Gerçek Edebiyatı Öldürmeli mi?

Gerçek Edebiyatı Öldürmeli mi?

Günümüzde resimli romanlarla polis ve casus romanlarının yanında çağdaş eserleri okuyanlar azınlıkta kalmaktadır.

Gerçek Edebiyatı Öldürmeli mi?

Constellation, Fransa

Onsekizinci yüzyılda fikir adamları ve edebiyatçılar salonlarda toplanırlardı. Bu toplantılarda uzun uzun edebiyattan, tiyatrodan ve sanattan konuşulurdu. Ya yirmin yüzyılda yaşıyanlar ne yapıyor?

Balzac, Sartre, Moliére gibi yazarlar gerçek edebiyatçı olarak tanınmışlardı; kimse bunun aksini ileri süremez. Ama polis ve casus romanları yazarları için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Buna cevap vermek daha çok okuyucunun kendisine kalmış bir şeydir.

Resimli romanlarla, günümüzün foto romanlarına edebiyat veya sanat denir mi denmez mi? bu bir münakaşa konusudur.

Oysa bunlar da birer yayın şeklidir. Sırasında bizi etkiler, heyecanlandırırlar. O kadar ki kimse bu etkiden kurtulamaz. Fakat bu romanlar iyice bilinmedikleri, hatta küçümsendikleri halde Bilimsel alanda inceleme yapılmasına sebep olmuşlardır.

Bu çeşit kitaplara karşı bu ani ilginin sebebi ne olabilir? Cinayet romanlarıyla halk tipi ve resimli kitaplar son yıllarda moda olmuştur. Fantoma, Arsen Lüpen, Jerry Cotton gibi macera kitaplarında yer alan kahramanlar halkın ilgisini fazlasıyla çekmektedir.

Bunu biraz da propaganda çeşitlerinin genişlemesine borçluyuz. Günümüzde inandırma tekniği öylesine ilerlemiştir ki margarinin bile tereyağı olduğunu bize kabul ettirmiştir.

Artık edebiyata eskimiş gözüyle bakılmaktadır. Çevresi ve çizgileri gevşemiş sayılmaktadır.

Aynı şekilde İrlandalı yazar James Joyce insanın kafasından geçenleri dile getirmeği denemiş ve bununla bir yazarın ne kadar çok kelime bilirse bilsin, insan kafasında geçenleri dile getirecek kadar zengin olmadığını ispat etmişti.

Böyle bir gösteriden sonra herhangi bir yazar ya bu işten vazgeçecek veya Stendhal, Zola, Bourget gibi ünlü yazarları taklit edecektir. Belki de Joyce’un yolundan gitmeğe kalkacaktır. Fakat her ikisi de zamanla okuyucuyu sıkabilir. Çünkü psikolojik ve tez güden eserlerden okuyucu çabuk bıkar.

Günümüzde devamlı çalışan ve devamlı can sıkıntısından şikâyet eden okuyucu kolay roman okumayı tercih eder. Ama kolay okunan romanları kalitesiz olarak görmek yanlıştır. 1900 yılında Bourget övülüyordu ama sonradan onu çok basit bulmağa başladılar. Bugün ise onun en ünlü eserini Fantoma’dan da aşağı görüyorlar. Bundan başka Caston Leroux’nun zekâsını hangi yeni eserde bulabiliriz?

Resimli romanlara gelince. Bunların bazıları resim bakımından gerçekten kalitelidirler. Ama konu oldukça yoksuldur. Böyle olduğu halde okuyucu bu resimli romanlara karşı büyük bir ilgi duymaktadır. Çünkü günümüzde gerçek edebiyata rağbet günden güne gerilerken, edebiyat dışı romanlara karşı istek ilerlemekte ve büyük hamleler yapmaktadır. Aslına bakılacak olursa, radyo, televizyon ve sinemanın önümüze serdiği masal dünyasına karşılık olarsak resimle metnin birleşmesi kadar normal bir şey olamaz kanısındayız. Gerçek edebiyatın karşısına bir çok rakipler çıktı. Sinema, televizyon, resimli ve fotoğraflı romanlar ile Dedektif romanları bunlar arasında bulunmaktadır. Fakat gerçek edebiyata karşı ilgi ne kadar azalırsa azalsın değeri hiçbir zaman sarsılmayacaktır. Homer’in şiirleri, eski Yunan ve Roma ediplerinin eserleri hiçbir zaman ölmez. Hayat insanları ne kadar maceraya sürüklerse sürüklesin, yine de değerli eserlerin toplum hayatımızdaki yeri sarsılmayacaktır. Edebiyatı sevdirmede eğitimin rolü unutulmamalıdır. İnsanların asîl veya basit zevkli olmasına terbiye etki yapar. Altının her zaman değerli oluşu gibi dünya edebiyatının da altın değerinde eserleri vardır ve bunların kıymeti hiçbir zaman düşmeyecektir. Yalnız modern yaşayış, moda ve günümüzün her şeyi daha basite götüren görüşleri insan tabiatını da basitliğe itmektedir. Ama gerçek edebiyata insan ruhunun ihtiyacı vardır ve bu edebiyat daima yaşayacaktır.

