NORM KİSAMOV: “Günlük İngilizcede konuşulan sözcüklerin yaklaşık yarısı Türkçedir."

NORM KİSAMOV: “Günlük İngilizcede konuşulan sözcüklerin yaklaşık yarısı Türkçedir.

Amerikalı Türkolog NORM KİSAMOV: “Günlük İngilizcede konuşulan sözcüklerin yaklaşık yarısı Türkçedir. Avrupa dillerinin pek çok kökü Türkçedir.”

“Avrupalılara bunlar öğretilmiyor. Onun yerine asırlardır devam eden siyasi nedenlerden ötürü, şaibeli bir Hint-Avrupa dilleri teorisiyle dogmayı koruyorlar.”   

ODATV için bağımsız bir Türkolog olan Norm Kisamov’la görüştüm. Görüşlerinin satır başları şöyle:

Avrupalı ​​akademisyenler kullandıkları pek çok sözcüğün kaynağını bulamıyor. Avrupalı ​​bilim adamları kökleri ve anlamsal evrimi izlemeden bir fonetik yeniden yapılandırma tekniği geliştirdiler. Başlangıçta genel terim “Hint-Germen” idi, Dünya Savaşı'ndan sonra “Hint-Avrupa” olarak yeniden adlandırıldı. İlk araştırma, içtenlikle bilgiyi arayan bilginlerce yürütüldü. Ancak bu, sürekli biçimde söz konusu doktrinin partizan ve milliyetçi onaylarını aramaya indirgendi. Binlerce “bilimsel” kuruluşu besleyen kendi kendini idame ettiren bir endüstri haline geldi.

Hint-Avrupa dil teorisi düzmecedir. Bu yükü kaldıramaz. İki ana Avrupa dili, İngilizce ve Rusça, temel sözlüklerinin yarısından fazlası, morfoloji dahil olmak üzere Türki sözlüğüne dayanmaktadır.

Ne yazık ki Hint-Avrupa etimologları ne Türk dillerinin dilbilimsel incelemesini ne de Avrupa dilleriyle karışmasını araştırmıştır. Bu etimoloji bir bilim değildir. Uyumlu kanıtların araştırılması ve üretilmesiyle uğraşan bir dogmadır.

 

SUNUM: Kasım ayının başında Norm Kisamov adında bir yazardan e-posta aldım. “Radloff Sözlüğünden Çıkan Bulgulara Göre Batı Dillerinin Kökündeki Güçlü Türkçe” adlı kitabımla ilgilendiğini ve bu kitabın bazı bölümlerini çevirip yayınlamak istediğini belirtti. Uzun süredir Türkoloji üzerine çalıştığını, bir web sitesi kurduğunu ve dünya dilleri üstünde Türkçe baskınlığı üzerine kapsamlı bir çalışması bulunduğunu ifade etti. Hemen siteye girdim, orada kendisinin ve birçok yazarın makaleleriyle karşılaştım. Kisamov'un asıl çalışması ise gerçekten heyecan vericiydi. Pek çok okumaya, genetik ve arkeolojik bulgulara, kültürel araştırmalara dayanan zengin bir teorik bölüm ve binlerce yıl önce İngilizceye geçmiş yaklaşık 1200 kelime örneğinin incelenmesi… Çok geniş bir eser. Kitabımın tercümesine hemen ve seve seve izin verdim. Ve onunla bu röportajı yaptım. Bu röportaj, birçok e-posta yazışması dışında, esas olarak onunla Skype'ta yaptığım iki saatlik bir sohbete dayanıyor.

Norm Kisamov, eski Sovyetler Birliği kökenli bir yazar, çok uzun yıllardır ABD'de yaşıyor. Hiçbir siyasi amacı ve milliyetçi eğilimi yok. Rusça ve İngilizce okuyup konuşuyor ve ne yazık Türkçeyi veya herhangi bir Türki dili bilmiyor.

Peki neden Oda-TV? Çünkü en çok okunan yazarlar arasında bu alandaki çalışmalarımıza bugüne kadar destek veren tek kişi Soner Yalçın'dır. Ahmet Yıldız'ı da unutmamalı. Soner Yalçın'ın gizlenen gerçeklerin ortaya çıkması için katkı sağlayacağı açıktı. Ki bu gerçeklerin üstü yüzyıllardır süregiden çok iyi örgütlenmiş bilinçli bir uğraşla örtülmektedir. - Gerçeğin ise en kötü özelliği, bir gün mutlaka ortaya çıkacak olmasıdır. İroni bir tarafa işin daha da kötü yanı, çoğunun çok geç açığa çıkması... –

Kaan Arslanoğlu

Kaan Arslanoğlu: Türkçeye ve özellikle Batı ve Dünya dillerine olan güçlü etkisine nasıl ilgi duydunuz, çalışmaya nasıl başladınız? “Bununla ilgili hikayem ilginç” demiştiniz. Bize anlatır mısınız?

Norm Kisamov: Hikayem şöyle başlıyor: Yıllar önce, 40'lı yaşlarımdaydım, ABD'de yaşıyordum. Kızımın arabası bozuldu. Uzakça bir yerdeydi okulu, bir üniversitede okuyordu. Dönerken yolda kalmış. Akşam çok geç vakitte yardıma gittim. Bir tamirci bulduk, o da sorunu çözdü. Tamirciye problemin ne olduğunu sorduğumda su soğutma sisteminden kaynaklandığını söyledi. Adam bir Filistinliydi ve o ara suyu adlandırmak için birçok kelime kullandı. Almanca, Farsça, Arapça vs. Sözcüklerden biri bana “aba” gibi geldi. Moldovca “su” “apa”dır. Moldova’yla bağlantım var, oradan biliyorum. Ondan sonra merak etmeye başladım, Farslar nasıl oluyor da Moldovca bir kelime kullanıyorlar, birbirlerinden bu kadar uzaklar...

