Yorum
İlgili Haber

Değerli Taylan Kara, emek edip cevap vermişsiniz. Teşekkür ederim. Şimdi benim anlamadığım bir nokta var; 2-3 yıldır sizi gerek yazılarınızdan gerekse kitaplarınızdan takip ediyor, okuyorum. Size bilmediğiniz ya da emin olmadığınız bir konuda tek bir kelime ettiremezsiniz. Yanılıyormuyum? Ama ben aynı durumu Yalçın Küçük dahil birçok okumuşta göremiyorum. Her konuda maşallah bir fikirleri var, söyle söylebildiğin kadar. Saygılarımla. Recai Kulaksız
Tenkit üzerine notlar

Post modernizmin en büyük silahı da ezber bozmaktır zaten. Hiç bir şey bildiğimiz gibi değildir. Aslında hepsi her şey olabilir. Kendimizi sandığımız şey degilizdir. Inandigimiz şeyler aslında öyle değildir. Babanız sandığınız kişi enistenizdir. Gökyüzü yukarida degil asagidadir cunku zannettiginizin tersine ayaginiz basinizdir. Laf canbazliginin sonu yok. Somut dünyadan çıkınca laf evreleri baş tacı edilirler. Iş yapan değil bol ve boş konuşanın sözü dinlenir. Türk değil Sabetayist, Kürt ya da Çerkes olduğumuz bilincini bize yerleştiren fareli köyün kavalcisina selamlar olsun.Mutluhan Izmır
Tenkit üzerine notlar

'Eleştiriyi içermeyen ilgiyi, şiddeti içermeyen sevgiyi anlayamıyorum' Yalçın hoca'nın sevgi/aşk bağlamında kullandığı ve benim de çok doğru bulduğum bir tümce. Hoca bütün sevdiklerine bu düsturla yaklaşıyor. Dolayısıyla Nazım'a da yaklaşımı böyle. Kemal Tahir'i sevmediği çok açık, 'Tahir insan sever değildi' diyor zaten. Yaşar Kemal'e gelince, hoca'nın onu sevmediğini söylemek zor. Ağır olmasına rağmen haksız olduğu söylenemeyecek eleştirilerine rağmen, seviyor. Eksikleriyle, hatalarıyla seviyor, sevebiliyor. İşte anlaşılması güç bir durum daha. Daha doğrusu hoca'nın paradigmasına sahip olmadan hiç bir zaman anlaşılamayacak bir durum. Belki de ne yazdığından çok nasıl yazdığına bakmak, anlamak gerekiyor. Yukarıda, bir yazıda da bahsedildiği gibi dışına çıktığı halde içinde kalabiliyor hoca. Bu Marksizm söz konusu olduğunda da böyle. İnkar edilemeyecek bir gerçek: hoca ufuk açıyor, ezber bozuyor. Belki de sınırlar o kadar ince değil, geniş bir şerit var ve onu görüyor. Erdinç Savaş
Tenkit üzerine notlar

Yalçın Küçük'ün hayatının hiç bir döneminde anlaşılmak kaygısı taşıdığını sanmıyorum. Bu aslında çok ilginç ve ilginç olduğu kadar da anlaşılması zor bir durum. Türkiye aydınının halka gitmeyi halka inmek olarak anladığı uzunca bir dönem var. Bu dönemin bittiğini söylemek için erken, ama bunun dışında Yalçın hoca'nın başı çektiği başka bir mecranın da açılmakta olduğunu kabul etmek gerek. Kendisini o çok eleştirdiği aydın hareketinin bir parçası olarak görüyor olması, bu saikle hareket ettiğini ileri sürmesi bencillik, kendini beğenmişlik iddialarını çürütüyor diye düşünüyorum. Müthiş kıvrak, sorgulayıcı, araştırıcı, eleştirel bir akla sahip olduğunu, rahatsız edici argümanlar kullanmasına rağmen kabul etmek gerek.Üstelik, çok büyük olasılıkla, bu argümanları bilerek kullanıyor. Hoca'nın en önemli meziyetinin, ya da tez'lerinin arka planında yatan tılsım'ın, inat olduğunu düşünüyorum. Kendisi de ifade ediyor zaten, aydın'ı tanımlayan en önemli unsurun inat olduğunu. Erdinç Savaş
Tenkit üzerine notlar

