SİYASETE İLGİSİZ GENÇ KUŞAKLAR VE AŞIRI POLİTİK ANA-BABALARI… İHTİYAR MUHALEFET: AKP’NİN HİÇ TAKMADIĞI…

SİYASETE İLGİSİZ GENÇ KUŞAKLAR VE AŞIRI POLİTİK ANA-BABALARI… İHTİYAR MUHALEFET: AKP’NİN HİÇ TAKMADIĞI…

İyi ki çocuğum yok. Çocuğum olsaydı... Gelseydi 15-20-30 yaşına.. Çok büyük olasılıkla politikayla ilgilenmeseydi. Pek çok eski solcu dost, arkadaş, akrabanın çocukları gibi… Yüzde 90 böyle... Ya da az buçuk ilgilenseydi. Atatürkçü olsaydı ya da liberal veya belki sosyalist... Ama kendini vermeden. Fazla sıkıntıya girmeden… Büyük ideallere kapılmaksızın... “Sol” genç kitlenin yüzde 99'dan fazlasını tanımladık. Çok büyük olasılıkla böyle biri olsaydı. Daha başka nasıl olsun. Kalıtım mucize yaratmaz, ne ki verilen eğitim ve kültür yaratsın. Sınavlardan sınavlara koşsaydı. Kurslardan kurslara. Aklında hep iyi okul hayalleri. Başkalarını geçme saplantıları. Marka ve "cool" ortam merakları. Bir an önce Avrupa'ya, ABD'ye kapağı atma tutkuları. Orada kalmak için can atmalar. Buraya fitse eğer, yabancı şirket tercih edilir, olmadı büyük bir holding... O kendi hayatında ve ben de ahkam kesmeye devam etseydim. Emperyalizm, kapitalizm... sol partilerin başarısı... Reisi, AKP'yi oradan nasıl indireceğiz... Bu millet de çok gerici canım… Biz sosyalistler olarak mücadelemizi yükseltsek... Bu ülke ortaçağa mahkum olmaz… Falan feşmekan.

Başka deyişle bu dönemlerde 45 yaş üstü sol siyasi çoğunluğun yaptığının aynısını yapacaktım. İnsan bunu kaldırabilir mi, kendine yedirebilir mi? Kaldırabilir, yedirebilir. Hiç sormazdım kendime: “Ulan ona buna akıl öğretiyorsun, bir parça da kendi çocuğuna öğretseydin ya!” Herkes aynı durumdaysa buna alışmak, alışmak şöyle dursun hali pür melalin anasını satmak pek kolay.

Oysa tarihler, dönemler üstü, ülkeler üstü evrensel yasadır: POLİTİKAYA GENÇLİK AĞIRLIĞINI KOYMAZSA, ÖNEMLİ YOĞUNLUKTA BİR GENÇ KİTLE EL ATMAZSA, GENÇ LİDERLER ÇIKMAZSA, TOPLUMDA HİÇBİR OLUMLU DEĞİŞİM OLMAZ… Bu yasayı değiştiremezsiniz… Arkanızı yırtsanız bir şey yapamazsınız…….

68 ve 78 kuşağı ülkeyi ve dünyayı ayağa kaldırdı. Çoğu olumlu bir kısmı olumsuz dönüşümlere imzasını attı. Ne imzası.. ne imzası… Yumrukladı tüm toplumu, sarstı, salto attı milletlere. Bunu yapanların büyük çoğunluğu 20-25 arası gençlerdi. Yöneticileri en çok 25-35 arası. 80 öncesi bir yürüyüşümüze katılım 30 yaş üstündekilerden yüzde 20'yi buldu mu şişinmeye başlardık: “Biz gençlik hareketi değiliz. Biz halk hareketiyiz.” Deniz, İbo, Mahir'in yaşlarını düşünün. 80'e gelirken Heyula gibi örgütlerin liderlerini aklınıza getirin. DY, HK, Kurtuluş, DS... Kaç yaşındalardı?

