Kitap
İnsan arkeolojisinde bir dip arayışı

Bu kitabın temel iddiası şudur: insan davranışlarını, insan aklını, insani durumları incelerken, insanın evrimsel sürecini, milyonlarca yıllık evrimsel sürecinden getirdiklerini dikkate almak zorunludur. İnsanın evrim sürecini dikkate almadan, evrimin insan türü üzerindeki birikimini incelemeden verilen yanıtlar başarısız kalmaya mahkumdur.
“Bir toplumun temel belirleyeni nedir?” sorusu ile ilgili bugüne dek milyonlarca sayfa yazılmıştır. Bir toplumu incelemek için toplumsal ilişkiler çeşitli başlıklara bölünmüştür. Siyaset, kültür, hukuk, adalet vs.
Ama hangisi daha öncedir?
Bu konuları ele alırken en yaygın bakış, bu başlıkların üstyapı- altyapı olarak sınıflandırılmasıdır. Klasik Marksist görüş, kabaca hukuk, kültür, siyaset gibi kavramları “üstyapı” olarak adlandırırken, ekonomi ve üretim ilişkilerini alt yapı olarak tanımlar. Birbirleriyle karşılıklı etkileşim içinde oluşu belirtilse de Marksist bakışta en azından diğer bakışlara göre ayrıksı olan, altyapıya yaptığı vurgudur. Toplum incelemesinde Marksizm’in getirdiği yenilik, kurumlarını incelerken birçok başlığın temeline iktisadı ve üretim ilişkilerini koymasıdır.
Kaan Arslanoğlu’nun Evrimci Açıdan Din Psikoloji Siyaset kitabı, esasen daha önceki “Evrim açısından devrim”, “Politik psikiyatri- yanılmanın gerçekliği 2” gibi kitaplarla aynı konuları benzer bir perspektifle ele almaktadır.
Bu kitabın temel iddiası şudur: insan davranışlarını, insan aklını, insani durumu incelerken, insanın evrimsel sürecini, milyonlarca yıllık evrimsel sürecinden getirdiklerini dikkate almak zorunludur. İnsanın evrim sürecini dikkate almadan, evrimin insan türü üzerindeki birikimini incelemeden verilen yanıtlar başarısız olmaya mahkumdur.
“Altyapı”nın da altında ne var?
Bu kitaptaki bakış açısı, bu yapıları inkar etmez; ancak bu üstyapı ve altyapı başlıklarının altına başka bir kavram yerleştirir: “dipyapı”. “Dipyapı” sözcüğü kitapta geçmemesine rağmen, kitabın çizdiği çerçeveye, işaret ettiği şeye en uygun kavramın “dipyapı” olduğunu düşünüyorum. Bu sözcüğü, bu vesileyle kitabın yazarı Kaan Arslanoğlu’na öneriyorum.
K. Arslanoğlu özetle şunu söylemektedir:
“Salt kültür, iktisat, ekonomi vs üzerinden insanı ve toplumları anlayamazsınız. Üst yapı: kültür, alt yapı: üretim ilişkileri ve iktisat ise, "daha da alt bir yapı"da vardır: DİP YAPI... Bu "dip yapı"yı da dikkate almak zorundasınız.”
Biyoloji sadece biyoloji midir?
Toplumsal süreçleri anlayabilmek için birçok görüş vardır; bu bakış açıları da belli pencerelere, yöntemlere dayanır. Bu kitabı ayrıksı kılan en önemli özelliği, bu tarihi olguları ve insan davranışlarını açıklarken, iktisat, kültür, ideolojinin yanı sıra biyolojiyi, özellikle de evrimsel biyolojiyi dikkate almasıdır. İnsan, her canlı gibi uzun bir evrimsel sürecin bir sonucu ise insan davranışları, insan aklı, kısacası insana ait olan her şey de evrimsel sürecin sonunda ortaya çıkmıştır. “Kolumuz niçin iki tanedir?”, “kalbimiz niçin dört odacıklıdır?” gibi soruları, evrimsel biyoloji son derece büyük bir kesinlikle yanıtlayabilir. Evrimsel biyolojinin bu açıklamaları hemen hemen hiçbir zaman garipsenmez. Oysa
“insanların çoğu niçin dinlere inanır?”
