Medya
Yıldırım Doğan yıldızların yanından sonsuzluğa tırmanıyor

Bursa’da dağcılık ve doğa dernekleri giderek çoğalıyor; fotoğraf dernekleri de doğa yürüyüşleri, geziler düzenliyorlar. Yoğun, stresli, bunaltıcı bir tempoda geçen hafta içi çalışma günlerinden sonra hafta sonlarında doğada olmak, dağlara, kırlara açılmak insanlara soluk aldırıyor.
Börtü böceğin, çiçeklerinin, ağaçların, dağ göllerinin, pınarlarının, karlı tepelerin, yamaçların, vadilerin içinde zaman geçirmek insana iyi geliyor ruhu aydınlanıyor; yeni insanlarla tanışmak dostluklar kurmak da var tabii.
Bir parantez açayım: Sevgili dostum Kaan Arslanoğlu’nun ‘’İntihar’’ romanının bir izleği de dağcılıktır. Bu güzel romanı dağcılığı sevenlerin okumasını öneririm.
***************
Doğadan kopmak insana iyi gelmedi; ileri teknoloji ürünü araçlarla, makinelerle, bilgisayarlarla, devasa binalarla, çok şeritli yollarla kuşatılmış biçimde şehirlerde yaşayan insan doğaya yabancılaştı; yalnızlaştı.
Cam, çelik, beton, asfalt bir ormanda sıkışan insan akıldışı bir ekonomik çarkın içinde ruhunu yitiriyor. Bunu kendimden de fark ediyorum. Hiçbir yürüyüşe, doğa gezisine, dağcılık etkinliğine katılmamışım. Oysa kent içinde uzun yürüyüşler yapıyorum; tabii kirli havayı soluyorum, egzoz dumanına, radyasyona maruz kalıyorum. Doğayı mahvediyoruz, kendimizi doğadan koparıp ihmal ediyoruz. Ayrıca kâr hırsıyla, rant tutkusuyla atmosferi yıkıma uğratıp küresel ısınmayı artırıp, havayı zehirleyip bir küresel çevre felaketinin eşiğinde duruyoruz; bedeli ağır olacak.
Dağlardan çıkmak sonsuzluğa
Ölüm ne sins,; aniden gelip bir kör hançer gibi saplanıyor acılar ruhuma artık. Gazetelerde okuduğum şu haber beni çok sarstı: "Bursa'dan yürüyüş amacıyla erken saatlerde 13 arkadaşıyla birlikte Uludağ'a çıkan emekli öğretmen Yıldırım Doğan, Çobankaya'daki patika yoldan inmeye başladı. Çobankaya ile Zeyniler köyü arasındaki bölgede buzlanma yüzünden dengesini kaybeden Doğan, yamaçtan aşağıya doğru yaklaşık 300 metre yuvarlandı. Arkadaşlarının haber vermesi üzerine Jandarma arama kurtarma ve 112 Acil Servis ekipleri bölgeye ulaştı. Ekiplerin müdahale ettiği Doğan'ın yaşamını yitirdiği belirlendi."
‘’Her ölüm erken ölümdür’’ diyen Cemal Süreya’ya gel de katılma şimdi.
*********************
Yıldırım Doğan’ı tanırdım, ara ara sohbetlerimiz olmuştu. Aydınlıklar saçan, incecik gülümseyişli, mütevazı, sıcak sevecen bir eğitimciydi; yüreği gibi apaktı saçları.
Düziçi Köy Enstitüsü mezunu olan Doğan; içi heves, enerji dolu, yorgunluk nedir bilmeyen insanlardandı.
Doğa âşığıydı Yıldırım Hocam. Zaten soyadında da (Doğan) doğa var.
Zeki Baştürk der ki…
Yıldırım Doğan ‘’Bursa İli Eğitim Hizmetlerine Yardım ve Eğitimi Geliştirme Derneği’’ yönetim kurulu üyesiydi. Dernek başkanı olan bir başka kıymetli hocamız Zeki Baştürk yol arkadaşı Yıldırım Doğan’ı ne güzel anlatmış:
‘’Çağdaş, uygar, demokrat, sportmen, herkesin ağabeyi, benim en yakın çalışma arkadaşım Yıldırım DOĞAN'ın 81 yıllık yaşamı bir parantezin içinde kaldı. 1936 yılında başlayan yaşamı, çok sevdiği dağlarda sona erdi. Zamansız ayrılışın beni ve tüm sevenlerini yasa boğdu. İlk duyduğumuzda şaka yaptığını sandık. Çünkü şakacı kimliğinle sevdik seni. Seni tanıyan herkes bu yönünle sevdi seni. Demokrasi mücadelesindeki çıkarsız mücadelen, derneklerdeki gönüllü ve özverili çabaların, özellikle sokak çocukları, engelliler, zihinsel özürlüler, uyuşturucu bağımlısı gençler ile eğitim gereksinimi duyan kızlar için barınma sorununu çözme uğraşın seni asla unutturmayacaktır. Seni tanıyan herkes seni tüm içtenliğinle ve gönülden ve çıkarsız sevmeyi sürdürecektir. Eğitim dünyamızın adsız çınarısın. Adsız kahramanısın. Herkesin yıldırım gibi bir ağabeyisin. Avunduğumuz tek şey, karlı dağlarda, o çok sevdiğin doğanın kollarında ölümsüzlüğe kavuşmuş olmandır. IŞIKLAR VE ÇİÇEKLER İÇİNDE UYU KÜÇÜK DEV ADAM!’’
Ve genç bir doğaseverden, fotoğraf sanatçısı Murat Korkmaz’dan bir paylaşım:
‘’75 yaşında neşe ve enerji dolu bir 'delikanlı'ydı. Çoğumuz onu dağlarda, doğa yürüyüşlerinde tanımıştık, bizlere yine bir doğa yürüyüşünde veda etmiş. En son birkaç hafta önce bir pazar günü, güneş doğmadan karşılaştık bir buluşma noktasında. Sırtımdaki çantayı görünce 'Bu saatte ne işin var dağda, herkes gibi gidip uyusana' demişti gülerek, kendisi de ekibiyle bir yürüyüşe çıkacaktı. Mekânı cennet olsun.’’
İz bırakmak
Dağlar, yollar, vadiler; doğa biter mi Yıldırım Doğan Hocam!.. Siz şimdi yıldızların yanından geçen yollardan, göğün engin ışıklı mavisinde sonsuzluğun zirvesine yürüyorsunuz; yolunuz açık, gönlünüz şen olsun. O yılgınlık, o yorgunluk bilmeyen, o heyecan dolu yüreğinizden öperim.
Ne mutlu sizin gibi yaşayanlara, yürüyüşlerini yoldaşlarıyla omuz omuza yapanlara.
Herkes yürür hocam; siz iz bıraktınız. Bıraktığınız izler, dağ çiçeklerine, börtü böceğe, pınarlara, kelebeklere, ağaçların bilge sessizliğine ve yoldaşlarınıza emanettir.
Not: Yazıdaki fotoğraflar: Murat Korkmaz, Gökhan Sarısakal ve Güney Özkılınç’tan.
Can Ertan