Biraz da Kitaplarımızı Okuyun Yahu! Kitap Fuarı Açılırken..

Biraz da Kitaplarımızı Okuyun Yahu! Kitap Fuarı Açılırken..

Makaleler, yazarların ocak ağzıdır. Asıl maden diptedir, kitaplardır. Günlük tartışmalar belli bir ilgi çekiyor, hele polemik çıkmışsa, ocak kapısında kapışmalar yaşanıyor. Kimi o taraftan kimi bu taraftan tavır alıyor. Ama asıl madenden pek az kişi yararlanmak istiyor. Çünkü, kapıda, gün ışığında dolaşmak kolay, madene inmek zaman ve emek istiyor.

Pek çok dostla karşılaştığımda aynı şeyi soruyorlar: “Yazmaya devam ediyor musun?” “Heee” diyorum, “ediyorum.” “Sen de okumamaya devam ediyor musun?” diyemiyorum. Kitap bahsi açmaktan bilhassa kaçınıyorum. Sinirimi bozuyor. Beni izlediğini 25 yıl önceki kitabımdan söz ederek kanıtlayan akrabam, bana bir zaman önce okuduğu son derece tırıl kitabı soruyor: “Şunu okudun mu? Muhakkak okumalısın!..” Kitaplarımızı okuyup, tartışanlara müteşekkirim. Sözüm, onlara değil.   

Bu işi kıvıramadığımız belli. Bu kıvrıksız halimize bakmadan bazı dostlar da demez mi: “Bir parti kursak ya. Parti kur!” Dalga geçer gibi. Şu mütevazı internet sitesinde hepi topu 20 küsur yazar, birkaç bin okur varken, teki bile ortak hareket etmiyor. Hiçbir konuda. Herkesin teli ayrı tıngırdıyor.

O yüzden biz daha derinden beklentisiz gitmek zorundayız. Yine kitaplarla. Israrla, inatla, kitaplarla. Şimdi size yazarlarımızdan rastgele birkaçar kitap önereceğim.

Yüzü Silinenler romanımla başlayayım. Yüzümü silip, yüzsüzlük edip şunu söylemek zorundayım: Herkesin sözüm ona bu denli siyasi geçindiği bir ortamda, 15 Temmuz’u öncesiyle ve sonrasıyla anlatan böyle bir romanın en az 10 baskı yapması gerekirdi. Ve bu pek bilmiş aydınların bolca rastlandığı ülkede yarım buçuk edebiyat değeri bilinseydi 15 baskı yapardı. Sonuçta bu roman bizim makus talihimizi anlatıyor, kendi yarattığımız kaderi... Biz bu AKP’ye, onun gübresi CHP ve HDP’ye mahkumuz. Moraliniz bozulmuştur. Kitap eğlenceli, esprili bir kitap, ona rağmen moralinizi daha da bozabilir. Baştan uyarması.

Kendi kitaplarımızdan bahsetmemizi lütfen ayıplamayın. Çünkü medyada bunlardan neredeyse hiç söz edilmiyor.

Taylan Kara kitapları: Böyle de Buyurabilirdi Zerdüşt, Poe’nun Kuzgunu, Cölanj, Vasatlığa Giriş Dersleri, Vasat Edebiyatı 101

İlknur Arslanoğlu ve Tıp Bu Değil’leri bir daha hatırlatalım. Tıp Bu Değil I, Tıp Bu Değil II ve Tıp Budur

Akif Akalın: Toplumcu Tıbba Giriş, Sağlığa ve Hastalığa Toplumcu Yaklaşım, Toplumcu Tıp – Sovyetler Birliği Deneyimi

İnan Sabırcan: Zombiyi Isıran Adam

Kaan Turhan: Sivil Casus, Doğu’da Aşiret ve Toprak Sorunu, Ergenekon ve Fethullah, Ilımlı İslam ve Misyonerlik, Madenler ve Emperyalizm…

Ayşe Güren: Şemsiyesine Saklanan Adam, Dinozor Kuşları, Gökten Yağan İkizler Aşkına (çocuk kitapları) ve Süreduran

