Kitap
Hakkımızda Açılan Yıpratma Davası

Yıllarını, on yıllarını vererek bir eser ortaya koy. Gör başına neler gelir! Biraz ilgi, azcık beğeni beklersin değil mi! Alırsın bunu, ama çok daha fazlasıyla başka şeyler alırsın: Her şeyden önce nefret! Evet o eseri yarattığın için kimi gizli kimi açık nefret solukları çarpar suratınıza. İnsan bu, garip ama gerçek. Özellikle yapıtınız ciddi, özgün ve belli bir düzeyin üstündeyse. Vasat kişilikler okumadan çılgına döner. Çıldırırlar, ama niye çıldırdıklarını bile bilmezler, zaten sonrasında da okumazlar. Ülkemizdeki tepeden ayağa çürümüş medya size ve esere bilinçli bir tepki verir: Aldırmazlık. Ama esas o tabandaki vasat kin küpleri var ya o kin küpleri. Nasıl olur da sezerler içgüdüleriyle, haberdar olur olmaz nasıl da verip veriştirirler!
“Eleştirel Bakışla Güneş-Dil Kuramı ve İlk Güneş-Dil Sözlüğü” ve “Radloff Sözlüğünden Çıkan Bulgulara Göre: Batı Dillerinin Kökündeki Güçlü Türkçe” kitapları da aynı akıbetle karşılaştı. İnternetten kapağına baktığı kadarıyla üstündeki şekillerden mana çıkarıp hakaret edenler… Kulaktan dolma bilgilerle akıl öğretenler… Fi tarihinde okuduğu tek makaleyle konunun uzmanı kesilip aşağılayanlar! Herhalde böyledir diye peşinen kalayı basanlar… Yazarın ismi “Kaan” yanlış, doğrusu “Kağan” olmalı, böyle yazardan bilimsel fikir çıkmaz diyen kerli ferli okumuş takımından adamlar… Savunmaya kalktığınızda daha ağır küfredip açıkça ölümle tehdit edenler… Size şaka ya da abartı gelir.
Ama özellikle Türk dili ve tarihi konusu ne uğursuz bir alanmış yahu! Yaklaşan lanetleniyor. Bin bir alemin türlü sıyırmışları, habasetle beslenen çeşit çeşit karanlık ruhlar hücuma geçiyor. Ancak bunun altında ideolojik ve örgütlü bir alt yapı mevcut. Çok güçlü bir alt yapı. İnanın iktidara, muhalefete ve hatta PKK-HDP’ye yüklendiğim yazı ve kitaplarımda bu kadar saldırıya uğramamıştım.
ÜÇ YAZAR BİRLEŞMİŞ, BOK YEMİŞLER
2017 Temmuz ayının başlarındayız. Güneş-Dil kitabımız beş altı gün önce çıkmış, kargolanmış, elimize ulaştı. Bir arkadaş buluşmasındayız kitabın üç yazarı olarak. Yapıtı elimize aldık, inceliyoruz. Yazar arkadaşlardan biri cep telefonundan etiketlendiği bir face mesajını gösterdi hepimize. Şok: Türkiye’de kitap çıkarma hediyesi işte böyle olur! Mesaj üçümüzün ismini açık açık yazarak bu kitabı çıkarmakla “bok yediğimizi” söylüyor.
Kim bu adam? Kimse tanımıyor. Tabii gün be gün, ay be ay süreç içinde kim olduğunu, maksadını öğrendik. Adı: Kamil Kartal. Mail dolaşımında ve facebook’da kapalı bir grup kurmuş. “Güneş-Dil Okulu” adıyla yıllardır bu işi yürütüyormuş. Binlerce kişi de onu izliyormuş. Ne olacak, biz de 2000’li yıllardan beri konuyu araştırıyoruz, önceki birkaç yıldır da internetten çok sayıda yayın yapmışız aynı konuda. Terbiye görmemiş bu derin seviyesizliğe karşın soğukkanlılığımızı koruyarak diyalog kurmaya çalıştık. Hayır, hezeyanlar tavan yapmış. Şahıs ve çevresinde topladığı yedi-sekiz kişi hiçbir şey anlamıyor. Biz fikrini çalmışız, ona ait Güneş-Dil kuramını çalmışız, sözcüklerini çalmışız. Adam açık açık bize “hırsız” deyip duruyor sosyal medyada.
