Kitap
Türk Tabipleri Birliği on yıllardır PKK’nın basit bir aleti…
Türk Tabipleri Birliği 20 yılı aşkın bir süredir PKK yandaşı hekim arkadaşların elinde. Bunu nereden biliyorum? TTB içinde 30 yıldır despotik bir iktidar yürüten belli bir grubun kurucularından biri olduğum için biliyorum. O yıllardan beri az sayıda arkadaşımla birlikte hem tabip odalarının günlük “büyük siyaset”ten uzak durması için, hem gerçek anlamda bilimsel ve halkçı bir tıp anlayışının benimsenmesi için, hem de PKK kuyrukçuluğuna bir son verilmesi için mücadele ettik. Çok şey yaptık, çok şey denedik, bir zamanlar gayet yakın olduğumuz bu arkadaşların muazzam gücüne karşı bir türlü başarılı olamadık. Bunun tarihini anlatmak uzun sürer. Ancak gerek yakın arkadaşlarımızın, gerek yakın bidiğimiz ve sol zannettiğimiz örgütlerin, gerek geniş hekim camiasının çok ihanetini, büyük duyarsızlığını gördük.
Bir zamanların sınıf, okul, siyaset ve oda arkadaşım Şebnem’in başkan seçilmesiyle TTB içindeki bu despotik iktidar grubu pervasızlıkta bir adım daha attı, kendi ipliğini pazara çıkardı. Rakı-balık Atatürkçüsü ve aslında Atatürk ruhuna düşman CHP’liler başta olmak üzere her türlü kesimden kendine aşık doktor tayfasının… Nasıl ülke düşmanı, halk nefretçisi, Batı aşığı, kapitalizm budalası bir kitle haline geldiğini (yine de çoğunluk için söylemiyorum)… başkanlarının yıllarca uluorta PKK destekçisi demeçler vermelerini görmemelerinden anlıyoruz. Hepsinin belgelerini defalarca gösterdik.
Şimdi konumuz bu değil. Son tartışmayla yine ilgimi çeken Abdullah Öcalan’ın İmralı’daki görüşme tutanakları. Öcalan’ın resmi görevliler denetiminde legal Kürt hareketinin liderleriyle yaptığı görüşmeler… Yani bugünkü HDP yöneticileriyle.. ki o yöneticileri zaten kendisi seçiyor… Niye bu konuya geldik.. Dedim ya.. TTB tartışmasından ötürü… Bu notlarda TTB yöneticilerinin de adları geçmekte, TTB’nin iktidar gücünü elinde bulunduran siyasi yapıların ve kişilerin adları geçmekte. Yorumsuz olarak belli parçalarını sunuyorum. Zaman 2013 yılı başından, 2015’ Mart’ına kadar. “Barış Süreci” denen dönem. AKP hükumeti “PKK ile kalıcı barışı sağlamak” amacıyla Öcalan ile pazarlık yapıyor. Bu yolla Kandil ile de temas sağlıyor. Her şey son derece ve inanılmaz ölçüde şeffaf seyrediyor o görüşmelerde. Böylece PKK-HDP’nin bunu da fırsat bilerek toplumu, siyasi güçleri, kişi kişi, parti parti nasıl örgütlediğini de görüyoruz.
Yani 165 bin hekimi ilgilendiren TTB belası, koca bir bütünün parçası ve sadece hekimlerin çözeceği bir şey değil. Buradan yola çıkarak HDP ayrı PKK ayrı mıymış, HDP’ye oy veren herkes terörist miymiş, değil miymiş… HDP’nin başta CHP neredeyse tüm muhalefeti ele geçirmesi nasıl bir büyük oyunun sahnelerinden biriymiş… TTB, DİSK, KESK gibi yapılar bağımsız mıymış, yoksa her biri PKK’nın aleti miymiş… Belki üç-beş kişi daha görür.
Kitap 2015 yılında çıkmış. Mezopotamya Yayınları özetle çalışmayı şöyle duyuruyor: “1999 Şubatı'ndan bu yana İmralı Cezaevi'nde tutuklu bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, İmralı' da kaldığı süre boyunca çok sayıda kitap çalışmasına imza attı. Bu kitapların büyük çoğunluğu da yayınevimiz tarafından basılarak okuyuculara sunuldu…”
ÖCALAN: Metiner saçmalıyor, "Apo sıkıştı" diyor. Propaganda ile oyunu karıştırıyor. Kendisini düzene satmış, rezil etmiş. AKP'yi on yıldır ayakta tutan benim. Derhal bu söylemi terk etmesi lazım. Biz AKP'yi çıkartan gücüz.” S.17
ÖCALAN: “Cemaat'in merkezi ABD'dir. Bana göre Fettullah bir zavallıdır. Benim buraya alınmamla birlikte Fettullah da ABD'ye alındı. Bir yazar "Fetullah Gülen, Nur Hareketine sızdı" diyor, "Kesin bilmiyorum, Kemalistlerin sızması" diyor. Nur Hareketini inceleyin, Saidi Nursi eski Nurs köyündendir. Nurs eski bir Ermeni köyüdür. (…) Fettullah Gülen ABD'de yaşıyor. Yüz yirmi devlette okul açmış. Bu para nereden geliyor? Florida kontrgerillanın eski merkezidir. (…) Yeni merkez ise Utah'tadır. Emre Uslu vb. orada eğitiIdiler. Kontrgerilla sağda ve solda örgütleri ele geçirdi. (AltanTan'a dönerek) Sen sağdaki örgütleri bilirsin. Kontrgerilla ABD merkezlidir. Yargı ve emniyeti ele geçirdiler. MiT askerlerden güçlü çıktı. Savcı çağırdı, gitmediler. Bana göre bu bir direniştir. S.20
ÖCALAN: Sırrı bize lazım. Bizim kıymetlimiz. (Sırrı'ya dönerek) Seni bana söyledikleri zaman ben başka bir Adıyamanlı Sırrı ile karıştırdım. Sen Siyasal Bilgiler Fakültesi'ndeydin, değil mi?
S. S. Önder: Evet.
A. Öcalan: Kaç girişlisin?
S. S. Önder: 1979 girişliyim.
A. Öcalan: Ha, o sen değilsin. O bizim zamanımızda sadece ders çalışan hımıl biriydi.
S. S. Önder: Sayın Başkan, siz Adıyaman'a ilk geldiğinizde ben 1 4-1 5 yaşındaydım. Siz geldiniz, Hasan Yorulmaz'ı sordunuz. Ben sizi Hasan Yorulmaz'a götürmüştüm. S. 23-24
ÖCALAN: Başkanlık sistemi düşünülebilir. Yalnız burada Başkanlık ABD'deki gibi olmalı. Devlet Meclisi gibi bir Senato. İkincisi, bir de Halklar Meclisi. Bunun adı Demokratik Meclis de olabilir. Bu da ABD'deki Temsilciler Meclisi gibi olabilir, Rusya'daki Alt Duma gibi olabilir. İngiltere'deki Avam Kamarası'nın Türkiye versiyonu gibi. Esas olarak HDK'yi parlamentoya uyarlamak gibi düşünebiliriz.
HDK demişken, çok planlı ve örgütlü işler yapmalısınız. Biraz bürokratik ve hantal kalıyor. Ertuğrul'a söyle, ben hala Dev-Genç çizgisindeyim. (Gülerek) O anlar. Kırk yıldır Türk Solunu taşıyorum. Daha fazla kendilerine güvenmeliler. Daha fazla kitleselleşin, dar kalıyorsunuz. Seçime BDP ile mi, HDK ile mi gireceksiniz, siz karar verin. Adayları halkın en popüler olanlarından seçin. Seçime giderken (eğer HDP ile giderseniz) eşbaşkanlar değişebilir. S. 27
S. S. Önder: Rojava için bir aktarımınız olacak mı?
ÖCALAN: Suriye'de Kürtler iki tarafla da görüşsünler, kim haklarını verirse onunla çalışsınlar. Suriye Demokratik Kurtuluş Cephesi olsun. Kürt, Arap, Türk, Türkmen hepsi . .. Suudi, Selefiler çok tehlikeli, Esad yönetimi ise küçük burjuva diktatörlüğüdür. Kürtler (Suriye'deki Kürtleri kastederek) Barzani'nin emrine giremez. Onun çizgisi farklı. Kürtler mutlaka bir öz savunma gücü oluşturmalı.