“insanlardaki milliyetçi düşüncenin kaynağı nedir?”
“insan niçin diktatörlerin peşinden gider?”
gibi sorular da esasen biraz önceki sorular kadar evrimsel biyolojinin ilgi alanı içerisinde olan sorulardır. Az önceki sorulardan daha karmaşık olmaları, daha fazla etkenden etkileniyor olmaları, bu soruların niteliğini, önceki sorularla aynı sınıfta sorular olmaları gerçeğini değiştirmez. Eğer insan, evrimsel sürecin bir ürünü ise, kalbi gibi, kolu gibi, beyni gibi, aklı da, bilinci de, eğilimleri de evrimsel sürecin bir ürünüdür.
Oysa çok sık görülen yaklaşım, bu son sayılanların evrimsel biyolojinin dışına itilmiş olmasıdır.
Sanki insanın sosyalliği ve toplumsal ölçekteki davranışları onun oluşma süreci dışında tepeden indirilmiş, başka bir mekanizma ile insana aniden dışarıdan verilmiş gibi, sıra bu süreçleri incelemeye geldiğinde evrimsel biyoloji bilgisi yok sayılmaktadır. Bu konuları evrim sürecinin dışına atmak, bilim dışı bir tutumdur.
İnsanın fiziksel yapısı, biyolojik durumu, organları nasıl evrim sürecinin bir ürünü ise, aklı da, bilinci de, bilişsel süreçleri de evrimsel süreçlerle gelişmiştir; bunların da üzerinde, geçirdiği uzun evrimsel süreçlerin izleri vardır. İnsan aklını, bilincini doğru anlamak istiyorsak evrimsel biyoloji bilgisini yok sayamayız. Evrimsel biyoloji bilgisi olmadan bu süreçleri doğru anlamanın olanağı yoktur. Her şeyden önce bunu anlamak gerekir.
İki kültürün yeniden buluşması olanaklı mıdır?
C. P. Snow meşhur “İki kültür” adlı kitabında on yıllardır sosyal bilimler ile doğa bilimleri arasında olan ve giderek daha da artan mesafeyi tanımlamıştı. Giderek artan bu mesafenin gerek sosyal bilimlerde gerekse doğa bilimlerinde birçok etkisi olmuştur. Ancak bana göre sosyal bilimlerdeki en büyük sonuçlarından bir tanesi, sosyal bilimlerdeki “dil etkinliğinin” artması, felsefenin adeta bir “dil performansı” haline gelmeye başlamasıdır.
Bunun en açık örneklerini Alan Sokal’ın “Son dönem postmodern saçmalıklar” adlı kitabında bulabilirsiniz. Kitaptaki örneklere bakarsanız doğa bilimlerindeki kavramların gelişigüzel ve yanlış kullanımı ile adeta bir “saçmalıklar panayırı” görürsünüz.
Bu açıdan bakıldığında Kaan Arslanoğu’nun “Evrimci açıdan din psikoloji siyaset” kitabı, Snow’un tanımladığı doğa bilimleri ile sosyal bilimler arasındaki mesafenin ortasında durmaktadır.
Alışılageldik yaklaşım, başlıklara, sosyal bilimlerle ilgili olduğunda sosyal bilimlerin içinden bakmaktır. Bu bakış açısına göre evrim kuramı, doğa bilimlerinin, biyolojinin, tekniğin konusudur ve etkinliği o alanla sınırlıdır. Oysa evrim perspektifinden bakıldığında, bu konularla ilgili yepyeni kavrayışlar ortaya çıkmaktadır. Kitap, doğa bilimlerini yok sayarak yapılan sosyal bilime karşı bütünlüklü bir yaklaşım göstermekte, bu mesafeyi belirsizleştirmekte, yok etmektedir.
Bu kitap, C.P. Snow’un 60 lı yıllarda vurguladığı o mesafenin kapatılmasına karşı önemli bir katkıdır. Yazarın ele aldığı konular, din, psikoloji, siyaset, devrim gibi tamamen sosyal bilimlerin etkinlik alanı olsa da baktığı yer evrim kuramıdır.