(Bütün Dünya, Ekim 1972, Sayı: 2, Cild: 1, Yıl: 24, s. 262-263)

 

Bu sayfalar her ne kadar şarap hakkında etraflıca bir bilgi vermeye yetmezse de, bu kısa yerde size elimizden geldiği kadar en çok sorulan sualleri cevaplandırarak, biraz bilgi vermeye çalışacağız.

Şarap Nedir Bilir misiniz?

Robert Jay Misch, Constellation, Fransa

Sual: Şarap nedir, ve nereden gelmiştir?

Cevap: Yemek şarabı, yani masada içtiğiniz şarap, aslında şekerin alkole çevrilmesinden meydana gelen bir içkidir. Fermentasyon olarak biline hârika bir kimyevi değişiklik üzüm suyu içindeki şekerin hepsini veya bir kısmını alkole döndürür. Şarap yapımının diğer safhaları ise, bekletmek, süzmek, yaşlandırmak ve şişelere doldurmak ve tekrar bekletmektir. Hiç kimse kesin olarak ilk şarabın nerede yapıldığını bilememektedir. Milâttan 10.000 yıl önce eski Sümer yazılarında, Babilonya’da şaraptan bahsedilmektedir. Eski İran medeniyetinde de şarap konusu geçer. Daha sonraları da hepimizin bildiği gibi Yunan ve Roma medeniyetlerinde şarabın önemli yeri vardı. Gezici Finike’liler tarafından Yunan ve Roma’lılara tanıtıldığı sadece bir tahmindir. Herhalde ilk şarap bir yanlışlık, bir unutulma sonucu meydana gelmiştir. Bir insan herhalde üzümleri ezmiş, suyunu çıkarmış ve suyla üzüm kabuklarını bir kabın içersinde unutmuştur. Üzüm kabuklarındaki tabi maya, suyun fermentasyonuna, yani mayalaşmasına yeterli gelmiştir. Adam bir hafta, veya daha sonra döndüğünde, ve tesadüfen üzüm suyunu tattığında, hoşuna gitmiş olacaktır. İşte şarap herhalde böyle meydana gelmiş olmalıdır.

Sual: Yemekte içilen şaraplardan başka çeşit şaraplar da var mıdır?

Cevap: Evet, üç ayrı çeşit daha vardır. Aperatif olarak içilen şaraplar vardır ki bunlar, Port, Şeri, Madeiras ve buna benzerlerdir. Bunlar yapılan şaraplardır, yapımları sadece tabiata bırakılmaz. İnsanlar içkinin kuvvetini arttırmak veya fermentasyonu durdurmak için eldeki sıvıya üzüm brendisi katarak karıştırırlar. Bu şarapların, yemek şaraplarındaki yüzde 10 veya 12 alkol nisbetine karşılık, yüzde 20 nisbetinde alkolü fazladır. Bu sebepten dolayı yemek sırasından çok, yemekten önce veya sonra içilirler. İkinci kategoriye dahil şaraplar ise kokulu şaraplardır. Bazı içkilerin içine ona hususi koku vermek üzere bazı maddeler katılır. En iyi cins tanınmış kokulu şarap, vermuttur.

Son olarak, şarap olmaktan vazgeçip başka bir şey olmuş bir cinsi daha vardır ki bu da şampanyadır. Bunlar ya bir şişe içinde veya büyük bir kap içinde, ikinci bir fermentasyondan daha geçerler. Hangi biçimde olursa olsun, çok ekstra bir cins meydana gelir. Bu üç kategoriye, daha önceden bahsedilen yemek şaraplarını da katarsak, bütün dünyadaki şarapları tanımış olursunuz.

Sual: Evde veya bir lokantada, iyi bir cins şarabı nasıl seçebilirim?

Cevap: Bu biraz zordur. Biraz tecrübe sahibi olmanız, çeşitli şarap içmiş bulunmanız, gerek. Bunlar hakkında kitap okumak yetmez. Nasıl ki, iyi bir resmi beğenmeyi, veya iyi bir müzik parçasını dinlerken zevk almayı başkalarından öğrenemezsek, şarap seçmek de buna benzer. İyi bir şarabı seçmeden önce çeşitli cinslerini tatmış olmanız gereklidir. Şarap satın aldığınız yere, veya lokantadaki garsona şaraplar hakkında sual sorabilirsiniz. Hepsinin şarap hakkında tam bilgileri olmıyabilir, fakat siz de adama yardımcı olursanız, meselâ, «ben kırmızı şarabın iyisini istiyorum,» veya «tatlı şaraptan hoşlanırım, gibi şeyler söylerseniz, onlar size yol gösterebilirler. Sormaktan korkmayınız.

Sual: Şarap ikram ederken, hangi yemeğin hangi şarapla gittiğine ve hangi şarabın hangi bardakla verileceğine, soğuk mu sıcak mı ikram edileceğine dikkat etmeye mecbur muyum?