Moldova tarihini okumaya başladım. Bu beni Sarmat tarihine götürdü. Sarmatlar hakkında çok iyi bir kitap okudum. Bir Sulimirsky kitabıydı ve çok ilginçti, o kitaba göre Sarmatlar Perslerdi. Ama her bölümdeki tüm örnekler Türkleri tarif ediyordu. Persler göçebeydi, işte Türk örneği... Atlılardı, işte Türk örneği... Vs. Merakım arttı. Gumilev'in eski Türkler hakkındaki kitaplarına döndüm. Detaylar, detaylar… Sonunda Gumilev ile tarihi bir tablo görmeye başladım. Persler göçebe değil, yerleşik çiftçilerdi. Atları yoktu ya da bilmiyorlardı, atlardan korkuyorlardı. Posta hizmetlerini yürütmek için etnik Türkleri tutuyorlardı…

Moldova veya Rus okullarında öğretilen tarih bir tarih değil, bir propagandaydı. Bunu herkes bilirdi ama kimse dile getirmezdi. Türklerden ya hiç bahsedilmiyordu bu tarihte ya da onlardan bahsedildiğinde sadece olumsuz yönleriyle, düşman olarak söz ediliyordu. Böylece merakım arttı. Birkaç yıl sonra Samara şehrinde bir işe atandığımda, oradaki müzeleri sık sık ziyaret ettim. Arkeologlar, antropologlar ve tarihçilerle görüştüm. Bana birçok tarihi kitap bağışlandı. Mirfatih Zakiev ve kitaplarıyla da böyle tanıştım. Sovyet döneminde eserleri 50-100 nüsha olarak basılıyordu, yasadışıydı bu yayınlar. Sovyet döneminin sona ermesinden sonra birkaç yıl boyunca Türk tarihi yasağı kaldırıldı. Bana birçok kitap gönderdiler ve onları İngilizceye çevirip en ilginç materyalleri yayınlayabildim. Benim sitem genellikle iki dilli, İngilizce ve Rusçadır. Her iki taraf da Türk tarihi ve onun tarihlerindeki rolü konusunda oldukça cahildi. Ve her zaman olduğu gibi, şeytan ayrıntıdaydı.

Çeviriler üzerinde çalışırken, çok geçmeden, Rusçaya çevrilmiş bazı Türkçe kelimeleri Türkçe karşılığına oldukça yakın İngilizce kelimelerle çevirdiğimi fark ettim. Yine de bu tesadüfleri kaydetmeye başlamam biraz zaman aldı. Çok geçmeden listem yaklaşık 40 kelimeye ulaştı, ardından ödünç kelimelerin belirlenmesi ve ilgili dillerin belirlenmesi için ölçütleri araştırdım. G. Doerfer'in bir çalışmasından, 150 ortak kelimenin iki dilin ortak bir kökenine işaret ettiğini öğrendim. Bu beni bir Eski Türkçe Sözlüğü taramama, daha fazla dikkat etmeye ve başka sözlüklere yönelmeye sevk etti. Dışarıdan da epeyce sözcüksel önerim var. Merakım, birkaç kez basılan ve yeniden yayınlanan “Türkic Substrate in English” taslağımın ilk paylaşımıyla son bulmadı ve artmaya devam ediyor. Büyüleyici bir süreç, neredeyse her gün yeni rastlantılarla karşılaşıyorum.

 

K.A. - Size göre özellikle Almanca ve İngilizce başta olmak üzere Batı dillerinde Türk etkisi oldukça baskındır. Ve diğerleri, Latince, İskandinav dilleri vb. Bugün konuşulan İngilizce kelimelerin neredeyse yarısının Türkçe kökenli olduğunu söylüyorsunuz. Eklerde ise bu oran yüzde 63'e çıkıyor. Buna rağmen, batılı dilbilimciler ve etimologlar bunu reddediyor. Sözcüklerin kaynağı belli değilse, "bilinmeyen köken" diyorlar veya saçma ya da yanlış açıklamalara girişiyorlar. Niye?

N.K. - İlk cevabım: Bilmek umurlarında değil. İkinci cevabım: Umursamamalarının sebebi Attila. Attila onları iliklerine kadar korkutmuş. Kültürel olarak o korkudan kurtulamazlar, psikolojik bir engel yatar altında. Ortaçağ Avrupa toplumları dinsel bağnaz, cahil ve önyargılı hale getirilmiş. Onlara göre Attila ve Türkler şeytandı. Onlar her türlü kötülüğü yapabilecek şeylerdi. Türklerden sadece kötülük gelirdi. O zihniyet devam ediyor. Kültürleri bu gelenek üzerine inşa edilmiştir. Dogmalarına bir kaynak bulamıyorlar. Etimolojik olarak açıklayamadıkları hemen her şey Proto-Germanic olarak etiketlenir. Proto-Germen dedikleri şeyin büyük bir kısmı Türkçedir. Kök bulamayınca icatlara başvuruyorlar. Bazı yönlerden Hitler ve Stalin geleneği bu dünyada hâlâ yaşıyor.