Hadi onlar aşırı uç... Atatürk 38 yaşında Kurtuluş Savaşı’nı başlattı, 42 yaşında Cumhuriyet’i kurdu. Bülent Ecevit 32 yaşında milletvekili, 41 yaşında parti sekreteri, 47 yaşında genel başkan oldu… Çığır açan, bir şeyler değiştiren liderler içinde, hele ki “sol” kabul edilen çevrelerde yaşlı liderler pek enderdir. Lenin, Mao, Castro vb… 40 yaş altında lider olup devrimi başlatmışlar. Liderler için aykırı örneklerle belki kabul edilmeyecek bu gerçek toplumsal dönüşüm yapan tüm hareketler için tartışılmaz yasadır. Değiştirici güç, hiç sekmeden, istisnası olmadan hep gençlik olmuştur. Çok büyük çoğunluğu 35 yaş altı.

Peki nerede şimdi gençler siyasette, partilerde? HDP biraz genç.. Zaten onu hiç “sol” kabul etmiyorum. Öbürleri? Mitingde gençlerden biraz katılım oldu mu, vaaay diyoruz şimdi... Gençlik burada.. Pankart bağlıyorlar, çöp topluyorlar, seçimde oy çuvallarına sahip çıkıyorlar. İyi güzel de onlar çöp toplayacak değil, parti liderlerine kafa tutacak, örgütü basacak, başkanları devirecek yaştalar… Fakat şimdiden ihtiyarlamışlar bile.

Kimseyi suçlamıyorum. Cidden o veya bu kesime atmıyorum kabahati. Ne gençleri kınıyorum ne de onları yetiştiren ana babaları. ZAMANIN RUHU… Bizler devrimci olurken salt “zamanın ruhu” öyle olduğu için devrimci olmuştuk. 100 yıl önce dünyaya gelsek bambaşka bir şeyler olurduk. İç potansiyel oranı pek değişmez. Ortam o potansiyelin nereye akacağına karar verir. Evet, gençler kendilerini harcamasın, ölmesinler, bizim kuşaklar çok kayıp verdi… O kadarına değer miydi diye sorup duruyoruz şimdi. Fakat bu kadar da boş kafalılık cidden sinir bozucu. Bunun ortası yok mu canım!

İşte gençler bu haldeyken sosyal medyada veya parti binalarında ateşli ateşli siyaset yapanları... daha doğrusu siyaset yaptığını sananları da küçümsemiyorum. İş onlara kalmışsa yapacaklar bir şekilde, hiçbir işe bulaşmamaktan iyidir. Zaten ortalama ölüm yaşının yükselmesiyle bir önceki yüzyıla göre yaşlılık sınırını 5-10 yaş kadar yükseltmek gerekiyor. O da ayrıca düşünülmeli. 

Ama bu böyle olmaz... Bunun suçu varsa eğer, hepimizin, bütün kuşakların. Ama şu anda yaşadığımız siyaset tiyatrosu bir trajikomedi... Ama bu bir saçmalık. Ölüm yaşı yükseldi ama yaş ortalaması düştü. Türkiye bir genç nüfus ülkesi. Gençlik katılmadan yapılan siyaset.. af edersiniz… şaklabanlık…

Kapitalist yaşama sağcısı solcusu dincisi laiki bu kadar meftun olunan bir ülkede... gençlerin bu denli mıymıntılaştığı bir memlekette... değil solculuk.. adam gibi bir muhalefet yapılamaz. Siyaset hiçbir zaman hiçbir yerde emekli hobisi olmamıştır. Ama önce bu şekilde yapılan siyasetin bilerek veya bilmeyerek iktidarla danışıklı dövüş bir tiyatro oyunu haline geldiğini kabul etmek gerekir. Yine birileri soracaktır. Konuşup duruyorsun. Çözüm ne?

133 kez anlatmışızdır çözümü. Ama onlar karşıdakini dinlemedikleri icin otomatiğe bağlamışlardır. Yine soracaklardır. Yok kardeşim çözüm mözüm. Önce siz şu göstermelik muhalefeti, oynanan huzurevi tiyatrosunu bir yol doğru görün de.. Ondan sonra konuşmak için bir adım atabiliriz. Umarım tüm öngörülerimde yanılırım da, muhalefet bu lay lay lom haliyle bir piyango vurur iktidara gelir bir gün… Ve umarım yanılırım, bu muhalefet iktidara gelince işler biraz düzelir ve daha insancıl bir yönetime kavuşuruz.

