ÖDÜLLENDİRİLEN TÜRKÇENİN ÖDÜLLENDİRİLEMEZ YANLARI

ÖDÜLLENDİRİLEN TÜRKÇENİN ÖDÜLLENDİRİLEMEZ YANLARI

“Dil bayramı” yaklaşıyor. 23 Eylül'de kutlanacak 85. Dil Bayramı onur ödüllerini bakın kimler almış: Oya Adalı, Bedri Baykam, Feyza Hepçilingirler, Nazan Moroğlu, Fatih Portakal ve Kırmızı Kedi Yayınevi. Dil ödülünü alanlar arasında; boş çerçeve ressamı, spermli peçete performansçısı Bedri Baykam'ın adı dikkatinizi çekti değil mi?

Haberi görünce aşağıdaki kısa yazı aklımıza geldi. Ödül mekanizmasının kokuşmasının bir miladı yok. Her dönem “ödül” denen nane, bir şekilde “kılıfına uydurulmuş.” Bunu yapanlar bıkmamış; biz de gördüğümüz, öğrendiğimiz örnekleri anlatmaktan bıkmayacağız. Örnek yaklaşık kırk yıl önceden. Buyrun... Editörlük

 

Hulki Aktunç'un Gidenler Dönmeyenler adlı hikâye kitabı bu yıl TDK hikâye ödülünü aldı. Aşağıdaki “türkçe” cümleler bu “ödüllendirilen” yapıttan alınmıştır:

*

“Camdan perdeden şilteden yürür, Yusuf'a vurur, uyarırdı.” (s. 9)

Kelimelerin virgülle ayrılması gerekir. 'Uyarırdı' burada 'uyandırırdı' anlamına geliyor. Oysa “uyarmak” günümüzde daha çok (birinin bir şeye) dikkatini çekmek anlamına kullanılıyor.

Mihal'in, babasının her sabahki otobüs acelesini bırak, pencerede görünmelerini engelleyen neydi?( s. 19)

Otobüs acelesi denmekle “otobüsü kaçırmamak için acele etmek” , “otobüse yetişme telaşı” söylenmek isteniyor olmalı. Ayrıca Mihal'i mi yoksa Mihal'i ve babasını mı engelleyen bir şey var? Soru cümlesinin öznesi kim?

Sırtını ot şilteye vurduğu uyur uyanık geceler dışında, kahve köşelerinde olma... yardımına ses istemez. (s. 31)

Bütünüyle zor anlaşılır bir cümle. “Sırtını ot şilteye vurmak”la ne anlatılıyor? Sırtıni ot şilteye çarpmak mı? Sırtına ot şilteyi almak mı? Sırtını ot şilteye dayayıp yatmak mı?

Zamir efendi, sol omzunda kuduz bir karıncalanma duydu. (s. 55)

Kuduz bir karıncalanma” sözleriyle “kudurtucu bir karıncalanma” ya da azgın (kudurmuş) bir karıncalanma anlatılmak isteniyor olsa gerek.

Bir süre bakıp durduğu allı güllü entarili kızın inmeyişine, yakınlık bile vermeyişine canı sıkıldı. (s. 139)

Yakınlık vermek” deyimi “yakınlık göstermek” deyimiyle “yüz vermek” deyiminin bir bileşimi olmalı.

Sokaklar küçülüp büğrüldükçe tedirginliği artıyor ... (s. 140)

Büğrüldükçe” yerine “iğrilip büğrüldükçe” denmesi daha yerinde olur kanısındayız.

Küçümen bisikletlerin atları görünce hemen kaçılıvermesi, kenar gezmesi. (s. 146)

Küçümen” sıfatı daha çok canlılar için kullanılagelmiştir. Burada “küçümen” yerine “küçücük” denmesi daha uygun düşerdi. “Kenar gezmesi” yerine de “kenar kenar gitmesi” cümlenin anlatmak istediğini daha açık seçik anlatabilirdi.

Döne döne yukarlara tırmanan, geçile yürüne iyice aşınmış basamaklardan... (s. 148)

Geçile yürüne” merdiven basamaklarının aşınması yerine “inile çıkıla” denmesi daha doğru olurdu kanısındayız.”

Nedenini artık bildiği oturaklı bir kahır göğsünün orta yerine çöreklenmişti. (s. 150)

Oturaklı” kelimesi daha çok olumlu anlamda kullanılır. “Oturaklı yazar”, “oturaklı öğretmen” gibi. “Oturaklı kahır” sözleri olumlu çağrışımlar yaptırmıyor bu nedenle.

 

E. C.

Felsefe Dergisi, Nisan-Mayıs-Haziran 1978 sayı: 3


Yorumlar

Maximum : 1000 Karakter / Karakter Sayısı: 
0
Yorumlara gerçek ad ve soyadınızı yazmanız onay kolayllığı sağlar.
Mail adresinizi yazmanız keyfinize kalmıştır. Yorumlarınızın onaylanması da
editörlerin tamamen keyfine bağlıdır. Yılların deneyimi sonucu bu bizde böyle.
  • Nihat Ateş

    Nihat Ateş 23.09.2017

    Türkçenin başındaki en büyük bela bu "ne anlama geldiği anlaşılıyor" kafasıdır. Basında düzeltmenlik yaparken de editörlerin uyarılarımıza verdiği yanıttı: "Ne anlama geldiği anlaşılıyor abi..." Türkçenin bugünkü halinde de medyanın payını tartışmaya gerek yok. Okuduğum çeviri ve telif kitaplarda gösterebileceğim hataların yüzde ellisi medya etkisinden kaynaklanan hatalar. "Hayır, anlaşılmıyor, anlaşılsa bile yanlış anlaşılıyor" derdim. Burada yazarın verdiği örnekler o metinden sadece birkaç örnek. Metni okusak daha neler ortaya koyabiliriz demek ki ve bu kitap "dil" ödülü almış. Bu ödüllerin nasıl verildiğinin en somut göstergesi ve kırk yıl geçse de değişmemiş. Söylediğimiz budur. Sevgiyle mevgiyle bir ilgisi yok. Eleştireceğiz, göstereceğiz. Saygılar Nihat Ateş

  • Ferhat Bal

    Ferhat Bal 23.09.2017

    Hulki Aktunç'un kullandığı kelimelerin, metin içerisinde ne anlama geldiği anlaşılıyor. Dili eğip bükerek geliştirmek için uğraşan bir dil işçisidir kendisi. Türkiye'de yayınlanmış en kapsamlı argo sözlüğünün yazarıdır, aynı zamanda. Beğenmesek de anlamaya gayret etsek, anlamayı sevmeyi öğrensek...

Bu sayfalarda yer alan okur yorumları kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan www.insanbu.com sorumlu tutulamaz.