Evrim teorisi cehaleti
Kitapta uzun uzun, teknik gibi görünen, sosyal bilimlerin alışılageldik literatürünü okumaya alışmış okurların yabancı olduğu bilimsel incelemelerden örnekler verilmektedir. Bunların her biri ayrı ayrı tartışılabilir. Kitabın üslubu son derece akıcı ve herkes tarafından kolayca okunabilir. Ancak bu kitabı gerçekten hakkıyla okumak isteyenlerin birçok “ön kitap” okuması gerekmektedir. Ülkemiz okurları arasında “evrim cehaleti” çok sık rastlanan, sıradan bir durum olup, bu evrim cehaleti, her hangi bir bilim konusundan çok daha derindir. Evrim kuramı ile ilgili sorun, sadece “bilgisizlik” değil, aynı zamanda “yanlış bilgi”lerdir. Kişisel gözlemim şudur ki evrim kuramı hakkında bilinenlerin %90’ı yanlış bilgidir. “Evrimi biliyorum” diyenlerin büyük bir çoğunluğu, evrim kuramının en temel görüşlerini bile yanlış bilmektedir.
Heisenberg’in belirsizlik ilkesi, Genel görecelik, Maxwell denklemleri… Sıradan bir okur bunları da bilmez, ancak çoğunlukla bu konuları bildiğini de iddia etmez. Ancak konu evrim kuramına gelince hemen herkes bülbül kesilir; yalan yanlış bilgiler, zırvalıklar havada uçuşur. İşin tuhafı evrim kuramını, Darwin’i savunanların bir kısmı dahi, bugün artık tarihsel değeri dışında hiçbir geçerliliği olmayan Lamarck’ın görüşünü savunduklarından habersizdir.
Kısacası evrim kuramı konusunda bugün için yaygın durum ne yazık ki “bilmiyorlar, bilmediklerini de bilmiyorlar” durumudur.
Bir entelektüel “din”i olarak psikanaliz
Bu kitapta bir diğer önemli bulduğum şey, Freud ve psikanalize getirdiği ağır ve kesinlikle haklı bulduğum eleştirilerdir. Freud ve psikanaliz eleştirisi kitabın yaklaşık üçte birini oluşturmaktadır.
Freud bakışı ve literatürünün edebiyatta, sanatta, entelektüel dünyadaki bu baskınlığını dikkate aldığımızda bu eleştiriler son derece yerinde ve gereklidir. Bu denli kanıtsız ve bu denli bilimdışı bir yaklaşımın entelektüel dünyada ve özellikle de sol camiadaki anlaşılmaz prestiji, benzerleriyle karşılaştırılamayacak itibarı, yazarın bu konuya onlarca sayfa ayırmasına neden olmuştur. Yazar, hiç kıvırtmadan, hiçbir diplomatik dil kullanmadan psikanalize açıkça cephe almaktadır. Özellikle sol cenahta bu türden bir “safsata temizliği” yapmak çok önemli bir iştir.
Kitaptaki görüşlere katılıp katılmamanız bir yana kitabın bıraktığı son izlenim şudur: evrimsel biyoloji, sadece biyolojinin teknik bir konusu değil, bir “sosyal bilimler” konusudur aynı zamanda. Din, milliyetçilik, inançlar, diktatörlük, siyaset vs gibi konuları anlamak isteyen kişi, evrimsel biyolojiyi bilmek zorundadır. Kitabı okuyan okurlar, bu cümleye şaşıranları ikna edecek sayfalarca kanıt bulacaklardır. İçeriği bir yana sadece bu perspektif bile bu kitabı önemsemeye fazlasıyla yeter. İnsan araştırmasına merak duyanlar, bu kitapta tartışılacak ve üzerinde düşünülecek çok şey bulacaklardır.
Taylan Kara
Kitabın künyesi:
Evrimci açıdan din psikoloji siyaset, Kaan Arslanoğlu, İthaki Yayınları 2016
Bu yazı ABC internet gazetesi http://www.abcgazetesi.com/ dan alındı.
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Ğ 09.11.2016
Galiba Kaan Arslanoğlu haklı. Hasta görünümlü, yaşlı bir kadın yerine komik saç kesimli bir eblehi Amerikan başkanı seçtiğine göre, ortalama insanın evrimsel altyapısı hala sabit. Kabileye lider arıyor ve kötülerin arasında kendince daha az kötüyü başına geçiriyor. Durum Türkiye'ye de uyarlanabilir belki. Bu arada, Trump'tan medet umanlar var mıydı? Hillary'den var mıydı?