S. S. Önder: Can Dündar'ın size selamları var. Sizin belgeselinizi yazmak istiyor. Ankara'dan başlamak istiyor. Sizin izninizi istiyor. Görüşmek istiyor. Birçok gazetecinin de sizinle görüşme isteği var.
A. Öcalan: Tabii Can, M. Ali Birand'ın talebesi. Birand'ın da böyle bir talebi vardı. Hatta Diyarbakır'a da gitmek istiyordu. Gideceği gün öldü. Bu kolay bir iş değil. Hazırlığını yapsın ama başlamasın. Tabii senin de (Sırrı'yı kastederek) uzmanlık alanın. Kimse beni anlamıyor. Benim icra ettiğim rol çok farklı. S. 28
S. Demirtaş: Biz önerimizde bu Akil İnsanlar Heyetinin de yasayla komisyonun çalışmasının bir parçası haline getirilmesini öneriyoruz.
ÖCALAN: Yok, o tehlikeli olabilir. Bunu yasayla kurmak devletle arasında bağ kurmak olur. Sivildirler, meşruiyeti esas alırlar. Yapacakları iş yasadışı değil ki zaten.
S. Demirtaş: Biz daha çok da bu insanların hukuki güvenlikleri açısından bunu düşünmüştük. Çünkü bunlar ileride bu işlerden dolayı suçlamalarla karşılaşabilirler.
ÖCALAN: Olsun, yasayla yapmak tehlikeli olabilir yine de. Zaten bizim önereceğimiz yasalar çıkarsa onların güvencesi de dolaylı sağlanmış olur.
S. Demirtaş: Tamamdır Başkanım, anlaşılıyor.
S. S. Önder: Sanatçılar bu işe çok hazırlar.
A. Öcalan: Kadir İnanır olabilir. Kimseyi zorlamak istemem, tabii ki kendileri isterse olur.
S. Demirtaş: Yaşar Kemal gibi manevi ağırlığı olanlar da olabilir.
A. Öcalan: Evet, ama biraz sahada çalışacak kişilerden de olmalı. Sağlık sorunu, yaşı falan. En azından çoğunluğu böyle olmalı.
P. Buldan: Lale Mansur, Jülide Kural. . .
S. Demirtaş: Sezen Aksu, Fazıl Hüsnü Erdem, Vahap Coşkun, Büşra Ersanlı , İHD ve Mazlum-Der Başkanları , TİHV gibi isimler de olabilir.
A. Öcalan: Elbette, tabii kendileri istiyorsa niye olmasın, hatta İsmail Beşikçi istiyorsa niye olmasın? Zaten Danışma Kurulunuzdadır. Tamam, siz bunları konuşun kendi aranızda.
S. Demirtaş: Biz bir çalışma yapıp size getiririz Başkanım. S. 31-32
S. Demirtaş: Bu sivil komisyonlarda değişik etnik grupların temsiliyeti olsa iyi olur. Geçen görüşmede etnik kesimlere dair söylemleriniz yanlış anlaşıldı.
A. Öcalan: Tabii ki olmalıdır, Ermeniler olabilir, Mahcupyan mesela.
S. S. Önder: Mahcupyan çok hevesli olmayabilir. Rakel Dink daha uygun bir isim.
A. Öcalan: Niye olmasın? İstek ve heyecan çok önemlidir, biz kimseyi zorlayamayız. Rumlar olabilir mesela, tabii isterse Yahudileri temsilen İshak Alaton olabilir. Çerkezlerden de olabilir.
S. S. Önder: Çerkezler bir çalıştay yaptılar. Ben de davetliydim. Anadil hakkı istiyorlardı. Dernek olarak partimizi iki kez ziyaret ettiler, katkı sunmaya hazırlar aslında.
Öcalan: Olsunlar tabii, niye olmasın. S. 35
S. S. Önder: Evet, Ekrem Dumanlı'yla görüştüm. Bunun nedenini anlayamadıklarını, Bahoz Erdal'ın Cemaat'e yönelik sert açıklamalarıyla da birleşince kaygılandıklarını, AKP ile anlaşıp kendilerine yönelmek gibi bir niyetlerinin olduğunu düşündüklerini aktardı .
A. Öcalan: Bahoz Erdal'ın açıklamaları mı olmuş? Dikkat edilmesi lazım. Aslında bu dönemde herkesin birbirine karşı kullanacağı dil ve üsluba dikkat etmesi gerekir. Cemaat'le ilgili şeye gelince, o dedikleri gibi değildir. Biz kendilerine Ortadoğu'da demokratik ittifak bile teklif ettik, değil mi? Öyle düşmanlığımız falan olmaz. Söyleyin, Gülen'i en iyi anlayacak olan yine benim. Hatta kendisi "Sulhta hayır vardır" demişti. Ben de aynen katılıyorum. O da barışı destekliyor. Ortadoğu'da demokratik bir uzlaşı sağlayabiliriz. S. 42
BURADA BİR NOT DÜŞEYİM (K.A) : Öcalan AKP ve iktidarla anlaşmak istiyor. Ama -belki ilk defa o kullanıyor bu kavramı- “paralel devlet”in bunu engellemeye çalıştığını da söyleyip duruyor. Paralel devletten kast ettiği bazen devlet içindeki silahlı güçler, bazen MHP’ye yakın devlet güçleri, bazen de Fethullahçılar. O dönem Fethullahçılar PKK’ya karşılar ve barış sürecinden pek hoşlanmıyorlar (Abdullah Öcalan böyle görüyor). Fethullahçıların PKK ve AKP’ye karşı tavırları keskinleştikçe Öcalan “paralel devlet” derken daha çok FETO’yu kast ediyor. Kendisi belli büyük tavizler karşılığında AKP ile barışa hayli hevesli göründüğü için böyle düşünüyor olabilir. Kandil ve HDP’nin FETO ilişkileri de değişkenlik gösterebilir ve Öcalan’ın yansıttığından (resmi otorite önünde) farklı olabilir. Kaldı ki, barış görüşmeleri bittiğinde, savaş yeniden başladığında, Erdoğan-FETO çekişmesi de kızıştığında… Kandil ve HDP’nin ABD etkisiyle de FETO’ya yaklaştığını biliyoruz… Siyaset bu…
S. Demirtaş: Eşbaşkanların hepsinin, vekillerin, parti yöneticilerinin, en son gelirken gördüğümüz için de Sebahat Tuncel'in selamı vardı .
A. Öcalan: Sebahat'in performansı iyidir. Selam söylersiniz. İleride yeni partinin başına geçebilir mi? Ertuğrul da olabilir, Sırrı da olabilir. Ben sadece öneriyorum tabii, bunları siz kararlaştırırsınız.
S. S. Önder: Sebahat ve Ertuğrul bu konuda benden daha iyidirler.
S. Demirtaş: Eşbaşkanlar olarak heyetle burada yaptığınız bazı görüşmelere bizzat katılmamız bazı pratik faydalar sağlayahilir. Ayrıca biz Adaya gelecek isimleri hiçbir zaman sorun etmedik. Ama eşbaşkanların gelmesi kurumsal temsiliyet açısından önemlidir diye düşünüyoruz. Zaten siz de başta böyle belirtmiştiniz. S. 43-44
S. Demirtaş: Cemaat'e ilişkin mesajlarımız Sırrı bey tarafından yüz yüze iletildi. Onların da bir müddettir ABD'ye davetleri var. Sizi Fethullah Gülen'le görüşmeye davet ediyorlar.
