Müslüman Mahallesinde Şizofren Devlet Aklı

Müslüman Mahallesinde Şizofren Devlet Aklı

Editörün Notu: Bu yazı bize "Darbe Girişimi"nden önce gelmişti. O nedenle "darbe" ve sonrası için bir değerlendirme beklentisiyle okumayın. Genel ve tabii ki yine de güncel bir değerlendirmedir. Sonunda bir şiir var yine. Onun sonunda da benim editör olarak bir yorumum ve sorum olacak yine.


Bu hükümetin öncelikler sıralaması, dışarıdan bakıldığında derin çelişkiler barındırıyormuş izlenimi veriyor ama aslında öyle değil; hükümet dışarıda ve içeride yürüttüğü mezhepçi-ırkçı politikaya uygun hareket ediyor.

IŞİD Türkiye'yi Suriye'deki savaşa daha fazla dâhil olma konusunda ikinci kez düşünmeye zorluyor. Türkiye ile Kürtler arasındaki çatışmayı alevlendirerek, sahadaki en zorlu düşmanı olan Kürtlerin dikkatini dağıtmaya çalışıyor.

Öte yandan hükümet İŞİD saldırılarıyla örgütle işbirliği yaptığı yolundaki uluslararası baskıyı bir yandan hafifletirken iki düşmanı karşı karşıya getiriyor ve bir taşla iki kuş vurmuş oluyor.

Ama İŞİD’e karşı savaş, sıfır toplamlı bir oyun değil. IŞİD, Sirte kentine iyice yerleşmiş hâlde ve kent etrafındaki 300 kilometrelik sahil şeridini kontrol ediyor. IŞİD’in petrol kaçakçılığı kaynaklı ekonomisine ağır darbe vurduklarını sananlar yakın bir gelecekte yanıldıklarını anlayacaklar.

Herkes Türkiye’deki Suriyeliler olgusunun neden-sonuç diyalektiğinde bir sebep değil netice olduğunu unutmuş görünüyor. Suriyeliler hükümetin yürüttüğü mezhepçi dinci siyasetin kurbanlarıdır. AKP buradan da nemalanıyor. Hükümet üç milyonluk mülteci yükünü içeride onlara vatandaşlık vererek oy potansiyeline devşirmeyi düşünürken dışarıda ise onları serbest dolaşım ve para karşılığında ticari bir metaya dönüştürüyor.

Hükümet kendi mağdurlarına ırkçı ve dinci saiklerle kayıtsız davranıyor; bir yandan içeride yeni Gazzeler yaratırken öte yandan dışarıdaki Gazze’ye tonlarca yardım yapıyor. Bir yandan boş olan TOKİ evlerini Suriyelilere vermeyi düşünüyor ve Ahıska Türklerine Erzincan’da ev ve iş olanağı sunuyor, öte yandan kendi Kürt’ünü yerinden yurdundan ediyor. Bir yandan Arapça’yı zorunlu ders haline getirmeye çalışırken, diğer yandan Kürtçeye zorluk çıkarmayı sürdürüyor.

Fi tarihinden beri Türklerin hilafeti gasp ettiklerini düşünen S. Arabistan ile içli dışlı bir muhabbet kuruyor ama zengin Araplara bir kerecik de olsa boş duran klimalı çadırlara neden bir Suriyeli mülteci kabul etmediğini sormuyor.

Eldeki konfordan ödün vermeden vites büyütmek özellikle dış siyasette pek mümkün görünmüyor. İslami stratejilerin ideolojik içerikleri boşaltılarak yerine kazan-kazan politikası ile yürütülen ekonomik içerikler doldurulmuş görünüyor.

 

Mezhepçi ve ırkçı paradigma daha düne kadar büyük Kafkas sürgünü ve soykırımı ayaklarıyla Kırım Ahıska ve Türklerine sahip çıktığını iddia ederken Rusya ile düzelen ilişkilerde bu insanları da satmaya hazırlanıyor.

İsrail’e karşı tavır takınmanın makul reel politik gerekçeleri de ortadan kalkmış görünüyor. İsrail ile düzelen ilişkilerde Mavi Marmara olayından geriye, insanların zihinlerinde kurdukları İhvancı retoriğe yaptığı katkı dışında pek bir şey kalmıyor. Meselenin pik yaptığı nokta, İslami mahalledeki hemen herkesin devlet aklına karşı duyduğu hayal kırıklığı oldu.

Oysa “one minute” ile emperyal iktidar emelleri ve ekonomik çıkarların Müslüman mahallesinin egosu ezik gençlerinin beklentisi ile kesiştiği bir ince alan yakalanmış görünüyordu.

Sözde domino taşı gibi yayılan Arap Baharı Suriye ile tamamlanacak ve aradaki yapay duvarları yıkıp ortak tarih ve değer dünyamız çerçevesinde ortak bir gelecek inşa edilecekti. Ben, ‘ortak tarih ve değer dünyamız’ cümlesi arkasındaki hilafet, başkanlık ve emperyal (Büyük Osmanlı) tutkularının akıttığı salyaları fark ediyorum, ya siz?

 

Gezi’den sonra İslamcı mahalle neslini konsolide edebilecek bir motivasyonun eksikliği hissedilmeye başlanmıştı. İşte tam bu noktada 17-25 Aralık fırtınası koptu. Paralel düşman işte tam böyle bir konjonktürde imdada yetişti.