Kitapsever 25.06.2016
Kitap eleştiri-tanıtım yazılarına tıklayanların kaçı yazıyı okuyor, kaçta kaçı o kitabı okuyor acaba? Hazır fikirlerimiz üstünden değil kitaptaki fikirler üstünden tartıştığımız günler ne zaman gelecek acaba? Belki hiç gelmeyecek. Belki sosyalizm düşlemek gibi uzak ve zor bir hayal bu.
Ezel Parsa 25.06.2016
Mutlak erdemlilik ya da kanaatkarlık gibi mutlak şeyleri asla geliştirmemeli insan: En büyük irade gücü gösteren kişi, içmeyi sevip de az içendir, yoksa hiç içmeyen değil. Bir erkeği hadım etmek elbette onun cinsel itkilerini "denetler". Ruhunu hadım etmek de aynı sonuca varacaktır. Asıl güçlük perhiz yapabilmektir. Öjenizm, irade gücünün en büyük düşmanıdır.
Kaan Arslanoğlu 12.06.2016
Sayın Mete bey, Pinker bu işin liberali, popstarıdır. O işte pek sağlam değildir, sıkışınca orta yola başvurur ya da satmak için, bilemeyiz. Sayın Mete bey, bundan sonra sizin yorumlarınızı onaylamamız için sizin kim olduğunuzu bilmemiz gerekiyor. Çünkü sürekli yorumcularımızın hele bunlar polemiği seviyorlarsa kim olduklarını bilme hakkımız var. Neredesiniz, kimsiniz, necisiniz? Mail adreslerimiz sitede yazılı, herhangi birine bir mail atmanız gerek. Biraz da oradan yazışalım. Saygılar.
Çete Terk 12.06.2016
Bazı herifler vardır veya herifeler, kendilerine ters ne duysalar hiç irdelemeden yapıştırırlar: Faşist, ırkçı... Pek naziktirler ve fikir tartışması yaptıklarını iddia ederler. Ezber on beş cümle dışında kendilerine ait bir fikirleri yoktur. Özgürlük anıtı kadar faşist, Kandil dağı kadar ırkçı kendileridir. Ama ırkçı ve faşist deme lüksü, hakaret ve kışkırtma ayrıcalığı yalnızca onlara aittir. Sırtları pekdir çünkü, arkalarında koca özgürlük heykeli dikilir, çoğunluk onlardadır. Siniri sağlam insanlar gerekir bu mercimek akla karşı. Öyle demiştiniz değil mi? Haklısınız, keşke bunlara karşı dediklerimiz sadece öfke kaynaklı olsaydı.
Kaan Arslanoğlu 12.06.2016
Benim kitaplar çok satmıyor Mete bey, evrimsel psikologların siyasi çıkarım yapma iddiası yok ayrıca. Her kitap da çok satmıyor. Özellikle bazı çok kaliteli olanları çok satmıyor. Yine yanlış bilgi veriyorsunuz, yine yalan konuşuyorsunuz. Zaten evrimsel psikolojide sorun sol siyasi çıkarım yaptığınızda doğuyor. Sol faşistler buna hiç katlanamıyor. Ama siz bunu bilemezsiniz, çünkü okumadığınız kitaplar hakkında diffuzyon yoluyla bilgi alamıyorsunuz. Sadece sallamak düşüyor size. Ama merak etmeyin, difuzyon ve foto sentez yoluyla bilgi aktarımı yapacak, okunmayan kitapları beyne sokacak (aldığı kadarıyla) bir yöntem üstünde çalışıyorum. Siz sallamaya devam edin, ırkçı, faşist bilmem ne diyin ve kibarlığınızı bozmayın.
