Deneme
deprem ve kültür
Son iki facebook paylaşımım
DEPREM BÖLGESİ İZLENİMLERİ
DAHA FAZLA OLUMLU DEĞER, DAHA FAZLA YARDIM… Dört gün deprem bölgesinde bazı yardım çalışmalarına katıldık. İnsanların kayıp acıları, üstünde beş dakikadan fazla düşününce dayanılır gibi değil. O insanlar bunu her dakika yaşıyor. Orada canhıraş bir yaşamda kalma savaşı, göz yaşartıcı bir destek çabası gördük. Sadece yıkıma uğramış beldeleri üstünkörü dolaşmaya kalksanız bir ay yetmez. Hâlâ çok eksik var ve bu büyüklükteki bir afette eksikler bitecek gibi görünmüyor. Henüz çadıra kavuşamamış insanlar az sayılmaz örneğin. Biz oradaki yaşam çilesine dört gün zor katlandık, milyonlarca insan bir buçuk aydır ortasındalar ve orada bulunmaya devam edecekler. En son gün Adıyaman’da karşılaştığımız sağanak ve çamur deryası tüy dikti. İntiharlar da artmaya başlamış.
Ben sözü destek çalışmalarına katılan insanlara getireceğim. AFAD, Kızılay, belediye, polis, asker, devlet görevlileri. Bazıları profesyonel, bazıları gönüllü. Profesyonel de olsanız o koşullara nasıl dayanacaksınız. Tanıklık ettiklerinizin ağır üzüntüsü bir yana ailelerinden, çocuklarından uzakta… Yıkanamadan, haftalarca çorap bile değiştiremeden, orada, burada, arabalarda uyumaya çalışarak… Bazıları kardeşlerini, kuzenlerini gömmüşler, o gün bugün dur duraksız çalışıyorlar… Yine de baksanız normal bir şehirliden daha temiz ve daha pırıl pırıl görünüyorlar. İnsanın dayanma ve uyum yeteneği büyük, ama her şey bir yere kadar.
1. resim Maraş Kızılay üssü, günde 75 bin kişiye yemek çıkaran hayatımda gördüğüm en büyük mutfak. 2. resim Kızılay gönüllüsü Erdem’in depremden birkaç saat sonra beş kişilik aileyi sağ çıkardığı delik (en alttaki aralık). 3. resim Maraş Kalakaya dağ köyünde Erdem, köy muhtarı ve köyün öğretmeni. 4. resim köy muhtarının çadırında. Arkadan görülen oğlunun evi yıkılmış, çalıştığı fabrika da yıkılmış, şimdi işsiz. 5. 6. 7. resimler Hatay Yaylacık dağ köyünden. Güldüklerine bakmayın, neredeyse hepsinin can kaybı var. 8. resim Adıyaman Kızılay deposunda İzmir’li Merve ile köylere çıkıştan önce. 9. resim Hatay’da hayvan kurtarmacı Düzceli arkadaşımız Dursun ile (insan da kurtarmış).
SÖZÜN ÖZÜ: tüm bu insanlar daha fazla maddi yardım bekliyor. Hadi ondan geçtik, birazcık olumlu yaklaşım bekliyor. Kara propaganda, yalan ve çarpıtma haberler kalplerini kırıyor. Maraş’ta bir yardım dağıtımı sırasında tüm bu medya, sosyal medya kışkırtmaları sonucu dokuz Kızılay gönüllüsü saldırıya uğramış, bir kız hastanelik oluncaya dek darp edilmiş. Biz daha fazla yardım talep ediyoruz da, oralarda çalışanlar “hiç değilse gölge etmeseler, başka ihsan istemez” diyorlar.
BİLİM – KÜLTÜR DÜŞMANLIĞI ve CHP
CHP ve BEYİN GÖÇÜ… Kanımca ülkemiz bilim, kültür ve sanat alanlarında fazlasıyla geri kalmış durumda. Özellikle ilk ikisinde geriliğimiz sefillik boyutunda. Bence Türkiye’de bilim ve kültürün gelişmesi önünde üç büyük ideolojik engel var. Dinci gericilik, solcumsuluk-Marksizm ve 1938 Atatürkçülüğü.
