İki Temel Konuda Ağır Sansür

İki Temel Konuda Ağır Sansür

Facebook'dan 4 başlık: 

AĞIR SANSÜRE KARŞI DESTEK ARAYIŞLARIMIZ, GAFFAR YAKINCA VB…

İki önemli konuda nefes aldırmıyorlar. Biri global tıp-sağlık tezgahı, öbürü Atatürk’ün dil, tarih tezi… Başka deyişle Türkçenin kurucu dil oluşu.

Zaten başka bir ağır sansür üstümüzde 80’lerden beri var. Başından beri PKK-HDP’ye karşıtlığımızdan ötürü sol mahallede sürekli olarak ve kesin biçimde engellendim. Şimdi tüm muhalefet HDP masasında ve sansür, tecrit, dışlama, yanımızdan ayrılmalar iyice arttı. AKP’li olmadığımıza göre o taraftan da bir çıkış yok.

Sosyal medya artık neredeyse tek nefes borumuz… Onu da geçende bir ay süreyle kısıtladılar. Bilim sopasıyla soluk borumuzu tıkadılar. Anlatamıyoruz “bilim bilim” diye öten papağanlara. Bu bilim değil, şarlatanlık. Dünyanın en büyük sektörlerinden birinin “bilim” yaftalı soytarılığı. Çok büyük bir oyun. Kitlesel can alıcı yönüne mi dikkat çeksek, siyasi operasyon araçlığına mı? Dikkat çekmek istiyoruz da.. el birliği ile engelleniyoruz işte. Solcusu sağcısı, iktidardaki.. sözde muhalefetteki… söz birliği etmiş bilim faşizmi yapıyor. Gık çıkarttırmıyor.

Aynı şey Türk dilinin dünya dilleri üstündeki etkisi hakkında da geçerli. Atatürk’ün dil ve tarih tezi 1938’den beri yasaklı. Bu konuda çalışma yaptırılmıyor. Akademi ezici çoğunluğuyla bu konudaki tartışmaları kapatıyor, çok zorlandığında “bilim dışı” diyor. Tek bir çalışma yapmadan, tek bir tartışmaya girmeden.

Biz de tüm bunlara karşı kamuoyu oluşturmaya çalışıyoruz. Her şeyden önce bu yasaklar niye var? Bunu sordurmaya çalışıyoruz. Ve bu yasakları kim koyuyor? Bunlar sorulmaya başlandığında gerçek bilim neymiş, emperyalizm neymiş, millilik neymiş… tek günde açığa çıkacak. Zaten korkuları da bu.

Medyada dostumuz zaten çok azdı, şimdi neredeyse hiç kalmadı. Bir tek Soner Yalçın var, sesimizi duyurmaya çalışan. Ötekiler? Eski dostlarımız? Örneğin Gaffar Yakınca? Çok büyük mevzulardan böyle “hafif” konulara zaman bulamıyorlar belli ki. Hafif dedikleri konular işin esası öte yandan. Büyük siyasetin çatışan tarafları, keskin düşmanları işin esasında aynı tarafta. Ve bu yüzden politika kısır ve bu yüzden politikanın kandırıkçı yönü hep baskın.

Okurlarımızdan isteğimiz: Kimlerse, nelerse artık güvendikleri, beğendikleri yayın organları, yazarlar… Bir zahmet onlara sorsunlar. Bu konulara neden hiç girmezler. Bu ayıp sansüre, bu karanlık yasaklara karşı tek laf etmezler. Sorun lütfen ve cevap alırsanız bu cevapları birlikte tartışalım.