A. Öcalan: Kimi? Onların mı daveti var?
S. Demirtaş: Evet, Mayıs ayı içerisinde bir etkinlikleri var. ABD'de sonrasında bir görüşme olsa iyi olur diyorlar.
A. Öcalan: Yapılabilir tabii. Siz, Sırrı bey falan olamaz mı?
S. Demirtaş: Biz kapıları kapatmadık, ama değerlendireceğimizi söyledik. Diğer arkadaşlarla da tartışıyoruz. Sırrı bey uçağa binemiyor. O nedenle gidemez. Ama değerlendireceğiz bu durumu.
Öcalan: Oldu, siz karar verirsiniz artık. S. 48
ÖCALAN: Ben emperyalistlerden ya da devletten özgürlüğümü sağlamalarını istemem. Onlardan izin isteme pozisyonuna gelmek istemem. Benimkisi ancak halkın özgürlüğü ile olur. Öcalan'a Özgürlük Platformu gibi bir şey vardı. Çalışmaları saygındır, devam etsinler. (NOT: Bu yönde çalışmalarda yeni TTB başkanı Şebnem Korur Fincancı ve eski başkan Gençay Gürsoy’un adları sık geçmekteydi.)
Ama koşullarımla ilgili, sağlık, güvenlik ve özgürlük ile ilgili bir şeyler olmalı. Bir af değil tabii. Sağlık ekibi, Gençay Gürsoy filan olabilir. Karma bir sağlık ekibi, yani bizim önereceklerimiz ve onların sağlık ekibi. Heyetle böyle konuştuk.. s. 57
ÖCALAN: Hayır, niye öyle mi oluyor? Ben Başkanlık Konseyi derken, bana bağlı ama hepsinin üstünde olan kuruldan söz ediyorum. Kongra Gel'de Remzi devam edebilir, eşbaşkanlık olur. Sabri de görev alabilir. Şimdi ne yapıyor?
S. Demirtaş: KCK Yürütme Konseyine bağlı siyasal alan sorumluluğunu yürütüyor.
A. Öcalan: Yürütmede daha etkili olabilir belki. Duran Kalkan PKK Sekretaryasını, parti yazışmalarını yürütebilir. İşte eğitimden tutun benim kararlarımın anlatılması, kavratılması ve uygulanmasına kadar planlama yapabilir. Onun da bir eş başkanı olmak zorundadır. Karasu'nun teorik siyasi analiz yeteneği iyidir. Bu dönemde KCK'nin başında olabilir. Yazacağım bunları. S. 58
S. Demirtaş: Sayın Başbakan "Çıkışlar silahsız olacak, silahlı olanlarla güvenlik güçleri karşılaşırsa görevlerini yapmak zorundadırlar" falan dedi, izlemişsinizdir belki.
A. Öcalan: Yok, öyle bir tartışma olmaz. İki günde cevaplarını yazsınlar, bu cevaptan sonra konu aydınlanır. Çekilmeden sonra BDP-DTK bu alanlarda halkı koruyacak sivil örgütlenmeler yapar. Koruculardan bir zarar gelirse sert darbe indireceğiz. Geri dönenlere yardımcı olacaksınız. Evlerini yapanlar, yerleşenler zorluk çekmesinler. S. 59
A. Öcalan: (Pervin'e dönerek) Evet, siz de gitmelisiniz, bundan sonraki gidişlerde olmalısınız. (Sırrı'ya dönerek) izlenimin ne? Ne durumda kadınlar?
S. S. Önder: Sayın Başkanım, kadınlarla olan toplantıya sizin 'büyük siyasal düşünceyi örgütleyememek, bu bizim yeni hastalığımız' tespitinizle başladım. Gerilla mücadelesinin bir ölüm kalım aralığında yürüdüğünü, bunu kadınların en üst düzeyde gerçekleştirdiğini, birçok şeyle aynı anda mücadele etmek, aynı anda savaşmak zorunluluğunun kadın üzerindeki yetkinleştiriciliğini anlattıktan sonra, yeni döneme dair beklentilerini de en yetkin bir şekilde ve bu tarihsellikten dolayı en çok kadınlardan beklediğinizi belirttim. Dar toplantıda yer alan kadın arkadaşlardan ikisi hariç, diğerlerinin tümü sizinle tanışan, birlikte çalışan, sizin eğitiminizden geçmiş kadınlardan oluştuğunu anladım. (Gülerek) Bir şey itiraf etmem gerekirse, erkeklerden daha iyi anladıklarını ve daha yaratıcı sorular sorduklarını gözlemledim. Size olan bağlılıklarını, yeni geliştirdiğiniz süreci tam olarak anlamaya çalışmakla gösterdiklerini, buna büyük bir ciddiyetle yaklaştıklarını gördüm. İki Bese ile de görüştüm. Beritan Dersim ile de şehitliğe gittik. Bence her görev ve sorumluluğu etkili bir şekilde alabilecek kararlılık ve yetkinlik içerisindedirler. Sizi çok özlemişler.
P. Buldan: Başkanım, KJB bana bir mektup göndermiş. Kendi sistemlerini anlatmışlar. İsterseniz aktarayım.
A. Öcalan: Evet, sizi dinliyorum.
P. Buldan: Öncelikle özel selam, saygı ve bağlılık sözleri var. KJB bir çatı örgütü. Dört bileşenden oluşuyor. PAJK, YJA, YJA STAR, Genç kadın. Yedi kişilik koordinasyonu var. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığında yer alan iki kadın aynı zamanda KJB'de yer alıyor. PKK koordinatörlüğünde üç kişiden biri kadın. Beş kişilik HPG Komutanlığında iki kadın var. Öngördüğünüz eşbaşkanlık sistemi için hazırlıkları olacak. İsimlerini bildiğim Bese Hozat, Sese Erzincan, Berfin Ser hat, Ronahi Serhat, Fatma Dersim (Kara Fatma), Leyla Van, Beritan Dersim, Sülbüs Peri, Pelşin Tolhildan, Sozdar Avesta, Zi lar, Helin Murat, hepsi her türlü göreve hazır olduklarını ifade etmişler.
A. Öcalan: Evet, hepsi eski arkadaşlar sanırım, hepsine özel selamlarımı iletirsiniz. Gidince hepsiyle tek tek görüşmenizi istiyorum.
P. Buldan: Tamam Başkanım, görüşürüm. S. 62
ÖCALAN: Bundan sonra Kutlu Doğum Haftasını biz organize edeceğiz. Cuma namazı ekibimiz bunu yapabilir. Boş bıraktığınız her alana onlar doluşurlar. Biz beş hatiple bile kutlayabiliriz. Maksat sahiplenmek. Herkes kendisini yenileyecek, BDP de kendisini yenileyecek. Aynı şey Avrupa için de geçerli . Gruptaki tüm vekillere selamlarımı söyleyin. İşierini ciddiye alsınlar, hepsine başarılar diliyorum. S. 72 (NOT: Yozdil hayranı laikçi teyzelerimiz buna ne der acaba?)
ÖCALAN: Celalettin Can ve Baskın Oran'a selamlarımı söyleyin. Onları ben atadım. Onları da göreceğim. Size bir iki gün içinde bir mektup gelecek. Bunu ikiniz götüreceksiniz. (Sırrı'ya dönerek) Yine aynı şekilde izleyeceksiniz. (Pervin'e dönerek) Kadınlarla görüşürsünüz. Tekrar görüşeceğiz. S. 72
ÖCALAN: Ben aslında ona görev önermiştim. Amacım ahenk bozulmasın tabii ki. Sabri 'yi öneriyorlar, ama ne kadar hakim olabilir. Bir de dengeler var tabii. (Gülerek) Cemil Bayık nasıl? Bir numaralı yardımcım Cemil oluyor. Acaba doğru olur mu?
S. Demirtaş: Başkanım, biz arkadaşlar arasındaki görev dağılımına dair fazla bir şey söyleyemeyiz.
A . Öcalan: HPG için Karayılan uygun olur, hakimdir. Ben atama yapmıyorum tabii, sadece tartışıyorum ve öneriyorum . Kongra Gel yenilenecek galiba.