Giderek birçok şey netleşti ve aylar boyu süren taciz, hakaret ve tehditlere… karşımızda ciddiye alınmayacak bir düzeysizlik bulunduğuna kanaat getirerek sessiz kaldık. Sessiz kaldık, çünkü çirkinlikle beslenen canlılar aç bırakılırlarsa belki terbiye olurlar ilkesini biliyorduk. Ama kitabın genişletilmiş ikinci baskısında bu suçlamalardan ve işin gerçeğinden söz ettik.
NEYDİ NETLEŞENLER:
Şahsın o güne kadar yayımlanmış, internette olsun görebildiğimiz değil kitabı, tek makalesi yok. “Atası” olarak kabul ettiği yaşlı bir yazarın bazı ciddi çalışmaları var (Polat Kaya), ama kendine ait tek eser yok. Oysa biz kitabımızda okuduğumuz, bulduğumuz her eseri, internet kaynakları dahil genişçe listelemişiz.
Kapalı gruplarda binlerce sözcüğü çözümlediğini ve bir şekilde casuslar yoluyla bizim onları çaldığımızı ileri sürüyor, ama neyi nasıl çaldığımızı bilemiyoruz. Çünkü kapalı gruba giremiyoruz. Kendi sayfasında açık verdiği örnekler ise içler acısı, zırvalık traji-komediyi aşmış, insan bakamıyor bile.
Şahıs Adnan Hoca’nın müridi olduğunu iftiharla açıklıyor. Bu konuda üstüne gidilince 14-18 yaşları arasında müridi olduğunu, sonra ateizmi kabul ederek bu gruptan ayrıldığını ileri sürüyor. Nedense tam 18 yaşında ayrılmış? Cezai ehliyet yaşında! Adnan Hocacılık ağır suç ya artık, açıktan sahiplenemiyor. Ama neredeyse bildiği, bahsettiği her aydını hakaretle anan şahıs Adnan Hoca’ya toz kondurmuyor. 18 yaşına dek Kuran’ı 6500 kez okuduğunu iddia ediyor. Değil okumak, Kuran’ın adını 6500 kez tekrarlayamaz. Ama muhatap olmak zorunda kaldığımız akıl bu akıl!
İleri derecede tutarsız, yalan ve yanlışla her cümlesi insanın sinirlerini zıplatan face paylaşımlarından ağır derecede psikopatoloji akıyor. Kendini kâh Atatürk, kâh Peygamber ve hatta Allah gibi gören ifadeler. Bir iki üç değil, mebzul miktarda. Bunları cidden yaşıyor mu yoksa Adnan Hoca’dan aldığı eğitim sonucu mu, karışık… Çünkü Adnan Hoca ve adamları birçok suça karşı cezadan kaçmak için akıl hastalığını bir kalkan olarak kullanıyorlar. Sık sık akıl hastası taklidi yapıyorlar. Abartılı konuşma ve davranışları kısmen bu yüzden.
Adnan Hocacıların bir diğer önemli misyonu: Aydınları medya, sosyal medya yoluyla sürekli yıpratmak… Hukuku kötüye kullanarak sürekli suç duyurularında bulunmak ve davalar açmak… Bu şahsın da bir şikayet dilekçesi makinesi, bir dava açma fabrikası olduğunu gördük. Eğitim aldığı belli. Belki hâlâ direktif alıyor. Milleti çok fena bezdirmiş. Onun hakkında hakaret, tehdit ve örgüt üyeliğinden yapılmış birçok şikayet var. Aldığı hüküm var. Biz bunları sadece sosyal medyadan öğrendik. Resmi sicil kaydı çıkarılsa kim bilir neler ortaya dökülecek.
Şahıs Güneş-Dil kuramını kendi tapulu malı olarak görüyor. Bu alana ondan izinsiz kimse giremezmiş. Dille, tarihle ilgili zırvalamalarına kim uymazsa… yazar, okur kim varsa ağır hakaret ve aşağılamalarla saldırıyor. Hatta işlettiği grubu kuran ve öncesinde ustası olan kişiye… Adnan Atabek’e bile saldırıyor, tehdit ediyor, çevresindekileri ona karşı kışkırtıyor. Halbuki kuramı ondan öğrenmiş. Kendisi 2013’e kadar Güneş-Dil kuramından küçümseyerek bahsedermiş.