Yok olmadı! Sinirlerime hakim olup, gerçekten çözüm için birkaç şey daha söylemeli.

Çözümü yaratacak yeni kuşaklar ve genç liderlerdir. Biz ne desek boş… Onlar çıktığında bizlerden de bir parça öğrenerek kendi yollarını çizecek ve kendi çözümlerini bulacaklardır. Bu hep böyle olmuştur.

Ancak bunun için: ŞU ANDAKİ 45 YAŞ ÜSTÜ TÜM SİYASİ LİDERLERİN TEPELENMESİ ŞART. HATTA 45 YAŞ ÜSTÜ TÜM POPÜLER MUHALİF-SOL YAZARLARIN, KANAAT ÖNDERLERİNİN TEPELENMESİ ŞART!

*********

Şimdi de geçmişte soL Kültür’de Hıdır Taflan adıyla yayımladığım konuyla yakından ilgili bir yazım.

BİR KARA PARA AKLAMA YOLU OLARAK ÇOCUK YETİŞTİRME

24/08/2010   soLkültür

Vaka-i adiyedendir: Hırsız soygunda yakalanır. Niye yaptın, diye sorarlar. Evde beş çocuk aç bekliyor, başka ne yapacaktım, diye cevap verir. Akan sular durur o anda. Aslında bir şey durmaz da, bu lafı ettikten sonra adama daha bir farklı bakarsınız. Kendisi belki inanmıştır dediğine, belki biraz numara yapıyordur. Ama evde sahiden beş çocuk bekliyorsa, hırsız kendi dediğine az ya da çok inanıyor demektir.

Olayın çapı büyüdüğünde bahane değişmez. Bir mafya babasını düşünün. Yasal soygun peşinde bir spekülatörü veya iş adamını. Hırsları, zenginlikleri milletin gözüne battıkça, kendilerini genelde aynı yolla savunurlar. “Yahu, hamallar gibi çalışıyorum, inanın işçilerimden daha az uyuyorum. Kendim için mi! Çoluğumun çocuğumun istikbali için…” Dedikleri çoğu durumda gerçektir. Adamın cidden başını kaşıyacak vakti yoktur. Bunu azcık bir manevi ve maddi tatmin için yapar, daha çok da çocukları için. Çalışmayan eşinin veya hayta oğlunun onda biri kadar keyfini süremez varlığının.

Örnekleri çoğaltabilirsiniz. Rüşvet alan memur, şike yapan futbolcu, kaçağa imar izni veren mühendis… Hep çocukları için yaparlar.

Buna alışmışımdır, ama solcuların çocuk karaparacılığına alışamadım.

Bir zamanlar hayli aktif bir solcuydum. Şimdi yaş geldi 45’e dayandı. Epeydir pek az şey yapıyorum solculuk adına. Geçmişime baktım. Durulmaya başladığım dönem evlilik sonrası. Hızım yarı yarıya düşmüş. İlk çocuktan sonra da frene basmışım. Ondan sonra kağnı arabası. Son iki üç yıl tekrar kıpırdanma. Ben yine iyiyim. Ara sıra mitinglere falan giderim. Yılda iki üç panel, toplantı falan. Tam kopmadım. Değişik yaş gruplarından bir yığın arkadaşım var. Kadın, erkek… Onları da çağırırım nereye gideceksem.

