Deneme
Düşünce Kırıntıları
1.
Çalıntı ve sahte ruhlar galerisi koca dünya!
Gerçek olanı, nicedir hayâlet olarak varlığını sürdürüyor!
2.
Yirmi bin yıldır söylediğimiz yalanlar, dünyanın sonuna kadar yeter insanoğluna!
3.
Dünyanın yaratıldığı ân, İblis, dipsiz bir çukur kazmaya başlar!
Anlatılmaz trajedilerin, acılı yazgıların dolduracağı çukurdu burası!
4.
Öncelikle insan, bütün hücreleriyle kendine isyan etmeli. Duvarlarını, surlarını,
Sınırlarını yıkarak; içindeki sayısız karakteri kusarak, sıfırlamalı ruhunu!
Yepyeni bir ben’le başlamalı hayata. Sonra sonra, doyumsuz egoların, alçakların
Kurduğu ve yaşattığı düzene karşı isyan ateşi yakmalı! Yepyeni bir başlangıcın ilkesi,
İlk adımı budur. Yoksa, bir kere daha düzenin canavarlığına yem olur!
5.
Tanrı’yı çoğaltan mini minicik tanrıcıklara selâm olsun, her birinin doğumu,
Ayrı bir tan ışığıdır dünyaya!
6.
Hayat, pokerdir bir bakıma!
Kaderin elindeki kâğıtları okumayı başaracak, ona göre oynayacaksın!
Kaybedersen, ağlaklar korosunda kadrolu sanatçı olursun!
7.
En büyük mâbed şeytanın yüreğidir!
Onun kadar kimse tanıyamaz seni! Sen dâhil! Bütün numaralarını bilen o’dur!
O yürekte hesaplaşacaksın kendinle! Orada şeytanın zorlu sınavından geçecek,
Sefil karakterinle yüzleşecek ve arınacaksın!
Başarırsan bir günah pınarından, temiz bir insana dönüşmeyi, cennet belgeni,
şeytanın elinden alacaksın! Tanrısal bir şaka sanki!
8.
Yaşadığını sanıyor zavallı, not defterimde birkaç yıl önce öldü yazıyor!
Bâzen hayâletiyle karşılaşıyor, merhabalaşıyoruz!
9.
Henüz tanrınız, dünyaya gelişinize karar vermemişken,
Nedir şimdiden karanlık biriktirmek?
10.
Canavarları, cânileri, despotları, cellâtları, alçakları, pislikleri, sefilleri,
Karanlık ruhları, ta başında kat kat zincire vurmalıydık! Varsın şeytan,
(Cehennem mağarasından) kaçırıp onları, yeryüzüne bırakmış olsun!
Tanrı’ya karşı kazanacağı zafer, vız gelirdi bize! Onları vurduğumuz zincir,
Kayıtlarda zafer diye geçecekti!
11.
Her gün yeniden, hiçbir şey bilmediğimi öğreniyorum.
12.
Karanlık öğüten değirmendir insan ruhu!
13.
Büyük canavar ve seçkinleri, sorunlu saatlerini ayarlamak için ileriye geriye almazlar!
(Zaman diye bir şey yoktur onlar için. Zaman kendini onlara göre ayarlar!)
Ölümsüz erk, zamanın mutlak sahibidir!
14.
Gerçek dünya yok artık, her şey medyada gördüklerimiz!
Bize yönelen bir belâ yoksa, başkalarının yaşadıklarını, sanal bir gerçeklikte algılıyoruz!
Algı hokkabazlığı yaratıldığından beri, gerçek, onların paketleyip sunduğu bir şey!
Şanlı geçmişe ve bugüne, âfiyet bal olsun!
15.
Dünya tanrıların değil, ancak kaosla yönetebilme becerisi ve beceriksizliğine sahip olan gücündür!
Ama, bir şey var ki, dünya insanların değil, tanrıların günahlarından arınma yeridir,
Âdemoğlu bu işin zavallı aracı. Nasıl olacağını, onların üzerinden öğrenmek istediler!
16.
Ah, fırlama yıllar ah, ne çabuk geçip gittiniz! Ardınızda koşturan bir hayâlet mi vardı?
17.
Kırmızı kanımı- sevgiyle, şefkatle, merhametle mavi kana dönüştürdüm!
Erdemi taç yaparsan başına, senin kanın da mavi olur. Kimse hayır demez,
Krallığını ilân ettiğinde!
18.
Sonsuz bir ayna(dır) içimizdeki ben’lere yalnızlık!