Sovyetler Birliği'nde yaşadığımda, genetik çalışmalar yoktu. Ancak son 20 yıldır genetik çalışmalar çok şey söylüyor. Eskiden kimin Türki, kimin olmadığı bilinmiyordu. Genetik araştırmalar bunu ortaya koyuyor. Almanya, İngiltere vb.'deki nüfusun çoğu kendi eski dillerini bile bilmiyor. Ancak bu dillerin kalıntıları yaşıyor. Genetik araştırmalar bunu gösteriyor. Avrupalı ​​bilim adamları bunu anlamadı. Henüz. Böylece, hoşa giden dilsel, biyolojik, ikame edilmiş tarihsel çeşitlemeler çoğaltılıyor. Ama iki ve iki toplanmadı henüz. Y-DNA izleme ve tarihleme gibi bazı araçlar, bilgi vermeyen, ilgili ve yabancı bileşenlerden oluşan bir çorba olan bütün bir genom çalışmaları lehine küçümseniyor. İnsan genomları ve insan bağırsağının bakteri genomları aynı çorbada karıştırılıyor. Bu bir astronomi olsaydı, evrende tek tek yıldızları, gezegenleri ve etkileşimlerini değil, yalnızca sisli bulutları görürdük.

 

K.A. - Kurgan teorisinin mantığıyla da Türk dilinin Avrupa dilleri üzerindeki etkisini kanıtlıyorsunuz. Kurgan hipotezi, Hint-Avrupa ​​ailesi teorisyenlerinin açıklamalarından biridir. MÖ 3000 yıllarında Avrupa'da Türk dillerinin belirleyici olduğunu söylüyorsunuz. Bunu bize biraz açıklayabilir misiniz?

N.K. - Kurgan teorisi diye bir şey yoktur. Kurgan mezar demektir, bir mezar teorisidir. Kurgan kelimesi Türkçedir. “Grave” kelimesi de Türkçedir. Doğudan Avrupa'ya kitlesel göçler oldu. Bu göçmenler hangi dilleri konuşuyordu? Genetik araştırmalar bunu gösteriyor. Arkeolojik çalışmalar bunu gösteriyor. “Tengri”ci mezarlar bunu gösteriyor. Dil çalışmalarımız da aynı şeyi gösteriyor. Bu konularda Londra'yı dolduracak kadar büyük bir akademisyenler ordusu var. Hepsi bu iş için para alıyor, statükoyu sürdürmekte çıkarları var. Gösteriyi yürütürler ve istenmeyen yöntemleri ve sonuçları idari düzeyde engellerler.

2015 yılına kadar, eşanlamlı bir terim olan höyük altındaki kurganlar, Türki mezar geleneğinin arkeolojik bir işareti, Tengriizm'in bir kanıtı ve reenkarnasyon inancının göstergesiydi. 2015'te Doğu Ural kurganlarının önemli bir genetik çalışması, ölen kişinin R1a/b Y-DNA'sını açığa çıkardı. Yani, Avrupalıların çoğunluğunun haplogrubunu. Hemen hemen tüm Avrupa bağlantılı genetikçiler, raporlarında merhumu Hint-Avrupa dilinin bir kanıtı gibi gösterdiler. Dünün Türkleri sihirli bir şekilde dilsel Avrupalılara dönüştürüldü. Ama bu sadece bugün için geçerlidir. Dün, Batı Avrupa'ya göç etmeden önce Türkçe konuşuyorlardı ve Türkçe gömülüydüler. Hatta bazılarında Türk runik alfabesiyle yazılmış mezar taşları var.

Kurgan teorisi sahtedir. "Kurgan, Grave, Coffin, Mound, Tumulus” vb. sözcükler de Türkçedir. Türkçe, çok sayıda Avrupa diliyle kaynaşmıştır. Birleşme (alaşım) süreci, ilk R1a göçmenlerinin yaklaşık 9 bin yıl önce gelmesiyle başladı ve sürekli devam etti. Bunun da ötesinde, “derrick” gibi bazı kelimeler İngiltere'den Amerika'ya kadar sayısız dilbilimcinin radarından görünmeden geçti ve beklenmedik bir şekilde Amerikan topraklarında ortaya çıktı.

 

K.A. - Batı dillerinde Farsça kökenli kelimeler çok. Hint-Avrupalı ​​teorisyenler kendi anlayışlarıyla bunu doğal buluyorlar. Çünkü aile aynı ailedir. Bu görüş Türkiye'de de ezici bir çoğunlukla hakim. İngilizcede Türkçeye benzer bir kelime görülürse, bu hemen Türkçedeki Fars etkisine atfedilir. Oysa örneğin 10. yüzyılda Türkçe üzerindeki Fars etkisinin, Farsça üzerindeki Türkçe etkisinden daha az olduğunu söylüyorsunuz. Farsça kökenli olduğu düşünülen kelimelerin birçoğunun Türkçe olup olmadığını merak ediyorum.

N.K. - Yine bir uydurmacayla karşı karşıyayız. Ve bu çok katmanlı bir uydurmaca. Tarihsel boyutları da olan çok katmanlı bir yalan. Başlangıç ​​olarak Hint-Aryan nedir? Ar, Ir, Er, Arian Türkçe'de "adam", savaşçı adam (Sözlük: AR koca, erkek, savaşçı, eş, erkek, kişi, tanımlayıcı cinsiyet tanımı) ve İngilizcede (teacher, div-er) anlamına gelir ve Almanca (Herr). Erkek savaşçılar tebaa köylülerini Hindistan'a ve (gelecekteki) İran'a sürdüler. Onlar göçmenlerin bir azınlığıydı, tebaası çoğunluktu. Atları ve insanları kontrol etmek arasında hiçbir fark yoktur, yöntemler aynıdır. Savaşçıların torunları şimdi Hindistan'da yönetici bir Brahman sınıfını oluşturuyor. Denetimi elinde tuttuğun sürece savaş ya da din önemli değil. Din savaştan iyidir, çünkü sonunda insanlar gönüllü olarak boyun eğerler. Yabancıları yönetmek için yabancı bir dile geçmelisin. Böylece yabancılar biraz Türkçe öğrendi ve göçebe Türkler yerel dillere geçti. Bu asimilasyon Sanskritçe ve Hintçede çok görünür. En iyi Türk geleneklerinde görülür, 3600 yıl sonra İngilizler de aynısını yaptı. İngilizce Hint dilleri arasına girdi. Benzer bir gelişme İran'da da yaşandı. Yerli Dravid dilleri, (Hint-Arian) göçmenlerin dilleriyle birleşerek bir lingua-franca geliştirdi. Behistun yazıtı her dili ayrı ayrı gösterir, ancak zaman onları birbirine karıştırıyordu. Pers tarihi, Hintlilerden çok daha çalkantılı bir geçmişe sahiptir, ancak son krala kadar her zaman Türkler önemli bir rol oynamıştır. Dravid dünyası çoktan gitti, Med dünyası çoktan gitti, İskender - Makedon dünyası çoktan gitti, Part dünyası çoktan gitti, Halifelikler çoktan gitti vb. Partlar Türki atlı göçebelerdi, yerel dilleri öğrenmekle ilgilenmeyen özel Türkilerdi.

