştık. Düzce Çamköy’ümüzün klasik “roman” ahalisinden. Şişman, genç, saçlar illaki sarartılmış veya sarıya boyanmış. Ama kahverengi çocuksu gözleri öyle masum, bir yandan da öyle anaç ki…

 

Serviste yatarken araştırma görevlilerimiz, hemşiremiz ve sosyal hizmet uzmanımızla epeyce haşır neşir oldu. Ben bir iki eğitim toplantısında görüştüm. Çıkarken ise rutin günlük izlem mesajını bana yollamasını istedim. Bir SMS e sekiz ölçüm, üç öğünün karbonhidrat miktarı ve yapılan insülinleri nasıl pratik sığdıracağını da kısaca gösterdim. İçimden de ‘becerebileceğini hiç sanmıyorum ya !’ diye geçmedi değil.

 

Bir gün sonra mesajı geldi. Gayet düzgün. Hayır, şaşırtıcı derecede ayrıntılı. Saatler dakikalar bile yazılmış. Herhalde yazarken birinden yardım aldı diye düşündüm. Ama yirmi gün boyunca her gün birer uzun paragraf şeklindeki mesajlar gelmeye devam etti. Dahası, yaptığım kısa, hatta bazılarına şifreli gibi gelen önerilerin de her gün gayet doğru kavranarak uygulandığını yansıtan mesajlar.

 

Sonra doğal seyir gereği (bizim de önerimiz doğrultusunda) mesajlar seyreldi, ama bu kez de ekip arkadaşlarımdan duyumlar almaya başladım : “Sevda’yla annesi gelmişti, heyetten engelli raporu almak istiyorlar”, “Sevda’yı gördüm, çocuk psikiyatrisine muayene olacakmış”, “Sevda okula gitmiyormuş, şekeri düşer diye korkuyormuş”. Bu arada bizim “lokma” Sevda ile şişman annesi her Perşembe söyleşimizde boy gösteriyorlar. Sevda küçük vücudu, ciddi ve görece büyük çehresiyle Kanal D’nin “Koca Kafalar”ını andırıyor. Hastalığı kullanma peşindeler mi? Çocuğa iyi bakmayıp engelli raporunu garantilemeye çalışır mı?

 

Öyle böyle, bazı girişimlerini yaptılar, psikiyatriden “dikkat eksikliği” denerek ilaç yazıldı, vs. Anneyle zaman zaman odada görüşmelerimiz oluyordu. İnsülini ayarlama ve karbonhidrat sayımı ile ilgili eğitimleri inanılmaz dikkat ve duyarlılıkla izliyor. Kavrayışı mükemmel. Hiçbir noktayı es geçmiyor, anladığı anlamadığı şeylerle son derece uyumlu geri bildirimleri var. Kadın, seni seviyorum yaaa. Sen benim insana inancımı tazeleyenlerdensin…

 

Sevda okula düzenli devam etmeye başladı. Bir ara anneye mesajları fazla seyrelttin dediğimde, kızara kızara başını öne eğdi : “Hocam bu aralar iş bulamıyorum da, kontör yükleyemedim”. “Canım, sen nerede çalışıyorsun ki ?” “Tekstilde çalışıyordum, işi tatil ettiler. Ücretsiz izindeyim aylardır. Ev temizliğine gidiyorum ama bu ara hiç çıkmadı.” “Eşin ?” “O zaten işsiz, evde. Bulamıyor.” Çocuğa annesiyle özel bir şey konuşacağımı söyleyerek dışarı çıkmasını rica ettim. “Ne yiyip ne içiyorsunuz? Niye benim haberim yok. Bak, şimdi hemen derneğimizin bütçesinden sana biraz yardım yapacağım. Keşke daha sürekli yapmaya imkanımız olsa. Ama bir katkı işte…” “Hocam almayayım, alamam.” Şimdi siz bu kadının duygu sömürüsü yaptığını, yan cebime koy demek istediğini, benim de sazan olduğumu sanacaksınız. Ama o an yanakları kızararak gözlerini aşağıya indirişini görseydiniz ve nasıl ısrarla ama uysalca reddettiğini, kendimi ona ayıp yapıyormuş hissettim… Oysa asla rencide edici bir tavrım yoktu, “Bu sizin hakkınız, biz sizler için varız, bu çocuk aç gezerken kendimizden utanmalıyız, benim senin diye bir şey yok, bir gün de benim size işim düşer” gibisinden, daha bir sürü de laflar ederek gerçekten zor ikna ettim.

 

Onlar gittikten sonra uzun süre kalbim hızlı attı. Hastalarımızın en az % 10 u bu derece, % 20 si buna yakın, bir % 20 si de bir iyi bir kötü, yani toplamda % 50 si zaten pamuk ipliğine bağlı iaşe koşullarında yaşıyor. Duygulanmamın nedeni böyle bir durumla ilk kez karşılaşma değildi tabii. Zaten derneği neden kurduk! Duygulanmam biraz coğrafi olarak çok yakın olduğundan mum dibine kör yanar misali atlamanın, biraz da önceden uyanıklık peşinde diye etiketlemiş olmanın utancı vardı belki de.

 

Bugün Sevdalar yine Perşembe toplantısına geldiler. Katılım öncekiler kadar değildi, ama içerik çok kaliteli oldu, beyin fırtınasından neredeyse akademik bir ziyafete dönüştü. Uzun etkili insülinin işlevi nedir, insan aç da olsa neden insülin yapar, insan açken şekeri neden yükselir ? Hemen her soruya ilk cevap veren Sevda’nın annesi. Yirmi dört saat vücudu korur hocam, depolardan çıkar hocam, karaciğerden hocam…

 

Öğleden sonra odada görüştük. Az önce toplantıda Zehra’ya verdiğimiz karbonhidrat oranı ve düzeltme sayısı ile ilgili mantığı tam bilmediğini fark ederek eksiklenmiş, defalarca sordu ben şimdi nasıl yapayım diye. Yanıtlıyorum tabii ama netlik istiyor, hataya tahammülü yok. Bir ara Sevda’nın şekerleri çok yükselmiş. HbA1c si 8.8 çıktı, üzüldü annesi. “İşe başladım eskisinde, tekstilde. Bir hafta gittim. Şimdi yine tatil verdiler, çağıracaklar ama. O zaman Sevda gitmemi istemiyor. Saat başı beni telefonla arıyor. Öğretmeni filan sağolsun, aratıyorlar.” “Biraz arar sonra alışır, kaç saat yoksun ki evde?” “Sabah yedi buçuk, akşam yedi, mesai varsa akşam on” “Para aldın mı?” “Yok, çağıracaklar” “Eeee?” “Eski işyerim hocam, bir şey olmaz.” “Sevda koca kız, kendi ayarlar her şeyi.” “Geçende şekeri 25 e düştü hocam, bir şey fark etmedi, ölçmesek fark etmeyecek.” Donukluğu orada da etkili herhalde, belki otonom sinir sistemi pek çalışmıyor…”Günde en az 6-8 ölçmelisiniz o zaman” “Daha fazla ölçüyorum hocam, hiç bırakmıyorum, mesela araya girince bir saat sonra muhakkak ölçerim.”

 

Kolay gelsin sana akıllı romanım, hayat kolay gelsin, işler, analık, şeker hastalığı, açlık kolay gelsin canım benim…

İlknur Arslanoğlu

19-06-2015
Facebook
DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210518
Arama

İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.