15 YIL SONRA İNSANLIK.. İLKNUR ARSLANOĞLU’nun CEVABI

15 YIL SONRA İNSANLIK.. İLKNUR ARSLANOĞLU’nun CEVABI

1. GRUP BEŞİNCİ YAZI  

İnsanlık ve insan ilişkileri nereye doğru yöneliyor? Örneğin 15 yıl sonra nasıl bir tablo bizi bekliyor?

Şahsen genelde öngörü yapmakta iddiasız bir insanım. O yüzden bu yazıda yaptığım irdelemeler ve öngörüler 15 yıl sonra değersiz kalabilir. Ama bugün gördüğüm eğilimleri biraz da gruplandırarak yazmaya çalışacağım. Tabii gruplandırma kolaylık olsun diye, yoksa her gruplandırma gibi çelişme ve örtüşmelerle dolu olmak durumunda.

1- Türkiye’nin en önemli ayrışması: AKP sevdalıları ve AKP den nefret edenler… Ne yazık ki AKP muhalifleri itinayla bir “AKP”li, “AKP’yi başımıza musallat eden” prototipi yaratıyorlar, bu tiplemeyi ince ince işliyorlar. Son 15-20 yıl içinde her seçim döneminde bir çoğumuz onlardan nefret ettik, önce oy veriyorlar diye, sonra sonuçları manipüle ediyorlar diye, aralarda da sosyal medyada trollük yapıyorlar diye. Toplum hak ettiği biçimde yönetiliyor diyenlerimiz oldu. Muhalefet cephesinin karşı taraf için çizdiği prototipte cinsel sapıklık, yolsuzluğa teşnelik, estetiksiz yaşam standartları, partizanlık ve liyakatsizlik en önde gelen özelliklerdi. Zaman zaman muhalefet içinden daha yurtsever ve kişilik olarak daha insaflı birileri buna karşı çıktı. Gelinen durumun sorumluluğunu ekonomik temellere, önceki siyasi aktörlerin marifetlerine ve demokrat görünümlü sivil toplumun sığlığına, düşük kalitesine de fatura etmek gerektiğine dikkat çektiler.

Ben işim gereği on yıllardır ağırlıklı olarak bu AKP sevdalılarına hizmet veriyorum. Tek tek bireyler olarak veya küçük gruplar halinde birçoğu ile sıcak bağlar geliştirdim, birlikte güzel işler yaptık. Diğer yandan özel hayatımda muhalif arkadaşlarla oturuyor ve yüzlerce kişiden oluşan sosyal medya grupları aracılığıyla oradan yoğun düşünce-duygu akışına maruz kalıyorum. Ve bu geçen 15 yıldaki eğilimi, 15 yıl sonrasının öngörüsüne projekte etmeye çalışırsam tek kelimeyle iliklerime kadar “ürperiyorum”. Çünkü şimdiye kadar en nefret dolu olanı bile karşısındaki “insan figürlerine”, “kişiliklere” veya somut kurumlara yöneliyordu. Ama özellikle son birkaç yıldır bana kaygı veren, Amerikan filmlerinde izlediğimiz “apokaliptik” ortamları çağrıştıran, dünyada da çeşitli çevrelerde lafı edilen kitlesel, gözü dönmüş nefret, dün gözüme sokulan Zülfü Livaneli yazısında ülkemizin şimdiden bu kıvama geldiğini bana düşündürdü. Yazı aslında 2014’de yazılmış ve katılabileceğimiz ayrıntılarla dolu (https://www.livaneli.gen.tr/erdogan-sebep-midir-sonuc-mu). Ama bir çok “aydın”ın da hislerine tercüman oluyor. Böyle yaklaşımlarda empati ve vicdan azabı aramayın. Mağdurlar sanki varoşlara tutunmaya çalışan yoksullar değil, kendileri, yani yüksek yaşam estetiğine sahip insanlar. O zaman bu yoksul ve çirkin “haşereleri” bir gün gözümüzü kırpmadan yok edebiliriz.

2- Bireyler düzeyine indiğimizde insanın gidişi ne olacak? Medyanın yoğun “davranışsal eğitimi”ne maruz kalan insan bir yandan da incelikler kazanıyor, uygarlaşıyor. İkili ilişkilerde veya insan-uygar toplum ilişkilerinde zıtların birliği söz konusu. Eğer bir iletişim olumlu başlarsa aşırı olumlu, duyarlılıkta sınır tanımayan bir şekilde gelişiyor. Ama ters bir kıvılcımla başlarsa en uygar görünen insan bir canavar katile dönüşebiliyor (çünkü aynı medya  bir yandan da herkesin içinden kanlı katil çıkarmakta usta). Gençler ve yeni kuşaklar için de benzer durum söz konusu. Onların bir bölümü nitelikli okullarda prens, prensesler gibi yetiştiriliyorlar. İronik söylüyorum ama bazıları hakikaten “süzme hanımefendi-beyefendi”! Yani sadece kibar davrandıkları için değil, okumayı ve sanatı sevmek, sosyal sorumluluk ve çevre bilincine sahip olmak gibi özellikleri nedeniyle de. Ama hayatın sert yönleriyle test edildiklerinde ne olurlar bilemiyorum. Acaba kendi uygarlık düzeylerini korumanın tek yolunun “haşereleri” yok etmek olduğunu mu çıkarsayacaklar?