Mevcut durum da gelmiş geçmiş olacak, zamanı hiçbir şey durduramaz. Fars tarihi yeniden yazılacak, sözlükler düzeltilecek ve tahminen kuzenler arasındaki dini nefret, hava durumuna göre birbirini görmezden gelen veya kucaklayan Katolik ve Ortodoks kiliselerinin örneğini takip edecektir.

Genel olarak Türkçe üzerindeki Farsça etkisi ve özellikle Türkçenin Farsça üzerindeki etkisi sidik yarıştırmaya kalkmadan halledilmesi gereken ve hala zamanını bekleyen özel bir araştırma meselesidir. Avrupalı ​​ataların yarısı bir zamanlar Türkçe konuşuyordu. Çeşitli Türki dilleri Avrupa'ya yaya olarak ya da at arabasıyla göçen çiftçiler tarafından getirildi. Çiftçiler savaşçı değildi. Kendi dillerini taşıyarak savaşçılar tarafından Batı'ya göçe zorlandılar. Perslere gelince: Bilsek de bilmesek de hepimiz kısmen Türküz. Y-DNA'nın erkek çizgisi izlenebilir; mt-DNA'nın dişi çizgisi izlenemez. Türki anneler, Fars, Ermeni, Germen veya başka bir öz olsun, çocuk üretmeyi asla bırakmadı. Bunu asla bilemeyeceğiz.

 

K.A. - Dillerin benzerliklerini ve farklılıklarını karşılaştırmak için bir Swadesh listesi var. 207 temel kelimeden oluşur. Hem buradaki mantığı eleştiriyorsunuz hem de bu listeye göre Türkçe ile İngilizceyi karşılaştırıyorsunuz. Bulduğunuz özdeş kelimelerin sayısı 207'de 64. Bu çok büyük bir oran. Listeyi gözden geçirdim. 44 tanesine katılıyorum. Yaklaşık 20 tanesini incelemem gerekiyor. Ben de aynı listeye göre bir çalışma yaptım ve 207'de 78 tane eşleşen kelime buldum. Bazıları doğru olmayabilir. Tekrarları düşüp bulgularımızı toplarsak 99 olur. 15 şüpheliyi eleyelim: 84 çıkıyor. Bu çok muazzam bir oran. Aynı şeyi bu açıdan da soralım.

N.K. – Siz bir liste yaparsanız, başka biri başka bir liste yapar. O kadar önemli değil. Swadesh listesindeki birçok kelime Türkçe kökenlidir. Siz yenilerini ekleyin, ben yenilerini. Oran değişebilir, ancak gerçeğin yığını ortada. Swadesh listesi iyice arındırılmalıdır. Bu da bizi Eski Avrupa dillerinden oluşan kümeye götürecektir.

 

K.A. - Bir sonraki çalışma hedefleriniz neler? Birlikte daha hızlı yol alabilir miyiz? Türkiye Türkçesini iyi bilen bizler ve özellikle Rusya ve Batı'da konuyla ilgili literatüre hakim olan siz?

N.K. - İletişimi güçlendirmeliyiz. Ve en önemli şey, üretken olmamız gerektiğidir. Birlikte çalışacağız ve sonuç alacağız. Bunun üstesinden geleceğiz.

Kaan Arslanoğlu

BATI DİLLERİNİN KÖKÜNDEKİ GÜÇLÜ TÜRKÇE: https://www.kitapyurdu.com/kitap/radloff-sozlugunden-cikan-bulgulara-gore-bati-dillerinin-kokundeki-guclu-turkce/534648.html

Kisamov’un Türkoloji üstüne çalışan sitesinin adresi: http://www.turkicworld.org/

Kisamov’un en uzun asıl çalışması: http://s155239215.onlinehome.us/turkic/41TurkicInEnglish/EnglishTurkicLexiconEn.htm

 

SÖYLEŞİNİN İNGİLİZCESİ: (TÜRKÇESİNDEN BİRAZ DAHA UZUN)

NORM KISAMOV: “About half of the words in English daily language spoken today are Türkic. Many roots of European languages are Türkic. Europeans are not taught that, instead, for old political reasons they are indoctrinated with a dubious theory of Indo-European langauges.

I interviewed with an independent Turcologist Norm Kisamov for ODATV. The headlines are:

European scholars cannot find a source of many their words’ roots. European scholars developed a technique of phonetic reconstructions without tracing roots and semantic evolution. Initially a generic term was Indo-Germanic; after WW I it was renamed Indo-European. Initial recearch was conducted by scholars who were sincerely searching for knowlege, but it degraded to a search for partizan and nationalistic confirmations of the standing doctrene. It grew to become a self-sustaining industry feeding thousands scientific establishments.

