Buluttaki Atatürk silueti, Ay’daki ezan sesi ya da zırvanızı nasıl alırdınız?

Buluttaki Atatürk silueti, Ay’daki ezan sesi ya da zırvanızı nasıl alırdınız?

Ey saçma bir tek sen ölümsüzsün.

                                   A. Gramsci

Hiç değişmez bir ilkedir: ciddiye alıp mücadele etmediğin bir saçma, seni kuşatır ve esir alır. Deli saçması diye ciddiye alınmayan ve “üzerinde konuşmaya değmez” diye geçiştirilen zırva yayılır ve etrafa saçılır.

-Astronot Neil Armstrong, Ay’da ezan sesi duyup Müslüman olmuştur.

-Kaptan Cousteau, denizlerin birbiriyle karışmamasını Kur’an-ı Kerim’de okuyunca Müslüman olmuştur.

Bu ülkede Neil Armstrong’un Ay’da ezan sesi duyup Müslüman olduğuna inanan milyonlar yaşamaktadır. N. Armstrong’un, Ay’da ezan sesini hiç duymadığını, Müslüman olmadığını, bunun bir dedikodu olduğunu defalarca açıklamasına rağmen bu böyledir (1-4).

Ünlü denizbilimci Jacques Cousteau’nun gerçekten Müslüman olduğuna hala inanan üniversite mezunu insanlar vardır. İddiaya göre J.Cousteau, bazı deniz sularının birbiriyle karışmamasını keşfettikten sonra bu olayın Kuran-ı Kerim’in Rahman Suresi’nde geçtiğini öğrenince Müslüman olmuştur. Bu olayın Antik çağlardan beri bilinen ve kayıtlara geçen bir olay olduğu, 1. yüzyılda yazılmış kitapta bile yazılı olduğu gerçeğini bir kenara bırakalım (5). Tıpkı N. Armstrong gibi J.Cousteau’nun bu iddiayı defalarca yalanlaması da bu yalanı yok etmeye yetmez (6).

“Deli saçması” diyerek ciddiye almadıklarınız, üzerinde konuşmaya bile değer görmediğiniz zırvalıklar, milyonlarca insanın gerçeklik algısını oluşturmaktadır.

N.Armstrong’un ve J.Cousteau’nun yalanlamalarını ortaya koyarak bu yalanlara inanan 3-5 kişiyi belki ikna edebilirsiniz.

Ancak safsata her zaman bu kadar açık, bu kadar saf halde midir?  Akıl dışılık sırf bunlardan mı ibarettir?

Mesela Karaman’da 45 çocuğun uğradığı tecavüzü “çok da büyütmemek gerektiğini” söyleyen, pedofilinin nedeni “iktidar istenci” olduğunu söyleyerek bu iğrenç suçu küçülten, herkese yayarak muğlaklaştıran mantığı alkışlayanları nasıl ikna edebilirsiniz? Şu topluma bakarak böylesine korkunç ve dolaysız şiddet karşısında iktidar diye “imla işaretlerinin iktidarı”nı ya da “ışık hızı sabiti”ni gören bir postmoderni nasıl ikna edebilirsiniz?

 

Zırvanızı “dinli” mi alırdınız “dinsiz” mi?

Akıl dışılık bu topluma bizzat tepeden dayatılmıştır, hadi liberallerin çok sevdiği kavram setinden tadımlık alalım: “tepeden indirilmiştir”. Akıl dışılık hem de öyle “dinciler” tarafından değil “pek laik cumhuriyet”in organlarınca sistematik olarak pompalanmıştır. Kendisini Atatürkçü olarak tanımlayan Cenk Koray televizyonlarda ballandıra ballandıra “Atatürk ve 19 mucizesi”ni anlatıyordu. “Atatürk ve 19 mucizesi”, silahlı kuvvetlerin dergisine bile girmiştir. Bu yazıyı yazarken kışlada kaybolan silahı, cin çağırarak ve kerametli horozla arayan tuğgeneralin haberi vardı (7).