S. Demirtaş: Başkanım, bir mektup yazacak mısınız?
A . Öcalan: Aslında zaman varsa (Yetkiliye bakarak) yazabilirim. Ya da birkaç gün içinde yazar, size ulaştırırım.
Yetkili: Belki bir hafta, on gün içinde olabilir.
A. Öcalan: O halde bir dahaki gelişinize hazır ederim, uzun bir mektup yazacağım.
P. Buldan: Başkanım, Kandil izlenimlerimi anlatmaya devam edeyim.Toplantıya Karasu arkadaş dışında herkes katıldı. Bir gece de KJB'de kadın arkadaşlarla kaldım. KJB ile toplantı yaptık. Size selam ve sevgilerini ilettiler. Yeni sürece ilişkin kapsamlı toplantılar yaptık.. S. 81
S. Demirtaş: Kandil 'de KCK yönetimiyle bir toplantı yaptık. Selamları vardı.
A . Öcalan: Kimler gelmişti?
S. Demirtaş: Murat Karayılan, Sabri Ok, Ronahi Serhat, Sülbüs Peri ve Mustafa Karasu vardı.
A . Öcalan: Karasu'nun kendisi gelmişti, öyle mi? Fotoğrafta da vardı zaten.
S. Demirtaş: Evet, kendisinin sağlık durumuyla ilgili siz çok fazla sorunca, kendisi bizzat gelme ihtiyacı duymuş olabilir.
A. Öcalan: Doğru. Peki, sağlığı nasıldı?
S. Demirtaş: Ciddi bir sağlık problemi yoktu. Öyle kanser gibi ciddi bir rahatsızlığı yokmuş zaten. Kendisinin selamları vardı. "Önderliğe layık olmak yaşamımızın anlamıdır, halka layık olmanın anlamı da budur" diyordu. Ayrıca diğer arkadaşlar da şunu belirtti : Başkanlık Konseyi üyeleri kendisinin bir tür yardımcılarıdır. Önderlik bu konuda isim ve sayı hususlarında öneri yaparsa iyi olur, ön açıcı olur diyorlardı.
A. Öcalan: Bu konuda ben çok da belirleyici olmak istemem. Aslında üçü kadın altı kişi mi olur, beşer kişi mi olur, altışar kişi mi, bilemiyorum. Ama on ikiden fazla olmasa iyi olur. Bizim misyonumuza anlam veren… S. 86
ÖCALAN: Anlıyorum. Devlet bunu Hükümetin oyunu için bir fırsata çevirirse, Ekim 15'ten sonra savaş tarzımızı belirlersiniz. Ben zaten burada bitmişim demektir. Benimle oyun oynayanla siz de oyununuzu oynarsınız. Bakın, Taksim'e katılsaydınız bile hükümet giderdi.
PKK şimdi belki elli bin kişidir. Umarım böyle olmaz. Oyun olursa eliniz serbesttir. PKK savaşı da öyle eskisi gibi geliştirmez. PKK'nin buna hazırlıklı olduğunu Öcalan biliyor. İran, Suriye, Rusya bile destek verir. Ama umarım böyle olmaz. Tarihsel kardeşlik bizim dediğimiz şekilde olur ancak.
Siz bir şeyler yazarsınız. Öyle savaş tehdidi gibi şeyler olmasın, yanlış anlaşılır. Siz zaten benden daha iyi formüle ediyorsunuz. S. 98
ÖCALAN: Bunları geçin artık, aşın bunları. Seri, çarpıcı hareket etmelisiniz. Tonlarca aydın var. Vedat Türkali yaşlanmış ama halen konuşuyor işte. Çok selamımı söyleyin. Ankara Konferansının bileşenlerini partileştireceksiniz aslında. Konferansın pratikleşmesi böyle olur. Bir iki hafta içinde yoğunlaşın. Hem vekilieri hem konferansın ruhunu partiye taşıyın. ESP, Levent Tüzel onlar katılsınlar. Vekil, belediye başkanı, ne olmak istiyorlarsa olsunlar. Bizim imkanlarımız çoktur, değerlendirin. Devlet de bunun önünde engel olmayacak. (…) İhsan Eliaçık onlar da olabilir partide. Değişik kesimlere yer verilebilir. Selamlarımı söyleyin.Teslim Töre'ye selam söyleyin.
P. Buldan: Başkanım, Kandi l'e yazdığınız mektup elimize geç ulaştı. En son 24 Haziran'da sizinle görüşmüştük Mektup 3 Temmuz'da bize teslim edildi. Mektubu Kandil'e ben götürdüm.
A. Öcalan: Siz tek mi gittiniz?
P. Buldan: Hayır Başkanım, İdris beyle birlikte gittik. S. 103-104
ÖCALAN: Yine normalleşme sürecinde alt-üst kadro ayrımı yapmadan, eve dönüş yasası çıkarılmalıdır. Eyleme karışmamış üst kademe hariç, militanlara af falan diyorlar. Aslında eyleme karışmamış olanlar zaten üst kademedir. (Gülerek) Cemil Bayık eyleme mi karışmış? Ben hayatımda elime tabanca bile almadım. Böyle çelişki mi olur? S. 113
ÖCALAN: Bir de benim için basit bir araç olarak kullanma iradesi olmasın. Ben araçsal değil stratejik bir önderliğim. Mezara girsem bile bu böyledir. Yasaları bile ben yararlanmayayım diye bana göre düzenliyorlar. Sayın Yetkili, sonuçta bu Apo siyasette rol oynamamalı demeye getiriyorlar. Hürriyet, Zaman gazeteleri falan 'teröristbaşı' deyip böyle bir imaj yarattılar. Türkler "Apo'yla olmaz", Kürtler de "Apo'suz olmaz" diyor. İşte bu savaştır, bunu paralel devlet yapıyor. Emre bey döneminde iyi ki kendisi cesur davranıp geldi. Gelmesini bile engelliyorlardı. Beşir beyin bilmesi lazım. Onunla periyodik, derinlikli toplantılannız önemle, titizlikle planlanmalı ve kararlar hayat geçirilmeli.
Sayın Erdoğan'ı ikinci bir Mursi'ye çevirirler. Paralel devlet devrede, ama boşa çıkarabiliriz. S. 124
ÖCALAN: Mesele PKK meselesi değil, yüz yıllık çatışmayı sonlandırıyoruz. Tek çatı altında çözüm bulup bitiriyoruz. "Apo-PKK meşrulaşacak" diye bundan kaçarsanız, devlete de en büyük kötülüğü yapmış olursunuz. Özal, Erbakan, Ecevit, Ordu bunları benden istedi. Paralel devlet devreye girip bozuyor. Devleti mahvedip savaş potansiyelini ortaya çıkarıyor.
PKK içeride ve dışarıda tarihin en büyük savaş potansiyeline sahiptir. İran ve israil PKK'yi silahlandırır. Hatta paralel devlet bile yapar. İçeride de genç potansiyeli çok fazladır. Bu bir tehdit değil, işin doğası gereğidir. Anlamlı barış yasal ve anayasal (Bu konuda acele etmiyorum) değişimle olur. Ama basit bir seçim barajına, eğitim meselesine bile kapı aralanmıyorsa tasfiye peşindedir. S. 126
S. Demirtaş: Birkaç gündür aydınlar ve gazetecilerle toplantılar yaptık. Sizlere selamları vardı. Sürecin güçlü pratik adımlarla ilerlemesi gerektiğini onlar da söylüyor. Mithat Sancar, Cengiz Çandar, Filiz Koçali -Kendisi aynı zamanda eşbaşkan yardımcımızdır-, Oral Çalışlar, Nuray Mert, Osman Kavala ile görüştük. Selamları vardı.
Ayrıca Mithat Sancar uluslararası müzakere deneyimleri konusunda uzmandır, o da bazı mekanizmalar öneriyor. Barzani'nin ve Güney Hükümetinin arabulucu olarak devreye girmesi iyi olur diye onlarla da konuşmuş. Mesut Beyin sizi burada ziyaret etmesi önemli olabilir diyor.
