Yeni kitabım çıktı. Adı: Evrimci Açıdan Din Psikoloji Siyaset..
Giriş bölümünden bir parça:
İnsan gerçekte nedir?
Yedi-sekiz derece ağır miyop bir kişi düşünün. Tüm toplumun böyle bireylerden oluştuğunu düşünün. Gözlükleri veya lensleri de yok. Başka insanları
Sorun son derece basit, doğrudan ve parasal. Temel eserler medyaya -ki sağ ve sol medya arasında hiçbir fark yok- reklam ve para getirmiyor, çoğu niteliksiz olan güncel eserler ise reklam ve para getiriyor.
Başka deyişle düşüncede
Siz roman okumayacak, öyküye ilgi duymayacaksınız, ama siyasette pek doğru
durduğunuzu sanacaksınız. Mümkün mü böyle bir şey? Veya roman denince piyasada rağbet gören ne kadar çer çöp varsa onlara ilgi duyacaksınız, ama ülkenin niye böyle felakete
Cengiz Gündoğdu hakkında, popüler kötü eserleri çok iyi eleştiriyor, ama iyiden verdiği örnekler yetersiz, iyiden pek anlamıyor, diye düşünüyordum. Estetik Kalkışma’yı birçok yerini atlaya atlaya hızlı okumuştum. Şimdi daha dikkatli okudum. Bu kitapta edebiyattan verdiği kötü
Gerçek denen şey araba lastiği gibidir.
Taylan Kara ““Yalçın Küçük yaşamı boyunca yalnızca bu kitabı çıkarsaydı bile çok büyük bir iş yapmış olurdu” diyor Estetik Hesaplaşma için. Doğru. Ama keşke sadece o kitabı yazsaydı, siyasete bulaşmasaydı.
Gerçi
Olay, bu sitede Ubeydullah Günel’in, “İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı romanını harika yapan nedir?” adlı yazısıyla başladı. Daha önce “Nihat Genç’in yeni romanı yine harika “ başlıklı bir yazım yayımlanmıştı, Günel’in yazısı buna cevaptı.
Ubeydullah Günel’in yazısı
Mizahla ilgilenenler Charlie Hebdo dergisinin adını çok önceden bilirler. Bizim sol mizah dergilerimizden birinin kardeş dergisiydi ve o dergiyle karşılıklı ziyaretler yapıldığını yine bu dergiden öğrenirdik.
Ama Türkiye kamuoyu Charlie Hebdo’yu korkunç bir katliama maruz kalmalarıyla öğrendi.
Ortak tuvaletleri temizlemek sanmıyorum ki bazılarımıza eğlenceli gelsin. Bu iş için ücretli bir eleman yoksa sıraya koymak gerekir. Ancak ne kadar sıkı nöbete koysanız da kimisi kaytaracak, kimisi üstünkörü yapacak, iş başka bazılarına kalacaktır her
Babam bir saptamayı sık yinelerdi: “Yoksul ve kültürsüz insan hiçbir zaman şık görünemez. Özene bezene bir ceket alır, ama pantolunu dökülür. Pantolon aldığında ayakkabısı eskimiştir. Ayakkabısını yenilediğinde kravatı berbattır…” Bunu yalnız giyim kuşama değil,
Yaşananları gerçeğe sadakatle bize bildiren veya yorumlayan tek bir medya organı bile yok… (Gerçeğe sadakat mi? Bunu umursayan kaldı mı?)