TÜRKÇE KÖKLERİN BAŞKA DİLLERE GEÇİŞ YASALARI: https://www.insanbu.com/Felsefe-Haberleri/2824-kurucu-dil-olarak-turkcenin-hint-avrupa-ve-baska-dillere-gecis-yasalari-

 

CHP’cilik İNSANDA AKIL BIRAKMIYOR…

Beyin konnektom projesi ve Türker Kılıç beni çok eski bir dostumdan etti. Nasıl mı oldu? Bir gün yine beni aradı bu. “Türker Kılıç’ın projesi hakkında muhakkak bir şeyler yazmalısın” dedi. “Daha önce İnsan BU’da onun kitabını tanıttınız, bu böyle kalmamalı.” Neden, diye sordum. Paradigmalar onun için çok önemliymiş. Yeni bir paradigma bulmalıymışız. Şu anda çok meşgulüm bu dil sorunlarıyla, ama bir ara tekrar bakarım, dedim. Şaka yollu dil konularından hiç anlamadığını, Türkçeyi bile doğru konuşamadığını, ama bu bilim paradigmasının çok önemli olduğunu söyledi. Halbuki dil konusunda yazdıklarımız cidden devrim niteliğinde buluşlar. Demek ki ona hiç hitap etmiyor. O hala Türklerin göçebe toplum olduğunu, dil konusunda da geriye hiçbir şey bırakmadığını iddia ediyor yüksek sesle. Demek ki yazdıklarımızı hiç okumamış.

Şunu nasıl buluyorsun, onu nasıl görüyorsun, diye birtakım tanımadığım insan isimleri soruyor bana. Bak dedim, önüne gelen yeni paradigma iddiasıyla ortaya çıkıyor, alayı fasarya dedim. Bazı şeyleri açıklama konusunda bir yere kadar birçok kişi doğru, ama çözüm önerilerinde neredeyse hepsi saçma ve şarlatan. O yine paradigma diyor, Türker Kılıç diyor, başka şey demiyor. Tamam dedim, tekrar bakacağım, yazacağım bir şeyler, söz.

Peki bu Türker Kılıç’ın paradigması ne sence? İşte her şey birbirine bağlı, vesaire. Bunu söylemek için çok alim olmaya gerek yok, Eski Mısır’dan beri biliniyor zaten. Ne öneriyor peki? İşte bilime sarılmalıymışız, bilimmiş her şeyi çözecek olan, vesaire. La get, onu da herkes söylüyor ve yüzde 99’u soytarı. Peki bu Türker bey, son üç yıllık tıp-sağlık felaketiyle ilgili ne diyor? O öyle güncel şeylerle uğraşmıyormuş. Güncel öyle mi? Biz bu kadar ağır sansür altında bilim neymiş, tıp neymiş onu tartışmaya çalışıyoruz itelene, kakalana… Bu meğer sadece güncelmiş, önemsizmiş, falanmış filanmış. Demek ki onca zor altında demeye çalıştıklarımız bu dostumuza hiç geçmemiş.

Yahu dedim, her önüne gelen bilim diye bir şeyler atıp tutuyor, konnektom diyor, şu diyor bu diyor… Sen ne anlarsın DNA’dan, nörondan, sinapstan… Bu heriflerin dediğinin bilimsel olup olmadığını nasıl anlayacaksın!.. Her sözümde lafımı ağzıma tıkıyor, araya girip suçlayıcı laflar ediyor, bir sen mi doğrusun, bir sen mi biliyorsun… tarzı beylik sözler ediyor. Tabii gerisini de söyletmedi bana. Bir doktor olarak işin DNA’sı, nöronu… ben bile anlayamıyorum, sen nasıl anlayacaksın’ı söyletmedi. Bu dediklerimi büyük hakaret olarak kabul etti ve öfkeyle telefonu yüzüme kapattı.

Öfkedir gelir geçer, sonra ararım ya da o beni arar diye düşündüm. Epey sonra bir baktım ki face arkadaşlığımdan çıkmış, dahası beni engellemiş. Hadi kırıldın, arkadaşlıktan çıktın da bu engelleyenleri anlayamıyorum. İnsanlarda biriken bu gizli kini, öfkeyi anlayamıyorum. Niye engelliyorsun?? Taciz mi edeceğim seni.