The Indo-European language theory is bogus. It does not hold water. Comparison of European languages shows that becides shared loanwords adopted after a spread of literacy, each language has its own native vocabulary, each European branch has its native lexicon mostly incompatible with other branches. Two main European languages, English and Russian, have their more than half of their basic lexis based on the Türkic lexicon, including morphology.

The Latin, as once a lingua franca for many European languages, became a stem of European phylology, mostly in Catholic nations. The Greek played a similar civilizing role for Orthodox languages. Since Latin borrowed plenty of Greek lexis, the Greek- Latin lingo became quasi-Pan-European, amalgamating in many European languages. Amalgamation is a de-facto tool of linguistic development across the world.

Unfortunately, neither linguistic study of the Türkic languages, nor their agalmation with the European languages was explored by IE etymologists. And since a science can be parochial, a present IE etymology is not a science. It is a dictrine engaged in search and manufacture of compliant evidence.

Falsification did not stop at linguistics. Until 2015, kurgans under a synonimous term mound were an archeological hallmark of the Türkic burial tradition, an evidence of Tengriism and belief in reincarnation. In 2015 a landmark genetic study of the East Urals’ kurgans came with a R1a/b Y-DNA of the decesed. That is, the haplogroup of the majority of the Europeans. Immediately, nearly all European-connected geneticists included in their genetic reports an assertion of the decesed’s IE language. The yesterdays’ Türks were magucally converted to linguistic Europeans. But that is true only for today. Yesterday, before they migrated to the W. Europe, they were Türkic-speaking and Türkic-buried. Some even with gravestones inscribed in Turkic runic alphabet.

Kurgan theory is also fake. The word “Kurgan” is Türkic. The words "grave, coffin, mound, tumulus" etc are also Türkic. Türkic amalgamated with numerous European languages. The amalgamation process started with the arrival of first R1a migrants ca. 9th mill. BC, and never stopped cince. More than that, some words, like derrick, passed under a radar of phylologists from England to Americas, and unexpectedly first popped up on American soil.

 

PRESENTATION: At the beginning of November, I received an e-mail from an author named Norm Kisamov. He stated that he was interested in my book titled “Strong Turkish at the Roots of Western Languages According to the Findings from the Raddloff Dictionary” and that he wanted to translate and post some parts of this book. He said that he had been working on Turcology for a long time, helped with a website, and had a comprehensive study. I immediately went into the site, there were posted some authors' articles. Kisamov's actual work, on the other hand, was already exciting. A rich theoretical part based on many readings, genetic and archaeological research findings, cultural studies, and some 1200 examples of words that were passed into English thousands of years ago. It's a very broad study. I immediately and gladly gave permission for the translation of my book. And I had this interview with him. This interview is based mainly on a two-hour conversation I had with him on Skype, with the exception of many e-mail correspondence.

Norm Kisamov is a writer originally from former Soviet Union, lives in the USA He has no political purpose and no nationalistic inclination. He reads and speaks in Russian and English, and unfortunately does not know neither Turkish nor Türkic.

So why Oda-TV? Because, among the most widely read authors, Soner Yalçın is the only person who has supported our work in this field so far. And I should not forget Ahmet Yıldız. It was clear that Yalçın would contribute to revealing hidden truths consciously organized for centuries with great efforts. - A worst property of the truth is that it will definitely come out one day. Ironi aside a more worst part is that most of it is revealed too late... -

 

Kaan Arslanoğlu: How did you become interested in Turkish and especially its strong influence on Western and World languages, how did you start working? You said that “my story about that is interesting”. Could you share it with us?

Norm Kisamov: My story begins like this: Many years ago, I was in my 40s, lived in USA. My daughter's car broke down. She was attending school in a distant Cal State university, and got stuck on the road. Very late in the evening, I went to help. A mechanic found a problem. When I asked the mechanic what was the problem, he said it was a water cooling system. The mechanic was a Palestinian and used many words to name the water. He said it is water in German, Persian, Arabic, etc...  One of the words sounded like “aba”. In my native Moldova water too is “ape”. After that, I started wondering, how come that Persians use a Moldovan word, they are so far from each other...

I started reading Moldovan history. That led me to Sarmats. So, I’ve got a best book on Sarmats. A Sulimirsky book was very interesting, in there Sarmats were Persians. But all examples in every chapter were examples for the Turks. Peersians were nomads, here is Turkic example.... They were horse riders, here is Turkic example... Etc. My curiosity grew. I turned to Gumilev’s books on ancient Turks. Details, details… Finally, with Gumilev, I started seeing a historical picture. Persians were not nomads, they were sedentary farmers. They did not have or know horses, they were afraid of them, they hired ethnic Turks to run their mailing service.

The history taught in Moldovan or Russian schools was not a history, it was a propaganda. Everybody new that, nobody voiced that. Turks are either not mentioned at all, and when they are mentioned it is only negative, as an enemy. So, my curiosity grew. When few years later I was assigned to a job in a city of Samara, I frequented museums there. I met with archaeologists, anthropologists, and historians. I was donated many historical books. And that's how I met Mirfatih Zakiev and his books. During the Soviet period, his works were published in print of 50-100 copies. After the end of the Soviet period, a ban on the Türkic history was lifted for a few years, books were published, sent to me, and I could translate to English and post most interesting materials. The site is generally bilingual, English and Russian. Both sides were pretty much ignorant of the Türkic history and its role in their history. And as always, the devil was in details.