Herkes, her olayı, önceden katılaşmış fikirleri doğrultusunda görüyor ve bize eksik, yanlı, çarpık bilgi veriyor… (Herkes
Nihat Genç'in "İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı" adlı son romanı yine harika. Bu romana layık olduğu değer yine verilmeyecek, edebiyat çevreleri ve muhalif siyasi kanattan büyük çoğunluk sözünü bile etmeyecektir. Bu çok yaygın "değerleri " görmeme hali
Değerli okur, bu yazı dizisinin daha önce okuduğun 6 bölümü tamamen kurgudur. Bana böyle mektuplar gelmedi. Dizi, başından itibaren bir roman olarak planlandı ve uygulandı. Romana benzetemediysen, "anlatı" de, deneme de, ama sonuçta, şimdiye
Aldığım son mektubu yine düzelterek sunuyorum:
Sayın K. Arslanoğlu,
Bir şeyi artık itiraf etmek zorundayım. Birçok soru geliyor size ve bana, işler karmaşıklaşıyor, beklentiler artıyor ve bu sebeple başta siz olmak üzere insanları aldatmak istemiyorum. Bu
CHP sokak ortasında anadan üryan dolaşan bir adam gibi... Her şeyi ortada. Birbirini çimdikleyip, durmadan adama bak, adama bak, demek bana çocukça geliyor. Adam
Değerli dostum, Orhan Pamuk ve CIA operasyonu demiştim. Oradan devam edeyim. Yazılarımdan anlamışsındır. Biz yazıya çiziye fazla önem vermezdik. Teorik işler yapan beş altı
Okudum. Yorum yazanlardan biri, bunlar emekli kahvesi muhabbeti demiş. İyi yapmışsın onu onaylamakta. Çünkü esas problem bunlar. Her yanımız bu tipte insanlarla dolu. Her şeyleri bilirler, bildiklerini ben bilirim, ama inadına bokluk yaparlar. Bokluk yaptıklarını bile
Merhaba tekrardan, kaldığım yerden devam edeyim.
Türkiye’de sizler alışmışsınız. Şu meydan dediğim medyada sürekli tartışma programları oluyor. Bu kadar tartışma programını tuhaf bulmuyor musunuz? Dünya’nın hiçbir yerinde bu kadar çok tartışma yayını yok. Çok mu tartışıyor bu
E-posta yoluyla peş peşe iki mektup aldım. Onlara cevap yazdım. İletileri gönderenden aldığım izinle şimdi bunları yayımlıyorum. Mektuplar devam edeceğe benziyor. Geldikçe ekleyeceğim. Başlığı yine ilgili kişinin onayına sunarak kendim seçtim.
Açık söylemek gerekir ki
Sür yalanı namluna... Halkların kardeşliği...
Sık ensesine kardeşin... Koy bir şiir...
Nazım'dan da yanına... Ölümlerle baş edebilir bir halk... Yalanlarla ölür.
Aziz Hatman'a, "Son Teşebbüs" adlı romanını okuduktan sonra şöyle bir ileti yolladım. Roman hakkındaki yazım da aynısıdır Sonunda ek bir bölüm var:
"Son Teşebbüs" adlı romanınızı beğenmekten çok memnun oldum. Çünkü:
Elime geçen edebiyat yapıtlarını "keşke
Yalçın Küçük, HDP'li Selahattin için "Bir Obama projesi"dir diyor, fakat ekliyor: Proje ABD'den geliyorsa muhakkak kötüdür diyemeyiz! Nitekim HDP'yi açıktan desteklemeye başladı. Konumuz Y.K'nın otuz dokuzuncu U dönüşü değil. Artık solda da Amerikancılığın unlu-şekerli gıdalar, tatlılar gibi meşruluk
Emperyalist kapitalizm için dünyada bu kadar çok sayıda ve bu denli hevesli çalışan yüz binler oldukça… Bunların büyük bölümü ülkelerinde kilit noktalarda, yetişmiş personel oldukça… Hangisi kadrolu ajan, hangisi yarı profesyonel, hangisi gönüllü ayırt etmek pek zor…
Birinci (80 öncesi) Türkiye İşçi Partisi’nin veya 80 öncesi Halkın Kurtuluşu grubunun Kürt sorununa bakışı bence konuya en doğru bakışlardı. Öznel olabilirim, yanılabilirim, ama tartışalım.
Siyasette tartışalım demenin, kararsızlık göstermenin yeri yok. Görüşünüz ne kadar yanlış bile olsa “Bu
SOLCULUK DİYE BİR ŞEY YOKTUR, AZ SAĞCILIK VARDIR. Solcunun solculuğunun ilk engeli kendisinin, yakın çevresindeki solcuların sağcılığıdır.
Madem bin çeşit solculuk var, kimse kimsenin solculuğunu beğenmiyor, solu derecelendirecek bir ölçek bulalım dedik.
Aşağıdaki ölçek on yılların kafa yormaları ve
Dr. Murat Alten bizi Denizli’de karşılamıştı.
