Doğan Hızlan’ın şahsında “Doğan Hızlanlara” açık mektup

Doğan Hızlan’ın şahsında “Doğan Hızlanlara” açık mektup

Sayın Doğan Hızlan,

Ben sizin açık bir düşmanınızım. Bunu hiç saklamadım. Sizin edebiyat anlayışınızla ve temsil ettiklerinizle kalemimdeki mürekkebin son damlasına kadar mücadele etmekteyim. Bilincim, ahlakım ve iradem yettiği sürece sizin edebiyatta temsil ettiklerinize karşı olacağım. Şimdiye kadar yazdıklarımdan bunu kolayca çıkarabilirsiniz.

Bu düşmanlık elbetteki şahsi bir düşmanlık değil, sizin edebiyat anlayışınıza ve edebiyat dünyasında yaptıklarınızadır.

Bu ülkenin edebiyatı üzerindeki büyük etkinizi, onlarca ödül jürisinde yer alışınızı, okumadığınızı herkesin bildiği kitaplara ödül verişinizi, her yerde “hazır ve nazır” olabilişinizi, edebiyatımız için sakatlayıcı ve son derece zararlı buluyorum. Fransızca bilmediğiniz halde Fransızcadan çevrilmiş bir kitaba ödül vermeniz insan aklına bir hakaretti. Başkanı olduğunuz bir jüriden size ödül verilmesi, yani kendi kendinize ödül vermeniz ise her türlü ölçünün ötesinde bütün ilkelerin çöpe atılmasıydı. Bu koskoca skandallara karşı suskun kalan bu okur kitlesinin oluşmasında sizin mühendisliğinizi asla inkar edemeyiz.

Okurun bilincini dumura uğrattığınızı, toplum üzerinde ahmaklaştırıcı bir etkinizin olduğunu düşünüyorum. Şimdiye kadar yaptıklarınızla edebiyatın piyasalaşmasına, metalaşmasına çok büyük katkınız oldu. Bugünkü edebiyat piyasası-piyasa edebiyatının diktatörlüğünün oluşmasında çok önemli roller aldınız, çoğu kez kilit konumda bulundunuz. Edebiyat piyasası-piyasa edebiyatındaki diktatörlüğün tepesindeki 3-5 “eşdiktatör”den birisi de sizsiniz; eğer birisine “başdiktatör” denecek olsa bu kişi kesinlikle siz olurdunuz.

Adınız benim gözümde, edebiyat piyasasındaki torpil, liyakatsizlik, adam kayırmacalık, niteliksizliğin yüceltilmesi, ilkesizlik, herkese mavi boncuk dağıtma yeteneği, hesapçılık, dengeleri gözetme, sansür ile özdeşleşmiştir.

Yıllardır, on yıllardır yazdığınız yazıları, okuduğum yüzlerce köşe yazınızı basit, çoğu kez de gülünç ve sığ buluyorum. Onlarca şiir, roman, öykü ödülünde seçici kurulda yer aldığınız halde bugüne dek beni etkileyen bir kitabınıza, bir öykünüze, bir şiirinize, bir köşe yazınıza, hatta bir tek cümlenize bile denk gelmedim; böyle bir cümlenize denk gelen birine de denk gelmedim. Yazdıklarınız için bir anahtar sözcük arayışı gerekse idi bu kesinlikle “suya tirit” olurdu. “Sıradan”, “vasat”, alelade” ya da “genel geçer” de olabilir. Şu an mevcut edebiyat iktidarındaki sağlam konumunuz sizden çıkarıldığında, geriye sadece bir boşluk kalacağını düşünüyorum.

Yazılarınıza, edebiyat anlayışınıza, edebiyatımız üzerindeki bu despotik etkinize tam anlamıyla, hiçbir hafifletici etki olmadan düşmanlık besliyorum. Bu düşmanlığımı onlarca yazımda ifade ettim. Düşmanlığımda oldukça samimiyim. “Ama”sız, “fakat”sız, “ancak”sız açıkça düşmanım.

Ancak sizi bir konuda uyarmak isterim. Ben düşmanlığımı hiç gizlemediğim ve açıkça ilan ettiğim halde size en büyük zararı verecek olan kişi ben değilim. Şahsınız için en büyük tehlike, sizi şu an alkışlayıp destekleyenlerdir. Şimdi siz edebiyat iktidarının tepesindeyken sizin her cümlenizi alkışlayanlarla, suya tirit yazılarınızı paylaşanlar, size iltifat edenlerin bir kısmı siz yokken sizin aleyhinizde konuşmaktadır. Etrafınızda bir ikiyüzlüler topluluğu var. Bu ikiyüzlüler topluluğunu bizzat siz kendi ellerinizle yarattınız. Edebiyat dünyasında bu iklimin oluşmasında, edebiyatın piyasalaşmasının getirdiği bu devasa çürümüşlükte, bu yapış yapış ilişkilerde azımsanmayacak kadar çok payınız var.  Bu topluluğun sayısını, gücünü, edebiyat dünyasına hakimiyetini dikkate aldığımızda kendinizle ne kadar gurur duysanız azdır.