Once working on translations, fairly soon I noticed that I translate some Russian-transcribed Türkic words by English words fairly close to the Türkic equivalent. It too me a while, though, to start recording those coincidences . Pretty soon, my list to grew to about 40 words, after which I dug into criteria for identification of the loanwords and for identification of related languages. From a work of G. Doerfer I learn that 150 common words point to a common origin of two languages. That induced me to pay more attention in my scrolling an Old Türkic Dictionary, and turn to other dictionaries. I've got quite a few lexical suggestions from outside too. My curiosity hasn’t ended up with a first posting of my draft “Türkic Substrate in English” which was published and re-published a few times, and still keeps growing. It is a fascinating process, I keep running into new coincidences almost every day.

 

K.A. - According to you, Türkic influence is quite dominant on Western languages, especially German and English. And others, Latin, Scandinavian languages, etc. You say that nearly half of the words of spoken English today are of Türkic origin. In suffixes, this rate rises to 63 percent. Despite that, western linguists and etymologists deny it. If the source of words are unclear, they call them of  "unknown origin" or they attempt absurd or wrong explanations for theme. Why?

N.K. - My first answer is: They don't care to know. My second answer: The reason why they don't care is Attila. Attila scared them to the bone. Culturally, they can't get rid of that fear, it is a psychological barrier. Medieval European societies were made bigoted religiously, cloistered, ignorant and prejudiced. According to them, Attila and the Turks were demons. They were things that could do all kinds of evil. Only evil would come from the Turks. That mindset is still there. Their culture is built on this tradition. They cannot find an origin for their attitudes. Almost all they can't explain etymologically is labeled Proto-Germanic. A good chunk of what they call Proto-Germanic is Türkic. When they cannot find a root, they resort to inventions. In some aspects the Hitler and Stalin tradition is still alive in this world.

When I lived in the Soviet Union, genetic studies did not exist. But for the last 20 years, genetic studies have been saying a lot. In the past, it was not known who was Türkic and who was not. Genetic studies reveal that. Much of the populace in Germany, England, etc., don’t even know of their own old languages. But the remnants of those languages are alive. Genetic studies show this. The European scholars have not get that. Yet. So, palatable substitute historical, linguistic, biological, etc. versions proliferate. Two and two have not added up. Yet. Some tools, like a Y-DNA tracing and dating is snubbed in favor of a whole genome studies, which are uninformative, a soup of related and alien components. Human genomes and human guts’ bacterial genomes are mixed up in the same soup. If that was an astronomy, we would see only foggy clouds in the universe, not the individual stars, planets, and their interplay.

 

K.A. - You also prove the Türkic impact over European languages with the logic of the Kurgan theory. Kurgan hypothesis is one of the explanations of Indo-European family theorists. You say that Turkic languages became decisive in Europe around 3000 BC. Can you explain this to us a little bit?

N.K. - There is no such thing as the Kurgan theory. Kurgan means grave, it is a grave theory. The word Kurgan is Türkic. The word grave is also Türkic. The word mound... The word coffin.. There were mass migrations from the east to Europe. What languages did those migrants speak? Genetic studies show that. Archeological studies show that. The Tengriist burials show that. Our language studies show the same thing. There is an army of academics on these matters, large enough to populate London. They all get paid for the job, they have a vested interest in sustaining a status quo. They run the show, and prevent undesirable methods and conclusions on an administrative level.

 

K.A. - There are many Persian-rooted words in western languages. Indo-European theorists find this quite natural in their views. Because family is the same family. This view is overwhelmingly dominant in Turkey as well. If a word similar to Türkic is seen in English, this is immediately attributed to the Persian influence in Türkic. Whereas, you say, for example, that the Persian influence on Turkish in the 10th century was less than the Turkish influence on Persian. I wonder if many of the words that are thought to have Persian roots are Türkic?

N.K. - We are facing again a fake. And this is a multi-layered lie. It's a multi-layered lie that has dimensions in history as well. What is Indo-Arian, to begin with? The Ar, Ir, Er, Arian means “man” in Türkic, a warrior man (Dictionary: AR husband, male, warrior, spouse, male, person, descriptive gender designation), and in English (teach-er, div-er...) and in German (Herr). The male warriors drove their subjects peasantry to India and (future) Persia. They were a minority of migrants, their subject were a majority. There is no difference between controlling horses and people, the methods are the same. The descendents of the warriors are now occupying a ruling class of Brahmans in India. War or religion does not matter as long as you keep the dough. Religion is better than war because eventually people submit and obey voluntarily. You have to switch to an alien language to rule the aliens. So, aliens learned a little bit of Türkic, and the nomadic Türks switched to the local languages. That assimilation is very visible in Sanskrit and Hindi. In the best Türkic traditions, Brits did the same 3,600 years later, English became on of the Indian languages. A similar development took place in Persia. The native Dravidian languages amalgamated with the languages of the (Indo-Arian) migrants, developing a lingua-franca. Behistun inscription shows each language individually, but time was amalgamating them. The Persian history is much more tumultuous than Indian, but Türks played a major role in it at all times, up to the last king. The Dravidian world is long gone, The Mede world is long gone, the Alexander Macedonian world is long gone, the Parthian world is long gone, the Caliphates are long gone, and so on. Parthians were Türkic horse nomads, special Türkic who did not care to learn the local languages. The present state will be gone too, nothing stops the time. The re-written Persian history will be re-written again, dictionaries will be corrected, and hopefully religious hatred between cousins will follow the example of Catholic and Orthodox churches, who either ignore each other or embrace each other depending on weather. With that preface, the pissing context on Persian influence on Türkic at large and Turkish specifically vs. the Türkic influence on Persian is a matter of special research that is still waiting for its time without pissing on each other. Half of the European ancestors once spoke Türkic. Various Türkic languages were brought to Europe by farmers on foot or riding carts. The farmers were not warriors. They carried their own languages and migrated to the West driven by the warriors. As for the Persians: we all are partially Türkic, whether we know it or not. The male line of Y-DNA is traceable; the female line of mt-DNA is not. Türkic moms never stopped producing kids, be it Persian, Armenian, Germanic, or any other extract. We will never know that.