3- Sosyal medyada herkes star olabiliyor. Bazıları da üst düzey düşün insanı! Bu bireysel sivrilme mecrası kollektiviteyi tehdit ediyor. Tehdidin bir nedeni de o ortamda “uygar” veya “nazik” raconun henüz tam oturmamış olması, yani kurallarının ne olduğunun bilinmemesi veya yaygınlaşmaması. En iyi niyetli yorumlar bile taciz etkisi yaratabiliyor. Tabii sosyal medya kitlesel reflekslerdeki kullanışlılığı nedeniyle kollektivite de üretebiliyor.

4- Başka bir ilginç yönelim de kapitalizmin sözde ipliğinin pazara çıkması. Kapitalizmden yakınmayan çevre veya birey neredeyse kalmadı. Bu da küresel sermayenin farklı bir oyunu mu, yoksa onlar bundan gerçekten mağdur mu? Olumlu bir eğilim, özellikle batının manen gelişmiş bazı çevrelerindeki tüketim karşıtlığı. Buradan aydınlık bir gelecek ümidi çıkar mı bilemiyorum.

5- “Ahmaklaşma” günümüz insanını tehdit eden başka bir eğilim. Kaan Arslanoğlu insan zekasının genel yetersizliği hakkında çok yazı yazmıştır zaten. Onun benim de katıldığım ana fikri insanın teknik zekasının çok ileri olabildiği, ancak sosyal zekasının çok yetersiz kaldığı. Ben buna ek olarak modernleşmenin, elektroniğe maruz kalmaktan uyaran fazlalığına, yapay beslenmeden oksijen yetersizliğine ve gürültü kirliliğine kadar bir çok yolla insanlarda dikkat eksikliği ve ahmaklaşma yarattığını belirtmeliyim. Bu nedenle ilk maddede söylediğim muhalif kesimdeki sığlık, bunların arasında Sözcü yazarlarının hazırlop fikir üreticiler olarak prim yapması gibi durumlar şaşırtıcı değil. Bu dikkat eksikliği bilgisayarlar tarafından telafi ediliyor ama, onları kurgulayanlarda da sorun varsa, tıbbi uygulamalardan hızlı tren seferlerine toplumsal felaket düzeyinde iş kazaları görülebilir veya bu olasılık insanların güvensizlik sarmalında daha da ahmaklaşmasına neden olabilir.

6- İdeolojiler! Özgürlük ve eşitlik mümkün mü? En iyi toplumsal yönetim biçimi ne? Sol, toplumların yönetim sorununa iyi bir rehberlik edebilir mi? Ederse hangi sol? İnsanlar iyi bir toplumsal yönetim biçimini hak ediyor mu? Yoksa yok olup gitsinler de doğa kurtulsun mu? Liderlik nasıl bir şey? İnsanın insana lider olması sorgulanabilir mi? Birinci maddede söylediğimiz gibi bir kastlaşma tehlikesi var mı, bu tehlike mi, yoksa kaçınılmaz doğru mu? Yeni ideolojik akımlar çıkıyor mu? Çıkıyor da biliyor muyuz? Siz biliyor musunuz? Ben biliyor muyum?

7- Mekanik, doğası ölmüş bir çevrede yeni kuşak insanlar bir yoksunluk hissetmeden mutlu olabilecek mi? Yoksa felaketler dünyanın çoğunu yok edip yaşam Nuh efsanesinde olduğu gibi yeniden mi inşa edilecek?

Başlangıçta söylediğim gibi, öngörü yapmaktan ziyade soru sordum. Ama benim de elimden gelen bu, ne yapayım?

İlknur Arslanoğlu


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.
  • Erkut Özkurt

    Erkut Özkurt 03.02.2020

    Zülfü Livaneli yakın zamanda üzücü bir kadın cinayeti olayında fikri sorulduğunda tepki olarak şöyle bir çözüm önerisi yapmıştı. Mağdur kadınlar silahlansın böyle erkekleri öldürsün. Nasıl bir ruh haline girmiş değerli insan. Tabiki ülkemizde yaşamak kolay değil ve olmayacak. Bazı eski tanımlamalar bile anlamsız artık. Örneğin gelişmekte olan ülke. Bizim gibi ülkeler için kullanılıyor. Ama artık geçmiş olsun gelişen gelişti geçen 20 yılda. Örneğin Güney kore ve Çin. Bizim gibi ülkelere gelişecek zaman ve alan kalmadı. Böyle kötü yönetimlerle daha da geri gitmezsek şükür. Benim önümüzdeki 15 yıl için öngörüm de böyle. Herkes kendini kurtarmanın derdine daha çok düşecek korkarım.

  • yusuf bodur

    yusuf bodur 02.02.2020

    Çok teşekkür ederim . Karma karışık duruma, arı duru bakabilmek için doğru sorular sorarak, aydınlatıcı olmak; bence en tutarlısı.. Yazı dizisinin de amacı bence bu .Her soru başlı başına derin analizler gerektirir iken bir kişinin birikimleri temelinde on beş yıl sonrası için kısa bir yazıda şu olacak demek ne kadar sağlıklı olur. Durum iç karartıcı ve belirsizliklerle dolu da olsa bu iş yapay zekaya havale edilecek bir şey de değil.. Yazınız yazı dizisine önemli bir katkı yaptı..Saygılar..

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.