Bir gün Hürriyet gazetesindeki köşenizi kaybettiğinizde, jüri üyeliklerinden ve başkanlıklarından ayrıldığınızda, kısacası şimdiki güç ve iktidar kabuğu bir gün sizi terk ettiğinde, bütün konum ve koltuklardan sıyrılıp kendi kendinize indirgendiğinizde en büyük düşmanlarınız, bugün sizin çevrenizdekiler olacak. Şimdi sizi çılgınca alkışlayıp ölçüsüzce iltifat edenler o gün size tekme atacak. Geçmişte, kayıt cihazı açıkken söyleşilerinde sizi övüp cihaz kapandığında aleyhinizde konuşanlar, artık bu konuşmaları açıktan açığa yapacak.  Bugün papyonunuza iltifat edenler yarın siz iktidardan düştüğünüzde onunla alay edecek ve sizi lanetleyecekler. Dün ödül beklentisi içinde olup da ödül vermediğiniz birileri o zaman sizi tekmeleyecek. Edebiyat piyasasında inşa ettiğiniz, bolca tuğlanızın olduğu o “besin piramidi”nde “yeterince beslenemediğini” düşünenler, sizi iştahla aşağıya çekecek.

Köşenizi, payelerinizi, konumunuzu yitirdiğinizde sizi ilk tekmeleyecek olanlar, bugün sizi elleri patlayıncaya dek alkışlamaktadır. Sosyal medya hesaplarınızdan paylaştığınız herşeyi şehvetle beğenenler, bir şiirlerini basmadığınızda size ağız dolusu küfür edecek.

Er ya da geç; kaçınılmaz olarak bu olacaktır.

Ben Taylan Kara, size,

bugün,

o köşeniz varken,

yazılarınız yüz binlerce insana ulaşıyorken,

siz onlarca edebiyat ödülünün jürisinde yer alıyor iken,

birileri sizi “Türk edebiyatının cumhurbaşkanı” diye adlandırıyorken,

istediğiniz yazarı ünlü yapabilecek gücünüz varken,

siyasal iktidarla ve devletle içli dışlı iken,

cumhurbaşkanlığı ödülünü almışken ve kendi kendinize bile ödül verecek konumda iken,

siz zirvedeyken tam da gücünüzün doruğundayken bu açık mektubu yazmayı doğru buluyorum.

Kısacası ben size, siz edebiyat iktidarının en tepesinde ve en güçlü iken düşmanım. Sizi ve temsil ettiklerinizi düşmanım olarak biliyorum.

Bu yazıyı yok sayacağınızdan, şimdiye dek olduğu gibi yanıtlamayacağınızdan eminim. Piyasa edebiyatında sizin kapladığınız yer ve bulunduğunuz konumla benimkini karşılaştırdığınızda ben size kıyasla ihmal edilecek kadar “yok”um. Düşmanlığın da bir onuru olduğunun bilinciyle sizi, bugün etrafınızdaki “dostlarınıza” , gelecekteki “onursuz düşmanlarınıza” karşı uyarıyorum. Bu uyarıyı “onurlu bir açık düşmanınız” olarak yapmayı bir görev biliyorum.

Doğan Hızlan, daha küçük ölçekteki onlarca “minyatür Doğan Hızlanlar”dan oluşmuştur. Doğan Hızlan’ı var eden, alttaki onlarca “Doğan Hızlancık”lardır. Her biri kendi çap ve sikletinde “Doğan Hızlanlık yapan” onlarca “yerel Doğan Hızlan”lardan oluşan bir “besin piramidi”nin en tepesinde oturuyorsunuz. Bu nedenle bu mektup size yazılmış olsa da sizin şahsınızda “bütün Doğan Hızlanlara” yazılmıştır.

Bir gün bu devasa piramidin bütün haşmetiyle paramparça olacağına dair bir şüphe duyuyorsanız bu şüphelerinizi gidermelisiniz. Yıkılacağından hiç ama hiç kuşkunuz olmasın.

Benle ya da bensiz, bizle ya da bizsiz; bir gün mutlaka…

Saygılarımla

Taylan Kara

taylankara111@gmail.com

Bu yazı SoL Haber Portalı www.sol.org.tr den alındı.


  • arif yavuz aksoy

    arif yavuz aksoy 22.06.2016

    vasatın putataparlığı ve estetik yoksunluğu son hız giderken doğan hızlan'a kızmak anlamsız mı acaba? vasatı vasat yapan hızlan değil çünkü. kendini müslüman diye bilen insanlara soruyorum. şu ikisini mukayese edebilirler mi? bu kepazelik hiç de müslümanlıkla alakası olmayan beni rahatsız ediyo olamaz bitek. di mi? 1. (Bkz: Ziyaret Et) --- 2. https://www.youtube.com/watch?v=Y2FdCtYTt8s --- insaf diyorum! ceceli, lütfen kendi banyonda kendine eziyet et. a.y.a. cecesizsss

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.