Cevap: Bir misafir çağırıp, ikramda bulunurken, iyi bir et yemeği yapar ve iyi sebzeler alırsınız. O halde şarabı da icabettiği şekilde ikram etmelisiniz. Bu hiç de zannedildiği kadar zor değildir.

Evet, beyaz şaraplar soğutulmalıdır. Buzdolabına konup saklanılan şaraplar aylarca bozulmadan kalabilir. Kırmızı şarabı ise soğutmaya lüzum yoktur. Oda sıcaklığında saklanılan kırmızı şarap, normaldir. Pembe şaraplar (roze) aynı beyaz şarap gibidir. Bir önemli nokta; kırmızı şarabınızı, ikram etmeden bir veya iki saat önce açın. Bu havalandırma çok büyük etki yapacaktır.

Sual: Etle kırmızı şarap ve balıkla beyaz şarap her zaman bir kaide midir?

Cevap: Herhalde, siz de etle kırmızı, ağır şarabı, ve balıkla beyaz, hafif şarabı içerseniz, bu kaideye hak verirsiniz. Fakat siz eğer başka türlüsünden hoşlanıyorsanız kimsenin bir diyeceği olamaz.

Eğer, sofrada birden fazla şarap ikram etmiyeceksiniz, her zaman kullanılan uzun bir bardak şarap bardağı olarak kullanılabilir. Ailenizden hatıra kalmış bile olsa ufak bardaklar kullanılmaz. Büyük bir bardak hem daha şık durur, hem taşmaz, ve dörtte üçü doldurulduğundan bir çok şarapların sahip olduğu o hoş koku, bardağın geri kalan kısmını doldurur.

Sual: Şarap şişesini peçeteye sarmak bir kaide midir?

Cevap: Şişeye peçete sarmak adeti bana göre çok saçmadır. Eğer ikram ettiğiniz şarabın etiketini göstermemek için peçeteyi sarıyorsanız ve etiketinden utanıyorsanız, o şarabı ikram etmeyiniz.

Sual: Şarap nasıl saklanmalıdır.

Cevap: Üzeri mantarla kapalı, sofra şarapları, mantarları ıslak tutmak için yan yatırılarak saklanmalıdır. Aperatif ve kokulu şaraplar dik olarak saklanabilir. Burgulu kapaklı veya plastik kapaklı şaraplar her türlü de saklanabilir.

Sual: Şarap açılırsa bozulur mu?

Cevap: Şarap açılır açılmaz bozulmaz. Kalan şarabınızı iki, üç gün sonunda şarabınızı tattığınızda, tadının değişmediği görülür.

Yemek pişirmek için kullanılan şaraplara gelince, su yerine şarap kullanılması hemen hemen her yemeği başkalaştırıp, tat verir. Fakat yemek pişirmek için kullanılan şaraplar da iyi kaliteli olmalıdır. Yemeğinizin içinde kokulu şaraplardan birini deneyin. Vermut veya şeride kullanabilirsiniz.

Şarap çok meraklı bir konu olduğu kadar, çok hoş da bir içkidir. Her yemeği, en kötüsünden en fevkalâdesine kadar güzelleştirir. Şarabı sadece ziyafetlerde içmek üzere saklamayın. Şarap her gün içilebilecek, sofrada çatal kaşık kadar lüzumlu bir içkidir. Gayet tabiidir ki büyük ve önemli günlerde daha özel bir şarap içersiniz, fakat günlük hayatınızda daha basit şaraplar içebilirsiniz. Şarap hiç de pahalı değildir. Fakat şunu hatırımızdan çıkarmayın, şarabın iyiliği veya kötülüğü etiketine, parasına, hangi memleketten geldiğine bakarak karar vermeyin. Şarap sizin seçiminize bağlıdır. Sizin sevdiğiniz şarabı için ve ikram edin. Şerefe.

(Bütün Dünya, Kasım 1972, Sayı: 3, Cild: 1, Yıl: 24, s. 338-340)


 


  • Gül T.

    Gül T. 05.04.2017

    Türkiye gerçekliğin de konuşursak edebiyat değil bir çok şey ölmeye yüz tutuyor, eğitim önemli ama konuyu yine kapitalizme ve onun yarattığı insan modellerine bağlamak istiyorum. Okuduğunu anlama kısmına gelmeden okuma-yazma oranı sandığımızdan da düşük düşüyor.Sebepler göç-işsizlik açlık.Karnı aç olan ne Mozart dinleyebilir ne Agatha christe 'i gözü görür.Motivasyonu yok okusam nolacak diyor... Gerçekten okuduğunu, yazabildiğini zannedenler var yetişkin bu insanlar hani James Joyce okuyacak kitle... Okuduğunu anlama, söyleneni anlama kısmında ki yetersizlik, edebiyatı ve sanatı özendirme becerisi ve isteği olan, üst düzey, özgün, analiz-sentez yeteneğine sahip kibirsiz, ruh sağlığı yerinde çıkarcı olmayan öğretmenlerin ve eğitim sitemini de gerzek saçmalıklarını da güzellemeyenlerin katkısı da büyüktür... Onlara da aferin büyük bir A yıldızlı...

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.