Kitap
Kısa Kısa… Kitap Tanıtımları -2-

Kaan Turhan’dan “Sivil Casus” ve “Devşirme Gençlik”, son okuduğum kitaplardan ikisi. 23 yaşındayken basılmış “Sivil Casus”. Gayet kapsamlı, ciddi bir çalışma. Birçok akademisyen bu düzeyde eser veremiyor. Kaan Turhan, o kadar genç yaşta başarmış işi ve üstelik o, ilk kitabı değilmiş.
Sivil Toplum kuramını ele alıyor Turhan bu kitapta ve sivil toplum kuruluşları üstünden emperyalizmin ülke siyasetine, kültürüne, eğitimine, ekonomisine, nasıl, ne yollarla, hangi kişiler eliyle el attığını, gayet ayrıntılı belge ve bilgilere dayanarak döküyor. Turhan’ın bu kitaptaki aşırı milliyetçi ve tek yanlı yaklaşımına katılmamakla birlikte, verdiği bilgilerden hayli yararlandım, aydınlandım.
Kitapta benim ismim de geçiyor “casuslar” arasında. Sayfa: 569. Kasım 2001’de İnsan Hakları Vakfı-Derneği’nin yapmış olduğu konferansın “İşkence ve Kötü Muamele” toplantısına katılanlar arasında. Üstelik Heinrich Böll Vakfı sponsorlu. Eee, o kadar ayrıntılı ve içerden bilgiyi nereden sağlıyorum zannediyordunuz.
Sayfa 564-565 tam bir hayal kırıklığı. Hani şu benim de katıldığım, desteklediğim “Herkes İçin Adalet” yürüyüşü vardı ya, yazın. Bu adla ilk toplantıyı kim yapmış biliyor musunuz? Diyarbakır Barosu, AB desteği ile gerçekleştirilmiş ve baro başkanı kimmiş o sıra? AaaaAğ: Bildiniz, Sezgin Tanrıkulu. Yani bu fikir de Kılıçdaroğlu’ndan çıkmamış görünüyor. Alın işte bir casusluğum daha. Kitapta böyle birçok enteresan bilgi mevcut.
En ilginçlerinden biri büyük yazar Ece Temelkuran’ın büyüklüğüne yakışır çözümlemesi:
“Norveç’te bir görüntü vardı. Mayın aramada kullanılan bir penguene albay rütbesi verilişinin töreni yapılıyordu. Penguen önde, askerler arkada yürüyordu… İngiliz ordusunun Irak sahillerinde, Queen’in bir şarkısı eşliğinde çektiği klibi gördünüz mü? Savaş gemisindeki bütün askerler şarkıya playback yapıyor, makineli tüfeklerini gitar gibi kullanıyor. (Ne şiriiin, yer Ece ablanız sizi- Benim notum.) Böyle ordulara sahip olan Avrupa Birliği ülkelerinin buralarda bambaşka olan ordu imgesini ve resmini anlaması zorlaşıyor.”
“Devşirme Gençlik” ise 2010’da basılmış. Deminki kitap içindeki gençlik ve eğitimle ilgili bölümler alınmış, bazı ekler yapılmış, kitap ortaya çıkmış. Turhan’ın sonrasında da başka kitapları çıkmış. İnternetten bakabilirsiniz.
Şimdi sorulması gereken “harika çocuk-genç” başlangıcı yapan 83 doğumlu Kaan Turhan’ın neden birden bire durduğu ve böyle ciddi eserlerin daha iyilerini vermez olduğu. Gerçi 2017 tarihinde basılan “Doğu’da Aşiret ve Toprak Sorunu” adlı son bir kitabı da elimde. Ama güncelden, güncel siyasetten uzaklaştığı kesin. Sanki iki Kaan Turhan var. O ciddi siyasi incelemeleri yapan eski Turhan ve sonraki o değilmiş gibi duran Kaan. Bunun bazı nedenlerini biliyorum, bunlardan biri kendini şiire, edebiyat dergisi çıkarmaya vermesi gibi. Biri, yaşadığı şehri değiştirmesi gibi. Ama hepsini bilemeyiz.
Keşke bu kanalda da devam etseydi.
Seyreyle Dünyayı… Geçenlerde, "hakkında olumlu yazdığım kitaplar" bahsi açıldığında söz etmiştim. Bu da pek bilinmeyen bir Türk yazar (Karamanlı bir Rum). Türkçe yazmış. Harika bir mizahi anlatım, romansı. Tabii bu romanı teknik açıdan 1871'de yazıldığına göre yargılamak gerek.
Freud Hakkında İki Kitap: Bir Putun Alacakaranlığı (Michel Onfray) ve Freud: Görüntünün Ortasındaki Karanlık (Louis Breger)
İNSANLARI BİR ASIRDAN FAZLA KANDIRAMAZSINIZ !
“Freud çok yalan söyledi, gerçekleri gizledi, kendi efsanesini devam ettirmek için didindi durdu. Onun izinden gidenlerle ve kızıyla yaşamı boyunca gerçekleştirdiği yazışmaları ortadan kaldırdı… Mektupları yok etme yolları aradı, özellikle de telepatiden geçerek, nümerolojiden, okültizme dek uzanan ölçüsüz ve saçma kuramlardan yana olan bir Freud manzarası çizen Fliess’le olanları… Bu mektuplardan ahlaka aykırı olan bölümler çıkarılmış, efsaneye uygun olarak yeniden kaleme alınıp tek versiyon halinde yıllar boyu dağıtılmıştır.