Sonra başka kanaldan sayfasına girdim. Baktım CHP propagandaları ve ayrıca yine bana büyük vefasızlık, kalleşlik yapan bir yazarın tanıtımları. Su akar yolunu bulur…

Arkadaşlar ben burada eğlence mekanı, sohbet odası işletmiyorum. Burası fikir kulübü de değil. Herkese karşı gerektiğinde tek başına bazı davaları, ilkeleri savunuyorum. Burada benim dostum olacak kişiler benimle birlikte o tezleri savunurlar veya keyifleri bilir çeker giderler. Onları temel duruş, yaklaşımlarda, önceden ortak çaba harcadığımızı zannettiğim konularda sil baştan tekrar iknaya çalışamam. Benimle birlikte azimle bazı düşünceleri savunmasını beklediğim kişileri yeni baştan kazanmak için beş dakikamı bile vermem. Bu böyle biline. Kimse kendi sayfasında zevki bilir, abuk sabuk şeyler paylaştıktan sonra tekrar benim sayfama gelip benimle dost olduğunu söylemesin.

Mücadele arkadaşlığı, gerçek dostluk öyle bir şey değil. İş arkadaşımla belli bir iş temelinde dostluk yaparım, sohbet ederim… Keza komşumla, akrabamla havadan sudan, şuradan buradan sohbet ederim. Fakat burada babamın oğlu olsa hiç kimsenin saçmalıklarına dostluk kisvesi altında.. bir iki katlanırım, daha fazla katlanamam. Benim tek bir kötü sözümü kaldıramayacak kadar kredim yoksa birilerinde, varsınlar nereye giderlerse sağlıcakla gitsinler.

 

7 AYAKLI 6'LI MASANIN CUMHURBAŞKANI ADAYI HÂLÂ BELLİ DEĞİL…

Bu durumda bir vatandaş olarak ben de tercihimi belirteyim. Bir kere Kılıçdaroğlu ya da İmamoğlu’na kesinlikle oy vermem. Mansur Yavaş veya bir başkası olursa çok düşük olasılık, ama bir düşünürüm. İlk ikisine neden oy vermem? ABD’ye ve Batı’ya çok fazla hayranlar. Seçilmeleri durumunda ülke tarihinin en başkalarının adamı başkanı olurlar. Kenan Evren, Özal dahil. Çünkü bizim en Amerikancı başkanlarımız bile Batı’yla kanka oluşlarıyla bunlar kadar övünmüyordu. İşbirlikçiliği alkışlayan bu denli büyük bir emperyalizm yandaşı kitlesel “sol” kalıntı dünyanın hiçbir ülkesinde görülmemişti.

İkinci konu malum HDP konusu. HDP’yle kol kola bir adaya oy atabilmem için  bana narkoz verilmesi gerek. HDPcilik ve Batıcılık zaten ayrılmaz bir bütün. Başka konular da var. Hepsi önemli. Aşağıda belirtiyorum.

Mansur Yavaş bu ikisine göre daha kapalı kutu. Sağ gösterip sol vurabilecek karakterde bir insan gibi duruyor birazcık. Ama onun işi de çok zor. HDP oylarıyla seçileceği belliyken seçim öncesi HDP-PKK’ya karşı etkili bir mücadele yürüteceği sözünü nasıl verecek? Çok zor. Konuşsa kaybeder, sussa kaybeder.

Muhalefet her seçimde kitlelere, AKP’ye karşı “kötünün iyisini seçme” baskısı uyguluyor. Bu seçimde tablo sanırım değişecek. Çünkü böyle giderse Millet İttifakı tüm adaylar içinde en kötüsünü aday gösterecek. AKP “HDP’yi iktidara mı getireceksiniz?” diye haklı olarak soracak. Millet ittifakı ona karşı ne diyecek? Bu önemli.