19.
Bir yerde çilekeş eşek kulaklarını kelebekler için oynatıyorsa, kuş cıvıltıları kaplamışsa göğü,
kedi sidiği kokuyorsa hanımefendinin parfümü, at boku varsa kentin bulvarlarında, derenin şırıltısı,
çocukların ayak sesleriyle yarışıyorsa, yağmur sonrası toprak mavi kokuyor, köpekler bir dost gibi yalnız
ağaçları bekliyorsa, insanlar sevmek için börtü böcek arıyor, börtü böcekler sevmek için insan arıyorsa,
maymunlar muzlarını tilkilerle paylaşıyorsa, ormanların uğultusu sessizliğin büyüsüyse, yıldızlar her gece
okyanusa düşüyor, ay ışıttığı gölü öpücüklere boğuyorsa, insanoğlu asıl ihaneti kendine yaptığını
bir sümüklü böcekten öğreniyorsa, orada doğa, eşsiz şarkılar söylüyor demektir!
20.
Suskun kalanlar, yalanı onaylayan dilbazlardır!
21.
Beyin hem orospu, hem pezevenktir. Us, su katılmamış kaşar bir fahişe!
Parayı bastıranın koynuna girer. Kölesi olur. Emperyal taçlar nasıl var oldu
Sanıyorsunuz!
22.
Yalnızca dil değil, inanç da sürçer, umut da!
23.
Dünya, yamyamlar cehennemi!
(Elbet, biz zavallıcıklara göre. Onlar için cennet olsa gerek!)
24.
Sanat, insanlığın en büyük, en görkemli imecesidir!
25.
Gerçek her zaman, sandığımızdan başka bir şeydir!
Lapa lapa yağan karın, yıldız yağmuru olması gibi!
Şarkını söylerken, sağırların da şarkı söylemesi gibi!
Aşkın sevgi çiçeklerinde, nefretin açması gibi!
26.
Yamyamlık çağımız bitmedi. İnsan eti yemiyoruz sâdece.
Çok daha leziz bölgelerini keşfettik zavallıların. Ruhlarını, varoluşlarını,
Umutlarını, düşlerini yiyoruz. Yemediklerimizi yarınlar için tütsülüyor,
İşe yaramaz bulduklarımızı çöpe atıyoruz. Sistem böyle, Birey olarak, daha da felâketiz.
En güçsüz, en zayıflarımız bile, fırsat kolluyor yamyamlığını yaşamak için!
27.
Tanrı bağışlayandır, tek korkum, doğanın bağışlamayacağı bir günahı işlemektir!
28.
Tanrı’nın insana lûtfettiği birinci mucize yaşamsa, ikincisi gülme yetisidir.
Çok çok gülün ve tadını çıkarın bu harikulade yetinin! Yaşadığınızın en güzel
Kanıtıdır!
29.
Gecelerde yalnızca,
Varlığını sürdüren imlerle konuşuyorum!
30.
Diğer tarafa bir şey götürmek mümkün olsaydı,
Şarkılarım olsun isterdim yanımda!
31.
Anlaşıldı, kaygılarım, korkularım beni asla terk etmeyecek,
dâvetsiz bir konuk gibi bende yaşayacaklar!
.
32.
Kalemin üstüne konarsa bir serçe, Şiirdir gelen, konmazsa ne acı,
Kısa Öykülerde canlanacak hayatın parıltıları, solgun hüzünleri!
Ah, çok söz olmadan eksik kalıyorsa gerçek, Bahtsız Efrûz Beyin
Romanı yazılacak demektir!
33.
Ne zaman bir şiir dinletisine gitsem, hazan yapraklarıyla doluyordu salon!
34.
Karun her gece, derin uykusundan kan ter içinde uyanıp, son gücüyle bağırıyor:
Nöbetçiler, nöbetçiler uyanın, hırsız var hazinemde, altınlarımı çalıyor! Ağız birliği
etmişçesine saray halkı, Karun derler, sen artık bir ölüsün, senin nasıl altının olur?
O zaman siz menhuslar çalıyor ve beni öldüğüme inandırmaya çalışıyorsunuz!
35.
Sevmediğim şeyler de var bu dünyada:
Çakma neşeden hoşlanmam örneğin, yalanı sevsem de, sahtekârlık nefretimdir.
Suskunluğu sevsem de, gerçek söz konusu olduğunda sessiz kalanlardan iğrenirim.