Mete Berk 12.06.2016
Hocam, öfkeli olmamanıza sevindim. Evrimsel psikologların, evrimsel sosyal bilimcilerin kitaplarını sürekli çok satarlar (NY Times bestseller) listesinde gördüğümüzde, bunların hakim ideolojinin değirmenine su taşıdıklarını veya en azından kapitalizmi pek yıpratamadıklarını düşünmek için kötü niyetli veya salak mı olmak gerekir? Ortalama zekaya hitap etmeseler çok satmazlar. Kitaplarını okuduğumuzda bu durumu daha da iyi anlıyoruz. Sizi de anlıyorum, ikna etmekte oldukça başarılılar. Bilimsellik iddiasıyla yola çıkıyorlar en başta.
Kaan Arslanoğlu 12.06.2016
Ama sizler sanki 20 yıl önce 10 yıl önce 5 yıl önce... cevaplarınızı almamış gibi, -çünkü ne okur ne düşünürsünüz- bunları hiç pişirmeden yine önümüze getirirsiniz. Bir demans hali ki demans... şimdi cevap veririz üç dakika sonra hiçbir cevap almamış gibi aynı itirazı getirirsiniz. Bunlar da çoğunluk salaklığının klişe omurilik salgılarıdır. Şu etrafına bak, Tanrı olmasa bunları nasıl olurdu sorusunun aynısı zırvaları gözlüklü keçi sakallı entel bozuntularından daha bir kibirli işitmek. Keşke bu dediklerim de hakaret olsa keşke bu da öfke sonucu olsa. Ne yazık ki çevremizdeki gerçek budur, neşelensek de budur gülsek de ağlasak da budur. Salaklığa salaklığı anlatmak tam bir kısır döngüdür. Anlamayana laf anlatmak bir çiledir. Ve biz bunu yapıyoruz, insanın salak olduğunu kendimizin de salak olduğunu bile bile bunu yapıyoruz, değişim için, evrim devrim veya reform için emek harcıyoruz. Sizse insani tarzda geviş getirmeye devam ediyorsunuz.
Kaan Arslanoğlu 12.06.2016
Mete bey, size saygım gereği, insana saygı gereği cevap veriyorum. Dediklerimde en ufak öfke yok. Keşke olsaydı. Keşke neşelendiğim zaman tamamen farklı düşünseydim. Dediklerimde en ufak hakaret yok. Keşke olsaydı. İnsan salak ve kötü niyetli bir canlıdır. Üstelik en fenası kendini akıllı ve bilgili zanneder. Bu, onun yıkıcılığını daha da artırır. Tüm saygımla söylüyorum siz salak veya kötü niyetli, belki de ikisi birden bir insansınız. Şuradaki iki cümleyi bile anlayamıyorsunuz. Alıntılar yapıyorsunuz bir de. Büyük bir iddia ile dediniz ki evrimciler insana boş verir, bugüne ve insanın sorunlarına boş verir veya ırkçı faşist olur. Ben de iki karşılaştırma üstünden hani, tam tersi dedim. Onu bile çarpıtıp, olayı kişiselleştirme suçlaması yapıyorsunuz. En zor işe girişiyoruz. Salak ve kötü niyetli insana bunun böyle olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Keşke öfkeden deseydim bunları keşke hakaretten, ama ne yazık ki bilimsel gerçeği anlatıyorum.
arif yavuz aksoy 12.06.2016
istemeyerek bu tartışmaya dahil olucam. 1. öjeni ile ırkçılık aynı kökten gelmez. hatta prensipte alakaları bile yoktur. öyle olsaydı tohum ve soy ıslahı gayet ırkçı manevralar olurdu. 2. evrim temelli konuşmak insanı yaptıklarından sorumlu tutulamayacak bi biolojik birime niye dönüştürsün? bunu tartışan "bilinç" de evrimin ürünü nihayetinde. ahlak ve vicdani sorgulama evrim ürünü işte. uzaydan veya değişmez cennet'ten falan mı üflendi bunlar? 3. bunun neresinden kapitalist algı yayma bilimi çıkartılabiliyo? ben bunu hakikaten anlamıyorum. velev ki burada "öjeni"ye işaret ediliyo olsun, bunun end-product'ı kapitalizm değil olsa olsa revize lonca sistemi veya ütopik sosyalizm olur. 4. taş tanrı Zardoz'u izledin mi mete berkcim? a.y.a. konfüzsss
Mete Berk 12.06.2016
Yine öfkeniz, evrimsel kökenlerinizden çıkıp sizi ele geçirdi. Alecto derdi helenler. Henüz hiçbirimiz antikapitalist harekette önemli bir ilerleme sağlayabilmiş görünmüyoruz. Evrimden yola çıkarak bir yere varamayacağımızı söylüyorum. Bu kişisel bir saldırı değildir. Steven Pinker sizin amca oğlunuz olmadığı gibi, ben de Paul D'amato'yu şahsen tanımam, kim olduğunu çok da umursamam. Fikir tartışmasından çıkıp konu kişiselliğe dökülünce konuşacak birşey kalmıyor hocam. İyi çalışmalar dilerim.