Yine de önyargılı olmamak gerek diye kendimi zorladığımda 7’li masa adayı, her kim olursa olsun Erdoğan’ın yerine gelecekse eğer… Şu konularda güven ve güvence vermeli:

1- Az buçuk bağımsız bir politika yürütüp, ülkenin ülke içi, sınır, sınır ötesi ve denizlerdeki çıkarlarını bu hükümetten daha iyi koruyabilecek mi? Ne vaat ediyor?

2- PKK’ya ve siyasal teröre yeniden büyük imkanlar yaratacak mı, yaratmayacak mı?

3- FETO’nun tekrar güçlenip devlette etkinleşmesinin önüne geçebilecek mi?

4- Mafyalaşma, şiddet, karmaşa ve vurkaç kültürüne karşı etkili olabilecek mi?

5- Ekonomiyi iyileştirip üretimi artırabilecek mi? Yoksa başta savunma sanayii olmak üzere palazlanmış bazı milli üretimleri bitirecek mi?

6- Gelir eşitsizliği, yağmacılık, betonlaşma, yolsuzluk, yoksulluk azalacak mı, yoksa daha da artacak mı?

Ülkede bir kan değişimi, nöbet teslimi bir yandan iyi olacak gibi görünüyor… Öte yandan işte bu 6 maddede muhalefet cephesi bu yıpranmış iktidar kadar bile güven vermiyor. Değişim sonrası kaos endişeleri değişim sonrasında rahat nefes beklentilerinin nesnel olarak önünde görünüyor.

Güven verici başka bir aday çıkarsa bu millet neden yeniden motivasyon kazanmasın. Fakat şimdilik güç… Uzun zamandır belirttiğim görüşümü maalesef yinelemek zorundayım: Birçok alanda iktidara ortak olan, iktidarın nedeni olan bu sözde muhalefet iktidardan belirgin ölçüde daha kötü. Sonuçta kim daha çok ülkeden yanaysa o kazansın, o yönde kim icraat yaparsa orada o desteklensin.

 

ÖZTÜRKÇECİLİK ve İNÖNÜ – HASAN ALİ YÜCEL GERİCİLİĞİ…

Osmanlıca içinde çok fazla oranda Arapça ve Farsça sözcük bulunması Atatürk’ü dilde arılaşma hareketine itti. Öz Türkçecilik akımı başladı. Başlatan Atatürk’tü. Fakat bu konuda aşırılığa varılması birçoklarını rahatsız ettiği gibi Atatürk’ü de rahatsız etti. Atatürk aynı dönemde “Türk Tarih Tezi”ni de geliştiriyordu. En eski uygarlıkları kuranların başında Türklerin olduğu gerçeği giderek daha fazla kanıta dayanıyordu. Hem bunun sonucu ve biraz da Öz Türkçeciliğe tepki olarak Atatürk Güneş Dil Kuramını ortaya koydu. Buna göre Türkçe ve Osmanlıca içindeki Arapça, Farsça sözcüklerin büyük bölümünün kökeni yine gelip Türkçeye dayanıyordu.

Dolayısıyla bunları günlük dilden atmaya çalışmak gereksiz ve hatta zararlı bir uğraş haline gelmişti. Keza Türkçe sözlüklerdeki Yunanca, Latince, Fransızca, İtalyanca gibi Batı dillerinden alınan sözcüklerin de önemli bir kısmının Türkçeye dayandığı ortaya konuyordu.

Fakat Güneş Dil kuramı içerden ve dışardan büyük dirençle karşılaştı. Atatürk şüpheli hastalığından ötürü sağlığı bozulduğundan daha yaşarken rejimin temel anlayışlarının değiştirilmesine karşı etkili bir mücadele yürütemiyordu. Ve yine şüpheli ölümünden sonra her şey bir günde değişti.

Atatürk’ün ekonomik ve sosyal politikaları Türklüğü ve Türkiye’yi merkez alıyordu. İnönü ve yanındakiler başta H. A. Yücel olmak üzere Batıcıydı. Eksen Batı’ya döndü ve Batı’dan icazet alan politikalar hızla hakim oldu.