İnanır mısınız, en çok ileri sürülen mazeretler çocukla ilgili mazeretlerdir. “Melis bir yaşını doldurana kadar bize uyku yok, bu gece de uyuyamadım” dan tutun, işte Burcu ya da Okan, her neyse Eylem veya Ulaş… “Sınava hazırlanıyor da. Başında durmayınca çalışmıyor”a… “Mert’i biliyorsun, yüzme antrenmanına gidecek, onu ben getirip götürüyorum”a varıncaya dek. Büyüdüklerinde de dertler bitmiyor. “Devrim yine arabayı çarptı biliyor musun, dün geceyi karakolda geçirdik”… “Ya, bizimki erkek arkadaşından ayrıldı, çok bir bunalımda… yalnız bırakmak istemiyorum”…

İş orada kalsa iyi. Yine onlar için çok çalışmak gerekiyor, fazla mesaiye kalmak gerekiyor, hafta sonu da işe gitmek gerekiyor…

Şimdi bunların çeyreğini, çocuksuz herhangi biri söylese, hemen ağzına tıkarlar lafı biliyor musunuz. Geçende kuzenim az eleştirecek oldu böylesinden bir dostumu, ne çocuk düşmanlığı kaldı, ne halden anlamazlığı. Ama ben iki çocuklu biri ve üstelik bu tür suçlara uzun süredir bulaşmış bir karaparacı olarak rahat konuşabiliyorum uzun süredir.

Evet, suç diyorum, karaparacılık diyorum, bilerek diyorum. Bana göre toplumsal bir yararı dokunmayan her meşguliyet bir suçtur. Mülkiyet hırsızlıktır demiş anarşizmin babası. Çocuk mülkiyeti de bir hırsızlıktır. Onlar için öbür çocuklarla rekabetlerinde harcadığımız her fazla para karaparadır.

Çocuk yetiştirmenin toplumsal bir yararı yok mu hiç. Kim inkar edebilir, tabii ki var. Ama çocuk topluma yararlı bir çocuksa. Ama maalesef o karaparalarla büyütülen çocukların çoğu topluma bir yarar sağlamıyor, hatta birçoğu zarar veriyor.

Solcuların çocukları mı? Dikkat ettiniz mi? Çoğu solcu bile olmuyor. Siyasetle ilgilenmiyor. Eee, ne anladık o zaman, bu çocuklar için kendini toplumdan, mücadeleden, mücadeleden geçtik birazcık sorumluluktan çekmeden?

Solcu çocuklarının çoğunun niye solcu olmadıkları başka bir tartışma mevzuu. Ya ırsiyetimiz bozuk ya da onlara iyi eğitim veremiyoruz. Bence ikincisi daha baskın. Ya onları tümden boşluyoruz, biz solcu olduk da ne oldu, bu solcu olmasın diye eğitiyoruz. Veya solcu olmasını istiyorsak bu işi abartıyoruz. Onlar da tepki duyup iyice uzaklaşıyorlar. Bizim sıradan halka yaklaşımımızda da var galiba bu iticilik.

Kızım 12 oğlum 14 yaşında. Cidden pırıl pırıl çocuklar. Bu güne kadar bize hiçbir önemli mesele getirmediler. Ama bakıyorum da, siyasetle ilgilenmek şöyle dursun, herhangi bir toplumsal probleme de ilgi duymuyorlar. Oğlum biraz fazla hayvan sever, hepi topu bu. Eşitlik, adalet, özgürlük, ülke kalkınması, ulusal bilinç bilmem ne… hiç ırgalamıyor onları. Kendi hallerimi düşünüyorum, aynı yaşlarda, çevremdeki çocukları biliyorum, bir şeyler başlamıştı. Bunlar bazen hiç akla gelmedik şeyler sorarlar bana, ama bir kez olsun solculuk nedir sağcılık nedir, bu partilerin farkı nedir… sormadılar. Mesleğim gereği her gün gençlerin, çocukların içindeyim. Tek tük çıkıyor biraz meraklılar. Demek ki her şeyi biliyorlar.

Çocuklar biraz büyüdüler, sorunları azaldı da onun için mi böyle düşünmeye başladım bilemiyorum. Maddi durumumuz epeyce düzeldiğinden mi yoksa? Daha üç yıl öncesine dek “çocuklar için” günde 12 saat çalışıyordum, o zaman böyle felsefi şeyler ancak beş on saniye aklımda tutunabiliyordu.

Hıdır Taflan

Kaan Arslanoğlu




Bu habere henüz yorum yapılmamıştır, ilk yapan siz olun!...