Yalçın küçüğün bir ikikitabını okudum, edebiyattan çok tarihle ilgili denemelerdi bunlar. televizyon konuşmalarını çok kez seyredip dinledim. tarihle ilgili teorileri bilimsel temele dayanmıyor genelde. spekülatif. aynısını soner yalçında yapıyor.ki soner yalçının kütüphanemde saydım 10-12 kitabını okumuşum. Yalçın Küçükde ego kabarması var. popüler olmak ve popüler kalmak istiyor. bu sebeplede aykırı tezlerle toplumun karşısına çıkıyor. ilave etmek istediğim başka bir konuda garip ilişkileri. bana biraz karanlık bir adam imajı veriyor. Edebi ve kültürelbirkimi elbetteki yadsınamaz. ama işte.....ahmet cemal çobandede
Tenkit üzerine notlar

Yukarıdaki yorumun kimliği belli değil. Yine de onayladık. Nasıl olsa böyle yorumlar gelmeye devam edecek. Sil sil nereye kadar... Müdüriyet.
Tenkit üzerine notlar

Y.Küçük, gündemine aldığı yazarlar üzerinden TKP'yi ve dönemin SSCB Komünist partisi yönetimine ciddi eleştiriler getiriyor. Özellikle Nazım'la ilgili olarak, Nazım'ın önünün kesilmesi, bir türlü SSCB vatandaşlığına alınmamasında dönemin TKP'sinin engelleyici tavırlarına dikkat çekiyor. Yapılan sadece Nazım eleştiri değil, Nazım'a karşı TKP ve solun tutumuna da eleştiridir. S. Ali üzerinden de sistemin aydınlar üzerinde estirdiği korku ve bu korkunun aydınlardaki umutsuzluğun kaynaklarından biri olduğunu ortaya koyuyor. Benzer tutum Y.Kemal için söyledikleri için de geçerlidir. Dönemin TKP yöneticilerinin Y.Kemal'e ilgisi, Nazım'ilgisizliği Y.Kemal'in bir türlü Nazım'ı Paris'te ziyaret etmeyişi üzerinden ortaya koyuyor. Kitabı ilginç kılan hususlardan biri de ulaşılması zor olan bilgi (Dil Tarihin kuruluşu, Enver Gökçe/Ahmed Arif davası) leri yazmış olmasıdır. En önemlisi de Orhan Kemal'in halkçı (?) Anlayışına acımasız eleştirisi getirmiş olmasıdır. Aziz nesin için söylediği tartşlmld
Tenkit üzerine notlar

Sanat üzerine kişisel fikirlerin kesin yargılara dönüşmesi, kitlelerce kabulunu beklemek mümkün değildir. Aziz Nesin Moby Dick'in, Balzac'ın eserlerinin ve daha birçok eserin abartıldığını, Türkçe'ye çevirmenin gereksiz vakit kaybı olduğunu söylerdi. Tolstoy, Shakespeare'den, Nabokov Dostoyevski'den hazzetmiyordu. Sanat eleştirisi yolu aramaya kendi zihnimizi dahil ettiğimiz sürece yol göstericidir, fazla ciddiye almak düşünceyi kısırlaştırır. Eleştirmen, dahi olsa bile, tezleri fazla önemsendiğinde zararlı olabilir. Ezel Parsa
Tenkit üzerine notlar

Yalçın Küçük'ü en son Hulki Cevizoğlu'nun programında izledim. Tuttu, "İstiklal Marşını Mehmet Akif yazmadı." dedi. "Delilin var mı?" diye sordular, kavga çıkardı. Programda yaptığı hareketleri psikiyatri kliniğinde yapsa bir aydan önce çıkarmazlar. Dolayısıyla Yalçın Küçük'ü hiç bir şekilde kâle almamak, sadece gülüp geçmek gerekiyor. (B.Ö.)
Tenkit üzerine notlar

Bu metni benzer bir tartışmada yanıt olarak yazmıştım, biraz kısaltarak buraya da uygun olduğunu düşündüm. Saygılarımla Taylan Kara
Tenkit üzerine notlar