Hasan Ali Yücel’in milli eğitim bakanlığı ile birlikte “uygarlığı kuran Türk” anlayışı hemen terk edildi, “uygarlığı kuran Yunan ve Latin, uygarlığın merkezi Batı” anlayışı benimsendi. Güneş Dil kuramı fiilen yasaklandı. Atatürk’ün bin bir emekle çevirttiği Yakut Dili Sözlüğü bodruma kilitlendi. Ki bu sözlüğün içinde Batı dillerinin, Arapça ve Farsça sözcüklerin aslı olan Türkçe kökler bulunuyordu. Atatürk’ün hazırlattığı tarih kitapları birkaç yıl içinde toplatıldı ve yenileri basıldı.

Batı ülkeyi artık beyinden ele geçirmişti. Ekonomik ve siyasi bağımlılık peşinden geldi.

Bizi 38’den beri Öz Türkçeciliğin ilericilik, Atatürkçülük, çağdaşlık, Türkçülük, hatta solculuk olduğu masalıyla aldattılar. Kişisel görüşüm: Öz Türkçecilik aşırılığa vardırılmadıkça ve Türkçenin kurucu dil olduğu düşüncesiyle birlikte ele alındığında zararlı değildir, faydalıdır. Avrasya Türkçe lehçelerinden, halk ağızlarından sözcükler alınması, yeni kavramlar türetilmesi güzel bir şeydir. Nitekim azılı Öz Türkçe karşıtları bile on yıllar içinde bu Türkçeyle daha etkili konuşur, yazar hale geldi. Benim karşı olduğum şey Atatürk’ün de karşı olduğu şeydir: Dilimize yerleşmiş, halkın en alt kesimlerinin de kullandığı sözde “yabancı” sözcükleri atmayın! Aklı evveller bunlara ne kök bulurlarsa bulsunlar. Çok sözcük daha çok zengin dil demektir.

Ancak günümüze kadar gelen hakim Öz Türkçeci anlayış sağladığı bazı yararlar dışında ağırlıklı olarak Türkçeyi zayıflatmıştır. Hint-Avrupa dil tarih ırkçılığı ve onun destekçisi Altay dilleri kuramı Türkçeyi küçük düşürmeyi hedefleyen kuramlardır. Bir kurucu dili, muhteşem bir uygarlık lisanını dünya dilleri arasında dış kapının mandalı durumuna düşüren safsatalardır. 

Bunlar Avrupa merkezli kasıtlı emperyalist politikaların sonucudur. O yüzden kim Güneş Dili yok sayarak sözde Türkçe güzellemesi yapıyorsa, Öz Türkçeciliği Türkçeyi savunmanın bir yolu sanıyorsa, Türkçeyi sözde Altay dillerine hapsediyorsa… Bilerek ya da bilmeyerek bu politikalara hizmet ediyordur. 

Kaan Arslanoğlu


  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 12.12.2022

    Teşekkürler Değerli Ali Ünal, yorumunuz ve desteğiniz için. Sevgiler, saygılarımla.

  • Ali Ünal

    Ali Ünal 10.12.2022

    Kaan Arslanoğlu değerli bir Türk aydını olduğunuzu düşünüyorum. Sizi uzun süredir takip ediyorum. Attila İlhan:"Türk aydını, Batı'nın manevi ajanıdır.'' der. Gerçekten bizde hem sağ hem de solda tanzimatci aydın kafası hakim. Yalnız kalma endişesiyle fikir üretilmiyor.

  • Bekir Kayik

    Bekir Kayik 31.10.2022

    Ekrem ve KK ya ben de asla oy vermeyeceğim, Mansur Yavaş ise çok ketum ve sinsi bir kişilik! 6+1 masaya ise hiç güvenmiyorum!