Mehmet Tanju Akad: Gayri Nizami Savaş, Modern Savaşın Temel Kavramları, Savaş Tarihinin Dönüm Noktaları, Strateji Üzerine, Türk Siyaset Geleneği, Çağdaş Toplumda Savaş

Yine benden: Bilhassa… Evrimci Açıdan Din Psikoloji Siyaset, Eleştirel Bakışla Güneş-Dil Kuramı ve İlk Güneş-Dil Sözlüğü

Kuramsal kitaplarıma toplu bakış için şu yazıyı tıklayabilirsiniz: http://www.insanbu.com/kaan-arslanoglu-Haberleri/453-davar-surusunde-bir-davar-olarak-ben

Genel olarak Türk edebiyatında yenileri merak ediyorsanız şu yazıyı mutlaka okumalısınız:      http://www.insanbu.com/kaan-arslanoglu-Haberleri/520-davar-toplumun-seks-yasami-cinnet-bahceleri

Mehmet Yılmaz: Modernden Postmoderne Sanat, Sanatın Günceli Güncelin Sanatı, Sanatın Felsefesi Felsefenin Sanatı, Fotoğraf Resimdir

Mete Demirtürk: Yalanın Masumiyeti Üzerine Başarısız Bir Deneme, Şiirler

Nihat Ateş: Akla Çarpan, Bedensiz Kadınlar, Çöküş Romanları, Dinlenen Cadı, Od Kuyusunda Bir Ayna

 

Unuttuğumuz vardır. Kusura bakmasınlar. Bu yazıyı okumuşlarsa lütfen yorum yazsınlar, ekleyelim.

Kaan Arslanoğlu


  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 12.11.2017

    Sayın cem deniz. Gercek adiniz bu ise tabii. Sosyal darwinizme destek vermiyorum. Sadece insanligin evrimle geldigi noktanin guzellikleri yaninda cirkinliklerini sergiliyorum. Sizin yorumunuz da savimi guclendiriyor. Bir kurami anlamadan arastirmadan yalapsap kose yazizi bilgileriyle buyuk buyuk laflar etmek ozellikle bu turun entel ve kendini solcu sanan bireylerinde pek yaygindir mesela. Az bilgi buyuk lafin solculuk sanilmasi bu ture ozgu. Sosyal darwinist degilim. Bu ture bile sevecenlikle bakabiliyorum . Sevgiler saygilat.

  • Cem Deniz

    Cem Deniz 12.11.2017

    Evrimci teoriler;1- Evrimsel olayları sadece toplumlar içinde görürler, yayılma ve siyasal gelişmeler gibi dış etkenleri görmezden gelirler. 2-Uyum kavramını kullanırlar, toplumsal çatışmaları görmezden gelirler. 3- Evrim kavramını gelişme ve ilerleme ile eş anlamlı kabul ederler. 4- Özneleri pasif kabul eder, insan etkinliklerinin gücünü görmezden gelirler. 5- Tarihsel özgüllükleri dikkate almaksızın bütün toplumlar için aynı genel geçer kuralları ileri sürerler. Liberalizmin topluma saldırısının en önemli araçlarından birinin solcular tarafından sürdürülmesi düşündürücüdür.

  • Cem Deniz

    Cem Deniz 12.11.2017

    Kaan Arslanoğlu'nun 19. yüzyıldn kalma Herbert Spencer'a öykünen sosyal darwinizme destek veren fikirleri olmasa sosyalist olduğuna inanacağız. Et yiyen ulusların daha üstün olduğunu düşünüyor üstüne üstlük. Yoksulluk, suç işleme gibi özelliklerin genlerle aktarıldığını yeni bulmuş gibi sunuyor. Irkçı, öjenik ve baskıcı doktrinlerin oluşturulmasında etkili sosyal darwinizm, birçok ülkede sosyal eşitsizliklerin meşrulaştırılması için kullanılmıştır. Sosyalizm sınıf çıkarını gözetirken, sosyal darwinizm bireylerin çıkarını Adam Smith'in teorisinde olduğu gibi "gizli el" tarafından birleştirildiğini savunur. Kropotkin, Karşılıklı Yardılaşma isimli çalışmasında canlıların rekabete değil yardımlaşmaya eğilimli olduklarını göstermiştir. Doğal seçilimi, rekabet temelinde öne sürenler Spencer gibi liberallerdir. Günümüzde Dan Brown gibi sözde yazarların ısıtıp sundukları bir görüştür. Sosyalizm her alanda sosyal darwinizme karşı çıkmalıdır.

