Kitap
Irkçılığın, Bağnaz Milliyetçiliğin Ana Kaynağı Batıdır

TÜRKE DÜŞMAN HAİN YETİŞTİRMEK TÜRKÜN MİLLİ GELENEĞİDİR / Hain yetiştirmede ve toplumu içeriden çökertmede sanırım bizden daha ileri bir millet yoktur. Bizim ilk kapsamlı yazılı belgemiz kabul edilen Orhun-Göktürk Anıtları’nın ana teması “içimizdeki İrlandalılardır”. Türk Türke nasıl ihanet eder, Türk nasıl yabancı büyük devletlerin çekim alanına girer, önderler, başbuğlar, kamunun önde gidenleri nasıl yabancı adlar alır, yabancı kültürleri benimserler, nasıl kolayca satın alınırlar!
“Kağan bilge imiş, cesur imiş; buyrukları bilge imiş, cesur imiş. Beyleri de kavmi de iyi imiş, böylece ülkeyi tutup töreye göre tanzim etmişler. Sonra kardeşler, oğullar kağan olmuş, küçük kardeş büyük kardeş gibi olmadığı, oğul babası gibi olmadığı için, bilgisiz kağanlar tahta oturmuşlar. Buyrukları da bilgisiz, fena imiş... Türk beyler, Türk adını atmışlar, Çin beylerinin adını almışlar. Çin hakanına boyun eğmişler, elli yıl işlerini güçlerini ona vermişler."
“Çin halkının sözleri tatlı, ipekli kumaşları yumuşak imiş. Tatlı sözlerle, yumuşak ipekli kumaşlarla kandırıp uzak halkları öylece yaklaştırırlar imiş. Tatlı sözlerine, ipekli kumaşlarına aldatıp Türk halk, çok sayıda öldün ! Türk halkı, mutlak öleceksin ! Güneyde Çuğay dağlarına Töğültün ovasına yerleşeyim dersen, Türk halkı mutlak öleceksin !”
Ne kadar güncel bir sorun değil mi! Çin’i çıkar oradan; ABD, Avrupa, Arabistan sözcüklerini koy, olsun güncel bir siyasi değerlendirme. İdeolojik, kültürel hegemonya anlatılıyor. Gramsci’den 1300 yıl önce. Anti-emperyalist bilinç oluşturulmaya çalışılıyor. Atatürk’ten bir o kadar yıl evvel.
Sanılmasın ki, Türke düşman bir dış güç var, Türk’ün başına gelen tüm felaketler ondan. Yazıt bunu anlatmıyor, asıl kabahati kendine yüklüyor, Türk’e yüklüyor. Yazıt zaten baştan sona Çin ile nasıl başa çıkılacak, bunun için içerdeki işbirlikçiler nasıl etkisizleştirilecek, Türk birliği nasıl sağlanacak teması üstünden yürüyor. Çin’le savaşlar ve Türk boyları arasındaki sürekli savaşlar... Kim haklı, buradan tam bilemeyiz, yazıyı yazana hemen veremeyiz “en doğru”luğu. Ancak Türklerin kendi aralarında sürekli savaşmaları da bir milli gelenek. Başka her ulusta var gerçi, belki bizdekinden fazlası var, ama ilk kitabede ana sorunun böyle şeyler etrafında dönmesi ilginç. “Biz bu işin kitabını”, kitabesini yazmışız başka deyişle.
Türkün Türkten başka dostu yoktur” sözünü de değiştirmek gerek. Eğer kitabe dikkatli okunursa ondan şu sonuç çıkar: “Türkün Türk’ten daha büyük düşmanı yoktur.”
“Akılsız hakanlar tahta oturmuş şüphesiz, kötü hakanlar tahta oturmuş şüphesiz. Kumandanları da akılsız imişler şüphesiz, kötü imişler şüphesiz. Beyleri, halkı itaatkar olmadığı için, Çin halkı hilekar ve sahtekar olduğu için, beylerle halkı karşılıklı kışkırttığı için, Türk halkı kurduğu devleti elden çıkarıvermiş.”
“Türk halkı ! aksisin: acıkırsan doyacağını düşünmezsin, bir doyarsan acıkacağını düşünmezsin. Öyle olduğun için besleyip doyurmuş olan hakanlarının sözlerini almadan her yere gittin, oralarda hep mahvoldun tükendin.”
YUKARIDAKİ PARÇA KİTAPTAN BİR SAYFA.. Milli gelenek devam ediyor. Yakın zamanlara kadar özellikle iktidarın, son yıllarda ise özellikle muhalefetin yaptıklarına bakın, anlarsınız. Dahası, on milyonlarca vatandaşımız ülkeye ve halka ihaneti bir yaşam biçimi, bir dünya görüşü haline getirmiş. Özellikle okumuş, yüksek öğrenim görmüş kesimde bu oran çok yüksek.