Sirkeye çok şeyde bayılsam da, sirkeleşen insanı ve şarabı sevmem!
Budala olsam da, ahmakla hiç işim olmaz!
36.
Hayâletin, hayâlet olmaktan yorulduğunda, orda olmayacaksın!
Çoktan çürümenin tadına varacak, artık sen besleyeceksin böcekleri!
Birileri söz ettikçe senden, son gölgene bürünecek, o ne kadar sen olacak,
yaşarken doğaya verdiğin neşe, ölüyken bile toprağa olan sevgin belirleyecek!
37.
Şair, biraz değil, çokça yalvaç olmalı! Yazdıklarıyla değil salt, Karakteriyle de!
Bir etik dağı olmalı, bir erdem pınarı! İnsana özgü güzelliklerin
Göz kamaştıran bir anıtı! Her şey, yazdığının ağırlığıyla orantılı olmalı. Yoksa sizi
Aptalca oyalayan, ara ara anlamlı sorular sorduran, yazı yeteneği olan bir zavallının
sahte balı, berbat afyonudur! Samandan kâğıt helvasıdır!
Biz yazdığına bakarız, gerisi bizi ilgilendirmez,
Yazdığı başka, Hayatı başka mı diyorsunuz?
Hemen sıkı bir palavra başlar, yazar ahlakçı mı, ahlak bekçisi mi olacak, saçmalık bu.
Ahlaklı, erdemli bir dünya yaratmak başka bir şey, ahlak hocalığı taslamak başka bir şey.
Kimsenin dramı ve pisliği beni ilgilendirmiyor. Yazmak sorumluluktur kardeşim.
Masal da yazsan, fantastik dünyası içinde bir tutarlılığı vardır! Kusmuk bulamazsın.
Yazmak, sayrılığına neden arama, b.kuna güzelleme yapmak değildir! Sözcüklerle
Hayatın peşine düşmek, ruhu itibariyle kutsal bir iştir. Belki de İsa’nın kıskanç kardeşi olmaktır.
Yâni.
38.
Bildiğim en muhteşem yiğit Lermontov’du. Bir düelloda,
tek silâh, tek kurşunla öldü sanıyorsunuz! Önce, binlerce tabanca
ve mermiyle muhteşem Puşkin’i öldürdüler! Yetmedi kan deryasının cellâtlarına!
Rusya’nın ruhunu öldüremezsiniz, ben ölürsem, hiç öldüremezsiniz diyen
Lermontov bağrını açtı, yedi çarlığın bütün kurşunlarını! Kurşunlar anlamını yitirdi,
acımasızlık ruhunu yitirdi, gurur ve inançla; erdem bahçelerinde milyon çiçekte açtı!
Anımsadıkça ağlıyorum Puşkin’e, Lermontov’a, yetmiyor, ayağa kalkıyor, düğmelerimi
İlikliyor, yine ağlıyorum! Sonsuzluğa anlam katan göğün işçileriydi bu yürekler…
38.
Yirmi bin yıldır dünyayı, insan soyuna ihanetin, soyuna alçaklığın boynuzları tutuyor ayakta!
Önceki büyük tutucu, kahraman öküzü emekliye ayırdılar! Tütün çiğneyip, biralı bulamaç yiyor,
Dostlarıyla bezik oynayıp keyfine bakıyor!
Yeniden göreve çağrılırım diye formda tutuyor kendini!
Bir sorumluluk destanı kahraman öküzümüz, dokunulmazdır, kutsaldır! O görev başındayken böylesi
Kirlenmemiştik! Daha saf, daha temizdik!
39.
Hangi rüyâyı, hangi yolu ve hangi yalanı yaşarsak yaşayalım
Yok olunca düşler, kurumuş nehrin yatağında hayâletin dolaşmaya başlar!
40.
Hep bir şair olmak istedim, oldum mu? Hayır! Bir özenen, bir öykünen olmayı
Başardım ama. Yetin bununla, ey doyum açlığında yaşayan Arzu!
Ama bir şair gibi yaşadım ve genç yaşlarda öğrendim ilkesini.
“İstemem eksik osun!” diyebilen bir yürek, bir tavırdır şair olmanın amentüsü!
Evreni ve yaşamı- şefkatle, mutlulukla, ışıkla kucaklamaktır!
41.