A. Öcalan: Aydınlar izleme Kuruluna dönüşebilirler aslında, gelip burada benimle de görüşebilirler, isterim. Mithat Sancar'la da görüşmek isterim. Nazan Hoca da olabilir, gelirlerse iyi olur. Beşir beye de bunu önerin, tartışın. Mesut beye de işte eşbaşkanlık önerdim, Leyla ciddi olursa olabilir bunlar. S. 129
ÖCALAN: Leyla özeleştirisel yaklaşmalı. Rolünü inkar etmiyoruz. Eşbaşkan olarak Barzani de, Başbakan da saygı duyar. Yapmazsa kendisi bilir, gitsin yerine otursun, isterse Barzani'nin adamı olsun. Kendisi bilir. Tümüyle silmiyoruz, ama saygılı yaklaşıp rol veriyoruz.
Rojava'daki siyasi merkez meclis gibi, başbakanlık gibi korunacak Yüksek Konsey, YPG vb. oraya gelip yerleşip çalışacak, ana karargah üslenmesi olacak. Qamişlo'da bir tür devlet merkezi gibi üslenecek. Müslim' in Türkiye'ye gelmesi stratejiktir, hatta PKK ile görüşülmesi kadar önemlidir dendi.
Yetkili: Yakında on beş kamyon yardım da gidecek. Evet, stratejiktir.
A. Öcalan: isterlerse Ulusal Kongrenin bir üyesi sıfatıyla Qamişlo'ya gidebilirler. Kendileri tartışsınlar. Kongreyi de daha fazla ertelemeye gerek yok. Dört parçada demokratik çözümü tartışır, karar alırlar. S: 131
ÖCALAN: ESP, BOP, EMEP, Yeşiller, Müslümanlar, feministler, çevreciler, hepsi olsun. (…) Üç dört genel ilke yeterlidir. Eşbaşkanlık sistemi, resmi parti ittifak hakkı pakette olabilir mesela. Pratikte öne çıkabilecek eşbaşkanlar olur. Sebahat taparlayıcı değilse başkası olur. Sırrı Süreyya yapabilir, ben sadece öneriyorum. İleride hem HDP'nin hem BDP'nin grubu olabilir. Kırkın üzerinde milletvekilimiz olabilir. Ertuğrul'a da, Levent' e de söyleyin, pratik politika yapmazsanız olmaz, kendilerini zavallı konumuna düşürürler.
S. Demirtaş: Levent Tüzel ve EMEP Genel Başkanı ile yöneticilerinin de selamı vardı.
A . Öcalan: Siz de selam söyleyin. Bu söylediklerim onlar için de geçerlidir. En çok da EMEP'in pratikte koşturması gerekir. Sisteme karşı sistem çözümünü belediyeler ile yapabiliriz. Eskiye göre Türkiye siyasetini etkileme imkanı vardır. Sayın Ertuğrul, Sırrı, Levent onlar ciddi yaklaşsınlar. Kariyerizme, kıskançlığa gerek yok.
Gencay Gürsoy'a, Vedat Türkali'ye selamlarımı söyleyin. Yaşına başına hürmetimiz vardır, gözü arkada kalmasın, davanın takipçisiyiz. İstanbul'da iki ilçe karşılığında adaylar desteklenebilir. Adana, İzmir ve Mersin de olabilir. S. 133
ÖCALAN: Kandil, BDP, hepiniz dürüst davrandınız. Ama hükümet yasa çıkarmadı. Kandil şimdi kararında haklıdır. Çok fedakarlık yaptılar, hepsine çok teşekkürlerimi sunuyorum. Geri çekilenlere minnetle teşekkürlerimi iletiyorum. Hepsine selamlarımı iletin. Öyle hasta olanlar falan diyorlar ama değerli yoldaşlardır. Ben de bu yaklaşımı görünce geri çekilmeyi anlamlı bulmadım artık. Kullanma, istismar etme gibi yaklaşımları rüyamda görsem inanmazdım. AKP kaybetti, kaybetti demeyelim de . . .
S. Demirtaş: Fırsatı kaçırdı
A. Öcalan: Evet, fırsatı kaçırdı. Heyet fark etti, ama hükümet anIayamadı. Kandil haklıdır tabii . Tekrar selamlar hepsine. Cemil Bayık'ın açıklamasına katılıyorum. Saldırı olursa beş kat misliyle cevap verirler. Ama saldırı olmazsa öyle asker, polis vurma gibi şeyler olmamalı. Genelkurmay da bunu biliyor. Misilleme hakkımız vardır. Cemil Bayık da bunu söylüyor zaten, katılıyorum. Sayın yetkili de hükümete söyler.
Olumlu olumsuz yönleriyle bu diyalog dönemi, birbirini test etme dönemi bitti. Kitlenin desteğini kazandık, Batı'da da destek oluştu. Artık önümüzü daha iyi görüyoruz. Bir yılın kazanımları iyiydi. Ama sonuca da gidemedik. Normaldir. S. 141
ÖCALAN: Ben burada heyetle bile kıran kırana tartışıyorum Öcalan öyle kullanılacak bir adam değildir. Hafız Esad akıllı adamdı. Yıllarca benim kullandığım aracın bir kez bile önünü kesmedi. Araçta silah falan olduğunu bildikleri halde bir kez bile durdurmadılar Siyaset böyle yapılır. S. 142
ÖCALAN: HDP Yürütme Kuruluna, eşbaşkanlara, Gencay Gürsoy onlara selamlar. Ermenilere, ESP, SDP, EMEP'e selamlar. İyi çalışsalar alternatif ana muhalefettirler. Böylece BDP'nin de rolü artar. BDP belediyeler üzerinden model oluşturabilir. S. 148
P. Buldan: Danışma Kuruluna BDP ve DTK eşbaşkanları, Mehmet Bekaroğlu, Nuray Mert, Yıldırım Türker, Mithat Sancar, Öztürk Türkdoğan, Metin Bakkalcı (NOT: Eski TTB 2. Başkanı), Rıdvan Turan, Selma Gürkan, Ali Topuz; Parti Meclisine Gencay Gürsoy, Yavuz Önen, Bekir Ağırdır, Fatma Gök, Tuncer Bakırhan, A li Oruç, Nazan Üstündağ, Selma Kaya, Esmer Ay, Hüda Kaya, İbrahim Sinemillioğlu, Adnan Ekmen, Ayhan Bilgen girmeyi kabul etmiş. Ayrıca görüşülüp netleşmeyen isimler var. Bunlar da Ziya Halis, Eşref Erdem, Garo Paylan, Celalettin Can ve Fatoş Güney.
A. Öcalan: Kabul edebilirlerdi. Bu Parti Meclisinde üçte bir gençlerden oluşmalı . Okuduğunuz isimler teorisyenlerdir. Aktif siyasi genç çalışanlardan pratik çalışma için yararlanılmalıdır. Sayıya çok takılmam. Ama üçte bir gençler olmalı. S. 159
P. Buldan: Selahattin Bey, ayrıca eşbaşkanlar, gruptaki vekiller, kadın arkadaşlar selam söylediler. Selahattin bey AKP'nin sürece ve Rojava'ya yaklaşımının sıkıntılı olduğunu ve bir gelişmenin olmadığını söyledi. Ayrıca ABD'de bir haftalık görüşme ve temaslarda bulunmuştu. ABD' nin süreci önemsediğini, gözlemci olma taleplerine Türkiye'nin sıcak bakmadığını aktarmışlar.
A. Öcalan: Türkiye de bu konuda Tutucu olmamalı. Olası bir tehdidi önlemek için ABD ve CIA ile oturulabilir. ABD de dahil edilebilir. Böylece gizli komplo da teşhir edilmiş olur. Tehlike ve komplo ABD'yi dahil etmekle önlenebilir. Selahattin'e ulaşmış olmaları çok önemlidir. (…)
(Sırrı'ya dönerek) Türk Solu'na da böyle anlatılabilir. Bu, ABD ile işbirliği anlamına gelmez, tam tersine onlardan gelecek tehlikeyi önlemenin yoludur. S. 169
ÖCALAN: Olur, sorun değil. Gültan demiştim ayrıca.