(13.4.2020 tarihli face paylaşımı)
“Batı Dillerinin Kökündeki Güçlü Türkçe” kitabının ilk birkaç sayfası
Irkçılığın, Bağnaz Milliyetçiliğin Ana Kaynağı Batıdır
Irkçılığın, bağnaz milliyetçiliğin, faşizmin kaynağı Batı uygarlığıdır. Şu anki en güçlü odağı da odur. Batı uygarlığı, başkası iğrensin, yiyemesin diye sofradaki nevaleye tükürüp duran obur çocuktur hâlâ. Her türlü kirli ve saldırgan ideolojinin ana üssüdür ama kendi dışındakileri biteviye ırkçılıkla, etnik milliyetçilikle, dincilikle, faşizmle suçlar. Her etkin siyasa ve düşünce kendi tekelinde dursun ister. Tüm kötülükleri kendi dışında gösterir ve muazzam etki gücü sayesinde bunu büyük ölçüde başarır.
Sovyetler çökene dek denetimindeki bağnaz milliyetçiliklerin en büyük örgütçüsü Batı’ydı. Radikal dinciliğin de en büyük örgütçüsü ve sponsoru onlardı. Artık bunların işlevleri büyük ölçüde bitti. Neo-liberal koronun dünyadaki tüm sopranoları, tenorları işte o zaman “ulus devlet” bitti oratoryosuna başladı. “Ulus devlet” bitsin demekti bu ve kendi radikal milliyetçi, fanatik dinci emperyal devletleri dışındaki tüm devletleri parçalamaya koyuldular. “Tüm etnik milliyetler, en küçük gruplara kadar ayrılmalı, özgür olmalı”ydı artık. Yeni demokrasi anlayışı böyle bir şeydi, yeni solculuk da böyle olmalıydı, yeni elit entelijansiya bu “rap” şarkıları çığırmalıydı. Radikal İslam’a karşı ılımlı İslam medyayla, edebiyatla, akademiyle, topla, füzeyle, tüm güçle desteklenmeliydi.
Sonuç: Ardı kesilmeyen kanlı iç savaşlar, “diktatörlere karşı” milyonlarca insanın ölümüne yol açan askeri müdahaleler, ılımlı İslam iktidarlarının altın çağı.
Türk’ü Tarihten, Türkçe’yi Dilbilimden Silmişler
Dediğimiz zaman küçük bir grup Türk milliyetçisi, köşe bucağa atıldıkları için silinmeyip tozlanmış az miktardaki “gerçek” Atatürkçü, gözleri parlayarak “Evet, evet, doğru” der; ancak okumuşlarımız, okumamışlarımızın ezici çoğunluğu… Atatürkçülerin ve Türk milliyetçilerinin bile büyük çoğunluğu, “Yine mi ırkçı, milliyetçi martavallar” diye dudak büker. Evet, Türkü tarihten, Türkçeyi dilbilimden silmişler ama bunu Türk’e yaptırmışlar. Irkçılığın ağababaları, milliyetçiliğin uluslararası duayenleri, faşizmin şahikalarını yaratırken… Evet bu Batılı siyasetçiler, Avrupalı sosyal bilimciler ırkçı kuramda harikalar yaratırlarken…
Irkçılık, faşistlik, bağnaz milliyetçilik kabahatini de tepesine bindikleri uluslara atmışlar hep. Strateji ve taktikleri gönenç içinde devam etmekte, utkuları yedi kıtaya "atta" etmekte. Elit milletlerin dışındaki “2. ve 3. sınıf uluslardan” ne zaman “ama, biz de varız” diyen bir ses çıksa… “Hadi oradan Nazi bozuntusu, Mengele artığı!” ve benzeri salvolarla orantısız bir entelektüel şiddet uygulanmakta… Sesi çıkaran pısmasa da çevresindeki cümle alem üç buçuk atmakta. Ve yine ne demiştik, “faşistlik, ırkçılık” suçlamasına zaten bizzat kendileri bulaşmamakta, efsunladıkları yerli okumuş çoğunluk, siyaset, medya, akademi proktokolleri bunu onlar adına zaten yapmakta.
Bakın şunu demeyin, baştan bozuşuruz: “Ama onlar ırkçılıklarının da, faşistliklerinin de özeleştirisini verdiler, geçmişleriyle yüzleştiler… Bu ayıptan sıyrıldılar. Biz ise yüzleşmedik, özeleştiri vermedik, onların bıraktığı yerden devam ediyoruz.” “Biz” derken, kendileri işin içinden sıyrılmış vaziyette, pirüpak melek kıvamında, kendilerinden başkasını, “onunla hiç ilgileri yokmuş gibi devleti, milleti, halkı, başka milliyetçileri, ulusalcıları vb.” kastederler.