4.Buradan hareketle edebiyat alanında doğru-yanlış olmasından bağımsız olarak birçok tartışma yaratacak önermeler ortaya atmaktadır. Tenkit kitabı tam da böyle bir kitaptır. Konusuyla ilgili daha önce bakmadığınız açılar öneren, kavrayışı keskinleştiren bir kitaptır - Y.K’nın TV’deki durumu ile kitapları arasında bana göre çok ciddi farklılıklar vardır. -Kitaplarında birbiriyle ilgisiz pek çok şey, spekülasyonla derin felsefe, güncel dedikodularla ciddi tarih teorileri yan yana, iç içe bir arada bulunur; bunları süzmek gerekir. -Y.Küçük’ün yazdıklarında bana göre nadir olmayarak abartı, yanlışlık, çubuğu tersine bükme, aşırı-yorum, öznellik vardır; bunları bilmiyor değilim. Ancak daha önce bakmadığınız gibi baktırabilmek, bir olgu karşısında yeni perspektifler sunmak, pek az yazarın yapabildiği bir şeydir. Y.Küçük bunu yapabilmektedir.Y.K’yı yukarıda anlattığım gerekçelerden dolayı ciddiye alıyorum. Biraz çalakalem olsa da umarım kendimi anlatabilmişimdir. Saygılarımla Taylan Kara
Tenkit üzerine notlar

3+++-Y.K’nın belli kavramlaştırmalarını çok önemserim. Bir kitabının da adı olan “Küfür romanları” kavramının dışında örneğin Alan Minc’in ifadesinin içeriğini değiştirerek kullandığı “Yeni Ortaçağ” kavramı… Yine SSCB nin yıkılışı ile ilgili “iki dinlilik” kavramı… Bunlardan bir düzine bulabilirim. Bu kavramlaştırmaların tüketilmediğini, çok önemli kavrayışlar olduğunu düşünüyorum. . Tenkit kitabındaki “İnsan teorisi üzerine” başlığı, Çıkış 2 kitabındaki “Ahlak teorisine dönüş” bölümleri tam da buna örnektir. Çok yüksek düzeyde bir kavrayışın ürünleridir bunlar, fırsatınız olur ya da ilginizi çekerse bu bölümleri ama sadece bu bölümleri okumanızı öneririm. -P.Safa –K.Tahir ile ilgili söylediği çok önemlidir, K.Tahir’in romanlarını, sırf N.Hikmet’in arkadaşı olduğu gerekçesi ile soldaki dokunulmazlığını teşhir etmesi, P.Safa’daki yüksek edebiyatı sola kazandırması bana göre önemlidir. Bunu nice “ciddiye alınan” edebiyat eleştirmeni yapmamıştır.+++
Tenkit üzerine notlar

2.+Yazıda da belirttiğim gibi Y.K.sadece Estetik Hesaplaşma kitabını yazıp ölse idi, ben onu bugün de çok önemli bir eleştirmen olarak anardım. 1980li yıllarda, “ciddiye alınan” hemen hemen herkes Kundera’yı Varolmanın dayanılmaz hafifliği’ni överken bu kitaba açıktan cephe alan, bu kitabın ideolojisini ortaya koyup eleştiren birkaç kişiden(bildiğim kadarıyla 3 kişiden) birisidir.Sadece bu bile bana göre çok büyük bir iştir. Yine Küfür Romanları kitabı da bunun bir devamı olarak önemlidir, Y.K.’yı ciddiye alma nedenlerimden birisidir. Yine bu kitaplardaki Yapısalcılık eleştirisi, son derece yüksek bir kavrayışın ürünüdür. Okumadıysanız eğer Estetik Hesaplaşma kitabını okuyup siz karar verin lütfen. -Sovyetler Birliğinde Sosyalizmin kuruluşu, SB de Sosyalizmin çözülüşü kitapları… Özellikle de 2. Kitabı son derece detaylı bir çalışma olup önemli tezler içerir. Bu konuda Türkçede uzun yıllar bu kadar detaylı bir çalışma yapılmamıştı ve bu alanda tekti. +++TK
Tenkit üzerine notlar