Kaan Arslanoğlu 12.06.2016
Mete Bey omurilikten düşünmenin keyfiyle döktürmeye devam ediyor. Mete beyciğim şu ülkede ve dünyada değişim, devrim, ilerleme, aydınlanma, vb. için neler yaptığımızı bir karşılaştıralım isterseniz. Paul ne karın ağrısı ile beni karşılaştırın veya sizinle bu sitede evrimci düşünen herhangi bir arkadaşımızı karşılaştıralım. Sizin Marksizminiz veya devrimciliğiniz nedense kapitalizme hizmete veya ırkçılığa yarıyor genelde, bizimki kapitalizme karşı mücadeleye. Bu çelişkiyi çözemedim. Omuriliğiniz ne diyor bu konuda acaba? İlkel sinir sistemi katmanları daima daha sağlamdır, saygım var onlara.
Mete Berk 12.06.2016
Paul D'amato'nun Marksizmin Anlamı kitabında evrimci materyalizmin kapitalizmin devamını destekleyen, insanı hayvana ve yaptıklarından sorumlu tutulamayacak bir biyolojik ürüne dönüştürdüğünü anlatıyor. Biyolojik deterministler hiçbir şey yapmadan durmamızı buyuruyor. İnsan böyledir, evrim geçirmeden başka bir yol yok, "tek yol evrim" ve dolayısıyla kapitalizme boyun eğmekten başka çare yok bunlara göre. Yeni bir fikir değil, 150 yıllık geçmişi var ve öjenik ve ırkçı uygulamalara dayanak oluşturmuştur. Bilim adı altında kapitalist algı yayma bilimidir...
Josef Kılçıkız 07.06.2016
Irkçı milliyetçiliğin evrimsel anatomiyle malül jargonu "kanı bozuklar, sütü bozuklar, ciğeri beş para etmezler…" vs. gibi köşeli ve sert hissiyatlardan oluşur. Yaptığımız her şey ileride bir yerlerde bir kapıyı kapatır. Sonunda açık bir tek kapı kalır. Seçim ve kararlarıyla bir sosyal selektion gerçekleştirir insan, aslında sosyaldarwinist süreçlerden geçer ama ancak neticeye (ölüm) baktığında anlar bunu, duraklara karşı hayatın derin anlatısı kazanır sonunda. Sevgili Taylan, bunlar yazının siyasal gündemle bağlantılı bana çağrıştırdıkları şeyler, ilgiyle okudum, nicelerine
arif yavuz aksoy 07.06.2016
yine gelip bana kendince dokundurmuşun. oysa common idiot bile "işte bunlar hep evrim" derken türe ait davranışı bırak kastetmeyi; göze soka soka gösterdiğimi idrak ederdi. bana benim yazımdaki cümle üzerinden laf sokacaksan oraya beklerim. burası seni kesmez! ayrıcaaa, şu arka bahçede 5-6 hafta evvel yavrulayan bi kedinin 3 tane yavrusu oldu. 2 tanesi bildiğin, standart kedi yavrusu formatında. siyah benekli (ki bizimkiler ona zorro diyo) ise inanılmaz derecede zeki, iletişime açık ve çok numaracı (acaip de hızlı öğreniyo). şimdi ben bunların aynı batından çıkma yavrular olarak farkını "işte bunlar hep evrim" diye açıklamaya kalkışmam (niye? çünkü ben kifayetsiz değilim). ama direkt "zorro diğerlerinden daha zeki bi hayman" derim. bu beni faşist, indirgemeci, vıtvıt, bikbik yapmaz. lafı "caud"undan anlama canımındışı, sıfırtanem! a.y.a. meteberk'e hoşgeldin der ve onu (inisiyalsizsin ama niklisin yine de) izana davet eder. mucucuksss
Mete Berk 07.06.2016
Söylemek istediğimi çok iyi ifade etmişsiniz. Evrimsel bakış açısı sevmediğimiz bir insana alt tür canlıymış, hayvanmış gibi yaklaşmak için eşsiz bir fırsat sunuyor. "İşte bunlar hep evrim" diyebiliyoruz. Nereye vardığımız meçhul. Buradan yola çıkarak nasıl bir siyaset geliştirebiliriz. İnsanın hayvan olduğunu bilerek nasıl bir yaklaşım sergileyeceğiz. İyi toplum aşısı mı geliştirmeliyiz, Pavlov'un yöntemlerine mi başvurmalıyız, köpeklere fısıldayan adamı mı takip etmeliyiz... Edebiyat, sanat, felsefe bu yaklaşımın neresinde...