Sisyphos gibi bıkmadan usanmadan tepeye, o büyük kaya yerine, sözcük
Taşırsan, dünyaya güzel şiirler armağan edecek yetiyi kazanacaksın demektir! Biliyorum,
Dökülecek sonralar sonrasında kaleminden en güzel dizeler! Şiirin bir ulu ağaç gibi
Yükselecek göğe! Kuşlar şarkısını söyleyecek o dizelerin! Ey zavallı, övün işte
O zaman kendinle!
42.
İster Büyük İskender ol, İster Cengiz Han, İster Timur! Yeryüzünü
fethetmek mi istiyorsun? Kılıç, silâh, atom hikâye, Onlarla yalnızca
yok ettiğine sahip olursun! Bütün dünya senin olsun mu istiyorsun?
Çocukların saf ve büyülü dünyasıyla kolayca başarabilirsin bunu.
43.
Ve bir sokak köpeği gibi, dolaşmak isterdim dünyanın bütün sokaklarını!
44.
Avuçlarımızda olan tek şey, yalanlarımızın teriydi!
45.
Sonsuz günahlarıyla yeryüzü, uçsuz bucaksızdır gökyüzünden!
46.
Hayata ne kadar zengin bakarsan, bir yankı gibi hayat, o kadar
zengin döner sana!
47.
Yazmak, zavallı egoyu yüceltip, kutsamak içindir! Sonra okuyan zavallıları!
48.
Bir liman gibi sığınacak gönüller ararız…
49.
Tanrı’nın yalnızlığını düşündükçe, gözyaşlarına boğuluyorum…
50.
(Hiçlik, binlerce yıllık kendiyle savaşın, düşler için ömür verişlerin, yalancı gerçeklerde
kayboluşların, sahte ve dipsiz mutluluklarda tükenişlerin; binbir öyküde var olamayışların
zavallı sürecidir!
Kimin hiç olduğunu bilmediğimiz, bilemeyeceğimiz bir zincirde; zafer kazanan bir komutandan,
ruhundaki yaralı kuşla uçan dev uçağın pilotuna ve para babası canavardan bir dilenciye kadar,
acılı bir kimlikte bile var olamayanların kadersiz yokluğudur!)
51.
Neden bilinçli davranışlarımız okyanuslardaki adacıklar kadardır?*
Neden hep söylemek istediğimizi değil de, geçmişte kalan yarım sözlere,
Söylenmemiş cümlelere döneriz? Neden delilik kendimizi korumaktır?
*W. Reich
52.
İnsanları mı soruyorsun bana? Çoğu Tanrı’nın görevlendirdiği kâtillerdir!
Üstelik kiralık, ödemesi yeryüzünde dolar, yeraltında da cennet olan! İçindeki güdüye
Engel koyamayanlar kendiliğinden yaparlar aynı işi! Bâzen mermiyle, bâzen zıpkından beter
Sözlerle!
Kötücül duyguların azgınlığında ve çâresizlik alçaklık olarak geri döndüğünde,
İnanılmaz korkunçtur insan denen canavar! Görev bilinci sonsuz mutluluk yaratır!
53.
Hayatta güzel şeyler o kadar az ki: Varsa eğer, para harcamak keyiflidir.
Varsa becerin, yalanın en tatlısını söylemek, neşeli bir ruhsan; gülmek,
kahkahalar atmak gün yirmi dört saat harikadır! Ve dans etmek- bilmesen de,
şarkı söylemek- söyleyemesen de! Önceliğim böyle. Ya sizinki?
54.
Sonsuz bir neşede yaşamak istiyorsanız, yapacağınız şey çok basit:
İster aptal yalanlarla, ister muhteşem yalanlarla; durmaksız hayatı kundaklayın!
55.
İnsanoğlundan yazgısını değiştirecek bir devrim beklemeyin artık!
Yapabileceği en muhteşem şey, yaşadığı doğayı yok olmaktan kurtarmaktır.
Kutsal bir borç öder gibi!
Gelecek, çocuklarımızın ve evrenin gizemli sağduyusunda biçimlenecek!
56.
Analarımız gibiydi anaları, yalansa meleklerin yalancısıyım,
asla orospu değillerdi, âşüfte zamanların doğurduğu piç bunlar!
57.
Sihirbazın, hokkabazın, kuklacının işi asla bitmediğinden;
Çoğu iktidar, bir demokrasi kazası, bir demokrasi trajedisidir!
Demokrasiyi anlamsızlaştıran, belâ çıkmazlarıdır! Krallık çağı sonlandı desek de,
Daha felâketi gelir seçimle, Cehâletin Krallığı!
58.
Bir insanın karakter sefaleti, yerlerde sürünen insanî değerlerin acınası hâlidir!