1. Değerli Recai Kulaksız, Ben Y.Küçük’ü niçin ciddiye aldığımı gerekçelendireyim. Y.K, son 10 yıldaki Sabetayizm vb kitaplarından ibaret biri değil. Bu konu en başından beri benim ilgi alanıma girmez. Ağustos 1980’de, 12 eylül olmadan 1-2 ay önce Bir Yeni Cumhuriyet İçin kitabında “ordu gelecek, Erbakan’ı hapse atacak, Erbakan’dan çok Erbakancılık yapacak” gibi siyasal öngörülerini, 1976’da iktisattan yola çıkarak Türkiye’nin geleceğinde bir “İslami faşizm” olacağı “kehanetleri”ni de bir kenara koyayım. Y.K nın 20’den fazla kitabını okumuşumdur. Türkiye üzerine tezler ve Aydın Üzerine Tezler adlı 5 er ciltlik çalışmalarında çok özgün önermeler getirmiştir, yazılmasının üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen içeriğiyle ilgili hala konuşulabilmektedir. Doğruluğu yanlışlığından bağımsız olarak son derece özgün önermeler vardır.+++TK
Tenkit üzerine notlar

Çağrıldığı halde gitmeyenleri bilmek de güzel olabilirmiş. Tabi öyle birileri varsa. mh
Sen bu pisliğin neresindesin?

Değerli Taylan Kara, Kaan Arslanoğlu'nun Yalçın Küçük hakkındaki düşüncelerine paralel görüşteyim. K.Arslanoğlu'nun her zaman örneklendirdiği gibi, Yalçın Küçük gibilerin 2 faydası varsa 12 zararı var. Açık söyliyeyim, hiçbir kitabını okumadım, merakta etmedim. Ama TV'larda epey bir izledim, gözlemledim. İnsan dinlerken keyif alıyor, heyecanlanıyor, gülüyor, motive oluyor ama SONUÇ bence sıfır. Saygılarımla. Recai Kulaksız
Tenkit üzerine notlar

Yazıyı zaman ayırarak okuyup yorum yapanlara teşekkürler.öncelikle B.Ö.'nun önerilerini çok merak ettim. Bir de okurlarını anlaması için tıbbi literatürün yeterli olmadığının farkında olmasını beklerdim. Marks'a göre değeri yaratan emektir. Sendika ve örgütlülükten bahsetmiyor yazı. Yazının kötü ve yanlış bir çevirisi olmuş. Bunu geçelim B.Ö. ye göre nasıl bakmalı aydınlatsın bizi. AH.Ereörnek'e gelince sürekli dediği söz bir kez edilmiş. PKK'ye eklemlenmiş solun eleştirisi de yazıda birden fazla cümlede mevcut. İşçi sınıfı biz istesek de istemese de var. SınıfSal tutumları istediğimiz düzeyde olmasa da. EDİTÖR NOTU: Bu yorumda imza yoktu. Turabi'nin cevabı olarak düşündük, onayladık. Öyle mi acaba???
Biz yeni bir ülke kuracağız