Kalp damar cerrahisi uzmanı Dr. Murat Alten “Tıp Bu Değil” toplantısı için Denizli’ye çağrıldığımızda bizi karşılayanlardandı. Toplantıda ve sonrasında güzel bir konukseverlik göstermişti.
Denizli’de hemen herkesin tanıdığı, sevdiği, Denizli toplumsal yaşamının canlı bir
Fakat çok manidardır ki Hitler’le savaş yıllarında bu politikadan vazgeçildi. Sovyetler Birliği tıpkı ağır stres altındaki bazı ateistlerde görüldüğü gibi, savaş zamanında dinden ve Rus milliyetçiliğinden medet aradı. Kapanan birçok kilise yeniden açıldı, Moskova radyosu “Din Saati” yayını
Bir şey ne kadar kötücülse, o kadar çok seviliyor he mi? Bizim gibiler katmerli mahalle baskısı altında. Sol mahallelerde oturuyoruz ister istemez. İletişimde bulunduğumuz insanların büyük çoğunluğu solcu doğallıkla. Gericiliğin mahalleye baskısı bir yana, biz bir de soldaki
İnsan soyu her nedense kalıtım ve evrim hakkındaki bilgilere büyük direnç gösteriyor. Sanırım muhteşem varlığının büyüsü bozulsun istemiyor. Rahip Gregor Mendel birçok kişinin ilgi duyduğu, üstünde çalıştığı, ama düzeneğini bir türlü ortaya koyamadığı kalıtım kurallarını ilk
Beynin bir inanç motoru olduğundan bahsetmiştik. İstisnasız her insan yargı kalıplarıyla düşünür, bunlara inanır, sonra da inandığını doğrulamaya çalışır.
Bunu söylediğimizde “Standart Toplumsal Bilim Modeli” ile, yani alışılmış kültürel kalıplarla düşünen büyük çoğunluktan birileri hemen itiraz
Ne kadar engellemeye çalışırsanız çalışın "doğru" denen şey, yeşil sürgün gibidir, taşı-betonu deler kafasını bir yerden kaldırır.
Bundan 15 yıl önce Ahmet Aydın Hoca'nın sözlerini işiten hekim arkadaşlarımız, diyetisyenler, aydınlar gülüp geçiyor, üsteleseniz alaya alıyorlardı. Bilimi cebe attıklarını,
Sovyetler Birliği’nin dinle imtihanı:
Moskova Kızıl Meydan’daki Aziz Vasili Kilisesi sosyalist rejim için ciddi bir sorundu. Düşünsenize, “Komünist İhtilal”in simgesel meydanının baş köşesinde her kubbesinde bir haçla görkemli bir katedral durup duruyordu. Parti ve devletin iftiharla düzenlediği
On dört yıl kadar önce girdi yaşamımıza. Sağlık ve tıpla ilgili görüşlerimizde devrim yaptı. Onunla tanışmadan önce de sosyalisttik, ondan önce de tıbba, sağlık sistemine eleştirel bakardık. Kişisel pratiğimizde olabildiğince koruyucu hekimlikten, bilgilendirmeden ve “iyi hekimlikten” yana durmaya
Açıklama: “Ölüm yazısı”na hiç niyetim yoktu. Ama baktım, birçok kesimden, ona karşı olması gereken kesimlerden de(!) sadece övgü yükseliyor, (neredeyse bir tek nesnel çözümlemeye rastlamadım), buna karşı sosyal medyada bazı kesimler herhangi bir çözümlemeye gitmeden ona doğrudan küfrediyor…
Hoca Nasrettin'e demişler: "Senin hanım çok gezenti. "İftiradır" diye karşılık vermiş. "O kadar gezenti olsaydı bizim eve de uğrardı."
Nerede bu sosyalist, "komünist" ruh?
İnsan kendini değiştirmeden, kendinde devrim yapmadan toplumu değiştiremez, toplumda devrim yapamaz, gibi anlayışlar vardı bir
Ege Üniversitesi'nde karşıt görüşlü öğrencilerin çatışması üstüne soL Portal'ın haberi:
Ege Üniversitesi'nde faşist saldırı
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesine yaklaşık 200 kişilik ülkücü grup, solcu ve Kürt öğrencilere ellerinde satır ve baltalarla saldırdı. Ülkücü gruptan bir kişi öldü.
Evrensel'in haberine göre Ege