 

Müslüman mahallesindeki zihinsel kırılmalar Rabia yerine Sissi, Bayır Bucak yerine Putin ve H. Meşal yerine Netanyahu’nun ikame edilmesiyle derin fay hatlarına dönüşecek gibi görünüyor.

 

Şimdi reel politiğin bu sıkıcı konularından bir şiirle uzaklaşalım, yoksa hükümetin bu şizofren tavrı karşısında kafayı sıyırmamak elde değil.

 

Yanılgılar

gidiyorsun ya

artık pahalı istekleri var yanılgılarımın…

yeniden taş bağla, diyorlar

kedilerin kuyruğuna…

gidişine sahip çık…

en korkunç yalanlarla konuşsun gözlerin…

geceyi bulaştır ellerine…

dilini kana bula mısralarla ve

sadece sessiz harflerle yaz şiirlerini…

gözlerinde sürsün o kadim suskunluk…

 

gidiyorsun ya

babasız bayramlar geçiyor çocukluğumdan…

Prag düşüyor sonra ve

elindeki gülü

Charles köprüsünden

ateşe atıyor kadının biri…

cinayetine hayran kalıyor bir katil…

Hiroşima sonrası bir zaman başlıyor

kan ve ilikle tazyikli

dikişleri patlıyor

yamalı insanlığımın…

yalnızlığın istilasına uğramış bir şehir kalıyor

haritalarımda ve

iki ayrı yöne doğru hızlanan

bir rüzgar hasımlanıyor aramızda…

 

KILÇIKSIZ, Josef (PhL)

Helsinki, 12.07.2016


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.
  • İbrahim KICIK

    İbrahim KICIK 22.07.2016

    Mükemmel Kardeşim,Varlığın Daim olsun ki Gerçekleri Sen hep yaz.Seni Seviyoruz.

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 21.07.2016

    Kıymetli Josef Kılçıksız'ın bu açıklamasıyla ne demek istediğini daha iyi kavramış oldum. Yorum yazdığı için de teşekkürler. Yalnız görüşleri maalesef post-modern ve bilimdışı fantezilerdir. Doğru yanları yok mu? Var. Kısmen insanın ve siyasetçinin bir şeyler söylerken ona ters başka şeyler yapmasını veya bir alanda başka, başka alanda tamamen başka şeyler savunmasını anlatmak istiyor. Ama bunu yaparken saçma analojiler kuruyor. Şöyle ki, bu tavır son derece normal, hatta sağlıklı insan tavrıdır. Bunu çocukluktan itibaren her yaşta insan her gün yapar. Şizofreniyle hiçbir ilgisi yoktur. Kaldı ki her şizofrenin aklı aynı çalışmaz. Benzerlikler olmakla birlikte her şizofren bambaşka tarzlarda düşünebilir. Ama Deleuze veya Karasu gibi yazarlar bununla ilgilenmez, onlar için entelektüel cambazlığa meraklı, fantezi peşinde beyinleri çelmek önemlidir. Bu konuda da hayli başarılıdırlar. YAAANİİİ: Şimdiki siyasal iktidarın şizofrenik bir aklı yok, o varsa "aydın" muhalefetinde azcık var.

  • Josef Kılçıksız

    Josef Kılçıksız 21.07.2016

    Devletin bir kamusal alan bir de dış siyaset doktrini olmak üzere birbiriyle çelişen iki ayrı siyasi çizgisi olduğunu düşünüyorum. Devlet kamusal alan doktrinini, "muhafazakar vatandaş" üzerinden inşaa ediyor. İçeriğini boşalttığı dış siyaseti "Gannuşi doktrini"üzerinden inşaa ederken artık bu "muhafazakar vatandaşı" muhatap almıyor. Ekonomi ve pragmatizm devreye giriyor. Bu iki doktrin arasındaki çelişki Müslüman mahallesine şizofren devlet aklı olarak yansıyor. Devlet ile "vatandaş" arasında kurulan sosyal sözleşme bu yarılmışlığa rağmen bozulmuyor, çünkü devletin politik eylemlerini kendiliğinden meşru sayan ve onlara bir tartışılmazlık ve kutsallık atfeden otoriter eğilimli "muhafazakar vatandaş", devletin politikalarını sorgulamıyor. Devlet, Müslüman mahallesinde eksilen motivasyonu yapay iç düşmanlar (Paralel) yaratarak konsolide etmeye çalışıyor. Şizofrenmiş gibi görünen devlet aklı, sonuçta siyasal İslamın iktidarının tahkimi için ustaca kullanılıyor.

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 20.07.2016

    Yazar yorumlara ve sorulara cevap vermiyor gerçi ama, benim son bir sabırla sorum olacak. Yazar "şizofren akıl" demekle neyi kast ediyor? Benim bildiğim şizofren akıl dağınık, hayli tutarsız ve işlevi zayıflamış bir akıldır. Oysa yazar yazının başında da belirttiği gibi hükümetin "mezhepçi-ırkçı" kararlı, tutarlı bir çizgide ilerlediğini söylüyor. Bir izah alırsak seviniriz cümleten. Saygılar, sevgiler.

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.