59.
Can Yücel’e göre, zekeriyle balık avlıyordu Kızıldeniz’de Hz.İsa!
Şairlere bakmayın, asla yalan söylemeyen, muhteşem yalancıdırlar!
60.
Işığımız gün gün çürüyor!
61.
Bilgeden gelen esin, közünü bırakır zamana!
62.
Sabırlı, inatçı, yeminli bir bekleyen
Beklenip de gelmeyenin şarkısı olur!
63.
Saf, pırıl pırıl ruhları, yazgılarıymış gibi karanlığın değirmeninde öğütür insanoğlu!
64.
Uçurumlarda göveren ağaçları bir başka severim. Kayalıklarda avuç kadar
toprağa tutunup, yılların yakıp kavuran güneşini, acımasız fırtınasını, ağlatan ayazını
alt edip ağaç olan tohumlar; bana, kötücül insanoğlunun her türlü zâlimliğine karşı,
dik duran, sonsuz direnen, var olmayı başaran muhteşem insanları anımsatır.
65.
Bu kadar yanlış ata oynarsan, o atlarla ancak mezbahaya gidersin!
66.
Yağmur, develerin düşü olduğunu unutup, hiç durmadan yağıyor öküzler ülkesine!
67.
Bastırılmış çığlıklar, sönmemiş bir yanardağın suskunluğudur!
68.
Ey zavallı, bir şey sanıp kendini, şeytanla zar atmayacaktın!
Bak, sevilesi aptalların, tartışmasız en aptalı olduğun ortaya çıktı!
69.
İyi ruhlar, evrende bir sigorta kaçağıydı!
70.
Sığ kulaklara anlamsız gelse de, düşmanca algılarsalar da,
Bildiğini söyle! İçindeki güneş hiç batmaz!
71.
Balinanın kusmuğu, mis kokulu Amberse, Tanrı’nın kusmuğu, yeryüzündeki alçakların,
güce tapanların kokusuydu!
72.
Ne kadar dünsen, o kadar yarınsın!
73.
Şu rezil dünyanın tiranları, tanrıların piçiydi!
Kayıt düşülsün istemedi çapkın tanrılar. Gizli kalmalıydı sürüler dünyasındaki kaçamakları!
Hangi tiran, hangi tanrının veledi olursa olsun, bilinmemeliydi. Yeryüzünün sıradan, güzel kadınları,
bir ân tanrıların hoşlarına gitse de, tanrıça katına yükselmeleri olacak şey değildi!
Piçler, kabul edilmeyen evlât olmanın acısını insanoğlundan çıkardılar! Kıyımları gördükçe
tanrı babalar irkildi. Böylesi vahşeti hayâl bile edemezlerdi. Tövbe ettiler! Artık yeryüzüne inip
kadınları baştan çıkarmıyorlar. Felâketin mirası genetik olarak sürüyor!
74.
En sevdiklerim benden habersiz, Öküzler Cumhuriyeti’nin saygın
Yurttaşı olmuşlar! Sevinsem mi, üzülsem mi bilemedim.
Bâzılarına çok yakıştığından eminim!
75.
Bilinenlerin ötesinde, kabullerin ötesinde,
Tuttuğumuz takım galipse, en güzel kendini kandırmadır.
Sağlıklıdır da! İstenmeyen sonuçların dermanı, yakası açılmadık küfürlerimizdir.
76.
Yurdum insanlarının acı eşiği yüksektir
İsyansız oluşlarının nedeni budur!
77.
Gerçek olup olmadığını nasıl anlarsın?
Çok kolay, sözcüklerin kokusundan!
78.
Evrendeki korkunç yalnızlığımız, hiçliğimiz yetmiyormuş gibi,
Bir de insanoğlundaki kötülüğün kurbanı olmak var!
79.
Cumhuriyetin nice emekle yetiştirdiği aydınların bir kısmı, (özellikle seçkin geçinenleri)
1980’lerden sonra, felâket denecek bir mutasyona uğradı. Mustafa Kemal’in yoktan var ettiği
Bu güzelim ülkeyi, yok etmeye yeminli canavara dönüştüler! Aynaya baktıklarında, değişimin,
Önce kendi karakter ve bilinçlerinde olması gerektiğini görebilselerdi.
80.
Tanrıların icâzetiyle, yasal haydutlar yönetir dünyayı.
81.
Gerçeğin, yalan olmadığı bir dünya isterdim.
Mete Demirtürk