Anıtkabir müzesinde Atatürk’ün siluetini gösterdiğine inanılan bulutların ve dağların fotoğrafları hala sergilenmektedir.

İçinde Allah yazan ağaçları, domatesleri, meyveleri Barış Manço bu ülkenin resmi televizyonunda huşu içinde gösterirken iktidarda RP ya da siyasal İslamcı bir parti yoktu.

Bu örnekler sayfalarca çoğaltılabilir.

Bu ülkede 2016 yılında kendisini laik ve Atatürkçü olarak tanımlayan ve “Norveççe’de Atatürk gibi düşünmek” diye bir deyim olduğuna inanan binlerce insan vardır (8).

Böyle bir safsataya inanan kişi, minicik bir şüphe bile duysa ve araştırsa bunun açıkça bir yalan olduğunu iki dakikada görebilirdi.  Bu saçmalık, “Shakespeare aslında Şeyh Pir’dir” önermesinden daha mı bilimseldir?

Bilmem ne hocaefendi tarikatı tu kaka da “evrene kuantum mesajlar gönderen” “new age” dernek-tarikatlar çok mu bilimseldir?

Türbelere çaput bağlayıp dilek dilemek zırvalık da astrolojiye, tarot falına, başak burcuna inanmak, bundan daha mı az zırvadır?

Bulutta, dağda bayırda Atatürk silueti görüp bunu ilahi bir alamet sayan zihin, Ay’da ezan sesi duyan astronottan daha mı bilimsel bir zihindir?

Gökteki bulutta, dağda, bayırda Atatürk silueti gören Atatürkçüye söylenecek şeyi Mustafa Kemal yıllar önce söylemiştir zaten:

hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.  

 

 

Zırvalık kardeşliği

Bunları niçin yazıyoruz? Bu yazının amacı çeşitli çevrelerde inanılan zırvalıklardan çeşitleme sunmak değildir.

Yaşayarak öğrenmek, öğrenmenin en pahalı yoludur. Her aşamasını bizzat yaşaması, bu topluma büyük bedellere mal olsa da, şunu net olarak ortaya koymak gerekir:

“yarım akıl”, “yarım aydınlanma” olmaz.

“Biraz akılcılık olsun ama çok da fazla olmasın” zihniyeti, “safsata olsun ama güdebileceğimiz kadar olsun” mantığı ile gelinecek yer burasıdır.

Bir tarafı aydınlanma yancısı, diğer tarafı safsatayla dolu bir bilinçte, önünde sonunda safsata galip gelecektir.

Böyle kompartımanlı bilinçlerde safsata ve zırva, bir başlayınca kendisini yayar, çürütür ve bilincin her yerini ele geçirir.

Safsata ve zırva, “düşünce nesnesi” değil bir “düşünme düzeneği”dir. Bugün “senin zırvana” inanan, yarın kontrolünden çıkar ve “başkasının zırvasına” inanır. Onu zırvaya alıştıranların, toplum başkasının zırvasına inanmaya başladığında, “vay zırvaya inanıyorlar” diye şikayet etme hakkı yoktur.

Bütün zırvalıklar kardeştir. Birbiriyle ne kadar ilgisiz görünürse görünsün, zırvalıklar, bilinçte aynı yere yerleşir.

Çok önemsediğim ve soranlara mutlaka önerdiğim Görme kılavuzu kitabının yazarı Hasip Akgül’ün Albayım adlı romanının sonunda çarpıcı bir sahne vardır. Bir kasabada belli bir zamanda kayaların gölgesinden Atatürk silueti oluştuğu iddiasıyla “Dağa Düşen Büyük Gölge Festivali” kutlanmaktadır. Ancak bu kez havanın kapanmasından dolayı gölge görünmez. Bunun üzerine festival için toplanan kitle, beyaz postunda Arapça Allah sözcüğüne benzeyen siyah lekesi olan koyuna yönelir (9). Atatürk’ün gölgesiyle coşamayan kitle, koyunun üzerindeki yazıyla coşar.