P. Buldan : Gültan hanımın da selamı var. Üstlendiği görev ve sorumlulukların önemli olduğunu ve bunu sürdürmek istediğini ve ayrıca yapmak istediği farklı projeler olduğunu da belirtti.
A . Öcalan : Bundan daha iyi bir görev mi var? Biz de bundan daha iyi ve önemli bir yer yoktur! Ayrıca iki dönem ilkemiz var, öyle değil mi? Bu ilkeyi çok zorunlu istisnalar dışında işleteceğiz. Yakında zaten bu ilke dolayısıyla bu sorumlulukları bitmiş olacak. Bu yüzden Gültan olmalı. Bu çok önemlidir. Böyle kavranmalıdır. (…)
P. Buldan: Sizin avukatlığınızı yapan Şaziye Önder var.
A. Öcalan: Evet, tanıyorum. Eşbaşkan olabil ir. Ama orada başka halklar da var değil mi? Azeriler, Terekerneler falan. Bir Azeri kadın varsa eşbaşkan olabilir. Şaziye'den önce ona öncelik tanınabilir, tabii varsa. Alınır değil mi bu sefer Iğdır?
P. Buldan: Iğdır zor bir yer Başkanım Ama bütün gücümüzle çalışıp tekrar alacağız. Azeri bir aday da bulmaya çalışacağız. (…)
A. Öcalan: Sırn Sakık olmalı . . . Muş'u çok iyi bilir. Oradaki dengeleri bilir. Başka kesimlerden de oy alabilir. İyi çalışırsa kazanabiliriz Sırrı'yla. Kendisine selamlarımı söyleyin . Özel ricamdır, böyle söyleyin. (…)
P. Buldan: Başkanım, unutmadan Akdeniz için de tekrar Fazıl Türk düşünülüyor.
A. Öcalan: Üç dönem oluyor. Tüzüğü zorluyor. Bunu esaslı tartışın. Tüzüğü işletmeli. Böyle bir istisna yapmalı mıyız?
S. S. Önder: Fazıl MHP tabanından bile oy alabiliyor. Akdeniz çok önemlidir.
A . Öcalan: Tartı şın, başkası yapabilirse yapsın. Yaparnazsa değerlendirin, ilkeyi ve pratiği uygulayın. Eşbaşkanlık meselesiyle bunu da aşabiliriz. Aday kadın olur, Fazıl eşbaşkan olur. S. 172
S. S. Önder: Yeni bir hat oluşturulmaya çalışılıyor. Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Fetullah Gülen ekseninde büyük sistem bunu yapmaya çalışıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Anlattıklarınız bununla da bağlantılı mı?
A . Öcalan: Tam da onu söylüyorum. Aynı kapıya çıkar. Sarıgül de bu oyunun bir parçası. Bunu görmezse Erdoğan'ın ömrü az kaldı. Ben de bir şey yapamam. Aynısı şu anda da var. Benim sadece dört aylık bir marjım var. Bu aynı zamanda bir İran belasıdır. (…) Öcalan sizin savaş çizginize de, AKP'nin barış çizgisine de teslim olmaz deyin. Suriye'de 70 bin milis var. Irak'ta var, İran'da var. Nasıl ki barış kırıcılığı yapmazsam, savaş kırıcılığı da yapmam. Bu suçtur. S. 184
S. S. Önder: Sayın Başkanım, HDP olarak 59 il ve 694 ilçede seçime giriyoruz. Bunlardan sadece 20 ilde merkezi atama yapacağız. Onun dışındaki adaylıklar yerelden ve bileşenlerin katkısıyla belirlendi. Ankara'da Salman Kaya kesinleşti.
A . Öcalan: Salman Kaya mı? O eski vekil olan?
S. S. Önder: Evet Başkanım.
A. Öcalan: Çok iyi. Eşbaşkan kim?
S. S. Önder: Henüz tartışıyoruz. Kocaeli, Nilay Etiler. Sakarya, Harika Karataş. Bunlar akademisyendir.
A. Öcalan: İyi, akademi dünyasının sürece dahil olması ve böyle sorumluluklar alması değerlidir.
A. Öcalan: Sen kesinleştirdin mi?
S. S. Önder: Evet Başkanım, İstanbul' dur. Eşbaşkan olarak Pınar Sağ'ı düşünüyoruz. Görüşüyoruz.
A . Öcalan: Arif Sağ'ın gelinidir, değil mi?
S. S. Önder: Ayrıldılar Başkanım.
A. Öcalan: Özgürleşmiş demek ki. İkinizi de kutluyorum. Başarılı olursunuz. Pınar Hanıma da selamlarımı söylersin. S. 216-217
ÖCALAN: Başbakana deyin ki, Başkanlık modelini de hızla tartışabiliriz. Ama onun dediği gibi olmaz, demokratik olacak. Demokratik Türkiye ve Kürt meselesinde hızla çözüme gidilmelidir. Dağdakileri, cezaevindekileri, tüm Kürtleri demokratik siyasete katacak konuları heyet ile tartışacağız. Ancak müzakereye geçilmezse, Nisan'da yeni bir durum değerlendirmesi yapacağım. S. 219
S. S. Önder: Kılıçdaroğlu ile görüştük Eşbaşkanlar ve Tüzel de vardı . Genel olarak seçim ittifakı gündemliydi. Tabanda bizim için "Oylarımızı bölüyorlar"propagandası yapıyorlar. Bunu boşa çıkarmak ve varsa bir zemin güçlendirmek için gittik.
A . Öcalan: İyi yapmışsınız. Ne diyorlar, nasıl yaklaşıyorlar?
S. S. Önder: Özet olarak bizim kendilerini desteklememizi ve bunu da gizlice yapmamızı istediler. Demokratikleşme ile ilgili olarak Meclise getirdikleri paketin arkasında durduklarını söyledi. Son olarak "Birlikte gözükmemiz hem size hem de bize büyük bir zarar verir" dedi. Kesin olarak böyle bir açıklık içinde olmayacaklarını söyledi.
Eşbaşkanlar diğer konularda etkili yaklaşımlar sergilediler. Ben de bizim bu ülkenin en onurlu insanları olduğumuzu, hepimizin kişisel ve siyasal geçmişinin şerefli bir mücadelenin tarihi olduğunu, bizimle yan yana gözükmenin zarar değil ancak şeref vereceğini söyledim. Görüşme bitti.
A . Öcalan: Duruşunuz çok onurlu. S. 221
ÖCALAN: Anladım. Bütün çabalarıma rağmen sayın Tayyip'i Cemaat'ten uzaklaştıramadık. Darbe dinamiği var, önlemini al, burada büyük bir oyun var dedim. Tarih beni doğruladı. O darbeyi bu masa önledi. Başbakan'ı tümüyle kendilerine bağladılar. Bunlar en son MİT Müsteşarlığını ve Kürdistan bürolarını istiyorlardı, devleti tamamen ele geçirmek istiyorlardı. Yargıyı, polisi, spor kulüplerini ele geçirmişlerdi. Peki, neden böyle oldu? Çünkü MiT beş yıldır bizimle süreci götüren ekipti. Bunlar amacına ulaşsaydı, Hoca da Humeyni gibi Ankara'ya inseydi, İran'daki gibi bütün muhalefeti bitiren koyu bir faşizm gelecekti. Bu darbe dinamiklerinin arkasında kimler var, onları açacağım. (…) Darbe dinamiğinde Cemaat'in ilk organizasyonu 12 Eylül'e dayanır. S. 264-65
ÖCALAN: Kongreye gidin, orada tartışın, önemlidir. Eşbaşkanlar için öneriniz var mı? Tempo, tarz, hitabet konusunda kimle götürülebilir? Selahattin'in dün bir açıklaması vardı, dinledim. Niye ben yapmıyorum diyor. Sanırım biz ona gençken fazla yüklendik. Ama şimdi deneyim kazandı, kendini geliştirdi. Sanırım farklı kesimler de sevmeye başladı. Eğer kendisi de istiyorsa yapmalı.