Eleştirimi eleştirenlere, ayırdıkları zaman için teşekkürler. Ben kitaptan algıladıklarımı, birikimlerim doğrultusunda aktardım, herkes kendi yorumunda özgür. Ben de öyle. Mektup belge sayılmaz mı, diye bir soru var ilk eleştirilerde, elbette sayılır; eğer olsaydı... Eleştirimi eleştirenler belli ki kitabı okumamış, dilerim merak edip okumazlar, çarpık bir etki olur bu. Yazar da sahiden başarılı olduğunu düşünüp, benzeri romanlar kaleme alır ki vah benim beğenisi oluşmamış kitapseverlerim... S.Güler.
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Evet, bunu uzatmayacağım. Gündoğdu'nun iyi eserden anlamadığını kanıtladığımı düşünüyorum. Görüşünüz farklı, o konuyu da kanırtmayayım. Şu kadarını yineleyeyim: Kitapta açık arayla en çok örnek gösterdiği yazar Kemal Bekir ise, Kemal Bekir'in düzeyi bir kanıttır bana göre. Reşat Nuri, Tanpınar'dan tek örnek yoksa, Sait Faik, Orhan Kemal'den alınan örnek çok az ise, Nesin yok ise bu kanıttır. 65 yaş altı hiçbir yazarın "iyi örnek" bulunmaması başlıbaşına bir kanıttır. Kendimi hiç katmıyorum zaten, Allahın Adamı, Perperika Söe, Poe'nun Kuzgunu ve daha onlarcası.. Hadi bunlara şahaser demeyelim. İyi kitap olarak hiç bahsedilmiyorsa burada ciddi bir sorun var demektir. ÇOK CİDDİ SORUN.. Ben karamsarım tamam. Yazıda da şunu sordum: İnsandan güya ümitli olan Gündoğdu, Sadık gibi edebiyatçılar son on yıllarda ülkede hiç iyi edebiyat (çok iyi demiyorum) görmüyorlarsa, bu iyimserlikte de ciddi sorun vardır. Hangimiz daha karamsarız? Sevgiler, saygılar. Kaan Arslanoğlu
Başkaları kahrolmadıkça bizler mutlu olamayız – Aklın vıcıklaşması (5. ve son bölüm)

Sevgideğer Ubeydullah Günel, cevapta gecikmenizden dolayı açıklama getiriyorsunuz. O sizin inceliğiniz. Önemli olan cevap vermektir. Zaten vakit konusunda telaşımız yok, yavaş düzgündür :) Sonraki eklemelerinizi bekleriz. Onlar geldikçe yine bir şeyler söylerim. Zaten uzun dizide ifade etmek istediklerimin büyük çoğunluğunu anlattım. Sadece birkaç şey: Nihat Genç'in kitabı üstünden tartışmaya başlamıştık, ama bu dizide onun "harikalığını" açıklayacak bir şey yok demişsiniz. Bu konuyu çok uzatmak istemem. Sonuçta tek bir eser üstünden birkaç kişi tartışmaya katılır, daha fazla katılım sağlanmaz ise "güzeldi.. hayır güzel değildi.. " şeklinde bir kısırlığa giriliyor. Elbette o kitap şahaser değil. İlk yazıda da belirttim, kusurları var, daha uzun ele alsam birçok başka kusur da bulabilirim. Fakat şu çorak ortamda az bulunur değerlerden olduğunda ben de ısrarcıyım. Hani ölçütleri koydum ya bu dizide. Bunlara göre bazılarından 6-7, birçoğundan 8-9 alır. Devam... Kaan Ars.
Başkaları kahrolmadıkça bizler mutlu olamayız – Aklın vıcıklaşması (5. ve son bölüm)

Josef Kılçıksız'dan iki şiir gelmiş, çok güzeller. İçinde çook vakit geçirdiğim ve çok dokunaklı şiirler. Teşekkürler. Mine M.
ÖYKÜ SUNAĞI ve ŞİİR SUNAĞI için yorum sayfası

Turabi arkadaş yazdıkların iyi hoş da PKK yanına eklemlenmiş sol siyaset neredeydi? Sürekli Perinçek şükerası diyorsun ki bu laf biraz amiyane olur sol söylemde. Haklısın yazdığında ancak kredi kartını, krediyi bol dağıtıp borçlanarak her şeye sahip olabilen ama sürekli kafakolda olan, işçi sınıfı diye birşey bırakmayan AKP hükümeti ve onu destekleten Türk milliyetçisi, sosyal demokrat ve Kürt milliyetçisi ( meclis partileri) şürekaya bence az bile laf etmişssin. Bu kadar ucuz kredi dağıtılan bir vatanda işçi sınıfı diye bir şey olmaz. Nefretin önceliği ya da mücadelenin önceliği bu yönde olmalı.. Yoksa birleşme değil ayrışma olur. Bu da tam iktidarın istediğidir. Ali Han Ereörnek
Biz yeni bir ülke kuracağız