Altta bir derin amaç mı yatıyor, el altından bazı yapıların güdümü mü var, yoksa bu sadece şahsın mevcut ruh halinin ve sınırlı muhakemesinin bir sonucu mu… Henüz bilmiyoruz. Ama açığa çıkacaktır… Fakat şu gerçek ki: Atatürk’ün Güneş-Dil kuramı böyle bir kişi ve böyle bir grup eliyle itibarsızlaştırılmaktadır. Bunları gören bir daha Güneş-Dil’den bahsedemez, şeytan görmüş gibi kaçar. Yani bunda örgütlü bir kasıt aramak abartı sayılamaz. Adnan Atabek zırva ve sabuklamalarla değil, bilimsel yaklaşımla tekrar bu konuya el attı sağ olsun. Facebook’ta Güneş-Dil Kuramı adlı grubu kurdu: https://www.facebook.com/groups/740629675966199
KİTABIN ÇIKIŞINDAN İKİ YILDAN FAZLA ZAMAN GEÇTİKTEN SONRA AÇILAN DAVA
Bunlar hukuğu kötüye kullanmanın her yolunu biliyorlar. Maksat çamur at izi kalsın, daha fazla yıpransın! Harcını yatıran herkes dava açabiliyor. Sınırsız hukuk ve demokrasi var ülkede! İki yıldan fazla bir süre sonra şahıs (ortaya yine tek bir eser koymadan) hakkımızda intihal davası açtı. Bir amaç da hakkında açılan ve açılabilecek davalara karşı zaman kazanmak. Ama Allah razı olsun… Bunun çok faydasını gördük. Nasıl mı?
BİR- Ondan yüzlerce, hatta binlerce sözcük çalmışız ya güya! Mahkemeye bunun belgesini sunmak zorundaydı. (Kitabımızın kuramsal bölümü sözlük kısmından kalın. Kuramsal tarafı anlayamaz bile. Kendi kuram yazmaya kalksa üç cümleyi ard arda dizemez.) İşte biz de bu sayede şahsın mahkemeye sunduğu 90 kadar sözcük örneğini ilk kez görmüş olduk. Bizim kitaptaki binlerce sözcüğe karşı iki buçuk yılda bu kadar bulabilmiş. O da iyi, müteşekkiriz.
İKİ- Bu sayede bu verdiği 90 kadar kelimenin (Batı dillerine geçmiş Türkçe sözcükler) 1860’lardan bu yana yayınlanmış 20’den fazla kitapta defalarca yayımlandığını sayfa numaralarına kadar gösterme imkanı bulduk. Ama nafile. Şahsın niyeti başka. Dünyada Türkçe ile ilgili her şeyi kendinin bulduğunu , kaynağa, kitaba ihtiyacı olmadığını söylüyor. Şaka değil. Bunları hep yaşadık. Çevresindeki bazı kişiler de buna inanıyor.
ÜÇ- Çevresindeki bazı kişiler inanıyor dedik ama, bu süreçte aklı başındaki neredeyse herkes bu kişiden ayrıldı. Mahkemeye sunduğumuz inanılmaz saçmalık yansıtan belgeleri bir kısmı gördü. Bir bölümü de bu saldırgan, nefret dolu narsist hallerden sıkıldı. Daha önce “Atam” diyerek yere göğe sığdıramadığı Polat Kaya isimli ustasını bile mahkeme dilekçelerinde aşağılamaya başladı. Onun eserleri de bana ait, çünkü o yazarı ben öne çıkardım, demeye başladı.
DÖRT- Mahkemeden önce kitabın genişletilmiş ikinci baskısında işi çok daha sıkı tuttuk. Kaynak çoğalttık. Daha önce sözlük bölümümüzde sadece bir bölüm sözcüğün eski kaynaklarını işlemiştik, ikinci baskıda bulabildiğimiz tüm kaynakları işledik. Bu da Kamil Bey’in teşvikiyle gerçekleşti.