 

 

Masum zırvaların ne zararı var ki!

Bulutta Atatürk silueti gören, kolayca karpuzun ortasında Arapça yazı da görebilir. Buluttaki siluetten keramet çıkaran kişinin zihni ile karpuzdaki yazıda mucize gören kişinin zihni arasında hiçbir fark yoktur.

Pedofilinin nedeni “iktidar istenci” ise depremlerin nedeni “içki içen ateyizler”, şizofreninin nedeni cinler olabilir.

“Norveççe’de Atatürk gibi düşünmek diye bir deyim var” safsatasına inanan bir insan tipi yaratırsan, o insanların yarın “Ay’da ezan sesi duyan N.Armstrong” yalanına inanmasına engel olamazsın.

Ne kadar masum görünürse görünsün zararsız zırva yoktur. Hiçbir zararı yoksa bile insan zihnini potansiyel zırvalara alıştırmasından dolayı bütün zırvalar zararlıdır. 

 

 

Akıl, akıl, daha çok akıl

Aydınlanma, “onların” mitlerini çıkarıp yerine “kendi” mitlerini koymak değildir. Eğer bir cümlede söylenecekse Aydınlanma, o mitlerin tamamını ortadan kaldırmak, aklı mite muhtaç etmemektir. Sen kendi mitin için bir yer açtığında, ertesi gün o yerde bir başkasının mitini görürsün.

Bu yazının amacı aklı putlaştırmak değildir. Akılcılık her şeyi çözer mi? Başka bir yazının konusu olarak akılcılığın eleştirisini yapabilir, aklın “komplikasyonları”nı uzun uzun tartışabiliriz.

Ancak şunu net olarak ortaya koymak gerekir: bu toplumda gereğinden fazla akılcılık var da bu gördüklerimiz bunun yan ürünleri değildir. Bu ülkede gördüklerimiz, “akılcılığın” değil “akıldışılığın” ürünleridir. Bu ülkede “az akıl”, “çokça akıl dışılık” vardır. Daha fazla akla muhtacız.

Şu anda bu ülkede 2016 yılında “aklın zararları”ndan söz etmek, elektriği olmayan bir köyde televizyon izlemenin göze verdiği zarardan söz etmekle aynıdır. Bu manzarada “akılcılık ya da aydınlanma eleştirisi” içeriğinin her sözcüğü doğru olsa bile başka bir zamana, başka bir bağlama ait bir eleştiridir. Bu akıl dışılık kuşatmasından akılcılık karşıtlığı ile değil ama en bilindik haliyle Aydınlanma düşüncesi ve akılcılıkla mücadele edilebilir.

 

Milyonlarca insanın izlediği programlarda “üvey kayınvalidemin eniştesi bana helal midir?” düzeyindeki sorular ciddiye alınmak zorundadır. Ancak saçmalık, zırvalık ve safsata kesinlikle “üvey kayınvalidemin eniştesi” ile sınırlı değildir. Bütün zırvalar kardeştir.  

Zırvalar ciddiye alınmalıdır. Çünkü ciddiye almadığınız her saçmalık, sizi kuşatır. Bugün olduğu gibi…

 

Taylan Kara

taylankara111@gmail.com

Not: Solportal’den alınmıştır.  