Kimler katıldı? 4,5 saat süren yemeğe katılan isimler şöyle: İsmail Acar, Rahmi Aksungur, Umut Akyürek, Alev Alatlı, Ali Şan, Beşir Ayvazoğlu, Fatma Barbarosoğlu, Hikmet Barutçugil, Yavuz Bingöl, Mehmet Bozdağ, Mustafa Ceceli, Sinan Ceceli, Metin Celal, İpek Çalışlar, Hikmet Çetinkaya, Çiyager (Mehmet Karakuş), Elif Dağdeviren, Şafak Sezer, Ferhat Göçer, Çiçek Derman, Uğur Derman, Devrim Erbil, Cengiz Erdem, Deniz Erdem, Tülin Ersöz, Oktay Ertuğrul, Yusuf Esenkal, Serdar Gökhan, Necati Şaşmaz, Osman Sınav, Perihan Savaş, Tan Sağtürk, Sadettin Ökten, Serdar Öğretici, Buziki Orhan, Züleyha Ortak, Serdar Ortaç, Erol Olçak, Gani Müjde, Garo Mafyan, İsmail Filiz, Engin Altan Düzyatan, Zafer Kayaokay, Ömer Karaoğlu, Zeo Jaweed, Özhan Eren, Ediz Hun, Doğan Hızlan, Ahmet Güneştekin, İsmail Güneş, Metin Günay, Erhan Güleryüz, Hasan Kaçan, Üzeyir İlbak, Görgün Taner, Aylin Şengün Taşçı. Bu da burada dursun, görülsün. erdem gökşin
Sen bu pisliğin neresindesin?

http://siyasihaber2.org/yandas-sanatcilar-dolmabahcede-toplandi Taylan Hocam, başbakanın dost meclisi yemeğine katılan isimleri gördünüz mü? Doğan Hızlan ve Metin Celal de var. Sonra bunlara şebeke deyince çemkirirler. Bunlar şebeke değilse şebeke nedir ki? Erdem Gokşin
Sen bu pisliğin neresindesin?

Belki hiçbirine inanmayanlar var ama bunlar hem çok az hem de hemen hemen hepsini hayattan gerçek anlamda hiçbir beklentisi olmayan insanlar oluşturuyor.Hem hayata dair güçlü umutları olup hemde kendinden daha kuvvetli bir şeylerin olduğuna inanmayan insanlar ise ayrı bir konu.Davut RESNELİ
Evrimci Açıdan Din Psikoloji Siyaset

İyi bir mühendis,yapılan modellemelerin sadece bir yaklaşım olduğunu bilir,ve modelleme sadece tasarım aşamasında kullanılan birşeydir,tasarım gerçeğe dönüştüğünde hesaplanamayan pek çok şey ortaya çıkar.Yani aslında bir mühendis modelleme yaparken zaten tahmini bir şey yaptığının farkındadır,değilse zaten hiçbir şekilde gerçeğe ulaşamaz.Ek olarak insanların karakterlerini tercihlerini,günümüzde yaptkları mesleklere göre yorumlamak çok yanlış birşey.Mühendis kafalı gibi.Zaten bu koşullarda hiçbir meslek hakkıyla yapılmadığı gibi,birde insanın karakterine işlemesi imkansız birşey,memur kafalılar deseniz anlarım. İnsanlık bence çok eski zamanlardan beri yaşadığı stresi kaldıramıyor,dine ihtiyaç buradan çıkıyor bence.Klasik bir dine inanmasa yoga yapıyor ya da başka ritüeller buluyor kendine,şansa inanıyor,üzerinde bir uğursuzluk olduğunu düşünüyor,yani insan bir şekilde kendinden büyük birşeylerin olduğuna inanıyor.Devam...
Evrimci Açıdan Din Psikoloji Siyaset