 

K.A. - There is a Swadesh list to compare the similarities and differences of languages. It consists of 207 basic words. You both criticize the logic here and compare Turkish and English according to this list. The number of identical words you found is 64 out of 207. That's a huge ratio. I reviewed this list. We agree with 44 of them. I need to examine about 20 of them. I also did a ratio according to the same list and found 78 matching words out of 207. Some of them may not be right. If we drop the repetitions and add up our findings, we get 99. Let's eliminate the 15 suspicious ones: 84 comes out. That's a huge ratio. Let's ask you the same thing from this point of view.

N.K. - True. If you make a list, someone else makes another list. It's not that important. However, it is true that most of the words in this list are compatible with Turkish. You add new ones, I add new ones. The rate may increase even more.

 

K.A. - What are your next study goals? Can we travel faster together? We, who know Turkish and Turkey Turkish well, and you, who are more familiar with the Turkic languages in Russia and have a good command of the literature on the subject, especially in Russia and the West?

N.K. - We must strengthen communication. And the most important thing is that we have to be productive. We will work together and we will get results. We will get through this.

 

Kisamov’un Türkoloji üstüne çalışan sitesinin adresi: http://www.turkicworld.org/

Kisamov’un en uzun asıl çalışması: http://s155239215.onlinehome.us/turkic/41TurkicInEnglish/EnglishTurkicLexiconEn.htm


  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 5.12.2021

    AMERİKALI TÜRKOLOG NORM KİSAMOV için kitabımı çevirme ve ona konuyu anlatma gayretindeyim. Fakat sürekli Atatürk'ten bahsetmeme bir anlam veremiyor. Atatürk'ü ve tezlerini bilmiyor. Sorular soruyor. Ben de açıklamaya çalışıyorum. "Atatürk'ten sürekli bahsetmek zorundayım, çünkü sizinle ortak olarak bu savunduklarımız Atatürk'ün dil-tarih teziydi" diyorum. Bu kez de Kemalizmin Atatürkçülükten farklı bir şey olduğunu sanıyor. MUSTAFA KEMAL AYRI ATATÜRK AYRI SANIYOR. Çünkü bu sefer de günümüz Atatürkçülerinin neden Kemalizme bu kadar düşman olduğunu anlayamıyor. Öyle ya Atatürk'ün bu kadar açık dil ve tarih tezinden bahsetmek bile istemiyorlar. Sıkıştırıldıklarında "onlar bilimsel değildi" diye kara çalıp kaçıyorlar. Halkın en az yüzde 75'inin koyu Atatürkçü olduğu bir ülkede Atatürk'ün fikirleri bizzat Atatürkçüler tarafından sansür ediliyor. Derdimiz bu. (Altta devamı) +++

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 5.12.2021

    DEVAM.... Sadece dil tarih tezi mi? Anti-emperyalist duruşu başta olmak üzere altı okla sembolleştirilen tüm ilkelere düşmanlar. Bazıları sanıyor ki, sadece Laiklikte Atatürk'ü izliyorlar. O zaten hiç değil. Onları, bugünkü CHP'yi eski AKP'liler yönlendiriyor. AKP'ye karşı birçok cemaat, tarikat, Güller, Davutlar, siyasal dinciliğin en radikal unsurları. Kol kola omuz omuzalar. Türkçenin Batı dillerinin kökündeki en güçlü dil olduğu sorununa gelince. Atatürkçü veya değil, vatansever veya sosyalist... Pek az kimse bunun gerçek önemini kavrıyor. Bu gerçek az buçuk bir görülse ne emperyalist batı sosyal bilimi kalır, ne batı kültürünün afrası tafrası. Sosyal ve siyasal olarak felekleri şaşar.

  • editör

    editör 5.12.2021

    FACEBOOK'DA feys İnsanbu editörünün ek yorumu: ayrıca.. unutmayalım ! senin uzmanlık konuna girer. ''insan denen varlıkta; her türlü karakter.. bileşim şeklinde vardır'' hasetlik, nankörlük, fesatlık, kibir ego, en iyi ben bilirim, en güzel kitabı BEN yazarım ..v.s. ! bu yüzden, efsaneye göre 'sistemi dizayn eden mimar, yükü dağa taşa yüklemek istemiş ? dağ taş kabul etmemiş. yük insana kalmış ! çünkü insanda her türlü özellik olduğu içün ! ihale ona kilitlenmiş

  • editör

    editör 5.12.2021

    FACEBOOK'DA feys İnsanbu editörünün yorumu: Hocam.. bu konuları görmemezliğe duymamazlığa gelip, dilsiz şeytan gibi susan .. okumuş, yalamış, yutmuş ! tenekeden entel, üfürükten demokratların ''Dertleri Başka'' ! onların birçoğu Türk kelimesinden bilem korkar ! Türkçe yazan yazarlara .. Türk yazarlar bile diyemez ! içinden çıktıkları, ekmeğini suyunu yeyip içtikleri ..bu topluma, vatana bile bağlı değil, utangaç düşmandır. Batı emperyalizminin kültür ve siyasi radyasyonuna mâruz kaldıkları içün ? kâlpleri karatılmış, şuurları mühürlenmiştir. kimilerinin de.. küçük oportinist siyasi hesapları için.. algıları kilitlenmiştir. salalım onları çayıra, gerisini mevlam kayıra .. diyelim. önümüzdeki maçlara bakalım.