Yukarıdaki bölüm başlığına da bu vesileyle daha net bir açıklama getirelim: Türk milliyetçilerinin de, Atatürkçülerin de kahir ekseriyeti kıvama getirilmiştir Türkiye’de. PKK destekçisi bir “Türk milliyetçiliği”, Atatürk’ün icraatından organik kurtlu elmadan daha fazla tiksinen bir “Atatürkçü” kitle yaratılmıştır ki… “Faşizmin Kitle Ruhu Anlayışı”nı yazan Wilhelm Reich usta mezarından kalkıp gelse, tabloyu görse, işin içinden çıkamaz, tekrar delirmek suretiyle kabrine geri kaçardı.
Evet, onlar yüzleşmiş, özeleştiri yapmışlar, bizse yapmamışız, diyorlardı.. Tam tersi, bu ayıbı işte bizde bunları söyleyenlere bulaştırdılar, her ülkede yerli taşeronlar, Batı’da ne ideoloji hakimse onu bize aynen çeviren hık deyiciler yarattılar. Yüzleşmediler yüzsüzleştiler, özeleştiri yapmadılar, özlerini cilaladılar. 50 milyon insanı öldürdükleri 2. Büyük Savaş’tan sonra tüm dünyada çıkardıkları savaşlarda 30 milyondan fazla insanın ölümüne yol açan bir uygarlığın ideolojisinden bahsediyoruz. “Milliyetçi, ırkçı, faşist” olmayan, tüm bunlardan arınmış, sadece “demokrasi” ve “özgürlük” âşığı Batı uygarlığından. O demokrasi için sadece son yirmi yılda, sadece bize yakın coğrafyada milyondan fazla insanı katleden bir hâkim ideolojiden.
Şöyle yapıyorlar, böyle yapıyorlar, işbirlikçi yetiştiriyorlar, alık kitleler yaratıyorlar, falan derken kabahatin büyüğünü onlara yüklediğim sanılmasın. İnsan soyunun temel özelliği: Güçlü zayıfı elbette ezecek, akıllı salağı tabii ki kandıracaktır. Salak da kanmasın! Salak olmak belki onun kabahati değil ama benim de değil, bizim de değil. Aksine bundan en çok zarar gören bizim gibilerdir, ortada kalanlar.
Kaan Arslanoğlu
Not: Editör dostumun olağanüstü geciktirmesi ve sonrasında her şeyin yavaştan alınması, en son aşamada dağıtım şirketi PUNTO’nun dağıtımı durdurması sonucunda.. (Sonuncusunda Corona salgını gerekçe gösterilerek) .. internet satış noktalarına sipariş yapan birçok okurun siparişleri iptal edilerek paraları iade edilmişti. Şimdi bana tekrar dağıtılmaya başlandığı söylendi. Umarım yeni bir kesintiye uğramaz.. Ama uğrarsa da artık kitabın birçok bölümünü böyle parça parça yayınlamayı sürdürürüm..
Bir internet satış noktası:
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
kaan arslanoğlu 31.05.2020
Değerli Faik Çaltılı, Değerli Bahadır Gürbüzer... teşekkürler.. Sayın Gürbüzer.. işin teorik kısmı ayrı bir umman, örnekler ve sözlük kısmı ayrı bir deniz... Biz teorik bölümde yeterli ölçekte araştırma ve kanıttan sonra daha çok sözlük bölümüne yoğunlaşmaya çalıştık... Çünkü orası ötekine göre daha az çalışılmış bir alan.. Teorik bölümle ilgili binlerce kitap var.. Hangi birine yetişelim.. Pek çok teori var, bazılarından bir paragraf özetle geçmeyi yeterli gördük.. bazı tartışmalarda, makalelerde daha çok bahsettik... ama hepsini kitaba almak da imkansız. Bir de biz dil dilbilimci değiliz sonuta... Boş bir alanda çalışıyor, o alana işaret ediyoruz... Teşekkürler, sevgiler, saygılar...
Bahadır Gürbüzer 31.05.2020
Güneş-Dil teorisi ve dillerin kökenine ait iki kitabınızı okudum. Elinize sağlık.Kolay okunan ve neşeli anlatımlı ayrıca açık sözlü.İki noktaya hep takıldım: 1.Nostratik teori ve onu destekleyenlerden daha çok atıf.hatta alıntı olsa bilimsellik belirginlşirmiydi?Çünkü bu teoriyi görmemezliğe gelmek gibi bir durum var batıda. 2. Şu Spencer Wells in kitabı dillerin kökeni akrabalıklar hakkında çok açık kanıtlar ileri sürüyor. Selamlar
Faik Çaltılı 01.04.2020
Müthiş. Güzel yazı.