Erendiz Atasünün eserlerinde betimlenen yaratıklardan biri olmak ya da olmamak. Anladığım kadarıyla Suna Güler'in yazısı, zorunlu bir kabullenişe karşı çıkan bir yazı. Bunu da yazarın sığlığını göstermeye çalışarak yapıyor. Erendiz Atasü hakkında bir erkeğin yorum yapması neredeyse yasak. Bu nedenle Erendiz Atasü hakkında gereksiz ve anlamsız şeyler söylemek istemiyorum. Ama şunu belirtmek isterim ki naratologlar fakültede aruzla ya da iambic iki dize yazmayı bile beceremedikleri halde ne biliim, Şeyh Galip hakkında ya da Shakespeare hakkında her türlü çözümleme yapma hakkını ellerinde tutan kişiler. Çünkü diplomaları var. Ben burada çağdaş eserler hakkında yalnızca şunu belirtmek istiyorum. Bu memlekette malum "Arabesk" diye bi film yapıldı. Hatta ardından "Ağır Roman" diye bir film de yapıldı. Yani yazılmış bir eseri Postmodern kavramlara vurmadan önce, bu tür filmleri akla getirmek, esere önce bu açılardan bakıp sonra postmoderne geçmek gerekiyor. Diye düşünüyorum. (B.Ö.)
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Sayın mh, üç yıl göndermesi dünkü konuşmaya idi, sitenin takipçisi değilim, kırk yılda bir bakarım,elit akademisyen olarak Erendiz Atasü üzerine bildirilerim ve yayınlarım vardır, ilgi alanımda yani kendisi, okumadığım, bilmediğim yazarlar üstüne yorum yapmak veya yorum üzerine yorum yazmak tarzım değildir. Suna Güler yazısının linki bana yollandığı için yorum yazmıştım. Bu arada buraya yollanan yorum saatleri ile yorumun yayımlanma saati arasındaki farkı size benim açıklamam biraz abes olur bence. si
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

Ne ilginç bir yazı. Hemen bakalım. İlk olarak AKP yıkıcı ve çözücü bir şeymiş. Ne olabilir acaba? Amilaz mı, safra mı, yoksa mide asidi mi? Neyse, şimdi bu, yüzyıllık bir intikam duygusuyla diğer enzimlerle birlikte Cumhuriyetin tüm kurum ve değerlerine saldırmış ve onları çözmüş, yıkmış. Okey! Peki bu Cumhuriyetin kurum ve değerlerini yapan ve koruyan kimmiş? Evet onlar da bu ülkedeki tüm değerleri yaratan işçi sınıfıymış. Yani işçiler, sendikaları önderliğinde Kurtuluş Savaşına katılmışlar ve Cumhuriyet üretmişler. İlginç! Bi de bu yıkıcıların savaşı ise kendi iradelerinin dışında gerçekleşiyormuş ve hepsi de zorunlu ve çaresizmiş. Bunları sermaye sistemi salgılatıyormuş. Sorun nasıl çözülcekmiş: tüm değerleri yaratan emek biçimiyle. Ne güzel! Sonuç olarak, ne anladım bu yazıdan, söyliim hemen. Yani burada hasta peptic ulcus olmuş ve yazar tedavi için süt (= tüm değerleri yaratan emek biçimi) öneriyor. Vay be! Öğrencilik yılları ve şangır şungur süt şişeleri. Ne güzel günlerdi.(B.Ö.)
Biz yeni bir ülke kuracağız

Sn. si, yıllarca oturduğunuz sitede bir komşunuzun varlığını yeni farkedersiniz ya, sizinki de öyle oldu işte. Üç yıldır varmışsınız ve ilk defa bir katkıda bulunuyorsunuz. Benim bunu, sayın eşinize destek atmak için olduğunu zannetmemi de anlayabilirsiniz o halde umarım. Kim zannetmez ki hem. Benim eşim de kimi durumlarda yetkilerimi alır ve duruma kendi müdahale eder. Ama olay böyle değildir diyorsunuz, tamam o zaman. Ama sitemiz de bu vesileyle değerli bir yorumcu kazanmış oldu kabul edelim. (Eşinizin uyuduğunu zannettiğiniz sırada bir sitede yorumu çıktı kendisinin. Esas gizli yazan o. Muhtemelen de ayfonundan:) mh
Ödülünü eksilten roman: dağın öteki yüzü

DOST SİTELER
Toplam Giriş Sayısı : 2210367
Arama

SAYFA 2
SAYFA 3
SAYFA 4
SAYFA 5
SAYFA 6
SAYFA 7
SAYFA 8
SAYFA 9
SAYFA 10
SAYFA 11
SAYFA 12
İmzasız yazı yayımlanmaz. Yazıların sorumluluğu öncelikle yazarına aittir.