İ. Baluken: Başkan, BDP MYK'sında da Selahattin Beyin devam etmesi yönünde bir eğilim vardı .
S . S . Önder: Bizim HDP meselesini Kürtlere anlatmamızda da etkili ve en kısa yol olur Selahaddin Beyin Başkanlığı.
A . Öcalan: Selamlarımı söyleyin, bu sorumluluğu almalı. Bana gönderdiği mesajdaki önerilerini dikkate alacağız. Sorumluluk alanların yetkileri de olmalı. Bundan sonra bütün görevlendirmelerde bir Kürt birTürk olmasına da dikkat edeceğiz. Kadın eşbaşkanı ben önereceğim. ESP Başkanı Figen Yüksekdağ. Buradaki arkadaşlarla da görüş tüm, onlar da öneriyorlar. S. 286
ÖCALAN: Kürdistan'daki o medrese kültürünü de bildirime ilave edebilirsiniz. O medrese kültürü yenilenebilir. Diyarbakır, Bitlis, Van ya da Urfa'da merkezi bir kurumsallaşma olabilir. Urfa'yı özel olarak öneriyorum. Okullarını açar, dini eğitimini yaparlar. Kuran eğitimi verilebilir, ama eğitimler verilirken Kürtçe eğitime önem verilmeli. Bu mektubumu çok değer verdiğim Seyda Abdurrahman Timoki'nin anısına itaf ediyorum. S. 286
S. S. Önder: Başkanım, sizin bu eşbaşkanlar konusundaki titizliğinizi ve yüksek hassasiyetinizi görüyoruz. Siz nakış gibi işliyorum dediniz ya, bunu şu andaki oluşmuş eşbaşkanlar profiline baktığımızda görebiliyoruz. Selahaddin Bey sizin alan açtığınız ve sivil siyasette öne çıkardığınız bir arkadaşımızdır. Önemli bir atılım göstererek sizin başlangıçta önemi yeterince aniaşılmayan HDP projesine önemli katkı sağladı. Figen Hanıma bakıyoruz, sizin keşfiniz ve önerinizdir. Ne kadar isabetli ve etkili olduğunu hem kadın düzleminde hem de sola yönelik söylemlerinde önemli bir yüzünüzü temsil etmeye başladı. Hatip Bey böyle, Selma Hanım böyle, Emine Hanım ve Kamuran böyle. Eski eşbaşkanlar var. Hepsini bir araya getirdiğimizde, sizin değişik özelliklerinizi temsil eden muazzam ve nitelikli bir zirve oluşturmuş durumdayız.
Öcalan: Evet, bunlar bir zirvedir S. 350-51
ÖCALAN: İşte bunun için PKK ile iletişim kanalı önemli diyorum. Müzakerelere bu temelde dokuz kanal açılmak zorunda. Siz de, Kandil'de yoğunlaşamıyorsunuz, aynı durumdasınız. Ben yirmi bir sayfalık ilk mektubumda çoğu şeyi ifade etmiştim. Üç protokolden bahsettiğim mektuptur. Dokuz iletişim kanalından biri bile açılmadı. Biri açılsaydı her şey bitebilirdi.
Kamu Güvenliği Müsteşarı: Bu konuda siz de haksızlık yapıyorsunuz. Siz buradan örgütü yönetiyorsunuz. Buna müsaade ediyoruz. Heyetlerin geliş gidiş imkanlarını da sağlıyoruz. Bunlar hiç yokmuş gibi değerlendiriyorsunuz.
A. Öcalan: Ben neler olup bittiğini çok iyi görüyorum. Ben enayi değilim. Burada da Oslo'da Sabri ile Zübeyir'in yazdığı bir mektup vardı. O mektubu imzalayarak girdim bu işin içine. Bazen düşünüyorum. O dönem çok saf davranmışım. O dönem o kadar safım ki, benden mektubu alıp okuduğuma dair bir imza istediler. Ben de alıp imzaladım. 2008'in sonu ya da 2009'un başlangıcıydı. Kendimi öylece bu sürecin içine koydum. Ama arkadaşlarım beni yeterince anlamıyorlar. Çocukken benim tarzımla ilgili anam da bana kızıyor, hatta bazen beni dövüyordu. "Sen kendini bu kadar öne atınca yalnız kalır, zarar görürsün" diyordu. Şimdi düşününce anamın ta o dönemde ne kadar doğru düşündüğünü fark ediyorum.
KGM: Peki, hiç iyi şeyler olmadı mı? Var olan gelişmeleri de görmek lazım.
A. Öcalan: Evet, ama Cemaat'e kalsaydı PKK şimdi duman olacaktı. Baransu o dönem Taraf'ta yazmıştı. "Yirmi bir etkili PKK lider kadrosu imha edilirse mesele çözülür" demişti. İşte Sakine bunlardan biridir. Diğerlerini ise hala yapmaya çalışıyorlar. Etkili bir liste çıkarmışlardı, tıpkı 90'lı yıllardaki işadamları listesi gibi, Çiller'in listesi gibi. Geçmişte MiT'in de böyle planları vardı. Teoman Koman dönemini söyleyebiliriz. Sonra Emre beylerle bu değişti. (…) Sizlerin, Hakan Beyin çabaları önemli. Ama Emre Bey çok daha atılgandı. S. 377
ÖCALAN: Mevcut darbe mekanizması bugün de iş başındadır. Elli tane Hakan Fidan da olsa, Başbakan da olsa bunu önlemeye yeterli değil. Bu darbeyi tek bir şey bozabilir, o da PKK'yi bu sürece alet olmaktan çıkarmaktır. PKK'yi bu kamu düzeni konusunda geri tutacağız. Eğer PKK'yi kullanmış olsalardı darbe sonuca ulaşırdı. 2013'te biz yeni bir Newroz Bildirisi yerine başka bir şey devreye koysaydık darbe gerçekleşecekti. O dönem PKK elden gitmiş olsaydı sonuç daha ağır olabilirdi. Ilgaz'da Başbakanın konvoyuna saldırı yapmıştı. Öyle olduğu için de Erdoğan meydana çıkıp idamdan bahsetmeye başladı. Şu anda DHKP-C bu darbecilerin denetimine geçmiş. Benimle müzakere yürüten ekip kurumsal ve şahsi inisiyatif aldığı için hedeflendi. Hiçbir PKK'Iide bu tahlil yoktur. Ama bende var. 7 Şubat neden oldu? Buna rağmen bu ekip masadan kalkmadı ve kaçmadılar.
Ben bunları AKP'nin, Erdoğan'ın hatırı için değil, kendi siyaset teorime ters olduğu için yapıyorum. Ben darbe karşıtıyım. S. 378
ÖCALAN: (Sırrı'ya dönerek) Bu Birleşik Haziran ve Türkiye sol çevresiyle senin ciddi görüşmeler yapmanı istiyorum. Bu konu son derece önemlidir. Onlara benim ricam ve isteğim olarak iletin. Nasuh Mitap'ın anısına birlikte yaptığımız çalışmalara hürmetleri gereği onların da diyaloga açık olması lazım. Hangi partiden gireceği hiç önemli değildir. Gerekirse sizin çatınızda da girebiliriz deyin. Önemli olanı ruhu tekrar yakalayabilmektir. Benim özel selamlarımı iletin. Bu konuda sizden beklentim yüksektir. S. 385
ÖCALAN: (Devlet yetkilisine dönerek) Benim geçmişte yazdığım kompozisyonlar, yazılar elinizdeyse onları bana ulaştırmanızı isterim. Tapu Kadastro'da Faruk Çağlayan'a yazdığım bir yazı vardı. Benim için önemlidir. 31 Aralık 76 günkü toplantı tutanağı var mı sizde? Sabaha kadar ne konuştum, şu anda hangi aşamadayım, onu merak ediyorum. Onu getirmenizi sizden isteyeceğim. Yine ilk yürüyüşümüz, Ağrı, Antep ve benzeri yaptığımız toplantıya ait taslaklar varsa bana getirmenizi isterim. (NOT: ?????)