  • Bekir Kayik

    Bekir Kayik 31.10.2022

    Doğrucu ve gerçekçi olmak insanı yalnızlığa istiyorsa da varsın itsin! Biz yolumuzdan donmeyiz! Donenlere uğurlar olsun...

  • Nedim Pala

    Nedim Pala 2.09.2022

    Evimdeki yüzlerce kitap arasında.. Atatürk'ün ölümü sonrası hemen kurulan Celal Bayar hükümetinin Marif Vekili Hasan A. Yücel'in devlet eliyle çevrilip bastırılan kitapları da.. var. Kitapların son sayfalarında bu kitapların listesi bulunuyor. Tam ; 241 kitap tercüme edilip bastırılıp dağıtılmış. Aman yaârebbim ! ( ; - çoğunluğu üfürükten teyyâre, selam sööle o yâre.. İngiliz eserleri //.. Kral IV. Henry, V. Henry .. VI. Henry ! Kral 8. Henry // 4. Henry'nin 2 kitabı, 6. Henry'nin 3 kitabı, 2. Richard'lar.. Windsor'un Şen Kadınları .. daha neler neler ! Zannedersin ki ?? ingiliz ırkçıları bastırmış !!? Ne bu Laââayynn !? bu mudur laayyn Türk Marif vekilliği ? bi de.. Köy enistütülerini kurdu diye bunu göklere çıkaran, ilerici devrimci Türkçe'ci diye bize yutturmaya çalışan angutlar var ! oturun yerinize ..SIFIR ! gölge etmeyin başka ihsan istemezz ! bu adam ilerici devrimci Atatürkçüyse ?? ben de Ugandalı museviyim !

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 1.09.2022

    Teşekkürler Değerli yorumcu arkadaşlar, Bekir Kayık ve Dicle... Bekir Bey, Yakınca için "gitgide AKP görüşlerine yaklaşma" ifadesi eksik kalır ne yazık ki... :) :( Sevgiler, selamlar..

  • Dicle

    Dicle 29.08.2022

    Yazılarınızı çok beğeniyorum

  • Bekir Kayik

    Bekir Kayik 28.08.2022

    Gaffar Yakınca git gide AKP görüşlerine yakinlasmiyor mu Sn.Arslanoğlu?

  • kaan arslanoğlu

    kaan arslanoğlu 27.08.2022

    Teşekkürler değerli Mustafa Yıldız, aynı görüşteyiz. En iyi dileklerimle selamlar...

  • Mustafa Yıldız

    Mustafa Yıldız 27.08.2022

    Bu arada Türkerin kitabını yeni okudum. Bağlantısallık ve yaşamdaşlık. Bir kere ortada özgün bir görüş yok. Kitap tekniğine göre yazılmamış, adeta hızlı bir derleme gibi olmuş. Özabartı içeren yaklaşımlar var. Ben de başlığından fazla bir beklentiyle okumuş oldum. Yorum yaparsan olasılıkla yazarı için iyi olmaz. Selamlar.

  • Mustafa Yıldız

    Mustafa Yıldız 27.08.2022

    İnsanları bazı konularda ikna etmek zordur. Çünkü o konuda sizin kadar bilgi ve deneyime sahip değillerdir. Siz bile bilgi birikimi ve deneyimle görüşlerinizi geliştiriyorsunuz. Yeni görüşleriniz mutlaka eskisinden farklar içerecektir. Yeni fikirlere hazır oluşluluk ne yazık ki çok az kişide vardır. Bir de görüşlerin duygusal şekillenişi ve toplumsal-kültürel kalıplanışı olduğunu düşünürsek haklı fikirleri savunmak için aslında nerdeyse ciddi bir savaşım vermek gerektiği kolayca anlaşılabilir. Sevgili Kağan, benzer süreçleri yaşadığım için hayıflanmanı anlayabiliyorum. İşin çetin mücadele gerektirdiğini anımsatmak istedim. Esenlikle.

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.