 

Dipnotlar

  1. https://wikiislam.net/wiki/Neil_Armstrong_(Conversion_to_Islam)
  2. http://www.thearabdigest.com/2012/08/neil-armstrong-never-converted-to-islam.html
  3. http://www.yenisafak.com/yazarlar/alimuratguven/hanimlar-beyler-neil-armstrongun-cenazesi-ohiodaki-hangi-camiden-kaldirildi-acaba-33958
  4. https://en.wikipedia.org/wiki/Neil_Armstrong
  5. http://www.perseus.tufts.edu/hopper/text?doc=Perseus%3Atext%3A1999.02.0137%3Abook%3D2%3Achapter%3D106

Gaius Plinius Secundus (M.S. 23-79), Naturalis Historiae II, CVI 224

…Kendisi daha ağır olan deniz suyu, kendisinden daha hafif olan tatlı suyu üzerinde taşır. Dolayısıyla tatlı su, deniz suyundan hafif olduğu için deniz suyuna karışmaz ve denizin üzerinde yüzer.

6. https://wikiislam.net/wiki/Jacques_Cousteau_(Conversion_to_Islam)

7.      http://www.abcgazetesi.com/hangi-fetocu-general-kislaya-cin-soktu-23811h.htm

8.      http://www.bncn.org/post/29891254823/ataturk-gibi-dusun-deyim-atasozu-hangi-ulke-norvec-isvec

9.      Albayım, sf 195-199 Hasip Akgül, Ayrıntı Yayınları 2016

 


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.
  • Ned Pal

    Ned Pal 19.08.2016

    Sn. A.y.a. ; bir filmde izlemiştim.. sıkı espriydi. Başrol oyuncusu, sık sık espri yapardı.. ciddi bir durumda; filmin sıradan karakteri bi espri yaptığında .. başrol oyuncu; '' Burada esprileri ben yaparım ! '' demişti. bu espri çok hoşuma gitmişti. arada samimi ortamda kullanır arkadaşlarıma yaparım. sizin esprili cevabı görünce.. aklıma geldi, yine güldüm.. vesile oldunuz, yüce Tanrı'da sizi güldürsün.

  • arif yavuz aksoy

    arif yavuz aksoy 19.08.2016

    Sayın Ned Pal, ben öyle demiyorum. Ben ne demişsem onu diyorum. Ukrayna model değilim. Bizde nima pıroplema yok. Niet problem diyoruz. Sizin Levent Yağcı yorumu üzerinden yaptığınız sürkontr için mantık şöyle çürütülebilir. Hazır ulusal osuruk günlerini idrak ediyoruz; ordan devam edelim. Kohen Leowitz diye bi araştırmacı "İnsan son 3 milyon yıllık biolojik ve sosyal evrimi boyunca ve onun neticesinde osurgan bi hayvan olmuştur. Osuruk çoğunlukla çok kötü kokar ve bazı hallerde sesiyle uyuyanı uyandırmak gibi rahatsız edici etkilere de sahiptir. Tüm toplumlarda yerleşik, temel bir edimdir. Ama dötünü kontrol etmek insanın yönetişimsel becerisini de arttırmıştır. İktidar, uluorta osurmayanın sahip olabileceği bir kazanımdır" gibi bişey dese. 2. Thai Luan Qua Ra isimli başka bi yazar da "Osurmak tabii ki yasaklanamaz ama kokusunun ya da sesinin kutsanması ve osuruk ritüelleriyle insanların büyülenmesi hiç de insanlık onuruyla bağdaşmaz" dese... Bunlar birbiriyle çelişir mi? a.y.a. sorsss

  • Ned Pal

    Ned Pal 17.08.2016

    Sn. A.y.a. ; siz böyle diyorsanız ? ? bu durumda problem yok.. ''nema problema''. O zaman hep birlikte.. huzur ve huşuu içinde, uyumlu ve rasyonel bir vaziyette yazarlarımızı okumaya - gerçekleri araştırmaya devam edelim.