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 2.12.2021

    Bir arkadaş demiş ki feyste: "Size suskunluk suikasti yapıyorlar." Dedim ki: "Onlar bana değil, kendilerine suikast yapıyorlar, farkında değiller. Kamuya ve bilime suikast yapan kendine suikast yapmış olur. Hele ki, solcu, ilerici iddiaları varsa. O yüzden küçücük kalıyorlar, milletçe de pek fazla ilerleyemiyoruz.

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 2.12.2021

    TÜRKÇENİN OLAĞANÜSTÜ GÜCÜ ÜSTÜNDEKİ ŞEYTANİ LANET… Fazla zekâya gerek yok. Az buçuk İngilizce az buçuk Türkçe bilen her Türk veya yabancı bu diller arasındaki inkar edilemez ortaklığı fark eder. Ama etmiyorlar. Batılı beyaz ve kara adam dünyayı avucu içinde tutmak, alabildiğine sömürmek için yüzyıllardır bir sosyal bilim ağı, bir tarih, bir dil bilim teorisi oluşturmuş. Bu işe dünyanın yatırımını yapıyor, on binlerce yazar, akademisyen, yayın besliyor. Bizim okumuşlara anlatmaya çalışıyoruz, “ne olmuş, ne fark eder” diyorlar. Biraz kanıt göstersen “bunlar bilim dışı” diye mırıldanıp kaçıyorlar. 1938’den beri karşı tez oluşturmak yasak. Alenen yasak. +++++++

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 2.12.2021

    DEVAM.... Koskoca ülkede Soner Yalçın’dan başka çok okunan yazar var mı bu çalışmalardan bahseden? Ayıptır, yazıktır. O bile çekiniyor, her konuda marjinal ilan edilmekten bıkmış, biz konunun tam içine almak istiyoruz, o uzaktan uzaktan destek veriyor. Haklı. Vatanı satsak, devleti yıkmaya kalksak inanın bu kadar engelle karşılaşmayız, bu kadar çelme yemeyiz… Aksine teşvik ediliriz. Bakın gerçeğin peşinde koşan insan ta Amerika’dan kitabımıza ulaşıyor, okuyor, bizim daha kendi arkadaşlarımız okumuyor. Sorsanız herkes Atatürkçü, herkes milli, herkes vatansever. Daha diline sahip çıkmıyor. +++++++

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 2.12.2021

    DEVAM... Geçmişte de bizden ve yabancı önemli bilim insanları çıktı benzer şeyleri söyleyen, hepsi unutturuldu. Çalışmalarımızı buradan beğeniyle karşılayan dostlardan daha ciddi yardım istiyoruz artık. Okusunlar, üzerine yazsınlar, katkıda bulunsunlar, gündemde tutsunlar. Bir de şunu yapsınlar: Beğendikleri yazarlara, akademisyenlere, peşinden gittikleri siyasilere sorsunlar. Atatürk’ün dil-tarih tezi üstündeki bu ambargo neden. Atatürk’ü geçelim, Türkçe hiç mi önemli değil, dil bu kadar mı küçümsenecek bir şey. Tarihi, kültürü boş mu verelim? Her bir şeyi biliyorlar, bu konuda niye yazmıyorlar, konuşmuyorlar. Bizim iddialarımızı kabul etmek zorunda değil hiçbiri, kendi eleştirileri ne, tezleri ne? Bu suskunluğun siyasi ve ideolojik amacı, anlamı nedir? Lütfen sorun onlara, sıkıştırın onları artık.

  • Deniz Can

    Deniz Can 2.12.2021

    Bugün internette herhangi bir konuda merak edip bir sayfaya girin, çoğunlukla etimolojisi şudur diye başlıyor. Ne etimoloji sözlüklerine, ne de TDK Sözlük’e güvenmeyin, sorgulamadıkça doğru kabul etmeyin diyorum. Ve bugünden tezi yok kökeni ister Arapça, Farsça ister Latince, Rumca desin hepsini silin. Kültürümüzün ve geçmişimizin yok edilme çabasına katkı koyan olmak istemiyorsanız eğer bunu yapın. Aksi ispat edilene kadar hepsini Türkçe kabul edebilirsiniz, şu anki durumdan daha doğru olur bu.

  • Deniz Can

    Deniz Can 2.12.2021

    Kaan bey, paylaşım için teşekkürler. Konuya yoğun ilgimin geçmişi çok kısa, yine de ne kadar yetersiz olduğumuzu görmeye yetti bu süre. TDK'da eğer Kisamov kadar bu konuya ilgili bir kişi olsa idi, güncel sözlüğümüzün çehresi değişirdi. Bir milletin dili bu kadar hakim dil olmuşsa eğer, o millet de hakim millet olmuştur. Türkçenin izini denizcilik terimlerinde bile sürebiliyorum ve şaşırıyorum. Türklere yönelik sağlıksız bir bakış hatta korku egemen bir durum olduğunu, güçlü Türk kavramının genlerine işlemiş olduğunu anlayabiliyordum ancak sebebini doğru tanımlayamıyordum. Dünya lideri gibi bir konumdan, konuştuğumuz dilin bile neredeyse tümüyle yabancı bir dil olduğuna inanma noktasına getirilmişiz. Bu çok vahim bir durum ve bu konuda TDK işini yapmıyorsa da vatandaş olarak bizler çok şey yapabiliriz. ......

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 1.12.2021

    Çok teşekkürler Tarık Günersel hocam. Böyle desteklere cidden ihtiyacımız var. Sevgiler, saygıyla..

  • Tarık Günersel

    Tarık Günersel 1.12.2021

    Çok önemli. Sağ olun. Aktarıyorum. Saygı ve en iyi dileklerimle...

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.