Bana sorarsanız (ki niye sorasınız!), herkesin tek günah keçisi gösterdiği dinci gericilik bilimin önündeki en zayıf engeldir. Çünkü ülkede iktidarlar ne kadar sözde değişse de (sağcı, solcu, Atatürkçü veya faşist) akademi, bilim, kültür, sanat alanlarında ezici çoğunluğu ve iktidarı hep 1938 Atatürkçüleri, dahası solcular ve hatta Marksistler oluşturdu. Dinci çevreler bu alanlarda hep azınlık kaldı. Bu iktidar altında bile aynı şey yaşanıyor. Atatürkçüler ve solcumsular daima baskı altında olduklarını söyleseler de (kısmen doğrudur) çoğu zaman ellerini tutan da yok. Buna rağmen bir şey üretmiyorlar, üretemiyorlar. Hele ki ciddi bir para gücünün gerekmediği sosyal bilimlerde, sanatta üretmelerinin önünde hiçbir engel bulunmuyor. Ama üretecek ülküsel yetenekte değiller. O yüzden ülke olarak halimiz ortada. Savunma sanayii ve birkaç başka alan dışında beyin gücümüz hayli zayıf. Hatta üretilenleri bile göremeyecek, gördüğünde engelleyecek bir bilim düşmanlığı altında yaşıyoruz. Güneş-Dil çalışmalarımıza çıkarılan olağanüstü engeller bunun örneklerinden sadece biri.
Başka tüm ülkelerde solcular ve Marksistler kendi vatanları, kendi ulusları için çalışırken bizde 68’de ortaya çıkan zayıf bir damar dışında solculuk kendi ulusuna, kendi vatanına düşmanlık olarak benimsendi. Büyük “sosyalist” devletlerin, Avrupalı Marksistlerin hayranı olmak işbirlikçilik düzeyine dek abartıldı. O yüzden böyle bir solumsu kafada yaşayan aydınlar kuşağı değerli pek az şey üretebildi.
CHP’nin temsil ettiği Atatürkçülük de gerçek Atatürk ideolojisi değildir, 1938’den beri İngiliz ve Batı budalası bir kültürün iktidarıdır. Bu kültür şimdi ABD ajanlığını, PKK yancılığını meşru ve sevimli gösteren bir soysuzluğa dönüştü.
Bilim düşmanlığı mı dediniz, beyin göçünden mi bahsettiniz? Muzaffer Şerif sosyal psikolojide, Zeki Velidi Togan Türkolojide birer dünya devi. Onları kim tanır, bu sığ iktidar ve paçoz muhalefet ortamında? BİR SAĞDAN BİR SOLDAN 12 EYLÜL MANTIĞI 1944’de CHP TARAFINDAN OLUŞTURULDU… Aynı dönemde bir yandan komünist aydınlar, öte tarafta Türkçü aydınlar tutuklandılar, işkencelerden geçirildiler, yargılandılar, uzun sürelerde hapis yattılar.
Örnek olsun diye veriyorum, dünyaca ünlü Türkolog Zeki Velidi Togan Irkçılık-Turancılık davasında eziyet gördü. Zaten öncesinde küstürülmüştü, uzun yıllarını yurt dışında geçirmişti. Beraat ettikten sonra ülke dışına çıkmadı ama devlet desteğiyle değil, devlet kösteğiyle çalışmak zorunda kaldı. Sosyal psikolojinin dünyadaki en önemli isimlerinden Muzaffer Şerif ise TKP-Komünizm davasında ağır hırpalandı. Hapisten çıkınca ABD’ye göç etti. Ses getiren asıl çalışmalarını bir ABD vatandaşı olarak yaptı.
Bugün tarih, bilim, kültür bilmeyenler, sanatı bazı zıpçıktı ünlülerin saçmalıklarından ibaret görenler için siyaset yapmak son derece basit ve kolay.
Kaan Arslanoğlu