  • arif yavuz aksoy

    arif yavuz aksoy 14.08.2016

    sayın ned pal, o bi çelişki mi? bence size öyle gelmiş. tam da birbirlerini doğrular mahiyetteler. kaan arslanoğlu irrasyoneli mi kutsamış? tespit yapmış. e taylan kara da irrasyoneli eleştirmiş. bunun neresi "yaman" çelişki? a.y.a. annamasss

  • Ned Pal

    Ned Pal 13.08.2016

    Sn. Levent Yaycı; Taylan Bey'in bu yazısına.. Kaan Bey'in kitabındaki tespitleri alıntılayarak düzeltme tespiti yapmış ! Bu ne yaman çelişkidir.. babaanne ! iki yöneticimizden birinin yazısına, diğer yöneticimizin kitabından düzeltme ! .. ama; belki de; böyle yaman çelişkilerle gerçeği bulma en doğru yöntem olabilir ? bence güzel bir çelişki.

  • Ezel Parsa

    Ezel Parsa 10.08.2016

    Sayın Arif Yavuz Aksoy, kastettiğim kaynaklar Lacan'ın Ecrits'i ve seminerleridir. Saygılarımla

  • Levent Yaycı

    Levent Yaycı 09.08.2016

    Akıl dışılık insanoğlunun yapısında vardır. Üç milyon yıllık evrimimiz akıl dışılık üzerine kurulmuştur. Akıl dışılık insana toplumlarına tepeden, yani akıllı insanlar tarafından, dayatılmaz. Sadece akıl dışılık akıllı insanlar tarafından kullanılır. Niye kullanılır? Toplumların tepesine oturabilmek için kullanılır. Taylan Kara Atatürkçülükten ya da dinlerden örnek vermiş. Ben de komünizmden örnek vereyim. İnsan toplumları eşitlikçi toplum olma özelliğini avcı toplayıcı olmayı bıraktıktan sonra yitirdi. Avcı toplayıcılar küçük topluluklardı. Bu küçük topluluklarda olan bir özelliği milyonlarca insanı barındıran bir ülkede gerçekleştirebileceğini söylemek akıl dışılıktır. Bu akıl dışılık ne işe yarar? Bazı akıllı insanların milyonlarca insanın tepesine çöreklenip işin kaymağını yemesine yarar.

  • arif yavuz aksoy

    arif yavuz aksoy 09.08.2016

    sayın dizel borsa, Somay üzerinden Lacan eleştirisi yapılmıyo bu yazıda. direkt Somay'a gömçürülüyo. "Alan Sokal'ın ortaya koyduğu yanlışları da sorumlu bir okuyucu kaynağına inip incelemeli." buyurmuşsunuz. e onu zaten Sokal kitabında yapmış. bi zahmet okuyun. o kaynaklarda çok gezindik biz de. a.y.a. bizahmet herkese non-lolo çağrısında bulunsss

  • Ç.

    Ç. 09.08.2016

    Ezel Parsa Zizek'ten bahsetmişiniz. Zizek Ahmet Ümit'tir. Ahmet Ümit ne kadar marksistse Zizek de o kadar marksisttir. http://www.radikal.com.tr/dunya/avrupanin-gelecegi-osmanli-gibi-olmali-1065048/

  • Ezel Parsa

    Ezel Parsa 08.08.2016

    Somay üzerinden Lacan'ı eleştirmek haksızlık olur. Okuduğunu anlamayan bozuk taklitlerdense kaynağı okumak ve karar vermek doğru olur. Alan Sokal'ın ortaya koyduğu yanlışları da sorumlu bir okuyucu kaynağına inip incelemeli. Karaman'da yapılan kötülüktür, bunu normale yaklaştırmak aptallıktır. Pedofiliyi normal kabul eden Zizek veya Lacan yazısına rastlamadım. Somay nereden devşirmişse bu fikirleri, yolunu kaybetmiş. Herhangi düşünürün fikrini savunanlarla o düşünürü yargılarsak, örneğin marksizmin savunucularıyla -hele bu ülkedekilerle- Marx'ı yargılarsak halsızlık etmiş olmaz mıyız? Saygılarımla