(S.'ye dönerek) Adıyaman'da Hasan Yorulmaz'ın evine beni götüren çocuk gerçekten sen miydin?
S . . . : Bendim Başkanım.
A. Öcalan: O zaman Apocu olabilirsin. Zaten sen de daha önce kendini Apocu ilan etmiştin. Dönerse sonuçları ağır olur. Ben söyledim, yarım Apocu olmaz.
Devlet Görevlisi: Barış Manço'nun bir programı vardı . Adam olacak çocuk diye. Sırrı beyin adam olacağı o günden belliymiş.
ÖCALAN: (Demirtaş’a hitaben) İyi niyetlisiniz, kaçak dövüşmüyorsunuz. Çok ilginçti, o spiker size sorular soruyor. Şirin Payzın hanım, Öcalan da sizi takip ediyor dersiniz. Bazı şeyleri merak ediyorlar benimle ilgili olarak. Sizi ölçüp biçmeye, sizi sahneye çıkarmaya çalışıyorlar. Sizin de buna hazırlıklı olmanız lazım, donanımlı olmanız lazım. Pervin hanım da iyi konuşuyor ama daha hazırlıklı olmalısınız. S. 129
ÖCALAN: Osman alçağının bir mektubu var. Bunu öldürmeye gerek yok. Ama Kandil' e çekmek gerekir mi acaba? Kandil herkese açık, böyle de olmalı zaten. Benim adıma söyleyin. Çağırsınlar, dinlesinler. Varsa dertleri orada açarlar. Bu bütün küskünler ve kaçkınlar için geçerli. Osman'ı ve Botan'ı izlesinler. Tehlikeli işlere yönelebilirler. Sanmıyorum Cemil bunları öldürmek istesin, öldürmek için bir şeyler kurgulasın. S. 165
Kaan Arslanoğlu
SON NOT: TTB’nin yeni başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın, Sırrı Süreyya ve Sebahat Tuncel tarafından HDP adına cumhurbaşkanı adayı olarak önerildiğinden aynı kitabı kaynak göstererek daha önce söz etmiştik.
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
kaan arslanoğlu 15.10.2020
TTB ON YILLARDIR PKK’NIN KİRLİ BİR ALETİ.. PKK ayrı, HDP ayrı mıymış? Selahattin Demirtaş melek gibi masum muymuş? Belgeler ortada. Barış yapacağız diye tüm milleti, devleti 2 yıl kandırıp, soysuz solu tümden satın alma işine iyice hız vermişler, bir güzel savaş örgütlemişler… Her şey açık ve net, isim isim.
kaan arslanoğlu 15.10.2020
İşte Halk TV’nin yeni meleği Şirin Payzın’ı Abdullah Öcalan’dan dinleyelim: ÖCALAN: (Demirtaş’a hitaben) İyi niyetlisiniz, kaçak dövüşmüyorsunuz. Çok ilginçti, o spiker size sorular soruyor. Şirin Payzın hanım, Öcalan da sizi takip ediyor dersiniz. Bazı şeyleri merak ediyorlar benimle ilgili olarak. Sizi ölçüp biçmeye, sizi sahneye çıkarmaya çalışıyorlar. Sizin de buna hazırlıklı olmanız lazım, donanımlı olmanız lazım. Pervin hanım da iyi konuşuyor ama daha hazırlıklı olmalısınız. S. 129
kaan arslanoğlu 15.10.2020
İktidar ormanları yok ettikçe kızıyor, bağırıp çağırıyoruz. Peki CHP’nin dostu PKK kasten ormanlarımızı yaktıkça içimize mi atacağız? CHP ile PKK ortaklığı ayan beyan ortada. Her gün belgelerini koyuyoruz. İşte Tabipler Birliği rezaleti açıkta. Halk TV kapatılmış, protesto ediyorlar. Normal bir hukuk devletinde Halk TV’nin hiç açık olmaması gerekir. Bir yığın PKK dostu toplaşmış, her gün türlü yalanlarla ülke düşmanlığı yapıyorlar. İnsanlar Atatürk’ü sevmeyebilir, onu örnek almayabilir. Her insan 6 OK’a bayılmak zorunda değil. Fakat bu Levent Gültekinlerin, Kaftancıoğullarının Halk TV’de ne işi var, CHP’de ne işi var? Girsinler HDP’ye siyaseti orada yapsınlar. İnsan zaten her şeyden önce şu kapatılma gerekçesinden utanır bir CHP’li olarak…
kaan arslanoğlu 15.10.2020
HDP, Gül, Davutoğlu ve FETO ile kolkola laiklik düşleri görmek.. Bunlar SÖZCÜ’nün laik amcalarına, CUMHURİYET’in süper seküler teyzelerine gelsin! Anlarlarsa tabii!
fahri kumbul 13.10.2020
...Devam: Akil adamlar”, “TC” ibaresinin kaldırılması, Gezi eylemlerinin bitmesinden bir ay sonra Erdoğan’ın “demokratikleşme paketini” açıklaması; 2014: Suriye kanadında PYD’nin “Kobani Anayasası”, Türkiye’de çözüm sürecinin yasalaşması, IŞİD’in Kobani kuşatması 2015: “İç Güvenlik Paketİ”, “Dolmabahçe Toplantısı” (Yalçın Akdoğan, Efkan Ala, Mahir Ünal, MİT başkan yardımcısı ve Kamu Güvenliği Müsteşarı ve PKK temsilcileri) bir aradalar; Öcalan’ın yeni mektubu ve “Hakikat ve Yüzleşme Komisyonu” kurulması koşulu; Ceylanpınar'da İki Polis Öldürülmesi ve e Çözüm Sürecinde Sona Gelinmesi… Ardı Ardına PKK Eylemleri Gelmesi… Öz Yönetim İlan Edilmesi… Çatışmalar ve Hendek Operasyonları… Arakasından IŞİD ve FETÖ Belası… Ve Başkanlık Sistemi… Daha neler göreceğiz kim bilir? Yaşayıp görelim.
fahri kumbul 13.10.2020
Bunların ki geçici bir heves değil sanırım. Ancak Türkiye’de, PKK- DEP, ÖZDEP, HADEP, DEHAP, DTP, BDP ve HDP’yi öne çıkarmak, bu akımı tutmak, sempatiyle yaklaşmak; Türkiye’de çoğu sade vatandaş, STK, dernek, muhalefet ve hatta hükümet üyesinin alışkanlığı, ortak beğenisi ve zevki olmuştu. Devlet yönetimini yönlendiren mevsimlerin iklimi olmuştu. Siyasilerin içinde de epey etkileyici model vardı. HATIRLAYALIM: 2009 yılı: Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, 34 PKK’lının, Habur’dan gösterişli girişi, omuz verilen açılımlar… 2013: Öcalan’ın “…Türkiye’de bir rejim değişikliği olacak, Tanzimat, Meşrutiyet, Cumhuriyet, 1950 çok partili hayata geçişten çok daha önemli, bu hepsinden daha derinlikli olacak…” öngörüsü(!), “demokratik moderniteyi” inşa etmeye, Kürtleri, Türkmenleri, Asurileri ve Arapları birleşik bir “Milli Dayanışma ve Barış Konferansı” temelinde “yeni bir model arayışına” çağıran mektubu... devam edecek...
mete demirtürk 09.10.2020
Şoktayım Hocam. Söyleyecek bir şey bulamıyorum. Artık kimse niye böyle yazıyorsun diyemeyecek. Kimler, kimler, kimler... Çürüme sandığımızdan da öte.. Saygılar...