Aynı zamanda, Freud’un sonuçları tahrif ettiğini, bazı hasta isimlerini uydurduğunu, keşiflerini hiçbir zaman bulunmayan kliniklere dayandırdığını, yaptığı tahriflere dair kanıtları da ortadan yok ettiğini fark ediyoruz… Küçük çapta bir holokost.” Michel ONFRAY
Freud’un tamamen uydurma savlarını kabul ederseniz Freud’u haklı çıkarırsınız. Eğer bunları reddederseniz, muhakkak ki kendi akıl bozukluğunuzdan dolayı reddedersiniz. Bu reddediş sizdeki nevrozun en kesin kanıtıdır. Her iki durumda da Freud haklı çıkar.
Breger’in kitabını çok önceleri okumuştum. Son derece sağlam ve yararlı bir kitap. Onfray’in kitabından, Ayşe Güren’in, bu kitabın çevirisi hakkında yazdığı eleştiriyle haberim oldu. Onu da okudum, esaslı bir kitap. İkisini de şiddetle tavsiye ederim.
Freud dinine inanan, en azından o mezmurlarla konuşup düşünen on milyonlarca entelektüelin, nasıl büyülendiğini gösterir belgeler. Düşünce zehrine karşı tam bir panzehir.
Not: Fakat, yazarlarımızdan Ayşe L. Güren, Onfray'in kitabının çok hatalı ve kötü çevrildiğini, bu haliyle tavsiye edilemeyeceğini söylüyor. Sitemizde tam da bu konuda bir yazısı çıkmıştı: http://www.insanbu.com/Kitap-Haberleri/485-bir-putun-alacakaranligi-cevirisine-dair-karanlik-dusunceler
Onu da okuyun, karar verin. Takdirinize sunulur.
SUAT DERVİŞ NASIL BİR ROMANCI?
Son haftalarda üç kitabını okudum. "Kara Kitap" adıyla ilgimi çekti. Sunuşu okuyunca daha çok ilgimi çekti. Çünkü "Gotik Romanlar" deniyordu, içindeki dört kısa roman için. Pek başarılı bulduğumu söyleyemem. Ama bunları 20'li yaşlarının başında yazmış. Sadece bir yeteneği göstermesi bakımından önemli. "Aksaray'dan Bir Perihan" vasat, hatta bazı bölümleriyle vasat altı bir roman. Tavsiye etmem.
Ama "Hiç"i gerçekten beğendim. Usta işi psikolojik çözümlemeler dışında, anlatımı hayli iyi. Ama okumak isteyenlere bunun da çok iç karartıcı bir roman olduğunu, fazlasıyla karamsar olduğunu baştan söylemeliyim. Tabii bu özelliği benim ölçülerime göre onu, iyi roman düzeyinden düşürmüyor. Fakat "komünist", "Marksist" olduğu iddia edilen bir yazar için tuhaf değil mi? Biz yazsak daha baştan biletimizi keserler, netekim kesiyorlar..." Aksaray'dan Bir Perihan" romanı da çok karamsar, en sonuna yama gibi bir "umutlu bölüm" eklemiş, o da çok sakil durmuş.
Suat Derviş'ten birkaç kitap daha okumak farz oldu, tam kararımı verebilmek için. "Fosforlu Cevriye" nasıl sizce? Bayağı önceleri okumuştum, aklımda çok şey yer etmemiş. Demek ki fazla beğenmemişim. Ama "Çılgın Gibi"yi öven çok?
Kaan Arslanoğlu
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
Emin Cengiz 26.11.2017
Freud'un teorileri ve Marx'ın tarih teorisi yanlışlanamadığından bilimsel teori değillerdir. Deneme-yanılmaya izin vermezler, çürütmenin mümkün olmaması sözde-bilim olmalarının en önemli nedenidir. Aslında iki teori de defalarca çürütülmüştür. Gerçeğe uymadıkları görülmüştür. Yanlışlatacak öneri bulmaktan vazgeçen freudçu ve marksçılar bilimle ilgisi ıkmayan dogmatik bir kafaya sahip din adamlarına dönüştüler ve siz acımasızca eleştiren bilimselliğin temsilcisisiniz. Kaan Arslanoğlu gibi acımasızca eleştirmeden bilimsel olunamaz.
Emin Cengiz 26.11.2017
Freud'un psikanalizi sözde-vilim olduğu Karl Popper tarafından ispatlanmıştır. Marx'ın tarihsel materyalizmi de safsatadır. Bu konuya değinileceği günleri özlemle bekliyoruz. Popper bizde bilim adamları tarafından pek okunmuyor. Marksistler inançlarına zarar gelecek diye pek hoşlanmazlar Popper'dan. Marx'ın kapitalizm eleştirisi doğru, tarih teorisinde ise tamamen safsatadan oluşan yanlış bir teoriydi. Freud'dan ve tarih teorisinden arındırılmış bir marksizmin kurulması gerekmektedir.