  • Rıdvan Binici

    Rıdvan Binici 08.08.2016

    Bahsi geçen hurafelerden bihaber olmam büyük şans diye düşünüyorum. Ancak aklı öncelemeyi bırakan toplumun dayanakları yalnızca bu mitler ve hurafeler değil, aynı zamanda bu toplumu besleyen temel kültürel ögeler olan TV program ve dizileridir. Baktığımızda televizyonda yayınlanan dizinin içeriği duygusal ve gerçeklikten uzaktır. Örneğin, asla işe gittiği görülmeyen karakterlerin refah ve lüks içerisinde yaşaması. Bu tip gerçekliğe uygun düşmeyen durumlar ve kurgular televizyon dizilerinde olduğu kadar edebi yayınlarda ve haber yayıncılığında da mevcuttur. Malumun ilamı gibi olsa da belirtmek istedim. Sorun kesinlikle bu toplumun beslendiği sosyal ve düşünsel kaynaklardadır. Selamlar.

  • Ç.

    Ç. 08.08.2016

    Yazınızı Sol Portal'da yayınlandığında okumuştum. Yazınızı beğendim. (Bkz: Ziyaret Et) haberdeki gibi sentez de yapabiliyorlar.

  • Taylan Kara

    Taylan Kara 08.08.2016

    Değerli Ezel Parsa, Bir önceki yazımda (Nuray Mert-Kadir Mısıroğlu) bunu belirtmiştim, bu nedenle tekrar yazmaya gerek görmedim. Bülent Somay'ın son söyleşisindeki ifadesidir bu. diken.com dan bulabilirsiniz. Sevgiler

  • Ezel Parsa

    Ezel Parsa 08.08.2016

    Pedofilinin köjeninde iltidar istenci olduğunu söyleyen kim Taylan Bey, ona referans vermemişsiniz:)

  • arif yavuz aksoy

    arif yavuz aksoy 07.08.2016

    Norveççede "sint som en tyrk" diye bi ifade var. Sinsoğmäntürk gibi okunuyo. Muhtemelen turgut özakman model bi çılgın türk yarım yamalak norveççesi veya halusinojen etkisi ile biraz değişik anladı ve böyle bi efsane doğdu. Hani şarkı sözlerini yanlış anlayan ve bi de o yanlış anladıkları sözleri doğru sanan inatçı insanlar vardır ya... Sözün aslı "türk gibi hiddetli" falan anlamına gelir. Çok az bi okuma (telaffuz) değişikliği ile Atatürk gibi düşünmek anlamı çıkıyo. Çünkü dingilizcede to think, alamancada denken olan mok norveççede sink. Kapiş? a.y.a. uçsss

  • Bahadır Özdemir

    Bahadır Özdemir 07.08.2016

    Hurafeler olduğu gibi biliyorsunuz bir de onların hikmetleri var. Devreye hikmet girince zaten yetersiz olduğu sürekli vurgulanan aklın hiç bir önemi kalmıyor. Dolayısıyla yalan kültürüyle büyümüş ve zihninde hurafe kodlarını taşıyan insanları akıllarını kullanmaya hiç bir şekilde ikna edemezsiniz. Ne demişler: "Hikmetinden sual olunmaz." Yani bir hurafe ya da zırvayı tartışmaya bile açamıyorsunuz. Ayrıca hata işlemiş insanların ayıplarını da tartışmaya açamıyor ve açıkladığınızda en büyük suçu işlemiş oluyorsunuz. E o zaman zaten ayıplı bir toplumda "herkesin hurafesi, zırvası ve ayıbı kutsaldır" demek gerekiyor. Yine "herkesin kutsalına saygı göstermek gerekir.", "aklını kendine sakla" gibi şeyler de var. Demek ki herkesin yaptığının yanına kar kalması için, kaçınılmaz olarak zırvaların ve hurafelerin var olması ve aklını kullanmanın kusur olması gerekiyor. (B.Ö.)

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.