  • Mete Demirtürk

    Mete Demirtürk 04.11.2017

    ++++++ Her bir araya gelişimizde, üzüntüsünü dile getirir, felâket hayıflanırdı. "Ölmeden bu toplum adam yerine koymaz seni" diye söylenirdi. Benim " Ölmeden, hak ettiğin tâcı başına koymaz ölü sevici bu toplum" demem ordan gelir. Öldü... Çok çok acı ki, gencecik bir yaşta. Ve nasıl bir illüzyonsa, birkaç yıl sonra birden keşfedildi. İnşallah sizler için böyle olmaz. Hiç beklemediği ilgisizliğe ne derdi? "Ben buradayım ey okur, sen nerdesin?" Evet aziz Hocam, aynı soruyu şimdi siz soruyorsunuz, sahi nerede bu okur? Dilim varmıyor ama, şeytan beni dürtüyor söyle diye. Sakın, tek güvencemiz olan okur da, sistemin sizleri kutsamasını beklemesin? Saygılar...

  • Mete Demirtürk

    Mete Demirtürk 04.11.2017

    Sevgili Hocam, öncelikle hepimizin bildiğini söylemek istiyorum. Sen sistemi eleştirir, hattâ ret edersen sistem de seni öpmez. En azından görmezden gelerek bir tür cezalandırır. Sistemle başı hoş olmayan, senin gibi bakan, değerlendiren okurlar arka çıkacaklar. Çıkıyorlar mı? Evet. Yeterli mi? Hayır. Buraya tekrar döneceğim. Bir kaç ay evvel Oğuz Atay metnim yayınlandı. Özellikle sn. Nihat Ateş'ten rica etmiştim. Siz Hocam için ve değerli T. Kara için. Diğer adını andığınız dostları yakından tanımıyor, yazılarını ilgiyle okusam da, ara ara bilgilendirmenizle biraz daha tanıma mutluluğuna erişiyorum. İkinizin adını vermemi bağışlasınlar... Sitenin okurları Oğuz Atay'a ilgi gösteriyor, okuyor, (sağ olsunlar,) ama bir kişi olsun yahu elli yıl öncede böylemi diye bir hayret tepkisi vermedi. Evet elli yıl öncede böyleydi. Tıpkı bugün yaptıkları gibi, onu da görmezden geldiler. Ki Türk aydın çevresini, yazarını çizerini yakından tanısa da. +++++++++

  • Kaan Arslanoğlu

    Kaan Arslanoğlu 03.11.2017

    Akif Akalın'ın "mefruşat ve sanatı ayırt edememek" saptaması çok üst nitelikli olmuş. Teşekkürler.

  • AKİF AKALIN

    AKİF AKALIN 03.11.2017

    Ben bu karanlık dönem bir şekilde bittiğinde (belki biz göremeyeceğiz ama kesinlikle 10 - 100 - 1000 yıl sonra ama bir gün mutlaka) Kayıp Devrimin Öncesinde ve Yüzü Silinenler romanlarının "romancılıktaki" yeri ve öneminin, farklı bir "tür" olduğunun birilerince anlaşılacağından eminim. Şu anda bilim, kültür, sanat velhasıl toptan bir entellektüel karanlık içindeyiz. Zifiri karanlıkta hiçbir şey görünmüyor. İnanmayan İstanbul Bienali'ne gidip SANAT diye neler sergilenmiş görsün. Veya daha iyi bir önerim var: lütfen vakit ayırıp Bomontiada'ya gidin. Oradaki sergiler bir şekilde sergi alanındaki dekorasyon ve mefruşatla karışmış durumda. Eğer salonda hangileri sanatçının eseri, hangileri salondaki mefruşat ayırt edebilirseniz helal olsun. (Müdavimler dekorları ve mefruşatı daha önceki ziyaretlerinden hatırlayacağı için sayılmaz!).

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.