BEŞ- Çok daha önemlisi… Mahkeme bilim insanı ve işin uzmanı olan üç ayrı bilirkişi tayin etti. Bu bilirkişilerin aylarca süren inceleme sonucu vardığı sonuç… Eleştirel Bakışla Güneş-Dil Kuramı ve İlk Güneş-Dil Sözlüğü adlı çalışma BİLİMSEL BİR ESERDİR. Özgündür. Bir yazar istese bile kendi eserine böyle rapor çıkartamaz. Evet, bilim insanları tarihsel olarak bunu kayda geçti. Kamil Kartal sağ olsun. Aynı bilirkişiler davacı iftiracı şahsın bölük pörçük kelime ve cümlelerinin bir eser vasfı taşımadığına kanaat getirdi. İsimlerini daha sonra açıklarız. Bilim ve adalet adına çok teşekkürler…
Süreç bitmedi henüz. Kamil bey, Hoca efendisinden (Adı A ile başlayan mı yoksa F ile başlayan mı kuşkuluyuz, ama açığa çıkar) gördüğü eğitimle süreci uzatmak, hukuku kötüye kullanmak için elinden gelen her şeyi yapacaktır. Sosyal medyada bizi yıpratmak için yıkıcı faaliyetini sürdürecektir. Tek bir eseri, okunabilecek bir makalesi olmayan, 150 yıldır pek çok kaynakta çıkmış kimi sözcükleri, onları da okumadan, bilmeden, sağdan soldan duyarak “ben buldum, mülkiyeti benimdir” diyen, önüne çıkan herkese hakaretle saldıran, Adnan Hoca müridi, kitap düşmanı bu iftiracı elbet tüm suçlarının hukuki sonuçlarına artık yakındır.
Peki kıssadan hisse ne? Yazarlığı, gerçek fikir insanlığını kolay sananlar bu anlatılanlardan da bir şey çıkaramayacaktır. Birçok okur, hikaye dinlemiş gibi “enteresan” deyip geçecek, kimi akıl öğretecek, kimi başka konuya geçip çemkirecektir. Anlayan bir grup dost ise buradaki gayeyi de anlayacaktır. En değerli destek eserlere sahip çıkmakla verilir. Bu kitaplar kamunun kitaplarıdır, eserler kamunun zenginliğidir. Sahip çıkılmazsa toplum fakirleşecektir.
Kaan Arslanoğlu
Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.
kaan arslanoğlu 23.12.2020
Değerli yorumcu dostlar, (Recai Kulaksız, Nedim Pala, Acar bey, Ayşe Sönmez, Nafiz Seçilmiş ve Özgür Coşar) desteğiniz için teşekkürler. Sağ olun. Sevgiyle, saygıyla..
Özgür Coşar 22.12.2020
Yorucu bir süreç olmuş. Romanlarınızı özledim. Saygılar
Nafiz Seçilmiş 21.12.2020
Kaan Bey Sizleri ve eserlerinizi ilgiyle ve heyecanla izleyen okurunuzum. Uzmanlık konum olmadığından, sizlere katkıyı ancak okur olarak sunabiliyorum. Lüfen meczuplarla zaman kaybetmeyin. bunları yazdıkça çogalıyor ve cüretleri artıyor. Eserleriniz heyecanla bekliyorum.
Ayşe Sönmez 20.12.2020
Bilimle mi uğraşacaksınız bu ...larla mı. Allah kolaylık versin.
Acar 20.12.2020
Bu bildiğin zır... yahu :)
Nedim Pala 20.12.2020
normaldir.. hiç şaşırmadım ! top gibi yuvarlak, fırıldak gibi dönen dünyanın kanunu böyle ! herkesin onaylayıp beğeneceği basit sıradan şeyler söylemeyip.. özgün fikir, yeni görüşler yazıp üretenin karşılaşacağı işler bu. ezelden ebede de.. böyle olacak ! benim de başıma geldi, kendi branşımda yeni teknolojilerle ilgili Türkçe derli toplu bi kitap olmadığı için oturup yeni nesle faydalı olacak bi kitap yazdım ? arkadaşlarım bile görmemezliğe geldi, birileri es geçip üstünü örttü ! her zaman böyle oldu ! kafayı çalıştırır, emek verir, herkesin yeyip sindiremeyecek şeyleri üretirseniz ? sonunuz bu. Bırakın kitabı, bilimi ? koskoca felsefeler, evrensel metinler üretenler, gerçeği söyleyenler bile bu tür işlerle karşılaşmış. sultanlara, egemenlere karşı çıkan şeyh bedrettin ayaklarından sallandırılıp asılmış, Hallac'ı Mansur'un Bağdatta derisi yüzülmüş, Musa ülkesinden sürülüp, İsa çarmıha gerilmiş, hz. Muhammed Taif'te meczup denilerek taşlanıp kovalanmış. üst düzey fikir üretim iş varsa? belâ, nankörlük, fesatlık hasete .. hazırlıklı olun.
Recai Kulaksız 19.12.2020
Üzüldüm gerçekten, sizi çok anlıyabiliyorum. Ben olsaydım dinsizin hakkından imansız gelir derdim, süreci AYA' ya devrederdim ::) Gerçi AYA artık görünmez oldu. Selam ve Saygılarımla.