Kaan Arslanoğlu 06.06.2016
Mete Bey, Evrimle her şeyi açıklamak mümkün değil, ama birçok şeyi açıklamak mümkün. Örneğin ne kitapta, ne de bu yazıda evrimle her şeyi açıklamak mümkündür, diye yazıyor. Ama böyle bir iddia varmış gibi, siz bunun cümlesini kurup, karşı fikrinizi ifade ediyorsunuz. İşte pek çok insanda her gün milyarlarcasını gördüğümüz bu sizin mantık yürütme tarzınız tamamen evrimseldir. Kitapta ve bahsi geçen kaynaklarda bu ve benzeri düşünce şekillerinin evrimsel kanıtları bolca var. Aslında az çok aklı başında her insan için kendini veya çevresini az buçuk gözlemlediğinde böyle çok kalıp var ki, bunu az buçuk önyargısız bir kafa zaten evrime bağlayacaktır. Kuantum fiziği ise insanda yine evrimsel gelişme seviyesi bakımından birçok abuk sabuk yoruma yol açmaktadır ki, onu da başka bir yazıda ifade etmiştik. Ne var ki, evrimden en az futbola uzak olduğu kadar uzaktır, bir bakıma da tabii ki yakındır. Saygılar.
Mete Berk 06.06.2016
Evrimsel bakış açısından din, siyaset oluyorsa kuantum fiziği bakış açısından din ve felsefe de olmalı. Herşeyin kökenine ineceksek en dipten başlanabilir. Evrim genetik bilimlerin alanıdır. Davranış bilimlere dair kesin olmayan çıkarımlar yapar. Din, siyaset ise multifaktöryeldir. Evrimle hepsini açıklamak mümkün değil. Aynı evrimi geçirmiş iki maymunun yaşadıkları japon adasının olanaklarına göre davranışları değişirken, siyasete sadece evrimden yola çıkarak bakmanın yetersizliğini tahmin edersiniz. Evrime veya kuantuma göre dine ve siyasete bakınca toplumu, insanın nasıl ve nereye doğru harekete geçireceğiz bilemiyoruz. Salt bilimsel insanın neden sanata ihtiyacı olsun. Metafizikle bağlantılı olmayan sanattan ne anlar. Evrim psikologları insan davranışını geniş bir kaynaktan, hayvan akrabalarımızın davranışlarından yola çıkarak açıklıyorlar. Evrim hayvanlığımızı açıklayabilir, tekrar hayvan olabilmemizin yolunu gösterebilir, toplumsal gelişmenin yolunu ise maalesef gösteremez.
Deniz Can 06.06.2016
Dip yapı tanımını beğendim. Son paragraf kafamı karıştırdı, biyoloji sadece fiziksel yapıyı tanımlamıyor mu, neden evrimsel biyolojiyi bilmek zorundayız, evrimsel sosyoloji ya da evrimsel psikoloji daha doğru değil mi yani evrimin salt biyolojik değil psikolojik ve sosyolojik açılardan ele alınmasının gerektiği, Kaan Beyin savunduğu bu değil mi. Kitabın büyük bölümünü okudum, gayet anlaşılır bir üslup ve keyifle okuyorum. Bu kitabın hakkını vermem için önerdiğiniz ön kitaplar nelerdir, bilmek isterim. Saygıyla.